Turan Dursun Sitesi Forumları
  #1  
Alt 07-03-2017, 15:22
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart Sufi'nin yolu...

İnanmaya İnanıyorum.

Sevgiye inanıyorum, saygıya inanıyorum.
Önyargılar yüzünden hayatın es geçildiğine inanıyorum.
Baharda açan tomurcuğa, Nisan yağmuruna inanıyorum.
Son baharda solan yaprağa, çöken hazana inanıyorum.
Kışın kuru soğuğuna, yazın yakan sıcağına inanıyorum.
Ruhlara inanıyorum.

Doğanın verdiği emaneti, bir gün geri alacağına inanıyorum.
Doğada bir sömürgeci olduğumuzun HİÇ ama HİÇ bilinmediğine inanıyorum.
Güneş yerinde dururken, geçen gün ve gecelerin bizi büyülediğine inanıyorum.
Zaman diye bir kavram yaratılıp, ona tapıldığına inanıyorum.
Harflere, sayılara, dolayısıyla ortak bilinçlere inanıyorum!
Hayallere inanıyorum.

Adımı birileri koymuş, o adıma inanıyorum.
Birileride senin annem ve babanız demişler, onlarada inanıyorum.
İnsanların süslü sözlerle, kötülüklerini gizlediklerine inanıyorum.
İnsanların üst kimlikleri olduğuna, yani atalara inanıyorum.
Halka sözler verenlerin, bunu asla tutmayacaklarına inanıyorum.
Önce insan diyen sağlık sistemine inanıyorum.!
İnsanlara inanıyorum!

İnsanların bilmedikleri konularda, çok şey bildiklerine inanıyorum!
Hak ve adalet isteyenlerin, boş yere feryat ettiklerine inanıyorum.
Gerçek Hak ve adalete göre, kimsenin haklı olamayacağına inanıyorum.
Kendilerini görmeden, hak isteklerinin büyülenmek olduğuna inanıyorum.
Büyülere inanıyorum.

Bir dilim ekmeğe, tuza, bir damla yaşa inanıyorum.
Çaresizliğe, cevapsızlığa, nedensizliğe inanıyorum.
Kitaplara dalma faydasızlığının, farkındalığına inanıyorum.
Aramak denilen şeyin beyhude, gerçeğinse araMAmak olduğuna inanıyorum.
Bu kafayla çok çekerim, esas çekeceğiminde geride olduğuna inanıyorum.
İnandığım şeylerin, temelde bildiğim şeyler olduğu bilgisine inanıyorum.
Kendime inanıyorum.

Sanırım benim inanmadığım başkaları kavramıdır, o da "çok bilen başkalarıdır".
İşte onlara ve dediklerine asla inanmıyorum.
Romen Diyojen'e tabikide inanıyorum ve ellerinden öpüyorum.
Belki onlar yanlış şeyler dediler, belkide başkaları yanlış aktardılar, bilinmez.
Bilinen İnanç ve şüphe yan yana olmaz.
Şüpheli şeylere inanmaksa sâflık olur, bunu beklemekte ayrı sâflık olur.
Hasılı kişi isabette etse bile, bu şansına olur.
Olay bir kumar yani veya ya tutarsa mantığı.
Deneyime inanıyorum.

Delil olmadan inanma olmaz.
Delili olanda da şüphe kalmaz.
Ellam inançlı biriyim.
İnanmaya inanıyorum.


----- 0 -----

Not: Üsteki şiirseli daha önce forumda burada vermiştim, altta ki yazımda onun devamı niteliğindedir.


Niye sorarlar ki neye inanıyorsun, inanmaya inanıyorum dersem ne olacak!
Bu seferde o ne demezler mi? cevap çok basit, inandığınıza da inanıyorum.
Olmaz öyle şey, ya inanmıyorum dersem n'olacak? olsun hiç fark etmez ki?
Sen neysen ben ona inanıyorum, inkarına da inanıyorum, bana zor gelmez ki!
Ben ayırmadım ki iman inkar, sen neysen ben oyum, inandığına inanıyorum.
Sana inanıyorum.

İnkara iman olmazmış! nasıl olmazmış! her şeyin bir zıttı oluyorya!
Sen inanmayabilirsin, sen inanmadın diye, bunun inanmayanı olamaz mı?
Sadece iman ve inkar mı vardır hayatta! bunun 3. bir yolu bulunmaz mı?
Olmaz demen ya inkar ya da imandandır, ikilikten, ayrılık bilincindendir.
Bütüne inanıyorum.

İnanmaya tam inandığında, aslında başka şeylerin bir korkusu da kalmaz.
İnanç bir isimden öte değildir artık, hiçtir, ister o, ister bu, fark yoktur.
Öyle ki yanlış diye bir şeyde kalmaz, o mu, bu mu, şu mu lar anlamsızlaşır.
Anlamı olmayan şeyleri yapsan ne, yapmasan ne, artık korkuları kalmaz ki?
Hiçliğe inanıyorum.

Robot değilim ben, yalnız bir şeye inanacaksın, ötekileri düşman belleyeceksin.
Hafızamdan sildim bunu kimse dayatamaz, format attım, beynimin en köklerine.
İstersem hepsine birden inanırım, yanlış olan ne? bunu kimselerin yapmaması mı?
Kimseler yapmıyor diye, herkesin yaptığını mı yapacağım? nerede benim Sufiliğim!
Yalnızlığa inanıyorum!

----- 0 -----

Sufi'nin yolu...
İnsana inanıyorum zira insan denilen şey, kolayca bir şeyler kabullenecek bir yapıda değildir esasında, neticede düşünendir, karar verebilir, üretebilir, her ne kadar kültürler, öğretiler onu bir yönde eğitsede, şartlandırsa da İNSAN asla bir ROBOT olmamalıdır.
1 şeye inanacaksın, ya da 1 yolda gideceksin, o tek doğrudur, ötekiler yanlıştır!

Bu dayatmadır !...

Doğrunun tek bir şeye kanalize edilmesi, akabinde bir mecburiyeti doğurur. Birilerinin mecbur kıldığı bir mecburiyettir bu!
Tercih hakkının adeta yok edilmesi, sadece 2 ile sınırlandırılması, bunların da bir birleriyle kavgalı olması, seçeneği zaten 1 e indiriyor.

İndirgenmiş 2 seçenek, ötesi yok!
Seçilmiş 2 seçenek, ikiside kendince doğru!

İkisi de yanlış veya biri yanlış, biri doğru olması da hiç bir şey değiştirmiyor.
İnsanlara göre her zaman 1 doğru var!
Değil mi ki bu önümüze konulmuş, bu da önceden birilerince seçilmiş, tayin edilmiş, ölçüleri belirlenmiş, budur denmiş!
Geriye tek şey kalıyor ; Mecburiyet!
Doğru olduğu için mi mecbur? yoksa mecbur olduğu için mi doğru? Cevap net değil, karışık.
Hele de doğru/yanlış ayrımı neden var ki, hadi var diyelim, bu seferde doğru yer değiştirebiliyor. yanlış yer değiştirebiliyor, ilkelerde sabit değil, işi gücü bırak doğrunun peşinde deli gibi koştur dur.

Bu dayatmadan da mecburiyetten de öte bir şey, adeta başka çareniz yok, bu çareye tutunmak ise elzem, o kadar daraltılmış ki dünya tercih hakkı yok!
Dünya sofrasına oturuyorsunuz, hayatınız boyunca önünüze gelen iki yemek var ve onun da sadece birini yemek mecburiyeti var!
Tibetli Lamalar misali, hayatları boyunca bir kâse tsampa ve tereyağlı çay, başka bir şey yok!
Böyle ömür geçer mi? ama geçiyormuşta.

Dayatma ve mecburiyetten bir rahatsızlık duymuyorsanız, sizin için bir problemde yoktur, lakin oldum olası, birisi bana bir şeyi dayattığında, ondan hiç haz etmedim, ruhum hep daralmıştır bundan, gönüllü yaparsam sorun yok.

Sonradan fark ettim ki bu tamamen insani bir şeymiş, zira İnsan özünde ÂSİ bir varlıkmış, kararını kendi verebilmeliymiş, bunu yap deyince yapacak (o şey doğruda olsa) bir yapıda değilmiş.

Birilerinin Doğrusunun peşinde koşarken, insanî özelliğin yitirilmesi, bu doğru bir şey mi?

Özetle, temelde sadece 2 seçeneğim olması, bizden öncekilerin bu ölçüleri belirleyip önümüze koyması, akıl, mantık, fikir gibi yönlerimizin, kısaca düşüncemizin de sadece bu iki seçeneğe odaklanması/odaklandırılması, onları kendi açısından doğru yapsada, (hakikaten doğruda olsa, ya da biri doğru olsa da hiç farketmez) değil mi ki birilerince seçilmişler, bu seçilmişi seçmek benim için yanlıştır.
Bu benim tercihim değildir, başkalarının tercih ettiğini onaylamaktır.

Onay !...
Bu da hiç işime gelmez!
Bu hayatı kendi anladığım gibi yaşamadıktan sonra, bir şeyleri onaylayarak hayatı anlamış mı olacağım!
Asla!
Birilerinin doğru dediği şeye doğru diyerek, bilmiş mi olacağım?
Hayır!
Sırf doğru dendiği için seçmek veya sırf yanlış dendiği için seçmemek, ikisi de zorunluluktur.
Bu bilgileri bir ROBOTA da yüklerseniz, o da ikisi arasında seçim yapabilir. Bu zor değildir.
Bu seçim bile değildir, A programı, B programı düğmesine dokunmak gibidir.

Ama insan isterse bu ikisi arasında ikisini de seçmeyebilir, isterse bunu yapabilir, zira insan böyle bir şeydir.
Temelinde uyumsuzdur, âsidir, söz dinlemez vs. yönleri vardır. Bunu hayatın pek çok alanında da görebiliriz. Bazen aklını dinler, bazen gönlünü dinler, bazen ikisini de bırakarak tamamen sezgileri ile hareket eder.

Tasavvufa bu açıdan minnettarım, bana bu 2 yoldan daha farklı olarak, 3. bir yolu da haber etmiştir, gerçi 2 yol harici bir yol gerçekten YOK hükmünde olsada, bu konuda tasavvufî kitaplarda da fazla bir bilgi olmasada, bu onun olmadığı anlamına da gelmiyor.

İnsan, robot değilse eğer, her zaman alternatif bir yol bulacaktır, bu insanın robottan ayrıldığı yegâne bir özelliğidir. Robot bulamaz ama İnsan bulur! bulması gerekir.

Robot programlandığının harici, başka bir yol bilemez!
İnsanda bilemiyorsa, bu onun programlandığını anlamına gelmez mi?

İşte Sufiler o yolu işaretle "terkleri de terket" demişlerdir.

Sonuç:
Ölçülerin önemsizleşmesi, doğru yanlış ayrımın kalkması, korkuların bitmesi 3. bir şeymiş.
Bu delilik olarakta görülebilir lakin delilik insanîdir, robot olmak insanî değildir.

İnanmaya inanmak, bir Sufi'nin dayatılana isyanıdır!
Başka değişle de bu Sufi'nin yoludur!
..."Bugüne kadar, dini dinime yakın olmadığı için arkadaşıma karşı çıkıyordum. Ama bugün kalbim artık her şekli kabul eder oldu.
Ceylanların çayırı, rahiplerin manastırı, putların barınağı, tavaf edenin kabesi, Tevrat'ın sayfaları ve Kur'an'ın mushafı oldu.
Süvariler ne tarafa yönelirse yönelsin, ben sevgi dinine inanıyorum. Din, benim dinim ve imanımdır.
"...
İbni Arabi - Tercümânü'l-Eşvâk

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 07-03-2017, 15:58
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.730
Standart

Anadolu'da yiğit, mert, girişken ve fedakâr insanlara sevgisini göstermek için "Deli oğlan" derler. Deli oğlanlık öyle avanta değildir, yetimin, fakir-fukaranın hakkını korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemekle kazanılan bir ünvandır. Deli oğlanın bir makamı olmaz, bir yere bağlanmaz, tabulara karşı illaki sınır koyar. Bu yüzden çevresinde çok sevilmesine rağmen makam- mülk sahiplerinin bir numaralı düşmanıdır deli oğlanlar. Deli oğlan yüzünden memet emminin ürünlerini bedavaya alamazlar, hatçe kızı koynuna sokamazlar.
İş biraz inada bindiginde deli oğlanın kaderinde eşkiya olmak yatar.
Makam-mülk sahipleriyle dağda vuruşmak zorunda kalan deli oğlanlar, devletin de destegini alan makam-mülk sahiplerince öldürülmektir son duragı...

Sevgili Felâsife hani sen hep delilik lazım dersin ya, delilik ezelden beri böylesine takdire şayan bir ünvana sahiptir Anadolu'da...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 07-03-2017, 23:37
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

bilgivehis´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili Felâsife hani sen hep delilik lazım dersin ya, delilik ezelden beri böylesine takdire şayan bir ünvana sahiptir Anadolu'da...
Eyvallah.
Zahirde ki bu olayın benzeri zaten iç alemimizde de aynen cereyan eder. Anadolu delisinine de velisi de sahip çıkar.

Birisi, "Hiç delilik yapmayan zannedildiği kadar akıllı değildir." gibisinden bir söz demiş, kim demiş bilmiyorum ama delilik yaşanmadan, içine girilmeden, yaşanmadan kişiyi korkutan bir şeydir, pek bilinmez.
Fakat içine girilip çıkılabiliyorsa, bu başka bir şeydir.

Tabi delilik derken aklın onaylamadığı her şey delilik kapsamına girer, yoksa tamamen farkındalık bilincini kaybetmiş, çevresine fiziksel zararda veren delirmeyi kast etmiyorum.
Gerçi deliliğin akıl karşısında çok bir farkı da yok, delilik deliliktir nihayetinde.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 11-06-2017, 02:58
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Sufi'nin gözüyle...

Hep mavi kalsın gökler, ruhlara namzet kanatsız olsunlar.
Toprak kadar yakın değil, hayaller gibi ulaşılmaz olsunlar.
Varsınlar yerleri kim, hangi renklerle boyarsa boyasınlar.
Yere meftunlar yerin, göğe pervaneler göklerin olsunlar.

Mecnun olup çöllere düşmüşsen, renkli seraplardan sana ne?
Kumlarda dans eden anca gölgelerdir, renkler söyle nerede?
Gözler renkleri seçmez ki, olay ışık oyunlarının illüzyonudur.
Yaşayan ölüye her yer gridir, buna akıl erse ne, ermese ne?

Işıktan yansımaydı her şey, göze nakşedenlerse aldanıştı.
Renklere ezelde rol verildi, aldanış ta o zaman başlamıştı.
Hayata çok renkli dediler, aslı ışık oyunu cilveleriydi oysa.
Işıksızlıkta haniydi renkler! karanlık mı her yeri kapsamıştı?

Işık yok diye karanlık vardı, karanlık var diye ışık yok değil.
Işık karanlığı her zaman yok ederdi, karanlık tek güç değil.
Karanlık aslında hiç bir zaman, tek başına ışığa hükmetmedi.
Işık ne kadar lütfetdiyse karanlık o kadardı, daha öte değil.

Işığın olması renklere, olmaması da karanlığa varlığını verdi.
O varlıklara niceleri don biçti, lakin niceleri de unutu verdi.
Bu öyle bir unutuş ki neyi, ne zaman unuttuğunu da bilemedi.
Kuşaklar boyu hem korktu, hemde korktuğuna payeler verdi.

Her zerrede gizlenen sen, karanlığa bile farkındalık verende.
Ey içsel karanlığım al payını, gören gözlerinin feri mi sönende.
Daha ne kadar inat edeceksin, sözde öğretilere ısrar edende.
Boşaltıp kafanı dünyaya bak! gerisi çorap söküğü gibi gelende.

Hayvanât gibide görmek lazım, hayat acaba ne kadar renksiz.
İnsanî gözde aldanışlar oluyor, bu fark edilmez belli belirsiz.
Her canlı hayatı aynı görmez, farklı farklı görüşlere sahiptir.
İnsanlar, anca insan gibi görür, hükmü kendi dışında geçersiz.

Sadece insanın gördüğü bir hayat mı? yok böyle bir hayat.
Hayvan mı oldu? insan mı değiliz? hani ya daha ötesi hayat.
Değilse anca kendimizi kandırırız, zaten olan tamda budur.
Hikaye öylece sürüp gider, insanızya oh ne güzeldir hayat!

Kamil olmak zor zanaat, Sufi kafalar böyle yazıp-durur.
Hayvanât yüce makam, Cemadât Nebadât bir edip-durur.
İnsanât olmak çok kolay, insan doğ, insan yaşa, insan öl.
Değişen bir şey yok, düşündüğünü görenler bakar-durur.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 24-06-2017, 15:39
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Ruh denilen şey bugün insanların ismen bildiği ama cismen bilmediği bir şeydir.
Bu ruha inananlar için bile böyledir, o yüzden şey, kem küm ederler, bir açıklamada getiremezler, onlar ruh denen şeye ne kadar inansa da bu onu bildikleri anlamına gelmez.
İnanmayanlar için zaten bir problem yoktur.

Hasılı bugün Ruh, ruha inananlar için bile bilinmeyen bir şeydir. Doğrusu budur. Bu aslında dinlerde ve dinlerden önce ki Şamanik, Animik inançlarda da böyleydi.
HALKLAR RUHU BİLMEZDİ.

Anca ona inanmakla yükümlüydüler, bu da anası, atası böyle yapmış, o da öyle yaptığı içindi.
Mesele bir kültür, bir yaşayış meselesiydi.

Fakat toplumun adeta inanç yönünün önderleri olan Şamanlar için durum farklıydı.
Onlarda inanç yoktu "Şaman inanmaz, deneyimler!" ölçüsü vardı ki bir Şaman, Şaman olması için yıllar süren USTA/ÇIRAK ilişkisi içinde yetiştirildi.
Esrik ve savruk kişilikleri gençken geçirdikleri bir esrime rahatsızlığı ile başlardı. Bu onların Şaman olması için ilk deli adımdı.
Ya Şaman olacaklar, ya da öleceklerdi, başka seçenekleri yoktu.

Sözün özü, Şamanlar için ruh bilinmez değil, bilakis bilinen bir şeydi! Bunun eğitimi almışlardı.
Fakat onlar bu sırlarını haklarla asla paylaşmadılar. Şamanlar kendi aralarında ki toplantıları bile gizli yerlerde yaparlar.
Bu bugün bilimin de sırlarını halklarla paylaşmaması gibidir. Zaten Şamanlar o devirlerin ve kendi toplumunun içinde ki bilim insanları idiler.
Şamanik toplumların bilim insanı Şamanlardı!

Bu günün ortamı ile geçmişin bu Şamanik ortamını orantılayınca, bakabilen için arada bir fark yoktur.
Bu da bir nevi Vizyonik bir taklanın bize yansımasıdır.
Yani sahne aynı, roller, senaryo ve dekor değişmiştir.

Ruha gelince, Ruh bu günün yazılım/kod/program dediğimiz şeyden mantık olarak farklı bir şey değildir.
Ruh organik bir yazılımdır!

Bir çam ağacı bu yazılım neticesinde, çam ağacından başka bir şey olamıyorsa, bu o organik yazılımdan dolayı böyledir. Tüm canlılar böyledir.
Ruh = yazılımdır.
Ruh denilen böyle bir şeydir.

Şimdi modern bilim çok daha ilerledikçe, yazılım/kod olayını organik bir yapıya iyice oturtukça, onu programlayabildikçe, kontrol edebildikçe ilk insanların ne demek istediğini anlayacaklar.
Şu an anlayamazlar, zira yazılım denen şeyin ruh olabileceği diye bir bilgi yok. Aksine kendilerini geçmişten kopartıkları için, geçmişin devamı olabileceklerini de hesap edemiyorlar.
Geçmişle kopmuş olan o köprüler, bir bir yeniden yapıldıkça, insan geçmişine o köprüler sayesinde geri gidebildikçe ve ileri gelebildikçe, KIYAS yapabilecektir.
Şu an KIYAS yapamasının yegane sebebi geçmişe bağlanan köprülerin yıkılmış olmasıdır.

Ayrıca ortada dönen ruh bilgisinin hayali ve zanna dayanan bir bilgi olmasında başka bir problemdir. Halkların ve sözde bilenlerinin bu konuda ki bilgilerinin sıfır olmasındandır.

İnsanlık bu dairesel yolculuğunda, sona yaklaştıkça başada yaklaşmış olacak ve daire de tamamlanacaktır. Aslında geriye dönük köprülere bile gerek kalmayacaktır. En sona geldiğinde en başa gelmiş olacaktır.

Dünyanın sonu başladığın yerdir, dön dolaş aynı yere gelirsin. İnsanlıkta bu yolcuğunun da aynı yere ister istemez gelecektir.
Elbette ki bilgi, birikim, donanım olarak farkı olacaktır ama bu fark gelişimin denen şeyin yüzünden olacaktır.

Dairenin tamamlanması demek, Sufi bir tanımdır. Sufinin içsel yolculuğuda en sona geldikçe, en başa gelmiş olur ki,
Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir de bakmış ki bir arpa boyu yol gitmiştir.

Bu işte Sufizmdir!
Sufizm hiç kimseyi bir yere götürmez, bilakis başladığı noktaya getirir bırakır.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 14-07-2017, 02:17
manas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
manas manas isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2017
Mesajlar: 461
Standart

...sufi esrarlı aleme farklı nazarla bakandır.
...sufi gönlünde ve zikrinde duvarlar bentler şekiller barındırmayandır.
...sufi zamansız ve mekansızdır,onun sınırı yoktur.
...sufiyi her göz görmez her kulak işitmez çünkü o sırlar alemindedir herkes giremez.
...sufi'nin yolu cennete çıkmaz onun yolu en zirve olan tanrı yoludur, tanrı olma yolundadır. kendini tanrıdan gayrı düşünmez.
...sufi hem gökte hem yerde dolanır durur..

şiirin bu dizeleri de buna güzel bir örnek;

kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi,
kah inerim yer yüzüne seyreder alem beni.


bu iç açıcı konu için felasife'ye teşekkürlerimle...

***Tanrı mineral de uyudu, bitki de düş kurdu, hayvanda uyandı, insan da kendini buldu ***
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 14-07-2017, 14:08
Nero Nero isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 24 May 2017
Mesajlar: 1.869
Standart

Güzel, derinlikli bir konu. Sufi'liği incelemek ve biraz öğrenmek istiyordum. İlk fırsatta üzerinde yoğunlaşmak istiyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 14-07-2017, 14:50
Amon yarebbi Amon yarebbi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 26 Apr 2017
Mesajlar: 720
Standart

Tasavvuf ;
islamın şiddetini perdelemek için , bilerk veya bilmeyerek , isteyerek yada istemeyerek ortaya çıkmış bir yapıdır.

Sufi ;

islamın şiddetini perdelemek için , bilerek veya bilmeyerek , isteyerek yada istemeyerek ortaya çıkmış tasavvufun dilidir.


Bu akımın kendisi veya dilinin aslında tanrı denileni iyi göstermekden başka bir işlevi yok. İslamlada bu konu haricinde örtüşen bir yeri de yok.

İslam , bağlı bulunduğu inancın kitabın da , kendisine inanmayanları , burada ve iddia ettigi diğer alem de , şiddete maruz bırakma konusunda tehditler savurur. Dahada ileri gidip şiddete maruz bırakmayı , uygulama da emir eder ve uygulatır.

Tasavvufun dili ne der?
" sana tokat atana , diğer yanağını dön " der.

Sufinin dili islamın gerçek yüzünü , insanlara söyleyemez. Söylerse de , derisi yüzülür.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 14-07-2017, 19:07
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

@manas
İç açmak, ferahlatmak hoş bir şey tabi, böyle görebiliyorsan anca ben eyvallah diyebilirim.
Sufinin yolu, Tanrının yoludur meselesine katılamam ama şu aşamada bir önemi de yok, bizler nihayetinde anladığımız kadar, mevzulara ortak oluruz ki bu bizim kendimizden yansıyanlardır. Farklılıklarımız zaten biz bizi yapan değil midir?

@Nero
Tabi öğrenebilirsin, bunda bir kısıtlama yok, hatta akademik tarzda da çalışmalar yapabilirsin zira bir dünya yazılı kaynak vardır bu konuda, adeta bir derya denizdir.
Lakin bu öğrenim şekli Sufilikte en kabadayı 10/9 a denk gelir, yani elinde kalan anca 1 dir ki bu da Tanrıdır. Bu Sufizmin dışarıdan görülen, bilinen yüzüdür.
Ama ben yok bu derya denizlere dalacağım dersen, işin şekli değişir, zira Sufizm sırlarını benliğinden kurtulmayana sunmaz. Okumayı, çalışmayı vs. leri bile bırakman gerekir ki bundan ötesi delilik denen alandır artık, Sufizm aklın ötesidir.
Kalem eğri dilli,
Mürekkep siyah yüzlü,
Kağıt iki yüzlü!
Şimdi kalkıp arzuhalimi yazmaya kimi mahrem kılayım?
Yunus Emre
@Postalabd
Tabi kararınızı vermişsiniz, bundan ötesine ben bir şey diyemem, sanırım öncede demiştim.
Karar vermek bir meselede artık öğrenilecek bir şey de kalmamış anlamına gelir ki sizin olay bitmiş, eyvallah.
Olayın sadece Tanrı yönüne göre değerlendirmeniz, Tasavvufun bütününe ait bir değerlendirme değildir. Üstte dediğim gibi bu elde olan 1 dir.

Sufileri bu 1 e göre değerlendirdikleri için de zaten çokta derileri yüzülmüştür, bilirsiniz zaten.

Mansur "Enel Hakk!" demesi.
Vay sen nasıl Ben Allahım dersin diye infaz edildi. Oysa adam ben hakkım dedi.
Neydi bu hak hiç kimse umursamadı bile, insanlar kararlarını vermişti çünkü, bu bugün bile böyledir.
Adam Allahım dese derdi zaten ama demedi ki?

Mansur ben Allahım demedi... Bu daha nasıl izah edilebilirdi ki?

İşte bunu duyanlar da anca Sufiler oldu, anca onlar Mansur'un yanlış anlaşılmasına göz yaşlarını döktüler, elan da dökerler bunu ruhunda hissedenler.

Tarihte böyle bir yanlış anlaşılma yok.
Tanrı için kurban edilen, kaç kişi var.

Öte yandan "Sizin taptığınız ayağımın altındadır!" dedi diye Arabiyi al aşağı ettiler.

Cehalet böyle bir şeydir, her zerrede her kürre de Allah var zannederler, bir Sufi de artık ne derse desin, önemi kalmaz.

Sufiler çok şeyler dediler.

"Hayalde yaratılan ilahlar, bir hudud ile mahdud oldular."

Bundan kim ne anlar bilemem ama hayalde ilah yaratmak, zaten ilah denilen şeyin hayalde yaratıldığına delildir. İnsanlar gerçekte ilah yaratamazlar, bunu var edemedikleri gibi yokta edemezler.
İşin gerçeği budur.
Hayalde ki bir şeyi varlamakta yoklamakta imkansızdır.

Yok edersin, sürekli karşına Tanrı ile ilgili şeyler çıkar, itiraz edersin.
Var edersin, vücut veremezsin, o kadar seslenirsin seni duymaz.
vs.
Gerçekte ise zaten ilah yoktur, sokaklarda caddelerde Allah mı var?
Bütün fırtınalar hayalde ki bir isim yüzünden kopar.

Sufinin yolu yalnız bir yoldur. Orada ne sevinecek ne de kızacak Tanrı bile yoktur. O kadar yalnız sisli bir yol.
Böyle bir Sufinin kuranda bir ayeti var mıdır deseler, bu yalnızlığı ifade edebilecek yok ama idareten vardır bir tane.

Onlar Allahı unuttular, Allahta onları unuttu!

Ben bu foruma girene adar 7-8 yıl olmuştu kuranı elime bile almamıştım, o derece aklıma bile gelmiyordu, bitmişti o devirlerim çünkü. Geriye dönüp bakmanın, sürekli tekrarın bir anlamı yoktu, bir şey ya anlaşılmıştır, ya da anlaşılmamıştır. Lakin forumda hangi konuya tıklasam, şak diye Allah, Rab, Tanrı, Yehowa vs. çıkıyor. Din, peygamber desen zaten her daim full mesai.

Cidden ben bu duruma çok şaşırıyorum, aslında elanda şaşkınım, bir kaç kere daha bu şaşkınlığımı da dile getirdim. Lakin o ki kurtuluşta yok.
Olacak olan oluyor, yapacak bir şeyim yok, olanı takipteyim.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 14-07-2017, 19:31
pianola - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pianola pianola isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Super Moderator
 
Üyelik tarihi: 22 Oct 2014
Bulunduğu yer: Platon'un Mağarası
Mesajlar: 1.906
Standart

Sevgili Felâsife , acaba Sufizm'de erotizmin ve sanatın/sanatçının/sanat eserinin yeri nedir? bir Sufinin dünyasında onun bedene ve hazza bakışı genel olarak nasıldır? Vakit bulduğunda bunlara biraz değinebilir misin?


Ben de içgözlemin kurbanıyım.
Sylvia Plath

Her bir sözcük, sessizlik ve hiçbirşeyliğin içinde gereksiz bir leke gibi...
Samuel Beckett

Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece...
Aşık Veysel

Tekrar ede ede bitirilemeyen keşif, tekrar ede ede bitirememenin keşfine dönüşür.
Maurice Blanchot

İletişim, bir iletişimsizlik düzeneğidir.
Lacan

Sonuçta hepsi kendini kandırmaktan ibaret, öyle değil mi..?
Marilyn Monroe

ex nihilo nihil fit
il n'y a pas de hors-texte
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
inanmak, insan, robot, sufi, tasavvuf

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:39 .