evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı
Su "Hal" kavraminin tasavvuftaki olan anlam ve icerigi nedir?
|
Tabii tasavvuf ile ilgilenilmeyince haşır neşir olmayınca bu gibi kavramlar insanlara tuhaf gelir, yoksa anlam/içerik olarakta basittir ama meseleye aşinalık olmadığı için benim söyleyeceklerim de kısa zamanda puf olacaktır.
Hâl, kısaca içinde bulunulan durumdur, bu durumunda zamanla direk bağı yoktur, dolaylı yoldan bağlıdır.
Yani bir hâlin, 1saat, 1gün, 1yıl, 40yıl gibi bir ölçüsü yoktur, hâl ne kadar sürerse o kadardır.
Halkın, ne hâle düştüm, başıma bir hâl geldi gibi vb. söylemleri gibidir hâl dediğim.
Adı üstünde hâl, hâldir.
Bir hâl biter diğeri başlar, zincir gibidir, bu yüzden hâl ehlinin söyledikleri o hâl ve geçmişteki deneyimledikleri hâller ile sınırlıdır..
Yani bütünü göremezler.
Bütünü görmek "İnsanı Kâmil" kavramı ile ilgilidir, Kâmil, Kemâlat eksiksizlik bütünlük demektir ki bütündeyse ayrılık yoktur.
Buda İman ve inkarı cem etmeyi gerektirir, Kemâlat böyle bir şeydir.
evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı
Peki ya "tanrilastirma"
|
Tanrı dediğimiz şey nerededir? gözlemlenebiliyor mu? konuşuyor mu? kendini açık ediyor mu? ne yapıyor bu Tanrı!
Tasavvuftaki Tanrılaştırma da aslında böyle bir şeydir, Tanrı insanlardan ne kadar gizliyse, bu olay tasavvuftada o kadar gizlidir.
Öteki türlü, ben Tanrıyım, ben O yum, sen O sun, sen Tanrısın, Enel hak vb. söylemler tasavvufun onayladığı yol değildir.
evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı
"Rabbini bilen nefsini bilir" cumlesi bir cesit imtihandakmi kisinin "ozgur iradesi" mi?
|
"Nefisini bilen rabbini bilir"
Bu aşamada kişi anca kendi nefsini bilebilir, buna kıyaslama denir, yani cüzden kül'ü, azdan çoğu kıyas eder...ama ortada olan sadece nefsidir, rab yoktur...aslında ruhu yoktur demeliyiz zira nefsin karşıtı ruhtur rab/ilah değildir.
Nefsini bilen ruhunu bilir, doğrusu budur.
Bu BİLİŞ neticede ZANNİ bir bilgidir, tek taraflıdır, tahmindir, ummaktır vs.
Bu bilişin sonuna geldiğinde, yani nefsini yok ettiğinde altaki durum olur.
"Rabbini bilen nefsini bilir"
Nefs yok olduğunda ortaya ruh çıkar ki bu seferde nefs ortalarda yoktur.
Dolayısıyla kişi madalyonun diğer tarafınıda yaşayınca deneyimleyince, bilgisi çift taraflı olur..
İbni Arabi "
Ruh nefs ile nikah eyledikçe, bu ikisinden bir cisim tevellüt eder" der ki esas mesele bu iki kavramı birleştirebilmektedir yani, yoksa nefsi bilmekte ruhu bilmekte tek başına bir anlam ifade etmiyor.
İki zıttı birleştirmek, nötr etmek, yani içsel bir çocuk doğurmak, bu tasavvufun bir hedefidir diyebiliriz.
Öteki türlü özgür irade filan tasavvufta geçerli akçe değildir, bir ateş gibi içe düşer ve kişiyi kısaca mahveder, irade mirade kalmaz, evinden, işinden, çevresinden kopartır, iyice yalnızlaştırır vs.
evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı
Peki bu "molla Kasim" i kim sigaya cekecek?
|
Eheh, Yunus önceden çekmiş ama adam geç anlamış