Kayıtsız-şartsız sevgi yoktur.
Sevgi, ilkesel bir temele dayanmalıdır.
Burada söz konusu insan ve sosyo-kültürel ilişkilerse sevgi hakedilmelidir.
Mevzûnun en ironik tarafı da bizzat kendileri sevgiden nasipsiz iken "Tanrı sevgidir" geyiği üretip, sonra da akıl hastalarını, medyumları, bitkisel tedavi ile uğraşanları 'Büyücü' diye niteleyip, canlı-canlı direğe bağlayarak, yakmak sûretiyle öldürenlerin sevgiden bahsetmesidir. Bu uygulamanın, MESİH öğretisinde bir yeri ve temeli yoktur. Truva atı Hz. Pavlustan referans alırlar yakarak öldürmeyi. Gerçi Pavlus açıkça "Günahkârları yakın" demese de şu cümlesi engizisyona gerekçe teşkil etmiş olmalı.
"Bedence olmasa da ruhça aranızdayım. Bu suçu işleyeni, aranızdaymışım gibi Rabbimiz İsa'nın adıyla zaten yargılamış bulunuyorum. Ben ruhça aranızdayken Rabbimiz İsa'nın gücüyle toplandığınız zaman, bedeninin yok olması için bu adamı Şeytan'a teslim edin ki, Rab İsa'nın gününde ruhu kurtulabilsin."
Ne, tüm şiddet içeriğine karşın Tevrat'ta, ne de "savaşın-öldürün" buyruklarına rağmen Kur'anda böyle bir vahşet emri vardır. "Tanrı sevgidir" geyiğini dillerine pelesenk edenlerin kutsadıkları metinde bu hükmün bulunması gerçekten tam bir kara mizah örneğidir. Tanah'ın Yahudi tarihi hariç, önemli bir kısmını okudum. Kur'an'ı kaç defâ okuduğumu unuttum. Son zamanlarda da İncil çalışmaktayım.
Edindiğim kanâ'at şu:
İncilden, Dört Gospel dışındaki tüm metinler derhâl çıkarılmalıdır. Dört Gospelde ise snoptik İncillerde yer alıp, 'mükerrer' olan anlatılardan sâdece bir tânesi tercih edilmeli ve metinleri yazdığına inanılan kişilerin adları "derleyen" olarak alınıp, İncil tek kitap hâline getirilmelidir. Çıkarılan metinler de isteyenler için "yararlanılacak kaynak" şeklinde kütüphânelerde bulundurulabilir. Ancak; 'Mektuplar' olarak bilinen bu hezeyanlar aslâ kutsanmamalıdır.
Hayat boşluk kabul etmiyor. Yahudiler ve Müslümanlarda uyulması gereken bir şeriat var. Dindarlar biribirlerine bakarak, bu şeriate ne derecede uyulduğunu gözlemleme fırsatına sahip olabiliyor. Binaenaleyh; öyle her önüne gelen de din hakkında konuşma, ahkâm kesme fırsatı elde edemiyor. Düşünsenize bir; vakit namazlarını kılmayan, oruç tutmayan, hattâ zekat vermeyen birinin "İslâm'ın güzellikleri" konulu geyik yaptığını... Müslümanlar, böyle bir zır-zopu dinlemeyi bırakın, münâsip tarfları ile gülerler. Yahudi şeriati ise - Yanlış bilmiyorsam eğer - müslümanlarınkinden çok daha ağır.
Mevzûyu anlaşılır kılma adına bir misâl verelim. T.C. vatandaşı olarak, içinde bulunduğumuz koşullarda hepimizin ekonomiden bahsetme, toplumun nasıl 'Çağ' atlayacağı noktasında ahkâm kesme veya Futbol Milli Takımın Dünya Kupası Finâllerine katılması için neler yapmak gerektiği noktasında önerilerde bulunma hakkı vardır elbet. Ama; bu "Hak" kullanımı, ilgili konularda yeterli eğitim almış ve uzmanlaşmışsak bir anlam ifâde eder. Ötesi, zâten her gün kahvehâne köşelerinde, sosyal medyada devam eden sıradan tavırlardır. Özellikle sosyal medyada insanlar gerçeğin değil "takipçi sayısı"nın peşindedirler. E, bu da boş insanların haz duyup uğraş verdiği bir alan. Üfür, üfürebildiğin kadar. Bizdeki siyâset demagogları da câhil kitleler karşısında benzerini yapmakta.
"Sevgi pıtırcıkları"nın durumu da buna benziyor işte. Nasıl olsa uyulacak bir şeriat yok. Müslümanlarda olduğu gibi külfetli mükellefiyetler-ibâdetler yok. "Tapınma" adı altında hafrada bir kilisede gitar çalıp, Rock müzik tadında eğleniyorlar.
Meydan boş anlayacağınız.
Sevgiden, merhametten bahset; bahsedebildiğin kadar.
Salla gitsin...
Hele Tanrı'nın sevgi olduğu konulu bir konuşma yapıyorsan saatlerce konuş.
Nasıl olsa senin ne mal olduğunu ölçecek bir done yok ortada.
Bu Pavlus denen ferisi çok zeki ama; zeki olduğu kadar da zehir-zemberek biriymiş.
MESİH öğretisini öyle bir "mod"a sokmuş ki kültür Hristiyanları neye inandıklarını ne yaptıklarını biliyorsa eğer, ben hiçbir şey bilmiyorum.
Konu Vefik Sami tarafından (25-10-2017 Saat 13:23 ) değiştirilmiştir.
|