Dücane Cündioğlu'nun konuşmalarında ikl husûsa takıldım. Bunlardan birisi üstteki videoda geçiyor. Fatih Altaylı "Artık gençlerin önemli bir kısmı dinleri terk edip deizm'e kayıyor" deyince, Cündioğlu itiraz ederek; "Deizm'e bir çırpıda geçmek öyle kolay değil; çoluk-çocuğun yapabileceği bir iş değil." dedi. Ben bunu ateizm için de düşünürüm. Bir insanın ateist olması için en azından içinde yaşadığı kültürün dayattığı "din"i çok iyi bilmesi gerekir.
Neden ?
Çünki, "Allah yok" demekle ateist olunmuyor.
Bu "Var-yok" muhabbeti ile ateist olunabilseydi, din denen kurumsallaşmış yapı insanlar üzerinde bu denli etkili olamaz, yüzyıllarca etkinliğini sürdüremezdi. Tartışılan soyut-subjektif bir algı ise ve bu algı ile ortaya konan "şey"in varlığı ıspat edilemiyorsa yokluğu da ıspat edilemez.
Biri çıkar, "inanıyorum" der
Diğeri inanmaz.
Bir de sn. Cündioğlu'nun bu foruma hiç bakmadığını farkettim. Adam felsedefeden söz ediyor. Benim gibi felsefeden nasipsiz biri bile söylediklerinin % 60-70'ini anlıyor. Aslında bu foruma bir gelse de "Felsefeci" nasıl olunur ?" görse. Muhteremlerin kurduğu cümleyi çözmek için en az bir ay uğraşmak lâzım. Mâdem felsefecisin, azıcık gramer kurallarının sınırlarını zorla. Başı-kıçı belli olmayan cümleler kur ki senin ne yaman "Feylesof" olduğunu cümle-âlem görsün.
Değil mi ya ?
İkinci husus; başka bir vidoda aktarılıyor. Zannederim Hoca, ders anlatırken kameraya alınmış Orada diyor ki ['Niye Tanrı diyorsun da Allah demiyorsun ?' diye eleştiri alıyorum. 'Tanrı' dediğim zaman bunu herkesle konuşur, tartışırım. Tanrı kavramını fikren ölçer, biçer, keserim. Ama; 'Cenâb-ı Hak' dediğimde O, benim özelimdir. Kimselerle konuşmam. İsteyen olursa tebliğ ederim.]
Gerçi bu cümledeki ana fikri anladım. Kişiye özel-subjektif mevzûlar, mecbur kalınmadıkça tartışılmamalı. Çünki sonuç vermez. Mevlâna'ya "Aşk nedir ?" diye sormuşlar da "Ben ol da bil !" demiş. Bâzı hususlar vardır; muhataptan dinlediğimizde anlayabilmek için o "muhatap" gibi olmamız gerekebilir. Bu itibarla, sn. Cündioğlu'nın "Özelimdir" demesini anlayabiliyorum. Fakat; o "özel"e de "Ölçerek, kesip-biçerek" ulaşılabiliyor. Entellektüel bir inanlı, çevresindeki insanların ezberini tekrarlayarak "Allah var." demez. Ya da gerçek bir ateist, içinde bulunduğu toplumun kültürüyle bir çatışma hâlinde olduğu için, önüne gelene karşı çıkmayı "mârifet" bimez.
Entellektüel ölçekte Tanrı'nın varlığına inanmak veya reddetmek için de emek gerekir, birikim gerekir; bazen bir ömür gerekir.