Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Konu-dışı

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 30-05-2007, 23:18
commandante commandante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Nov 2006
Mesajlar: 305
commandante - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart yarın artık bugündür

Köktendinci terör ve tedhiş hareketlerini arkalarında bıraktıklarıyla değil, henüz yaşamadıklarımızla, geleceğe dönük olarak değerlendirmek gerçekçi bir yaklaşım olur. Çünkü Türkiye'de altyapısı olabildiğince geniş olan bu terör hareketinin kaynaklarının kurutulması anlamında hiçbir şey yapılmamaktadır. Ne demek istiyoruz? Yaşanan sorunun temelinde Türkiye'nin eğitimsiz, fakir ve istismara açık bıraktığı büyük kitleler var.Yani mukaddes dinimiz İslam"ı siyasetlerine, ticaretlerine,yolsuzluklarına ve halkın yoksulluğuna araç kılanları kastediyorum. Bunca yolsuzluk ve yarattığı yoksulluktan kurtulmak için bir yol yokmuşçasına gösteren siyasal İslam, dine sığınan yoksul kitleleri Allah istismarı yaparak tekrar ve bıkmadan yeniden soymakta, hatta onları İslami teröre araç olarak kullanmakta. Bununla kastım işgal altındaki topraklarda emperyalizme ve Siyonizme karşı direnen Araplar değil.Onlar tarihlerine şanlı bir direniş sayfası açıyorlar. Bundan kastım Türkiye'de ve diğer İslam topraklarında siyasal İslam yoluyla kendileri yolsuzluklarla semirirken, halklarını yoksulluğa ve cahilliğe iten, faşizmlerini ayakta tutmaya çalışanlardır.

Biz Türkler unutkanızdır. Yakın tarihi , uzak tarihi , tarihi unuturuz. Çünkü bunun için yıllardır iç ve dış propaganda kaynaklarını kullandılar. Hainleri sever, yurtseverleri döver olduk.

Düşünün aynı görüşte olan ama şiddeti reddeden arkadaşlarını, Allah'ın partisi diye tanıttıkları bir örgüt içinde,sorguladılar. İnsanları çırılçıplak soyup, işkencede konuşturdular. Sonra tek tek boğarak öldürdüler. Satırlarla parçaladılar. Bunu da Allah adına yaptıklarını söylediler. Bu vahşetin, istismarın Allah adına yapılıyor olması bile başlı başına dehşet verici bir olay değil mi?İslami terör olur muymuş? Olmaz mı? Bal gibi oluyor işte.

Kaçırılan 11 İslamcı Kürt işadamının öldürülmesi kararını bizzat Hizbullah'ın kurucu başkanı olan Hüseyin Velioğlu verdi. Onları boğdurtan da, parçalatan da Velioğlu. Fetvalar ondan çıktı. Uzaktayken konuşulanlar kasede alınıp yollanıyor, o da karar veriyor: Boğun, parçalayın, gömün. Bunları Beykoz'daki operasyonda ele geçirilen askeri sorumlu Cemal Tutal ile İstanbul sorumlusu Edip Gümüş anlattı.Bunlar Kürt-İslam vahşetini yaratan teröristler. Hizbullah'ın İstanbul'un göbeğinde oluşturduğu ölüm tarlaları ortaya çıktı. Türkiye'nin daha pek çok yerlerinde buna benzer ölüm tarlaları ortaya çıktı.

Terörü yoksulluk besliyor
Bugün bunları unuttuk mu? İktidar partisinin siyasal İslam kimliği nedeniyle bunlarla hesaplaşamadık. Bu yüzden olayın çözümüne yönelik hiçbir şey yapılmıyor diyorum. Bu cehaletle, açlıkla mücadele edilmedi. Terörü besleyen en önemli kaynak olan yoksulluk yeni ve daha vahşi adamlarını sürecek ortaya. Türkiye Hizbullah dahil köktendinci terör örgütleriyle 1960'lardan sonra gelişen siyasal İslami akımların yükselişiyle tanıştı. Akıncılar ve diğer örgütlerde yetişen gençler daha sonra Hizbullah kadrolarını oluşturdular. İran'daki İslam devrimi ve sonrasında Türkiye'de yaşanan PKK terörü köktendinci terör örgütlerinin gelişimini sağladı.

İran destekli terör örgütleri, Türkiye'de radikal İslam anlayışı açısından önemli bir potansiyel oluşturdu. İran'ın devrim ihracı uygulamasının temel unsuru olan Hizbullah yapılanması, bu konuda ön plana çıkmaktadır. Türkiye, İran rejim muhaliflerinin sığındığı ülkelerden biri ve İran'ın siyasi ve askeri hasmı olması yüzünden, bu ülkeden beslenen radikal İslam taraftarı örgütlerin açık hedefi konumundadır. İran bu anlamda Türkiye'de istediğini gerçekleştirebilecek altyapıyı örgütler aracılığıyla kurmuştur. Türkiye'de bazı camilerin imamlarının atamaları İran'dan yapılmaktadır. İran kaynaklı bazı tarikatlar bu altyapıların oluşmasında etkin rol oynamaktadır. Ayrıca kaçakçılık sektöründe İranlıların etkinliği çok artmıştır. Bu da radikal İslami örgütlerin serpilmesinde etken olmaktadır. Hizbullah; Allah'ın askerleri, onların oluşturduğu partisi demektir. İslam devletini gerçekleştirme yolundaki tüm çaba ve faaliyetleri içerir. Böylece adam kaçırmak, öldürmek, bombalamak, intihar komandoları oluşturmak türü eylemlerin tümü İslamiyet'e uygun ve meşru bir hale getirilmektedir. Kum kentinde Ayetullah Mahmut Gaffari tarafından kurulan Hizbullah, ruh gibi her yerde olan, ama hiçbir yerde olmayan gizli bir örgüt olarak tarif ediliyordu. 1979'da Humeyni'nin desteğini alan örgüt, daha geniş örgütlenme olanağına kavuştu.
Hizbullah'i örgütler birbirlerinden bağımsız olarak yapılanır ve faaliyetlerini yürütür. Başka ülkelerde Hizbullah ajanlarınca belirlenen eyleme eğilimli kişiler İran'a getirilir, burada belli merkezlerde dini ve askeri eğitimden geçirildikten sonra ülkelerine gönderilir. 1986 yılında 30'dan fazla ülkeden gelen 17 bin kadar öğrenci bu eğitimden geçmiştir. Türkiye'den de önemli bir terörist kadro bu eğitimi aldı. Bu eğitimi alanlar Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Muammer Aksoy cinayetlerinde rol aldılar. Bunların içinde toplandığı örgüt Hizbullah'ın şehir kolunu oluşturan İslami Hareket'ti. İslami Hareket'in tüm kadroları İran'da eğitim gördü. İranlı ajanlarca eğitildi. Türkiye'de İran temsilcilerinden emirler aldılar. Bunların bir kısmı, Güneydoğu'da PKK karşıtı mücadeleleri nedeniyle bir süre güvenlik güçlerinin sempatisinden de yararlandı. PKK ile mücadele eden Hizbullahçılara devletin belirli resmi kamplarda zaman zaman eğitim verdiği de ortaya çıktı. Bunlara örnek, Van'ın Gercüş ilçesi Çiçekli, Seki ve Gönüllü köylerinde bulunan kamplarda Hizbullahçıların eğitilmesidir. Hizbullah, örgüt olarak bu yüzden uzun yıllar gizlenmiştir. Ancak bölgede faili meçhul cinayetler artıp, olaylar kontrolden çıkınca, daha doğrusu kollanan teröristler İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerde ölüm makinesine dönüşünce, gerçek daha fazla gizlenememiştir. PKK terörüne karşı terör ateşiyle oynayan 'uzak görüşlü' bazı bürokratlar bunları başımıza bela ettiler. Bu huylarından vazgeçerler mi? Terörü terörle, kanı kanla bitirme alışkanlıkları, maşa kullanma istekleri sona erer ve hukuk devletinin gereklerini yapabilirler mi? Terörün bitirilmesindeki asıl karar noktalarından biri de budur. Terörü hukuksuz ve adaletsiz engelleyebilmek mümkün değildir! Ama öncelikle Türkiye'de tıkanan hukuk ve demokrasinin de önünü açmak gerekir. Ama bugünkü iktidar ile bunu yapmak mümkün değildir. Van 'da rektöre yapılanlar bunun delilidir.

Hizbullah-PKK işbirliği
Hüseyin Velioğlu, İlimciler kanadının lideriydi. İranda eğitim gördü. Takiye yaptı Güneydoğu'da güvenlik birimlerinin bazılarıyla birlikte işbirliğine gitti. Rakiplerini temizledi. Kürt-İslam tezi doğrultusunda daha sonra PKK ile birlikte PKK'ya bağlı 'Yurtsever İmamlar Birliği'nde onlarla birlikte oldu. Melle Abdullah adlı önde gelen bir imam PKK tarafından öldürülünce Hizbullah ile PKK çatışması başladı.
Hizbullah devletin bölgedeki hatalarından yararlanmayı çok iyi bilmiştir. Devlet kadroları içinde bulunan 'fahri imamlık' müessesesi Güneydoğu'da Hizbullah'a çalışmıştır. Örneğin Batman ili merkezindeki 60 camiden hemen tamamında Hizbullah'ın taraftarlarının ağırlığı bulunmaktadır. Bu camilerin büyük bir kısmında fahri imamlar görev yapmaktadır. Bu fahri imamlar vasıtasıyla da Hizbullah örgütünün eylemlerinde kullandığı 13- 15 yaşlarındaki çocuklar (İran öğretisine göre en temiz ve saf eylemci kitlesi) camilerin yanlarında bulunan ve medrese olarak adlandırılan odacıklarda eğitiliyor. Nitekim Hizbullah'a yönelik Doğu ve Güneydoğu'da yapılan soruşturmalarda bu örgütün camilerde yerleştiği ve camilerin (İran öğretisi gereği) üs olarak kullanılıp faaliyetlerin buradan yönlendirildiği saptandı. Türkiye'de tarikatler ve cemaatler, televizyonları da kullanarak bazı illeri ve bölgeleri kurtarılmış bölge yapıyorlar. Buraları yönetiyorlar. Bunlar Ankara'nın gücünü ortadan kaldıran yasal düzenlemelerle güçlendiriliyorlar. Türkiye'de siyasal İslamı kullanan partiler ve iktidar güçleri önümüzdeki yıllar için öylesine büyük bir terörü ektiler ki, bunun acılarını bir dehşet ortamında yaşayacağız.

Türk Hizbullahı
Hizbullah örgütlenmesi Türkiye'de, İran' da olduğu gibi sadece Şia kökenli bir özellik taşımamaktadır. Radikal İslami bir oluşum olarak, şeriat devleti için mücadele eden bütün unsurlar Türk Hizbullahı içinde var. Örgüt para kaynağı olarak devletin teşvik sistemini de kullanmıştır. Uğur Mumcu'nun katil zanlısı olarak aranırken, Almanya'ya kaçan ve sığınma izni alan örgüt yöneticisi Şefik Polat, devletten teşvik almış, bunun takibini ,kendisini mütedeyyin Müslüman sanan dönemin DYP'nin ileri gelenlerine yaptırmıştır. Örgüt, kurduğu şirketler aracılığıyla ihale almakta, para kazanmaktadır. Belediyeler, vakıflar örgütün temel mali ihtiyaçlarını karşılamada kullanılmaktadır. Kürt-İslam işadamları komisyon ve ihale almadaki başarılarını yolsuzluk ve yoksulluk yaratmada kullanmakta, nimetleri adeta yağmalayarak olağanüstü bir servete ulaşmaktadırlar. Bunların tamamı devlet kaynaklarının hortumlanmasıyla elde edilmektedir. İslami vakıfların yöneticilerinin cezaevlerindeki Hizbullah militanlarına para gönderdikleri de saptanmıştır.
Hizbullah ve türevi örgütler, İran'ın ilişkilerine göre Avrupalı gizli servislerin yardımlarını almaktadır. Örgüt bilgisayar ortamında çalışma yapabilecek eğitim düzeyine sahiptir.
Bugün devlet kadrolarına sızmış durumdalar. Sessiz sakin kullanılacakları günü bekliyorlar. Eskisinden daha güçlü, kanlı ve zalim olarak dönecekler.
Gizlilik örgütün birinci ilkesidir. Amaca ulaşılması için gerekirse yalan söylenir ve takiye yapılır. Örgüt için hırsızlık serbesttir. Ser verilecektir ama sır verilmeyecektir. Sır verenler öldürülür.

Sünbül de infaz edildi
Bu nedenle örgütün önemli adlarından Nesim Malki cinayetinin zanlılarından olan Mehmet Sünbül de örgüt tarafından infaz edildi. İşadamı Cavit Çağlar'dan şantajla para isterken, Hizbullah tarafından yeğeni Orhan Karaçöllü ile birlikte kaçırılan Mehmet Sünbül öldürüldü. Bunu nereden çıkartıyorum; Hüseyin Velioğlu'nun ölü ele geçirildiği evde yapılan aramalarda Sünbül'ün nüfus cüzdanı bulundu. Ayrıca bir video kasette de Sünbül'ü ölü olarak gösteren görüntüler var. Sünbül eski bir ülkücü iken, daha sonra Hizbullah saflarına geçti. Nesim Malki'nin öldürülmesi sırasında etkin görev aldı. Daha sonra İranlı bazı karaparacılarla birlikte olduğuna dair duyumlar aldım.
Konca Kuriş de aynı içerikli bir cinayetin kurbanları arasında olsa gerek. Çünkü aynı evde yapılan aramalar sırasında Kuriş'in Hizbullah tarafından kaçırıldığı kesinleşti. Kuriş de eski Hizbullahçıydı. Döndü ve canından oldu. Velioğlu, Kuriş kaçırıldıktan 35 gün sonra bir itiraf kasedi hazırlattı. Bu kasette Kuriş bir sandalyeye oturuyor ve pişmanlıklarını dile getiriyor. 'Yanıldım' diyor. 'Örgütü terk etmemeliydim' diyor. Ama bu cellatlarının elinden kurtulmasına yetmemişti. Hizbullah'ın elinde etkin bir bomba kullanma olanağı var. Hizbullah kendi köylerini, yeraltı sığınaklarını, hatta mezarlıklarını dahi oluşturdu. Kendileri dışında kimsenin girmesine izin verilmeyen köyleri bulunuyor. Bir operasyonda yakalanan Hizbullah militanı ile ilişkisi bulunan diğer örgüt elamanları 'hicret' adını verdikleri bir başka yere kaçma girişimini derhal gerçekleştirmekte ve saklanmakta... Şimdi Hizbullah için büyük bolluk zamanı.Bunlarla etkin ve gerçekçi bir mücadele verilmezse, çok yakında yeniden hortlarlar bilinsin. Bunların İslam'la bir ilgisi yok. Bunlar "Gelme gelme gelme. Gelirsen malını. Dönme dönme dönme. Dönersen canını" diye özetlenecek bir anlayışın temsilcileri.
Türkiye ya bu din istismarcısı siyaseti yok eder ve karşısındaki büyük terör ile mücadele eder, ya da bu din istismarcılarının terörü altında yok olur. Bugün yaşam biçimine akıl almaz müdahalelerde bulunulan Türk halkı, yarın bu müdahaleleri ortadan kaldıramazsa, zalimlerin kölesi olur.Eğitimden sağlığa, içkiden türbana her yerde Türk milletinin değerleri aşağılanıyor. Gelecek hayelleri yok ediliyor. Kıbrıs, Kuzey Irak, Gürcistan, Ege, Nahcıvan, Kafkasya elimizden gitti. Türkiye'nin suları, yer altı zenginlikleri elden gidiyor. Özgürlüklerimiz, bağımsızlığımız, hukukumuz, idaremiz, siyasetimiz sahipsiz . Türkiye pazarlanıyor. Bezirganlar cirit atıyor. Bezirganlar bütün kurumlarımızı ve insanlarımızı aşağılıyor. Şimdi Cumhurbaşkanlığı makamına göz diktiler. Sessizliğimizi, güçsüzlüğümüz olarak algılıyorlar. Bu zalimlere acırsak onların zulmüne ortak oluruz.Bugünden tezi yok din istismarcılarını siyasetten uzaklaştırmalı, onları sandığa gömmeli Türkiye'ye, yurttaşlığımıza sahip çıkmalıyız. Çünkü Türk milletinin altını ,üstünü karıştıranlar halkı alt kimlik ve mikro milliyetçilikle bölenlerle bir yere gidemeyeceğimiz artık ap açık ortadadır.
Yarın umuttur. Yarınımıza, çocuklarımıza sahip çıkmak için, bugünden haydi çalışmaya… Attila İlhan ustanın dediği gibi

http://www.kanalturk.com.tr/yazar.php?yazarlar_id=5

dinlerin olmadığı beyinlerin zehirlenmediği bir dünya için....


http://commandantembaran.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 30-05-2007, 23:21
commandante commandante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Nov 2006
Mesajlar: 305
commandante - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart Re: yarın artık bugündür

uzun bir copy-paste oldu ama umarım mazur görülür sayın tuncay özkan'ın beğendiğim bir yazısıdır.
saygılarımla

dinlerin olmadığı beyinlerin zehirlenmediği bir dünya için....


http://commandantembaran.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:19 .