Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 28-12-2005, 21:18
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart BİLİNÇLİ TASARIM

BİG BANG' ten başlayalım.
1. Evreni meydana getiren patlama biraz daha şiddetli olsaydı, evrendeki tüm madde dağılırdı; eğer patlama biraz daha yavaş olsaydı, bütün madde hemen kapanacaktı. Her iki durumda da ne galaksiler, ne yıldızlar, ne dünyamız, ne de canlılar oluşurdu. Patlamanın galaksileri, yıldızları, Dünya’mızı ve canlıları oluşturacak şekilde olmasının olasılığı havaya atılan bir kurşun kalemin sivri ucu üstünde durması kadar bile değildir.

2. Big Bang’in patlama anında eğer daha fazla madde olsaydı evren hemen kapanacaktı. Eğer patlama anında madde daha az olsaydı patlama galaksileri oluşturmadan maddeyi dağıtabilirdi. Görülüyor ki Big Bang, hem şiddeti, hem madde oranı, hem de bunların birbirine göre düzenlenmesiyle bilinçli bir tasarımın ürünüdür.

3. Big Bang’in başlangıcının çok yüksek sıcaklıkta olması sayesinde atom-altı dünyadaki oluşumlar gerçekleşmiştir. Böylece de galaksilerden canlılara kadar olan süreç mümkün olmuştur.

4. Evrenin başlangıçtaki homojen yapısı da galaksilerin oluşmasının bir şartıdır. Başlangıç homojenliğindeki ufak bir azalma galaksilerin oluşmasına izin vermeyecek ve tüm maddenin karadeliklere dönüşmesi sonucunu doğuracaktı. O zaman da biz var olamayacaktık.

5. Evrende entropi sürekli artmaktadır. Bu ise evrendeki başlangıç anında çok düşük entropili bir başlangıcın olması gerektiği anlamını taşır. Bu olasılığın gerçekleşmesi imkansızdır. Roger Penrose düşük entropili bu başlangıcın gerçekleşme ihtimalini 10 üzeri 123 ’ te 1 olarak hesaplamıştır.
Bu da sıfır ihtimal sayılır.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 29-12-2005, 01:40
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

6. Big Bang’den sonra açığa çıkan protonlar ve anti-protonlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için proton sayısının, anti-protonlardan çok olması gerekiyordu ve öyle olmuştur.

7. Aynı şekilde nötronlar ve anti-nötronlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için nötron sayısı, anti-nötronlardan çok olmalıydı ve öyle olmuştur.

8. Elektronlar ve pozitronlar da birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için elektron sayısı, pozitronlardan çok olmalıydı ve öyle olmuştur.

9. Kuarklar ve karşı kuarklar da birbirini yok eder. Oysa yaşamın varlığı kuarkların daha fazla olmasına bağlıdır ve kuarklar karşı kuarklardan daha çok olmuşlardır.

10. Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton, nötron ve elektronların kendi anti-maddelerinden daha fazla olmaları gerektiği gibi, birbirlerine göre belirlenmiş oranlarda yaratılmış olmaları da gerekmektedir. Bu da canlılığın bir şartıdır.

11. Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton, nötron ve elektronların kütleleri de mevcut şekilde olmalıdır. Bu parçacıkların mevcut kütleleri farklı olsaydı yaşam için gerekli atomlar oluşamayacaktı.

12. Protonlar ve elektronlar çok farklı kütlelerine karşın elektrik yükleriyle birbirlerini dengelerler. Eğer bu denge sağlanmasaydı da canlılık için gerekli atomlar oluşamayacaktı. Elektronun elektrik yükü biraz farklı olsaydı yıldızlar oluşamazdı.

13. Eğer evrendeki nötrino miktarı daha az olsaydı galaksiler oluşamayacaktı. Eğer nötrino miktarı daha fazla olsaydı galaksiler çok yoğun olacaktı. Her iki durum da canlılığın oluşmasını engellerdi.

14.Güçlü nükleer kuvvet çekirdekteki proton ve nötronları bir arada tutar. Bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı, hidrojen dışında hiçbir atom, dolayısıyla canlılık oluşamazdı.

15. Zayıf nükleer kuvvet biraz daha güçlü olsaydı, Big Bang’te çok fazla hidrojen helyuma dönüşürdü. Eğer bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı, yıldızlardaki ağır elementlerin oluşumu olumsuz etkilenecekti ve canlılık oluşamayacaktı.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 29-12-2005, 15:30
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

16. Elektromanyetik kuvvet daha şiddetli olsaydı kimyasal bağların oluşumunda sorun çıkardı. Eğer daha zayıf olsaydı kimyasal bağların oluşumu sorunlu olurdu ve canlılık için mutlak gerekli olan karbon ve oksijen atomları yetersiz kalırdı.

17. Çekim gücü daha kuvvetli olsaydı, tüm yıldızlar bu kuvvetin gücüne direnemeden karadeliklere dönüşürdü. Eğer daha zayıf olsaydı, ağır elementleri oluşturacak yıldızlar oluşamayacaktı. Her iki durumda da canlılık oluşamazdı.

18. Zayıf nükleer kuvvet, güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve yerçekimi kuvveti belli kritik değerler gözetilerek yaratılmaları gerektiği gibi, birbirlerine göre uygun oranlarda da yaratılmaları gerekmektedir. Bu hem galaksilerin ve yıldızların, hem de tüm canlıların var olabilmesi için gerekli çok hassas bir dengedir.

19. Canlılığın oluşabilmesi için yıldızlar arası mesafe belli bir büyüklükte olmalıdır. Eğer yıldızlar birbirlerine daha yakın olsaydı çekim gücünün fazlalığı gezegenlerin yörüngelerini bozacaktı. Eğer yıldızlar birbirlerine daha uzak olsaydı süpernovalar tarafından evrene saçılan ağır atomlar çok geniş bir alana yayılacaktı ve yaşam için gerekli atomlar yeterli düzeyde olamayacaktı.

20. Hayat için gerekli atomlardan en önemli ikisi karbon ve oksijendir. Bu atomlardan karbonun oksijen atomunun enerji seviyesine olan oranı daha yüksek olsaydı canlılık için gerekli oksijen yetersiz olurdu. Eğer mevcut oran daha düşük olsaydı canlılık için gerekli karbon yetersiz olurdu.

21. Hayat için büyük önemi olan karbon ve oksijen atomları birbirlerinin enerji seviyelerine bağlı oldukları gibi, helyum atomunun enerji seviyesine de bağlıdırlar. Helyumun enerji seviyesi yüksek olsaydı yaşam için gerekli karbon ve oksijen miktarı yetersiz olurdu, eğer helyumun enerji seviyesi düşük olsaydı yine yaşam için gerekli karbon ve oksijen miktarı yetersiz olacaktı.

22. Süpernova patlamalarının uzaklığı,yakınlığı ve sıklık derecesi de canlılık için çok önemlidir. Örneğin bu patlamalar çok yakın olsaydı oluşacak radyasyon canlılığı yok edebilirdi. Eğer bu patlamalar çok uzak olsaydı canlılık için gerekli ağır atomlar yeterli seviyede olmayacaktı.

23. Dünya’mızda canlılığın oluşabilmesi için galaksimizin belli oranda maddeye sahip olması gerekmektedir. Eğer madde oranı fazla olsaydı Güneş’in yörüngesi değişirdi. Eğer daha az madde olsaydı, Güneş’imiz gibi yeterli zaman yaşayacak bir yıldızın var olması mümkün olmayacaktı. Ayrıca galaksimizin büyüklüğü, şekli ve başka galaksilere uzaklığı da canlılığın oluşması için çok önemlidir.

24. Jüpiter gezegeninin büyüklüğü ve mesafesi de Dünya’mızdaki canlılığı mümkün kılan koşullardan biridir. Eğer Jüpiter şu andaki yerinde ve büyüklüğünde olmasaydı, Dünya’mız meteor yağmurlarına karşı bu kadar güvenli olmazdı. Ayrıca mevcut yörüngemiz de değişirdi. Bu iki durum da canlılık için ayarlanmış çok özel koşulları bozardı.

25. Dünya’mız, Güneş’e daha uzak olsaydı, yaşama olanak tanımayan bir soğuk ve buzullarla karşı karşıya kalırdık. Eğer Güneş’e daha yakın olsaydık yeryüzündeki su buharlaşır ve yaşam mümkün olmazdı.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 29-12-2005, 17:22
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

YAŞAM ŞARTLARINA DEVAM

26. Dünya’mızın çekimi daha fazla olsaydı, amonyak ve metan oranının artması gibi durumlar yeryüzünün canlılığa elverişli bir ortam olmasını engellerdi. Eğer Dünya’mızın çekimi daha az olsaydı atmosfer çok su kaybeder ve canlılık için elverişli ortam kalmazdı.

27. Dünya’mızın çevresindeki manyetik alan da çok özel olarak ayarlanmıştır. Eğer bu manyetik alan daha güçlü olsaydı, Güneş’ten gelen canlılık için yararlı ışınları da engelleyebilirdi. Eğer bu manyetik alan daha zayıf olsaydı, Güneş’ten gelen zararlı ışınlar yaşamın oluşmasına olanak tanımazdı.

28. Yeryüzünden yansıtılan ışık ile yeryüzüne çarpan ışık da belli bir oranda olmalıdır. Eğer bu oran daha büyük olsaydı yeryüzü buzullarla kaplanırdı. Eğer bu oran daha küçük olsaydı sera etkisiyle aşırı ısınan yeryüzü yaşama elverişli olmazdı.

29. Yaşam için yer kabuğunun kalınlığı da önemlidir. Yer kabuğu daha kalın olsaydı, atmosferden yer kabuğuna oksijen transferiyle oksijen dengesi bozulurdu. Yer kabuğu daha ince olsaydı yer kabuğunun her yerinden sürekli volkanlar fışkırırdı. Bu ise hem iklimi değiştirir, hem de canlılığı yok ederdi.

30. Atmosferdeki oksijen miktarı da yaşam için kritik bir değerde yaratılmıştır. Bu değer eğer yüksek olsaydı, yeryüzünde sürekli yangınlar çıkardı. Bu değer eğer alçak olsaydı solunum yapmak imkansız olurdu.

31. Atmosferdeki karbondioksit oranı da yaşamı mümkün kılacak bir değerde yaratılmıştır. Karbondioksit daha fazla olsaydı sera etkisi oluşacaktı. Eğer daha az olsaydı bitkilerin fotosentez yapması mümkün olmayacaktı.

32. Dünya’mızdaki ozon miktarı da çok kritik bir değerde yaratılmıştır. Eğer bu değer daha yüksek olsaydı yüzey sıcaklığı çok düşerdi. Eğer bu değer daha düşük olsaydı hem yüzey sıcaklığı çok yükselirdi, hem de yaşamı yok edecek şekilde ultraviyole artardı.

33. Yaşam için atmosfer basıncının da belli bir değerde olması gerekmektedir. Eğer atmosfer basıncı daha düşük olsaydı, buharlaşan su miktarı artacak ve bu sera etkisi oluşturacaktı, atmosferdeki su buharı azalacak ve dünya çölleşecekti.

34. Atmosferdeki havanın solunabilmesi için havanın belli bir basınçta, akışkanlıkta ve yoğunlukta olması lazımdır. Atmosferin yoğunluğunda ve akışkanlığındaki ufak bir değişiklik nefes almamızın imkansız olmasına sebep olabilirdi.

35. Canlılık için olmazsa olmaz şart olan karbon atomunun, yıldızların içindeki oluşumu çok kritik değerler altında meydana gelmektedir. Bunun için iki helyum atomu birleşip 0.000000000000001 saniye gibi kısa bir süre berilyum atomuna dönüşürler ve üçüncü bir helyumun eklenmesiyle karbon atomu oluşur. Bahsedilen atomların enerji seviyelerindeki ufak bir farklılık karbon atomunun ve canlılığın ortaya çıkışını imkansızlaştırırdı.

36. Tüm canlılar karbon atomunun diğer elementlerle bileşikler yapması sayesinde var olmuşlardır. Karbon, yaşam için gerekli olan bileşikleri ancak dar bir sıcaklık aralığında gerçekleştirebilir. Bu sıcaklık aralığı ise Dünya’nın sıcaklığıyla tam uyumludur. Oysa evrende yıldızların içindeki milyarlarca derece sıcaktan mutlak sıfır olan -273 dereceye kadar geniş bir aralık mevcuttur.

37. Karbon atomunun oluşturduğu kovalent bağlar gibi zayıf bağlar da ancak belli bir sıcaklık aralığında gerçekleşebilirler. Bu sıcaklık aralığı ise Dünya’da var olan sıcaklık aralığı ile tam uyumludur. Zayıf bağlar gerçekleşmese hiçbir canlı var olamazdı.

38. Yaşam için bütün şartları yerine getiren Dünya’mızın, yaratılma zamanı da yaşama tam uygun olarak seçilmiştir. Dünya eğer daha önce yaratılsaydı canlılık için gerekli ağır atomlar (karbon, oksijen gibi) yeterli miktarda bulunmayacaktı. Eğer Dünya’mızın yaratılışı daha sonraya kalsaydı, Güneş sistemimizi oluşturacak yoğunlukta ham madde kalmamış olacaktı.

39. Canlılığın mümkün olabilmesinin şartlarından biri de suyun belirli bir yüzey gerilimine sahip olmasıdır. Bitkilerin suyu topraktan emmeleri ve en üst noktalarına kadar iletebilmeleri bu gerilimin tasarlanmış olması sayesindedir. Bu gerilim daha farklı olsaydı ne bitkilerden, ne de diğer canlılardan söz edebilirdik.

40. Suyun reaksiyon kabiliyeti de canlılığın diğer şartlarından biridir. Su ne bazı asitler gibi parçalayıcı özellikler gösterir, ne de argon gibi hiçbir reaksiyona girmeden durur. Suyun akışkanlık değeri, suyun katı halinin sıvı halinden daha hafif olması da yeryüzündeki canlılığa büyük katkıda bulunur.

Bilimin bu gerçekleri karşısında, akıl yürüten insanlar, ya sayılan bu 40 maddenin sonucunda evrenin ve dünyanın oluşumunda akıllı-bilinçli bir tasarım olduğunda birleşecekler, ya da her maddenin karşısına rastgelelik teoremini ve birbirini tamamlayan zorunlulukların ortaya çıkardığı uygun yaşam ortamı görüşünü koyacaklardır.

Milyarlarca yıldız sisteminin içinde,bu tür tesadüfi ortamların oluşabileceği ihtimaline inanmak ne kadar mantıklı geliyorsa,bu ortamın bilinçli bir tasarımcı tarafından programlandığı da en azından o kadar mantıklıdır herhalde.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 30-12-2005, 01:17
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

Panteidar,
Big-bang ile ilgili iddialarına ünlü fizikçi Stephan Hawking'in karşı çıktığını duymuştum. Yani ona göre böyle hassas bir ayar yok idi. Evren başka türlü de olabilirdi. Yani sanırım farklı ayarlarda farklı biçimlerde varolabilirdi evren diyor Stephan Hawking. Bu konuda Sargon'un benden daha bilgili olduğunu hatırlıyorum umarım bu başlığa katılır.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 30-12-2005, 18:05
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

Cem;
Aslına bakarsan büyük patlama benim kafama yatmıyor.Bilim adamlarının büyük çoğunluğu bu modeli destekledikleri için, bu modelin ise bilinçli tasarımı desteklediğini söylüyorum.
Bana kalırsa gözlemlenebilen evrenin çok daha ötesinde belki binlerce misli, evrenler var.İçiçe geçmiş sonsuz evrenler gibi düşünüyorum.
İlk oluşum için büyük patlamayı en güçlü model olarak görüyorum ama bahsedilen patlama gözlemleyebildiğimiz evren için öngörülüyor.Onda da çelişkiler var.Müthiş büyüklükte bir enerji gerekiyor görünmez bir noktaya sığdırılacak şekilde.
Bana kalırsa daha küçük bir enerjiyle ilk patlama sonrası sürekli gelişen ve yeni patlamalarla çoğalan evrenler var.
Ayrıca genişleyen evrenin bir müddet sonra yavaşlayıp duracağı ve geri dönüşe geçip büzüşeceğini de doğru bulmuyorum.Çünkü son tespitlerde genişleme hızının arttığı belirtiliyor.Bu ise açıklanamayan bir durum.
Zamanla alternatif yeni modeller bulunacağı düşüncesindeyim.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 31-12-2005, 04:37
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Bu konu daha once bazi arkadaslarin yazilarinda gectigi icin konuyu tartismaya calismistim. Ama kimse bisey yazmadigi icin tartisamamistik.O zamanki yazdigim yaziyi buraya aktarayim. Yazinin bas ve son kismi Aliminyum'la pozitizm uzerine bir tartisma idi. Oralari cikardim.

*****

'İnsani ilke' konusunu ben bilmiyorum. İnternetten taradım, Türkçe sayfalarda sadece İslami sitelerde son derece sık olarak kullanılmış. Ancak bunun nasıl birşey olduğuna dair hiçbirinde doğru dürüst, doyurucu bir açıklama ve bilgi yok. Adeta, işte işimize yarayan bir teori diye alınıp kullanılmış gibi duruyor.

http://www.harunyahya.org/bilim/hy_m...erzinciri.html

Yukardaki sitede (en iyi uluslararası bağlantılara sahip olduğunu tahmin ettiğim için bu argümanı ilk olarak Adnan Oktar gündeme getirmiş olabilir diye düşünüyorum) Aşağıdaki alıntılar 'insani ilke'yi (anthropic prenciple)
ilgilendiriyor.

'Son dönemlerde yapılan hesaplamalar göstermiştir ki, evrenimizi kontrol altında tutan ana kanunlar ve temel fiziksel sabitler şimdiki değerlerinden çok az daha farklı olsalardı, bu evrende canlı yaşamı, dolayısıyla insan yaşamı diye bir şey mümkün olmazdı. Normalde bu fiziksel sabitlerin alabilecekleri sayısız farklı değerler olabilirdi. Ne var ki hepsinin birbirinden bağımsız olarak, evrenin insan yaşamı için şu anki ideal yapısına imkan verecek, özel değerlerde ayarlanmış olmalarını yukarıda belirttiğimiz gibi "mucize" deyiminden başka bir deyimle açıklamak mümkün değildir.'

'Son yıllarda bu konu üzerinde yoğunlaşan evren bilimciler ve teorik fizikçiler evrenin insan yaşamının ortaya çıkmasına yönelik akıllara durgunluk veren bu özel ayara "İnce Ayar" (Fine Tuning) adını verdiler. Ve evrendeki bu ince ayarın sayısız örneklerini tesbit ettiler, hesapladılar.'

Sonra da bilim adamlarından alıntılar geliyor. Burdan anladığımız 'evrenbilimciler' hesaplama yapmışlar ve 'insani ilke'yi bulmuşlar. Bu anlatımda bilimsel bir ifade biçimi bile yok. Ortada bir teori falan yoktur, tartışmalar yoktur, yanlışalanbilirlik yoktur. Sadece tanrının varlığını kanıtlayabileceğimiz bir 'destek' vardır. Saldır üstüne, al kullan.

http://www.evreninyaratilisi.com/html/olasilik.html
http://www.populerbilgi.com/genel/Evren.php

ve benzeri birçok sitede aynı şeyi görüyoruz. Anthropic principle ve üzerine yapılan tartışmalar falan yok, herşey olup bitmiş, bu teori artık bütün bilim adamları tarafından kabul edilmiş bir gerçek.

Tabii durum böyle olunca daha teorinin ne olduğunu bile anlamadan bunları okuyan bir takım insanlar da üzerine atlayıp, binlerce spekülasyon geliştirme şansına sahip oluyorlar.

Bir sürü İslami sitede teori 'mutlak' doğru gibi aktarılıp anlatılıyor, halbuki bilimde böyle birşey olmaz. Ama doğrulamalar yapılmışsa bu teoriyi 'şu anda' kabul etmemizin önünde bir engel yoktur. Ama teori nedir? Sonra doğrulanmış mı? Yanlışlanabilir mi? Kimin ihtiyacı var ki böyle şeyleri bilmeye.

İngilizce sitelerde ise tersine teori üzerine bir sürü tartışma var. Ve benim kısa bir taramamda bile nerdeyse teoriyi kabul etmeyenlerin, yanlışlayanların, yada doğru olsa bile bunun Tanrı'nın varlığını değil tersini ispat edeceğini söyleyenlerin sayısı çok daha fazla.

Bir iki örnek vereyim

http://en.wikipedia.org/wiki/Anthropic_principle

Burda teori'nin ne olduğu açıklanıyor. Kimlerin ileri sürdüğü, ve versiyonları anlatılıyor. Sonra teorinin aldığı eleştiriler sıralanıyor. Yani tabloyu doğru dürüst görüyorsunuz. Konu hakkında yazıda Stephan Hawking'in görüşü de alınmış. Şöyle

'According to Hawking, there is a 98% chance that a universe of a type as ours will come from a Big Bang. Further, using the basic wavefunction of the universe as basis, Hawking's equations indicate that such a universe can come into existence without relation to anything prior to it, meaning that it could come out of nothing. As of 2004, however, these publications and the theories in them are still subject to scientific debate, and in the past, Hawking himself has asked, "What is it that breathes fire into the equations and makes a universe for them to describe?...Why does the universe go to all the bother of existing?" (Hawking, 1988).'

Hawking diyor ki, Big Bang'dan sonra ondan önce herhangi bir şey (varlık) olmaksızın evren varolabilir, yada bugünkü haline gelebilir. Yani bir 'ince ayar' olmaksızın evrenin bugünkü haline gelmesi şansı % 98, Hawking'e göre.

Başka bir iki site daha vereyim. İsteyen uğraşıp çevirsin, biz de yararlanalım.

Örnek olarak aşağıdaki sitelere bakabilirsiniz.

http://quasar.as.utexas.edu/anthropic.html

http://www.geocities.com/krishna_kun...tml#conclusion


***

Bu yazida teori hakkinda belki yeterli bir bilgi bulunamayabilir. Ama tartismayi acmaya yardimci olabilir. Bir de tabii totoloji nedir, circular argument nedir gibi seyleri de tartismak gerekir. Su sozu nasil degerlendirirsiniz mesela:

Biz evreni bugun boyle goruyoruz, cunku eger daha farkli olsaydi boyle goremezdik.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 07-01-2006, 02:52
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

"
Sargon Diyor ki
Biz evreni bugun boyle goruyoruz, cunku eger daha farkli olsaydi boyle goremezdik."
Evreni böyle gördüğümüz doğru.Ama gerçeği mi görüyoruz acaba??
Bazan gözümüz bizi yanıltabiliyor..
Görme gücümüz , ya da görme gücümüzü artıran cihazların gücü sınırlı..
Hala en küçük varlığı tespit edememişiz..
En büyüklerin de nerede son bulduğunu göremiyoruz..
Göremediğimiz derinliklerde ne olduğunu bilemiyoruz..
Dolayısıyla gerçekler henüz net değil..
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 27-11-2015, 03:35
İlahimasal İlahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Mar 2015
Mesajlar: 4.698
Standart

pante´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
BİG BANG' ten başlayalım.
1. Evreni meydana getiren patlama biraz daha şiddetli olsaydı, evrendeki tüm madde dağılırdı; eğer patlama biraz daha yavaş olsaydı, bütün madde hemen kapanacaktı. Her iki durumda da ne galaksiler, ne yıldızlar, ne dünyamız, ne de canlılar oluşurdu. Patlamanın galaksileri, yıldızları, Dünya'mızı ve canlıları oluşturacak şekilde olmasının olasılığı havaya atılan bir kurşun kalemin sivri ucu üstünde durması kadar bile değildir.
Pante bu demek oluyorki bin bang birilerinin üfürdüğü bir teoriden ileri bir şey deil.

Kurşun kalemi idaa ettikleri tanrı ile beraber bir iki tanrı daha bir araya gelseler sivri ucunun üstüne durmasını başaramazlar .

Bu durumun olasılığı kadar imkansız olan bir patlamayı konuşmak ,düşünmek güzel ama inanmak akıllıca deil.

Zaten yüce rabbimiz allah ne diyor yüce kitabında

Yerler ile gök yapışıkdı ayırdık diyor.dünya zaten varmış da gökde dünyaya yapışıkmışda ayırdık deyooorr .
Örnek verecek olursak yara bandındaki yapışkan kısımdan yapışkan olmayan kısımı ayırmak gibi. PATLATTIK DEMİYOR.

yüce rabbim sen nelere kadirsin.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 23-06-2016, 09:53
Tumagü İskicap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tumagü İskicap Tumagü İskicap isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Jan 2008
Mesajlar: 425
Standart

Olasılık düşüklüğü de bir olasılıktır. Orantısız zekaya sahip bazı insanlar evreni de kendileri gibi orantılı zakadan mahrum sanıyorlar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:28 .