Snowmann´isimli üyeden Alıntı
Merhaba. Tasavvuf felsefesindeki Hiçlik Bilinci ve Enel Hak düşüncesi üzerine yaşadığım deneyimleri aktarmak için bu yazıyı yazıyorum.
|
Eyvallah.
Bilindiği üzere tasavvufta Vahdet-i Vücud düşüncesi vardır ve bu da varlığın birliğidir. Felsefede ise bu düşüncenin karşılığı panenteizmdir. Panenteizm tanrının esas varlığının sonsuzluk olduğunu ve sonlu olan evreni de yine kendi özünden yaratıp kapsadığını savunur. Yani tüm varlık tanrıdan ibarettir ve içinde yaşadığımız varlık alemi olan evrenin özü hiçlik yani sonsuzluktur. Tasavvuftaki hiçlik bilinci de bizzat bu gerçeğin kavranmasıdır.
Hiçlik bilinci, insanın maddi varlığı ve benliğini aşarak özünü bulması yani hiçliğe ve sonsuzluğa bilinçsel olarak ulaşmasıdır. Buna tasavvufta yaşarken ölmek de denir ki insanın ölünce varacağı durağa bilinçsel olarak varması
|
Evet.
ve tanrısal özde sonsuzlaşmasıdır.
|
Sonsuz'dan = Hiç'ten = Var Olan'dan başka varlık olmadığından,
Sonsuzlaşma da yok.
Benzetme olarak…
Sonsuzluk, kendinden bazı bölgeleri perdelerle (nefs) çevirip ayırıyor.
Perdenin içindeki kendi, perdenin dışındaki kendini bilemediği için,
Kendinin ayrı bir varlık olduğu illüzyonuna düşüyor.
Perdenin içindeki kendi, kendi isteğiyle bildiklerini unutunca,
Bunları hatırlama süreci = tekamül başlıyor.
Gökte bir yerde zannettiği kendine dönmeye uğraşıyor.
Aslında ne bir gök var ne de dönülecek bir kendi.
Tekamülün tamamlanması, perdenin kalkmasından ibaret.
Perde kalkınca perdenin içindeki kendi görüyor ki,
arayıp durduğu kendiymiş.
Yani hiçlik bilinci, insanın tanrısal sırra erişmesidir.
|
Var Olan'dan başka varlık yok.
Dolayısıyla kendimizden başka erişecek sır yok.
İnsanı hiçlik bilincine taşıyan şey ise ilahi aşktır.
|
Sonsuz Olan aşktır, bizim hissettiğimiz aşkın sonsuz formu, Rahman.
Bu yüzden tekamülde atılan her adım aşka doğru bir adım,
Nefs perdesinden her sıyrılış aşka geri dönüş.
Aşkın ilahi olanı, insanın benliğinden ve varlık aleminden geçerek sonsuz bir aşkın içerisinde maşuku ile bir olması yani hiçleşmesidir. Bu varlık alemindeki ayrımların ortadan kalkması, ben O'yum, O'ndan ayrı bir varlığım yok demektir yani aşkın ilahi olanını yaşamaktır. Bu da insanı Enel Hak düşüncesine ve Vahdet-i Vücud'a yani varlığın birliğine götürür.
|
Evet.
Nasıl ki maddenin bir diyalektiği var ise, varlığın kendisinin de bir diyalektiği vardır. Tüm kainat Varlık ve Hiçlik (Yokluk) olarak ikiye ayrılır
|
Sonsuz sayıdaki sonlular olan
bizlerin her biri... Sonsuz Olan'ın...
- Sonsuz sayıdaki isim ve sıfatlarının her birinin,
- Sonsuz farklı oranlarda örtülmesiyle oluşan,
- Sonsuz sayıdaki kombinasyonlardan
biriyiz.
Yani ikiye ayrılma yok.
Birisi Varlık'dır, tüm öbürleri ise Varlık'ın tezahürleri.
ve tüm varlık tanrıdan ibarettir.
|
Evet, yalnız Kuran'daki adı Tanrı veya Allah değil, O (Arapçası Hu olan O).
Varlık alemi sınırlı olandır, zamana ve mekana ve diyalektiğe yani çelişkilere sahiptir ki bu da değişime yani evrime yol açar. Hiçlik ise varlık alemindeki sınırın ortadan kalktığı yerdir yani sonsuzluktur. Dolayısıyla ezeli ve ebedidir, zamandan ve mekandan münezzehtir, mutlak ve değişmez ve çelişkisizdir ki bu da bizzat tanrının kendisidir.
|
= O.
Sonsuzluk niteliğinden dolayı varlık alemini de kapsamaktadır ve bu da varlığın birliğidir yani her şeyin tanrı olmasıdır. Kısacası, kainatın tamamı tanrıdır.
|
O'nun madde aleme tezahürü = evren = Allah.
ve kainat 1 ve 0'dan yani Varlık ve Hiçlik aleminden oluşmaktadır. Varlık alemi 1 ile sınırlıdır bu yüzden sonludur, 0 olan hiçlik alemi ise sonsuzluktur yani tanrının esas varlığıdır. İnsanın maddi varlıktan ve benliğinden geçtiğinde yani öldüğünde varacağı durak da sonsuzluk alemi yani tanrısal boyuttur.
|
Doğru fakat sonsuzluk alemi = tanrısal boyut = kendisi.