Önce şunu farketmek gerek, biz bir dinden çıkmadık, bize sorulmadan bir din bize dayatıldı. Neyse, yani hiç girmiyoruz, kavramsal bir şey tüm çizilen çerçeve ve bir soyutluğu hayatımızın merkezi yapıyorlar ve bildiğin beyin yıkama olayının zekayla, bilgiyle ,çevreyle beraber bizimle büyüyen bir kişisel gerçekliğe dönüşmesi sağlanıyor.Tüm ideolojilerde aşağı yukarı böyle işler, en baskın olanı ise dinsel ve ırksal binlerce yılın birikimi, devlet yapılarınada yansıyan(devletleşmelerin getirisi) resmi ideoloji bazında toplu beyin tecavüzleridirki ,tamamen sorgulanması tabu halinde, günlük yaşamla özdeşleşmiş ve normalleştirilmiş olanlardır.
Bir şeylerin yanlış gittiğini farketmek veya rahatsız olmak belki çok düz mantık bulacaksınız ama belli bir zekaya sahip her bireyde olduğunu düşünüyorum. Bu sorgulama süreci bir anda ahanda bu yanlış, bıraktım diyerek maalesef olmuyor. Ömrümüzce (kaç yaşındaysak) bize dayatılmış onca yalan üstüne kurduğumuz bir hayat ve onda vazgeçmek, doğru diye öğretilmiş, dayatılmış onca yanlışı sorgulayıp tek tek yanlışlamak ve hatta yanlışlandığını görmek sanıldığı kadar basit değil, çünkü yanlışladığımız tüm doğrular aslında bizi ve hayatımızı vareden, bizimle özdeşleşmiş ,kişiliğimize sinmiş bizim kendi parçalarımız.
Kendimizi tek tek yıkıyoruz, çünkü bize sorulmadan bizi şekillendirenlerin masalları biz diye bir yalanlar manzumesi ve yıktığımız her parça bize ait sanarken , olmadığını, biz sandığımızın aslında bu ideolojilerle ezilip sahte bir kalıpla tektipleştirilmiş makinalara çevrildiğimizi farkediyoruz.
Farkettikçe canımız yanıyor, farkettikçe öfkemiz, umutsuzluğumuz artıyor kimi zaman. Ama kısaca bir cevap, kısaca nesi yanlış ? gibi cevaplar arıyor insanlar; Şunu farkediyorsun,o kadar anlık ve tek bir cevap yada tek bir yanlışla işlemiyor bu süreç, gelgitlerle , bilgiyle, korkularının üstüne gidip sorguladıkça bakıyorsunki tanrı ve din kavramları dahi birbirinden kopuk kavramsal veya felsefi konular.
Çünkü tüm tanrı kavramları ve dinler aynı iddiaları taşıyor, aynı dogmalarla insanlara yaklaşıyor, aynı yanlışlamalar veya varsa doğrulamalar hepsi için geçerli. Ancak hiç bir somut veri veya direk kendine ait bilgiye ulaşılamayan ve herhangi bir masal kahramanından daha gerçekçi olamamış bu kavramlardan tek başına bir insan dahi katrilyon varsayımsal kavram türetebilir ancak hiç birine peygamberim diyenlerden daha fazla kanıt sunamaz.
Nedir o kanıt? Ben diyorum o kadar, gerisi gerek tehtid, gerek ödül tarzı demogojiler.
Bireysel dünyaya bakış işidir biraz bu, bir pedofili veya sadist psikopat için bu ideolojiler harikadır, olmayan içinse savunma mekanizmalarını harekete geçirip tanrıyı kurtarma savaşı. Yüzeysel "biz babamızdan öyle gördük" çüler içinse aman neyse ne, inanmakla ne kaybederim , sonuçta doğuysa ben karlıyım, yanlışsada bir şey kaybetmem.
Sonuç, bak dinler tarihine ,ülkemizde din sırtından at koşturanlara ve dünya haline ozanın saz şeytan işidir diyen yobaza dediği dizeler misali "şeytan bunun neresinde?" ve sor kendine tanrı bunun neresinde ve nedir şu tanrı dediğin? Bizi yarattığını sandığımız bizim yarattığımız bir kavramdan ötesine dair iz bulursan haber ver.
Unutmadan islam içinse hiç kafanı yorma, arabın ırkçı diğer inancı yahudiliğe alternatif "seçilmiş ümmet" sareoğullarına karşı (israil oğulları-İshak soyu) haceroğullarınında seçilmiş olduğu üstünden (kureyşoğulları-İsmail oğulları) kabile inancının talancılıkla , kölecilikle arap yarımadasından taşması sonucu evrensel olduğu yanılgısıyla algılatılmış, kabule zorlanmış Babaları İbrahim dışında kimseye seslenmek derdi olmayan köylerin anası mekke civarı araplarının dünyaya çaktığı bir kazık o kadar.
Şimdilik saygımla gittim...