Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 13-07-2010, 09:33
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart Çamur Hikayeleri - Gerçek Yaratılış Atlası

Tarih boyunca insanlık çeşitli yaratıcılar ve yaratılma süreçleri kurgulamıştır. Öyle ki Dünya üzerinde son 6,000 yıl içerisinde 20,000 farklı din var olmuş (A Guide to the Gods; Marjorie Leach) ve yok olmuştur. Bu dinlerin ortak özellikleri arasından, sadece kendinin doğru, diğer 19,999 adedinin yanlış olduğunu şiddetle vurgulamaları gösterilebilir ki buradan da bir inanır ile inanmayan arasındaki farkın 20,000 de 1 olduğu sonucu çıkarılabilir. Bu dinler birçok zaman aynı Tanrılardan, birçok zaman ise benzeri ve hatta aynı efsanelerden şekillenip, kökenine bile farklı din gözü ile bakarak saldırmış ve yüzyıllarca dökülen kanın tek sorumlusu olduğu halde hep bunu Tanrısı adına yaptığı yalanı ardına inanırlarını saklayabilmiştir. Bu yazımda oldukça bilinen çamurdan yaratılma efsanelerine değinirken, Antik Mısır’dan Maya Uygarlığı’na bir yolculuğa çıkacağız. Tüm çeviriler tarafıma ait olup, AerA keyifli okumalar diler. İlk durağımız “Kutsal Güneşin Ülkesi” Mısır.


ANTİK MISIR’DA YARATILIŞ


Antik Mısır’ın modern bilinen Semavi Dinler üzerindeki etkisi tartışmasız çok büyüktür. Başlangıcı ve sonu olmayan, ilk insanı çamurdan yaratıp ona ruh üfleyen Tanrı Khnemu bu etkilerden sadece biridir.

Khnemu, Başlangıcı ve Sonu Olmayan Metafizik Bir Tanrı



(Resimde Khnemu Betimlenmiştir)

Antik Mısır Tanrıları içinde koçbaşlı Khnemu şüphesiz çok önemli bir yere sahiptir. Bilinen diğer isimleri arasında Chnumu, Chnuphis, Kneph, Neph, Chem, Kemu, Khem, Khnum vardır. Tüm otoritelere göre Khnemu isminin kökeni “birleştirme, yazma (yazgı), yaratma” kelimeleridir. Mısır inanışı hakkında çalışanlar Khnemu’nun en büyük yaratıcı güç olduğu konusunda hem fikirdir. (C. Th. Ohhner, The Correspondences of Egypt: A study in the Teology of the Ancient Church)

Dr. Brugsch kitabında (Religion Und Mythologie Der Alten Egypter” II: 297,311);

“Elephantine’ nin (Elephantine: Nil nehrine bir ada) en muhteşem ilahi simgesi, koçbaşlı Chnumu’dur ki insanı biçimlendirmiş, Tanrıları yaratmış, elleri ile Dünya’yı şekillendirmiş, kendi kendini yaratmış (yaratanı olmayan) ilk yaratıcı güçtür ve ilkel çağlarda her şeyin tek kaynağı olarak bilinir”. İlerleyen bölümlerde Khnemu’dan “ Tanrı Nun” olarak bahseder ki “ilahi göğe ait ve dünyevi her şeyi oluşturmuştur” der.

“Khnemu, mevcut olanların yapımcısı, oluşacakların yaratıcısı, var olan her şeyin kaynağı, babaların babası ve annelerin annesidir. Güneşi yaratan, Tanrıları yaratandır. İlk insanı çamurdan, çömlekçi tezgâhında elleri ile şekil vererek yaratan ve yaşamlarında geçim verendir.” (Budge, Gods of the Egyptians, II: 50,51)



Yukarıda ki kabartma Luksor Tapınağındadır ve Tanrı Khnemu’yu çamurdan ilk insanı şekillendirirken gösterir.

John Gardner Wilkinson “Customs and Manners” isimli eserinde;

“Plutarch, (Lucius Mestrius Plutarchus, Yunanlı tarihçi M.S 46–120) Thebais sakinlerinin başlangıcı ve sonu olmayan Khnemu’ya taptıklarını söyler” diye yazıyor ve “Khnemu’nun görünmez ve akıl ile kavranamayacak (metafizik) bir tanrı olarak bilindiğini” de ekliyor.



Bu resimde Khnemu bir sandal üzerinde betimlenmiştir. Çamurdan ilk insanı yaratan Tanrı Khnemu’nun hemen ardında duran insanın elinde ki asa ve yılana dönüşmesine dikkat edilmeli. Yılana dönüşen asalar, “Acaba” sorusunu beraberinde getirmiyor mu?

ANTİK SÜMER’DE YARATILIŞ

Çamurdan Tanrı siluetinde yaratılmalar, tufanlar, başlangıçta tek olan yeryüzünün, Tevrat (Tannah) ve Kur-an’da da belirtildiği gibi ikiye ayrılması ve daha neler neler.

Sümer’de Gök İnancı


(Resimde Enki Betimlenmiştir.)

Sümer inanışına göre başlangıçta gök ile yer birdi. Daha sonra gök ile yer tanrılar tarafından ayrılmıştır. Sümer inanışında evrenin kökeni şu şekilde açıklanır:

1- Başlangıçta ilksel deniz vardı; kökeni veya doğuşu konusunda bir şey söylenmemektedir, Sümerliler onu her zaman varmış gibi düşünmüş olabilirler.

2- İlksel deniz gök ile yerin birliğinden oluşan kozmik dağı vücuda getirdi.

3- Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, An (gök) eril, Ki (yer) dişildi. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğdu.

4- Hava tanrısı Enlil yerden göğü ayırdı ve babası An göğü ele geçirirken, Enlil annesi Ki'yi, yeri, ele geçirdi. Enlil ile annesi Ki'nin birleşmesi- tarihsel devirlerde Ninmah, "yüce kraliçe", Ninhursag, ("kozmik dağın kraliçesi"; Nintu, "doğurgan kraliçe" gibi çeşitli adlar verilen tanrıçayla özdeşleştirilmiş olabilir- evrenin düzenlenmesini, insanın yaratılışı ve uygarlığın kuruluşunu başlattı. (Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi, s.83)

Bu konu aşağıdaki "Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı" adlı Sümer şiirinin giriş bölümünde şöyle anlatılmaktadır:

…Gök yerden uzaklaştıktan sonra
Yer gökten ayrıldıktan sonra*
İnsanın adı konduktan sonra,
An göğü ele geçirdikten sonra,
Enlil yeri ele geçirdikten sonra…
(Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi, s.80)

*Şiirden anlaşıldığı üzere başlangıçta bütün olan gök ve yer birbirlerinden ayrıldı ve böylece insanın yaratılışı buyruldu. Ardından gök tanrısı An göğün, yer tanrısı Enlil ise yerin hakimi oldular.

İnsanın Yaratılışı

Sümer mitolojisinde insanın tanrılara hizmet etmesi için yaratıldığı anlatılır. Hava tanrısı Enlil tanrılara hizmet etmeleri maksadıyla Enki'nin tavsiyesiyle tahıl tanrıçası Aşnan ile sığır tanrı Lahar'ı yaratmıştır. Ancak bu iki tanrı bir gün öyle bir kavgaya tutuşmuşlar ki tüm işleri yapmaz olmuşlar. Kendilerine hizmet edilmeyen tanrılar bu konuyu Enki'ye götürüp şikâyette bulunmuşlar. Uyuduğu için olan bitenden haberi olmayan Enki, tanrıça Nammu ve doğum tanrısı Ninmah'a insanı yaratması emrini vermiştir. Ninmah ve Nammu "derin suların üzerindeki" balçığı kararak insanı yaratmışlar. İnsanın yaratılışı şerefine verilen şölende bütün tanrılar içerek sarhoş olmuşlar. Sarhoşluğun tesiriyle Ninmah'ın yarattığı altı insanın hepsi kusurlu olmuş. Ardından Enki'nin yarattığı insan da akli ve fiziksel bakımdan kusurlu olmuş. Hatasını düzeltmesi için Ninmah'tan yardım isteyen Enlil'i tanrı Ninmah yaptığı hatadan dolayı lanetlemiş.

Sümerlilerin Enuma - Eliş Destanında Yaratılış:

"Bunun üzerine ben de Ea'nin yardımını istedim. Toprağı, Kingu'nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı bu çamurdan meydana getirdim."

GILGAMIŞ DESTANI'NIN BULUNUŞU



Yıl 1872. Londra Kraliyet Akademisi'nde, Messer Shmit adında bir İngiliz, verdiği konferansta, Mezopotamya'dan gelen çivi-yazılı tabletler arasında, Tufan hikâyesinin yazılı olduğu bir tabletin bulunduğunu söylüyordu. Bu haber, dinleyicileri büyük bir heyecana düşürdü. Çünkü ancak Tevrat'ta Tanrı tarafından yazdırılmış olduğuna inanılan bu olay, nasıl olur da bir tablette bulunabilirdi? Konuşmacı, tablette Tufanla ilgili okunabilen kısımları anlattıktan sonra, bu Tufan hikâyesinin Gılgamış adındaki bir kahramana ait olan destanın son bölümü olduğunu açıkladı. Destan 11 tablet üzerine yazılmıştı. Bir de 12. tablet vardı. O da Gılgamış'a ait, fakat iki dilde yazılmış başka bir öyküyü kapsıyordu.

Bu tabletler, Mezopotamya’nın kuzeyinde, eski adi Ninive, yeni adi Koyuncuk olan yerdeki kazıdan çıkarılmış Asurbanipal'in kitaplığı arasında bulunmuştu. MÖ 700 yıllarında yasamış olan Asur Kralı Asurbanipal'in kitaplığına ait tabletler doğrudan Londra'ya getirilmiş, uzun çalışmalardan sonra yazılar ve diller çözülmüştü. Destanda iki problem vardı. Bunlardan biri, bulunan tabletler binlerce yıl toprak altında kaldıklarından kırılmış, bazı kısımları yok olmuş, bazı yerleri de okunamaz hale gelmişti. Bunları tamamlayabilmek için yeni kazılar gerekti.

Diğer problem de, destanın Akadca yazılmış olmasıydı. Fakat destanda geçen şahıs ve Tanrı adları Akad diline ait değildi. Buna göre destan başka bir dilden alınmış veya uyarlanmıştı.
Tufan efsanesinin verdiği heyecanla yeni kazıların yapılması sağlandı. Mezopotamya'nın çeşitli yerlerinde yapılan bu kazılarda destana ait birçok parça bulundu. Bunlara göre destan l000 yıl boyunca en az üç ayrı şekilde yazılmıştı.

Asurbanipal kitaplığı arasında bulunan tabletlerdeki destan son olarak MÖ 1250 yıllarında Sin-lekke-unninni adında Uruk şehrinden bir bilge rahip tarafından yazılmış ve standart hale getirilmişti. Bunun 8–12 kopyası yapılarak çeşitli şehirlerin kitaplıklarına gönderilmiş. Asurbanipal kitaplığına ait olanların başında "Her şeyi bilenin tableti, Gılgamış Serisi, Dünya Kralı Asurbanipal'in kitaplığı" seklinde yazmaktadır. Kazılarda bulunan tabletlere göre Akadca olarak yazılan ilk destan Eski Basil çağı denilen MÖ 1800'lerde, ikinci olarak 1600'lerde yazılmış. Bu son yazılanın, Boğazköy’deki Hitit arşivinde Hititçe ve Hurriceye çevrilmiş parçalan ile Suriye'de Ugarit'te, Filistin'de Megiddu'da bulunan tabletler, destanın Mezopotamya dışına kadar yayıldığını gösteriyor. Bütün bu bulunan tablet parçalarından destan tamamlanmaya çalışıldı ve hâlâ çalışılmakta.

Bütün bu çalışmalara karsın 2900 satir olduğu tahmin edilen destanın ancak yüzde 60'ı tamamlanabilmiştir. Tamamlanamayan kısımlarına rağmen destan hakkında genel bir fikir edinilebiliyor. Gılgamış destanının başka bir dilden gelmiş olabileceği problemi de, 1889–1890 yıllarında Güney Mezopotamya'da, eski adi Nippur, yeni adi Niffer olan yerdeki kazılarda çözüldü. Burada Gılgamış'a ait bulunan tabletler, Akadcadan tamamıyla ayrı bir dil olan Sümerce olarak yazılmıştı. Fakat bunlar ayrı ayrı öyküleri kapsıyordu. Daha sonra gelen Babilliler bu öyküleri birleştirerek bir bütün destan haline getirmişlerdir.

DESTANIN YAZILDIĞI BAZI TABLETLERİN ÖZETİ

Tablet I (Özet)
(Çamurdan Yaratılma Bölümünü Barındırıyor)

Gılgamış'ın çok bilgili olduğu, çok gezdiği, Uruk duvarını yaptırdığı, tapınakları onarttığı, onları bir taşa yazdırttığı, halka verdiği sıkıntı, Enkidu'nun kırlarda yaratılışı, bir tapınak fahişesiyle karşılaştırılması, Gılgamış'ın gördüğü rüyalar anlatılıyor.

Tablet XI (Özet)
(En İyi Korunmuş Tablet olmakla beraber Nuh Tufanı’na kaynaklık ettiği düşünülen bölümü barındırıyor. Ayrıca Lokman Kıssasına da kaynaklık ettiği düşünülüyor.)


Utanapiştim, Gılgamış'a ölümsüzlüğü nasıl bulduğunu anlatıyor. Tanrılar, toplantılarında, bir tufan yapıp bütün yarattıklarını ortadan kaldırmaya karar veriyorlar. Bilgelik Tanrısı ona durumu bildirip bir gemi yaparak ailesini ve mümkün olanları kurtarmasını söylüyor. Utanapiştim söylenenleri yapıyor. Tufan başlıyor, altı gün yedi gece sürüyor. Yedinci gün gemiden çıkarak Tanrılara kurban sunuyor. Tufana karar veren Tanrı yaptığı tufana karşılık Utanapiştim'e ölümsüzlüğü veriyor. Gılgamış'a yedi gün uykusuz kalma testi yapılıyor. Onu da başaramıyor. Geri dönerken boş elle gitmemesi için Utanapiştim ona su altında olan gençlik otunu bulursa hiç olmazsa yeniden gençleşebileceğini söylüyor. Gılgamış otu buluyor, fakat onu da yılan yiyor. Tamamıyla hayal kırıklığına uğramış olan Gılgamış büyük bir üzüntüyle şehrine geri dönüyor.


Gılgamış Destanı’nın Bulunuşu ve Tabletlerin özetleri Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın kaleme aldığı “Gilgameş, Tarihte İlk Kral Kahraman” kitabından alıntılanmıştır.

Ülkemizde ilk kez 1942 yılında, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sümeroloji
Profesörü B. Landsberger tarafından destanın çivi yazılı metninden Almancaya yapılan çevirisini, profesörün tercümanı olan Muzaffer Ramazanoğlu Türkçeye aktarmıştır. Çamurdan yaratılma bölümünü sergiliyoruz;

…Tanrıça Aruru bunu duyar duymaz
Gök Tanrısının rakibini kalbinde yarattı.*
Aruru ellerini yıkadı; bir parça çamur koparıp yazıya attı.
Ve yazıda yiğit Engidu'yu yarattı.
Çamurdan yaratılan Engidu, demir gibi sertti…

* Aruru, kendisinin eskiden yarattığı Gök Tanrısı Anu'nun biçimini ruhunda canlandırıyor, sonra çamuru yazıya atarak bir büyü yapıp, ruhunda canlandırdığı bu biçimi çamurdan yaratıyor (Prof. B.Landsberger). Böylece insan Tanrının siluetinde Sümer’de yaratılmış oluyor.

ANTİK ÇİN’DE YARATILIŞ

Başka bir topraktan yaratılma ve içine ruh üfleme efsanesine Çin’de de rastlıyoruz.

Kozmik Yumurta



(Resimde Pan-Ku Betimlenmiştir.)

Çin mitolojisine göre başlangıçta, içi karanlık ve kaos ile dolu kozmik bir yumurta vardı. (Mısır mitolojisinde de Tanrı Khnemu kaosun kozmik yumurtasından güneşi yapar. Sonrasında da çamurdan ilk insanları. (C. Th. Ohhner, The Correspondences of Egypt: A study in the Teology of the Ancient Church)) P’an Ku isimli dev bu kaosun içinde oluştu ve gelişimi sürerken 18000 yıl boyunca uyudu. Uyandığında yumurtayı kırdı ve karanlık serbest kaldı, kaos ise ışığı gizledi. Karanlık dünyayı yarattı ve ışık parçaları da birleşip yükselerek cenneti. Eğer yukarıdaki aydınlık ışık, aşağıdaki karanlığa düşerse korkutucu kaos geri gelecekti. P’an Ku bunu kendine görev edindi, gökyüzünü ve yeri, Dünyanın güvende olduğuna karar verene kadar birbirinden ayrı tutacaktı.

Yaşamın Kaynağı

On binlerce yıl geçti, P’an Ku, her şeyin olması gerektiği gibi, yerli yerinde olduğuna kanaat getirince artık görevi sona ermişti. Yorgunluktan aşağıya, Dünya’ya, düştü ve orada öldü. Son nefesi rüzgârı ve bulutları, kanı ise nehirleri ve ırmakları oluşturdu. Saçları toprağa kök salarak bitki örtüsünü, Dünya’ya düşen dişleri eşsiz mücevherleri oluşturdu. Kaosa bir düzen getirmek için kendini kurban eden P’an Ku, tüm yaşamlar için bir kaynak oldu.

Nu-Kua Cennetten İniyor



Ejder tanrıça Nu-Kua (Nu Gua, Nü-Kua olarak da bilinir) P’an Ku’dan kalanları görmek için cennetten aşağıya indi. Yarı kadın-yarı ejder olarak tasvir edilen Nu-Kua Dünyayı gezdi ve güzellikleri karşısında şaşırdı. P’an Ku’nun kendini kurban etmesi boş yere olmasın diye, ayrıca tek başına kalmak istemediğinden, Nu-Kua insanları yaratmaya karar verdi. Çamuru elleri ile topladı, ondan kadını ve erkeği yaratıp karşısına sıra sıra dizdi. Yapıtları muhteşem olmuştu ama cansızdılar. Kalbinden gelen ilahi nefesini hepsinin içine üfürdü, kulaklarına aşk ve yaratılışın sırlarını fısıldadı ki Dünya üzerinde çoğalıp kendi kendilerini yaratsınlar diye.

Nu-Kua insanlara sanat ve tutkuyu, ayrıca sulama ve tarımı öğretti. Erkek eşi Fu Xi (yarı erkek – yarı ejder) ise insanlara avcılık, balıkçılık, çobanlık öğretti.

Kaynak :
(The Gods and Goddesses of Ancient China, Leonard Everett Fisher)

ANTİK YUNAN’DA YARATILIŞ

Sıradan bir öykü olan topraktan yaratıp içine ruh üfleme Antik Yunan’da bile var olan bir kavramdır. Hatta burada birde yaratılanın yok edilmesi adına başka bir tufana da tanık olacağız.

Antik Yunan efsanelerine göre Olimpiyalılar Titanlarla girdikleri savaşı kazanmak üzereydiler. İki Titan bu savaşa dahil olmamıştı; Prometheus ve Epmetheus. Olimpiyalılar savaşı kazandıklarında Prometheus ve Epimetheus, Zeus tarafından bağışlandı ve yeraltında karanlık bir çukur olan Tartarus’a gönderilmediler. Bu iki Titan istedikleri gibi yaşıyorlardı ancak Zeus arada onları yanına çağırıyor ve bazı görevler veriyordu ki insanın yaratılması da bunlardan biridir.

Prometheus, İnsanın Babası

Prometheus’un insanın yaratılmasında üstlendiği rol hakkında birçok tarihsel edebi metin bulunmaktadır. Bunlardan en eskisi M.Ö 800 yılında yazılan Hesiod şiiri olan Theogony’dir ki Prometheus Zeus’u kandırmış ve ateşi insanlara vermiştir. Bunlar içinde en yaygını Plato’nun da açıkladığı; Zeus’un, Prometheus ve Epimetheus’a hayvanları ve insanları yaratma görevi verdiği Pratogoras diyalogudur. Görünen o ki Epimetheus hayvanları yaratırken kanatları, pulları ve pençeleri hayvanlara bahşetmiştir. Bundan dolayı Prometheus insanları çamurdan, Tanrıların siluetinde yaratmış ve Tanrıça Athena bu çamur figüre ruh üfleyerek hayat vermiştir.

Yinede insanoğlu Tanrıların sahip olduğu güçlere sahip değildi. Bu ölümlüleri güçlendirmenin yolu ise onlara ateşi vermekten geçiyordu. Prometheus Olimpiyalı Tanrıdan insanları için ateşi istediyse de reddedildi. Bunun üzerine Prometheus bir gece Tanrılar uyurken Olimpus Dağı’ndan ateşi çaldı ve insanlarına getirdi.



Louvre Müzesinden; Prometheus’un insanlığı çamurdan yaratması.



(Resimde Prometheus'un Ateşi Çalması Betimlenmiştir.)

İki yüzyıl sonra bir şair olan Aeschylus, Prometheus için daha çekici bir hikâye yazdı. Bu hikâyeye göre Prometheus sadece ateşi çalmakla kalmamış, insanlarına özgürlüğü, bağımsız düşünceyi, bilgiyi, matematiği, tarımı, yazıyı ve ilacıda vermiştir.

İlginç bir şekilde Ovidius’us Metamorphoses isimli eserinde (Kitap I) yer ve göğün birbirinden ayrıldığından da bahseder ki başlangıçta bunlar bitişiktir.

Ayrıca Yunan mitolojisinde; Jüpiter’in gönderdiği yağmurla başlayıp asıl amacı insanoğlunun Dünya üzerinden yok edilmesi olan bir başka tufan hikâyesine de rastlamak mümkündür. Bu sefer tekne içinde Deucalion ve Pyrrha vardır ve tekne tufandan sonra Parnassus Dağı’na oturur. (Old Greek Stories, James Baldwin)

Bu bölüme kaynaklık eden diğer kitaplar;
Aeschylus “Prometheus Bound” (Prometheus Bound and Other Plays, Philip Vellacott)
Diana Ferguson, Greek Myths and Legends
Hesiod “ Theogony” (Richard S Caldwell Tercümesi)
Plato “ Protagoras” (Adam Beresford)

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 13-07-2010, 09:33
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

MAYA’DA YARATILIŞ

Topraktan yaratılıp içine ruh üfleme ve peşinden tufanlarla Tanrıların hatalarını kapatmaya çalışması, artık çok bayağı bir efsane halini almış durumda. Nitekim Maya Medeniyetinde bile durum aynıdır.


(Quetzalcoatl Heykelciği)

Maya mitolojisinde Tepeu ve Gucumatz (ayrıca bu ikili Kulkulkan veya Aztek de Quetzalcoatl olarak adlandırılmıştır.) “Yaratıcılar”, “Yapıcılar” ve “Atalar” olarak bilinir. Tepelerinde mavi-yeşil tüylerle betimlenmişlerdir. Bu iki Tanrı ilk var olanlardır ve çok bilge oldukları söylenir. Sonrasında Huracan (İngilizce’ye Hurricane olarak geçmiştir ki “Tufan” demektir) gelir ki Maya mitolojisinde daha az kişiselleştirilmiştir. Çoğunlukla rüzgâr gibi betimlenir ve “Cennetin Kalbi”, Tanrı, olarak da bilinir.


(Kulkulkan Betimlemesi.)

Popol Vuh, Guatemala’nın batı tepelerinde yaşamış Quiche Maya Krallığı’nın efsanelerini içeren bir kitaptır. Popol Vuh’un en göze çarpan başlıkları kuşkusuz ki yaratılış ve tufan efsaneleridir. Popol Vuh’a göre;

Tepeu ve Gucumatz anlaşarak miraslarını korumak adına kendilerine tapınacak canlılar yaratmaya karar verirler. Yaratılışta en büyük pay Huracan’a ait iken Tepeu ve Gucumatz işleme yön verenlerdir. Dünya yaratılır lakin Tanrılar bu süreçte birkaç hata yaparlar ve hayvanları ilk başta yaratırlar. Tüm uluma ve bağrışmalarına karşın Tanrılarına tapınmayan bu hayvanlar ormana sürgün edilir. İlk insan ise topraktan yaratılır fakat tam bir faciadır, çeşitli sebeplerle ufalanır ve çözünür gider. Diğer Tanrılarda çağrılır ve bu sefer insan ağaçlardan yapılır. Bunlar yürüyebilmişler, konuşabilmişler, çocuk sahibi olabilmişler hatta evler bile inşa etmişlerdir ama akılları, ruhları ve kalpleri yoktur. Tanrılar ikinci hatalarını ortadan kaldırmak için “reçine” tufanı gerçekleştirirler. (Delia Goetz - Popol Vuh - 1991)

Popol Vuh tek bir metindir fakat 1861 yılında Brasseur de Bourbourg tarafından anlamı bakımından eş görülen parçalara ayrılarak incelenmiştir. Bu parçalardan ilki yaratılış ve tufanın haricinde birçok olayı daha barındırır.

Adrian Recino’nun asıl dilinden (Quiche) İspanyolcaya yaptığı tercüme daha sonra Delia Goetz ve Sylvanus Griswold Morley tarafından İngilizceye çevrilmiştir. Popol Vuh’a göre yaratılış ve tufan;

“…Sonrasında yaratılış vardı, şekillenme vardı. Topraktan, çamurdan insanı yaptılar. Ama gördüler ki bu iyi olmamıştı. O dağıldı, yumuşaktı, hareket etmedi, gücü yoktu, yere düştü, gevşekti, kafasını hareket ettiremiyordu, yüzü bir tarafa düştü, görüşü bulanıktı, arkasına bakamıyordu. Başlangıçta konuştu ama aklı yoktu. Suda ıslandı ve ayakta kalamadı…”

“…Hemen tahta insanlar, imha edildi, yok edildi, kırıldı ve öldürüldü. Cennetin Kalbi (Huracan) tarafından tufan getirildi; tahta canlıların başlarına düşen büyük bir tufan oluştu.


(Popol Vuh’tan Bir Sayfa)

Adamın eti tzite’den di (bir tür ağaç), ama Yaratıcı ve Yapıcı kadını şekillendirirken, kadının eti çalılardandı. Bunlar Yaratıcı ve Yapıcının (Tepeu ve Gucumatz) onları yaratırken kullanmak istedikleriydi.

Ama yaptıkları, yarattıkları, düşünmedi, Yaratıcı ve Yapıcı ile konuşmadılar. Bu sebepten öldürüldüler, tufana tutuldular. Ağır bir reçine gökyüzünden düştü. Xecotcovach geldi ve gözlerini oydu, Camalotz geldi ve kafalarını kesti, Cotzbalam geldi ve etlerini yaktı (yedi) bitirdi, Tucumbalam da geldi, kemiklerini ve sinirlerini kırdı ve ezdi ve yere serdi ve ufaladı kemiklerini…” (The Book of the People : POPOL VUH by Delia Goetz and Sylvanus Griswold Morley)

YENİ ZELANDA’DA YARATILIŞ

Yeni Zelanda’nın yaratılış efsanelerinde sadece çamur kullanılmamış, birde Adem ve Havva misali ensest ilişki ile çoğalan insanlık kavramı ve bunun utancından yeraltına saklanan bir insan bulunmaktadır. İlkellerden ilkel Maoriler bile yaratılış efsanelerindeki ensesti uygun görmemişlerdir. Çamurdan yaratılma ve ensest ilişkiden önce Maorilerin daha başka hangi hikâyelere inandıklarına, “ilahi gerçek” gözü ile baktıklarına tanık olalım.

Maui Efsanesi ve Sihirli Balık Oltası

Maui, Hawaiiki’de yaşayan bir yarı Tanrı idi. Ailesinin bile bilmediği sihirli güçleri vardı.

Bir gün, daha çok gençken, kardeşleri ile balığa çıkabilmek için onların salında saklandı. Denize çıktıklarında kardeşleri Maui’yi buldular ama Maui sihirli güçleri ile kıyıyı olduğundan çok daha uzak göstererek, kardeşlerinin onu geri götürmesini engelledi.

Kardeşler kürek çekmeye devam etti, okyanusta iyice ilerledikten sonra Maui sihirli balık oltasını çıkardı ve teknenin kenarından aşağıya bıraktı. Bir süre sonra olta çok sert bir şekilde çekildi. Sıradan bir balığın oltaya çekmesinden çok daha güçlü bir şey olduğundan Maui kardeşlerini yardıma çağırdı.

Kardeşler uzunca bir süre oltayı germekle ve çekmekle uğraşırken birden Te Ika a Maui (Maui’nin Balığı) yüzeye çıktı ki balık şu anda, Yeni Zelanda’nın North Island adası olarak biliniyor. Maui kardeşlerine Tanrıların bundan öfkelenmiş olabileceğini ve kendisi onlarla barışı sağlayana kadar beklemelerini öğütledi.

Maui gider gitmez kardeşler bu yeni kara parçasına sahip olmak için tartışmaya başladılar. Silahlarını yanlarına alarak kara parçasına çıktılar ve durmaksızın saldırdılar. Bu esnada oluşan patlamalar North Island’da birçok dağ ve vadi oluşumunu sağladı.

South Island ayrıca Te Waka a Maui (Maui’nin teknesi), Yeni Zelanda’nın alt taraflarında ki Steward Island ise Te Punga a Maui (Maui’nin çapası) olarak bilinir ki çapa büyük balığı yakalarken Maui’nin teknesini sabit tutmaktadır.

Kupe ve Aotearoa’nın (Yeni Zelanda) Keşfi

Maui North Island ve South Island çevresinde balıkçılık yapıyor olsada aslen buraları keşfeden Polinezyalı kaptan Kupe’dir. Kupe’de Maui gibi atalardan kalma mistik Maori ülkesi Hawaiiki’de yaşar. Hawaiiki’de birde kano yapımcısı Toto yaşamaktadır.

Toto çok büyük bir ağaçtan okyanusu geçebilecek ölçekte iki kano yapar, birinin adı Aotea diğeri ise Matahorua’dır. Toto, Aotea isimli kanoyu Rongorongo isimli kızına verir, Matahorua isimli kanoyu ise diğer kızı Kura’ya. Kupe, Kura’yı çok istese de Kura, Kupe’nin kuzeni Hoturapa’nın karısıdır.

Hoturapa ve Kupe’nin beraber balığa çıktıkları bir gün Kupe, oltasının ipinin bir şeye takıldığını söyler ve Hoturapa’dan dibe dalıp kesmesini ister. Dibe dalan Hoturapa daha çıkamadan Kupe tekneyle kıyıya döner ve Hoturapa boğularak ölür. Hoturapa’nın ailesi bu ölümü kuşkuyla karşılar ki zaten bu Kupe’nin Kura’ya sahip olmak istemesinin bir sonucudur.

Hoturapa’nın ailesinden gelecek intikam korkusuyla Kupe ve ailesi, Kura’nın kanosu Matahoura ile denize açılırlar. Bir süre yol aldıktan sonra Kupe’nin karısı Hine Te Aparangi okyanusta, bulutların arasında bir takımadalar görür. Bu yüzden adını Aotearoa koyarlar ki Büyük Beyaz Bulutun Ülkesi demektir ve günümüzün Yeni Zelanda’sıdır.

Yaratılış Efsanesi

Başlangıçta deniz, gökyüzü, yeryüzü ve Tanrılar yoktu. Sadece karanlık ve Te Kore (hiçlik) vardı. Başlangıç bu hiçlikten yaratılmıştı. Bu hiçlikten Maoriler’in ilkel ataları Papatuanuku (Toprak Ana) ve Ranginui (Gök Baba) çıkageldi. Papatuanuku ve Ranginui karanlıkta kucaklaştı ve 70 tane erkek çocukları oldu ki bu çocuklar Maoriler’in Tanrıları oldu. Fakat çocuklar aileleri tarafından - karanlık tarafından - kuşatılmışlardı ve bu çocuklar ışığı özlüyorlardı. Bu yüzden anne ve babalarının nasıl ayrılacağını düşünmek üzere bir toplantı yapmaya karar verdiler.



Uzunca bir süre düşündü, taşındılar. Ranginui ve Papatuanuku öldürülmelimiydi, yoksa ayrılmaya mı zorlanmalıydı?

İlk başta Tumatauenga (Savaş Tanrısı) “Ailemizi öldürelim” dedi. Ama Tane-Mahuta (İnsanın, Ormanların ve Ormanların Barındırdıklarının Tanrısı) ailenin ayrılması gerektiğini söyledi. Ranginui gökyüzüne çıkacak ve Papatuanuku yere inecekti. Tüm çocuklar, hatta Tumatauenga bile bu öneriyi kabul etti.

Tawhiri Matea, (Rüzgâr Tanrısı) kendi krallığını kaybetme korkusuyla ailesinin ayrılmamasını isteyen tek çocuktu. Tüm çocuklar sırayla aileyi ayırmayı denediler. Rongomatane (İşlenmiş Gıda Tanrısı) başarısız oldu, Haumia Tiketike (İşlenmemiş Gıda Tanrısı) de başarısız oldu.

Tangaroa (Deniz Tanrısı) ve Tumatauenga (Savaş Tanrısı) bile başarısız oldular.

En sonunda Tane-Mahuta (İnsanın, Ormanların ve Ormanların Barındırdıklarının Tanrısı) denedi. Omuzlarını annesine, ayaklarını babasına dayayarak itmeye başladı. Papatuanuku ve Ranguinui “Bizi neden ayırıyorsunuz?” diye acıyla inlemeye başladı.

Bir süre sonra ayrıldılar ve çocuklar Günün Işığını (Ao Marama) gördüler. Rüzgâr Tanrısı Tawhiri Matea, ailesinin ayrılmasını istemediğinden babasının ardı sıra gökyüzüne yükseldi.

Halen tüm rüzgâr ve fırtınalar, Tawhiri Metea tarafından, kardeşlerinin ailesine yapmış olduğunun intikamı olarak eserler.


(Tane-Mahuta Betimlemesi.)

Anne ve babanın ayrılmasından sonra gökyüzü ve yer oluşmuştu. Lakin eksik olan bir şey vardı ve Tane-Mahuta ilk insanı yaratmaya karar verdi. Kura-Waka isimli bir yerden bir parça çamur aldı ve ilk kadını şekillendirdi, ardından içine ilahi nefesinden üfürerek ilk kadını, Hine-Ahu-One, (Topraktan Oluşan Dişi) yarattı.

Tane-Mahuta ve Hine-Ahu-One’nin Hinetitama adlı çok güzel bir kızları oldu. Hinetitama büyüyünce Tane-Mahuta’ya o da başka çocuklarda verdi ve bir gün, Hinetitama babasının kim olduğunu sordu. Kendi babasının ve çocuklarının babasının Tane-Mahuta olduğunu öğrenince utancından gecenin içine, Rarohenga (Yeraltı) denilen yere kaçtı. O günden sonra ismi Hine-Nui-Te-Po (Gecenin Tanrısı) oldu.


(Hine-Nui-Te-Po Heykelciği)

Kaynakça:
The New Zealand Encyclopedia 4th Edition – Batemen
"Land of the Long White Cloud (Māori Myths, Tales and Legends)" - Kiri Te Kanawa
"Māori Myths and Tribal Legends" - Antony Lepers

Antik Mısır’dan yola çıkarak Aotearoa’da son bulan yolculuğumuz sürecinde çamurdan yaratılma ve tufan efsanelerinden bir demet sergilemiş oldum. Kuşkusuz ki Yeni Zelanda (Aotearoa) hariç diğer medeniyetler için “Dünya’ya Şekil Verenler” denilebilir. Ve yine kuşkusuz ki sadece ticaret için bile olsa bu medeniyetlere yolu düşen insanların, kendi ülke efsanelerine kaynak bulmaları olasıdır. Bu olasılığı değerlendirmek ve yorumlamak da, 3. kez kuşkusuz, okurun işi olsa gerek.

Esen Kalınız.

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 13-07-2010, 12:55
AhbAp - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AhbAp AhbAp isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2008
Mesajlar: 2.804
Standart

Nefis bir derleme. Ellerine sağlık sevgili AerA.

When You Kill A Man, You're A Murderer
Kill Many And You're A Conqueror
Kill Them All And You're A God!

----------------

war is over
(if you want it)
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 13-07-2010, 16:20
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

AhbAp´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Nefis bir derleme. Ellerine sağlık sevgili AerA.
Rica ederim.

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 13-07-2010, 16:29
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

Sayın AerA;
Gerçekten yararlı bir çalışma olmuş, ben özellikle bu tür derlemeleri arıyorum çocuklarım için. bulduklarımıda alıp saklıyorum. Çünkü bir gün muhatap olacağım sorular olacak biliyorum ve onlara kendileri kendi doğrularını bulsun diye gerekli bilgileri doğru şekilde ve onları sıkmayacak şekilde vermenin en iyi yolu kitapların sentezi konumundaki bu tarz derlemelerdir.Ön bilgi yani. Tekrar teşekkürler ve saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 13-07-2010, 17:49
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

aliyarasfal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın AerA;
Gerçekten yararlı bir çalışma olmuş, ben özellikle bu tür derlemeleri arıyorum çocuklarım için. bulduklarımıda alıp saklıyorum. Çünkü bir gün muhatap olacağım sorular olacak biliyorum ve onlara kendileri kendi doğrularını bulsun diye gerekli bilgileri doğru şekilde ve onları sıkmayacak şekilde vermenin en iyi yolu kitapların sentezi konumundaki bu tarz derlemelerdir.Ön bilgi yani. Tekrar teşekkürler ve saygımla gittim...
Rica ederim bir faydamız dokunda ise ne mutlu

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 14-07-2010, 00:26
tasamara tasamara isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Jul 2010
Mesajlar: 7
Standart

Gerçekten güzel bir çalışma olmuş. Ellerine sağlık, içinde bir çok bilgi barındırıyor.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 14-07-2010, 08:19
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

tasamara´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekten güzel bir çalışma olmuş. Ellerine sağlık, içinde bir çok bilgi barındırıyor.
Teşekkür edrim. Beğendiğinize sevindim.

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 14-07-2010, 23:37
Titan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Titan Titan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Oct 2007
Bulunduğu yer: Bilgisayarımın Karşısı
Mesajlar: 1.610
Standart

Sanki tek elden çıkmış, ondan sonra özü değişmeden farklı geleneklere sahip kültürlere dağılmış gibi... Emeğine sağlık AERA.

"Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana kahraman diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise; bana komünist diyorlar"

Ernesto Che Guevera
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 15-07-2010, 08:25
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

Titan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanki tek elden çıkmış, ondan sonra özü değişmeden farklı geleneklere sahip kültürlere dağılmış gibi... Emeğine sağlık AERA.
Rica ederim.

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yaratılış Atlası emirbey Evrim 9 25-06-2016 00:42
Richard Dawkins'in Harun Yahya ve Yaratılış Atlası hakkındaki konuşması aydoe Tercüme Çalışmalarımız 81 18-10-2011 02:06
Yırtık Don Hikayeleri sedatsert Politika 1 03-02-2010 15:21
Bir sualim var : Asılsız itham, çamur atma ve bir başlığı sulandırma... hakdogan Öneri, Düşünce & Eleştirileriniz 21 04-06-2009 13:01

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:27 .