Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı
Bence evrenin özünde zaman ve nedensellik olaylarının garipleşmesi normal. Böyle olması beklenen bir şey. Evren tuhaf olmalı. Evren bize anlaşılabilir görünmek zorunda değil. Algılarımız ve mantığımız hayvansal bir beyinle sınırlı. Neden beynimize bu kadar çok güvenelim ki? Bu yüzden evrende bize garip gelecek ve hatta hiçbir zaman çözemeyeceğimiz şeyler olmasına şaşırmamalıyız.
İnsanın doğası bilmek ister, merak eder. Bilemediğimiz şeylerde boşluğu uydurmalarla doldurmaya gerek yok. Tanrı gibi mesela. Bilmediğimiz şeye bilmiyoruz deriz, neden uydurmalarla dolduralım ki?
Evrende şu 3 yasadan hangisi en çok geçerlidir? 1-Rastlantısallık veya olasılık 2-Zorunluluk 3-Gayesellik.
İşte bütün mesele bu. Evrene baktığımız zaman üçünü de görüyoruz. Ama özünde hangisi geçerli? Bence rastlantısallık ve olasılıkların belirleyici olması muhtemel.
|
Sevgili Yıldıztozu birde şu açıdan bakalım.
Evrende anlaşılmayı gerektirir bir şey yoktur, bu gereklilik öznenin ihtiyacındandır ve görecelidir.
Özne, çevre dahilinde bireysel hareket etmek zorunda olduğu için kendi ve öteki farklılaşmasına zorunludur.
Özne kendinden ve diğerlerinden referans alarak hareket edebilir.
Bu halde anlam ortaya çıkar ve özne kendisi ile diğerleri arasındaki ilişkde kendi ve diğerlerine dair veri elde eder, bunuda etkileşime(kimyasal tepkime hasılı) borçludur.
Özne kendi ve çevresindeki değişiklikleri ve hareketi ve fiili durumu olaylar silsilesi olarak depolar, zira veriler değişkendir.
Özne bu verileri ve değişkenleri birer kıyas nesnesi haline dönüştürür, böylelikle anlamlar ve yorumlar ortaya çıakr.
Her yorum ve kıyas soyutlamaya muhtaçtır, böylelikle özne verileri soytulayabileceği biçimde depolar-sembolize eder.
Örneğin "ekmek", öznece sembolik olarak depolanır ancak bunun asıl şartı ekmeğin somut nesnelliğidir.
Zamanın göreceliği, evrendeki görece hareket ve değişim, olay farklarından kaynaklandığı gibi, öznenin esas ve referans aldığı konumlara ve öznenin durduğu ve baktığı açıya göre değişir.
Geçmiş, gelecek, ileri, geri, yukarı, aşağı yine öznenin kendi konumu, referans aldığı diğer eyler ve bakış açısıyla soyutlanır.
Evrende ise yön yoktur yön ancak esas, referans alınan noktalar bağlamı ve kime göre bakış açısıyla anlam kazanan, anlamlanan bir konudur. Evrende yön yok ise demek ki evrende yön temelli bir anlamda yoktur.
Sonuç olarak evren ne karmaşıktır ne de sadediri evrende ne bir anlam vardır ne de anlamsızlık, evrende ne yukarısı ne de aşağısı mevcut değildir, tüm bu ve benzer kavramlarımız öznenin, özne olmaklığıyla anlam kazandığı referans ve konumlama çerçevesidir ki buna da belirli kıstas, kriter ve ölçeklem temeli kazanıyorsa byut denebilir.
Evrende herhangi bir boyut yoktur, evren boyutsuz, zamansız, yönsüzdür, çünkü bu kavramlar özneye göredir, göreceye göredir ve en önemlisi esas, referans alınan nokta ve kritiklere göredir.
3 Boyutu ele alalım, X aynı zaman da hem Y hemde Z eksenidir, bunu belirleyen öznenin bakış açısı kısaca nereden baktığıdır
Gerçekte ise x==y==x = q ile ifade edersek burada "==" işareti denkliği, q ise öznesiz referans alınamaycak olan anlamsızlığı ifade eder.
Kısaca burada q yönsüzlük olarak alınırsa, bu anlamlıdır, gerçeğe yakın olan ifadedir, gerçekte yön yoktur, boyut diyede bir şey yoktur. Boyut özlemcinin maddi zeminde etkileşimi, aslında kimyasal tepkime(maddenin, madde ile olan ilişkisindeki atomik etkileşim, elektron koparması, elektron alışverişi -> enerji, enerji değişkenliği) çerçevesidir.
Kısaca gerçekte zemind eolan sadece maddenin çeşitli hareket ve değişiminden ibarettir.
Gıdaya ihtiyaç duyarız neden? Çünkü maddi yapımızın enerjiye ihtiyacı var, bu öznenin diğerleri içinde ve çevrede,
kendiliğinden hareketi kırarak(örneğin suyun akıntıya karşı direncinin iradileştirilmesi için gerekli enerji gibi) hareket edebilmesini sağlar. Yer çekimine karşı koymak enerji ile mümkündür, aksi taktirde BAĞIMSIZ hareket etme şansı kalmaz, kısaca öznelik imkansızlaşır...
Gıdalarla aldığımız maddeler kimyasal tepkimeye yol açar, çünkü çeşitli kimyasallar, atomik düzeyde elektron alışverişini sağlar, bu sayede ise açığa enerji çıkar, en önemlisi elektron alışverişi, ısı enerjisi olarak açığa çıkar ki, burada gerçekleşen işte yine tamamen etki-tepki-ilişki prensibiyle, sebep-sonuç ilişkisi dediğimiz soyutlamayla hayat bulur.
Misal vücudumuzda madde sadece katı, sıvı ve gaz olarak değil PLAZMA olarakta bulunur(örneğin kanımız maddenin plazma halini de kapsar)
. Tüm bu kimyasal tepkimeler aslında etki-tepki-ilişkisel çorba açısında kendiliğindendir, bir anlam katılması ya da illa anlamı olması zemininden
bağımsızdır.
Sonuç olarak EVREN'e bir anlam yükleme uğraşı özünde özneliğimizden kaynaklı idealist felsefik-mantığımzıdan kaynaklanır. Aslında idealist ve öznelci minvalde ürettiğimiz ya da soyutladığımız bir çok anlam evrensel bir özellik taşımaz ve
evrene mal edilemez.
Kaba örnekle, bir korkuluğun hiç bir amacı yoktur, ama insan ne yapar ona, onun adına, ona rağmen, ona böyle bir anlam-amaç YÜKLER. Aynı şekilde bu anlamak ve işaretlemek içindir, bunun kaynağı da, açısıda özneye göre ve özne içindir. Günümüzde yapılan en temel YANLIŞ-HATA ise ne yazık ki aynı mantıkla amaçlr gayeler, nedenler, sebepler vb ölçeğiyle Evrene'e de sıfatlar yüklenmesidir
Sonuç olarak buradan baktığımda belki garip gelebilir ama Quantumdu, yok üfürük boyuttu, zamandı, geçmiş, gelecek, yukarı, aşağı gibi öznece anlam kazanan ve EVRENSEL bir belirlenimlik taşımayan esaslar, sözde dayanakalr üzerinden üretilen her türlü hayalperest, idealist, kurgu, öznelci ifade benim açımdan zavazingo olmaktan öteye geçmiyor
O nedenle quantum üzerine olsun, evren üzerine olsun, kişiler zavazingo dediğim şeyleri saltıklaştırıyor, göreceli kavramları bir ve tek esas ölçüt alıp bunuda tersin geri evrene yamıyorsa ciddiye alınır ve üzerinde beyin jimnastiği yapmayı gerekli görceğimiz bir konu olarak almıyorum, alamıyorum, daha fazla zorlanırsa bu fikri mastürbasyondan öte geçmez, bir sonucda varılamaz(70 küsür yıllı Quantum serüveninde ortaya saçılmış kirliliğe bakın).
Suyun, atmosfer basıncı, deniz seviyesinde, saf halde 100 derecede kaynaması gözlemlenebilir, bu bir anlam değildir, bir gerçekliktir, kavranabilir, soyutlanabilir, ama biz bunu kendi öznelliğimizle her şartta geçerli biçimde evrene yamarsak içinden çıkılamaz.