Arkadaşlar, her iki taraf birbirini anlamadan birbirine saldırıyor. Bu doğru değil. Ama diğer taraftan, birbirlerini anlamayacakları çok açık.
Peki çözüm ne?
Bu, çok sefer anlatıldı ama hala anlamamazlıktan geliniyor. Çözüm aslında ortada duruyor: Her konuda olduğu gibi bu konuda da aydınlanmayla her şey netleşir. Kuran ortada ve Kuran'ın bir kitap haline getirilmesi İncil'de olduğu gibi Peygamberin ölümünden sonra oluyor. Gerçi
İsa (Jesus) adındaki kişi, kendisini bir
"Peygamber" olarak iddia etmiş olsa da, onun sözleri ölümünden sonra toplanmış ve çeşitli İnciller yazılmış, bunların içinden 4 tanesi
"Kanonik İncil" olarak kabul edilmiştir. Ama
İsa "Kelimutullah" olmasına rağmen hiçbir zaman kendi sözlerinden oluşan bir kitap yazılmasını istemedi.
Sevan Nişanyan,
İsa'nın bu davranışıyla Havarileri ve etrafındakileri kandırdığını söyler. Ona göre, örneğin
İsa Havarileri'ne,
"Kıyamet sizin zamanınızda kopacak!" der ama çarmıha gerildiğinde İsa bağlılıları kandırıldıklarını anlar.
Yahuda İncili'ne göre, İsa çarmıha gerilmekle aslında elbiselerinden kurtulmak, dolayısıyla bedenini feda etmiş ve Hristiyanlığın kuruluşundaki
"Kefaret Doktirini"ni yerine getirmiştir. Eğer bu doktirin olmasaydı, yani
İsa elbiselerinden kurtulmuş olmasaydı (çarmıha gerilmemiş olsaydı. Ki
İsa isteseydi kaçabilirdi ve bu duruma maruz kalmazdı) daha o saatte
"Hristiyanlık" adında bir din olmayacaktı ve günümüze kadar gelemeyecekti. Hristiyanlık günümüze gelebilseydi bile, bugünkü aktifliğine ulaşamayacaktı.
İslamiyet de aynı şekilde günümüze kadar gelebilmiş bir dindir. Bu durumu bir örnek olarak "
Arap Dini" adlı tartışmamızdan açık bir şekilde görebilirsiniz. Kuran'dan çeşitli ayetlerle yapılan bu tartışmadan şu çok açık bir şekilde görülecektir ki, İslamiyet Mekke, Medine ve civarındaki Arapların uyandırılması için gelmiş olmasına rağmen Kuran'ın ilk yazımı Peygamberin ölümünden 70 yıl sonra olmuştur. İncil'in ilk yazımıysa 95 yıl sonra olmuştur. Bu da, İncil ve Kuran'ın ne amaçla yazılmış olduğunu ortaya koyar. Bunun açıklayabilecek tek bir kelime varsa, o da,
"Bağlılık"tan ibarettir. Havariler çok müthiş İsasever idiler.
Bilirsiniz, taraflı-tarafsız dilini bilen herkes
Timurtaş Hoca'yı sever ama başımızı kuma gömüp bu gerçekleri görmemezden gelemeyiz (Bkz. "
Canlı Gaste - "Başımı kuma gömemem, darbe yok diyemem" adlı benzer bir habere).
Yoksa
Timurtaş Hoca hepimizi deve kuşu mu zannediyor?
YOKSA HEPİMİZ DEVEKUŞU MUYUZ? Eğer öyleysek sağdaki resimdeki adamdam bir farkımız yok demektir. Bu adam kafasını bir deve kuşu gibi kuma gömmüş halde (gerçekleri görmemezlikten gelerek) namazını kılıyor! Ne yani, bizden istenen bu mu?