NikolaTeslis´isimli üyeden Alıntı
Felasife'nin açtığı böyle felsefik konulara başka türlü cevap verilmiyor.
|
Yeter ki "
anlaşılsın", anlaşıldıktan sonra her türlü olumlu/olumsuz anladığım/anlamadığım cevap kabulüm, sıkıntı yok ama yok anlaşılmıyorsa, çeşitli yönlerden anlatmaya da devam ederim elbet. Fakat daha fazlası da elimden gelmez, birazda kişi anlamaya çalışacak, yok daha da anlamıyorsa, bırakacak kalacak öyle.
Yukarıda öncede dediğim gibi bu bakir bir alan, daha önceleri bunun örneği var mıdır bilmem ama görünen o ki yok.
"Evrimsel düşünce"
İnsanlar bu kadar evrim aleyhine bilir/bilmez çalışınca, haliyle böyle bir düşünceye de soğuk kalmalarını normal görüyorum. Evrim keşfedildi ama anlaşılmadı diye çok demişimdir. Bu konuda da dedim aynısını.
O vakit birde şöyle deneyelim anlatmayı...
İnsanlardan önceki zamana gidelim, hayvanlara mesela. Bu hayvanlar dediğimiz canlılar, kendi içinde bir takım "
kurallara" tabiler değil mi? Evet tabiler!
Kendi içinde "
KURALLARI" da var bunların, kuralsız değiller yani.
Örn. Kurtlar, maymunlar, aslanlar grup halinde yaşayan, bu gruplar içinde bir takım basit ama etkili diyebileceğimiz kuralları geliştirmişler. Böylede bugünlere gelmişler, detaylarına gerek yok.
Yaşıyorlar mı yaşıyorlar! Oh mis.
İnsanlar, ateşe hükmettiği günlerden ta bugünlere değin bir sürü kurallar geliştirmiş, Tanrıları bile icat etmiş, daha ne denilebilir ki, çünkü bir arada yaşamak denen şey, kuralsız olmuyormuş. İnsanlar ilk önce bunu (kurallar) anladı desek yeri. Bunu hayvanlar bile anladıysa, insan zaten haydi haydi anladı, anladı ki geliştirmiş durmuş.
Dolayısıyla "
iyi kötü" diye bir ayırım ta o zamanlardan itibaren gelişmiş bir yapı, peki bu yetmiş mi? Yetmemiş, dinleri, ideolojileri, bilimleri insanlar bir arada yaşamanın kuralı olarak, peyderpey geliştirmişler. Olmadı kanunlar denmiş, yasalar denmiş, sanatlar demiş bir arada yaşamanın sınırları çizilmişte çizilmiş.
Çünkü nüfuslar büyüdükçe, bir arada yaşamakta zorlaşmış, haliyle daha sert, suçu daha engelleyici önlemler alınmışta alınmış. Dinler gelişmiş, yasalar gelişmiş, teknikler gelişmiş.
Haliyle bir arada yaşamak için, insanlar
UPDATE/UPGRADE denen şeyi ta ilkel çağlardan beridir biliyorlar ve kullanıyorlar.
Hepsi de ne için, insanlar için!
Yaşıyorlar mı yaşıyorlar! Oh mis.
Devam edelim...
Şimdi, bütün bunlar insanların kendi içinde ki "
yaşayışı için" çizilmiş sınırlar, kurallar, yapılar.
Bu kuralların doğrusu da yanlışı da, gene insanların bu kurallarına göre ki doğrular ve yanlışlar. Kimi beğenir kimi beğenmez bunları da geçtik, kural var mı var.
Bunların
DOĞA İLE ALAKASI YOK.
Meselem bu.
Ama bizler kurallarımızı abartığımız için, doğru ve yanlış kavramımızın DOĞA ile de alakalı olduğunu sanıyoruz, ve alakalandırıyoruz. Oysa hiç alakası yok.
Bunlar türümüzü çoğaltmak için kurallar, doğayı korumak, diğer türleri korumak için kurallar değil, doğa sadece talan edilecek, bedava bir market.
Nasıl ki maymunların, kurtların, aslanların vb. kurallarının DOĞA ile alakası yoksa, her tür kendi kuralını, kendi türünü ayakta tutmak, neslinin devam ettirmek üzere, bencilce kurmuşsa. Varsa yoksa kendi türüyse, İnsanda böyle kurallarını bencilce, sadece kendi türünü ayakta tutmak için geliştirmiştir.
Sözün özü:
İnsanların doğruları ve yanlışları "anca" kendilerini bağlıyor, doğayı bağlamıyor.
Devam edelim...
Buraya kadarını anladıysak, meselenin geri kalanı basitleşiyor.
Geriye kalanı "
İnsan odağından kurtulmak" dediğim şey.
Yani kendi koyduğumuz kuralların dışına çıkarsak, (
onları terk edelim demiyorum yanlış anlaşılmasın, dışına çıkmak, bilinç olarak, düşünsel olarak) onları taşa kazınmışçasına doğru bellemezsek, o saf doğa ile bilinci ile karşılaşırız. Orada anladığımız anlamda iyi yok kötü yok, suç yok suçlu yok, tamamen nötr bir alan.
Orada bildiğimiz bir kural olmaması bu alanın "yok", "geçersiz" bir alan olması anlamına gelmiyor. Aksine çok gerekli, adeta düşünce için bir tatil beldesi gibi bir şey, çünkü insanlar sürekli insan odağında kala kala, insan düşüncesi denen şeyin, insan bakış açısından etkilenebileceğini fark edemiyor.
İnsanlar bir birlerini etkiliyorlar, gayri insan düşüncesi "tekrar" döngülerine de girdi ki, sürekli kendini tekrar edip duruyor.
TEKRARLAR SIKICIDIR YORUCUDUR.
İnsan, insan denen yapıya hapsolmuş durumda.
Haliyle de sadece kendi türümüz için bir şeyler yapacağımızı sanıyoruz, daralıyoruz, bunalıyoruz, çünkü bu "korku" tüm insanların atalarında da vardı, hepsi bu korkuyla yaşadı, bizlere de bu evrimsel olarak geçti elbet.
Zaten hayatta kalmak için o kurallar geliştiren de bizlerdik, sebepte türün ayakta kalması ve devamı idi...
Artık korkmaya gerek yok, tür kendini garanti altında aldı, geriye kalansa ileri ki bir aşamaya geçmek...
Hasılı o alana girebilecek tek canlı var, o da insanlar.
Diğer canlıların böyle bir problemi yok, böyle bir yetileri de yok, onlar varsa yoksa kendi küçük hevesleri peşindeler, bencilce yaşıyorlar ama insan çok daha büyük şeyleri düşünebilir-ki düşünüyor-bunun için evriliyor/evrildi insanlar.
Başka seçeneği de yok insanların, zaten bu yüzden "
tekrar" denen girdaba düşmüş durumdalar.
Ya evrimsel düşünecekler, ya evrimsel düşünecekler !...
---
Son olarak, ben
istilâ konumda da bu durma değindim aslında, gerçi çoğu konum bu meyanda zira insanın bir kaderi var, o da yükselmek zorunda diye, neden böyle dediğime gelince, kaderi okumak gibi yetim yok, bilmemde, sadece gidişata bakarak bunu söylüyorum, geçmişten bu güne bu kadar olan işler, işi o noktaya getiriyor çünkü.
İnsan hep yükselmiş, bu günlere hep yükselerek gelmiş, eyvallah ama bir süredir bir dar boğaza da girmiş-ki bunu da aşacaktır.
Tek farkla!
Bu aşama biraz zorlu olacak, zira eski alışkanlıklar, tecrübeler işe yaramayacaktır, bunu insan gibi düşünerek değil, aksine düşünmeyerek aşacaktır.
Yani "
Evrimsel düşünmeye" mecbur kalacaktır.
Bu da anca Evrim denen şeyi iyice özümsemekle, benimsemekle olacak bir şeydir.
Sevgiler