19. yy ın ortalarında 20.yy ın ilk yarısında heyecan yaratacak bir şekilde ortaya çıkan ve bilim tarihinin dönüm noktalarından biri olan kuantum felsefesi insanoğluna determinist bir dünya anlayışı, var olanı yaşama felsefesi ve düşünce biçimi ortaya atmıştır. Latince bir kelime olan ve " ne kadar " anlamına gelen kuantum, düşünce tarihi ve fizik dalında büyük adımlar atmıştır. Kuantum öncesi öngörülen Newton un klasik fizik kanunları matematiksel bir formülize ifadesinden ibaretti. Anlam kazanmış bir deneysel fizik terimine nakledilen matematiksel uygulamalarıydı.
Yapılan kabullenilmiş ibareler basit ve anlaşılır bir dili vardı ve gözlemci, gözlenen, deney unsurları birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmış bir mekanizma elemanlarıydı. Elbette unsur olarak ele alınan doğanın kabullenişleri bir noktadan sonra sorulan sorulara cevap veremiyor kendisinden istenilen yeterlilik, belirlilik, zamansızlık, görecelilik kavramlarını izah edemiyordu. Bilim adamları bir şeylerin eksik olduğunu, materyallerin doğayla ilişkisinin birbiriyle bağlantısını ilerde bir kavram kargaşası ortaya çıkaracağını biliyorlardı. Bu noktadan sonra ise ne kadar sorusu ortaya çıktı. Einstein a göre hiçbir şey vardan yok yoktan var olamazdı. Einstein bu kuramın dini dürtülerine ters düşmesine karşın böyle olacağını iddia etti ve kuantumun dini globalleştirmesinden uzak bir anlayışının olduğu ortaya çıktığı aşikârdı.
Bu da beni doğanın bir olasılık dizaynının olduğunu " kime ve neye göre , ne kadar ve nasıl " sorusunu sormamızın zorunlu kıldığına inandırdı. Kuantum felsefi insanoğlunun nasıl bir hayat, eş, iş, yaşam tarzı, istediğini ve bunu nasıl elde edeceğini bir belirsizlik ortaya sürerek kişiye göre yönetilebilir bir sistemin olduğu kendinize istediğiniz bir everen yaratmanın oluşumlarını gösterdi. Dikkat edilmesi gereken yaptırım sadece kişiye özel olması ve tartışmalara her zaman açık, olanakları sınırsız olan bu felsefe tin i değil gerçeklerin sizin yarattığınız evrende nasıl olması gerektiğini, fark edilebilir yanlışlıkların ortadan kaldırılarak belli olasılıklara uyulması kaydı ile kendinize bir belirsizlik yaratmanızdır. Bu belirsizlik aslın da sorduğum kime ve neye göre ne kadar ve nasıl sorusundaki belirsizlikle aynıdır. Tartışılması gereken ise olasılık ile kurulmuş bir sistemde belirsizliğe ne kadar güvenilebilir bakınız ki yıllardın süre gelmiş bütün ilimler önce bir olasılık ile baslar ve belirsizlikler ortadan kaldırılarak bir teori olmaya hak kazanmıştır fakat bir örnek vererek yola çıkarsak bir çuvaldaki farklı renklerdeki 8 topun içinden istenilen bir renkteki topu çekme olasılığının matematiksel bir açıklaması vardır ama bakınız ki yukarda sormuş olduğumuz soru yine karşımıza çıkar ve bize neye göre nasıl sorusunu sorar bana göre olasılıkların tümü %50 dır ve yukarda ki örneğin kuantumlaşması söz konusu edilirse cevap olarak ya o topu çekersin yada çekmezsin ve bu örnekteki gibi kendimize farkı iki evren yarata bilirsek kuantum felsefesinin bize lütfetmiş olduğu sizin için siz yaratmak anlayışını anlamamız hayat tarzı olarak kabul etmemiz gerekir. Kuantum derki atom altı parçacıkları incelerim ve onların enerjileri momentumları benim için önemlidir ve buna boyut getiren isimlerin başında ise Erwin Rudolf Josef Alexander Schrödinger ( 12 ağustos 1888 – 4 ocak 1961 Avusturya) gelir bu büyük bilim adamı kauntumun fiziksel anlatımı için bir dalga fonksiyonu geliştirmiş ve bu paketle atom altı parçacıkların mikro durumdaki konumlarını momentumlarını enerjilerini incelemiştir.
Schrödinger'in kedisi kuantuma bakış açısını değiştirmiş ve nasıl bir mantığının olduğunu ortaya çıkmasını sağlamıştır. Schrödinger üniversite kürsüsüne çıkmış ve "Sağlıklı bir kediyi hava alabilen bir kutu içine koyalım. Kutuda zehirli bir gaz şişesi bulunsun ve bu gazın şişeden salınmasını sağlayacak mekanizma, bozunma yarı ömrü 1 saat olan bir radyoaktif parçacık ile kontrol edilsin. Bu mikroskobik parçacığın davranışını ancak kuantum mekaniği ile ifade edebiliriz, fakat şimdi makroskobik bir sistem olan kedinin kaderi de artık parçacığın davranışına bağlanmış oluyor". Schrödinger in iddiasına göre 1 saat sonra kedinin canlı ve ölü olma olasılığı eşittir. Bu birçok fizikçi tarafından karşı çıkıldı ama ilerleyen zamanda tartışılmaz bir geçerliliğinin olduğu meydana geldi bu bence benim yukarda verdiğim çuvalda ki top örneğiyle aynıdır. Herhangi bir gözlemci olmadan kedinin canlı olması ya da ölü bulunma olasılığı elbette birbirine eşit çıkacaktır ve çekeceğim top ne olursa olsun istediğim topu çekme olasılığım ya da çekememe olasılığım eşittir. Anlatmak istediğim şey hayatımızı kuantumlaştırmak gerekirse sadece basit bir olasılık vardır ya varsınız ya da yok mutlaka hayatta karşılaşacağınız seçeneklerin hepsinin olasılıkları bir noktadan sonra %50 olacaktır. Kuantum belirsizliği sever ve sizi buna iter bunun korkutucu yanları da vardır ama sistemin size sunmuş olduğu tabiatın kurallarını karmasa yaratmadan basite indirerek sizin istediğiniz var olusu yaratma imkânı büyüleyici bir sanal dünya kurmanızı sağlıyor. Kime ve neye göre, ne kadar ve nasıl sorumu şimdi tekrar soruyorum ve cevabını kuantum felsefesinin sanallığını salt bir bakış açısından dile getiriyorum, diyorum ki bana göre olmasını istediğim şey benim yararım için ve tabiatın kurallarına uygun var oluşa saygılı olabilmesi içinde tarafsız bir evren dir. Anlaşılması gereken şey ne istediğinizi kuantum felsefesi tarafından belirlenmiş pakete koyun o size gerekçelerini belirterek isteklerinizi yerine getirsin
yazınızı iki kere okudum.
schrodingerin kedisi deneyi; heisenbergin belirsizlik ilkesine reddiye amacıyla öne sürülmüştür.
ancak sizin yazınızdan tam tersine belirsizliğin ispatı için bir delilmiş gibi sunuluyor.
yazıda çelişki olduğunu düşünüyorum.
bir torbada 8 top varsa herhangi bir topu çekme olasılığınız eğer sadece bir top çekiyorsanız; ya gelir ya gelmez mantığıyla 1/2 dir demek doğru değil.bu öznel idealizmin ayak oyunu.
eğer 8 top çekerseniz herhangi bir topun gelme ihtimali 1/8 e yaklaşır.
bu da şu demek.belirsizliğin uyduğu bir patern vardır.
yani aslında belirsizlik yoktur.
schrödinger herhangi bir gözlemci olmaması durumunda kedinin canlı ya da ölü denemeyeceğini ispat etmeye çalışmamıştır.
benim anladığım kadarıyla bunun tam tersini iddia etmiş ve kedinin ölü olduğunu ancak öznel idealizmin bunu söyleyemeyeceğini ve mantıksız olduğunu ispat etmeye çalışmıştır.
Atomaltı boyutlarda parçacıkların aynı anda birden fazla konumda olabildiği düşünülüyor. Bir parçacığın ''hem burada hem başka yerde aynı anda olması'' ne demektir?
Kedi için yapılan düşünce deneyinde, atomlardaki belirsizliği kedinin boyutlarına taşıma amacı var. Kedinin bulunduğu kutuya bir zehir konuluyor, fakat bu zehrin aktif hale gelebilmesi atomdaki parçacığın konumuna bağlı. Ama konum belirsiz olacağı için kedinin canlı kalıp kalmayacağı da belirsiz deniliyor.
Ayrıca buradaki gerçekliğin ''gözleme bağımlı'' olarak değişeceğini söyleyenler var.
Bu konuda görüşü olanları merak ediyorum.
Benim görüşüm, atomdaki belirsizliklerin kedinin boyutlarında geçersiz hale geleceğidir. Belli bir ortamda geçerli olan kuralı doğanın tamamına genelleyemeyiz. Atomun ortamındaki kurallar kedinin ortamında geçerli olmayabilir. Tabi bu durumda şu soru ortaya çıkar: Atomların ortamı ile kedinin ortamını ayıran şey nedir? İki ortamın fiziksel kurallarını farklılaştıran sebep nedir?
Bir saatlik bir zaman zarfında, hepimiz %50 yaşam, %50 ölüm adayıyızdır.
Güzel deneymiş aslında, her zaman 1 saatimiz var, yarısı yaşam yarısı ölüm, ötesi muğlak.
Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.