şu anda sizi çok daha iyi anlıyorum sevgili evrensel-insan

evet sizin için, sizin tabirinizle matematik epistemolojik olmadığı gibi bir inançtır.
kendi düşünceme gelince... benim için kabuller ve inançlar birbirlerinden farklıdır. hatta inanç için kabul gerektiğini, ancak; kabul için inanç gerekmediğini düşünüyorum. ayrıca benim için yukarıdaki örnekteki düşünce silsilesini yapıyor oluşum o tanrıya inanmamı gerektirmez. bu da zaten kabul-inanç anlayışımla çelişmeyen bir sonuç. tıpkı sizin kabul-inanç anlayışınızın da verdiğiniz cevapla çelişmediği gibi...
tartışma boyunca aklımda kalan ve seveceğinizi düşündüğüm bir iki söz vardı ancak söyleyememiştim. ilki tolstoy' dan:
" Doğuştan kör olan biri, görebilen bir diğerine şöyle bir soru yöneltti: ' Sütün rengi nedir?' Gören şöyle dedi: ' Süt, tıpkı üzerinde yazı bulunmayan bir kağıdın rengindedir.' Kör sordu: ' Ha, o zaman beyaz, kağıt gibi parmaklar arasında hışırdayan bir şey midir?' Gören dedi ki: ' Hayır! Süt tıpkı un gibi beyazdır.' Kör sordu: ' Yani beyaz, yumuşak ve un gibi tozlu bir şey midir?' Gören dedi ki: ' Hayır! Süt, tıpkı kar tavşanı gibi beyazdır.' Kör şöyle sordu: 'Yani beyaz, tıpkı tavşan tüyü gibi ince ve yumuşak mıdır?' Gören şöyle cevapladı: ' Hayır! Süt sadece kar gibi beyazdır.' Kör sordu: ' Ha, yani beyaz, kar gibi soğuk mudur?' "
diğeri de dostoyevski' den gelsin:
" Bana kalırsa iki kere iki dört, büyük bir küstahlıktır ve etrafa tükürükler saçan, elleri belinde, yol kesen bir külhanbeyinin ta kendisidir. iki kere iki dördün mükemmelliğine inanıyorum; fakat ondan daha üstün olduğuna inandığım şey, iki kere ikinin beş etmesidir."