Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Kadın & İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 20-01-2009, 22:02
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Ensest

İnsanoglunun yaklaşık 3 milyon sene evveline kadar takip edilen serüveninde 200 bin sene önce ortaya çıkan Homo-sapiens türü bizim gerçek atalarımızı oluşturmaktadır. Homo sapiensin ise kök agacı hayvanlarla aynı ortak ataya dogru evrimleşmektedir. O halde insanoglunun da cinsel birleşme kökeninin hayvanlarla aynı oldugunu varsaymamamız için hiçbir sebep yoktur. Şayet aynı ortak atadan ve hayvanla aynı kökenden geliyorsak cinsel ilişkilerimiz de başlangıçta rastgele olmak zorundadır. Bu ilişkileri takip etmek için ilk mitolojik veriler bize oldukça geniş bir kanıt sunmaktadır.

İlk atalarımızın düşünce biçimleri somut idi. Yaşadıkları ve gözlemledikleri gibi düşünebiliyorlardı. Dolayısıyla ilk söylencelerinin de maddi hayatın gözlemlenmesi üzerine oluşması son derece dogaldı. İnsanlar ilk düşünce ürünlerini maddi hayatın gözlemlerine göre oluşturmuşlardı. Kutsal kitaplarda geçen yaratılış öykülerinde Adem’in ilk yaratılan insan oldugu söylenir, Havva ise ona eş olarak yaratılmıştır; peki o halde bundan sonraki insan ırkı nasıl türemiştir. Elimizdeki verilere göre ve söylemlere göre şayet kutsal kitapları takip edecek ise insanların üremesi için tek yol ya Adem ile Havva’nın çocuklarının çiftleşmeleri ya da Adem’in kızları ile, Havva’nın ise ogulları ile çiftleşmesi ile gerektigi olarak önümüze gelir. Bu sorun din çevrelerinde de çözümsüz olarak ortaya çıkar ve çelişkiyi aşabilmek için önümüze çeşitli teori ve yanılsamalar konulmaya çalışılır.

Gerçekte ahlak bir toplum tarafından dogru kabul edilen degerler silsilesidir ve toplumların gelişmesi açısından ele alınmak zorundadır. Toplumsal gelişmenin ilkel aşamalarında son derece dogal kabul edilen bir olgu ileri aşamalara geçildikçe ahlak dışı olarak ele alınabilmektedir. Ahlak toplumsal gelişmenin bir ürünüdür ve ensest diye tabir edilen çok yakın kan bagı arasındaki cinsel ilişkilere de bu temelden bakamazsak kavramamız zorlaşabilir.

Şimdi kısaca mitolojide ve ilkel dinlerde cinsel birleşmelere nasıl bakıldıgına bir göz atalım :

Mısır mitolojisinde Helipolis'in Ennead'ı olarak bilinen dokuz tanrıdan Atum Şeb ve Tefnut'u yaratmıştır. Atum Hint mitolojisindeki Brahman gibi yaratılışda fiziksel olarak kendini dışarı dökmektedir. İki kardeş olan Şeb ve Tefnut birleşerek Yer Geb i ve gök Nut'u yaratmışlardır.
Mitolojinin daha sonra içine Ra katılmış versiyonunda ise şunları okuruz :

Gökyüzü tanrıçası Nut Güneş tanrısı ve her şeyin yaratıcısı Ra ile evliydi. Ama agabeyi ve yeryüzü tanrısı olan Geb ve ilahi sözlerin efendisi Tot ile de yatmıştı. Ra bunu ögrenince kalbi öfkeyle doldu ve Nut’u lanetledi. “Hiçbir yılın hiçbir ayında karnındaki çocugu dünyaya getiremeyeceksin “ diye haykırdı
Anne olamayacagını anlayınca Nut Tot’a gider ve laneti anlatır. Tot ise ona üzülmemesini söyleyerek, gelecek yıl başlamadan onun tanrıların anası olarak anılacagı sözünü verir. Daha sonra Toy Ay’ı bularak ona oyun teklif eder. “Oyun oynamayı çok sevdigine göre “ der, “eger bana yardım edersen seninle istedigin kadar oynamayı kabul edecegim. Her kazandıgında bana parlak ışıklarından bir parça vermeni istiyorum. Sen ışıgını hiç kaybetmeyeceksin, ama bu bana çok yararlı olacak.”
Ay her defasında alınan az bir ışıgın kendisine zararlı olmayacagını düşünerek oyunu kabul eder. Anlaştıkları gibi, Tot kazandıgı her oyunda ayın parlak ışıklarından birer parça alarak bu ışık parçalarını saklar. Sonunda Tot o kadar çok ışık parçası toplar ki, bir araya konuldugunda tamı tamamına beş gün oluşturur bunlar. Tot kazandıgı bu beş günü 360 günlük ışık yılına ekleyerek Ra’nın lanetini engellemiş olur.
Nut, Tot’un bu fazladan yarattıgı bu beş günde çocuklarını dogurur ve o tarihten sonra tanrıların anası olarak anılır.
Ra bu beşgünün ilkinde dogan Osiris ile, ikinci günde dogan Horus’un babasıydı.
Geb üçüncü gün dogan Set ile beşinci gün dogan Nefitis’in babasıydı. Daha sonra Set ile Nefitis evlenirler.
Tot dördüncü gün dogan İsis’in babasıydı. Daha sonra İsis ile Osiris evlenirler. (Donna Rosenberg- Dünya Mitolojisi Sf 261-262)

Kaos denilen başlangıçta boşluktan ilk üç ölümsüz varlık çoktı. Gaia (toprak ana), yer altı dünyasınının en karanlık, en derin bölgesini yöneten Tartaros ve Eros (aşk). Daha sonra Gaia eşi olmadan Uranos’u (gökyüzü) dogurdu ve onu neredeyse kendine denk tuttu. Gaia daha sonra Uranos ile evlendi ve bu evlilikten üçüz yüzer kollu devler, kykloplar ve 13 Titan dogdu. 13 Titan tanrıların en yaşlı kuşagını oluşturuyorlardı. Bunlardan Kronos kendi kız kardeşi Rhea ile evlendi ve bu evlilikten Zeus, Demeter, Helios, Selene, Themis, Atlas, Prometheus, Epimetheus, Okeanus dogdu. Zeus’un kız kardeşi Demeter ile beraberliginden Persephone dogdu.

Babil mitolojisinde ana tanrıça Tiamat ile Apsu’nun çocukları Kişar ve Anşar hem kardeş hem de karı kocadırlar.

Sümer’de Ninmah adıyla bilinen tanrıça Ninhursag, Enki’nin karısı ve kız kardeşi olarak onun tapımıyla özdeşleşmiştir.

Japonya’da güneşin ve evrenin tanrıçası Amaterasu’nun kocası ve kardeşi Ay tanrısıdır.


saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com

Konu dilaver tarafından (20-01-2009 Saat 22:24 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 20-01-2009, 22:04
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Yeni Zellenda’nın yaratılış mitosuna göre erkekten önce kadın vardır ve bu ilk kadını yaratan Tane’dir. Tane yaptıgı kadını sever ve onların sevgisinden Hine Titama dogar, şafak Kızı. Tane Hine Titama’yı da sever ve bu sevgiden ilk erkek ve kadın olan insanlar dogar. Ancak Hine Titame, Tane’nin hem kocası hem de babası oldugunu ögrenince çok utanır ve dünyayı terk eder. Ölüm de böylece ortaya çıkar. (Donna Rosenberg-age sf 611)

Aztekler’in Ketzalkoatl efsanesinde Güneş’in ve tanrıça Koatlikue’nin oglu olan Ketzalkoatl aşırı şarabın etkisiyle kız kardeşi ile cinsel ilişkide bulundugunun farkına vardıgı zaman Toltekler’i kendisini taşlayarak öldürmeleri için teşvik eder. (age sf 778-782)

Görüldügü gibi dünyanın çeşitli bölgelerindeki mitolojilerinde hep aynı temayı işlenirken görürüz. İlkel atalarımızın ana ogul beraberligi ya da bacı/kardeş evlilikleri konusunda kafalarında herhangi bir çelişki olmadıgı anlaşılmaktadır. Anlatılarını somut olarak gözlemledikleri gerçeklikler üzerlerinde kurmuşlar ve bu anlatılarda görülen bugün için ensest tabir ettigimiz ilişkiler onlar için herhangi bir sorun yaratmamıştır.

Nitekim bu gerçeklik mitolojiden günümüze gelindiginde pek çok ilkel kabilelerin halk masallarında da kendini göstermektedir.

Tonga adalarında bir karı kocanın bir erkek yılan balıgı ogulları ve iki insan kızları oldugu anlatılır. Bir gölde yaşayan yılanbalıgı arzu ile kızkardeşlerine saldırmış fakat onlar kaçmışlardır. Sonunda kızları ikna ettiginde kızlar suya atladılar ve bugün bile Tongatabu kıyısında görülen iki kaya oldular. (Joseph Campbell- İlkel Mitoloji sf Sf 214)

Ren'in dogusundaki geniş mitolojik bölgede ayın erkek güneşin kızkardeş oldugu bir mitos anlatılmaktadır. Genç bir kadın daha önce hiç görmedigi bir aşık tarafından gece ziyaret edilmektedir. Bir gece onun kimligini ögrenmeye karar vererek ellerini yanan kömürlerle karartır ve gelince ona sarılarak sırtında iz bırakır. Sabah erkek kardeşinin sırtında el izlerini görünce korkuyla bagırarak kaçar. Kız güneştir, erkek ay. O zamandan beri erkek kız kardeşini izlemektedir. (Campbell- age sf 417)

Borneo’lu Murung yerlilerinin garip yasa çigneme kavramları vardır. Kız ve erkek kardeşler arasında evlilik serbesttir, dolayısıyla, insanlar bu birleşmelerden dogacak çocukların son derece güçlü ve saglıklı olacakları konusunda sarsılmaz bir inanca sahiptirler. Java’da yaşayan Kalanglar’da anayla ogulun cinsel ilişkide bulunmasının başarı ve servet getirecegi sanılır. Archangel köylülerinde kan akrabalıkları arasındaki evliliklerin, çocukların hızla çogalmasına neden olacagı inancı yaygındır. İngliz Orta afrika’sındaki kabilelerde, kız kardeşiyle ya da annesiyle cinsel ilişkide bulunan bir erkege kurşun işlemeyecegine inanılır.
(Robert Briffault – Analar- sf 110-111)


Bu ilişkilerin meşrulugu mitoloji ve efsanelerde kalmaz, Kitabı Mukaddes’e de girmiş ve ilk semavi kitapta şu şekilde anlatılmıştır. Yaratılış 19 da Lut öyküsü şöyle anlatılır :
30 Lut Soar'da kalmaktan korkuyordu. Bu yüzden iki kızıyla kentten ayrılarak dağa yerleşti, onlarla birlikte bir mağarada yaşamaya başladı.
31 Büyük kızı küçüğüne, "Babamız yaşlı" dedi, "Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok.
32 Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım."
33 O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
34 Ertesi gün büyük kız küçüğüne, "Dün gece babamla yattım" dedi, "Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat."
35 O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
36 Böylece Lut'un iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar.
37 Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar'ın atasıdır.
38 Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular'ın atasıdır.
Gene Yaratılış:20 de İbrahim’in öyküsü anlatılırken İbrahim kendi karısı Sara’nın anne ayrı baba bir kız kardeşi oldugunu söyler.

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com

Konu dilaver tarafından (20-01-2009 Saat 22:30 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 20-01-2009, 22:10
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Eger cinsel ilişkiler yasalarla bir düzene sokuldu ve rastgele cinsel ilişki yasaklandıysa, bunların daha önce, düzensiz ve rastgele ilişkilerin yaygın oluşu nedeniyle yapıldıgı savunulabilir. Çünkü insan, hiç kimsenin yapmak istemedigi bir şeyi yasaklamaz. Eger hiç kimsede akrabayla cinsel ilişkiye girme egilimi yoksa, ayrıntılı bir akraba zinası yasagına da gerek duyulmazdı. Kişi biraz akıl yürütmeyle, eger cinsel ilişkiler yasayla düzenleniyorsa, bunlar bir zamanlar düzene sokulmadıgı içindir sonucuna ulaşabilir.

Nitekim daha sonra Anadolu’da bu yasagın ve yasaklama egilimlerinin izlerini görebilmekteyiz :

Kaniş kraliçesi bir defada 30 oglan doguruyor, bunları begenmiyor, sandıkları zift ile sıvıyor ve oglanları içine koyuyor. Irmaga bırakıyor onları, Zalpuwa ülkesinde denize götürüyor. Tanrılar çocukları denizden yukarı alıp büyütüyorlar. Yıllar sonra kraliçe 30 kız çocuk doguruyor, fakat onları kendi büyütüyor. Oglanlar annelerini aramak için sora soruştura Nesa’ya geliyorlar. Tanrılar işe karışıyorlar ve onların içine başka bir yürek koyuyorlar. Anneleri onları tanımıyor ve kızlarını ogullarına veriyor. İlk oglanlar kız kardeşlerini tanımıyorlar. Sonuncu ise şöyle diyor. “Kız kardeşlerimizi almayalım. Zina yapmayın. Böyle bir hareket dogru degildir.” Ve onlarla yatmıyorlar. (Hitit Çagında Anadolu : Sedat Alp Sf 56)

I.Şuppululiuma (İÖ 1380-1340), Dogu Anadolu’daki Hayasa ülkesinin prensi Hukkana’ya şöyle diyor : “Sizin ülkeniz cahil oldugu için, orada erkek kardeşi kız kardeşi veya kuzini ile cinsel ilişkiye girer. Hattuşa’da böyle bir şeye izin yoktur. Karının kız kardeşi ya da kız kardeşinin akrabası senin yanına geldigi zaman ona yiyecek içecek ver. Yiyin için eglenin. Onu cinsel ilişki için almayı sakın arzulama. Buna izin yoktur. Bu yüzden Hattuşa’da ölüm cezası verilir. Hayasa ülkesine gittiginde erkek kardeşlerinin karıları ile ve kız kardeşlerinle artık cinsel ilişkiye girme. (Hitit Çagında Anadolu : Sedat Alp Sf 99)

Örnekleri daha da çogaltabilmek mümkün, ancak bu kadarı konuya başlamak için yeterli olmalıdır. Şimdi tekrar başlangıca dönerek ilkel toplumumuzda cinsel ilişkilerin ne şekilde seyrettigini incelemeye başlayalım.

İlkel toplumumuz klanlar halinde yaşamaktaydı ve toplayıcılık yaparak, avlanarak geçimlerini saglamaktaydılar. Kısıtlı yiyecek olanakları belli bir aşamaya kadar klanın büyümesine elveriyor, daha sonra zorunlu ayrılıklar baş gösteriyor ve klan ikiye ayrılarak yiyecegin bol olgu başka bir yere dogru harekete geçiyordu.

İlk aşamada klan zorunlu olarak içten evlenmeci idi. Erkek ve kız kardeşler serbestçe çiftleşiyordu. Bununla birlikte ana babaların kendi çocuklarıyla çiftleşip çiftleşmediklerini sorarsak yanıt olumsuz olmalıdır. Bir kuşaktan kadınlarla öbür kuşaktan erkekler arasında serbest cinsel birleşme var olsaydı, cinsel olmayan işbirliginin gelişmesi için bir alan kalmazdı.

Homeros’ta şu dizgeleri okuyoruz :

Aiolos'un on iki çocugu vardı konagında,
altısı kızdı, altısı erkek delikanlı çagında,
ogullarına karı diye vermişti kızlarını Aiolos
Şölen yaparlardı bu çocuklar sık sık
sevgili babalarının, saygıdeger analarının yanında,
türlü yiyecek ve içeceklerle doludur sofraları,
tüterdi yag dumanları bütün gün evin içinde,
kaval sesleriyle çınlar dururdu ev bütün gün,
geceleriyse herkes yatardı sayın eşinin yanında,
kilimler döşeli olmalı sedirlerde. (Odysseia sf 182)

İkinci aşama bu ilk grubun dıştan evlenen ve aralarında evlenen iki klana bölünmesiydi. Bir klanın erkekleri öbür klanın kadınları ile çiftleşiyordu, aynı zamanda üretimlerinin bir bölümünü onlara veriyordu.

İşbirliginin gelişmesi, ardışık kuşaklar arasındaki cinsel birleşmenin yasaklanmasını zorunlu kılmıştır. Toplumsal ilişkiler, cinsel ilişkileri yadsıyarak, üretim ise üremeyi yadsıyarak gelişmiştir; fakat bu yadsımanın kendisi yadsınmadıkça, klan açıkça yok olmaya mahkumdu. Onun gelişiminde var olan çelişki tek bir koşulla çözülebilirdi : artık kendi kendine yeten yeniden üretme birimi olmaktan çıkması koşuluyla.. Bu koşul dıştan evlenme kurumuyla karşılandı. Cinsel ilişkiler klanın dışına çıkartılmakla toplumsal kontrol altına sokuldu; aynı zamanda klanlar arasında bir bag geliştirerek toplumsal örgütlenmenin daha yüksek bir biçiminin temelini atmış oldu.

Dolayısıyla toplum içindeki ilk yasak cinsel ilişki yasagı idi. Klan bir bütün olarak kabul ediliyordu. Birey klan oldugu için vardı ve klandan ayrı düşünemez hareket edemezdi. Klan içindeki tüm kadın ve erkekler birbirinin kardeşi idi ve ilk cinsel yasak da klan içerisinden evlenme yasagı idi. Erkekler klana damat olarak geliyorlardı, ancak klan üyesi olarak kabul edilmiyorlardı. Onlar gene kendi klanlarına baglı idiler. Böylelikle klan damat olarak gelen avcının yetenekleri sayesinde ekstradan yiyecek elde edebiliyor ve karşılıksız emegini vererek klan dışı işbirligine katkıda bulunuyordu. Erkek klan için bir yabancı kabul edildiginden klanın sahip oldugu her şey gene klan içerisinde kalıyor ve mülkiyet paylaşılamıyordu. Böylece soy da ancak ana tarafından yürüyebiliyordu.

Öteki klanlardan koca alma uygulaması, her klana, kendisinin üretemedigi yiyeceklere ulaşma olanagı saglayarak besi düzenini genişletmelerini mümkün kılıyordu. Dıştan evlenmenin başlangıçtaki işlevi, yiyecek dolaşımını saglamaktı.

Ancak toplumsal ilişkiler her zaman için eski alışkanlıklarla beraber, yeninin içinde eskiyi barındırması ile süregelmiş ve gelişmiştir. Bu süreç bazen gelişme aşamasına göre toplumlarda pek çok farklılıkları da beraberinde getirmiştir.

Orta Avusturalya'daki Arunta kabilesinde, her kadının evlenmeden önce belirli akrabalık ilişkileri içinde bulundugu çeşitli erkeklerle belli bir sıraya göre cinsel ilişkide bulunması gerekir; üstelik bunlardan sonuncusu dışında hepsi cinsel ilişkinin yasak oldugu akrabalık derecesindedir. Evlenme ediminden önce, daha geniş olan hakların biçimsel olarak tanınması gelir. Gene Arunta'larda ve daha bir çok kabilede, her evli kadının yaşamında bir kez bir törene katılması gerekir. Bu tören süresince evli kadına, babası, erkek kardeşleri ve ogulları dışında, dıştan evlenme kurallarına bakılmaksızın orada bulunan bütün erkeklerin ortak malıymış gibi davranılır. Yerliler kuralların çignendigi bu törenlerin, atalarının uygulamasına uygun düştügünü söylemektedirler. (George Thompson- Tarih Öncesi Ege- sf 66)

Fiji Adaları'nda bir kabile şefi hastalandıgında, oglu babasının iyileşebilmesi için erginlenme istegiyle bir rahibe başvurur. Hastanın yaşayabilmesi için erginlenme törenine katılan aday ölür. Erginlenme törenlerinden sonra, dıştan evlenme kurallarının ve mülkiyet haklarının tümden bir yana bırakıldıgı bir şenlik düzenlenir. "Şenligin sonunda domuzlardan bir farkımız kalmamıştır artık" diye açıkça belirtmektedir bir yerli. Olagan yaşamda birbirlerine dokunmaları bile yasak olan erkek ve kız kardeşler karı koca gibi davranırlar. Bu şenliklerde ortaklaşmacılıga hem cinsel, hem ekonomik yönlerden törensel olarak geri dönüşün çifte önemi, yerlilerin bu durumlarda domuzların da kadınların da sahibinin bulunmadıgını söylemesi ile açıkça dile getirilir. (age)


İnsan ırkının gelişimi, herhangi bir sıçrayış, apansız ortaya çıkan bir ilerleyiş geçirmemiş, yalnız adım adım yeralan geçişler göstermiştir. Bu gelişim, her birinin içinde bir öncekiyle bir sonrakinin barındıgı söylenebilecek bir çok aşamadan geçmiştir. Bu yüzden ilk cinsel birleşme eylemleri iki yarım arasında olmaktaydı ve çok eşli bir biçimde sürüyordu.

Yaşamın en alt basamagında erkegin cinsel yaşamı rastgele ve ortalıktaydı. Doga dürtüsünü, hayvanlar gibi, herkesin gözü önünde gideriyor ve belirli bir kadınla kalıcı bir ilişki kurmuyordu. Kadınların haz için ortak kullanımı ve gözler önünde gerçekleştirilen cinsel ilişkinin dogrulugu Massagetae kavminde kesinlikle dogrulanmıştır.

Herodotos şöyle yazar : Her erkek bir kadınla evlenir, ama ondan yararlanmaya herkesin izni vardır. Yunanlılar’ın İskitlere yükledigi şeyler, Messagetea kavmi için geçerlidir. Erkek bir kadını arzuladıgında sadagını kadının arabasının önüne asar ve onunla yatıverir. Bu durumda eyleminin bir imgesi olarak okunu topraga saplar. (age 165)

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 20-01-2009, 22:13
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Massagetae kavmi için Strabon şöyle yazar : “Her erkek bir kadınla evlenir ama başkalarının karılarını da kullanır ve bunu gizli saklı yapmaz. Yabancı bir kadınla yatan erkek, onun arabasının önüne kendi sadagını asar ve açıkça onunla birlikte olur.

Herodotos Nasamoneleri şöyle anlatır : “Törelerine uygun olarak her birinin bir çok karısı vardır, bu kadınlarla herkesin ortasında cinsel ilişkide bulunurlar. Bunu yaparken Massagetae kavmiyle aynı töreyi yerine getirirler, oklarını yere saplarlar.

Hem Dionysos, hem de Diodoros’tan kalan belgelere bakarak Mosynoeceler arasında evliligin yanında evlilik dışı ilişkilerin de yer aldıgını görebiliriz. II Cyrus’un askerleri, ilerleyişleri sırasında karşılaştıgı en barbar kavimlerin bunlar oldugunu; kadınlarıyla herkesin gözü önünde çiftleştiklerini söyler.

Herodotos’a göre Tritonia gölünün çevresinde yaşayan Etiyopyalı Ausialılar da aynı sınıflamaya girmektedir. “Kadınlarını ortak olarak kullanırlar, sıgırlar gibi çiftleşirler ve bir aile yaşamları yoktur.”

Evlilik biçimleri mülkiyetin konumu ile belirlenmiş ve üretim ilişkileri farklılaştıkça ona uygun mülkiyet ilişkileri ile beraber cinsel ilişki biçimleri de degişiklige ugramıştır. Ancak ilk cinsel ilişki biçimi rastgele ve kandaşları da kapsayan ilişki biçimidir. Eski toplum henüz aile kavramını ve babalıgın fonksiyonunu kavramıyordu, ayrıca erkek ve kadınlar arasında sevgi bagları şimdiki gibi algılanmıyor, cinsel ilişkiye sadece bir haz, bir boşalma işlevi olarak bakılıyordu.

Öte yanda uygarlaşmamış kabilerle ilgili bütün raporlarda, karı kocalar arasında sevecen duyguların varlıgını gösteren belirtilere rastlanmadıgı vurgulanmaktadır, bu dikkat çekici ve önemli bir olgudur. Nitekim Eskimolardan söz edilirken, yabanıl durumdaki bütün erkekler gibi Eskimo erkekleri de karılarına karşı soguk davranıyor ve onları pek umursamıyorlar denilmektedir. Ancak öte yandan ana sevgisinin canlı ve sevecen oldugu söylenmektedir.
Dene yerlilerinde cinsler arasında sevecenlik konusunda olumsuz gözlemler aktaran pek çok rapor bulunmaktadır. Onları güldürmek istiyorsanız diyor bir misyoner Dene yerlisine karı koca arasındaki sevgiden söz edin.
Cinsler arasında bizim anladıgımız anlamda sevgi Kuzey Amerika yerlilerinde bilinmiyor diyor Peder Theodat.
Ojibwa Peter Jones. Ojibwalarda karı koca arasında toplumsal ilişkiye benzer bir şey göremedim desem yeridir, diyor.

Guiana Kızılderilileri arasında anaların çocuklarına karşı aşırı sevgi besledikleri, babalarınsa onları hiç umursamadıkları görülmüştür. Brezilya’da yaşayan yabani kabilelerde de karı koca sevgisinin göze çarpmadıgı, ana sevecenligininse aşırı ölçülere vardıgı gözlemciler tarafından aktarılmıştır.

Madagaskar yerlilerinde karı koca arasında sevgi olabilecegi fikri hemen hemen kimsenin aklından geçmez. Aktarılan gözlemler, kadınlarla erkekler arasındaki ilişkilerin duygu ya da sevecenlikten tümüyle yoksun oldugunu gösteriyor. (Robert Briffault Analar sf 66)

Aslında dış evlilik kuralı, daha yüksek toplumlardaki kandaşla cinsel ilişki yasagının aynıdır. Bu ikisi arasındaki tek ayrım, bizim gelişmiş ataerkil toplumlarımızdaki aile içi cinsel ilişki yasagının yakın akrabalardan oluşan az sayıda insanı kapsaması; öte yanda ailelerden degil de daha büyük topluluk ya da klanlardan oluşan kümelerde aynı yasagın kümenin bütün üyelerini kapsaması ve dişi üyelerle erkek üyeler arasında cinsel ilişkinin tümüyle yasaklanmasıdır. Bu kuralın çok sayıda ilkel toplumlarda görülen uygulamasında, erkek, anayanlı kümeyi tümden terk edip, cinsel eşinin ait oldugu kümeye uyarlanmakta, onlarla birlikte yaşamakta, ya da kendi kümesinde yaşamayı sürdürürken cinsel eşinin kümesini zaman zaman ziyaret etmektedir. Her iki durumda da dişiler, dogdukları aile kümesinden ayrılmamaktadır.

Kadının evlendikten sonra bile anasının ailesiyle yaşamayı sürdürmesi ve kocasının kayınvalidesinin evine yerleşmesi düzeni birkaç istisnai durum dışında, kuzeyden güneye bütün Amerika kıtasında yaşayan yerli ırkları, Afrika’nın Bantu halklarıyla, Bantu öncesi halklarını, bütün Endonozya’ya yayılmış Malaya ırkını ve Mikronezya Adalarının bütün yerli halklarını kapsamaktadır. Asya ve Polinezya’daki diger aşagı kültür ırklarının hepsinde yaygın olan bu gelenek, yalnızca Avusturalya ve Malenezya ırklarında genel kural olarak uygulanmamaktadır. Bunun nedeniyse bu ırklarda özel koşulların, kültürün eşi görülmedik ölçüde aşagı evrelerinde erkek egemenliginin yerleşmesine yol açmasıdır.

Labrador’da yaşayan Eskimolar’da genç adam gelinin evine gider ve onun ana-babasıyla birlikte yaşar. Burada evliler karı-koca olarak ailenin geçimine katkıda bulunurlar. Damat kayınpederi ölmedigi sürece kendi başına buyruk kararlar veremez. Bering Bogazı Eskimoları’nda koca her türden ogulluk görevlerini kendi halkına degil de karısının halkına yöneltir. Kadiak adasında yaşayan Aleutlar’da koca mutlaka karısının ana-babasının evinde yaşar, ancak arada bir kendi akrabalarını ziyaret eder. Kocanın evlendikten sonra kendi adını geçersiz kılıp karısının adını taşıması adettir. (Briffault age)

Cree yerlilerinde, genç bir erkek evlendiginde karısının anne ve babasıyla birlikte yaşar, ancak bu kişiler ilk çocugun dogmasına kadar ona bir yabancı işlemi uygularlar. Çocuk dogduktan sonraysa erkek kendi anabasından çok bu ailenin üyelerine baglanır. Pawnelerde koca karısının ailesiyle birlikte oturur, ailenin geçimine yaptıgı katkılar yetersizse, ya da herhangi bir nedenle karısının ailesi ondan bıkmışsa, evden kovulur. (age 133)

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 20-01-2009, 22:17
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Vancouver’de yaşayan Aht ve Nutka yerlilerinde bir erkegin evlenmesinde en önemli nedenlerden biri, karısının mülkünde avlanma ve balık tutma hakkına kavuşmasıdır. Evlilik ortadan kalkarsa, söz konusu mülkü yalnızca kadın kullanabilir ve bu mülk, kadının bundan sonraki evliligi için çeyizini oluşturur. (Briffault age134)

Örneklerden görüldügü gibi erkek kadın klanına cinsel birleşme karşılıgında klanın ekonomik gücüne katkı saglamak için dahil olmakta fakat her hangi bir mülkiyete sahip olamamaktadır.

Tupi yerlilerinden bir genç kız taşınmak isteyen kocasına şöyle karşı çıkıyor : “Babamın bahçesinin ekilip biçilmesi gerek, kileri boş, yiyecegimiz kıt. Yaşlılık günlerinde karnını doyurmasına yardımcı olasın diye beni sana verdigini bilmiyor musun? Eger sen onu terk etmek istiyorsan buyur, ben onunla kalacagım.” (age 140)

Erkegin klanın dışında sayılması ve klan ile kan bagının olmaması iki türlü dışlanmışlıgını getiriyordu. Hem mülkiyet ve kalıtım hakkından yoksun kalıyordu, hem de klan tabularından kandaşla cinsel ilişkiden muaf tutuluyordu. Babanın kızı ile cinsel ilişkide bulunabilmesi arada bir klan bagı olmadıgı için meşru sayılabiliyordu.

Malabar kıyılarında yaşayan Nayarlar analarına olaganüstü saygı gösterirler. Aynı şekilde analarıyla aynı düzeyde sayılan ablalarına karşı da saygılıdırlar. Ama küçük kız kardeşle aynı odada kalmazlar ve onlarla ilişkilerinde son derece sakınımlı davranılır.

Tonga’da ablalar aynı şekilde olaganüstü saygın konumdadır. Reis ablasının evine adım atmaya bile cesaret edememekle saygısını dile getirir.

Orta Avusturalya yerlilerinde, bir erkek kız kardeşiyle konuşamaz, ancak ablalarıyla rahat konuşmasını engelleyecek hiçbir kısıtlama yoktur. (Briffault age sf 121)

Rahip James Chalmers’e göre Yeni Gine açıklarında bulunan Kiwai adasında, bir baba kendi kızıyla evlenebilir, öte yandan kız ve erkek kardeşlerin birbiriyle evlenmesi her yerde oldugu gibi nefretle karşılanır. Solomon adalarında babayla kız evlat arasındaki evlilik son derece yasal sayılırken, kız ve erkek kardeşlerin olagan toplumsal ilişkileri bile yasaklanmıştır. (Age sf 124)

Malinowski bu gözlemlerini şöyle aktarır bizlere : “ Köylüler arasında babasının kızına saldırganlıgı oldukça sıktır. Latin kökünden gelenlerde bu özellikle dogru görünmektedir. Bu zina biçimi, bana söylendigine göre, Romanya köylüleri arasında çok yaygın ve İtalya için de aynı şey söylenebilir. Kanarya Adalarında baba ile kız arasında zina ilişkilerini ben kendim çok gördüm. Öyle gizli ilişkiler söz konusu degil, baba ile kız açıkça ve utanmadan yaşıyorlar ve kendi çocuklarını büyütüyorlar. (B.Malinoski- İlkel Toplumlarda Cinsellik ve Baskı- sf 55 dipnot 1 )

Malinowski’nin zina saydıgı bu ilişki görüldügü gibi yerliler tarafından son derece olagan karşılanmakta ve yadırganmamaktadır. Çünkü onlar için zina suçu kan bagı olan bir birey ile yapıldıgında suç olur. Kan bagı, klan bagı demektir ve baba ise kan bagının dışındadır. Ancak aynı anneden dogma kız ve erkek kardeşler en kesin yasaga tabidirler ve ergenlik çagından itibaren yan yana gelmelerine bile izin verilmez. Ancak kandaşlar arasında cinsel ilişki bu şekildeki keskin kurallarla yasaklanırken kandaş olmayanlar arasındaki cinsel ilişkinin de kısıtsız ve ergenlikten itibaren son derece rahat yaşanabildigini görüyoruz.

Zina öyle bir suçtur ki Plutarkhos İspartalı Geredas’ın, İsparta’da zina suçu işleyenlerin nasıl cezalandırıldıgını soran yabancıya şu yanıtı verdigini yazar : “Yabancı, demişti İspartalı, “ülkemizde zina yapan yoktur.” Yabancı üstelemişti :”Ama ya olursa””O zaman” demişti Geredas “tanrılara öylesine büyük bir öküz adamak zorundadır ki, başını uzattıgında Taygetosu aşıp ( bir dag), Eurotos’tan su içebilsin.” Şaşıran yabancı şöyle söyler :”Böylesine büyük bir öküz nasıl olabilir” Geredas gülerek “İsparta’da zina yapan nasıl olabilirse, öyle” der. ( Bachofen Söylence, Din ve Anaerki sf 205)

İlkel toplumlarda soyun kadın tarafından sürmesi erkegin kendi ailesini, klanını terk ederek karısının ailesine katılmasını gerektiriyordu. Erkegin bu ikili konumu ve soyun anne tarafından devam etmesi kalıtım ve mülkiyet üzerinde kadın tarafının mutlak hakimiyetini getirmişti. Veraset kadın tarafından devam etmekteydi. Bir erkegin malları üzerinde hiçbir tasarrufunun bulunmamasını getirmişti. Erkek öldügü zaman şayet mirası varsa, o mallar kendi çocuklarına degil kız kardeşinin çocuklarına kalıyordu. Böylece klan mülkiyetine ait hiçbir şey klan dışına çıkamıyordu. Soy kadın tarafından sürdürüldügünden kadın mirasçılar soyun mülkiyet açısından birlikteligini ve ortaklaşmacılıgını saglıyorlardı.

Peder Gilil çeşitli Orinoco kabileleriyle ilgili şunları söylüyor : Bu yabanılların son derece garip bir gelenegi var. Kadınlar kocalarının peşinden gitmiyor, tersine kocalar karılarını izliyor. Yabanıl erkek bir kez evlendi mi , artık kendi evini tanımıyor. Hamak, ok, yay ve daha bazı ufak tefekten oluşan eşyalarını alarak kayınpederinin evine taşınıyor ve hep orada kalıyor. Avladıgı hayvanı, tuttugu balıgı kayınpederine veriyor ve her bakımdan ona bagımlı kalıyor. Nitekim bütün yabanıllarda adet böyle, erkek evlatlar başkalarının evine gidiyor, öte yanda kadınlar kendi evlerinde kalıyorlar. Bu uygulama günümüzde yukarı Orinoco’da yaşayan bütün kabilelerde görülmektedir. Koca daha çok karısının evinde oturur, kadın artık ondan hoşlanmıyorsa kapının önüne koyar. İngiliz Gine’sinde yaşayan Arawaklar’da erkek evlenir evlenmez, kendisine ait şeyleri kayınpederinin evine taşır, oraya yerleşir, orada çalışır. Ailenin reisi kendi babası degil, karısının babasıdır, ona çalışır, onun sözlerine boyun eger. Genç bir çiftin oluşturdugu aile, kayınpederin çatısı altında yaşayamayacak kadar büyüdügünde, genç koca karısının babasının evinin yanında kendisine bir ev yapar. (Briffault age sf 139)

Zambesi yöresinde yaşayan Banyai yerlilerindeki evlilik düzenlemelerini Livingstone şöyle betimliyor : “Bir delikanlı evlendiginde gelip kadının köyünde yaşamak zorundadır. Kayınvalidesi için ocak odununu eksik etmemek gibi hizmetlerde bulunmakla yükümlüdür. Kayınvalidesinin karşısına çıktıgında dizlerini bükerek oturmak zorundadır, ayaklarını yaşlı kadına dogru uzatmak büyük saygısızlık sayılır. Bu kölelik yaşamından bıkıp da kendi ailesine dönmek isterse, bütün çocuklarını orada bırakmak zorundadır, çocuklar kadına aittir çünkü.

Nyasaland’ın güneyindeki bütün kabilelerde kızların evlenmesi eve fazladan bir yiyecek saglayıcı ve ücretsiz işçi kazandırır. (age sf 142)

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 20-01-2009, 22:19
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Ancak tarımın bulunuşu ile dünyadaki ilk büyük devrim gerçekleşti. Tarımsal üretim avcılıga benzemiyordu ve toprak genişleyerek yeniden ve yeniden ürün verebiliyordu. Toplum bu aşamada sınıflara ayrılmaya başlamıştır ve bir üretim fazlası oluşmaya başlamıştır. Tarımsal üretimin gereksinimi olan emek toplumları artık birleştirmeye başlamıştır. Pazarların varlıgı, ticaretin ve bir tecim sınıfının gelişmesi, zanaatkarların oluşması ve kentlerin kurulmaya başlaması eski toplumu iki şekilde zorlamaya başladı. Toplumun temeli soydan aileye dogru evrilmeye başladı. Ancak burada şimdi iki ana sorun vardı. Birincisi dıştan evlenmecilik kuralının nasıl aşılacagı idi. Çünkü bu kural erkege kalıtımdan herhangi bir hak vermiyordu. Erkegin çocukları ve de erkek çocukları mirastan pay alamıyorlardı.

Toplumdaki tüm birimler gibi devlet kurumları da bu ilkel kalıt yasasından nasiplerini almışlardı. Tarımcı toplumların tümünde toprak mülkiyeti en başta kadına aitti ve kalıt kız çocuga geçiyordu. Bu devlet erkinde de böyleydi, taht kız çocugun hakkı oluyordu. Erkek kardeşlerin bu kalıt yasasına karşı buldukları formül bacı/kardeş evliligi idi.

Mısır krallıgının altın çagı olan 19 ve 20 hanedanlar döneminde, 19 hanedanın bütün kralları, kendisinden sonra tahta çıkacak varisin yasal anası olarak kendi kız kardeşiyle evlenmiştir. Hükümdarlık kalıtı dogal olarak kız kardeşe kaldıgından ve onun hakkı oldugundan erkeklerin ya da erkek kardeşin krallık üzerine söz sahbi olmasının tek yolu kız kardeşi ile yasal olarak evlenmesi idi. Krallar zaten kraliçenin kocası olarak hüküm sürmekteydiler ve yetkeyi ele almanın tek yolu kız kardeş ile evlenmekti. Briffault bu bacı/kardeş evliliklerinin sadece saltanat için geçerli olmadıgının altını çizerek şöyle der :

Anaerkil aile düzeni ile kalıtın erkek soyunda el degiştirme dizgesini bir araya getirmek yönündeki bu istegin, ister kültürel gelişmeye ugramış ister uygarlaşmamış olsun, bildigimiz tüm halklar arasında en çok Mısırlılar’da görülen kız kardeşle evlenme uygulamasının altında yatan nedeni oluşturduguna kuşku yoktur.Bu uygulama o kadar yaygındı ki, İS 2.yy da bilebazı bölgelerde evliliklerin büyük çogunlugu kızkardeş evliligiydi. (age sf 315)

Eski Mısır bu konuda en geniş örneklemeleri sunar bize ama tarihteki tek örnek de degildir.

Pers İmparatoru Kserkes'in babası Dareios, Atossa'nın ikinci kocasıydı. Atossa'nın ilk kocasıysa erkek kardeşi Kambyses idi. Herodotos'a göre Kambyses'in ölümünden sonra bütün yetkeleri elinde tutmayı sürdürdü. Hiç kuşkusuz Dareosis'in onunla evlenme nedeni buydu. Büyük İskender ile aynı dönemde yaşayan bir başka Dareosis ise hepsi de hükümdar soyundan olan kız kardeşlerinden biriyle evlenerek tahta geçmişti.

Ptoleme'ler firavunlardan, Arsacidlerle Seleucidler ise Perslerden almışlardır bacı-kardeş evliligini. 3. Antiokhos'un kızı Laodike, sırayla üş erkek kardeşi Antiokhos, 4.Seleukos ve 4.Antiokhos ile evlenmiştir.

Karia'lıların en ünlü kralı İÖ 4 yy da hüküm sürmüş olan Mausolos idi. Mausolos'un karısıysa, kız kardeşi Artemisia'ydı. İdrieus ve Piksadoros adlı iki erkek kardeşi vardı. İdrieus da başka bir kız kardeşiyle, Ada ile evliydi. Mausulos çocugu olmadan ölünce yerine anısına ünlü Mausoleum'u yaptıran Artemisia geçti. Daha sonra Artemisia'nın yerini İdrieus, onun yerini de Ada aldı. Ada ise Persler'e boyun egen, krallıgı kızıyla evlenen Pers satrabına bırakan Piksadoros tarafından tahttan indirildi. En sonunda satrap da Ada'nın istegi üzerine Büyük İskender tarafından tahttan indirildi, böylelikle Ada bir kez daha kendi hakkıyla başa geçti.

İktidar aşamasında bunlar olurken artık genişleyen ve sürekli büyüyen kent toplumundaki dıştan evlenme kuralının da bozulması gerekiyordu. Dıştan evlenme oldugu müddetçe erkege kalıtsal hak verilemiyor ve erkek üretim araçlarında özel mülkiyete sahip olamıyordu. Toplumsal anlamda buna bulunan çözüm kandaşlar arası evlenme tabusunun kefaretinin bazı kutsal kişiler tarafından ödenmesiydi. Bu olgu kutsal fahişelik kültünü getirdi.

Tapınaklarda sevişen kadınlara kendi dillerinde kutsal kadınlar, lekesizler adı veriliyordu. Bu kadınların Akad dilindeki adları Qadishtu, aslında günahlarından arınmış kadınlar ya da kutsal kadınlar diye çevrilmiştir.

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 20-01-2009, 22:21
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Prof. Albright : “Klasik edebiyatta, özellikle de Herodotos, Straban ve Lucian’ın yazdıklarında karşımıza çıkan anıştırmalardan ögrendigimiz gibi, kutsal yosmalık, kişisel adı ne olursa olsun Suriye ve Fenike tapıncının degişmez, dogal sonucuydu. Kutsal yosma olarak tanrıça, bize son derece şaşırtıcı gelen “Kutsal Kişi” adını taşıyordu. Töre Filistin’in Kenan kökenli halkı arasında iyice pekiştirilmişti; ayrıca İsa’dan 1000 yıl önce, Suriye’deki Hierapolis’de de aynı törenin bulundugunu tartışırken Lucian’ın kullandıgı sözleri aktararak söylersek, “bu çok kutsal gelenek” halkın önüne İsrail’i çevreleyen ülkelerden de sürekli getiriliyordu. (Tanrılar Kadınken Merlin Stone sf 182)

İnannayla Enki söylencesi, İnanna’nın kutsal cinsel gelenekleri Erech halkını uygarlaştırmak için getirdigi büyük armaganlar arasında sayar. Erec’te tapınak kadınları saf ya da lekesiz anlamına gelen nu-gig adıyla tanınırdı. Lilith’in adının geçtigi ilginç bir Sümer yazısında Lilith, bir genç kız, İnanna’nın eli olarak betimlenir. Bu eski tablette Lilith’in, sokaklardan erkekleri toplayıp kutsal tapınaga getirmek üzere İnana tarafından gönderildigi yazılıdır. Aynı Lilith adı, İbrani söylencelerinde karşımıza Adem’in cinsel açıdan boyun egmeyen ilk karısının adı olarak ortaya çıkar; bu ad daha sonralarıysa ortalıga saçılan spermleri elde etmek için havada bekleyen cinin adı olur; evlilikdışı çocuklarının bununla yaratır. (Age sf 182)

Dıştan evlenme kuralı bazı kadınların kendilerini tapınaklara adamalarıyla ve her yabancı ile seks yapmalarıyla bozulmaya başlamıştır. Eski toplum dıştan evlenme kuralını bozmanın kefaretini ödeyebilmek için bazı kadınlara kutsal yaftası asarak toplumun tüm günahını bu kadınlar tarafından yüklenilmesini çözüm olarak bulmuş ve bu daha sonra bir tapım olarak tüm tarım topluluklarına yayılmıştır. Dıştan evlenme kuralının bozulmasının çok çeşitli evreleri ve her toplumda degişik uygulamaları da vardır.

Ölülerden başka tanrı tanımayan Augile kavmi ile ilgili Mela şöyle yazar : “Kadınlar arasında dügün gecesinde armagan getiren herkesle sevişmeye hazırlanmak çok önemli bir töredir, en çok erkekle yatan en güzel sayılır; bunu dışında kalan çekingenlikle nitelenir.”

Diodoros Balear adalarında yaşayanlarla ilgili şöyle der : “Alışılmadık bir evlilik töreleri vardır. Dügün şöleninde gelinle, önce dostların ve tanıdıkların en yaşlısı yatar, sonra yaş sıralamasına göre öbürleri onu izler, bu şeref son olarak kocaya düşer.”

Herodotos Afrikalı Gindaneleri şöyle anlatır : “Kadınları ayak bileklerine çok sayıda şeritler sarar. Bunlar hayvan derisinden yapılmıştır ve anlamı şudur : Kadın her erkekle yatışında böyle bir şerit baglar. En çok şeride sahip olan en kusursuz sayılır, çünkü bir çok erkek tarafından sevilmiştir. “ (Bachofen- Söylence, Din ve Anaerki sf )

Heedot Babillileri bize anlatırken her evlenecek kadının tapınaga gelerek kendisine para atarak yatmak isteyen yabancı bir erkegi bekledigini yazar. Bu ilişki olmadan evlenemeyecegini bildirir. Ancak yabancı ile ilişkiden sonradır ki gidip evlenebilir ve artık sonsuza kadar başka erkege bakmayacaktır.

Tüm bu yöntemler dıştan evlenme kuralının bozularak erkege yönelik mülkiyet hakkının kazanılması ile koşuttur ve bu amaca yönelik olarak yapılmıştır.

Kültürel gelişmeye ulaşamamış insanlar dünyasının dört bir yanında, ilk toplumsal evreler boyunca cinsel kısıtlamanın yalnız ve yalnız tabu klan akrabaları kümesini etkiledigini, bunun dışında hiçbir cinsel yasagın bulunmadıgını gösteren bol kanıt var elimizde.

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 20-01-2009, 22:23
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Konuyu sona erdirmeden evvel bir ayrıma deginmekte fayda vardır. Şimdiye kadar söylenenler anasoydan gelen toplumsal örgütlenmeler için geçerlidir, ancak şurası da bilinmelidir ki insanlıgın ilk başlangıcında ana yanlı soy süregelimi neredeyse tüm dünya toplumları için artık tartışılmaz bir temeldir. Anaerkiden ataerkiye geçiş aslında mülkiyetin özelleşmesi ve erkekler elinde toplanması sürecidir. Bu süreç topraga baglı yaşayan tarım toplumları ile hayvancılıga baglı olarak yaşayan göçebe toplumlarda daha farklı süeç izlemiş ve ataerki ilk olarak hayvancılıkla ugraşan toplumlarda boy vermiştir.

Avcılık erkeklerin işi idi. Avcılık sonucunda avlanan hayvanların yavrularının evcilleştirilmesi her ne kadar kadınların bir ugraşı olduysa da bu evcil hayvanların daha sonra beslenerek sürülere dönüştürülmesi ve bunların mülkiyeti erkeklere has bir olgu oldu. Bu yüzden erkekler ilk mülki ilişkilerine hayvanlar sayesinde sahip oldular ve hayvan sürüleri sayesinde güç ve zenginlik kazandılar. Bu güç ve zenginliklerini de ilk olarak anayerli evlilik biçimlerini babayerli evlilik biçimlerine dönüştürmekte kullandılar.

Özel Mülkiyetin gelişmesi ile mülkiyetin miras olarak kime kalacagı sorunu ortaya çıktı. Anayanlı soylarda erkekler ataerkini geliştirebilmek için ensest yasagını kaldırmak eve alanını daraltmakla çözüme ulaştılar ve sonuçta toplumsal örgütlenmenin temel birimi soy olmaktan çıkarak aileye dönüştü. Aile baba, eşleri ve çocuklardan oluşmaktaydı. Baba mülkiyetin tek sahibi oldugu için egilimi mülkiyet hakkını kendisinden sonra gelen erkek varisine devredebilme egilimindeydi ve sonuç ta böyle oldu.

Sonuç olarak denilebilir ki, sosyal işbirliginin gelişmesi ve kabile toplumunun duragan yapısından kurtulabilmesi için kandaşlar arasındaki cinsel ilişkinin yasaklanması demek olan ensest ilişki zorunlu bir aşamaydı ve topluluklar bu şekilde sosyal birimler haline geldiler. Daha sonraki gelişme ise sosyal birimlerin siyasi birimler olarak örgütlenebilmesiydi; bunun başarılması için de ensest yasagının aile bireyleri arasına hapsedilmesini ve yeni toplumun temeli olan aile bireyleri ile sınırlandırılmasını gerektiriyordu. İlerleyen süreç bu temelin ekonomik ve toplumsal kökenlerini bize unutturarak yeni toplum yapısında ahlaki bir süreç olarak algılanmasına yol açtı. İdeolojik olarak da dinsel metinlerle desteklenerek saglamlaştırıldı.

saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 20-01-2009, 23:35
Onursal Bedirhan
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

pardon ben ensest ilişkiyi hemcinsle yapılan şey olarak belledim ensest ilişki tabi doğru değil.
Eşcinsellik psikiyatrik bir vaka değilmiş, onunla karıştırdım. Gerçi şahsımda eşcinsellikte doğru değil ama yine bunu yapanları katletmek veya dışlamaya karşıyım.

Konu Onursal Bedirhan tarafından (20-01-2009 Saat 23:42 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 21-01-2009, 14:13
sinner - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sinner sinner isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 10 Sep 2008
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 1.493
sinner - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Sn. Dilaver
Değerli bir çalışma..
Okurken çok istifade ettim
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:17 .