Elmanın hem elma hem armut oduğu tespit edildi.
Şöyle ki; elma ile armutun temel kimyasalları alındı, birbirlerinden faklı olmadıkları görüldü.
Örneğin 2 örnekten alınan en yüksek orana sahip oksijenin, farklı olmadığı, yine hidrojen, karbon, azot gibi tüm diğer kimyasallar kıyaslandığında, öreğin yüksek baınca maruz bırakıldığında, belrgin hiç bir fark elde edilemedi.
Bu bağlamda elma, armut, armut ise ayvadır, hem kabak, hem nane, nane de ceviz, hem de ceviz elmadır. Hem hemdir..
Bu yazıyı yazarken kullandığım klavye hem elma, hem de armut.
Burada sorun elbette bilimsel çalışma isteği değil, bilimsel yöntemlerden ve ölçütlerden sapılması, kavram ve kelimelerin, içi boşaltılırken, "ney-e göre" soyutladığının hiç edilmesi, bununla birlikte soyutta, somutu belirleme dediğimiz, soyutlamanın tersinden işletimi yani öznel soyutlama dediğimiz, idealist biçimiyledir.
E-GÖRE'lik hiçe sayılrısa, her kavram, her kelime birbirinin yerine kullanılacağı gibi rahatlıkla her türlü sonuca gidilebilir, yani bir olguya, bir kavama dair e-görelik saf dışı bırakılırsa, her türlü objeye, kişiye de dilediğimizce yükleme yapabilriz.
Oysa bizim aktı dediğimiz, sıvı dediğimiz, gaz dediğimiz, plazma dediğimiz HAL üzredir, aralarında Çin Seddi olmadığı gibi, biz bu tanımları, çeşitli, ama belirleyici nitelikler, özellikler üzerinden soyutluyoruz.
Örneğin illa bir parça incelemesi yapılacaksa, burada SALT belirleyici ölçümüz parça olmamakla birlikte, sırf şu ya da bu atomun, şu ya da bu koşulda nasıl davrandığı değildir, zira bizim tanı tabanımız! atomik değil moleküler yapıya nazarandır.
Eğer biz, örneğin su'yu incelerken, hidrojen ile oksiyeni bribirndne ayrışırıp, dışlayarak, bir gözlem, inceleme yaparsak, oksijene baktığımızda ortada bir "su" olmadığını rahatlıkla iddia edebiliriz(değil mi?). Çünkü su dediğimiz bir FORM-YAPI tabanıdır, yani çeşitli atomların bir araya geldiği, moleküler yapı sergilediğ bir form.
Eğer bir kavram form-yapıya nazaran soyutlanıyorsa, o kavramı ele alırken, o kavramı temelinden yalıtmamak gerekir.
Bizim hem şu, hem de bu dediğimiz kavramlarımız ise yapıya değil, BAKILAN açı, konuma göredir ve bu tür kavramların kullanımı, rölatif(göreli) tabanı temsil eder.
örneğin bir yokuş, hem iniş, hem de çıkıştır. Hem yukarı, hem de aşağı. Bunu belirleyen dediğimiz her ne ise TEKNİK yapısı değil, fiziksel konumlanışı ve öznenin nereden baktığına göredir.(zaten uzay yönden bağımsızdır ancak nesnelerin birbirine göreliği, bu tür kavramlarımızı anlamlı kılar)
Eğer biz ney'in, NEY-E GÖRE ifade edildiğini hiçe sayarsak, böylece en temelde mantıksızlığa dayalı, bir dolu sözde mantık biçimleri öne sürebiliriz. Sonra da ardından objektif, bilgi alanına, nesnel olana, olgulara, yani insan iradesinin belirleyicilik arzetmediği, "ban-a göre", "kime göre" gibi safsata kıyaslarına başlanır.
Doğrusu "ney-e göredir". Örneğin yokuş demiştim, esasında yokuşun, iniş ya da çıkış olup olmadığını beliryen, bize göresi değil, yokuşun ve bizim düzlem üzerinde konumlanışıyla ilgilidir. Örneğin yokuş çıkmanın zor olmasının sebebinin de yerçekimi ve yokuşun konumlanışıyla ilgili olması gibi. (böylece yokuş hem iniş aynı zamanda hem de çıkıştır, bu konuma, biçime dairdir, ama bizim katı, sıvı gibi ifadelerimiz YAPIYA dairdir, hem karıştırılmamalı, hem de çeşitli iddialarda bulunurken taban/temel/zeminler de karıştırılmamalı diye düşünüyorum- örneği konumuzla ilgili olarak dışlanmaması gereken moleküler yapı gibi).
Üstelik genel bir kanıya dair, atoma yüksek basınç uygulamak, seçici bir davranıştır. (özel durumdan genel sonuç çıkartma safsatası)
Sonuç itibariyle hal-durumlar arasında Çin seddi yoktur, ve aslında her hal durum, belirli oranda bir başka hal durumun özelliğini, davranışını sergilediği gibi(ki içkinlik diyoruz), dömüşüm-geçiş süreçlerinde bu daha belirgin olarak gözlemlenebilir zira tanılayanı belli dir,"e-göre"..
Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White ------ Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------ Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Konu spartacus tarafından (10-04-2019 Saat 04:17 ) değiştirilmiştir.
|