Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 12-05-2017, 11:15
gungormez gungormez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Mar 2017
Mesajlar: 220
Standart Stalin'le Savaş Bitmez!

Dünyada,emperyalistlerin,faşistlerin,revizyonistle rin,oprtinistlerin,alçakların,trollerin,
Stalin saldırısı bitmez
Devrimin mimarları Lenin,Stalin,Troçkidir,doğru.
Fakat
Sosyalizmin mimarı Jozef Stalindir.


Stalin'le Savaş Bitmez!




Geçen hafta Radikal'de manşetten verilen, diğer burjuva basında da geniş yeralan bir haber, burjuvazi cephesinin sosyalizm korkusunun nasıl hala dipdiri olduğunu gösterir nitelikteydi.

Haksız da sayılmazlar; yoksulluğun, adaletsizliğin, emperyalist zulmün böylesine boyutlandığı bir dünyada sosyalizm idealinin yeniden kitleleri sarması kaçınılmazdır ve bu, kimi demagogların iddialarının aksine, çok daha yakın bir sürecin gündemidir. Avrupa Konseyi'nin anti-komünist kararında da bu korku vardı.

Sözünü ettiğimiz habere göre;

SBKP'nin 20. Kongresi'nde, dönemin Devlet Başkanı Nikita Sergeyeviç Kruşçev, Stalin'i kınayan bir rapor sunmuştu. Raporun '50 yıl gizli' olacağı kararı alınmış ve bugün açıklanmış. Kruşçev, raporunda, Stalin'in "kitlesel sürgün, terör yolunu seçtiğini, O'nun hapse attıklarının kurtarılıp partiye alındığını ve komünizme hizmet ettiklerini, Stalin döneminin facia olduğunu" hatta, "Stalin olmasaydı İkinci Dünya Savaşı'nın da olmayacağını" söylüyordu.

İlk soru şu: 20. Kongre yeni mi keşfediliyor? Kruşçev'in Stalin'e düşmanlığı kadar, 20. Kongre'nin sosyalizmden sapmada dönüm noktası olması da ilgili herkesin bildiği bir gerçek. Nitekim Marksist-Leninistler, Sovyetler yıkılmadan önce bunu birçok kez dile getirmişler, kimileri Gorbaçov'un Stalin'e yönelik saldırılarını elleri patlayana kadar alkışlarken şöyle demişlerdir:

"Gorbaçov'un Stalin hakkındaki değerlendirmeleri nesnel olmaktan uzak olduğu gibi, bugüne kadar söylenenlerden farklı bir içerik de taşımıyor. Aslında Gorbaçov, 20. Kongre'de Kruşçev'in Stalin'e yönelik saldırılarını onaylıyor." (Yeni Çözüm, Mayıs 1988, 'SSCB Gerçeği, Gorbaçov ve Devrimci Tavır')

Asıl soru da burada. Sovyetler'in kazanımlarını büyük oranda tasfiye eden emperyalist Rusya'nın "50 yıllık sırrı" koruduğunu varsayalım (ki Kruşçev'in Stalin'e saldırıları tüm yönleriyle bilinen ve mahkum edilen bir durumdur), hatta Stalin nezdinde süren sosyalizmi karalama kampanyasının yeniden yoğunlaştığı şu günlerde zamanlamanın bir tesadüf olduğunu da düşünelim. Bu durumda dahi en yalın soru şudur; Stalin'e bunları söyleyen Kruşçev kimdir, o günün koşullarında karalamanın temelinde yatan nedir?
Kruşçev önderliğinde 20. Kongre'de alınan kararlar, sosyalizmin revizyona tabi tutulmasının temellerini oluşturmuş, sosyalizm düşüncesinde kaos ve kargaşanın tohumları atılmış, Sovyet toplumunun gelişmesinde tıkanıklığa ve gerilemeye neden olmuş, uluslararası sosyalist hareketi bölerek emperyalizm karşısında güçsüzleştirmiştir.
SBKP 20. Kongre kararlarıyla başlatılan ve emperyalizmle "barış içinde birarada yaşama", "barış içinde yarış" ve "barışçıl geçiş" tezleriyle formüle edilen revizyonizm, Kruşçev ve Brejnev dönemlerinde adım adım gericileşerek, Gorbaçov sürecinin burjuva reform çizgisine, ardından kapitalizmin restorasyonu ve yıkıma kadar gelinmiştir.
Yani, Sovyetler'in yıkılması nicel birikimlerin sonucudur ve nitel değişiklik olarak karşımıza sosyalizmin tasfiyesi olarak çıkmıştır. Karşı-devrimci Gorbaçov, ideolojik gıdasını Kruşçev ve Buharin'den almıştır. Sovyet halkları bugün kapitalizmin azgın sömürü çarkını yaşıyor, Sovyet cumhuriyetleri tekellerin cirit attığı, emperyalistlerin halklara saldırı amaçlı askeri üsler kurduğu alanlara dönüşüyorsa, bu süreç Kruşçev ile başlamıştır.
Daha Sovyetler yıkılmadan, Marksist-Leninistler'in, "Revizyonizmin hakim kılındığı, enternasyonalizmin terk edildiği, dünyanın ilk sosyalist devletini inşa eden Stalin'in küçük düşürüldüğü, suçlandığı, Kruşçev önderliğinde alınan 20. Kongre'nin tüm revizyonist kararları reddedilmesini" istemelerinin temelinde de, bu tasfiye hareketi önüne set çekme ve sosyalizmin sorunlarının yine sosyalist politika içinde aranması vardır.
Kruşçev'in, revizyonist tezlerinin kabul edilmesi için öncelikli olarak Stalin'i mahkum etmesi gerekiyordu. Lenin'in ölümüne kadar kısa süreli olarak O'nun önderliğinde gelişen inşaa sürecinin büyük bölümü Stalin önderliğinde gelişmişti. Yıkılmış, sefalet içinde bir halkı ayağa kaldırmış ve kapitalizmin yüzyıllara dayanan sanayileşme sürecini çok kısa sürede geride bırakmıştı. Emperyalizmin gayrimeşru çocuğu faşizme karşı savaşın komutanı mahkum edilmeden, emperyalistlerle "barış içinde bir arada yaşama" teorileri elbette savunulamazdı. Sonraki yıllarda görüleceği gibi, enternasyonalizmin terkedilmesi, hatta kimi zaman devrimci hareketlerin karşısında faşist iktidarlarla çıkar ilişkileri kurulması ancak Stalin'in karalanması, onun yaşama geçirdiği politikaların reddi ile mümkündü.

Bu karalamanın, Stalin'i İkinci Dünya Savaşı'nın müsebbibi göstermeye kadar varması, saldırının ne denli subjektif ve emperyalistlerle barış içinde yaşamaya dönük yatırım olduğunun bir başka kanıtıdır.

Oysa, burjuva ideolojisinden beslenmeyen herkes, her iki dünya savaşının da, ekonomik ve siyasi temellerinin tekellerin pazar kavgası olduğunu, Hitler faşizminin, bugün varlığını sürdüren emperyalizmin ürünü olduğunu çok iyi bilir. Yani bu konuda söylenecek bir şey varsa, bu, "Stalin olmasaydı 2. Dünya Savaşı olmazdı" gibi bir zırva değil, Stalin ve komutasında kahramanca savaşarak 20 milyon evladını şehit veren Sovyet halkları olmasaydı, savaşın sonucunun faşizmin ölümcül yenilgisi olmayacağıdır.

Bu gerçeklerle birlikte bakıldığında, Kruşçev'in siyasi olarak neyi temsil ettiği unutulmadığında, bu karalamaların hiçbir anlamının olmadığı da görülür. Ancak, burjuvazi komünizm karşısında ideolojik olarak o denli güçsüzdür ki, 50 yıllık teranelere dahi dört elle sarılmaktadır. Burjuva basında bu habere bu kadar itibar edilmesi de buradan kaynaklanmaktadır.

Stalin'i Karalayanlara
Rus Halkı Cevap Veriyor


Peki bu haberler gerçekleri değiştirebilir mi? Bilimsel olarak elbette hayır. Ama özellikle Rus halkı nezdinde de değiştirmediğini gösteriyor. Bu haberlerin Rus basınında da yeralmasının ardından tüm Rusya çapında yapılan bir ankette, 1917'den bu yana ülkeyi yönetenler arasında "en sevilen lider" olarak Stalin çıktı. Bu kadar karalama, halkın yüzde 70'inin Stalin'i olumlamasını değiştirememiş demek ki! Peki neden Stalin sevgisi? Rus halkı ilk olarak, geri, cahil bir toplumu getirdiği düzeye vurgu yapıyor. İkincisi ise O'nun "eşitlikçi uygulamaları"na. Şöyle diyor Rus halkı; "Stalin zamanında Roman Abromovich (kapitalizmin peydahladığı milyarder patron) olabilir miydi?"

Peki Kruşçev hakkında ne düşünüyor Rus halkı? Aynı araştırma buna da cevap veriyor. 'En nefret edilen liderler'de Kruşçev birinci, Gorbaçov ikinci, Yeltsin üçüncü sırayı alıyor. Nasıl Stalin sevgisi sosyalizme özlemin ifadesi ise, bu sıralama da sosyalizmin tasfiyesinden sorumlu tuttukları karşı devrimcilere halkların lanetinin ifadesidir.

Size Ne Oluyor?!

Stalin'e saldırıda birleşenlerin oluşturduğu tablo ise daha da ilginçtir. Burjuva medyanın "solcusu" Radikal'den faşist islamcı Vakit'e kadar, Stalin'e saldırı sözkonusu olunca aynı dilden konuşmuşlardır.

Artık şundan kimsenin kuşkusu yoktur: Stalin düşmanlığının, Stalin'e yönelik karalama kampanyalarının temelinde, sosyalizme, proletarya diktatörlüğüne düşmanlık vardır. "Sosyalizmin savunulması için Stalin'in savunulmasına ihtiyaç yoktur" diyen reformizm de bu gerçeği pekala bilir. Ama onlar da proletarya diktatörlüğünü reddettikleri ve sosyalizmi, ne idüğü belirsiz, sosyal demokrasiye meyilli "özgürlükçü sosyalizm" olarak pazarlamaya çalıştıklarından, Stalin'e saldırmaktadırlar. Ve sosyalizmin inşaası gibi zor bir süreçte karşı-devrimcilerin tasfiyesini, burjuva "insan hakları" kriterlerine vurararak bakmaktadırlar.

Burjuvazi cephesinden yönelen saldırılarda ise, "öldü" diye ilan ettikleri sosyalizmin, üzerlerinde bir hayalet gibi dolaştığını görmenin yarattığı hezeyan vardır.
Bu hezeyan sadece Avrupa Konseyi'nin kararında somutlanan emperyalistlerde yoktur, aynı zamanda ülkemizde burjuva basında da sıkça depreşir. Yukarıda aktardığımız haber ve Abbas Güçlü'nün Kanal D'deki Genç Bakış programı bir kez daha bunu gösterdi.
Programda, Stalin'den "cani" diye sözeden Erkan Mumcu, salondaki Ankara Üniversitesi öğrencilerinin protestosu ve soru yağmuru ile karşılaştı. Önce, Sabah Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, "Stalinist Gençlik" başlıklı bir yazı yazdı ve aklısıra, gençlerimize Stalin'in kim olduğu konusunda "tarih dersi" vermeye kalkıştı. Ardından Radikal'den Hakkı Devrim, "Rus halkını anladık, ama bizim gençlerimize ne oluyor" içeriğinde aynı şeyleri anlattı.
Öyle ya, bu kadar karalama kampanyası yürütüyoruz, hiçbir maddi temeli olmadan, -emperyalist efendilerimizin bize öğrettiği gibi- Hitler'in adını anarken Stalin'i de onunla birlikte anıyoruz ama bu gençlere ne oluyor da hala Stalin'i savunuyorlar!

Biz cevaplayalım: Ruslar, sosyalizmin kazanımlarını bildikleri, yaşadıkları için Stalin'e özlemlerini dile getiriyorlar. Bizim gençliğimiz de, sizin yalanlarınıza kulaklarını tıkayıp tarihe halkların penceresinden baktıkları ve sosyalizmin kazanımlarını yaşamak istedikleri için, nasıl bir bataklık olduğu herkesçe bilinen burjuva politikasının bir figüranı karşısında Stalin'i savunuyorlar.

Burjuvazinin ve onların sözcülerinin Stalin'le savaşları hiçbir zaman bitmeyecektir. Çünkü, başta belirttiğimiz gibi, sosyalizmin ateşli nefesini enselerinde hissettikçe, onunla birlikte Stalin'in hayaline beyhude kılıç sallayacaklar.

Yürüyüş

http://www.solpaylasim.com/k3711-sta...s-bitmez-.html
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 12-05-2017, 11:48
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.734
Standart

Halkın beş duyusu kimin kontrolündeyse onun borusu öter...
Bugün bu ülkede bir kadın memesi dahi kapitalist propaganda için kullanılıyor.
Bir saat önce feto için canının verecek olanlar bir anda tayyip için can vermeye hazır hale geliverdiler.
Kim iyi kim kötü olduğunun projesi çizlmiş, topluma sadece el kaldırmak kalmış.
Oysa 60'lı, 70'li yılların insanını avlamak bu kadar kolay değildi.
Bizler mum ışığında tarihi, ülkelerin sosyo ekonomik yapılarını okurken, bugünün gençliği "okutulmuş mercimeği yemek sevap mı hocam" ile yaşıyor...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 12-05-2017, 13:32
helegel helegel isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 10 May 2017
Mesajlar: 32
Standart

Bugün bu ülkede bir kadın memesi dahi kapitalist propaganda için kullanılıyor.
Eğer reklamlardan bahsediyorsan ona "kapitalist propaganda" denmez. Ona o reklam hangi ürüne aitse o ürünün propagandası denir. "Kapitalizm propagandası" nedir?

Sovyetlerde komünist poropaganda afişleri vardı. Bunlarda nedense hep güzel erkekler ve kızlar kullanılıyordu. Bu da reklamlarda bugünkü olaydan nasıl farklı? Ne diye kendi halinde kadınlar erkekler kullanılmamış?

Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 12-05-2017, 13:34
helegel helegel isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 10 May 2017
Mesajlar: 32
Standart

Halkın beş duyusu kimin kontrolündeyse onun borusu öter...
Komünist ülkelerde devlet dışında kimse özel bir şirket kuramayacağı için, devletin gastesi ve radyo tv'si dışında gaste, radyo ve tv olmaz. o zaman halkın 5 duyusu kimin kontrolünde oluyor?
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 12-05-2017, 13:37
helegel helegel isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 10 May 2017
Mesajlar: 32
Standart

Bizler mum ışığında tarihi, ülkelerin sosyo ekonomik yapılarını okurken, bugünün gençliği "okutulmuş mercimeği yemek sevap mı hocam" ile yaşıyor...
Bence orana vurursak bu konuda gelişme vardır. O devirde senin çevrendeki herkes solcu olmuş olabilir ve rusçadan tercüme propaganda kitapları okuyor olabilir. bu demek değil ki toplumun tamamı böyleydi. Ama bugün büyük ihtimalle ülkenin hakim ideolojisi dışındaki bilgiye erişim çok daha fazladır.

Okutulmuş mercimekçiler o zaman daha fazlaydı büyük ihtimalle diyorum.

Tabii senin küçük dünyanda sosyalizm ve marxizm tek gerçek. Ama bugün dünyada bunların esamesi artık okunmuyor. Milyon tane kitap var okunacak ama marxist leninist zırvalar listenin en başında değil.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 12-05-2017, 14:24
Amon yarebbi Amon yarebbi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 26 Apr 2017
Mesajlar: 720
Standart

Milyon tane kitap var okunacak ama marxist leninist zırvalar listenin en başında değil
Zırvaymış.

Zırva dediğin fikrin karşısında ki fikrin nedir?
İsmi ile buraya yaz da konuşalım.

Alayınız komünist avcısı olmuşsunuz. Avcısınız da adınız isminiz fikriniz yok. Siz neyin nesisiniz? Ben buyum deyin .ben şuyum deyin.

Burada ki fikir birlikteliğin de olan insanları kovmak senin haddin mi? Sen kimsin? Sen necisin?

Her yazınız komünizm , solculuk eleştirisi. Siz kimsiniz? Siz necisiniz?

Bak biz burada eleştiri yapıyoruz . Neyin eleştirisi ?
Tabiki dogma ve dinlerin . Yanı sıra başka konuların .
Biz kendimize ATEİST diyoruz.
Siz kimsiniz? Siz necisiniz?

Bak Ateistlerin için de fikirlerini ne kadar rahat ifade edebiliyorsun? Burayı nereyle karıştırdın? Komünist avcısı yerlerlemi?

Sen kimsin ?
Sen necisin?
Neyin savunmasını yapıyorsun?

Dostumuzu form dan kovma keyfiyeti ni sana kim verdi ?

Sen kimsin de dostumuza bunak diyorsun?
Kimsin sen? Necisin?
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:10 .