 |
|
#11
07-01-2019, 23:56
|
||||
|
||||
|
|
#12
08-01-2019, 12:30
|
|||
|
|||
|
Özel mülkiyet insanın insanlaşma sürecinin ikinci aşamasıdır birinci aşaması iki ayığının üstünde durması ellerini kullanması el ile beyin arasındaki iletişimin sağlanması. İkinci aşama toprağın kullanımı tohumun keşfidir .Erkek egemenliğinin başlangıcı da bu aşamada dır.
Bu ikinci aşama aynı zamanda kardeş (cinsel ilişki) evliliklerin de yasaklanması aşamasıdır. Özel mülkiyet insanlık için gelişmenin başlangıcıdır aynı zamanda insanın kendi doğasına yabancılaşmasının da başlangıcıdır. İyi midir pislik midir ? Bu sorunun cevabı insanın geldiği bu günkü aşamadır..
|
|
#13
08-01-2019, 15:21
|
||||
|
||||
|
Şu alıntı her şeyi açıklıyor..Daha da iyi anlamak adına,kitabın bu ilk bölümlerini okumak lazım;
5. Özel mülkiyetin doğuşu. İşin verimliliğinin artması üretimin bireyselleşmesini kolaylaştırdı. Zanaatlar bir yana, gelişmiş tarım ve hayvancılık ancak çok ender durumlarda, örneğin sulama kanallarının yapımı ya da onarılması söz konusu ise, basit ortaklaşa çalışmayı gerektirir. Kişiselleşmiş üretim, aile mülkiyetini doğuran ve zenginliklerin bireylerin elinde toplanmasını sağlayan ekonomik ilkedir. Bu sürecin ilk evresi, Kuzey Amerika'nın kuzeybatısında yaşayan Kızılderililerde gözlemlendi: Klan, akarsulara, av ve devşirme alanlarına sahip olma durumunu sürdürüyordu, bununla birlikte aletler, silahlar, köleler, ırmakların üzerine kurulan balık bendleri, tekneler ve kürkler ailelere aitti. Bireysel ekonomi çoban ve tarımcı tribülerde daha da gelişti. Hayvancılığın verimi her aileye doğaya karşı savaşım olanağı sağladı. Tarla açmakta kullanılan demir balta ve bir çift öküzün çektiği saban aileye, eskiden ancak eli kazmalı büyük bir topluluğun ekebileceği büyüklükte bir toprağı işlemek olanağı sağladı. Bireyselleşmiş üretim, üretim fazlasının ailelerin elinde toplanması sonucunu doğurdu, bu ailelerden bir bölümü büyük bir zenginliğe erişti. M.Ö. IV. binin başlarında, Nil vadisinde, ölülerini artık dayanaksız kerpiçten yapılmış mezarlardaki basit çukurlara gömmeyip onlarca odalı, gösterişli mezarlar yaptıran zengin aileler türedi. Sovyetler Birliği'nde zengin ailelerin bulunduğuna tanıklık eden en eski yapı, M.Ö. III. bin yılın sonlarından kalma Maikop kurganıdır. Kazılar, on bir metre kalınlığındaki toprak katmanının altından, giysileri arslan ve boğa işlenmiş altın levhalarla süslü bir erkeğin kalıntılarını ortaya çıkardı; başında iki altın taç vardı; buluntular arasında, başlangıçta, üzerinde bir sayvanı tutan, boğa heykelcikleriyle süslü altı gümüş direk de bulunuyordu. Gömütte, altın, gümüş ve taş kaplar, bakır eşyalar (bir hançer, baltalar, vb.) ve ayrıca, hiç kuşkusuz ölüye öteki dünyada eşlik etmeleri için cenaze töreni sırasında kurban edilmiş olan iki kadının kalıntıları vardı. Bu tür kalıntıların büyük bir çoğunluğu, M.Ö. II. binlerden, Bronz Çağı ve hayvancılığın gelişme döneminden kalmadır: B. Kouftine, Trialeti'de (Gürcistan) M.Ö. II. bin yıllarının başlarından kalma çoban mezarlarında yaptığı kazıda, içine ölünün yatırıldığı özel bir araba buldu. Bu mezarlarda, hayvan kemiklerinin, çanak çömleğin yanı sıra, üzerlerine hayvan ve bitki siluetleri işlenmiş altın ve gümüş kaplar da vardı. Bronz Çağı'ndan kalma zengin mezarlar, Karadeniz'e yakın steplerde ve Volga havzasında bulundu. Başlangıçta, biriken zenginlikler, ailenin özel mülkiyetinde değildi. Konukseverlik ve yardımlaşma yasaları, yeni zenginleri mallarının bir bölümünü tribünün öteki üyelerine bırakmaya zorluyordu: Başkanlar ve yaşlılar, zaman zaman, şölen yapmak ve dağıtmak amacıyla hayvan kesmek zorundaydılar; bir para babası öldüğü zaman, mallarının bir bölümü cenaze yemeğine harcanır, bir bölümü cesetle birlikte gömülür, bir bölümü de klan içinde paylaştırılırdı. Klanlar düzeni geleneklerine ters düşen kişisel zenginlik başlangıçta paylaşılırdı. Bununla birlikte, zenginliklerin ailenin elinde toplanması, klanlar düzeninin doruk noktasında oluşan kişisel mülkiyetin tersine, başkasının emeğini sömürmeye hizmet eden özel mülkiyet'i doğurdu. Ailenin özel mülkiyeti hayvanları, konutu, hazineleri kapsıyordu, ama toprak uzun süre ortak mülk olarak kaldı. Genel olarak, bir başkasına devredilebilir oluşu, özel mülkiyetin belirleyici özelliğidir: Ataerkil aileye ait olan köleler, hayvanlar, kayıklar, satılmaya ya da değiş-tokuşa elverişli mallara dönüşebilir. https://www.docdroid.net/xmisdFJ/v-d...-1.pdf#page=42
|
|
#14
08-01-2019, 16:45
|
||||
|
||||
"Gerçek değer güzel konuşma ve hoş bir görünüm ile olmaz" diyor Sonra ailevi değerlere değiniyor, sonra, "insanın asaleti yaşadığı yer ile yediği yemek ile ölçülmez" diyor. Sonra "Asil insan yerine getirdiği işlerden, konuşurken dikkatli davranmasından ve kendi kişisel gelişimi açısından meziyetli insanlarla bir arada olmak istemesinden anlaşılır" diyor. Sonra bu konuyu örneklendiriyor.
|
|
#15
08-01-2019, 17:18
|
||||
|
||||
Bu konuda bahsettiklerin insanı baz alınca, aklı başında herkes için doğrudur, özel mülkiyet gibi şeyler bir sürü sorunun da başıdır. Lakin burada çok daha ilginç bir şey var ki, acaba yanlış bir noktaya mı bakıyoruz gibi, bir durum da var. Bu mesele ya insanlarla birlikte başlamamışsa, yani dediğin gibi ilk insanlar olan "avcı/toplayıcı" ile başlamamışsa? İnsandan öncesinde başlamışsa? Konu da pek çok şey denmiş, ama hepside "insan" odağında şeyler, sevgili @ahlaksız'ın eklediği iletide öyle. "5. Özel mülkiyetin doğuşu." diyor eklediği ileti. Bu bile daha kafadan başlık olarak yanlış bir bakış açısı bence. Özel mülkiyet insanla "doğmadı", insanla "gelişti." Zaten varolan bir şeydi, bildiği bir şeydi, evrildikçe, şehirleştikçe, medeniyetleştikçe o da evrildi. Hayvanlarda özel mülkiyet, sahiplenme, bencillikler o kadar bariz ki hangi birini anlatsam bilemedim. Baskın erkek tüm dişilere sahip çıkıyor, harem kuruyor, öteki erkekleri değil sürüde istemeyi, bölgesine dahi sokmuyor. Öteki erkekler ne yapacak? Zerre umurunda olmuyor, çünkü "Doğal seçilmişliğin" verdiği seçilmişlik hakkını sonuna kadar savunuyor, kimseye zırnık koklatmıyor, ta ki güçten kuvvetten düşüpte, daha güçlü olan onu devirene kadar. Hayvanlar arasında "sahiplenme", "bölgecilik", "bencillik", "üreme", "sürüyü koruma", "yuva koruma", ve "liderlik", güçlü olanındır genelde, diğerleri en fazla boyun eğerler. Ama boyun eğilmediği durumda, işgal, tecavüz, isyan her zaman geçerlidir. Yani bölgecilik ve sahiplenme yüzünden, hayvanlar savaş ve isyan hep vardır. Şimdi bu hayvanlarda niye var denirse, niyesini bilmem ama gördüğüm Doğada işer böyle işliyor, tüm hayvanlar "güçlü olanın ayakta kaldığı" bir sistem de "Doğal seçilmişlik" bilinciyle doğuyorlar, Seçilmişlik aynı zamanda bencilliğide getirir ki bu merhametsizlik dediğimiz başka canlıları yemekten, bencillik dediğimiz kendi türünü bile düşünmemeye yol açan bir şeydir. Seçilmişlik bu. Diyeceğim "sahiplenme" denen şey insanla "doğmadı", anca insanla beraber "gelişti", o yüzden özel mülkiyet dediğimiz sahiplenme güdüsü de insandan da öncesinde vardı. Evrilme ile bu insana geçti, akabinde de gelişti. Köleci hayvanlar bile varken, insan aslında köleliği bile icat etmedi, sadece bunu kullandı, elan da kullanıyor çünkü o da gelişiyor elbet. O yüzden "Özel Mülkiyet neden ve nasıl ortaya çıktı ?" başlık sorusuna da o Doğa da zaten vardı, sırf insana ait bir özellik değil derim. Tabii burada insandan öncesini bahsetmeye çalıştım, sonrası zaten konuşulan şeyler. Sevgiler Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar. Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar. Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır. Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
|
|
#16
08-01-2019, 17:24
|
||||
|
||||
|
ben başka örnekler vereceksiniz sandım. bundan bir şey çıkmaz.
konfüçyüs antik çinde devlet felsefesidir. topluluğun dayanışmasına karşı bireyciliği, hesap sormaya karşı ahlakı, ezip sömürmeye karşı öldürmeden yönetmeyi savunur. konfüçyüsçülükte teoride basit aşağılık bir köylü bile çalışıp kral olabilir. aslında alttan alta yüceltilen aristokrasi sınıfının sömürüsüne karşı isyan etmeyip, ahlakçılıkla kendini yontmasını bilmek ve köyünde oturup kafasını pirinç tarlasına gömmektir. bu arada bir avuç soylu imparatoru da "bilgelikle" parmağında oynatarak imparatorluğu yönetir ve böyle kafasını gömmüş köylüyü yüzyıllarca sömürür. zira çin batı dünyası ile deniz ticaretinde buluşana kadar böyle devasa bir geri kalmış tarım ülkesinden başka bir şey değildi. ama insana, demokrasiye önem veren antik yunan uçtu gitti.
|
|
#17
08-01-2019, 17:32
|
||||
|
||||
|
Benim düşüncemde avcı toplayıcı hep yüceltilir. Hatta hayvancılıkla uğraşan göçebe toplum da daha "asil" kabul edilir. Çünkü doğal yaşama daha yakın. Henüz doğa ile zıtlık oluşturmaya filan başlamamış.
Ama Tarihin iradesi denen bir şey varsa, bu seçim tarım toplumlarından ve şehirleşmeden yana olmuş. Mesela Cengiz Han girdiği kentleri yakarmış. 11 yy'da Bağdat gübümüzün New-York'u gibi bir yermiş. Moğollar kentin canına okumuşlar. Çünkü onların zihninde tarım / kentleşme çarpık-yozlaşmış bir anlayış. Günümüzün anlayışı da (Kapitalizm 3 / Kapitalizm 4 filan) temelde çılgın bir yaklaşımdır. Bizim sorunumuz da mülke aşırı değer vermeye başlayıp her şeyi mülke dayandırmak olabilir. Örneğin bizim mahkemelerde "Adalet mülkün temelidir" yazısı var. ABD'da "Yasanın temeli mantıktır" yazısı var. Yine de toplum olarak biz mülkün öneminin sınırını daha iyi anlamış bir toplumuz (herkes öyle diyor).
|
|
#18
08-01-2019, 17:37
|
|||
|
|||
Kazandıklarını kayıp etme korkusunu yaşayarak öğrenmek olmuş. Tek sendemi ? Senin gibi düşünen her insanda durum bu ! Acınası demekten başka bir şeyde diyemiyorum. Neyse seni geçelim. Senin gibi sırf Kendini göstermek için gelenleri , gerçek karşıtlarıma tercih etmem. Özel mülkiyet ve miras olayında şayet bir önlem almazssan !!!!! Birtek saman parçası bir saman yığınının tepesine BİRİKTİRMEK için konursa , işte bu tek saman parçası o saman yığınını yerle bir eder... kaldıramaz. Doymuştur. Dengesi bizulmuştur. Bak bunu hiç bir filozofun söylemez ben söyliyimde BİL. Yönetimin BABADAN OĞULA GEÇMESI gibi ÜRETİMİN ve birikimin BABADAN OĞULA geçmesi kabul edilir değildir. Özel mülkiyet KAYNAKLARIN bol nufusun az olduğu dönemde sıkıntı yaratmadı. Ne zamanki nufus artıp EGEMENLIK iddiası ve her şeye ben sahip oluyum egosu şişince sıkıntılar ortaya çıktı. İnsanların ZARURI ihtiyaçları haricinde birikim yapıp bunu bir sonrakine devir etmesinin önüne geçilmeli. Aksi durumda ne savaşlar ne zalimlikler biter. Gelişme ve kaliteli ihtiyaç olan üretim özel mülkiyet ve Miras olmadanda olur. Hemde bal gibi olur. Bakın ne kadar eleştirsekte , islami zekat olayı dahada geliştirilip kullanılabilir.. kuranda 40 da 1 denilmesede islami çevrelerde bu şekilde ölçülendirilmiş. Bunu 40 da 39 a çekin bakın bakalım mal mülk için kavga eden savaş çıkaran insanlara hizmet edecek savaşcılar bekciler kalır mı ? Ben bunu sırf örnek olsun diye öylesine ortaya yazdım. Islamı değilde ortak aklı öne sürüp bir çözüm bulunabilir..... bunun için komunist olmayada gerek yok..... Özel mülkiyet , ihtiyacın olanlar değil FAZLASIDIR. Özel mülkiyet belirttiğim sebepden bir pisliktir. Ve savaşların tek sebebidr.
|
|
#19
08-01-2019, 17:41
|
||||
|
||||
|
Türkücüm ihtiyacın fazlası diyorsun, akpli vekiller "yat bir ihtiyaçtır" diyor.
İhtiyacın fazlası da sürekli değişen bir şey olduğuna göre, bi standart mı yayınlanacak uluslararası. ISO-534334 KİŞİSEL İHTİYAÇ STANDARTLARI. Kimi diyor ki 72" ekran 4K TV ihtiyaçtır, kimi 37 cm CRT. Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
|
|
#20
08-01-2019, 18:37
|
|||
|
|||
sadece eşya değil insan üzerindeki yönetimi de kapsayan geniş bir ifadedir. siyasal bilgiler fakültesine neden mülkiye dendiğini düşündün mü. ordan buran sanayi 4 versiyon geyikleri yapana kadar, günlük dilde kullandığın kavramları biraz eşele.
|
 |
| Önerilen Siteler |
«
önceki Konu
|
sonraki Konu
»
| Başlık Düzenleme Araçları | |
| Stil | |
Normal
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:09 .