Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #51  
Alt 07-12-2022, 20:31
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Saygısız , saldırgan, kırıcı, yıkıcı demişsiniz

Etik ahlak dersi ve vaazı almaya ihtiyacım yok.

Başlığınız size göre olan bir başlık, genelleme yapmışsınız ve size göre olmayan her değer üzerinden topluma " aptal " demişsiniz.

Bana göre de toplum her zaman menfaatine bakar. Sizin beğenmediğiniz durumlar onlar için menfaat ve kabul edilebilir bir durum olduğundan " aptallık " olamaz,

Aziz Nesin bir şeyler demiş diye kabul edip tapınmak zorundamıyım .

Ayrıca yanlış anladığıniz, buluttan nem kaptığinız için paylaşım yaptığımı ifade ettim.

Ne yazıcama, birini ikna etmek gibi bir derdimin olmadığından , peygamberlik derdimin olmadığını bildiririm.

Birileri ikna olucaksa o kör beynini kendisi acar ve kendisi ikna olur.

Saygideger ilahimasal Dost,


Yanlis algilamadan yani bana degilde, baska bir uye arkadasa verdigin cevaba, bana verdigin cevap olarak aligilamadan dolayi,
Gecikmis olarak kabul edin, OZUR DILIYORUM.

Saygideger Dost,

Kimseye Ahlak dersi hele hele benimle hicmi hic bagdasmiyan VAAZ verme gibi bir derdim hic olmaz.
Yorum ve degerlendirmelerine deger verdigim dostlari zaman zaman elestirme geregi duyuyorsam, Onlarin Elestiri ve Ozellestiri makanizmasini kendilerine gorev bildiklerini dusunerek, elestirme sorumlulugunu algiliyorum..

Toplumun gecici menfaatlari gorecelidir, cozumcu, yapici ve kalici degildir. Bana dokunmiyan yilan bin yil yasasin mantigidir,
Sustukca, Sessiz kaldikca, Duyarli olmadikca, mutlaka ama mutlaka sira kendisine de gelecektir.

Baslik tam tersi de olabilirdi.
"DUNYANIN EN ZEKI VE AKILLI TURKIYE HALKINA" gibi bir baslik olabilirdi!!!!
Gercegi veya dogruyu simgeliyebilirmi?

Bazen gercekler ve dogrular aci da olsa, Olmasi gerektigi gibi aciklamak zorunda oldugumuzu da bilincinde olmak zorundayiz.

Karsimizdaki insanin KOR beyine sahip oldugunun farkinda isek, onu veya onlari KOR beyinleri ile bas basa birakmak dogru bir yaklasim olabilirmi?

Dogrularimizi ve Insanligin yasamasi gerektigi duzen ve sistemi, boylesi yaklasimlarlami kabul ettirecegiz?
KOR beyinlere sahip olanlari KOR beyinleri ile kalsinlar gibi yaklasim icinde olursak, KOR beyinliler cogaldikca cogalir. Tipki 12 Martlarin, 12 Eylullerin DEVRIMCI DURUMA vurdugu darbelerin ve verdigi zararlarin akabinde, Turkiye genelinde DINCI VE IRKCI mantigin hortlanmasi ve iktidara gelmesini sebeplerini kendimizde de aramak zorundayiz.
Dersimde Fasist Ordu Tarafindan Pusuya dusurulup Katledilen Bir Yoldasimin her zaman beynimde cinlamasini aktarabilirim.

12 Eylul surecinden bir sure sonra, Halkin Devrimcilere Sahip Cikmadigini, Demokrat ve Sosyal Deokrat Gecinenler bile, Fasist Duzenin Yaninda Yer Aldiginin Sohbetini Yaparken,
Bu Guzel Insanin soz alarak,
"ARKADASLAR BIZLER ONCE KENDIMIZI SORGULAMAK ZORUNDA OLDUGUMUZU UNUTUYORUZ, BIZ HALKIN AVCUNA SE SICTIKKI, HALKTAN NE BEKLIYORUZ"
Dogru ve Guzel bir tespitti........

Iskencede kaldigim alanda bolge sorumlusunun kismi olarak cozulmesi, Kismi cozulmesinin sonucunda amansiz iskenclerin verdigi tahribatlar, akabinde 1 Mayis mahalesinde beklemedigim ve kabullenmedigim ihanet vs vs vs benzeri
olumsuzluklara olan sitemlerim,
Ozellikle Fasist Duzenin Siyasi Tutuklulari Yanlizlastirma Politikasini gormek yerine, etrafimdaki olumsuzluklari goz onunde bulundurup ULKEYI terk etmemin bireysel kurtulus oldugunu kavramamamdan gectigini inkar edebilirmiyim????

Bizler fikir ve dusuncelerimizle kendimizin hakli ve dogru oldugumuzu dusunuyorsak. Yasamin her alaninda sartlar ne olursa olsun KENDIMIZE YAKISIR SEKILDE hareket etmek zorundayiz, BUNU KENDIMIZE BIR GOREV OLDUGUNDA dusunmek zorundayiz.

Birileri bilincli olarak sabrimizi sinamaya, sabrimizi zorlamaya veya bizleri hata ve yanlisa zorlamaya cilistiklarini goz ardi edemeyiz.
Bu gibilerin tuzagina dusmek, sadece sahsi sorunlarimizla sinirli oldugunu dusunemeyiz. Bu ideolojinin, felsefenin ve sahip olmamiz gereken bilincin, karsimizdaki kim olursa olsun, zamanimiz bosa gittigini dusunsekte, BIZLERE YAKISMIYAN ORTAM icine dusmek, fayda degil zarar verir.....

GUN, KAPITALİST HAYDUTLARA KARSI BUTUNLESME GUNUDUR!
GUN, EMPERYALIZMIN OYUNLARINI BOSA CIKARMA GUNUDUR!
DEVRIMCILER ARASINDAKI SIDDET, KARSI DEVRİME HIZMET EDER!
DEVRIMCILER ARASINDAKI SIDDETI RED ETMEK ZORUNDA OLDUGUMUZU UNUTMIYALIM!
EGITICILIK VE OGRETICILIK, FELSEFEMIZIN TEMEL OGRETISI OLMALIDIR.

Saygi ve Insani Sevgilerimle

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #52  
Alt 07-12-2022, 21:02
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

Deneyiminizi anlatırken faşist bir ordudan söz ediyorsunuz.
Bu ordunun faşist olduğunu nereden biliyorsunuz?
Fasistlikten bahs etmeniz kendinisi farkli gördügünüzü gösteriyor.

Kendinizi türkiye cumhuriyeti vatandasi ve ordusunu da türkiye cumhurriyetinin güvenlik görevlisi olarak görmüyormusunuz?.

Yoksa deneyiminizde bilmediğimiz bir ayrıntı mı var?

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #53  
Alt 07-12-2022, 21:36
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Deneyiminizi anlatırken faşist bir ordudan söz ediyorsunuz.
Bu ordunun faşist olduğunu nereden biliyorsunuz?
Fasistlikten bahs etmeniz kendinisi farkli gördügünüzü gösteriyor.

Kendinizi türkiye cumhuriyeti vatandasi ve ordusunu da türkiye cumhurriyetinin güvenlik görevlisi olarak görmüyormusunuz?.

Yoksa deneyiminizde bilmediğimiz bir ayrıntı mı var?
Sayin dine mine ne,

Fasist veya Fasizm nedir sizce?
Erdogan mantigi ile hareket ediyorsaniz veya Bahceli mantigi ile hareket ediyorsaniz!! tepki gostermeniz de normaldir....

12 Mart veya 12 Eylul Askeri Darbe Demokratik veya Sosyal Demokrat darbelermiydi?
Ordu, Asker veya Duzenin Kolluk Gucleri Size Gore Neyi temsil ediyor? Kimin koruyucusu veya kimin vurucu timidir?

Bulent Ersoy`u kendi ozel sorunlarindan dolayi kabullenmiyen veya ters gelen kisi bile, "Cocugum Olsa Askere Gondermem, Ben Cocugumu Bazilari Icin Olume Gonderecek Kadar Aptal Degilim"... Demesi bile sizin gibileri halen uyandirmiyorsa.....
Vatan Millet Sakarya nutuklari ile, Fasist Duzenin Kurucusu ve Onun Kurdugu FASIST PARLEMENTER SISTEMIN birer piyonu ve temsilcisi olmak zorundamisiniz?

Ben O Ulkenin Vatandasi Degilim, O Aptal Devlet Yillar once izledigi aptal politika ile Vatandasliktan Cikarildim. Babalari tepki gosterdikten sonra, Vatandasliktan cikarma olayini da rafa kaldirdilar. Cunku Agalari, Efendileri ve Sahipleri her zamanki gibi KULAKLARINI CEKTI........

Ben Dunya Vatandasiyim.
Sorunmu var?

Yasamak Bir Agac Gibi Hur, Ve Bir Orman Gibi Kardescesine.

Dolayisiyla BEN DUNYALIYIM.... sevgili kardesim.

Saygi ve Insani Sevgilerimle

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #54  
Alt 07-12-2022, 21:44
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Sınıfların ortaya çıkışıyla tutuşan mücadele ateşinin yakıp kavurduğu zemin üzerinden günümüze bir çığ gibi büyütülerek aktarılan sorun ve çelişkiler; insanlığı felaket ile mutlu sona aynı hızla yaklaştıran bir paradoks yaratmış bulunuyor.

* Kapitalizmin son -ölmeden önceki koma- aşaması olarak ortaya çıkan emperyalizmin, çılgınca kasıp kavurduğu dünyamız, bütün canlı varlıkları ile tüketilmekte, alabildiğine sömürülmekte, sınırsızca yağmalanmakta ve "kıyamete" sürüklenmektedir.

* Dünya, bir avuç efendi, uşak ve asalak dışında kalan yüz milyonlarca insan için "cehennem" koşullarını aratmamaktadır. Bu durumun her geçen gün daha kötüye gittiği, keskinleşen ve derinleşen çelişkilerin, başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen halklar ve uluslar cephesindeki kaynaşmayı artırdığı, bir dizi ülke ve bölgede dipten gelen bir dalga olmaktan çıkıp yüzeye vurmaya başladığı koşullarda, çelişkiler belirginleşmekte ve derinleşmektedir.

* Bu çelişkilerin çözümü sınıf mücadeleleri tarihini bilimsel bir tarzda çözümleyen ve insanlığın kurtuluş yoluna ışık tutan Marksist Leninist dünya görüşündedir.

– Kapitalizm

1- İnsanlığın sınıfsız topluma yürüyüşünde sınıflı bir toplum olan feodalizmin içinden çıkan, emek sermaye çelişkisi üzerinden yükselen kapitalizm, iki temel sınıf olan proletarya ve burjuvazinin çeşitli biçim ve içeriklerde mücadelesinin yüküyle varlığını sürdürmektedir. Meta üretimini genelleştiren, iş gücünü meta haline getiren, tekniği durmadan mükemmelleştiren kapitalizm, üretim araçlarının önemli bir bölümünü (toprak ve arazi, fabrikalar, iş aletleri ve makineler, demiryolları ve diğer ulaşım araçları) az sayıda kapitalistin ve büyük toprak sahiplerinin elinde özel mülkiyetleri olarak yoğunlaştırmıştır. Çürüyen, asalak ve can çekişen kapitalizm tekelci (emperyalizm) aşamasındadır.

2- Emperyalizmin, kendi çıkarları doğrultusunda "küreselleşme" adı altında ulusal ekonomileri, tek bir dünya ekonomisinin zincirinin halkaları halinde birleştirmesi, aynı zamanda kapitalizmin yıkılmasının, yeni demokratik halk iktidarlarının ve sosyalizmin kurulmasının objektif koşullarını dünya çapında olgunlaştırmıştır. Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasının emperyalizm aşamasında daha da belirgin hale gelmesi, beraberinde emperyalist sömürü zincirinin en zayıf halkasının kırılması yoluyla tek tek ülkelerde demokratik halk devrimleri ve sosyalizmin gerçekleştirilmesinin önünü açmış durumdadır. Emperyalizm var olduğu müddetçe savaşlar kaçınılmazdır.

3- Bu nesnel durumun sonucu olarak, içinde bulunduğumuz çağ "emperyalizm ve proleter devrimler" çağıdır.

– Demokratik Halk İktidarları, Sosyalizm ve Komünizm

4- Proletarya ve ezilen halklar, Paris Komünü deneyiminden sonra, 1917 Ekim Devrimi'yle Sovyetler Birliği'ni, 1949 Çin Devrimi'yle de Çin Halk Cumhuriyeti'ni ve ardı sıra dünyanın pek çok bölgesinde halk demokrasileri ve sosyalist iktidarlarını kurmuşlardır.

5- Bu gelişmelerle başlayan sosyalizmden geriye dönüşle birlikte dünya çapında modern revizyonizme ve çeşitli gerici burjuva akımlara karşı büyük zaferler kazanmış komünist hareketin etkisinin gerilemeye başladığı, revizyonist ve diğer burjuva akımların görüşlerinin ise görece rağbet gördüğü bir döneme geçilmiştir.

6- Sosyalizmde kapitalizmin restorasyonuna karşı Proleter Kültür Devrimleri ilke olarak kabul edilmelidir.

7- Bu uzun dönem kapsamında kalan ve kimi bölgelerde ve ülkelerde farklı biçim ve özelliklerde gelişim gösteren devrimci yükselişlere, parlamalara, kimi ülkelerde ise gerçek anlamda devrime yönelen komünist hareketlere rağmen bütün döneme damgasını vuran olgu, uluslararası burjuvazinin ideolojisi ve politikaları ve de görece ekonomik istikrarı olmuştur. Kuşkusuz bu istikrar aynı zamanda onun bunalım ve yıkımını da içermektedir ve bu gerçek sık sık yaşanan kriz ve çatışmaların da gösterdiği gibi gizlenebilir durumda değildir.

8- Emperyalist-kapitalist sistem ayaklarını sürüyerek geldiği 21. yüzyılda, kendisiyle beraber insanlığı da felakete sürüklemektedir. Bunu durduracak tek güç proletarya önderliğindeki devrimlerdir. Geçtiğimiz asrın muazzam birikim ve deneyimi üzerinden enternasyonal proletarya önderliğinde harekete geçecek olan ezilen dünya halkları, bu saltanata son vereceklerdir.

9- Bunun nesnel şartlarını emperyalizm -geçen yüzyıla göre- daha fazla biriktirmiş bulunmaktadır. Bu asrın henüz başlarında buna dair işaretlerin güçlü bir biçimde alınmakta oluşu, komünistlere önemli görevler yüklemektedir. Bu görevlerin enternasyonalist boyutu, genel ve yerel bağlamı içerisinde değerlendirilmelidir. Emperyalizmin ideolojik, siyasal, kültürel ve askeri saldırılarına karşı uluslararası çapta yürütülecek mücadelelerin önemi ortadadır. Bunlar ertelenemez ve önemi yadsınamaz özelliktedir. Ancak hiç kuşkusuz enternasyonalist bağlamda da öncelik, her komünist partisi için kendi ülkesindeki zincirleri koparmaktır.

10- Proletarya ve onun önderliğindeki ezilen sınıf ve tabakalar, bu şanlı yolda, geleceği fethetmeyi amaçlayan büyük yürüyüşlerinin içindedirler. Dipten gelen bu dalga, yeryüzünü sarsmaktadır. Gözlerimizin önünde cereyan eden maddenin binlerce yıllık hareketi bunu öğretmektedir. Tam da bu nedenle yeni demokratik halk iktidarları ve sosyalizmde yaşanan geriye dönüşlere rağmen zafer er ya da geç proletarya önderliğinde ezilen halkların olacaktır.

Türkiye toplumunun niteliği

– Tarihi

11- 19. yy' da Türkiye toplumunun önceli olan Osmanlı toplumu, Avrupa'da serbest rekabetçi kapitalizmin gelişmesiyle birlikte önce kapitalizmin meta ihracına -ve hammadde ithaline- ve daha sonra da sermaye ihracına maruz kaldı. Osmanlı toplumu, serbest rekabetçi kapitalizmle birlikte maruz kaldığı meta ve ardından sermaye ihracıyla çözülmeye başladı. Serbest rekabetçi kapitalizmin emperyalizm aşamasına evrilmesine paralel Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi feodal yapısı; sömürge, yarı-sömürge ve yarı-feodal bir yapıya evrildi.

12- 20. yy'ın başında Türkiye'de kapitalizm hakim değildi. Zira emperyalizmin varlığı, sömürge ve yarı-sömürgelerde ulusal ve demokratik devrimleri birbirine bağlaması ve bu gibi ülkelerde demokratik devrim çağının açılması için altyapıda kapitalizmin hakim hale gelmesini de bir ön koşul olmaktan çıkardığı içindir ki, Türkiye'de 1908-1923 süreci gündeme geldi. Demokratik devrim sürecini başlatan ve bu anlamıyla demokratik muhtevaya sahip olan 1908 Hareketi oldu. Ancak 1908-1923 süreci gerçek bir anti-emperyalist muhtevaya sahip değildi. Bu süreç, Türk ticaret burjuvazisinin, azınlık milliyetlerden kompradorlarla ancak 1923'te sonuçlanacak olan iktidar mücadelesini içeriyordu.

13- 1923; kısmen gelişen pazarın tüm hakimiyetini ele geçirmek için azınlık milliyet kompradorlarıyla iktidar kavgasına girişen yeni Türk komprador burjuvazisinin başını çektiği bir harekettir. Türk kompradorları ve toprak ağaları, önderliğini ele geçirdikleri halk hareketini, kendi çıkarları doğrultusunda salt anti-sömürgecilikle sınırladılar ve 1923'te Lozan Anlaşması'yla çok-uluslu bir yarı-sömürge olarak kurulan feodal-faşist devletin hakimiyetini de elde etmiş oldular.

14- Türk hakim sınıflarının asıl amacı sermayenin el değiştirmesi olmakla birlikte, "devleti ve vatanı kurtarmak" söylemiyle; 1908'le birlikte, 1912'de belirginleşen, 1915'le somutluk kazanan ve 1923'e kadar devam eden Ermeni, Rum, Süryanilere ve Keldani vd. Müslüman olmayanlara karşı 20. yy'ın ilk soykırımını gerçekleştirdiler.

15- Bu dönemde "Milli Mücadele"nin önderliğini ele geçiren eski İttihatçı yeni Kemalistler, emperyalistlerle el altından işbirliğine girişmişler; emperyalistler ise Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınarak, Kemalist bir iktidara rıza göstermeye başlamışlardır. Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da derinleşerek devam etmiş, Kemalist hareket "özünde köylülere ve işçilere, bir toprak devrimi imkanına karşı" gelişmiştir.

16- Bu anlamıyla Kemalist hareket; Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir hareketidir. Bu hareket içinde, hem komprador Türk büyük burjuvazisi hem de milli karakterdeki orta burjuvazi yer almıştır.

17- 1918-1923'le birlikte gündeme gelen "Milli Mücadele"nin sonucunda Osmanlı'nın sömürge, yarı-sömürge ve yarı-feodal yapısı, yarı-sömürge ve yarı-feodal yapıya evrilmiştir. TC'nin kuruluşu politik alanda, hanedanlık çıkarlarıyla birleştirilmiş olan meşrutiyet idaresinin yerini, yeni hakim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren idare olarak, "burjuva cumhuriyeti"nin alması anlamına gelmektedir. Bu yönetim şekli, sözde bağımsız, gerçekte ise siyasi bakımdan emperyalizmin yarı sömürgesi bir idaredir.

18- TC'nin kuruluşuyla birlikte; sosyal alanda, eski komprador büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hakim konumunu, milli karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi, eski komprador Türk büyük burjuvazisinin bir kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hakimiyeti devam etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalist iktidar bir bütün olarak, milli karakterdeki orta burjuvazinin çıkarlarını değil; yukarıda sıralanan sınıf ve zümrelerin menfaatini temsil etmektedir.

19- TC'nin kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içinde komprador büyük burjuvazi ve toprak ağaları iktidara hakimdir. Fakat komprador büyük burjuvazi ve toprak ağaları, iki büyük siyasi kliğe ayrılmıştır. Bu klikler, yekpare bir bütün değildir ve sınıf çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Ortaklaştıkları nokta, iktidara ve devlet mekanizmasına egemen olan kliğin emperyalizmin uşaklığını yapması, işçi sınıfı ve halk düşmanlığıdır. Muhalefetteyken "demokrasi" havarisi kesilen komprador büyük burjuvazi ve toprak ağası klikleri, iktidara geçtikleri zaman, en azılı halk düşmanı kesilmişlerdir.

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #55  
Alt 07-12-2022, 21:45
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

– Ekonomik

20- Türkiye'de uzunca -19. yy'dan başlayan, 20 yy'da da devam eden ve 21. yy'a evrilen- bir tarihsel süreç içinde; oldukça yavaş ve acılı bir biçimde çözülmesine rağmen feodal üretim ilişkileri varlığını korumuş ve bu çözülüş içinde, emperyalist ve komprador sermayenin sömürüsü ile iç içe geçmiş ve yarı-feodal yapıya dönüşmüştür. Böylelikle Türkiye'de ne feodal üretim ilişkileri tam olarak tasfiye edilebilmiş ne de feodal-komprador üstyapı yıkılabilmiştir. Henüz artı-emeğin gasp edilişinin esas biçimi kapitalist üretim ilişkileri içinde gerçekleşememekte, kapitalizm tam olarak hakim olamamaktadır.

Var olan kapitalizm komprador niteliktedir. Türkiye'deki kapitalist gelişim emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçlarına göre sağlandığından, feodalizmin ağır ve sancılı çözülüşüyle ortaya çıkan kırdan şehre göçü tümüyle istihdam edememekte, istihdam ettiği iş gücünün belirleyici bir kısmının artı-emeğinin gasp edilişi kapitalist üretim ilişkileriyle içiçe geçmiş yarı-feodal üretim ilişkileri içinde gerçekleşmektedir.

Türkiye toplumunun üretici güçleri, kendisini saran yarı-feodal üretim ilişkilerini ve emperyalist sermayenin talan ve tefeciliği ile bu talanda aracılık yapan komprador sermayenin oluşturduğu engeli parçalayıp atamamış, bu anlamıyla bir devrim gerçekleştirememiştir.

Günümüzde Türkiye halen kapitalist ilk birikim süreci içinde bulunmakta, biriken ilk sermayenin önemli bir kısmına uluslararası mali sermaye tarafından el konulmaktadır. Dolayısıyla bu bağımlılık üretici güçlerin gelişmesini engellemektedir.



– Siyasi

21- Türkiye, bu tarihi gerçekler ışığında, günümüzde esas olarak ABD emperyalizminin boyunduruğu altındadır. Türkiye'nin ABD emperyalizmi açısından asıl önemi, jeopolitik olarak -başta Ortadoğu olmak üzere- bölgede üstlendiği rol ile orantılıdır. Bunun için ABD emperyalizmi onu siyasi, askeri ve ekonomik alanlar başta olmak kendisine bağımlı kılmıştır. Bununla birlikte dış ticaret ve sanayi yatırımları açısından ise başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği, Rusya ve Çin emperyalistleri Türkiye'yi önemli bir pazar olarak görmektedirler.

– Toplumsal Yapı

22- Türkiye'nin yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı beraberinde buna uygun bir toplumsal formasyon ortaya çıkarmıştır. Bu şekillenişe paralel toplumsal yapı iki kampa ayrılmıştır. Bu kamplardan birincisi, -en geniş tanımıyla halk olarak adlandırılan- içinde işçiler, köylüler, şehir küçük burjuvazisi ve milli burjuvazi yer almaktadır. Diğer kampta ise komprador büyük burjuvazi, komprador bürokrat burjuvazi ve toprak ağaları yer almaktadır.

– Ataerkil Yapı

23- Kadın ve LGBTİ+ların ezilmesinin, sömürülmesinin, her türlü şiddete maruz kalmasının ve baskı altına alınmasının başat unsuru olarak sömürücü sistemlerle iç içe giren ve bu sistemlerin temellerinden biri olagelen ataerkil sistem Türkiye toplumunun ve devletinin de temellerinden biridir. Özellikle de köleci toplumu yaşamadan feodalizme sıçrayan Türkiye toplumunda kadın ve LGBTİ+ların ezilmesi, sömürüsü ve cins kırımına uğraması çok daha şiddetli ve yaygın bir sorun olarak yaşanmaktadır.

– Kültürel

24- Türkiye'nin yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı aynı zamanda kültürel olarak da bir şekilleniş ortaya çıkarmıştır. Bu kültürel şekillenişin bir tarafında emperyalistlerin ve hakim sınıfların gerici, yoz kültürü vardır. Bu kültürel üretimle amaçlanan "toplumsal rıza"nın alınması, böylelikle emperyalist sömürünün devamının sağlanması ve meşrulaştırılmasıdır. Bu amaçla hemen hemen her yol ve yöntem kullanılarak emperyalizmin, komprador burjuvazinin ve feodal kalıntıların kültürel hegemonyasının kurulması sağlanmaya çalışılır. Bu kültürün tam karşısında ise halkın hem tarihten, hem de toplumsal pratiğinden ortaya çıkan ilerici kültürü vardır ve bu iki kültür sürekli olarak birbirleriyle mücadele içindedir.

– Askeri

25- Türk devleti, sözde demokratik gerçekte askeri faşist nitelikte bir yapılanmaya sahiptir. Yukarıdan aşağıya örgütlenmiş bu olgu, emperyalizme bağımlılığın -ve bu anlamıyla hakim sınıfların güçsüzlüğünün- bir sonucu olduğu kadar, tasfiyesi tamamlanmamış feodal yapının üst yapıdaki egemenliğiyle bütünleşen bir temel de arz etmektedir. Komprador ve bürokratik burjuvazi ile büyük toprak ağaları egemenliğinin zor aygıtında cisimleşmesi, faşist karakterdeki devlet yapılanmasını şekillendirmiştir.

Emperyalizmin her yönlü desteğiyle donanmış olan faşist Türk devleti, gücünü efendilerine daha fazla yaslanmakta, çareyi uşaklıkta sınır tanımamakta bulmaktadır. Devlet yapılanması içinde askeri güçlerinin önemli bir kısmı NATO gibi emperyalist askeri kuruluşlarca doğrudan eğitilmekte, yönlendirilmekte ve denetlenmektedir. Ayrıca polis gücü daha da etkin kılınmakta, bunun yanında özel güvenlik vb. adı altında devlet halka karşı tepeden tırnağa silahlı bir güç olarak konumlanmaktadır.

– Ulusal Sorun

26- Türkiye bugün çok uluslu ve milliyetli devletlerden biridir. Ve Türkiye'de sadece Kürtler bir ulus teşkil ederler. Türkiye'nin yarı-sömürgeleşmesine paralel olarak ulusal sorunlar şu veya bu şekilde "çözüme" ulaşmış, Türkiye sınırları içinde kalan uluslar birer ulus olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Ancak hala bir çözüme bağlanmamış olan Kürt ulusal sorunudur. Kürt ulusu ezilen bağımlı ulus statüsündedir.

Hakim sınıfların Kürt ulusuna uyguladığı katı bir şovenizm ve ırkçılık temelinde yükselen imha, inkar ve asimilasyon politikasıdır. TC devletinin bu politikasına karşı Kürt ulusunun verdiği ulusal kurtuluş mücadelesi, demokratik bir içeriğe sahip, haklı ve meşru bir mücadeledir.

– Ezilen İnançlar

27- Türk hakim sınıflarının ulus devletin inşasındaki temel dayanaklarından biri de Sünni inancı olmuştur. TC devleti, sınırları içinde yaşayan ve bu inancın dışında kalan halkımıza -Alevilere, Hıristiyan inancından Ermeni ve Rumlara, Yahudi, Keldani ve Süryanilere- Sünni inancını sistematik bir şekilde dayatmış ve Sünnileştirme politikası uygulamıştır. Devletin katı, baskıcı ve katliamcı geleneği, ezilen inanç sorununu demokrasi mücadelesinin önemli bir dinamiği haline getirmiştir.

– Ekoloji Sorunu

28- Emperyalist-kapitalist sistemin aşırı kar hırsına dayalı yapısı, Türkiye komprador kapitalizmiyle birlikte ekoloji sorunu olarak tanımlayacağımız doğa ve çevre katliamına yol açmaktadır. Sömürü ve yağma politikaları, ekolojik tahribata yol açmakta, bunun sonucunda coğrafyamız yaşanmaz hale getirilmektedir. Bu durum gerek şehirlerde ve gerekse de kırsal alanlarda doğa ve çevrenin talanına, ekolojik dengenin bozulmasına yönelik geniş ve yaygın tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu mücadele ülkemizdeki demokrasi mücadelesinin önemli bileşenlerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır.
– Sonuç

29- Bu tarihsel gerçekler ışığında Türkiye toplumsal formasyonunda ön plana çıkan başlıca çelişmeler olarak şunlar ifade edilebilir:

1- Emperyalizmle halk arasındaki çelişme

2- Halk yığınlarıyla feodalizm arasındaki çelişme

3- Proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişme

4- Ezen ulusla ezilen ulus ve milliyetler arasındaki çelişme

5- Ataerkil sistemle ezilen cins arasındaki çelişme

6- Ezen inançla ezilen inançlar arasındaki çelişme

7- Sistemle ekolojik sistem arasındaki çelişme

8- Hakim sınıflar içindeki çelişme

Türkiye'de demokratik devrim sürecinin başlangıcından günümüze kadar geçen sürede ön plana çıkan bu çelişmeler içinde, emperyalizmle halk yığınları arasındaki çelişme temel çelişme, halk yığınlarıyla feodalizm arasındaki çelişme ise baş çelişmedir.

30- Türkiye'de demokratik devrim süreci güncelliğini halen korumaktadır.

31- Demokratik Halk Devrimi'nin hem eski tipte burjuva demokratik devrimler, hem de sosyalist devrimlerle ortak özellikleri bulunmaktadır ancak her ikisinden de farklıdır. Eski tipte burjuva demokratik devrimle ortak olan yanı, her iki devrimin özünü de feodalizmin tasfiyesi sorununun oluşturmasıdır. Sosyalist devrimle ortak yanı ise, emperyalizme yönelmiş olması ve dolayısıyla dünya proleter-sosyalist devriminin bir parçası olmasıdır.

III. BÖLÜM

Demokratik Halk Devrimi

– Önderlik

32- Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden proletaryanın ve halkın, Demokratik Halk Devrimi'ni gerçekleştirmesi ve oradan sosyalizme ulaşmasını sağlayacak olan Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist'tir.

TKP-ML, çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının, Marksizm-Leninizm-Maoizm teorisini rehber edinmiş öncü ve önder siyasi partisidir. Mustafa Suphi önderliğindeki TKP'nin bir devamı olarak, İbrahim Kaypakkaya tarafından 24 Nisan 1972'de kurulmuştur. Mustafa Suphi sonrası revizyonist bir nitelik alan T"K"P ile hiçbir ilgisi yoktur. Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin ürünü ve bu coğrafyada ezilen, sömürülen, katledilen Türk, Ermeni, Rum, Kürt vd. halkın başkaldırı ve örgütlenmelerinin birikiminin mirasçısıdır.

33- TKP-ML, proletaryanın elinde dünyayı devrimle değiştirmek için bilimsel bir kılavuz olan Marksizm-Leninizm-Maoizm'i, bütün eylemlerine yön veren teorik temel kabul eder. Proletaryanın büyük önder ve öğretmenleri olan K. Marks, F. Engels, V.İ. Lenin, J. Stalin ve Mao Zedung'un öğretilerini; revizyonist, reformist ve her türden oportünist saldırıya karşı, uzlaşmaz bir ideolojik mücadele anlayışıyla korur, savunur ve uygular.

34- TKP-ML, Marksizm-Leninizm-Maoizm'i bir dogma olarak değil, mücadelesinin bilimsel, eylem kılavuzu olarak kavrar. Dünya ve Türkiye proletaryası ve halklarının devrimci mücadelelerinin tecrübelerinden ders çıkarma ilkesiyle hareket eder. Paris Komünü, Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, Çin Demokratik Halk Devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin tecrübeleriyle donanmış olarak, onların aydınlık yolunda yürür.

– DHD'nin Saflarında Yer Alan Sınıflar

35- Demokratik Halk Devrimi'nin önder gücünü proletarya, temel gücünü köylülük oluşturur. Şehir küçük burjuvazisi DHD'nin güvenilir müttefiki iken orta burjuvazi ise istikrarsız bir müttefikidir.

– DHD'nin Düşmanları

36- Demokratik Halk Devrimi'nin düşmanları emperyalizm, toprak ağaları ve komprador büyük burjuvazidir.

– Demokratik Halk Devriminin Bazı Özellikleri:

37- Ülkemizin feodal ilişkileri bağrında taşıması, kuvvet dengesini, devrimin (demokratik devrimin) lehine olarak etkiler. Ayrıca feodalizmin varlığı, sanayinin ve dolayısıyla işçi sınıfının nispeten zayıf olmasına yol açacağı için, şehirlerde kuvvet ilişkisini, devrimin aleyhine etkiler.

Bir ülkenin yarı-sömürge olması veya sömürge olması şehirlerdeki kuvvet ilişkisini devrimin aleyhine etkiler. Bu iki şart, bir arada, kırlık bölgelerin esas mücadele alanı olmasını, "şehirlerin kırlardan kuşatılması" stratejisinin güdülmesini gerektirir. Feodalizmin giderek çözülmesi ve ona bağlı olarak köylü nüfusunun azalması halinde de, bu strateji geçerliliğini korur. Çünkü yarı-sömürgelik (veya sömürgelik) şartları, büyük şehirlerde kuvvet ilişkisini karşı-devrimin lehine değiştirmiştir.

38- Türkiye'de -belirleyici etken olarak- emperyalizmin sömürüsünün tanzim ettiği feodal ilişkilerin ağır ve sancılı çözülüşü ve komprador kapitalizmin gelişimiyle beraber, uygulanan kimi emperyalist politikaların doğrudan tarımsal üretime ilişkin olması ve bunun doğrudan köylülüğü tasfiyeyi hedeflemesi; devlet yapısının tarihsel olarak merkezi özelliği ve bunun bir dizi alanda ortaya çıkardığı değişim (yol, iletişim, askeri teknoloji, vb.) yanında, devletin başta Kürt ulusal hareketi olmak üzere komünist ve devrimci harekete yönelik saldırganlığının, köy yakma ve boşaltmalarla desteklenmesi, vb. bir dizi etken beraberinde -özellikle de bazı bölgelerdeki- kırsal alanlarda köylü nüfus oranının ciddi bir şekilde azalmasını getirmiştir.

Ancak bunu ifade ederken ülkemizde şehir ve kırsal alanlar, şehirlilik ve köylülük vb. kavramları üzerinde kimi özgün yaklaşımların olduğunu ifade etmek gerekir. Bilindiği gibi şehir tarımsal etkinliklerin esas olmadığı, daha çok sanayi, ticaret ya da yönetim ile ilgili işlerin ağırlıkta olduğu yerleşim alanları için kullanılan bir kavramdır. Ülkemizde, şehir denen ancak tarımsal etkinlikleri de fazlasıyla barındıran veya kırsal alanlarla ilişkileri görece yoğun olan şehirlerin sayısı bir hayli fazladır. Buna karşın yine de nüfusun çok büyük bir kısmı büyük şehirlere taşınmıştır, dolayısıyla halk hareketlerinin ana gövdesi de büyük şehirlere kaymıştır. Bu gerçeklik, şehirlerin silahlı mücadele açısından ne denli önemli olduğunu ve halk kitleleri ile sağlam, güçlü bağlar kurmak ve DHD güzergahına örgütlemek için büyük şehirlerin dünden çok daha fazla önemli bir yerde durduğunu göstermektedir.

Demokratik devrim sürecinde sınıf savaşımı ve kapitalizmin gelişimi sürmektedir; hiçbir şey eskisi gibi kalmamaktadır. Yarı-sömürge ülkelerdeki köylü yoğunluğu azalmakta, bu da kırlardaki savaşı etkilemektedir. Ancak yarı-sömürgelik koşulları, kuvvet dengesinin devrim lehine kırlar olması özelliğinin devam etmesine neden olmaktadır.

39- Türkiye'de DHD kırsal bölgelerden şehirlere doğru gelişecektir.

Bunun iki nedeni vardır:

a-) Demokratik devrimin özünün "toprak devrimi" olmasıyla birlikte, ülkemizde tarımsal üretime dayalı çelişkiler hala belirleyici özelliktedir.

b-) Emperyalizmin ve onun uşaklığını yapan gericilerin (özellikle emperyalizmin) şehirleri ve ileri bölgeleri tamamen kontrolleri altına almış olmalarıdır.

Emperyalizm ve yerli temsilcileri Türk hakim sınıflarının büyük kentleri kontrol altına almış olmaları, ülkemiz kırlarının silahlı mücadele açısından uygun bir yapıya sahip olması, karşı devrimin kırlarda (taşra kentler de dahil olmak üzere) görece zayıf olması ve silahlı mücadelenin bu bölgelerde örgütlenme ve gelişmeye uygun olması, devrimimizin esas olarak kırlardan şehirlere doğru gelişmesinin temel nedenidir. Savaşın kırsal bölgelerde gelişmesine paralel şekilde büyük kentlerde de silahlı mücadele örgütlenecektir. Bu Halk Savaşı'nın genel mantığı içinde birbirini tamamlayan bir süreç olarak gelişecektir.

Türkiye'ye -ve bu arada da yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelere özgü olan şey-, feodalizme karşı özü toprak devrimi olan demokratik devrimle, emperyalizme karşı ulusal devrimin birleşmiş olmasıdır. Feodalizmin mevcudiyet derecesi ve köylülerin genel nüfusa oranı (ki bunlar birbirine bağlı şeylerdir) demokratik devrimin programını etkiler. Demokratik devrim, ulusal devrimle ayrılmaz bir şekilde birleşmektedir. Yarı-sömürge, yarı-feodal bir ülkede feodalizmin zayıflığı, toprak devriminin görevlerini azaltır veya sınırlarını daraltır.

40- Ülkemizin bugünkü şartlarında Demokratik Halk Devrimi mücadelesi, aynı zamanda anti-faşist bir karakter taşır. Feodalizm ve emperyalizmle birlikte faşizmin de kökünü kazıyacak olan mücadele, proletaryanın önderliğinde, işçi köylü temel ittifakına dayanan Halk Savaşı'dır. Emperyalizm ve feodalizme karşı olduğu gibi faşizme karşı da halkın üç silahı vardır: Parti, halk ordusu, halkın birleşik cephesi. Halk bütün düşmanlarını; emperyalizmi, komprador büyük burjuvaziyi, feodalizmi ve faşizmi bu üç silahla yenecektir.

41- Türkiye'de Demokratik Halk Devrimi kendine has özgünlükler taşıyacaktır. Halk Savaşı, gerilla savaşı önceki örneklerin aynısı olmayacaktır. Türkiye'nin kendine has özellikleri, bulunduğu bölge itibariyle farklılıkları vardır. Devletin merkezi otoritesi, militarist gelişkinliği önemli seviyededir. Kitlelerin talepleri biçim olarak farklıdır. Köylülüğün sosyal yaşamları değişim göstermiştir. Bu nedenle meseleye salt toprak sorunu olarak bakılamaz. Tarıma dayalı çelişkiler gücünü korumakla birlikte, işçi sınıfının nicel ve nitel gelişkinliği artmıştır. Bu gerçeklikle birlikte savaş ve ekonomik nedenlerle yaşanan göç olgusunun, şehirlerde örgütlenmenin ve savaşmanın gerekliliğini artırdığı dikkate alınmalıdır. TEKEL Direnişi ve Gezi İsyanı bunun somut bir örnekleridir.

42- Ülkemizde büyük şehirlerde ve köylük bölgelerde bir ekoloji mücadelesi söz konusudur. Türk hakim sınıflarının ya doğrudan emperyalist şirketlere izin vererek ya da komprador şirketler aracılığıyla giderek artan bir şekilde uygulamaya koydukları rant politikalarının sonucunda, tarımsal arazileri, su kaynaklarını ve dağları talan edilen köylülerin mücadelesi ortaya çıkmıştır. Bu durum aynı zamanda ülkemiz demokratik devriminin temel gücünü oluşturan köylü hareketinin kendi toprağını, su kaynaklarını ve dağlarını savunduğu anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle ülkemiz demokratik devriminde ekoloji mücadelesinin talepleri de dikkate alınmalıdır.

43- Kadın cinsinin ataerkiyle, feodalizme, kapitalizme, emperyalizme ve faşizme karşı mücadelesi iç içe geçmiştir. Bu anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi ve ataerkiye karşı savaşım devrimin görevlerinden biridir.

44- Türkiye çok uluslu ve milliyetli bir devlettir. Kürt ulusu ve diğer azınlık milliyetlerin hakim ulusun devlet kurma imtiyazına, ırkçılığa ve şovenizme karşı mücadelesi vardır. Başta Kürt ulusu olmak üzere diğer ezilen milliyetlerin, Türk hakim sınıflarının her türlü faşist zulmüne, kitle katliamlarına, yasaklamalarına ve ulusal baskısına yönelen mücadelesi demokratik devrimin parçasıdır. Bununla birlikte, bu ulus ve milliyetlerin taşıdığı kendi milliyetçiliğini güçlendirme eğilimlerine karşı durur.

45- Türkiye toplumunun çok dinli-inançlı bir yapısı sözkonusudur. Devletin faşist karakteri ezilen inançlara yönelik katliam saldırılarına neden olmaktadır. Bunun yanında toplumsal, kültürel yapıda bu çelişkinin izlerini görmek mümkündür. Özellikle ezilen inançların devletten kimi demokratik talepleri bulunmaktadır. Bu talepler demokratik devrimin konusudur.

46- Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik konumu, etnik ve demografik yapısı, tarihsel geçmişi ve yeraltı, yerüstü varlıkları ile birlikte ele alındığında, emperyalist devletlerin sürekli biçimde yakın ilgi alanına girmiş bir ülke durumundadır. Hem Avrupa hem de Asya'nın parçası olarak; Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar'a açılan bir kapı niteliğiyle, emperyalistler açısından vazgeçilmezlik statüsüne sahiptir. TC devleti, ABD emperyalizminin ileri karakolu durumundadır. Coğrafi olarak sahip olduğu stratejik konumu gereği emperyalizmin bölge halklarına karşı yürüttüğü saldırılara ev sahipliği yapmakta ve sınırsız destek sunmaktadır.

Buna karşılık, bu bölgelerde dünya gericiliğine ve onların taşeronlarına, yerli uşaklarına karşı mücadelelerin varlığı da kuşku götürmezdir. Kuzey Afrika coğrafyasından, Ortadoğu'ya oradan Kafkaslar ve Balkanlar'a kadar proletaryanın ve ezilen halkların mücadelesi söz konusudur. Türkiye'nin bölgedeki konumu ve ilişkileri ile yeri düşünüldüğünde, demokratik halk devriminin bu bölgelerdeki ilerici devrimci hareketlerle ilişki geliştirmesi, mücadeleleriyle birleşmesinin zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye'deki DHD mücadelesinin bir özgünlüğü de budur.

47- Türkiye'nin sosyo ekonomik yapısı, komprador kapitalizmin açığa çıkan işgücünü soğuramamasıyla küçümsenmeyecek sayıda bir işgücünün yurtdışında göçmen işçi olarak çalışmasını doğurmuştur. Bunun yanında Türkiye'de uzun yıllardır faşizme yönelik sürdürülen mücadele beraberinde ülke dışında hatırı sayılır sayıda siyasi mültecinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Göçmen işçiler ve politik mülteciler Türkiye demokratik devriminin önemli gündemlerinden biridir.

48- Proletarya partisi ve halk ordusu, uzun süreli savaş içinde adım adım inşa edilecektir. Yine bu uzun süreli savaş içinde, emperyalizme, komprador kapitalizme, feodalizme ve ataerkiye karşı, bütün halk sınıflarının, işçi sınıfının, köylülerin, şehir küçük-burjuvazisinin ve milli burjuvazinin birleşik cephesi gerçekleştirilecektir. Bu birleşik cephe, işçi sınıfı önderliğinde, işçi-köylü temel ittifakı üzerine kurulacaktır.

49- Halk Savaşı'nın başarıya ulaşmasıyla ülke çapında kurulacak iktidar, proletarya önderliğinde halk diktatörlüğüdür. Demokratik Halk Diktatörlüğü gerçekleştikten sonra, önderliği elinde tutan proletarya, köylüler ve geniş halk yığınlarıyla birleşerek, durmaksızın proletarya diktatörlüğünü gerçekleştirerek sosyalizmin inşasına girişecektir.

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #56  
Alt 08-12-2022, 07:12
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Demokratik Halk Devrimi Programı

TKP-ML'nin, emperyalizmin, komprador büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının diktatörlüğünü yıkıp, halkın demokratik diktatörlüğünü kurmak hedefiyle yürüttüğü mücadele sonucunda gerçekleştireceği temel talepler şunlar olacaktır.

Siyasi Alanda:

50- Emperyalizmin, komprador büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının devleti bütün kalıntılarıyla tasfiye edilecek, Kızıl Siyasi İktidarlarda kurulmuş olan iktidar organları merkezileşerek demokratik halk diktatörlüğü kurulacaktır.

51- Komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının emperyalistlerle işbirliği içinde, eski rejimi geri getirmek, sınıfsal çıkarlarını yeniden tesis etmek için girişeceği her hareket işçi sınıfı, emekçi halk ve onların diktatörlüğü tarafından ezilecektir. Bu türden gerici kalkışmaların önlenmesinin esas yolunun kültür devrimlerinden geçtiğinin bilincinde olarak, bu yönlü her türlü önlem alınacaktır.

52- Emperyalizmle ekonomik, siyasi, askeri, mali, kültürel, diplomatik vb. bütün alanlarda yapılan kölelik anlaşmaları ve onlara verilmiş olan bütün imtiyazlar kaldırılacaktır. Ülkemiz toprakları üzerinde tek bir emperyalist askeri birlik ve üs bırakılmayacak, NATO başta olmak üzere her türlü askeri ittifaktan, emperyalist kuruluşlarla olan bağımlılık ilişkisinden çıkılacak, gizli ve açık yükümlülükler iptal edilip, bütün gizli anlaşmalar açıklanacaktır. Kıbrıs, Ortadoğu ve olası bütün işgallere son verilecektir.

53- Halkın örgütlenme, ajitasyon, propaganda ve eylem yapma özgürlüğü tanınarak, bu hakların kullanımı teşvik edilip, tam bir güvence altına alınacaktır. Başta insan onuruyla bağdaşmayan işkence ve cezalar olmak üzere, özellikle kadın cinsine ve LGBTİ+'lara yönelik her türlü cinsiyetçi yasal düzenleme iptal edilerek, tüm toplumsal kurum ve ilişkiler eşitlik ilkesine göre yeniden düzenlenecektir. Yerellerden itibaren en üstteki devlet birimine kadar % 50 kadın kotası uygulanacaktır. Kadınlar ve LGBTİ+'lar, kendi bağımsız demokratik örgütlerini oluşturabilecektir. Bir avuç komprador ve feodal dışında kalan her yurttaş, cinsiyetine bakılmaksızın, ulus-milliyet-mezhep farkı gözetilmeden eşit haklara sahip olacaktır.

54- Eski devletin yargı sistemi tümden tasfiye edilecektir. KSİ'lerde kurulan Halk Mahkemeleri'nin merkezileşmesi sağlanarak, demokratik halk diktatörlüğünün yargısı oluşturulacaktır. Yargı yetkisi, üyeleri demokratik halk devrimde yer alan sınıflar arasından seçilen halk mahkemelerine geçecektir. Halk mahkemelerinde duruşmalar halka açık yapılacaktır. F tipi tecrit işkencesine dayalı infaz rejimine son verilerek, üretime dayalı infaz rejimine geçilecektir. İktidarın parça parça ele geçirilmesi ve merkezileşmesine paralel, faşizm suçluları, çocuk-kadın-LGBTİ+lara dönük istismar, tecavüz ve taciz vb. dışında tüm tutuklu ve hükümlüleri kapsayan genel af ilan edilecektir.

55- Demokratik Halk Diktatörlüğü'nün ulusal savunmasını ve yerel asayişi Halk Savaşı içinde gelişip güçlenen halk ordusu başta olmak halk milisleri aracılığıyla yerine getirilecektir. Karşı devrimci sınıf üyelerinin tümü silahsızlandırılacaktır. Eski düzeni geri getirmeye yönelik her türlü girişim sadece şiddetle ezilmekle kalmayacak aynı zamanda proletaryanın ve halkın eğitilmesinin bir aracı olarak kullanılacaktır. Bireysel silahlanma yasaklanacaktır.

56- Demokratik Halk Diktatörlüğü'nün tüm temsilci ve görevlileri seçimle işbaşına gelecek, kendilerini sürekli olarak denetlemekle yükümlü seçmenlerinin çoğunluğu tarafından gerektiğinde görevinden alınabilecektir.

57- Demokratik Halk Diktatörlüğü; proletarya enternasyonalizminin ilkelerini savunacaktır. Başta DHD'ye önderlik eden komünist parti üyeleri olmak üzere, halk ordusu ve halkın birleşik cephesi üye ve örgütlerini ve halkı her türden milliyetçiliğe karşı enternasyonalizm ruhuyla eğitecektir. Demokratik Halk Diktatörlüğü Türkiye devrimini, emperyalizm ve proleter devrimler çağında, dünya proleter devriminin bir parçası olarak kabul ederek, uluslararası Komünist Hareketin, Marksist-Leninist-Maoist ilkeler temelinde birliği için mücadele yürütecektir. Bu birliğin, açık ideolojik mücadele esas alınarak sağlanabileceğinin bilincinde hareket edecektir. Marksist-Leninist-Maoist partilerle proleter enternasyonalizmi ve eşitlik ilkeleri temelinde ilişki kuracak ve geliştirecektir. Uluslararası alanda emperyalizmi zayıflatıp gerileten ulusal ve sosyal kurtuluş savaşlarını destekleyecektir.

58- Demokratik Halk İktidarı; Özgürce Ayrılma Hakkı ilkesini kayıtsız, koşulsuz savunacaktır. Her türlü ulusal imtiyaza karşı çıkıp, tüm milliyetlerin tam hak eşitliğini kabul edecektir. Demokratik Halk İktidarı Türk hakim sınıflarının başta Kürt ulusu olmak üzere azınlık milliyetlere uyguladığı milli baskının ve zulmün kaynağının, her türlü şovenist ve gerici söylem ve propagandanın üzerine kararlılıkla gidecektir.

59- Demokratik Halk Diktatörlüğü; sisteminde bütün milletlerin ve dillerin tam eşitliği garanti edilecektir. Hiçbir zorunlu dil tanınmayacak, halka bütün yerli dillerin öğretildiği okullar açılacaktır. Halk devletinin anayasası, herhangi bir milletin, herhangi bir imtiyaza sahip olmasını ve milli azınlığın haklarına herhangi bir ihlali kesinlikle yasaklayacaktır.

Her ulusa, özgürce ayrılma hakkı tanınacaktır. Bütün bunların gerçekleşmesi için, özellikle yaygın bölgesel özerklik ve tamamen demokratik yerel kendi kendini yönetim gereklidir. Bu özerk ve kendi kendini yöneten bölgelerin sınırları, ekonomik ve sosyal şartlar, nüfusun milli bileşimi vb. temeli üzerinde, bizzat mahalli nüfus tarafından tayin edilecektir.

Ekonomik Alanda:

60- Demokratik Halk Diktatörlüğü; emperyalistlerin, komprador burjuvazinin ve devrime karşı silahlı savaşa katılan tüm güçlerin sermayelerine, mülkiyetindeki işletmelerine, taşınmazlarına ve diğer zenginliklerine el koyacaktır. Ekonomi, işçi ve emekçi halkın yararına yeniden örgütlenerek; iç ve dış ticaret, bankacılık ve sigortacılık demokratik halk iktidarının denetimi altına alınıp ulusallaştırılacaktır.

61- Emperyalizmin ve komprador kapitalizmin yanısıra köylülüğü ezen feodal kalıntıların kökünün kazınması için yarı-feodal toprak ağalığı ekonomisi ve tefecilik tasfiye edilecek, başta devlet mülkiyetinde olan topraklar olmak üzere, toprak ağalarının ellerindeki topraklara tazminatsız olarak el konularak ulusallaştırılacaktır. Feodal, yarı-feodal ilişkilerin hüküm sürdüğü bütün topraklar, topraksız ve az topraklı köylülüğe işlenmesi şartıyla dağıtılacaktır. Toprak reformu kararlılıkla uygulanacaktır.

62- Demokratik Halk Diktatörlüğü ulusallaştırdığı ve satılması, satın alınması, kiralanması, başkasına devredilmesini yasakladığı bütün topraklarla birlikte; feodal, yarı-feodal ilişkilerin hüküm sürdüğü toprakların köylülere dağıtılması ile ortaya çıkan işletmeler de dahil olmak üzere, bireysel köylü işletmelerinin bütününün kooperatiflerde örgütlenmesini teşvik edecektir. Ayrıca Demokratik Halk Diktatörlüğü tarafından el konulan toprakların bir bölümü üzerinde devlet çiftlikleri kurulacaktır. Bu çiftlikler tarım alanında sosyalist ekonominin ilk örnekleri ve dayanak noktaları olacaktır.

63- Tarım işçilerinin, yoksul, küçük ve orta köylülerin devlete, bankalara, ağalara, tefecilere, kapitalistlere olan borçları iptal edilecek, toprakları ve üretim aletleri üzerindeki ipotekler kaldırılacaktır. Başta devlet aygıtı olmak üzere, toprak ağalarının elindeki bütün tarım makine ve aletlerine, tohumluk, gübre ve ilaç vb. el konularak, köylülerin bunlardan yararlanması sağlanacaktır.

64- Ormanlar, akarsular, su kaynakları, göller, çağlayanlar, mesire yerleri, deniz kıyıları ve bütün doğal ve tarihi zenginlikler halkın ortak mülkiyeti haline getirilecektir. Bu zenginliklerin bütün halkın hizmetine sunularak, tarihi, kültürel amaçlı gezi, eğlence, dinlenme tesisi ve doğal park olarak kullanılması için gerekli önlemler alınacaktır.

65- Demokratik Halk İktidarı sırasında, şehir küçük burjuvazisinin elindeki küçük işletmelere dokunulmayacak ancak bunların kooperatifler içinde birleşmeleri teşvik edilecektir. Benzer şekilde, devrime, halk iktidarına ve ulusal ekonomiye karşı çıkmayıp ona zarar vermedikleri ve emperyalist ve feodal sömürünün gerçekleşmesinin aracı olmadıkları sürece orta burjuvazinin elindeki işletme ve mallara da el konulmayacak ancak bunlar demokratik halk iktidarının denetimi altında olacaktır.

Çalışma Alanında:

66- İşçi sınıfının çalışma alanlarında örgütlenme başta olmak üzere her türlü özgürlüğü sağlanarak, dayanışma grevi, hak grevi ve genel grev gibi tüm hakları yasal güvenceye kavuşturulacaktır. İşçiler üzerinde her türlü sömürü kalıntılarına son verilecektir.

67- İşçi sınıfının demokratik haklarını ve hayat seviyesini yükseltmek için adımlar atılacak, çalışanlara iş güvencesi sağlanarak, genel bir sigorta sistemi kurulacaktır. İşsizliğin ortadan kaldırılması ve herkese iş sağlanabilmesi için gerekli adımlar atılacaktır. Yoksul köylülerin durumunu iyileştiren önlemler geliştirilecektir.

68- Azami 8 saatlik iş gününün ve haftada 40 saat çalışmanın tarım dahil bütün çalışma alanlarını kapsayacak şekilde genelleştirilmesiyle birlikte ekonomik gelişme ve emek üretkenliğindeki artışa bağlı olarak bu sürenin giderek daha da kısaltılması hedeflenecektir. Fazla mesai tamamen, gece çalışması zorunlu durumlar dışında yasaklanacaktır. Her yıl için ücretli dinlenme hakkının gerçekleştirilmesi güvence altına alınacaktır.

69- Demokratik Halk Diktatörlüğünde; eşit işe eşit ücret ödenmesi sağlanarak, bir işçi ailesinin insanca yaşamasını sağlayacak genel asgari ücret ödenmesi hayata geçirilecektir. Artan oranlı tek bir vergi sistemi uygulanarak, bütün dolaylı vergiler kaldırılacak ve vergi sistemi işçilerin ve halkın gelirini dikkate alarak düzenlenecektir.

70- Demokratik Halk Diktatörlüğünde; çalışma yaşamında kadın ve LGBTİ'lere yönelik her türlü ayrımcılığın üzerine gidilecek, eşit işe eşit ücret uygulanacaktır.

Kadın emeği kadın sağlığına zararlı sanayi dallarında yasaklanacak, işçi ve emekçi anne ve babaların çalışma süre ve koşulları, başta doğum öncesi ve sonrası olmak üzere durumlarına uygun olarak düzenlenerek, bütün iş yerlerinde kreş ve emzirme odalarının açılması, çocuk bakımı ve ev işlerinin kamusal olarak çözülmesi sağlanacaktır.

71- Demokratik Halk İktidarı; kadın bedeninin alınıp satılması başta olmak üzere, bedenlerini satmak zorunda kalan çocuk, LGBTİ+ ve kadınların ücretsiz eğitim ve meslek edindirme kursları sağlanacaktır.

72- Bütün iş yerlerinde iş güvenliği için zorunlu olan önleyici tedbirler alınacak ve tüm iş yerlerinde sağlığa uygun çalışma koşulları sağlanacaktır. Bununla bağlantılı olarak işçilerin sağlıklı barınma ve ulaşım koşullarının sağlanacaktır. İş kazasına uğrayanların tedavi ve bakımı yapılacaktır.

73- 16 yaşından küçük çocukların çalıştırılması, 18 yaşından küçük genç işçiler için azami 4 saatlik iş günü, gece çalıştırma yasağı konulacak ve feodal bir kalıntı olan çıraklık yasaklanacaktır.

Toplumsal Alan:

74- Bütün sağlık hizmetleri parasız hale getirilerek, bütün toplumun sağlık hizmetlerine çabuk ve doğrudan ulaşabilmesinin adımları atılacaktır. Geniş çaplı bir kamu sağlığı sistemi uygulanacaktır.

75- Engelli, yaşlı ve kimsesiz çocukların ve yardıma muhtaç olanların korunması, bakımı, eğitimi ve toplum yaşamına üretici bireyler olarak katılmaları için yasal düzenlemeler yapılacak, başta toplumun bu konuda eğitimi olmak üzere, somut adımlar atılacaktır.

76- Halkın ruhsal ve bedensel sağlığının korunması amacıyla kitle sporu teşvik edilerek, rekabetin; dostluğu ve dayanışmayı güçlendirmesi amacıyla halkın yararlanabileceği spor tesisleri kurulacaktır. Tütün ürünleri, uyuşturucu bağımlılığı ve alkolizm gibi alışkanlıklara karşı mücadele yürütülecektir.

77- Kadın ve LGBTİ+ları ezen, baskı altında tutan ataerkil sistemin tamamen ortadan kaldırması amacıyla, gerekli örgütlenmeler yaratılacak, başta erkeler olmak üzere tüm topluma eğitim verilecek, toplumsal cinsiyet rolleri, homofobi, transfobiyi ortadan kaldıracak tedbirler alınacak; ev içi emek ve çocuk bakımı toplumsallaştırılacaktır.

Kürtaj ücretsiz bir hak olarak tanınacak, boşanmanın önündeki kadınlar aleyhine olan engeller kaldırılacak, eşcinsel evlilik yasal hale getirilecektir. Kadın, çocuk ve LGBTİ+lara yönelik cinsel ve her türlü şiddet, homofobik-transfobik saldırılar cezalandırılacaktır.

78- Konut sorununun çözümü için halkın ihtiyacını gözeten toplu konut yapımına başlanacaktır. Toplu konutların kullanımında öncelik yoksul ve bakıma ihtiyaç duyan emekçilere verilecektir. Konut yapımında, planlı hareket edilerek dengeli bir şehirleşme ve çevresel etkiler özellikle gözetilecektir. Konut yapımı sadece şehirlerle sınırlı olmayacak, kırsal alanlarda da planlı ve güvenli konutların yapımı için adım atılacaktır.

79- Bütün din ve inanç gruplarına eşitlik sağlanarak, din ve devlet işleri birbirinden kesin olarak ayrılacak, dinin kişisel olduğu ilan edilecek, inananların ve inanmayanların inanç özgürlüğü güvenceye alınacaktır.

80- Demokratik Halk İktidarında eğitim; "kızıl ve uzman olmak" ilkesiyle ele alınacak, eğitim politikası sadece gençlik için değil bir bütün toplumun ihtiyaçlarına göre planlanacaktır. Eğitim her anlamda ücretsiz hale getirilerek, yurttaşların çocukluktan başlayarak her aşamada maddi üretimle iç içe bir eğitim alması sağlanacaktır. Eğitimin sadece okullarda olmadığı, aynı zamanda okul dışı eğitim kurumları olduğu bilinciyle yaygın bir kütüphane, okuma odaları, kurslar, konferanslar, tiyatro ve sinemalar, kültür merkezlerinin kurulması ve sosyal medyanın bu amaçla kullanımı teşvik edilecektir.

81- Kültürel olarak her alanda emperyalist ve feodal kültürün ortadan kaldırılması için adımlar atılacaktır. Bunun için halkçı, ilerici, devrimci kültür ve sanat üretimi desteklenecektir. Sadece bu toprakların değil, insanlığın günümüze değin yaratmış olduğu bütün ilerici, demokratik, sosyalist kültürün de sahiplenilmesi ve topluma mal edilmesi perspektifiyle hareket edilecektir. Kültür ve sanat çalışmalarının dar bir çevrenin değil, bütün halkın yaptığı bir etkinlik olduğu açığa çıkarılacaktır. Başta görsel iletişim araçları olmak üzere, bütün iletişim araçları, halk kitlelerinin doğru bilgilendirilmesinin yanında kültürel olarak da ihtiyaçlarının karşılanmasının aracı yapılacaktır.

82- Demokratik Halk İktidarı; çevrenin korunması için gerekli önlemleri alacaktır. Doğanın tahrip edilmesine dayanan her türlü girişimin karşısında yer alacak, toplum sağlığını ve geleceğini tehdit eden enerji üretim sistemleri yerine yenilenebilir, alternatif enerji kaynaklarına öncelik verecektir.

83- Siyasi sığınmacılar ve çalışmak için yurt dışına çıkmak zorunda kalmış "göçmen işçiler" ve onların ailelerinin ülkeye dönüşü için çalışmalar yapılarak ülke içinde uygun çalışma ve yaşama koşulları sağlanarak, yaşadıkları ekonomik ve siyasi sürgün hayatına son verilecektir.

84- Demokratik Halk İktidarı başta ekonomik olmak üzere bütün politikalarında ekolojik sistemi dikkate alarak planlama içerisinde olacaktır. Hayvanlara dönük her türlü istismar, işkence ve katliam karşısında cezai yaptırım uygulanacaktır.

85- Demokratik halk devletinin perspektifi; sosyalizm ve komünizmdir. Demokratik Halk Devrimi'ni gerçekleştirdikten sonra, durmaksızın, proletarya diktatörlüğü altında sosyalizmi inşa ederek, komünist topluma ulaşma hedeflenir.



"Bütün Ülkelerin İşçileri Ve Ezilen Halkları Birleşiniz"

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #57  
Alt 08-12-2022, 21:03
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

Başköylü´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
12 Mart veya 12 Eylül Askeri Darbe Demokratik veya Sosyal Demokrat darbelermiydi?
Ordu, Asker veya düzenin kolluk güçleri Size Göre Neyi temsil ediyor? Kimin koruyucusu veya kimin vurucu timidir?
Halkın tercihini savunma adına sistemin askeri gücünü kullanmasıydı. Demokratik derkende, halk askere karşı çıkmadı, değil mi? halkın askeri istemediğini söyleyebilir misiniz? Veja sizden savaşmanızı istemiş gibi bir cümle kurabilir misiniz?


Başköylü´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Faşişt veya Faşizm nedir sizce?
Erdoğan mantığı ile hareket ediyorsanız veya Bahçeli mantığı ile hareket ediyorsanız!! tepki göstermeniz de normaldir....
Lider ilkesine göre örgütlenmiş Türkiye Cumhuriyeti devletinde Erdoğan'ın ya da Atatürk'ün, ırkçı, ve antidemokratik olduğunu kanıtlayabilir misiniz?

Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğü yani Türk halklarının birliği uğruna mücadele eden insanlar nasıl faşist olabilir?. Halkları kaosla "bölmeye" çalışmak ve enternasyonalizm kılıfı adı altında hayatlarına müdahale etmekte faşizm değil midir?.

Sonuçta halkın kararının nihai olarak çıkarların lehine olmadığını söyleyebilir misiniz? Zaten hakaret içeren başlığınızla halkın çıkarlarını eleştirdiğiniz için onlara kızgın değil misiniz?
Halkın çıkarları derken birliği'nin de bunun bir parçası olduğunu göz ardı etmeyin.
Halk, enternasyonalizm kisvesi altında bizi bölmeye çalışan faşist ajanların olduğunu düşünüyor.

Militan ideolojinizle insanların bu korkularını anlayabiliyor musunuz, yoksa bunun yanlış olduğunu, halkların birlik duygusunun ülkelere indirgenmemesi, sadece dünya ile ilişkilendirilmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

Birde halkların "birliğini" kuran ve bu "birliği" simgeleyen cumhuriyeti ve bu cumhuriyeti savunanları, milliyetçilik tanımıyla faşist ilan edebilirken, sizinle aynı ideolojiyi benimseyen ve davaları bölünmeye kadar varmış kardeşlerinizide enternasyonalizmin merceği ile faşist olarak görebiliyor musunuz?.

Sizde Kılıçdaroğlu gibi meclis mualefeti adı altında, kurduğu partinin önderini meclisi fes etmenin ne anlama geldiğini bilmemiş ayağına yatarak, baş komutanlık üzerinden mustafa kemale faşitlik algısı yaratıyorsunuz. Her ikinizin de unuttuğu şey ise, başkomutanların demokratlığının, halkın birliği adına yürütükleri mücadeleden kaynaklandığı ve meclisi fes etmeninde türkiye halkları dediğiniz topluma soralım demek olduğunu unutmanızdır.

Emperyalizm deyip yugoslavya komünistler birliğinin başına geldiği gibi türkiye halklarının da birliğine, menfatı gereği göz dikmiş Emperyalizmin o toprakları da bölerek yönetmek istediği ve türkiye cumhuriyetinin birliğine beraberliğine silah vermezken ideolojinize üstelik para olmaksızın yardım elini uzatıp sahip çıkdiğini unutmayın.

Anarşizmin ışığı ile derdimiz hakkın peşindeyken, bu güçle aynı olma derdiniz neden?.
Birde soruma genel bir cavabınız olmuş oysa duygular genel cevaplarla silinmez, tıpkı mekansız bir dünyanızın olamayacağı gibi.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #58  
Alt 09-12-2022, 15:18
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

12 Eylul Askeri Fasist Cuntanin basinda ABD tarafindan gorevlendirilen kan emici fasist Dracula Kenan Evren, Lideri ve onderi gorunumunde olan Fasist Irki, Milliyetci ve Gerici Ataturk`un taklitlerini yapar,
Sapka takar,
Bastonla yurur,
Bazende kalabalik bir korumalarla halkin icine giriyormus gorunumunu verirdi...

Birgun Ankarada korumalari ile geziye cikar, Ulu onderimiz BASBUG Ataturk`umuz de boyle yapardi misali,
Sokakta gozune carpan Berber`in kapisini acar iceri girer,
Berber`de sandalyede oturmus birisi sac ve sakal tras olur. 3 kiside sirasini bekler.
Fasist Kenan evrenin iceri girdigini goren herkes ayaga kalkar korkular icinde esas durusta durur,
Kenan Evren Dracula dislerini hafifce gulumsuyor gibi gosterir,
Oturun oturun, bende Tras olacam SIRAMI BEKLER, SIRA BANA GELINCE TRAS OLURUM der.
Korkular icinde Pasam; biz bos insanlariz, sizin isiniz gucunuz var, ulkenin bir ucundan diger ucuna yetisiyorsunuz, herkes sizin elinize bakiyor, olurmu oyle sey Buyrun Siz Tras Olun..
Derken, Dracula Kenan Evren tras olmak icin sandalye ye oturur, Zavalli Berberin eli ayagi titriyor, korkular icinde Pasam Sacmi? Sakalmi? diye sorar.
Oglum Sakal trasini sabah oldum, Sac Trasi Yap der.

Draculanin saclari INCE VE DUZ,
Berber Saclari kesmeye baslar baslamaz,
Pasam Ceza Evleri Dolmus diyorlar dogrumu?
Pasam Doguda durumlar ne durumda?
Pasam SIKI YONETIM ne zaman bitecek?
Pasam ne kadar OLU var? vs vs vs vs Trasi bitirene kadar durmadan soru sorar.

Dracula Kenan Evren elini cebine atar para vermek icin, Berber aman pasam yapmayin ne olur, Sizin sayenizde yasiyor ve hayattayiz. olurmu oyle sey vs vs derken Pasa kizgin bir sekilde Berberden cikar.

Ordaki Musteriler Bebere, Be Adam Caninami susadin, sen Aptalmisin, Delimisin, Divanemisin, Aklini Ekmek Peynirlemi Yedin...
Bir isaret ile seni goturup TERORIST diye oldururdu.

Berber; Saclarini dogru duzgun kesmeseydim, Nasil berbersin diye beni burada oldururdu, en azinda tutuklayip goturdukleri yere kadar yasama sansim olurdu.
Saclari duzdu,
Ilk soruyu sordugumda baktim SACLARI DIM DIK OLUYOR,
ikinci soruyu sordugumda sanki perma yampis gibi saclari dikili kaliyordu, MAKAS IZININ KALMAMASI ICIN OYLESI SORULARI SORMAK ZORUNDA KALDIM der.......

Ayni donemlerde Almanyanin DER SPIEGEL gazatesinden gazeticinin biri Dracula Kenan Evren ile reportaj yapmak ister,
Gazeteci sordugu bir kac sorudan sonra, "Sivil Demokrasiye" ne zaman gecmeyi dusunuyorsunuz? der.
Dracula Kenan Evren, Dunyanin en iyi Demokrasisi Su Anda Ulkemizde Var. der.
Gazeteci; Askeri yonetimle yonetilen bir sistemde demokrasi olmaz, demesi uzerine sert bir sekilde SEN GOREVLENDIRILMIS TERORISTMISIN? Ulkemizde dunyada esi benzeri olmiyan bir demokrasi var, Der.

Gazeteci; basinin belaya girmesini istemediginden dolayi daha fazla uzatmak istemez, ama yuzune tukururcesine,
Pasam son bir soru; Size Gore Askeri Yonetimle Yonettiginiz Sistem, Dunyada Esi Gorulmemis Bir Demokrasi Sistemidir, Bunu Goruyorum ve Kabul Ediyorum. Sivil Hukumete Ne Zaman Devredeceksiniz? Der.
Zamani Geldiginde Onu da Yapariz Der.

Sonuc olarak Dracula Evrenin, Erdoganin ve Onun Gibilerin Yuzune Tukursen verecekleri cevap; YARRABIM SUKUR der ELLERI ILE YUZU YIKANMIS GIBI SILMEYE CALISIRLAR...
Bunlarda Onur, Seref, Kisilik ve Insanlik adina bir sey beklemek hayal oldugu gibi, Bunlarin eniklerinden de bir sey beklemek yayalcilikten oteye gitmez.

Cunku Bunlarin beynine yerlestirilen Irkcilik, Milliyetcilik ve Bagnaz Gericilik bunlara bulasmis en buyuk bulasici hastaliktir, Eyyyyttttttt derler Eyyyyyyy derler, Babalari YETER ULAN dedigi zaman kopek soyundan olduklarindan, kuyruklarini bacaklarinin arasina kisar Efendilerinin tukuruklerini ve pisliklerini yalamaya baslarlar..

Fasizmin Kendileri icin Ne Anlama Geldigini Soruyorsun, Biliyor veya bilmiyor ama Efendilerinin Fasist Olmadigini Savunmaya Calisiyor.
Iyi de Fasist Degilse Nedir?
O zaman Demokratmidir?
Demokrasinin Ne Oldugunu Acikla, Uyum Sagliyormu? Demokrasi ile uzaktan yakindan ilgisi varmi? diye harmanlar dogruyu da bulmus olursun.

Sorulan soruya karsilik Soru ile Cevap Vermek Yerine, Sorulan Sorulara karsilik Bilimsel ve Gercekleri Kanit, Belge, Delil ve Kaynaklarla aciklarsan butun katilimcilarida ikna etmis olursun, ayrica bizlerde sizden birseyler ogrenmis oluruz.

Saygi ve Insani Sevgilerimle

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #59  
Alt 09-12-2022, 18:05
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

Baskoylu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Fasizmin Kendileri icin Ne Anlama Geldigini Soruyorsun, Biliyor veya bilmiyor ama Efendilerinin Fasist Olmadigini Savunmaya Calisiyor.
Iyi de Fasist Degilse Nedir?
O zaman Demokratmidir?
Demokrasinin Ne Oldugunu Acikla, Uyum Sagliyormu? Demokrasi ile uzaktan yakindan ilgisi varmi? diye harmanlar dogruyu da bulmus olursun.

Sorulan soruya karsilik Soru ile Cevap Vermek Yerine, Sorulan Sorulara karsilik Bilimsel ve Gercekleri Kanit, Belge, Delil ve Kaynaklarla aciklarsan butun katilimcilarida ikna etmis olursun, ayrica bizlerde sizden birseyler ogrenmis oluruz.

Saygi ve Insani Sevgilerimle
Koalisyon hükümetleri arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle krizlerin çözülemediğini unutmamak lazım. Olağanüstü hal, devletin varlığının veya temel devlet işlevlerinin yerine getirilmesinin yetkili bir organ tarafından ciddi bir tehdit altında olduğunun kabul edildiği bir durumdur.

Olağanüstü hal, yasal olarak korunan menfaatlere yönelik yakın bir tehlikenin söz konusu olduğu ve bu tehlikenin ancak başkalarının "bu durumda sizin menfaatlerinizin zarar görmesi pahasına önlenebileceği bir durum olmuştur". Ancak bu sizin için bu prosedürün anti-demokratik olduğu anlamına gelmiyor çünkü dediğim gibi, halk bu çıkar sistemi dediğimiz kapitalizmi benimsemiş olduğu için. Bu nedenle zor ve yanlış gelsede bu "olağanüstü hal" teriminin demokratik bir gerekçe olduğunu anlamalısınız.

Ben gazeteciyi anlıyorum, OHAL uygulamasının anayasaya aykırı olmadığını bilmesi gerekir, bu nedenle kendisi algı yaratmaktan öte işler peşinde. Sonuçta kapitalizmde yaşıyoruz ve herkes kendi işini yapıyor, bu gazetecinin sizin çıkarlarınızla ilgilendiğini düşünmeyin, hayır o başkalarının çıkarları için çalışıyor. Kapitalizmde bildiğiniz gibi bu normaldir. Biri diğerinin rakibidir. Biri "senin için kötüyse, benim için iyidir" mottosuna göre hareket edilir. Senin gaza gelmen bu yüzden.

Aslında neden faşizm ve demokrasi karşıtlığını tartışmak gibi bir hataya düştüğünüzü de anlamıyorum. Eğer hata arıyorsanız, neden işlenen zulümleri tartışmıyorsunuz? Bu hata o gazeteci için de geçerlidir. Bunun nedeni, suçun yalnızca bireyi bağlayıcı olması ve bu nedenle bir bütün olarak devlete karşı bir şeyler yöneltebilmesi gerektiğinden midir? Bilemiyoruz.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #60  
Alt 09-12-2022, 18:39
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

SORULARLA SOSYALİZM VE TÜRKİYE KOMÜNİST HAREKETİ


BÖLÜM – YAĞMA YOK SOSYALİZM VAR
1. KAPİTALİZME NEDEN KARŞISINIZ?
Kapitalizm sömürü demektir. Kapitalist düzende ücretli kölelik hüküm sürmektedir. Köleci toplumdan tek farkı ücretli sömürünün olmasıdır. Bir yanda üretim araçlarına sahip patronlar, diğer yanda işgücünü satarak yaşamaya çalışan emekçiler vardır. Bu düzende patronlar, emekçilerin yaratmış olduğu artıkdeğere el koyarak zenginleşirler. Kapitalizmin işlemesinin tek yolu kârdır, kâr ise emekçilerin ürettikleri değere el koyarak ortaya çıkar.

Eşitsizlik tam da buradan çıkmaktadır. Bir yanda zenginler sömürücü sınıflar, diğer yanda emeği ile geçinenler, yoksullar, işsizler… Bu durum kapitalizmin gerçek yüzüdür. Eşitliğin olmadığı yerde, paranın hüküm sürdüğü bir düzende emekçilerin özgürlüğü de mümkün değildir.

Bugün dünyada kapitalist-emperyalist sistem hüküm sürmektedir. Açlık, yoksulluk, işsizlik, göç, katliamlar, savaşlar, gericilik bu sistemin bir sonucudur. Bugün kapitalist-emperyalist sistemin insanlığa vereceği hiçbir şey yoktur. Tek amaçları sömürünün, talanın, yağmanın devamı ve kârlarının korunmasıdır.

2. NEDEN SOSYALİZMİ SAVUNUYORSUNUZ?
Çünkü sosyalizm insanlığın kurtuluşunun sağlanacağı; eşitlik, özgürlük ve adaletin gerçek anlamda var olduğu; sınıfsız ve sömürüsüz düzenin adıdır. Sosyalizm, sınıfların ve sömürünün ortadan kalkması için işçi sınıfının iktidarda olduğu düzenin adıdır. Sosyalizm; kapitalist düzende iktidar olan sermaye sınıfının yerine işçi sınıfının iktidara geldiği, üretim araçlarında özel mülkiyetin değil, kamu mülkiyetinin olduğu, yer altı ve yer üstü kaynaklarının kamulaştırıldığı, eğitimin, sağlığın, barınmanın, yani en temel insani ihtiyaçların devlet tarafından ücretsiz şekilde karşılandığı düzendir.

Kapitalizmde üretim toplumsaldır, ancak mülkiyet bireyseldir. Sosyalizm bu çelişkinin ortadan kaldırılmasıdır. Türkçeye "toplumculuk" olarak çevrilebilen sosyalizmin genel ilke ve amacı şudur: "Herkesten yeteneğine göre alınacak, herkese eşit bir şekilde dağıtılacak."

3. SOSYALİZMDE EŞİTLİK NASIL SAĞLANACAK?
Öncelikle özel mülkiyete dayalı kapitalist üretim biçiminin yerini kamu mülkiyetine dayalı sosyalist üretim biçiminin alması gerekir. Bunun için yıllardır emekçileri sömürerek var olan burjuvazinin iktidardan indirilmesi gerekmektedir.

İşçi sınıfının iktidarında bütün fabrikalar, madenler, toprak, enerji kaynakları, yani bütün üretim araçları kamu mülkiyetine geçirilecek, devletleştirilecektir. Kısacası halkın malı halka verilecek; toplum tarafından yaratılan değerlere el koyan azınlığın elinden alınacak, zenginleryoksullar, sömürenleremekçiler ayrımı ortadan kaldırılacaktır. Böylece herkes iş sahibi olacak, üretim sürecine katılacak ve emeği ile geçinecektir. Eşitliğin sağlanması açısından toplumsal üretim sürecinde eşitlenen toplum, yasal, hukuki alanlarda buna uygun adımlar ile de güvenceye alınacaktır. Bu açıdan kapitalist düzende maddi hiçbir gerçekliğe oturmayan eşitlik söylemi, sosyalizmde ayakları üzerine oturtulacaktır.

Kamu mülkiyetine geçen bütün işletmelerden elde edilen değerler ve gelirler toplumun hizmetine sunulacaktır. Bunun için merkezi bir planlama ve kalkınma modeli ortaya konacaktır. Böylece temel bütün ihtiyaçlar, barınma, ulaşım, ısınma, sağlık, eğitim vb. bütün hizmetler herkese bedelsiz olarak sunulacak, insanca yaşanılan bir düzen kurulacaktır. Çok büyük kârlar elde eden şirketler ve asgari ücretle geçinmek zorunda kalan emekçiler sosyalizmde tarih olacaktır.

4. KOMÜNİZM NEDİR, "KOMÜNİST" İSMİ İNSANLARI ÜRKÜTMÜYOR MU?
Komünistler için çok fazla yalan üretilmiştir. "Vatansız", "dinsiz", "mülkiyet ve devlet düşmanı" gibi kavramlar bunlardan sadece birkaçıdır. Çünkü sosyalist düşünce en fazla sömürücüleri, işbirlikçileri ve gericileri rahatsız etmekte, onların düzenini sorgulamaktadır. Kurdukları yağma, talan düzeninin yıkılmaması için bu düzenin tek gerçek alternatifi olan sosyalizme bu şekilde saldırmakta, yalan ve iftira atmaktadırlar.

Ülkemizde dinci gericilikten beslenen egemen düzen siyasetinin siyasal yaşama kattığı bir kavram vardır, takiye. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre "takiye", olduğundan farklı görünme, sakınma, çekinme, gizleme anlamlarına gelmektedir. Düzenin egemen aklı, biz ilericilere, sosyalistlere, devrimcilere de takiye yapmamızı salık veriyor. "Komünist ismi insanları ürkütür, isminizi gizleyin, olduğunuzdan farklı görünün" diyorlar.

İnsanın insanı sömürmediği, kaynakların verimli bir şekilde kullanıldığı, zengin bir toplumun yaratılabileceğine inandığımız için komünistiz. Komünistler yurtseverdir, toplumcudur, kamucudur, ilericidir, laiktir, adaletten, eşitlikten ve özgürlükten yanadır. Bu niteliklerinden dolayı komünist olmak, bizim için bir onur kaynağıdır. Şeriatçısının ırkçısının, kapitalistinin kendi kimliğinden utanmadığı bir ortamda, komünistlerin kendilerini gizlemek şöyle dursun, daha fazla anlatmaları gerekir.

Öte yandan komünist isminin halkı korkuttuğunu düşünen samimi dostlarımıza ise sormak gerekir; yarın insanları korkuttuğu iddia edilirse ‘laik ve ilerici" olmaktan vazgeçerler mi? 0 yüzden mesele doğru bildiğin yolda, boynunu eğmeden, korkmadan yürüyebilme, kendi doğrularını milyonların doğrusu yapma meselesidir.

5. SOSYALİZMDE DİN YASAKLANACAK MI? YOKSA SOSYALİSTLER LAİKLİK ADIYLA DİNSİZLİK PROPAGANDASI MI YAPIYOR?
Bizim işimiz "öbür dünya"yla değil. Biz, adaleti bu dünyaya getirme mücadelesi veriyoruz! Savaşlar, eşitsizlik, sömürü söylendiği gibi bir alın yazısı değildir. İnsanlık isterse ve mücadele ederse, adil ve eşit bir dünya kurabilir. Bu yüzden sosyalizm, din adına adaletin tecellisini "öbür dünyaya" bırakan, eşitsizlikleri "kader" olarak gören bütün anlayışlarla mücadele eder.

Sosyalist bir düzende din elbette yasaklanmayacak. Fakat toplumun herhangi veya belirli bir dini anlayış üzerine kurulmasına ve şekillenmesine de izin verilmeyecektir. Sosyalizm laik bir toplumsal düzeni savunur, toplumdaki bütün dini inançlara eşit mesafede durur. Ayrıca her dinin kendi inanç ve ibadet özgürlüğünün sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını da savunur.

Komünistler, kişisel inanç ve ibadet özgürlüğünün sağlandığı, ancak dinin siyasal ve toplumsal yaşantının kuralları belirlenirken bir referans olmaktan çıktığı, laik bir toplum ve devlet yapısından yanadırlar

Din ve vicdan özgürlüğü başkadır, dinin toplumsal ve siyasal hayata kurallar koymaya kalkışması, yani siyasallaşması başka. Siyasetin ve toplumun kurallarını, çağın koşulları ve insanlığın vardığı gelişkinlik düzeyi belirler. Örneğin insanlık, kadınerkek eşitliğini bir değer ve bir kural olarak kabul etmiştir. Kimse dini gerekçe göstererek, kadınların toplumda ikinci sınıf insan muamelesi görmesini savunamaz. Ya da kimse, çağdaş ceza kanunları yerine dinin öngördüğü cezaların uygulanmasını savunamaz.

Dinci gericiler ve yobazlar, meselenin bir kişisel inanç meselesi olarak görülmesine itiraz ederler ve şöyle derler: "Din sadece kişisel bir mesele değildir, toplumsal ve siyasal düzen hakkında da kurallar koyar." Yani aslında, toplumsal ve siyasal hayatın da dine göre düzenlenmesini isterler.

Sosyalizmde ise insanların kişisel inanç ve vicdan özgürlüğü vardır. Tam da bu yüzden dinci gericiliğe karşıdır; çünkü gericiler, başka inançtan insanlara ve inanmayanlara baskı kurarlar.

6. SOSYALİZMDE MÜLKİYET OLMAYACAK MI?
Kapitalizm sömürü üzerine kurulan sınıflı bir toplumdur. Sömürünün temelinde ise artıkdeğere el konulması vardır. Artıkdeğeri yaratan işçiler, el koyanlar ise üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerdir. Bu açıdan sömürünün ortadan kalkmasının yolu üretim araçlarındaki özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasından geçer. Fabrikalar, madenler, toprak, makineler vb. üretim araçlarıdır. Bu araçların üzerindeki özel mülkiyet var oldukça sömürü de devam edecektir.

Sosyalizm, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete karşıdır. Sosyalizm karşıtlarının iddia ettiği gibi insanların kişisel eşyalarındaki özel mülkiyetle bir derdi yoktur. Kişisel sahipliğin ya da mülkiyetin bir üretim aracına karşılık gelip gelmediği önemlidir. Sosyalizmde üretim araçlarında toplumsal mülkiyet olacaktır. Üretilen değer eşit bir şekilde bütün topluma dağıtılacaktır.

7. KOMÜNİSTLERİN VATANI YOK MUDUR?
Sınıflı toplumlarda bütün halkı birleştiren ortak çıkarlar olduğu varsayımını kabul etmiyoruz. Patronların kendi çıkarlarını, pazar ve kâr arayışlarını ulusal çıkarlar olarak kabul ettirerek, gerek ülke içerisinde gerek başka ülkelerdeki işçiler ve emekçi halklar arasında düşmanlıklar ve karşıtlıklar yaratmasına karşı mücadele ediyoruz. Tüm dünyada işçilerin ve emekçi halkların çıkarları ise sınırlarla değişmeksizin bir ve aynıdır. Tüm dünyada işçiler ve emekçi halklar sermaye tarafından sömürülmektedir.

Bu bağlamda, bütün ulusu birleştiren ortak çıkarlar olduğunu varsayan ulusalcılığın ve ırksal bir ortaklık/ üstünlük tarif eden milliyetçiliğin karşısında yer alıyoruz. Gerçekte bu ideolojiler mülk sahibi sınıfların egemenliğini örtmeye yarar. Enternasyonalizm ise bütün ülkelerin emekçilerinin ortak çıkarlarını savunmak anlamına gelir.

Bununla birlikte, komünistler tereddütsüz biçimde yurtseverdir. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz toprakların kurtuluşu için mücadele ederken elbette bu topraklar ile birlikte yaşadığımız ve mücadele ettiğimiz işçilerin ve emekçi halkların çıkarları genel doğrultumuzu belirlemektedir. Komünistler yurtsever oldukları için tüm dünyada ülkelerinin işgaline karşı ilk ayağa kalkanlar olmuşlar, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin en önünde yer almışlar ve kendi ülkelerinin kurtuluşu için hiçbir fedakârlıktan da kaçınmamışlardır.

8. KOMÜNİSTLER DEVLET DÜŞMANI MI?
Bugünkü sömürü düzeninin devamından yana olanların komünistlerle ilgili olarak öne sürdüğü yalanlardan biri de komünistlerin anarşiden yana olduğu, ülkenin yönetilememesini sağlamaya çalıştığıdır. Sabah akşam devletin kendilerini nasıl engellediğinden bahseden piyasa güçleri, devletin küçülmesi hatta önemli hiçbir alanla ilgilenmemesi gerektiğini savunanların, komünistleri devlet düşmanı olarak göstermeye çalışması da başlı başına gülünçtür.

Komünistler, devleti, iktidarı elinde tutan sınıfın aracı olarak görürler. O nedenle, biz devlete değil, o devleti yöneten sınıfa ve yaratılan düzene karşıyız. İnsanın insanı sömürdüğü bu düzende sermaye sınıfı iktidardadır. Devlet, bugün burjuvazinin elinde sömürü düzeninin devamını sağlamak için bir araç konumundadır. Emekçilerin, halkın iktidarında ise devlet, tüm halkın çıkarları için var olacaktır.

9. SOVYETLER BİRLİĞİ YIKILDI, SOSYALİZM ÖLMEDİ Mİ?

https://tkh.org.tr/sorularla-tkh/
Son Cumleden sonra link den yorumlari okuyabilirsiniz,
devamini alintilamadigimin sebebi, Boylesi ayaklari yerden kopuk ne udugu belirsizlerin Sosyalizmin, Komunizmin farkliliklarini kavramayip, Dunya Genelinde Hic Bir Ulkede Sosyalizm Insasinin Uygulanmadigini goz ardi ederek yanlis tespitleri ile Sosyalizmin, ve komunizmin Dusmani olduklarini da gormezler.
Bu yuzden gecmisten beri gelen SOSYAL FASIST tespiti de dogru tespittir.
Biraz daha ileri gidip Kemalizmi sorarsak ULU ONDER, ULU BASBUG diyerek Fasizmin savunuculuguna savunurlar. Cunku sahip olduklari gercek kimliklerini aciklamak zorunda kalacaklar.

Fasist T.C. nin Fasist Savunuculari Duzenin kuklasi olabilir, Duzeni savunabilir, Duzen tarafindan gorevlendirilmis de olabilir.... Bunlar Emperyalizm ve Kapitalizimn usakligini yaptiklari icin, Ezilen Dunya Isci ve Emekcilerin dusmanlaridir, Dunya Halklarin Dusmanlaridir. Bunlar acik belirli ve karsimizda gordugumuz Dusmanlardir.

En tehlikeli olan icimizde, bizden gorunen veya gorunmek istiyen DUSMANLARDIR.......

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:23 .