''Katlanacakları sonuç aynı olacak olsa da; bir Arap ile bir Arap olmayanın Allah Rasulü ve Kurânı inkârı aynı değildir.
Arap olan, kendi dilinde kendisine ulaşmış olan bilgileri, kendi anlayış kısıtlılığından dolayı reddedebilir.
Arap olmayan ise, ancak bir başkasının çevirisiyle konuya erişebileceği için; çeviriyi yapanın anlayışını tasdik veya red etmektedir bir bakıma… ''
|
20 yy. ikinci yarısında Wittgenstein ile doruğa ulaşan bir 'Dil Problemi' (Sprachskepsis) anlaşılan Hulusi'de ''Meallerin noksanlığı - şartlandırmaları' bağlamında yankı bulmuş. Bütün çevirilerin çevirmenin
noksanlıklarını, şartlanmalarını zorunlu olarak aksettireceğini;
dolayısıyla Allah kelamı diye ele aldıkları, zikrettikleri, tahayyül ettikleri bazı nosyonların; İslamda ''yozlaştığını'', özünü anlamını yitirdiğini söylüyor. Mealcilerin kastettikleri ile İslamın anlatmaya çalıştığı şeyler farklı diyor..
Ayetin adını vermiyor, her nedense:“Sen tebliğ et; onlar üzerine zorlayıcı değilsin” hükmü nerde kaldı diye soruyor Hulusi ..Gaşiye suresinin bir Meal-yorumudur bu netice itibarıyla.
Anlaşılan Ayetü's-Seyf / Ayetü'l-Kıtal'lar da Hulusi'nin ''Mealinde'' farklı bir izdüşüm buluyor..
Allah, peygamber, tebliğ nosyonlarının bozulmuş olmasının bütün vebalini son tahlilde Mealci -Çevirmen tayfasına yüklüyor.
Onlar size gerçek islamı değil; kafalarında şartlanmış oldukları İslamı anlatıyor; ayetlerin tercümesini de öyle veriyorlar diyor...
Dilbilimsel bir tartışmayı tam açacakken konuyu bulandırıp, soslandırıp yaldızlı paketlerde İslam pazarlayan Hulusiye bir şeyler söyleyelim mi?
Söyleyelim:
1-) Hulusi muhteremin sitesine de girip eskiden okumuşluğum vardı. Siyer kaynaklarını hacı yağı ve gülsuyu ile karıştırıp ortaya çıkardığı Siyer-i Nebi'ye göz gezdirince bende şafak atmıştı..
2-) Çok basit bir gerçeği -sanki kimse bilemezmiş gibi- sunması; İlmin derinliğine, islam ''ilminin derinliğine vukuf edebilmek için ''Arapçayı -(tercihen Fusha-Sahih denilen) '' Kuran Arapçasını'' bilmenin elzemliğini -zaruriyetini vurgulaması şark kurnazlığıdır.
3-) 7-8 YY arapçası olan Kuran Arapçası; günümüz Arapçasından noktalama ve gramer bakımından b ü t ü n ü y l e farklı bir arapça olduğundan, ülkemizde de bu alanda uzman sayısı sınırlıdır. Fusha - Sahih'in dünya çapında experlerinden biri sevgili Turan Dursun idi.
4-)
''Siz zaten bu uzmanlığa sahip değilsiniz, Mealcilerden de yanlış izlenimler ediniyorsunuz; er g o: İslamı bilmiyorsunuz'' demeye getiren bu sevimli kurnazın argümanları baştan sonra çürüktür.
5-) Kendi Mealini verdiği ayetin - Suresinin- adını vermeyerek (Gaşiye suresinden bir ayet) Mistizm'e e; bilinmezciliğe oynayarak kendi sahip olduğu İlmin yüksekliği hakkında bir fikir uyandırmak maharet midir?
6-) Çözüm nedir?
Hulusi'nin zayıf itirazlarının cevabı bütün İlmi araştırma ve tetkiklerin ortak metodolojisi karşısında derhal yerle bir olmaktadır:
* Kuranı anlamak, gerçek islamı anlamak için Kuran Arapçasına sahip olmak savı safsatadır. İnsanları kuşkuya düşürmek için ifade edilen bir ''sözde-axiom''dur..
Ayette '' Menfi's-Sema'' (gökte olan) kelimesini aynen yazıldığı gibi vermek ve tefsirde ayrışmak yoluna gitmişlerdir 14 asırdır İslam ile uğraşanlar..Hiç de yanlış bir yol olarak gözükmemektedir.
Hayır diyor Hulusi: Siz Menfi's-Sema'dan yola çıkarak doğru bir çeviri vermeniz mümkün değildir. Kuran arapçasını bilenler bile kendi dimağlarının şartlanmışlığı ile size bir Meal sunarlar. Çeviri ve Dilbilim tekniği açısından doğru bilgi kırpıntıları içeren bu savı doğru bellersek;
''Biz okusakta anlamayız, öyleyse bize islamı Hulusi anlatsın'' tümevarımını
içinde barındıran bu Sav, doğrusu Hulusi'nin Nefis mücadelesine yenik düştüğünün karinesi değil midir?
*
Doğru Metodoloji nedir:
Bütün İlmi tetkilerde, yazılı kaynak taramalarında tüm a-)akademisyenler
in; b-) Mukallid'lerin; c-) bu işlere meraklı cahillerin (Bu bendeniz oluyorum) izledikleri yol nedir:
*Tefsiri
* Hadisi
* Siyeri
* Meali
* İslam tarihini
* Esbab-ı Nüzulü
k a r ş ı l a ş t ı r m a l ı okuyarak; her mevzuunun ağırlık merkezini bulmaya çalışmaktır.
Bir çaba ve emek isteyen, zaman isteyen bir uğraştır. Tefsir - Meal örneği vereyim: Elimin altında CD ve kitaplardan oluşan 17 civarında tefsir ve meal var: Ama her zaman açıp baktığım 4-5 tanedir. En güvenilir olanlardır. Şüpheye düştüğümde bu sayıyı çoğaltarak konuyu anlamaya çalışıyorum.
Başka sitelerden tanıdığım bir zat bu Fush-a Sahihhin uzmanıdır ve ayet meali ve tefsiri yapan biridir. Ondan da gördüğüm kendi bilgisini
muhakkak diğer kaynaklarla k a r ş ı l a ş t ı r a r a k pekiştirdiğidir.
Karşılaştırmalı okurken özel itibar edilecek kaynaklarla, daha zayıf kaynakların ayırd edebilmek lazımdır. Ama bu da son tahlilde kişisel bir yönelimdir..
Hulusi'nin sloganvari yaklaşımı insanları kendilerinden şüphe ettirmeye yönelik -beyhude- bir çaba olarak görüyorum.
Şu aşağıdaki cümle bizatihi Hulusinin şartlanmışlığını ifade etmiyor ise, neyi ifade ediyor:
''Zira hiç bir aklı başında düşünme yeteneği olan insan, “ALLAH” adıyla işaret edileni inkâr edemez!. ''
|