Kuran'in tüm Türkce meallarinde, Ingilizce veya Almancasinda bedevi diye taratiginizda "bedevileri" yerici, suclayici ve kücümseyici bir cok ayetler bulunuyor. Nasil oluyorsa Kuran'in Arapca olan orijinalde bu kelimlerin hepsi "Ar'ap" seklinde geciyor ve bedevi sözcükleri bulunmuyor. Araplar bu ayetleri ve "ar'ap" sözcügünüp diger dillere cevirdiginde neden hep "arap" degil de bedevi olarak degistiriyorlar?
Acaba kimi ayetlerdeki Araplar'ı kötüleyen bölümlerdeki "Arap" sözcüklerini "bedevi/bedeviler" diye cevirmelerinin nedeni Araplar ve Arapcilar Kuran ayetlerini islerine geldigi gibi yorumladiklari anlamini cikarabilir miyiz? Araplar Kuran ayetlerinde Muhammed'in veya Allah'in kendilerini kötülediklerini diger milletlerin bilmesini istemiyorlar mi? Bu Arap milliyetcileri "biz bu Kur'an'ı anlayasınız diye apaçık bir dille, Arapça olarak indirdik" mealindeki ayetleri neden "biz Kurani "bedevice" indirdik" diye cevirmiyorlardir acaba?
Tevbe 90
Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir.
Vecâe-lmu’ażżirûne
mine-l-a’râbi liyu/żene lehum veka’ade-lleżîne keżebû(A)llâhe verasûleh(u)(c) seyusîbu-lleżîne keferû minhum ‘ażâbun elîm(un)
Tevbe 97
Bedeviler, kafirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Resulüne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
El-e’râbu eşeddu kufran venifâkan veecderu ellâ ya’lemû hudûde mâ enzela(A)llâhu ‘alâ rasûlih(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un)
Tevbe 98
Bedevilerden öylesi vardır ki (Allah yolunda) harcayacağını angarya sayar ve sizin başınıza belalar gelmesini bekler. (Bekledikleri) o kötü bela kendi başlarına gelmiştir. Allah pek iyi işiten, çok iyi bilendir.
Vemine-l-a’râbi men yetteḣiżu mâ yunfiku maġramen veyeterabbasu bikumu-ddevâ-ir(a)(c) ‘aleyhim dâ-iratu-ssev-/(i)(k) va(A)llâhu semî’un ‘alîm(un)
Fetih 11
Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Seyekûlu leke-lmuḣallefûne
mine-l-a’râbi şeġaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festaġfir lenâ(c) yekûlûne bi-elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim(c) kul femen yemliku lekum mina(A)llâhi şey-en in erâde bikum darran ev erâde bikum nef’â(an)(c) bel kâna(A)llâhu bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)
Hucurât 14
Bedeviler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Kâleti-l-a’râbu âmennâ(s) kul lem tu/minû ve lâkin kûlû eslemnâ velemmâ yedḣuli-l-îmânu fî kulûbikum(s) ve-in tutî’û(A)llâhe verasûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey-â(en)(c) inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)
http://www.kuranmeali.com/arama.asp