Aleph´isimli üyeden Alıntı
Yalnız insanların bu iki ana yoldan birini seçerken bunu hangi saiklerle yaptıkları konusunda sizin fikrinizi yine de duymak isterim.
|
İnsanlar seçim yapmadan önce felsefeye başlıyorlar. Hani 5-6 yaşlarında başlayan sorular var ya. İşte o anda felsefeye ilk adımı atıyorlar. Bu ne? uzaklık ne demek? Şu ne demek? O neden öyle? vb... İnsanların felsefeye adım attıklarında hangi yolun
müptelası olacaklarını ise ne yazık ki ebeveynler belirliyor, ebeveynlerinkini ise iktidarlar, hakim siyaset ve ideolojiler. Bu böyle bir zincir oluşturuyor... Uzun zamandan beridir hakim olan teoloji. Teoloji ise idealizme izin verirken, materyalizmi yasakladı. Zaten bilimide yasakladı, geride Kiliselerde üretilen idealizm kaldı.
O nedenlerle günümüzde çoğumuz kendiliğinden bir teolojik, idealist-ideolojik ortamlar ve kurallar, kaideler, tanımlar, inançlar ortamına doğuyoruz... Haliyle daha 5-6 yaşlarında dumura uğratılan beyinlerimizle hayatın içinde sorgulamaya yönelsek dahi, elde olan teolojik ve idealist kavram-tanılar olduğu için uzun bir süre kişi idealist çerçevelere meylediyor. Zaten hazır inançalr gereğide, alternatif düşünme modeli konusunda kolayca fikir sahibi olamıyor...
Eğer insanlara teoloji, idealizm kadar materyalizmi alma serbstliği tanınsaydı ve ebeveynler çocuklarına hem hakim ideolojiden kaynaklı hem de gelenek diye gelen, ama özünde bağnaz miras ve alışkanlıkalrını aşılamasa, şırınga olmasaydı, işte o koşulda objektif bir analiz yapma şansımız olurdu... Şu koşulda ise yok, hakim olan teoloji ve onun da arka planı idealizmdir, kısaca ideaya(fikre "
önce söz vardı!") dayalı evren, hayat ve dünya görüşü.
Aleph´isimli üyeden Alıntı
Ben zihin yapısı ve mizacın önemli olduğunu düşünüyorum. Rasyonel düşünme eğilimli insanlar materyalist olurken, mistik yanı ağır basanlar idealist oluyor. Benim gözlemim bu. Bilmem siz ne düşünürsünüz? Bu soru, sanıyorum "neden bazı insanlar inanıyorken bazıları inanmıyor" sorusuyla eşdeğer bir soru.
|
Mizactan ziyade bilinç faktörünün önemli olduğunu düşünüyorum. İdealizm ise zaten yukarıda değindiğim kaba ama önemli sebeplerden dolayı zaten kendiliğinden geliyor, insanalrın ikisi arasında tercih yapabilmesi için ne yazık ki kendiliğinden ve hazır gelen kalıp ve şablonların dışına çıkıp kıyas yapabilme olanağına sahip olması gerekiyor. Bunun içinde bilgi olmadan fikir de olmuyor, tabi seçimde. Birde zorunlu olarak formel mantığa dayalı bir mantığımız var(kendi ve ötekinin farkındalığı -> benlik -> öznel), bu da idealizmi kendiliğinden kabul edilesi bir potaya çekiyor...
Bilime yönelmiş insanlar, idealizmden de, metafizikten de(külliyen) uzaklaşır. Lakin yeterli temeli olmayanlar günümüz
sözdebilim dediğimiz ama bilimden çok daha fazla yer tutan bir çok kir nedeniyle ve dahi alışılagelmiş şablonlar ve kişilerin teolojik, idealist şartlılıklarına yabancı gelmeyen(şartlandıkları için, NE DUYMAK İSTİYORLARSA, onu söyleyen - iksir) söylem-argümanlar nedenyle, birde bilim'in sade, cezbedici ve edebiyatvari dilden uzak olması gibi sebeplerle, öteki daha çekici, cezbedici geliyor. Bir diğeride SAVUNMA psikolojisidir, insan şartlandığı şeylerin aksini duymak istemez, duyarsa da ya burun kıvırır ya da karşı çıkar(neden karşı çıktığına dair ise aslında fikri bile yoktur)...
Zeka herkeste var, ama şu derece de, ama bu derecede, zihin, akıl herkeste var, aslında tercihlerimizde belirleyici olanın bilinç olduğunu düşünüyorum ve aklın da bilinç bankasında (zihin, dağarcık) elde olanlara göre hareket etme yetisi kazandığını...
Materyalizm özneyi ret etmez, zaten bilgi özne-nesne ilişkisinin ürünüdür(yorumlanmış veri üründür), idealizmden ekstra farkı, materyalizm nesnel ve öznel dünyayı kabul eder, idealizm ise nesnel dünyayı ret eder, lakin materyalizmde konular ve açı, neye görelik(öznel, nesnel) disipline edilir.
Örneğin bir insanın hangi rengi sevdiği görecelidir, bu özneldir, ama sıvıların akışkanlığı öznel değil nesneldir. Gerçeklik sorunsalı kimin hangi rengi sevdiğinin çerçevesinde ele alınamaz çünkü bu rölatiftir(göreceli, öznel, kişiye göre), sıvının akışkanlığı ise kişiye(özneye) göre değil, ilgili nesnenin hareketine ve yine
nesnel koşula göredir... Bir kimsenin kırmızıyı sevmesi, kırmızıya gerçeklik vasfı vermez, lakin biz o kişinin o rengi sevdiğinin bilgisini edinmiş oluruz, buda bilgidir ve her insan hem kendisi ve başkasının öznesi hemde nesnesidir.. Kısaca materyalizm bir kişinin neyi sevdiğinin ya da düşündüğüne dair bilgi edinmekle, düşündüğü şeyin ney
e dair, ney
e göre olduğu çerçevesini ayrı ele alır. Birisi kişiy
e dair bilgidir, öteki görüşün
e ve nesnesin
e dair...