Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 20-07-2008, 19:21
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart Tanrı: Başarısız Hipotez

[Yazının orijinali Bilim-Felsefe-Din blogumda Tanrı: Başarısız Hipotez başlığıyla yayımlanmıştır.]


Tanrı: Başarısız Hipotez

Fizik ve astronomi profesörü Victor J. Stenger'ın God: The Failed Hypothesis aldı kitabı tanrının varlığı konusunda yazılmış ve bu konuyu bilimsel açıdan inceleyen en başarılı kitaplardan biridir. Tanrının varlığına inanın ya da inanmayan, aklınızda sorular, şüpheler olsun ya da olmasın, bu kitabı okumanızı ve bilimin bu konuda neler söylediğini, bilimsel delillerin neyi gösterdiğini, neye işaret ettiğini, hangi argümanları desteklediğini bir fizik ve astronomi profesörünün kaleminden okumanızı tavsiye ederim. Kitabı internette e-kitap olarak bulmanız mümkün. Mesela buradan kitabı indirebilirsiniz. Ama benim tavsiyem kitaba biraz göz atmanız ve eğer beğenirseniz, olanağınız da varsa kitabı Amazon'dan sipariş etmenizdir.

Aslında bu kitabı Stenger'ın 2003 yılında yayımlanan ve Türkçe'ye Bilim Tanrı'yı Buldu mu? adıyka çevrilmiş olan Has Science Found God? adlı kitabının devamı, bir adım ileri taşınmış hali olarak görmek mümkün. Her ne kadar çevirisini beğenmemiş olsam da bu kitabı da edinip okumanızın faydalı ve oldukça bilgilendirici olacağını düşünüyorum.

Richard Dawkins'in Tanrı Yanılgısı'nın başına gelenleri gördükten sonra hangi yayımcı kitabevi bu işe girişmek ister bilmiyorum ama God: The Failed Hypothesis Türkçe'ye Tanrı: Başarısız Hipotez olarak, konuya hakim ve yaptığı işin hakkını verecek biri tarafından çevrilirse çok güzel olurdu. Ama ben bunu beklemeden kitaptan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında paylaşmak istediğim o kadar çok bölüm var ki onun için bunları parça parça aktaracağım. Bugün yazımda Mümkün Olan ve Olmayan Tanrılar (Possible and Impossible Gods) başlıklı 9. bölümde Stenger'ın sunduğu Tanrı hipotezine destek sağlayacak varsayımsal gözlemleri sizlerle paylaşacağım. Yapacağım şeyin tam bir çeviri olmadığını, anlatılmak istenen şeyi en uygun Türkçe ile ve net ifadelerle anlatmaya çalışacağımı en baştan belirtmek isterim. Birkaç yerde de açıklama amaçlı olarak köşeli parantez içinde ve italikli font ile kendi açıklamamı ekledim.

Tanrı Hipotezine Destek Sağlayacak Varsayımsal (Hipotetik) Gözlemler
  1. Tamamen doğal süreçlerin evreni oluşturmak için yetersiz olduğu kanıtlanabilirdi. Mesela evrenin ölçülen kütle yoğunluğu, evrenin tam da sıfır enerji (bunun hiçliğin enerjisi olduğunu varsayıyoruz) konumundan başlaması için gerekli olan değerde çıkmayabilirdi. Bu, evrenin oluşması için enerji korunumunun ihlal edilmesinin yani bir mucizenin gerekli olduğu anlamına gelirdi.
  2. Tamamen doğal süreçlerin evrendeki düzeni oluşturmak için yetersiz olduğu kanıtlanabilirdi. Mesela evrenin genişlemediğini ve bir gök kubbe (İncil'de ifade edildiği gibi) olduğunu düşünün. Termodinamiğin 2. kanunu evrenin geçmişte hep olabilecek maksimum değerinden daha düşük entropiye sahip olmasını gerektirecekti. Bu durumda eğer evrenin bir başlangıcı varsa, bu başlangıç dışardan empoze edilmiş bir düzen olmalıydı. Evrenin başlangıcı olmasa bile yani geçmişte sonuza kadar gidiyor olsa bile yine de devamlı artan düzenin kaynağını açıklamamız gerekirdi. [Burada kullanılan "firmanent" kelimesi Kuran'daki "sema" yani gök ile aynı anlamdadır.]
  3. Tamamen doğal süreçlerin Dünya'nın kompleks yapısını oluşturmak için yetersiz olduğu kanıtlanabilirdi. Mesela Dünya'nın yaşının evrim için çok kısa olduğu ortaya çıkabilirdi. Basit şüreçlerin kompleks yapılar oluşturamayabilirdi.
  4. Evrimi yanlışlayan kanıtlar bulunabilirdi. Fosiller evrimle izah edilemeyecek şekilde tarihsel sıralanıştan yoksun olabilirdi. Canlıların tamamı aynı genetik şemaya dayanmayabilirdi. Geçiş türleri gözlemlenmeyebilirdi.
  5. İnsan hafızası ve düşünceleri bilinen fiziksel süreçlerle mantıklı bir şekilde açıklanamayan deliller sunabilirdi. Bilim zihnin fiziksel olarak mantıklı bir şekilde açıklanamayan sıradışı güçlerinin varlığını belirleyebilirdi. Bilim sonraki yaşamla ilgili tatmin edici deliller ortaya çıkarabilirdi. Mesela öldüğü kesinleşmiş birinin bilmesi mümkün olmayan ve daha sonradan doğruluğu ortaya çıkan bazı bilgilerle birlikte yaşama dönebilirdi. [Bunun teolojik bir temeli olup olmaması önemli değil. Bunlar olabilecek ve olduğu takdirde Tanrı hipotezine destek sağlayacak şeylerdir.]
  6. Vahiy ile elde edilen bilgilerin doğrulanmasıyla fiziksel olmayan bir haberleşme kanalının varlığı deneysel olarak onaylanmış olurdu. Mesela bir insan Tanrı'dan aldığı vahiy ile Dünya'nın sonunun tam tarihi öğrenebilir ve daha sonra bu olay gerçekleşebilir. [Burada anlatılmak istenen şey normal olarak sahip olunması mümkün olmayan bilgilerin vahiy ile elde edilmesinin Tanrı hipotezine destek sağlayacağıdır.]
  7. Dini metinlerdeki mucizevi olayların ve anlatılan hikayelerin doğruluğunu gösteren fiziksel ve tarihsel deliller elde edilebilirdi.
  8. Boşluğun mutlak olarak dengeli (stabil) olduğu ve böylece hiçbir şeyden ziyade birşeylerin varolması için bazı aksiyonların olması gerektiği ortaya çıkabilirdi.
  9. Evrenin insan yaşamı için çok uygun olduğu ve böylece insan yaşamı temel alınarak yaratılmış olması gerektiği sonucuna varılabilirdi. İnsanlar kıtalar arasında dolaşır gibi gezegenler arasında dolaşabiliyor ve diğer tüm gezegenlerde yaşam desteği için birşeye ihtiyaç duymaksınız yaşayabiliyor olabilirdi.
  10. Doğa olayları nötral matematiksel kanunlardan ziyade bazı ahlaki kurallara uyuyor olabilirdi. Mesela yıldırımlar genelde kötü, ahlaksız insanları çarpıyor; kötü davranışlar sergileyen insanlar daha sık hasta oluyor; rahibeler uçak kazalarından sağ kurtuluyor olabilirdi.
  11. İnananlar inanmayanlara göre daha yüksek ahlakı değerlere ve bazı diğer ölçülebilir üstün değerlere sahip olabilirdi. Mesela hapisler ateistlerle doluyken inananlar mutlu, refah içinde sevgi dolu aileleriyle yaşıyor olabilirdi.
Ama bunların hiçbiri olmadı. Tanrı hipotezi elimizdeki verilerle onaylanmadı. Aslında bu hipotez eldeki verilerle güçlü bir şekilde çelişmektedir. (Victor J. Stenger, God: The Failed Hypothesis, s. 231-233)
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 20-07-2008, 20:16
ziggurat ziggurat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 26 Jul 2006
Mesajlar: 187
Standart

Sevgili Da Vinci umarim bu kitabin Türkce cevirisi olur da okuruz.Yine de bu kadarcik calismanizi bizlerle paylastiginiz icin tesekkürler.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 20-07-2008, 20:52
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart

İlerde kitabın diğer bölümlerini de paylaşacağım. Bu konuların incelendiği en sağlam kitap bana göre bu.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 20-07-2008, 21:18
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

Aslinda hepimizin (ateistlerin) dusundugu seyler, daha cok ilaveler yapilabilir: tanri hipotezini akil disi buldugumuz icin bize mantikli geliyor yazar, acaba imanlilarda en ufak bir suphe uyandirabilir mi merak ediyorum.

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 20-07-2008, 22:12
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

Aslinda hepimizin (ateistlerin) dusundugu seyler, daha cok ilaveler yapilabilir: tanri hipotezini akil disi buldugumuz icin bize mantikli geliyor yazar, acaba imanlilarda en ufak bir suphe uyandirabilir mi merak ediyorum.
Ben de uyandırmadığına göre dindarlarda hiç uyandırmaz sevgili Vartor.
Örneğin prof. Cemal Köfteci'ye göre "Son 2 madde'yi Tanrının olmadığına kanıt olarak yazabilen birinin önceki maddeleri de ciddiye alınmayacak niteliktedir."
Bazı maddeler de bilimin kanıtladığı değil, yazarın kendi görüşleridir.
Ayrıca sadece dinlerin tanrısını ele almış, ona göre maddeler oluşturmuştur.
Sonuçta başarısız Tanrı hipotezine karşın başarısız bir Tanrısızlık hipotezinden de bahsedilebilir. Daha bilinmeyen, ulaşılamayan, doğruluğu kanıtlanamayan çok şey var. Örneğin evrim teorisini anlayabiliyor, algılayabiliyor ama bunun yanında bir başka gezegenden dünyaya taşınma olasılığını da gözardı edemiyorum.
Bir başka gezegende yaşamın nasıl oluştuğu ve öncesine, başlangıca ulaşamamış olmak agnostik kalmamıza etken teşkil ediyor.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 20-07-2008, 22:23
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart

pante´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben de uyandırmadığına göre dindarlarda hiç uyandırmaz sevgili Vartor.
Örneğin prof. Cemal Köfteci'ye göre "Son 2 madde'yi Tanrının olmadığına kanıt olarak yazabilen birinin önceki maddeleri de ciddiye alınmayacak niteliktedir."
Sanırım bir yanlış anlama var. Bu maddeler Tanrı'nın olmadığını kanıtlamak için değil eğer bunlar olsaydı Tanrı hipotezi için destekleyici deliller olurlardı diye sıralanmış durumda.
pante´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayrıca sadece dinlerin tanrısını ele almış, ona göre maddeler oluşturmuştur.
Sonuçta başarısız Tanrı hipotezine karşın başarısız bir Tanrısızlık hipotezinden de bahsedilebilir. Daha bilinmeyen, ulaşılamayan, doğruluğu kanıtlanamayan çok şey var.
Hiçbir şey yapmayan, evrende hiçbir şekilde yapıkları belirlenemeyecek bir tanrıdan bahsetmiyor Victor Stenger. Zaten böyle bir tanrının olmayan bir tanrıdan farkı yoktur diyor onu zaten devre dışı bırakıyor. Yaptıklarının evrende belirlenebileceği Tanrı hipotezlerini ele alıyor. Zaten diğerleri hipotez bile olamıyor. Bu kitap adı üstünde Tanrı hipotezini ele alıyor. Hiçbir şey yapmayan bir tanrıya ait bir hipotez olamayacağı için onlar devre dışı kalmış oluyor.

Tekrar belirteyim bu maddeler tanrısızlık hipotezi falan değildir. Tanrı hipotezinin ne kadar delilden yoksun olduğunu göstermeye yöneliktir.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 05-08-2008, 22:16
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart

[Yazının orijinali Bilim-Felsefe-Din blogumda Maddenin Oluşumu başlığıyla yayımlanmıştır.]

Tanrı: Başarısız Hipotez başlıklı yazımda Victor J. Stenger'ın yazımla aynı adı taşıyan kitabından, tanrı hipotezine deste sağlayabilecek hipotetik (varsayımsal) gözlemleri aktarmıştım. Bu hipotetik gözlemlerin aslında Stenger'ın ifade ettiği gibi değil de tanrı hipotezine destek sağlayacak şekilde sonuçlandığını iddia edenler olabilir diye düşünerek bu konularda kitabın diğer bölümlerinde yer alan açıklamalara değinmeye karar verdim. Bugün hipotetik gözlemlerden bir numaralıyı ele alacağım. İlk olarak hipotetik gözlemi hatırlayalım:


Bunu okuyunca bazılarının aklı karışmış olabilir. "Büyük patlamadan (Big Bang) önce kütle ve enerji yoktu ama şimdi var. Yani kütle ve enerji korunumu yasası en azından bir kere ihlâl edilmiş olmalı." diye düşünenler olmuştur. Bu yazıda Victor Stenger'ın bu konuyla ilgili açıklamalarını sizlere aktaracağım. Kitabın Cosmic Evidence başlıklı 4. bölümündeki Creating Matter başlıklı alt bölümün ilgili gördüğüm kısımlarını en anlaşılır şekilde aktarmaya çalışacağım. Geçen sefer yaptığım uyarıyı tekrar yapayım: Yapacağım şey tam bir çeviri değildir. Anlatılmak istenen şeyi en uygun Türkçeyle ve net ifadelerle anlatmaya çalışacağım. Bu arada başlamadan şunu da belirteyim. Yazıda geçen "mucize" kelimesi Richard Swinburne'ün The Existence of God kitabında tanımladığı şekilde yani fizik kanunlarındaki tekrarlanmayan askıya alınmalar olarak kullanılmıştır. Yani fizik kanunlarının tanımladığının aksine olan olaylar mucize olarak kabul edilmiştir:

Maddenin Oluşumu

20. yüzyılın başlarına kadar, evrenin oluşumu için bir veya daha fazla mucizenin gerekli olduğuna dair güçlü bulgular vardı. Şu anda evrende büyük miktarda madde bulunuyor ve madde, kütle diye tanımladığımız fiziksel büyüklükle karakterize ediliyor. 20. yüzyıldan önce maddenin ne yaratılabileceği ne de yok edilebileceğine sadece bir türden başka bir türe dönüştürülebileceğine inanlıyordu. Bu nedenle maddenin varlığı, yaratılış anında bir kereliğine maddenin korunumu yasasının ihlâlini gerektirdiği düşüncesiyle bir mucize olarak görülüyordu.

Fakat Albert Einstein, 1905'te yayımladığı özel görelilik teorisiyle maddenin enerjiden yaratılabileceğini ve enerjiye dönüşerek yok olabileceğini gösterdi. Bilimcilerin "Einstein'ın ünlü eşitliği" dedikleri E=mc², bir cismin kütlesi m ile eşdeğer durağan hal enerjisi E'yi ilişkilendirir. Buradaki c ise evrensel bir sabit olan ışığın vakumdaki hızıdır. Bu eşitliğe göre durağan haldeki bir cisim enerji taşımaya devam eder.

Bir cisim hareket ettiğinde kinetik enerji denilen ek bir enerji taşır. Kimyasal ve nükleer etkileşimlerde kinetik enerji durağan hal enerjisine dönüştürülebilir ki bu kütle üretmeye eşdeğerdir. Aynı zamanda bunun tersi de gerçekleşir; kütle veya durağan hal enerjisi kinetik enerjiye dönüştürülebilir. Bu şekilde, kimyasal ve nükleer etkileşimler kinetik enerji oluşturabilir ve bu enerji daha sonra motorları çalıştırmakta veya birşeyleri havaya uçurmakta kullanılabilir.

Yani, evrende kütlenin varlığı hiçbir fizik kanununu ihlâl etmez. Kütle enerjiden gelebilir. Ama o zaman enerji nereden geldi? Aynı zamanda termodinamiğin birinci kanunu olarak da bilinen enerji korunumu kanuna göre enerjinin bir yerlerden gelmiş olması gerekir. Prensip olarak yaratılış hipotezi, 13.7 milyar yıl önce büyük patlamanın başlangıcında enerji korunumunun ihlâl edildiğine dair direkt gözlem veya teorik gereklilik ile doğrulanabilirdi.

Ama ne gözlemler ne de teori durumun böyle olduğunu işaret ediyor. Birinci kanun, kapalı bir sistemde toplamı sabit kalmak koşuluyla enerjinin bir türden diğerine dönüşebilmesine izin veriyor. Dikkat çekici bir şekilde, evrenin toplam enerjisinin sıfır olduğu görülmektedir. Ünlü kozmolog Stephen Hawking'in Zamanın Kısa Tarihi'nde dediği gibi, "Uzayda yaklaşık olarak tekdüze olan bir evren söz konusu olduğunda negatif kütle çekim enerjisi ve madde ile temsil edilen pozitif enerjinin birbirlerinin tam olarak götürdükleri gösterilebilir. Yani evrenin toplam enerjisi sıfırdır." Daha belirli olmak gerekirse, ufak ölçüm hataları içinde, evrenin ortalama enerji yoğunluğu tam da (ufak bir kuantum belirsizliği içinde) sıfır enerji konumundan oluşan bir evrende olması gerekene eşittir.

Evrenin ilk saniyesinin çok ufak bir bölümünde üstel bir genişleme sürecinden geçtiğini söyleyen büyük patlama teorisinin modern bir uzantısı olan şişme teorisine göre pozitif ve negatif enerjiler arasında yakın bir denge olması gerektiği tahmin ediliyor, öngörülüyor. Şişme teorisi son zamanlarda, yanlış olduğunu gösterebilecek düzeyde zorlayıcı bazı gözlemsel testlere girdi. Şu ana kadar tüm testlerden başarıyla geçti.

Kısaca, madde ve enerjinin varlığı varsayılan yaratılış anında enerji korunumunun ihlâl edilmesini gerektirmemektedir. Aslında veriler, bu tip bir mucizenin olmadığı hipotezini kuvvetli şekilde desteklemektedir. Eğer bu tip bir mucizeyi, yaratıcı hipotezinin bir tahmini, ögörüsü olarak dikkate alacak olursak, o zaman bu öngörünün onaylanmadığını söyleyebiliriz.

Ayrıca bu örnek, bilimin Tanrı hakkında söyleyecek hiçbir şeyi olmadığını yönündeki savı çürütmeye de yaramaktadır. Ölçüm sonuçlarımıza göre evrenin kütle yoğunluğunun, sıfır enerji konumundan oluşan bir evreninkiyle tam olarak eşit değerde olmadığını varsayın. Bu durumda, evrenin oluşması için bir mucizenin yani enerji korunumu yasasının ihlâl edilmesinin gerekli olduğu sonucuna varmak için haklı, bilimsel nedenlerimiz olacaktı. Her ne kadar bu, herkesi tatmin edecek şekilde bir yaratıcının varlığını kanıtlayacak olmasa da mutlaka yaratıcının varlığı destekleyen kuvvetli bir işaret olacaktı. (Victor J. Stenger, God: The Failed Hypothesis, s. 115-117)
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 10-08-2008, 10:48
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart

Victor J. Stenger'ın, tanrı hipotezine destek sağlayabilecek varsayımsal gözlemler olarak ortaya koyduğu maddeleri yine Stenger'ın kendi açıklamalarıyla sizlere aktarmaya devam ediyorum. Bu seferki konumuz evrendeki düzenin kökeni. Düzensizlikten düzen doğabilir mi? Düzenin ortaya çıkması bir tanrının varlığını gerekli kılar mı? Tanrı: Başarısız Hipotez başlıklı yazımdan hatırlayacağınız gibi Stenger şöyle demişti:
Tamamen doğal süreçlerin evrendeki düzeni oluşturmak için yetersiz olduğu kanıtlanabilirdi. Mesela evrenin genişlemediğini ve bir gök kubbe (İncil'de ifade edildiği gibi) olduğunu düşünün. Termodinamiğin 2. kanunu evrenin geçmişte hep olabilecek maksimum değerinden daha düşük entropiye sahip olmasını gerektirecekti. Bu durumda eğer evrenin bir başlangıcı varsa, bu başlangıç dışardan empoze edilmiş bir düzen olmalıydı. Evrenin başlangıcı olmasa bile yani geçmişte sonuza kadar gidiyor olsa bile yine de devamlı artan düzenin kaynağını açıklamamız gerekirdi. [Burada kullanılan "firmanent" kelimesi Kuran'daki "sema" yani gök ile aynı anlamdadır. -dv]
Bu yazımda Stenger'ın bu konuya daha derinlemesine değindiği bölümleri sizlere aktarmaya çalışacağım. Artık klasik hale gelen uyarımı tekrar ifade edeyim: Yapacağım şey tam bir çeviri değildir. Anlatılmak istenen şeyi en uygun Türkçeyle ve net ifadelerle anlatmaya çalışacağım.

Düzenin Oluşumu

Yaratıcı hipotezinin bir başka öngörüsü daha elimizdeki veriler tarafından onaylanma konusunda başarısız oluyor. Eğer evren yaratılmış olsaydı, evrenin yaratılış anında yaratıcı tarafından verilmiş olan bir miktar düzene sahip olması gerekirdi. Bu beklenti genelde termodinamiğin ikinci yasası temek alınarak ifade edilir. Buna göre kapalı bir sistemin toplam entropisi veya düzensizliği zaman ilerledikçe ya sabit kalmalıdır ya da artmalıdır. Eğer evren bugün için kapalı bir sistemse, bu her zaman için böyle olamaz gibi gözüküyordu. Geçmişte bir noktada düzenin evrene dışarıdan verilmiş olması gerekirdi.

1929 öncesinde bu, mucizevi bir yaratılış için güçlü bir argümandı. Fakat, bu yılda astronom Edwin Hubble galaksilerin birbirlerinden olan uzaklıklarıyla orantılı hızlarda birbirlerinden uzaklaştıklarını duyurdu. Bu gözlem evrenin genişlediği işaret ediyordu. Bu, büyük patlama için ilk delili sağladı. Genişleyen bir evren tamamen kaos içinde başlayıp, ikinci yasayla uyumlu olarak yerelleşmiş düzen oluşturabilir.

Yazının devamı ->>
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 12-08-2008, 16:38
schonozatzsche schonozatzsche isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Jun 2008
Mesajlar: 64
Standart

Harun yahya isimli ünlü bilim adamı teleskobunu alıp göğe diktiğinde Tanrının parmağını görmüştü
Ama görmediği şeyler vardı;Mesela termodinamik, görelilik ve rastlantıyı açıklayan kaos ve kuantum mekaniği yasaları
Birde tekillik atomalt seviyeden başladıysa belirsizlik ilkesinin hükmünde olacaktır. Çıkacak sonuçta olasılıkların birisinin gerçekleşmesi olacaktır. O hlde evren tesadüfen olabilir
Harun tanrının parmağını değilde hubblenin teleskobunu görmüş
Harunum onu bile insan yönetiyor Sen ona tanrı parmağı diyorsun
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 12-09-2008, 21:11
Da Vinci Da Vinci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Feb 2005
Mesajlar: 154
Standart

Victor Stenger’ın God: The Failed Hypothesis kitabından bölümler aktarmaya devam ediyorum. Bu sefer lafı fazla uzatmadan direk konuya girmek istiyorum. Yazının konusu evrenin başlangıcının olup olmadığı ve varsa bu başlangıcın özel, belirli bir nedeni var mıdır yok mudur…

Başlangıç ve Neden

Büyük patlamanın deneysel gerçekliği bazı teistlerin, bunun bir yaratıcının varlığını kanıtladığını iddia etmelerine neden oldu. 1951′de Papa 12. Pius, Papalık Akademisinde şöyle dedi: “Zaman içinde yaratılış gerçekleşti, bu nedenle bir Yaratıcı vardır, bu yüzden de Tanrı vardır.” Büyük patlama düşüncesini ilk kez ileri süren kişi olan astronom/rahip Georges Henri Lemaître, Papa’ya bu ifadesinin “mutlak” olmaması için tavsiyede bulundu. [Burada Papa'nın yanılmazlığı dogmasına atıfta bulunuluyor. -dv]
Hristiyan apolojist William Lane Craig, evrenin başlangıcı olması gerektiğini ve bu başlangıcın da kişisel bir yaratıcıya işaret ettiğini düşündüğü bir dizi sofistike argüman ileri sürmüştür [Burada yaratıcı için kullanılan kişisel kelimesi yaratıcının irade, duygu, amaç ve diğer kişisel özellikleri olduğunu ifade etmektedir. -dv]. Bunlardan biri 1916′da Einstein tarafından yayımlanmış ve o günden itibaren birçok zorlayıcı deneysel testten geçmiş olan modern kütle çekim teorisi olan genel göreliliğe dayanmaktadır.

1970 yılında kozmolog Stephen Hawking ve matematikçi Roger Penrose, daha önce Penrose tarafından çıkarsanmış olan bir teoremi kullanarak büyük patlamanın başlangıcında bir tekilliğin varolduğunu “kanıtladılar”. Genel göreliliği ekstrapolasyon ile sıfır zamanına doğru geri çektiğimizde evren devamlı olarak küçülürken evrenin yoğunluğu ve kütle çekimsel alan devamlı artar. Evrenin boyutu sıfıra doğru giderken yoğunluk ve kütle çekim alanı (en azından genel göreliliğin metamatiğine göre) sonsuza gider. Craig, bu noktada zamanın durması gerektiğini ve böylece bu andan daha önceki bir zamanın varolamayacağını iddia eder.

Fakat Hawking daha sonra önceki kanıtını reddetti. Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History of Time) adlı kitabında “Evrenin başlangıcında gerçekte bir tekillik yoktu.” demiştir. Penrose’un da hemfikir olduğu bu düzeltilmiş sonuç, Einstein’ın görelilik teorilerinin ortaya çıkmasından sonra geliştirilmiş olan kuantum mekaniğine dayanmaktadır. Şimdiye kadar büyük hassasiyetle doğrlunmış olan kuantum mekaniği bize genel göreliliğin (en azından bugünkü formülasyonuyla) Planck zamanından kısa süreler ve Planck boyundan kısa mesafeler için geçersiz hale geleceğini söylemektedir. Buradan çıkan sonuç şudur: Genel görelilik, Planck zamanından önce tekillik olduğunu göstermek için kullanılamaz ve Craig’in zamanın başlangıcı olduğunu göstermek için tekillik teoremini kullanması geçersizdir.

Craig ve diğer teistler bununla alakalı başka bir iddiada daha bulunuyorlar: Evrenin bir noktada mutlaka başlangıcı olması gerekir çünkü eğer evren sonsuz yaşında olsaydı bugüne ulaşması için sonsuz zamandan geçmiş olması gerekirdi. Fakat filozof Keith Parsons’un işaret ettiği gibi “Evrenin sonsuz yaşında olduğunu söylemek başlangıcı olmadığını söylemek demektir—sonsuz zaman önce bir başlangıca sahip olduğunu değil.”

Yazının devamı ->>
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:38 .