Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #241  
Alt 25-06-2020, 13:34
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.493
Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yani tamam ufak bir ihtimal bırakalım.
Ölümsüzlüğe ulaşma ihtimali kadar bir şey.
Hukuk sistemindeki eşitliği de kabul etmediğimi belirtmiştim ben.
Kapitalizmin en önemli argümanlarından birisi,hukuk karşısında herkesin eşitliğidir..Bunu kabul etmediğinizi söylemeniz,sizin kapitalizme karşı olduğunuzu göstermez mi?
''Hristiyanım ama İsa'nın çarmıha gerildiğini kabul etmiyorum'' demek gibi bir şey bu..
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
2000 yıl önce filozoflar, ölümden sonra yokoluşu kabullenmezlerdi ve ruh gibi metafiziksel kavramlar üretip hayal kurarlardı.
200 yıl önceki filozoflar da fakirliği kabullenemediler ve eşitlik gibi metafiziksel kavramlara inandılar.

Platon'un ideaları gibi Marks'ın komünizmi ortaya çıktı. İkisi de özünde metafiziksel.
Demek ki insanlık hala metafizikten, hayal kurmaktan kurtulamamış.

Gerçekçi filozoflar da çıkmış elbette. Örneğin Schopenhauer. Kadınları yerin dibine vurmuş. Hayata iyimser değil kötümser yaklaşmış. Çünkü gerçekçi bir filozoftu. Gerçeğin insan için kötümser olmasının nerdeyse bir zorunluluk olduğunun farkındaydı.
Din ve ideolojiyi sadece filozoflara bağlamamak lazım..Filozoflar sadece,bugünün Türkiye'sinde reisin danışmanları gibi bir konumdalardı..Hiçbir zaman karar verici değillerdi..Bilim insanları da öyle..Bugünün Türkiye'sinde bilim kurulu üyeleri var mesela..Bu kişilere sadece söz verilir,karar verme yetkisi değil..
Kararı reis verir..''Maske takın'' der,takarız..Ya da ''Askere gidin,ölün'' der,gider ölürüz..
Tarih boyunca bu böyle olmuş.!
Alıntı ile Cevapla
  #242  
Alt 25-06-2020, 18:59
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.673

Onur Üyeliği 

Standart

Ahlaksız. Avcı-toplayıcı toplumlarda da köleliğin olduğunu söylemiştin. neolotik çağdan öncesi için yoktur, kooperatifçilik asıl ve doğal örgütlenme biçimidir... Doğal liderlik ise doğanın bir parçasıdır, toplumsal hareketin sonucudur ve orada şu ya da bu kriterle toplum belirler. Hizmete muhtaç olana hizmet etmek, yardıma ihtiyaç duyana yardımcı olmak, münferit çatışma, itişip-kakışma, birlilte hareket, ayrı hareket etme, canlıların ortak yaşam alanlrında görülebilir, bunlar örgütlü, sistematik eylemler değildir ve doğaldır(kendiliğinden). Tek satırlarla o kadar farklı ve üzerinde kitap yazılası konulara giriyorsunuz ve yargılar ouşturuyorsunuz ki, ele almak kolay olmuyor...

Öncelikle kavramları doğru kullanmak gerekir.
Mülk-mal kavramı yanlış kullanılıyor.
Efendi-köle ve ilişkisi yanlış biliniyor.
Üretim ilişkisi dendiğinde ne kastedildiği anlaşılmıyor.
Bir sistemin oluşturduğu insan karakteri ile dönüp o sistemi, sistemin oluşturduğu insan karakteri, çıkar ve davranışlarıyla savunmaya çalışmak hatadır, daha doğrusu mantıksızdır.

Teoriler, kişisel söylemlerle ele alınamazlar. Bağlı olmak ile bağımlı olmak, tercih ile mecburiyet arasında fark vardır.

Herhangi bir hayvan beslediniz mi? Örneğin bir ev kedisi ile sokak kedisi aynı karaktere sahip olur mu? Evimdeki kedi ile sokaktaki kedi arasında uçurum var diyebilirim. Sokaktaki kedi ise evdeki ne? Evdeki kedi ise sokaktaki ne? (örneğin evdeki et yemiyor, ne kadar uğraşsak da yediremedik). İnsan da öyledir, dahili olduğu sisteme göre karakter edinir, davranış, amaçlar, çıkarlar edinir.

Sokaktaki kedi, ihtiyaçlarını nasıl karşılamak zorunda? Gündelik amacı, gün boyu yiyecek kovalamaktır. Örneğin sokaktaki köpek, sokaktaki kedi ile yiyeceğini paylaşmaz iken, evdeki köpek, evdeki kedi ile aynı kapdan yiyor. Bu konuları neden konuşmak zorunda kaldık bunu da anlamıyorum. KÖTÜLÜK mutlaktır vb söylemleri, bilimsel olmadığı gibi kadercidir de. Anlam ifade etmez.

Neo-faşistlerle, neo-liberaller, yukarıda kabaca değindiğim basit gerçekleri bilmedikleri gibi, sistemlerin kendine uygun koşul, insan karakteri oluşturduğunu da bilmedikleri için, teorik konuları, aptalca kişilere endeksleyen söylemler öne sürerler, bir çok dangalak da buna inanır.
Neo-faşistlerle, neo-liberallerin hedefi aynı yere çıkmakla birlikte yol-yöntemleri farklıdır.

iyilik-kötülük lakırtısından dolayı, hangisinin galip gelceğine dair deneyler var. Bu deneylerden bir tanesi, çıplak bir kadının hareketsiz durduğu ve "her şeyi yapmakta" özgür oldukları ilan edilen kişilerin, davranışlarının gözlemlendiği deneylerdir. Bu deneylerde, iyilik olarak adlandırdıkları davranış sonunda galip gelmektedir. Kapitalist insan karakterine sahip olmalarına rağmen, kötülük yapanlar da sonunda özür dilemektedir.

Tabi kötülük bireysel eylemlerle kendisini gösteriken, iyilik örgütlü davranış sergiliyor, bunun sebebi de, sistemin verili koşullarının, insan üzerinde oluşturduğu bireycilik(üretim ilişkilerinin yapısı, herkes kendine çalışır, herkes kendisi için sahip olur mantığı ve meta fetişzmi, sokak hayvanlarıyla aynı kaderi paylaşmak, bulursan yaşarsın, bulamazsan ölürsün, bulmak için başkalarına hizmet etmek zorundasın vb) ve elbette sistemin işleyişi-karakteri, yaşam koşullarındaki yalnızlık, tek başınalık, bireyselliktir...

Neyse bu tarz, kötücülük üzerinden kapitalizm savunusu da, karşıtlığı da safsatadır. Hümanizm vb de sistem eleştirisi namına bir anlam ifade etmez. Nasıl ki arızalı veya işlevini doğru yerine getirmeyen kapı örneği vermiştim, nasıl ki orada bakılması gereken kağının sistemi, mekanzması ve teşhis ise, sistemler için de böledir. Burada şu ya da bu kişinin zengin olma isteği vb dayanak oluşturmaz, zaten sebep de değildir.

Bu sebeple Marx; "İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler."
demektedir. İnsan sıfır olarak gelir ve insanın deneyimleri, tecrübeleri, alışkanlıkları vb yetiştiği çevre-ortama göre şekillenir. Verili koşullarla biçimlenmiş bir canlının, ilgili biçiminin, koşulların temeli-sebebi olduğu savı akıl dışıdır veya safsatadır. Zira burada sebep-sonuç ilişkisi tersine çevrilmektedir. önce yer ıslandı, sonra yağmur yağdı, yer ısşanmasaydı, yağmur yağmayacaktı demek gibi.

Kedi örneği vermiştim. Yani bırakın komünal bir toplumda insan edinimleriyle, kapitalsit toplumdaki insan edinim ve karatkeri arasındaki muazzam farkı, kapitalist toplumlar arasındaki farklar dahi gözlemlenebilir. Örneğin Japonya'da yetişen bir insanla (istisnalardan söz etmiyorum), bir Afganistan'da yetişen insan aynı davranıoşları sergilemez ve aynı karakteri göstermez. İkisi de insandır, biyolojik olarak aralarında muazzam farklar yoktur, öyleyse değişen nedir? KOŞULLARDIR.

Sokaktaki kedi ve köpeğin, en temel, yaşamsal sorunu gıda olursa, ne olur? Ne kadar mahrum kalırlarsa, o kadar amaçsallaştırırlar, ne kadar mahrum kalırlarsa, çıkarları o oranda baskın olur ve bu durum davranışlarını, karakterlerini belirlemeye başlar..

Aç 100 insan, ortada bir ekmek, bu 100 insanın davranışı, çıkarları nasıl şekillenir? Aristo örneğin düşünelim;

Toprak az sayıda kişinin elinde toplanmıştı diyor. Yani bu doğanın özel mülkiyeti. Diğerleri yaşamak için doğadan yararlanmak zorunda öyle değil mi? Haliyle, doğa istimlak edilmişse ne yapabilirler? Doğaya muhtaçlar böylece buradan toprak mülkiyetini elinde tutana da muhtaç kalırlar. Toprak sahibi de toprağımda(doğayı malı ediyor) üretecek veya toplayacaksanız, ürettiğiniz ürünlerin 1/6'sı sizin, kalanı benimdir diyor, işinize gelirse. Ayrıca görüldüğü gibi, insanın gereksinimleri istismar edilmketedir. Nasıl ki dinler tarafından ölüm olgusu istismar ediliyorsa vb. Şimdi, efendi kötü, köle iyi midir? Mesele bu mudur ve böyle midir? HAYIR. Çözüm veya bilimsel analiz açısından yaklaşmamız gereken temel iyi-kötü, doğru-yanlış, subjektif -üstelik bu kelimeler muğlak, göreceli ve koşula, binbir çeşit kıstasa göre değişkendir- lafızlar üzerinden olabilir mi?

Önce sorun tespit edilmeli.
Nedir? Toprağın çok az sayıda kişi de toplanması(bu kişiler üstün veya tanrca kutsanmış değiller miras yoluyla alır-devrederler ve bir insana toprak miras kaldı diye o insan "kötü", bir insan da sırf köle diye" iyi" olarak adlandırılamaz). İnsanın yaşamak için toprağa olan ihtiyacı. Buna rağmen insan topluluklarının özgürce doğadan yararlanamaması. İnsanın üreten yani emek sarfeden bir canlı olması. Toprak mülkiyetini elinde tutan sınıfın, insanların ihtyaçlarının istismarıyla ve toprak mülkiyetiyle onların üretken emeğini sömürmesi, bu mülkiyet, ihtiyaçlar üzerinden toplumu bağımlı(!) hale getirmesi, köleleştirmesi, böylece ürettiği ürünün 1/6'sıyla yetinmek zorunda kalan milyonlara rağmen, ürünlerin %83'ünü alarak, diğerlerini yoksul, mahrum, muhtaç bırakılması(ürettikleri halde)...

Kısa olsun diye basit geçiyorum. Yukarıda sorun nedir? Teşhis neye dair olmalı, çob BASİT. Orada sorun toprağın özel mülkiyetidir.

Bu kadar basit bilimsel analiz orta yerde dururken, verili koşulda zaten kabullenmiş insanın ve kabulelndirenin davranışını öne sürmek, iyi-kötü lafızları bir anlam ifade eder mi? Ese bile, orada iyi-kötü konumlanışı dahi yine oradaki toprak mülkiyetine bağlıdır.

İnsanlar doğaya muhtaç, ama doğa istimlak edilmiş, yaşamak için üretmek-çalışmak zorunda, gereksinimelrini, istimlak edilmiş doğadan karşılamak zorunda - başka alternatifi var mı? Haliyle içine doğduğu ve bu koşul ve sistemde, kabullenmketen, kanıksamaktan başka çaresi kalmıyor. Burada efendi-köle davranışlarını örnek alıp sistem savunusu yapmak saçmadır, totoloji gibi... O insanlar kabullenmiş, verili koşulda başka çaresi yoktur, bu kabulden yola çıkarak, sistemin değişemeyeceğini ve kabullerin asla itiraza dönmeyeceğini öne sürmek, yukarıdaki basit çözümü ve teşhisi görememektir ve anlam taşımaz.

neyse, kısaca verili sisteme tabi olan insan, elbette tabi olduğu koşullara göre davranaşacak, biçimlenecektir. Oysa görüldüğü gibi temel faktör orada mülkiyetin biçimidir. Bu biçim egemen olduğu sürece, elbette bir yanda toprağa sahip olan diğer yanda mahrum olan(milyonlar) olacaktır, bu iyi-kötü, azınlık-çoğunluk, tercih meselesi de değildir, tüm bu tarz lakırtılar cehaletten, sığ bakış açısıdnan kaynaklanıyor.

Şimdi oradaki 1/6 cılar, özlemle, efendi gibi olmayı arzular, amaç edineni çıkar, yanındakinden çalarak yükselme arzusu da taşır vs tümü de sistemin doğasına uygundur, sistem böylece öğretir, lakin içlerinden ykarıda değindiğim basit sorunu teşhis edenlerde çıkar, toprak özelde hiç kismenin malı olmasaydı, bizde kimseye köle olmak zorudna kalmazdık diyen de çıkar!. Bu sistemler akıl-kurnazlıkla oluşturuldu, yine akıl ve bilimle aşılacak. kaldı ki insanalr fiili olarak ayrımı yaşamaktadır. Yaşadığı sürece de çıkar ve amaçlarında belirleyici rol oynayacak, öyle değil mi?

Üzerinde onlarca kitap okunması gereken konuları, lafla bir kaç kelimeyle sözde ters-yüz edildi mi, üstelik şöyle, böyledir derken hiç de alaksı olmayan yüklemeler yapıldı mı ne yapmalı? Everim karşıtları, özellikle meseleyi Darwin karşıtlı olarak işleyenlerin, söylemleri iler, tutar tek bir detay olmadığı halde, işte benzer safsatlardan ibaret olduğu halde, evrim hakkında gerçekte ne bilmektedirler? Darwin'i okumuşlar mı, anlamak için okuyanı çıkmış mı? Hayatında hiç Darwin okumayan, Darwin hakkında konuşuyor...

Neyse, 1/6 cıların sorunu toprak sounuydu. Mülkiyet sorunuydu. Hatta ataerk,l topluma geçiş, kadının ikinci sınıf isnan konumuna getirilmesin dahi temelinde mal-MÜLKİYET anlayışı yatar. Bu DOĞAL değildir, mülkiyetin biçimi, koşuları bu sonuçları doğurur. Önce koşullar gelir... Öyleyse, oradaki sorunun çözümü, az sayıda istimlakçıya köle olarak doğada çalışan 1/6 cıların özgürleşme meselesi de dahil, doğanın özel mülkiyetini ortadan kaldırmaktır.

HİÇ BİR ŞEY DEĞİŞMEZ DİYORSUN, bugün hayvan hakları(hukuk) savunucularının talepleri, mücadelesi, etkin olduğu koşulda bir şeyleri değiştirmiyor mu? YAŞAM ALANINDAN söz ediyorlar, insan hakları namına da bu değişimler sağlanacak. Tabi bu paragrafım dolaylıdır, aslolan sorunalrın temelini çözümlemektir.

Cahil ne demişti? etik = hukuk demişti. Meseleye hukuki açıdan bakarsak, doğa, 1/6 cıların da hakkıdır. Doğa bu yahu! Birileri insanda dahil yaşam alanalrını istimlak ederse, diğer canlılar ne yapacak? Burada hukuk şunu ifade eder, her canlının yaşama ve yaşam gereksinimlerini doğadan karşılama hakkıdır - işte hukuk...
Marx Diyor ki
Toplumun kalabalıkları ve onlar gibi düşünenler benim kitabımı okumasınlar; hem ben, ona hiç el sürmemelerini alışkanlıklarına uyarak eserimi yanlış anlamalarına yeğ tutarım.

Komünistlerin teorisi tek bir cümlede toplanabilir: Özel mülkiyetin lağvedilmesi.

Yoksulluğu azaltmadan zenginliği arttıran ve suç işleme bakımından, sayılardan daha hızlı artış gösteren bir toplumsal sistemin özünde çürümüş bir şeylerin olması gerekir.

Lüks doğal gereksinimin zıddıdır.

Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler.

Tıpkı bir dinde insanın kendi beyninin ürünü olan şeylerin yönetimine girmesi gibi, kapitalist üretimde de, insanoğlu, kendi elinden çıkma ürünler tarafından yönetilir.

Hegel bir yerde, dünya çapında tarihî öneme sahip bütün olay ve kişilerin âdeta iki kere sahneye çıktığından söz eder. Şunu eklemeyi unutur : birinci seferinde trajedi, ikincisinde ise komedi olarak.

Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterli

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #243  
Alt 25-06-2020, 21:15
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.493
Standart

Sn.spartacus;paleolitik dönemde biyolojik oluşumumuzu tamamlamışız ve bu süreçten sonra neolitik dönemde din ve devleti yaratmışız..Bizimle aynı vücudu paylaşan insanlar,bizden kabaca 50.000 yıl önce ortaya çıkmışlar..Daha öncesinde homo sapiens diye bir şey yok..Ellerimizin ya da beynimizin oluşmasının ardından sanat/bilim/inanç gibi şeyler ortaya çıkmış..Hadi 40.000 diyelim..5000 yıl önce de din/devlet oluşmuş,yani yerleşik hayata tarım devrimi ile geçilmiş diyelim..Yani,avcı toplayıcı olarak 35.000 yıl bu Dünya'da atalarımız var olmuşlar..
Eğer,avcı toplayıcı atalarımızda köleliğin olduğu söylenirse/kanıtlanırsa,o zaman yerleşik hayata geçilmesinden sonra ''özel mülkiyet'' üzerinden kapitalizm eleştirisi/sövgüsü yapan komünistler,zor durumda kalırlar..Niye?
Çünkü,özel mülkiyet olmadığı halde,köleliğin olması,komünizm fikrini tamamen ilga eder..
Alttaki kitabın yazarları materyalist komünist ruslar..
Bu kitapta Kızılderililerin bir kısmının balıkçılıkla uğraştığını ve bunun sonucunda ellerinde fazla balık biriktiğini,yani bir anlamda ''artı değer'' oluştuğunu,bu yüzden de kölelerinin olduğu söylenmekte;
https://www.kitapyurdu.com/kitap/ilk...an/114455.html
Kızılderililer avcı toplayıcı ama köleleri varmış..
Burada özel mülkiyet filan da yok..

Şu önemli..Komünizmde asıl mesele özel mülkiyet midir,artı değer midir?
Ben özel mülkiyet diye biliyorum..Siz de bu konunun üstüne basıyorsunuz zaten..Artı değer,zaten üretimle/sanayiyle/tarımla ilgili bir konu..
Burada Kızılderililerin bir şey ürettiği filan yok,sadece balık avlıyorlar,avcılar ama köleleri var..!

35.000 yıl boyunca avcı toplayıcı olan atalarımızın bir bölümünün kölelerinin olması,başka yerlerde yaşayan avcı toplayıcılarının da köleleri olacağı anlamına gelir..Bu da,homo sapiens olarak var olduğumuzdan beri,kendi türümüzü köle olarak kullandığımız anlamına gelir..

Dik yürümeye başlıyoruz,sonra ateşi buluyoruz,et yemeye başlıyoruz,ellerimizi kullanıyoruz,beynimiz gelişiyor ve bu süreçten sonra birbirimizi yemeye(yamyamlık),diğer homoları(neanderthal) yok etmeye,kızılderililer örneğinde olduğu gibi köle edinmeye başlıyoruz..Bu süreç kabaca 35.000 yıl sürüyor..Sonrasında bu altyapı üzerine,din ve devlet ortaya çıkıyor ve o süreçten itibaren de kapitalizm işlemeye başlıyor..
Yani önce birbirimizi öldürdük/yedik,sonra daha faydalı bir çözüm bulduk,birbirimizi köle olarak kullanmaya başladık,sonra tapınaklar inşa eden Sümerliler/Mısırlılar,köleleri belli bir yerde toplayıp kullanmaya başladı..Son 5000 yıldır da aynı yolda ilerliyoruz..
Alıntı ile Cevapla
  #244  
Alt 25-06-2020, 21:53
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.238
Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kapitalizmin en önemli argümanlarından birisi,hukuk karşısında herkesin eşitliğidir.
Hukuk karşısında eşitlik sağlanamaz. Hiçbir sistem bunu başaramaz. Tanrı gibi bir hakem var olsaydı ancak eşitlik sağlanabilirdi.
Bir insanı öldürmenin hukuktaki cezası nedir?
Bazen 20 yıl ceza veriliyor, bazen ömür boyu. Bazen haksız yere içerde yatanlar bile oluyor.
Hakimin ya da jürinin eksik bilgisine dayalı cezalar hepsi. Ortada bir eşitlik yok.

Kırmızı ışıkta geçmenin cezası nedir?
Herkese her durumda sabit bir ceza kesiliyor. Sanki her durum eşitmiş gibi. Halbuki her durum aynı değil. Cinayetteki gibi değerlendirilmiyor bu.

Demek istediğim her olay, her insan, her koşul biribirnden farklı oldukları için eşit değerlendirmek imkansız. Ancak eşitmiş gibi yapılabilir, öyleymiş gibi varsayılabilir. Bu varsayımdan dolayı kırmızı ışıkta geçen herkese eşit ceza kesiliyor.

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bunu kabul etmediğinizi söylemeniz,sizin kapitalizme karşı olduğunuzu göstermez mi?
Kapitalizmde yarışma olmasını seviyorum.
Azınlık-çoğunluk ayrımı olmasını seviyorum.
Ancak yarışmanın kurallarında ve azınlığın belirlenmesinde sıkıntılar görüyorum(örneğin arap prenslerinin lüks hayatı olması sıkıntılı), bu sıkıntılar nasıl düzeltilir üzerine kafa yormadım henüz. Belki doğal olarak düzeltilemezdir.
Alıntı ile Cevapla
  #245  
Alt 25-06-2020, 22:27
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.493
Standart

Sn.Yıldıztozu;eşitlik sağlanamayacağını ben söylerim ama sizin söylemeniz doğru değil
Siz mesela bir ''neoliberal'' olarak,İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi şeylerden bahsetmeniz lazım..Komünistlere karşı çıkarken,''siz eşitlikten yanasınız ama biz de eşitlik temelinde bu sistemi savunuyoruz'' demelisiniz..
Hem kapitalizmi savunuyorsunuz,hem de eşitlik bir hayal filan diyorsunuz..

Eşitsizlik veya arap prensleri gibi şeylerin önüne kapitalizm geç(e)mez..Niye?Çünkü kapitalizm,serbest piyasa üzerine inşa edilmiştir de ondan..
Kanunlar falan filan var ama her şey serbest..Kapitalizmin dediği budur..Her şeyin serbest olduğu bir ortamda,mesela teknoloji anlamında inanılmaz bir gelişim olabileceği gibi,insanlık anlamında inanılmaz kötü şeyler de olabilir..(Savaşlar ya da açlığa mahkum insanlar gibi)
Her şeyin serbest olduğu bir sistemde,kanunları da serbestçe değiştirebilirsiniz..Hakimleri/savcıları/siyasetçileri/bilim insanlarını..vb satın alabilirsiniz..Yeterince güçlüyseniz,yapamayacağınız hiçbir şey yoktur..Haliyle bu sistemde eşitsizliğin ya da arap prenslerinin olması gayet doğaldır..
Alıntı ile Cevapla
  #246  
Alt 25-06-2020, 23:35
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.238
Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hem kapitalizmi savunuyorsunuz,hem de eşitlik bir hayal filan diyorsunuz..
kapitalizmin tamamını savunduğum söylenemez.

köleliği savunuyorum.
sınıf ayrımını savunuyorum.
servet eşitsizliğini ve kaynakların çoğunun az bir insan elinde toplanmasını savunuyorum.
rekabeti savunuyorum.
eşitlik fikirlerinin her türlüsünü zırva olarak görüyorum.

savunduğum ve karşı çıktığım görüşleri birleştirdiğimde herhangi bir sistem ismine tam olarak uymuyor olabilir.
Alıntı ile Cevapla
  #247  
Alt 25-06-2020, 23:52
kendosertadam kendosertadam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 21 May 2018
Mesajlar: 215
Standart

Şahsi inancım o ki ; Komünizm Tanrı'ya başkaldırıdır.
İnsanın düşüncelerine saygı duymayan, her fırsatta insanı aşağılayan, küçümseyen ve "komünistim" diyenler tanıdım.
Eşitliği, adaleti savunan sen, komünizm ile insana nasıl değer verildiğini,adaleti,adaletin getireceği mutluluğu,huzuru sen mi bize öğreteceksin ?
Kanlı komünizm tarihi ortadayken , inatla tekrar deneyelim diyenler , aynı hatayı tekrarlayarak farklı bir sonuç almayı mı umuyorlar ?
Alıntı ile Cevapla
  #248  
Alt 26-06-2020, 10:12
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.673

Onur Üyeliği 

Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sn.spartacus;paleolitik dönemde biyolojik oluşumumuzu tamamlamışız ve bu süreçten sonra neolitik dönemde din ve devleti yaratmışız..Bizimle aynı vücudu paylaşan insanlar,bizden kabaca 50.000 yıl önce ortaya çıkmışlar..Daha öncesinde homo sapiens diye bir şey yok..Ellerimizin ya da beynimizin oluşmasının ardından sanat/bilim/inanç gibi şeyler ortaya çıkmış..Hadi 40.000 diyelim..5000 yıl önce de din/devlet oluşmuş,yani yerleşik hayata tarım devrimi ile geçilmiş diyelim..Yani,avcı toplayıcı olarak 35.000 yıl bu Dünya'da atalarımız var olmuşlar..
Eğer,avcı toplayıcı atalarımızda köleliğin olduğu söylenirse/kanıtlanırsa,o zaman yerleşik hayata geçilmesinden sonra ''özel mülkiyet'' üzerinden kapitalizm eleştirisi/sövgüsü yapan komünistler,zor durumda kalırlar..Niye?
Çünkü,özel mülkiyet olmadığı halde,köleliğin olması,komünizm fikrini tamamen ilga eder..
50.000 yıl homo sapiens sapiens için, homo sapiens için değil ve elbette 50.000 yıl az bir zaman değil.

Komünizm efendi-köle ilişkisini teorize etmez, bu noktalara genelde hep yanlış bilinen ısrarlardan dolayı veya dediğim gibi kapitalist insan modelinin subjektif düşünme tarzından geliyoruz. Komünizm esasıyla özel mülkiyetle, üretimin toplumsallığına rağmen üretim araçları üzerindeki mülkiyetin bireyselliği, emek-sermaye çelişkisiyle ilgilenir, teorinin temellerinden birisi budur. Efendi-kölelik ise, bu temellerden doğan, gelişen, yansıyan sonuçlardır

Bu demek değil ki illa üretim ilişkileri temelli kölelik olacak, münferitten söz etmiştim, ama bu sistem ve genel açısından belirleyici değildir lakin üretim ilişkileri alanında açığa çıkan kölelik, neredeyse tüm diğer kölelik biçimlerinin anasıdır.
Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Alttaki kitabın yazarları materyalist komünist ruslar..
Bu kitapta Kızılderililerin bir kısmının balıkçılıkla uğraştığını ve bunun sonucunda ellerinde fazla balık biriktiğini,yani bir anlamda ''artı değer'' oluştuğunu,bu yüzden de kölelerinin olduğu söylenmekte;
https://www.kitapyurdu.com/kitap/ilk...an/114455.html
Kızılderililer avcı toplayıcı ama köleleri varmış..
Burada özel mülkiyet filan da yok..
Oradaki hayat ilk evreler denebilir.

İlgili kitap hakkında "Bu dönemin incelenmesi, insanın kökeni, dinin doğuşu, sanatların ve bilimlerin ortaya çıkışı, sınıfların ve devletin oluşumu gibi çok önemli sorunların aydınlatılmasını sağlar."
denmektedir.

Hala tartıştığımız noktada değilsin;
1/6 cılar meselesinde, bilimsel olarak yaklaştığımızda sorunun kaynağı neydi? Oradaki özel mülkiyet idi, bu her türlü ideolojiden, inançtan, subjektif düşüncelerden bağımsız OLGUDUR, dolayısıyla analiz ve çözümlerde bu şekilde anlam kazanmalı. Öyle değil mi?

Sorun teşhis edildi mi? Edildi. Öyleyse çözüm deniyor, TEORİK olarak, doğa-toprak üzerindeki istimlaki özel mülkiyetin kaldırılmasıdır.

Kölelik, sömürü, şu bu, tüm bunalr birer sonutur ve sonuçlara olan değini, sebebin yerine konumaz, bu o sorundan açığa çıkan sonuçların dile geitirlmesidir, amaç, iyi-kötü, efendi-köle tantanası yapmak değildir. Bunalr sonuçtur, nasıl ki suyun ısınmasıyla birlikte kaynaması izah edilirken, kaynamanın sebei ısı ve ısıyla olan ilişki ise, kaynama bir sonuçtur. ısı alışverişi kesilirse, kaynama durumu da ortadan kalkar. Oradaki özel mülkiyeti -esasında özel mülk olması çelişki olan doğanın- ortadan kaldırdığınızda, buna dayalı efendi-kölelik ilişkisi de ortadan kalkar.

Ben bu şekilde yazıp, dile getiriyorum, Marx'da bu biçimde ele almıştır, Darwin'de ilgili konularında bu yönteme başvurmuştur -ki bu bilimsel yöntemdir. İşin politik yanı ise farklı bir detay, zemindir.
Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şu önemli..Komünizmde asıl mesele özel mülkiyet midir,artı değer midir?
Ben özel mülkiyet diye biliyorum..Siz de bu konunun üstüne basıyorsunuz zaten..Artı değer,zaten üretimle/sanayiyle/tarımla ilgili bir konu..
Burada Kızılderililerin bir şey ürettiği filan yok,sadece balık avlıyorlar,avcılar ama köleleri var..!
Artı-değer kapitalizmin sorunudur ve yukarıda TEORİK olarak dilegetirdiğim zemin esas alındığında, yine artı-değer sorunu dakapitalizmin teorik temelleri üzerindne açığa çıkar, yani yine sonuçtur.

Avcı toplumlarda efendi-köle ilişkisi mümkündür, ilk köleci toplumlar, kadının köleleştirilmesi, ataerkil topluma geçiş, ürteim araçları üzerindeki mülkiyetten ziyade, işgücü üzerindeki mülkiyet olarak açığa çıkmıştır. Mantıken de böyle olacaktır, örneğin koyunun evcilleştirilmesi, mülk haline getirilmesiyle, aynı mantıkla insan gücünden kişsiel çıkarlar namına faydalanma süreci iç-içedir.

İlgili sistemler akıla dayanır, yine ilgili sistemlerin aşılması ve bertaraf edilmeside akıl ve bilinle mümkün olacaktır.

Eğer kapitalizmin kölelik anlayışı, köleci sistem gibi olsaydı, ömrü çok kısa olurdu. İstenç olarak, çıkarların dayatımı olarakkapitalsitler bunu ister, ancak verili koşullarda insanın evrimi, bilinç-kültürel evirimi, bilgi birikimi buna izin vermez.


Evrim, sanıldığı gibi tek düze ve niteliğe yansımalayan bir değişim süreci değildir, her nitelik açığa çıkışı da devrimdir. Komünist biyologlar bunu iddia ettiğinden bu güne 100 yıl geçti, sıçramalı evrim teorisidir ki, bugün bu kanıtlanmıştır. Sırf bu bilim insanları materyalist ve söylemleri, yani evirmin sıçramalı durumu, kapitalizm açısından sakıncalı(!) görüldüğü için de hasır edilmeye çalışılmıştır.

Mantıken, bir niteliiğin, farklı bir nitelik haline gelmesi, sıçramadır, tüm evrimsel süreç esasında, SONUCA yansıması bakımından ARA SÜREÇTİR, nitelikler ise devrimdir.
Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
35.000 yıl boyunca avcı toplayıcı olan atalarımızın bir bölümünün kölelerinin olması,başka yerlerde yaşayan avcı toplayıcılarının da köleleri olacağı anlamına gelir..Bu da,homo sapiens olarak var olduğumuzdan beri,kendi türümüzü köle olarak kullandığımız anlamına gelir..
Hayır bu doğru bir yaklaşım değil.
İnsnaların 800'şü yıllarda müslüman yapılmış olması, tüm tarihi boyunca müslüman oldukları ve gelecekte de hep böyle kalacakları anlamına gelmez. başından beridir dediğim KÖLELİK sistemlerle ilgili bir sorundur ve bu sorunalrın temelinde üretim ilişkileri yatar. Burada münferitten söz etmiyoruz, örneğin birisi ayak fetişistidir, o ayağın sahibine köle olmayı kabul eder(kime ne?), ama bu tüm insanların ayak fetişisti olduğu anlamına nasıl gelzme ise, sistemelri varlığı koşullarında köleliğinde mutlak olacağı anlamına gelmez. İnsanı köleliğe iten veya mecbur bırakan koşulalr sorgulanmalıdır.
Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Dik yürümeye başlıyoruz,sonra ateşi buluyoruz,et yemeye başlıyoruz,ellerimizi kullanıyoruz,beynimiz gelişiyor ve bu süreçten sonra birbirimizi yemeye(yamyamlık),diğer homoları(neanderthal) yok etmeye,kızılderililer örneğinde olduğu gibi köle edinmeye başlıyoruz..Bu süreç kabaca 35.000 yıl sürüyor..Sonrasında bu altyapı üzerine,din ve devlet ortaya çıkıyor ve o süreçten itibaren de kapitalizm işlemeye başlıyor..
Yani önce birbirimizi öldürdük/yedik,sonra daha faydalı bir çözüm bulduk,birbirimizi köle olarak kullanmaya başladık,sonra tapınaklar inşa eden Sümerliler/Mısırlılar,köleleri belli bir yerde toplayıp kullanmaya başladı..Son 5000 yıldır da aynı yolda ilerliyoruz..
Hayır, dik yürümeye başlıyoruz dediğin yer insansılara değin gider. Alet, edavatkullanımı da ondan yüzbinlerce yıl eskiye gider. belki daha eskidir ancak doğa koşullarında elde edilen bulgularla bu Homo Habilis'e değin gitmektedir.

İfadelerim çok farklı temellerde oysa. Sümer, Mısır şu ya da bu, ilk köleci, yapğmacı, ganiemtçi toplumlar, dikkat ederseniz temel biçimlendiren özel mülkiyet ve karakteridir. Bu birkez oluştu mu elbette süreç de buna uygun ve sistematik olarak, üstelik bu toplumsal karakteri, insan davranışalrını dahi belireyecek biçimde ilerleyecek, mülkün korunumu üzerinden bir yığın yasa, kural, kaide oluşturulacak ve bunlar kanıksatılacaktır vs.

Örneğimde demiştim ki, sokak köpekleri, kedileriyle, evdekilerin davranışları aynı mıdır? Değildir.

Ama bir ev köpeğini sokağa atarsanız, belirli bir süre sonra o koşullara adapte olacaktır, bu adaptasyonda köpeğin koşulları yerine, davranışlarını esas almak bilimsel bir yol değildir.


Yani insanın koşullara göre biçimlenen karakterini, şu ya da buna mutlaklaştırmak, kimse alınmasın ancak dediğim gibi idealist-teist anlayışla ilgilidir.

Bu arada hümanist değilim. Nasıl ifade edilir, piyasada bir çok insan vardır ateistim der, ama köklü olarak davranışları verili koşulda edindiği tarz davranışlar ve politik tutumu da yine verili, kanıksatılmış olan yol-yöntemlere dayanır. tanrıyı ret etmekle ateist olduğunu düşünür, ancak onca yıl dolmuş ve bilinç-altına kadar işlemiş olan egemen empoze ve davranış biçimini, veri yükü, bilinci hala eskikidir, yani aldığı kalıbın dışna çıkamamaktadır, diyalogları, ilişkileri hala dinci tarz, kafir-mümin edebiyatıyladır. Şimdi kendisine devrimciyim diyen bir çok insan da, hala dini siyaset, inanç siyaseti izlemektedir, bunlar çoğunluktadır ve bu özel durum değil, olağan bir durm, süreçtir. Bunlar yaşanacak ve bu sitede yeri geldiğinde sürekli ifade etmişimdir, inanç eksenli siyasetin din olduğunu ve bu kişilerinde cahil olduğunu, bu tarz kişilerin verdiği zararın, tarifinin de zor olduğunu...

Taliban usülü bir politika anlayışı, iyi-kötü, dost-düşman edebiyatı üzerine kurulu, inanç, sembol esaslı davranışlar, verili koşuldaki edindiklerive bilinç-altlarına değin işleyen egemen siyaset, politika anlayışı, savundukları ve karşı oldukları şeyleri yeterince bilmemek, meseleyi, şablonlar ve kalıplar, kişiler üzerinden, iyi-kötü, dost-düşman kısaca müm'in-kafir edebiyatı, doğruculuk edebiyatı kısaca dinsel temeller ve dini siyasetleve verili koşullarda neredeyse her fikir ortamındaki provakatör ve zarar verici pratiğiyle, kısacası aidiyet ve bir gruba ait olmanın getirdiği tarz, bilinç temelini aşamamakla, sürü psikoloji sergilemektedirler. Bunların bu hali-durumu örnek alınarak, TEORİ ya yanlış bilinmekte ya da bunalrın oluşturduğu kötü örnekle uzak durulmaktaisakıncalı ilan edilmektedir. Bununla birlikte, sistemin ve bilhassa dini çevrelerin kara propagandalarıyla, bildiğini sananlar da yanlış bilmektedir.

Şimdi Türkiye'de atesit denince, toplumun çoğu ne anlar? Ama bu insanlar her platformda, easında hiç bilmedikleri halde, karşıtlıkta ve kara propaganda açısındna mangalda kül bırakmazlar ve politika dendiğinde bilip, anladıkları, şiddet yoluyla susturmak, kınamak(!), küçümsemek(!), aşağı görmek(!), saçmalamakta... çığır açmak... Aynı durum bizlere karşı da geçerli ve bu tarzla yetişmiş ve cahil iken, çıkıp tanrıyı ret edip,ateist olduğunu söyleyen nasıl ki aynı mantığı, tarzı sürdürürse, kapitalizme kızdığı, onu şeytan gördüğü, tüm sorunların suçlusu saydığı, KÖTÜ, düşman gördüğü için -gerkçelere bakın!- kendisine sosyalistim, devrimciyim, komünistim diyenler olur ve bu süreç yaşanır, yaşanacaktır ve bir süre çoğunluğu da temsil edecekler...

ben kapitalizme kızmıyorum, iyi-kötü demiyorum -ki iyi kötü teorik zeminle değil, ancak sonuçlar üzerinden kıyasla ilgili olur ve bir neye göreliği vardır-, doğru-yanlış çatışmasından söz etmiyorum, vicdan meselesi yapmıyorum -zira teorik temel önemli, kişileri, kurumları ortadan kaldırmak, hedef saymak, terakkici darbe anlayışının hakimiyetini ret ediyorum, yani efendiyi ortadan kaldırmak, onu kötü ilan etmek, kişisel kin, hesaplaşma değildir mesele, mesele birini efendi, diğerini köle yapan koşulları, örneğin özel mülkiyeti ortadan kaldırmaktır. Sorunların temel kaynağı aşılır, döüştürülür veya değiştirilir, özümlenirse, o sorunlara bağkı açığa çıkan sonuçlar da değişir, bilismel, komünist yaklaşımın esası bu olmalıdır, diğer türlüsü bilim dışı olduğu kadar mantıksızdır da. Elbette isyanlar, karşıt örgülenmeler, bunlar da sonuçtur ve olacaktır, ama bunlar kutsal, amaç değildir, bunlar koşulların açığa çıkarttığı kaçınılmaz sonuçlar, araçlardır.

Kısaca Ahlaksız, dolayım ve sonuçlar üzerinden, neyi öne sürersen sür, ne dersen de, ilgili koşulların ve sorunların bilimsel analizini ve ortadaki olguları bertaraf edemezsin.
Örneğin isanın köle seviciliği vardır demekle, 1/6cılar döneminde sorunun, toprağın özel mülkiyeti olduğu ve insanların bu sebeple kaçınılmaz olarak toprak sahibine köle olduğu gerçeği, bilimsel analizi değişmez. Umarım anlatabiliyorum, zira ısrrala tekrar etmeme rağmen, bilimsel, teorik yaklaşıma bir türlü ısınamıyorsunuz. (insanlığın 500.000 yıl sonra, toprağı özel mülk yapıp, bundan mahrum olanları köle yapmış olması, oradaki temel meselenin mülkiyetin karakterinde olduğu gerçeğini değiştirmez, kaldı ki, bir özel mülk ile insanlar, canlılar en tabi hakkı olan doğadan mahrum bırakılıyor ve köle yapılabiliyorsa, demek ki insanlığın evrimi, gelişimi sürecinde de, ilgili özel mülkün, yani başkalarını mahrum ederek köleleştiren mülkün, kamu mülkü haline getirilerek aşılması da mümkündür, bu bir süreçtir ve bu sorun olmasaydı böyle bir çözüm de olmazdı, bu sorun olduysa, bunun çözümü de olacaktır. İnsanın evrimi, devrimi de devam ediyor, tarihin bir yerinde özel mülkiyet bulundu ve kullanıldı ise, devam eden süreçle tarihin bir başka diliminde, yarattığı sorun da çözülür ve aşılabilir, çünkü eşyanın ve doğanın tabiatında değişim, hareket, etki-tepki birolgudur, insanın doğası sorunları kavrama ve çözme temellerine sahiptir -dünya durdukça tabi. Verili koşullarda egemen çıkarlar ne yapabilir, geciktirebilir, o noktaya varır ki, süregiderlik için, bir yığın tavizler vermek zorunda da kalır, ancak tmü de sistemin kendi doğası değil, kölelerin mücadelesinin getirdiği kazanımalrdır, birsüre sistem savunucuları kölelerin bu kazanımalrını, sistemin ne kadar güzel olduğu argümanına dönüştürür ancak o da yeterli olmaz, zira nihayete erdirme süreci çoktan başlamıştır.)

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #249  
Alt 26-06-2020, 16:24
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.734
Standart

Kapitalizm toplumun algılarıyla oynar.
Buradaki amaç, toplumun düşünme kabiliyetini, karar verme yeteneğini deforme etmek ve irade gücünü zayıflatmak.
Hal böyle olunca ateist de olsa okumuş da olsa olayları doğru okumada zorlanıyor ve duracağı yeri tespit etmede kafaları karışıyor.
Kafalar karışınca işin kolayına kaçarak ilkelliği ve kendisine empoze edilmiş karakteri baz alma durumuna düşüyor.
Bu nedenle insanlara bazı şeyleri anlatmak da anlamaları da daha güçleşiyor ve her zaman olumlu sonuç alınamıyor.
İnsanlar her şeyin doğrusunu yaşayarak anlayabilir, ancak kapitalizmin din-medya gibi uyuşturucu kaynaklarına hapsolmuş beyinlerin yaşayarak da anlaması mümkün olmayabiliyor.
Ancak olayları doğru algılamakta zorlanan kişilerin ne için zorlandıklarının bilincinde olmamız işin bir başka vahim tarafı.
Zira bahsi geçen çoğunluğun en zayıf noktalarından biri kıyaslama yapma tecrübesi kazanmanın önemini kavrayamamalarıdır.
Öyle ki, güçlü senin ailene tecavüz edecek, sen güçlünün altında ezileceksin ama kendi aileni değil de güçlüyü savunacak celladına kelleni hak göreceksin.
Böylesi bir anlayışa kadar gelmiş, böylesi bir narkoz yemiş insanlara "bu senin celladın" demenin hiç bir anlamı olmayacaktır.
Zira komünizmi anlamak herkesin harcı değildir, bunun için her şeyden önce onu anlayacak karaktere sahip olmak gerekiyor.
Alıntı ile Cevapla
  #250  
Alt 26-06-2020, 23:04
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.493
Standart

Sevgili spartacus;itiraz ettiğim nokta şurası..Özel mülkiyeti kaldırmanız çok çok zor..
Bunu paleolitik dönemi baz alarak söylüyorum..Benim takıldığım,önem verdiğim mesele bu dönem..Bu dönemi öğrenmeden/anlamadan,sonraki neolitik dönemi ve sonrasında yaşananları analiz edemezsiniz..Çünkü bizim tarihimizin büyük bölümü,bu döneme aittir..
5000 yıldır bir yerde sabit bir şekilde yaşayan insanlar,35000 yıl boyunca avcı toplayıcı birer göçmen olarak yaşamışlar..Bu bakımdan avcı toplayıcıları bilmek lazım..
Bu insanların çok acımasız birer katil/kasap olduklarını,kölelerinin olduklarını okuyoruz..

Bir yerde kölelerin olduğunun söylenmesi,başka yerlerde de olacağı anlamına gelir..Mesela Sümer ve Mısır'da hemen hemen aynı anlarda din ve devlet yaratılmış..Birbirlerinden bağımsız/habersiz olarak..Bu bağlamda köle meselesini düşünmek lazım..

Özel mülkiyet dediğiniz şey,bir anda mezopotamyada yaşayan Sümer'li din adamları patesiler veya Sümer kralları tarafından icat edilmiş bir şey olamaz..Muhakkak bunun bir geçmişi olmalı ki,Sümer'deki insanlar,bu geçmiş üzerine yeni düzeni/sistemi kurabilsinler..

Avcı toplayıcı atalarımız katilmiş,Sümer'liler de sürekli savaşmışlar..
Avcı toplayıcı atalarımızın köleleri varmış,Sümerlilerin de köleleri var..
Avcı toplayıcı atalarımız bir şeylere inanmışlar,Sümerliler de bu inançları sistematik hale getirerek dini icat etmişler..

Yani,kapitalizmin temellerini avcı toplayıcılar atmışlar..35000 yıl boyunca bu temeller inşa edilmiş..
Avcı toplayıcı atalarımız eşyalarını/topraklarını/hayvanlarını sahipleniyorlar mıydı?Mesele bu..
Sahiplendikleri söyleniyor ki,bu çok önemli..!

Yani homo sapiens,var olduğundan beri,Sümer'e kadar,yani 35000 yıl boyunca,komünistlerin bahsettiği özel mülkiyetin farklı şekillerini benimsemiş..
Bu topraklar benim,bu topraklardaki hayvanlar benim,bu balta benim gibi..

Koşullar diyorsunuz değil mi?
Koşullar,homo sapiens var olduğundan beri hep değişmiş ama homo sapiensin ''benim bu'' söylemi hep aynı kalmış..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:38 .