Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı
İnsanlık tarihi boyunca sorulan en saçma sorulardan biri ''big bangden önce ne vardı''
Sözde bilimsel bir soruymuş.
Bu insan hiçbir zaman akıllanmayacak gibi.
Her zaman kendini merkeze koyacak gibi.
|
Öyle, 360 derece etrafına bakar, 360 derece efrafından ışığı alır,
ışık her yönden gelmektedir,
böylece alıcımız, kendini merkeze koyar,
öylece evrenin merkezi olur, her şeyi, kendisinin etrafında dönüyor sanır
oysa kendisi yönden bağımsız uzayda, kendi etrafında dönmektedir...
Varlığın olmayan öncesi ne anlam ifade edecek?
İlla bir başlangıç saplantısı, varsayımlarla bilim olur mu? sözde oluyormuş, bu da ayrı mesele.
Derler ki, zaman madde ile başladı.
Fakat zaman yoksa nasıl başlangıçtan söz edilebilir.
Bu sefer de haliyle, "öncesinde ne vardı?" denilir...
Bu paradoks sonsuza kadar uzar mı?
Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıktı gibi
ama bu paradokslar sonsuza kadar uzamaz
tavuk yumurtadan çıkar...
Zaman da varlığın hareketinden.
Oysa bilim der ki, "zaman uzaysallaştırılamaz".
Olmadı şimdi,
Birileri yerine, esasında ölçme işinden gelen, uzaysallaşırılamaz, boyut lafzını ortaya atar,
öyle bir üfürmeye başlar ki, bir türlü uyduramaz,
Zaman metafizikçisi ise, 24 adet boyut üfürmüş, ama gerçeği, bir türlü teoriye uyduramamıştır
Bundan sonra imdadına metafizik koşacaktır
nasılsa eski masallarda da öyle olmadı mı?
Varlık-yokluk, hiç başlamadı, ortadaydı, dolu ile boş arasında, formlar, parçalar, parçacıklar çatışıp duruyor, dünya dönüyor, gece ve gündüz oluyor, nesneler, nesnecikler, çetin bir ilişki, çatışma içinde...
Bir akşam vakti, etraf ışıklarla dolu.
Bir panayır havası, atlı karıncaya binen insan
Dönmeye başlıyor, artık ne varsa, kendisinin etrafında dönüyormuş gibi görünmektedir.
Mum alevinin aydınlattığı ortam gibi, önce küçük bir alandır, sonra bir ampül, evren daha da genişledi, sonra bir projektör, daha da genişledi, ne kadar uzağa bakabiliyorsa, evren de o kadar genişlemektedir...
Tabi bir de, radyo dalgası dediğimiz ışık vardır, gözlemci nereye dönerse dönsün, o ışığı almaya devam edecektir, bunu hesaba katmaz, zira ilgili frekansın 360 derecede alımı, çevresindeki milyarlarca galaksiden gelmektedir..
İlla sınırlayacaktır, ışığın kırılganlığı, soğurulması yardıma koşar, görüntü almanın yollarında sınırı belirler.
okyanus ortasında etrafına projektör tutan bir sualtı belgeselcisinin, kamerası gibi,
ışığın erişebildiği kadar mesafeyi görebilir, bu alan, okyanusunun sınırı olabilir mi?...
Veriler hasır altı edilmeye başlanır, olmadık varsayımlar, hikayeler türetilir, parçacık metafiziği ve idealist indirgeme mesnetsizliği, alakasız genelleme safsatası devrededir, artık bol kazançlı hikayeler yazılabilir, kuantum lafzından tavşanalr çıakrtanlar da cabasıdır...
Ya teori, ya da gerçek, birisi kurban edilecektir, gerçek teoriye uydurulmaya çalışılır, masal da burada başlar...