Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika > Tarih

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 14-06-2007, 00:50
dolfen dolfen isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2006
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 880
Standart hristiyan türkler... gagauzlar...

Osmanlı Döneminde yaklaşık 3 asır birlikte yaşadığımız Moldova(Boğdan) ile Türkiye arasında canlı bir bağ var: “Gagauz Türkleri”.

Moldova’nın güneyinde mahrumiyet içinde yaşayan ve öyle ki; günün yarısında elektrikleri olmayan, suları akmayan, nadir aktığında da kullanılamayacak kadar pis olan, beyaz ekmeği bilmeyen Türkler!


Ama onlar tüm bu ihmal edilmişliğe, ezilmişliğe inat, Türklük değerlerini ayakta tutmaya çabalayan bir topluluk. Türkçe konuşuyor, Türk adetlerini devam ettiriyor ve Türkiye’yi seviyor.


Türklerin, hangi toprakta ya da hangi milletin çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşadığına bakmaksızın, Türkiye’yi sevmesi son derece doğal bir durum. Başka uluslar için de bu böyle. Ancak Moldova, nedense bu gerçeği kabullenmek istemiyor ve topraklarında yaşayan 200.000 Gagauz Türkünün Türkiye’ye yakınlığından rahatsız!... Ve Gagauz Özerk Bölgesi’nin bu yakınlığını sabote etmek için de yoğun çaba gösteriyor.


Moldova Yönetiminin en önemli kozu; Gagauz Türklerinin Hristiyan olması. Propagandasında; Gagauz Özerk Bölgesi’nin Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmesi durumunda, Türkiye'nin Gagauzların dinini değiştirmeye çalışacağı ve hepsinin islamiyet'i seçmek zorunda kalacakları temasına ağırlık veriyor.


Diğer yandan Moldova; Bulgaristan ve Rusya’nın propaganda faaliyetlerine de çanak tutuyor. Moldova gazetelerinde devamlı surette Rusya’da geniş iş imkanlarının bulunduğu işleniyor ve Gagauzların bu ülkelere göç etmeleri özendiriliyor.


GKRY de boş durmuyor!


Son dönemde O da Gagauz Türklerine çengel atmış durumda. Onları GKRY’ne davet ediyor ve Türk düşmanı, şer yuvası ÇİKKO Manastırı’nda Gagauz Yerindeki hıristiyanlar için etkinlik düzenliyor. Amaç, Gagauz Türklerini Türklük şemsiyesinden çıkarıp, “Ortodoksluk” ortak paydasına çekmek.


Bütün bu faaliyetleri yürüten ülkelerin unuttuğu bir şey var! Gagauzlar önce Türktür, sonra hıristiyan. Ve her Türkte öncelikle millet şuuru gelişmiştir. Yaşadığı ülkenin adı ne olursa olsun, O her yerde Türktür!


Başta Moldova olmak üzere, tüm ulusların bildiği ama kabullenmekte zorluk çektiği bir diğer gerçek var ki, o da; Türkiye’nin ne bugün, ne de Osmanlı geçmişinde kimsenin dini ve dili ile uğraşmadığıdır. Osmanlı Döneminde her milletin dilini, dinini özgürce yaşadığı ve kimsenin kılına dahi dokunulmadığı bilinen tarihi bir gerçektir. Dinini istediği gibi yaşamasına izin verilen diğer tüm hıristiyanlar gibi Osmanlı’da yaşayan Moldovalıların, daha sonraki dönemlerde Rusların kiliselerini yıktığını, mal varlıklarına el koyduğunu, Sibirya’ya sürgünler yaşadıklarını bu kadar çabuk unutmaları mümkün mü acaba? Yani Hıristiyan Rus’un eziyetlerini, buna karşın Müslüman Osmanlının engin hoşgörüsünü, torunlarına anlatacak kimse mi yok Moldova’da?


Bugüne dönersek; Türkiye’nin her yanına dağılmış kiliselerin varlığı ve de sayıca çokluğu, Hristiyanların özgürce ibadet ettiklerinin bir göstergesidir. Tarihi hıristiyan ibadethanelerinin günümüze kadar özenle korunması da Türklerin, dini kimliklere verdiği değerin ayrı bir boyutudur ve “farklılıklar içinde bir olmak” her zaman Türkiye’nin tek amacı olmuştur.


Özetle söylemek gerekirse; Moldova, Türklere yönelik propagandasında, temeli gerçeklere dayanan temalara ağırlık vermelidir. Aksi takdirde, gerek kendi kamuoyunda gerekse dünya ülkelerinin nezninde “mahçup” olması kaçınılmazdır.


Öte yandan "Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen ülkelerin" ve dost olmanın olmazsa olmaz türünden en önemli koşulu, içlerindeki Türk azınlığın sorunlarına ve gereksinimlerine karşı duyarlı olma zorunluluğudur.

http//dolfen.blogcu.com/

Son söylediğim her zaman doğrudur, bir sonraki onu yalanlasa da...!
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 14-06-2007, 03:01
InVitatio
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: hristiyan türkler... gagauzlar...

Yazar Gagauz * *
Cuma, 15 Eylül 2006

Alıntı:
Global Yorum İnternet Dergisi


Gagavuz Yeri'nin başkenti Komrat'ta 20-21 Temmuz 2006 tarihleri arasında
“Dünya Gagavuzları Kongresi” adı altında bir etkinlik düzenlendi.
Kongreye, Türkiye, Azerbaycan, Bulgaristan (Varna, Kavarna, Dobriç
(Hacıoğlu-Pazarcık), Bolgarevo (Gaur Suyutçuk), Kiçevo (Caferli), Şabla,
Oreşak (Cevizli), Vilçidol (Kurtdere), Goriçani, Çerventsi, Kestriç),
Yunanistan, Almanya, İspanya, Danimarka, Avustralya, Rusya Federasyonu
(Moskova, St Peterburg, Tarutino, Reni, Kiliya), Amerika, Brezilya,
Kanada, Romanya, Ukrayna (Kiev, Harkov, Zaporojye, Odessa, Bolgrad)
Moldova (Kişinev) ve Gagavuz Yeri'ndeki Gagavuz toplulukları temsilcileri
iştirak etti.

Dünyada yaşayan Gagavuzlar arasında daha sıkı bir ilişki kurmak,
Gagavuzların birbirlerini tanımasını, ortak kültür ve tarih bağlarının
yeniden kurulmasını sağlamak amacıyla düzenlenen kongre giderleri,
Moldova ve Gagavuz Yeri Hükümetleri tarafından karşılandı. Etkinlik
öncesinde Komrat'ta bulunan Kültür Evi ve Komrat Devlet Üniversitesi
Konferans Salonu restore edildi.

30 Ocak 2006'da kurulan Kongre Organizasyon Komitesi'nde; Gagavuz Yeri
Başkanı George Tabunshik, Moldova Azınlıklar Dairesi Başkanı Olga
Gonçabova, Moldova Dışişleri Bakan Yardımcısı Evgeniya Kistruga, Moldova
Kültür Bakan Yardımcısı Tatiana Lapikus, Gagavuz Yeri Başkan Yardımcıları
Georgi Molla ve Vladimir Barbanegra, Gagavuz Yeri Meclis Başkanı Stepan
Esir, Gagavuz Yeri Meclis Başkan Yardımcıları İvan Çoban ve Olga Radova,
İçişleri Bakanı Konstantin Telpiz, Kültür Bakanı Valentina Dermenci,
Finans Bakanı Nikolay Koçancı, Gagavuz Yeri Milletvekili İliya Çolak,
Komrat Valisi Nikolay Konstantinov, Çadır-Lunga Valisi Dimitri Kuru,
Volkaneş Valisi Feodor Terzi, Gagavuz Yeri İşadamları Komisyonu Başkanı
Konstantin Sibov ve Komrat Devlet Üniversitesi Rektörü Mariya Kaba yer
aldı.

Kongre öncesinde tek olumsuzluk Yunanistan’da yaşandı. Gagavuzların milli
kimliklerinin ortaya konması ve Gagavuzlar arasındaki irtibatın
artırılmasını sağlayacak olması nedeniyle yetkililer tarafından
Yunanistan'daki Gagavuzlara, Dünya Gagavuzları Kongresi'nin içeriği
hakkında bilgi verilmedi. Aksine etkinliğe katılmaları halinde
Türk-Müslüman ilan edilecekleri ve daha sonra da azınlık statüsü
verileceği belirtilerek, yanlış yönlendirildi.Ancak, Kongre Organizasyon
Komitesi'nce Yunanistan'daki Gagavuzlara kongrenin amacının anlatılması
üzerine, bölgeden 50 Gagavuz’un Kongreye iştiraki sağlandı. Özellikle
Hrisohorofa ve Orestiada kasabasındaki Gagavuzlar Kongreye özel önem
verdiler.

Yunanistan’da Gagavuzların yaşadığı 30 civarında köy ve kasaba olduğu
biliniyor. (Amorno, Keramos, Spileo, Kanadas, Dilofo, Filaksio,
Anosegiki, Ano İnoi, Kato İnoi, Pirgos, Kliso, Lepti, Furio, Zaltos,
Evgeniko, Mea Kalisti, Amfio, Asomati, Sostis, Gazaros, Agios
Xrisohoiates, Menopaki, Kalohoti, Perivolaki, Langadas, Nea Orestiada,
Nea Zihni)

Öte yandan, Bulgaristan'daki Gagavuzlardan Varna bölgesi ve Kavara
şehrinde yaşayan Gagavuzlar da Kongreyi coşkuyla karşıladılar.

Kongre 20 Temmuz 2006'da Moldova Cumhurbaşkanı Vladimir Voronin ve
Gagavuz Yeri Başkanı George Tabunshik'in açılış konuşmalarıyla başladı.

Kongreye davet edilen ancak, sağlık problemleri nedeniyle iştirak
edemeyen Süleyman Demirel tarafından bir tebrik telgrafı gönderildi.

Kongrenin "Dünya Gagavuzlarının Birleşme Problemleri" başlıklı
oturumunda; Gagavuz Yeri Başkanı George Tabunshik, "Gagavuzların
İşbirliği Perspektifleri", Moldova Azınlıklar Bakanı O. Gouçarova,
"Moldova'nın Gagavuz Yeri'ne Yönelik Politikası", Gagavuz Yeri Bilim
Araştırma Kurumu Başkanı, Stepan Bulgar "Gagavuz Halk Kültürü: Geçmiş
Dönemler, Günümüz ve Gelecek" ve Komrat Devlet Üniversitesi Rektörü
Mariya Kaba, "Kişiliğin Oluşmasında Bilimin ve Öğretmenin Rolü" başlıklı
tebliğ metinlerini sundular.

Sunumların ardından Gagavuz ressamların eserlerinin yer aldığı resim
sergisi ve Komrat'ta bulunan "Anılmış Gagavuzlar Parkı"nın açılışı
yapıldı.

21 Temmuz 2006'da Komrat Devlet Üniversitesi Konferans Salonu'nda
temsilcilerin katıldığı bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi.

Bulgaristan’da bulunan ve köy halkının tamamının Türkçe konuştuğu Çavuş
Köy'ün Muhtarı Stefan Zenginov tarafından kurulan folklor ekibince
Kongrede bir gösteri sunulduve Türkçe türküler seslendirildi.
Bulgaristan/Kiçevo (Caferli) köyü muhtarı Yani Filçev tarafından
köylerinin Gagavuz olduğuna ilişkin bir tanıtım broşürü hazırlandı ve
Kongre esnasında dağıtıldı.

Kongre sonunda dünya Gagavuzlarını birleştirici özellikte "Gagavuz
Türkçesi ve Hıristiyan Ortodoks dini" olmak üzere iki önemli husus kabul
edildi, ayrıca, "Dünya Gagavuzları Koordinasyon Komitesi"nin kurulması ve
bu alanda faaliyet göstermesi planlandı.

Gagavuz Yeri Başkanı George Tabunshik, Gagavuz Türkçesinin korunması ve
geliştirilmesi hususunun devletin ana politikası olduğunu, Gagavuz dili
ve Gagavuzların diasporada tanıtılması gerektiğini belirterek,
Koordinasyon Komitesi'nin de bu hususa önem vermesini istedi.

Dünya Gagavuzları Koordinasyon Komitesi'nin planlamaları arasında, Dünya
Gagavuzları Kongresi'nin tanıtımı amacıyla bir fotoğraf ve doküman sergisi
hazırlanması, sunumların Moldova, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve
Yunanistan'da sergilenmesi gibi hususlar yer alıyor.

Kongrede sunulan tebliğlerin kitap haline getirilerek, dağıtılması ve
okullarda ders olarak okutulması da düşünülüyor.

Naciye SARAÇ
Global Yorum İnternet Dergisi
nsarac@globalyorum.com Bu posta adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır


Şu şerefsiz yunanın yaptığına bak. Oradaki Gagauzlara diyor ki,kurultaya katılırsanız,müslüman olursunuz!

Çok kızgınım,başka yorum yapmayacağım.



Maria Tokmakçı

http://www.gagauzturkleri.org/index....id=20&Itemid=2
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 14-06-2007, 03:03
InVitatio
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: hristiyan türkler... gagauzlar...

ürkiye Türkçesine en yakın dil,yaşayan bir Türk lehçesi olan Gagauzça'dır.

Gagauzlar, haliz Oğuz soyudur. (Gagauz=Gök Oğuz)

Dobruca'daki Hıristiyan Türkler, 1365 yılında bir devlet kurarlar. Bu devletin sınırları Tuna deltasından Emine Burnu'na kadar uzanmaktaydı. Devletin kurucusu Balık Han, ilk başkenti ise Kalliakra'dır. 1368'de başkent Varna olur; Balık'tan sonra da devletin başına Dobrotiç geçer ve devletin yayıldığı alan Dobruca eli olarak tanınır. Dobrotiç ölünce de Yanko yönetimi devralır ve siyasî gelişmeler sonunda I. Murad'ın vasiliğini kabul eder. 1393'te Yıldırım Bayezid, Dobruca eli'ni Osmanlı Devleti topraklarına katar. Bu dönemde Keykavus'un soyundan gelen Lizakos Karaferye valiliğini yürütmektedir. Lizakos tebâsıyla birlikte Zihne'ye nakledilerek bölgenin valiliğine getirilir. Yıldırım Bayezid'in yanında Malatya ve Erzincan seferine katılan Lizakos, savaşlardan yorgun düşünce hükümdardan vergiden muafiyet belgesi alarak Zihne'ye yerleşir ve burada keşiş olarak ölür. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nde bir otorite boşluğu doğunca Dobruca da bir süreliğine Osmanlı kontrolünden çıkar, ancak 1417'de I. Mehmet döneminde bölgede tekrar Osmanlı hâkimiyeti
tesis edilir. Rivayet edildiğine göre Osmanlı hâkimiyetine giren bu devletin al zemin üzerine beyaz bir horoz resminin bulunduğu bir bayrağı bulunmaktadır. Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki fütuhatı diğer halklar gibi Gagavuzların hayatında da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Osmanlı hâkimiyeti altındaki Balkanlar belki de en uzun süreli sükûnet ve huzur dönemini yaşamıştır. Osmanlı yönetimi, Balkan mozayiğinde yer alan ve Hıristiyan olduğu hâlde Türkçe konuşan bu ecdat yadigarı küçük topluluğa ilgi duymuş olmalı ki Lizakos'tan sonra da Balkanlar'daki Hıristiyan Türklerin vergiden muafiyet belgesini bir kaç kez yenilemiştir. Mihail Çakır da "Osmanlı Türkler çok inan çok hatır vermişler hakikat Gagauzlara" demek suretiyle bu duruma işaret etmektedir. Gagauzlar da, bir çok savaşa iştirak ederek bağlılığını kanıtlamıştır. 16.yüzyılın arşiv belgeleri de Müslüman Türklerle Hıristiyan Gagauz Türklerinin iç içe,dostça yaşadıklarını ortaya koymaktadır.

Gagavuzların Tuna'yı geçerek Bucak'a göç etmesi 1765-1812 yılları arasında gerçekleşmiştir.Aynı dönemde 1768-1774, 1787-1791 ve 1806-1812 yılları arasında üç ayrı Osmanlı-Rus savaşı olmuştur. Bu savaşlar, çok büyük nüfus hareketlerine sebep olmuş ve savaş mağdurlannın, Ortodoks Balkan halklarının hâmiliğine soyunan Rusya'ya ve Osmanlı Devleti'nin kontrolünden çıkan bölgelere göç etmesini kolaylaştırmıştır. Aynı dönemde 1600 civannda Gagavuz ailesinin Bucak'a yerleştiği nüfus kayıtlarının incelenmesinden anlaşılmıştır. Mihail Çakır ise Bucak'a yerleşen aile sayısını 5.000, toplam nüfusu 40.000 olarak tahmin etmektedir. 18. ve 19.yüzyıllarda Gagavuzlar, Bulgar ve Moldavan göçmenlerle birlikte toplam 63 köye yerleşmişler,ancak özellikle 19. yüzyılın resmî belgelerine bulunduklan bölgenin .nüfus yoğunluğuna göre Bulgar, Moldavan, Sırp ve Yunan olarak kaydedilmişlerdir. Bazı ekonomik ve sosyal sebepler de Gagavuzların aleyhine gelişince Gagavuzlann yaşadığı alan giderek daralmıştır.

Gagavuzlar Moldavya'da ilk olarak 1770 yılında Çadır ve Orak köylerini kurmuşlar, 1812 yılında yapılan Bükreş Antlaşmasına kadar bir dağınıklık yaşanmış, ancak bu antlaşmanın ardından bölge Rusya'ya geçmiş ve Rusların göçmenlere toprak vererek göçü teşvik etmesiyle birlikte iskân hareketleri hızlanmıştır. Gagavuzlar, 1812 yılında Düzgünce, Kazayaklı,Baurçi, Tatar-Kıpçak, Vulkaneşti; 1814 yılında Beşalma,Bolboka, Taşpunar;1818 yılında Çadır, Kiryet, Yeniköy; 1820 yılında Avdarma, Coltay, Tomay, Haydar; 1821 yılında Satılık-Hacı,Dimitrovka;1830 yılında Başköy ve Bolgarlika köylerini kurmuşlardır.


1909-1910 yıllarında geçim sıkıntısı sebebiyle Gagavuzlardan küçük bir grup Orta Asya'ya Aktyubinsk'e (Turgay bölgesi) göçmüş, 1925 yılında bunların bazıları Taşkent civarına yerleşmiştir.Bütün bu olumsuzluklara rağmen Rus hâkimiyeti altında bir süre sükûnet içinde yaşayan Gagavuzlar, Çarlığın Ruslaştırma politikalarının artmasıyla birlikte 6 Ocak 1906'da Atmaca Pavlioğlu ve Andrei Galatan önderliğinde isyan başlatarak Komrat'ta bir cumhuriyet ilan ederler;başka bölgelerden beklenen destek gelmeyince 15 gün içinde Çarlık kuvvetleri bu devlete kanlı bir baslınla son verir.

''Komratlı Türk çiftçilerin kalkıntısı'' diye tarihe geçen bu olayda binlerce Gagauz öldürülmüştür.


Türk esir durmaz ya,Bolşevik ihtilâlinin yaşandığı 1917 Sovyet İhtilâli sırasında bir Gagauz isyanı daha başlar. Ancak bu da bastırılır.


12 Haziran 1931'de Hamdullah Suphi Tanrıöver'in Romanya'nın başkenti Bükreş'te elçi olarak göreve başlamasıyla birlikte Gagavuz Türkleri ile Türkiye Türkleri arasındaki bağlantı ve ilişkiler yeniden canlanır.Hamdullah Suphi, ilk olarak Dobruca ve Besarabya köylerinde inceleme gezileri yapar. Gagavuzlann Türkiye ve Anadolu'daki Türk kültürü ile ilişkilerini canlandırmak bir çok Gagavuz gencini orta ve yüksek tahsillerini yapmaları için Türkiye'ye gönderir. Ayrıca 26 Gagavuz kasaba ve köyünde Türkçe öğretim yapan okullar açtırır. Bu okullara Dobruca Türklerinden ve Mecidiye Müslüman Semineri mezunlarından öğretmen tayin ettirir ve bu okullarda Türkiye'den getirttiği ders kitaplarının okutulmasını sağlar. Hamdullah Suphi elçiliği süresince Romanya kralı Misel ve ana kraliçe Elena'nın güvenini kazanarak Romanya'daki bütün Türklerin eğitimi ile daha yakından ilgilenme konusunda desteklerini alır. Bunlarla da yetinmeyen Hamdullah Suphi, Gagavuzları Türkiye'de Trakya tarafına göçürerek asimile olmaktan kurtarmak ister. Bu konuda devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün de onayını alır. Ancak 1939'da II.Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte bu planı uygulama imkânı ortadan kalkar. Romanya'nın Besarabya topraklarını ele geçirmesini bir türlü kabullenemeyen Sovyetler Birliği, savaş durumunu bir fırsat bilerek 26 Haziran 1940'ta verdiği bir ültimatomla Romanya'yı bu bölgeden çekilmeye zorlar. Baskılara boyun eğen Romanya da, Sovyetler Birliği'nin zor duruma düştüğü bir anda 22 Haziran 1941'de Besaraya'yı tekrar ele geçirir. Bu karışıklıklar arasında Hamdullah Suphi'nin elçilik görevi 5 Aralık 1944'te sona erer. II. Dünya Savaşı'nm galipleri arasına giren Sovyetler Birliği, 29 Haziran 1945'te Besarabya'yı tekrar ele geçirir ve 10 Şubat 1947'de Paris Antlaşmasıyla bölge Sovyetler Birliği'ne bağlanır. Sovyetler Birliği yönetimindeki diğer millet ve topluluklar gibi Gagavuzlar arasında da zaman zaman kıpırdanmalar yaşanır. 1957 yılında görülen bir Gagauz dalgalanması,anında gene bastırılır.


Sovyet döneminde Gagauzlar,devamlı devlet kurma isteğini dile getirir. Yönetime sayısız dilekçe verilmiştir. Fakat bu istek,rejimin sert yapısı sebebiyle mümkün olmaz. Bir süre suskun kalmak yeğlenir.



Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nde iktidarı ele almasıyla başlayan açıklık ve yeniden kurma faaliyetleri sırasında bütün demir perde ülkelerinde olduğu gibi Gagavuzlar arasında da bir silkinme hareketi başlar. Bu,asırlık devlet kurma isteğinin bir sonucu olabilir! 1987 yılında Komrat'ta Gagavuz Halkı adlı bir teşkilat kurulur. Bu teşkilatın ilk kurucuları arasında Gazeteci Stefan Topal, Ressam Dimitri Savaşan ve Mühendis Andrei Bıyıklı bulunmaktadır. İlk oturuma Stefan Topal başkanlık etmiştir. Bu halk hareketinin yönlendirmesiyle 12 Kasım 1989'da özerklik bildirisi ilân edilir. Ancak bu sırada Moldavya Halk Cephesi'nin baskısıyla ülkede bir dizi yeni kanun çıkarılır. Bu kanunlar arasında yer alan Moldavancanın resmî dil olması,devlet memurlarına Moldavanca bilme zorunluluğu getirilmesi,hiç bir zaman Moldavan olmayan Gagauzları son derece rahatsız etmiştir. Bu şartların getirdiği gerginlik ortamı içinde ilân edilen Gagavuzlann özerklik bildirgesi de ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği gerekçesiyle reddedilir.



Gagavuz aydınlarının öncülüğü ile 20 Ağustos 1990'da Komrat'ta Gagavuz Türk Cumhuriyeti'nin ilân edilmesi, ardından 26 Ekim 1990'da ilk genel seçimlerin yapılması ve başkanlığa Stefan Topal'ın seçilmesi Kişinev'deki Moldavya yönetimini son derece rahatsız eder. Başbakan Mircae Druc'un
yönlendirmesi ve Halk Cephesi'nin öncülüğü ile bu gelişmeleri durdurmak üzere 50 bin gönüllü (ki o zaman Moldova ordusu henüz yoktu,ordu adına bu volantörler yollandı) Kişinev'e gönderilir. Amaçları, soykırımdır. Gönüllüler güneye doğru ilererken Sovyet İçişleri Bakanlığı devreye girerek bir felâketi önler. Bu gelişmelerin ardından 27 Ağustos 1991'de Moldavya SSC Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsızlığını ilân eder.


Bağımsızlık sonrasında Moldavya yönetimine Snegur'un gelmesi Gagavuzlar arasında sevinç yaratır. Zira iktidara gelen Köylü Parisi'nin Gagavuzlara karşı barışçı bir yaklaşım sergilemesi çözüm yolundaki ümitleri artırır. Bu yumuşama havası içinde 17 Aralık 1994'te "Gagavuz Yeri Hakkında Özel Kanun" görüşmeye açılır. Fakat bazı Moldavyalı milletvekilleri "Gagavuz Yeri" terimine diğer azınlıkları da harekete geçirir endişesiyle karşı çıkarlar. Bunun üzerine AGİT Yüksek Komiserliğinden bir heyet, kanun taslağının Moldavya'nın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu rapor ederler. Böylece Başbakan Andrei Sangheli'nin başkanlığında kurulan bir komisyon, Gagavuz Yeri'nin özel statüsü hakkında çıkarılacak
kanununla ilgili çalışmaları başlatmıştır. Kanun taslağı üzerindeki çalışmaların bitirilip Moldavya Meclisi'ne sunulunca bir grup Moldavan milletvekili "Gagavuz Millî Azınlığın Statüsü Hakkında Kanun" adı altında yeni bir tasarıyı meclise getirirler ve bu tasanda özerkliğin kültürel alanla sınırlı kalmasını savunurlar. Bu iki tasarı arasında bir ara yol bulunarak Moldavya Anayasası'na eklenen 113. maddeyle 23 Aralık 1994'te Gagavuz Yeri Özerk Cumhuriyeti tanınır ve Gagavuzların self-determinasyon hakkı kabul edilir.



5 Mart 1995'te yapılan referandum ile Gagavuz Yeri'nin sınırları belirlenir. Buna göre, Gagavuz yeri; Çadır, Komrat (başkent), Vulkaneşti şehirleri ile Aleksevaha, Avdarma, Baurçi, Beşalma, Beşgöz, Bucak, Çeşmeköy, Çokmeydan,Dizgince, Dudeşti, Etulya, Ferapontevka, Gaydar,
Çaltay, Karbali, Kazayak, Kıpçak, Kirsova, Kongaz,Kongazcikul de Jos,Kotovkoe, Köseli, Kriet Lunga, Torna ve Yeni Etulya köyleri olmak üzere 3'ü şehir 29'u köy 32 yerleşim merkezinden meydana gelir.
Gagavuz Yeri'nin yüz ölçümü 1.800 km, nüfusu 180 000 civarıdır.



Bayraktaki mavi ton, gök rengidir. Gök-Oğuz'un çıkış yeridir. Kırmızı-beyaz renkler ise Türkiye'yi simgeler. Yıldız sembolü,kutup yıldızının görünebildiği ülkelerdeki Türklüğü simgeler. Üç yıldız ise, Gagauziya'nın üç büyük şehri Komra,Çadır ve Volkaneşti'dir.





Geleneksel kurt başlı bayrak.
Kurt motifi, Oğuzların kutsal sembolüdür.
Şekilde, bir kurt-insan resmedilmiştir. O kişi, Gagauzdur.

Alttaki ise geleneksel Gagauz arması,aynı zamanda Komrat şehrinin sembolüdür


Gagauzların genel amblemlerinden biri


Komrat, doru at demektir.
Bu da Komrat armasıdır.


Bu kurt başlı sembol de,bu yılki yıldönümü kutlamalarının arması olarak tesçil edilmiştir.


Edina Gagauziya (Birleşik Gagauziya,Gagauz birlii) topluluğunun arması


Bu da Gagauz Yeri polisinin arması



Son Güncelleme ( Pazartesi, 25 Eylül 2006 )


http://www.gagauzturkleri.org/index....id=29&Itemid=2
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 14-06-2007, 03:09
InVitatio
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: hristiyan türkler... gagauzlar...


Bükreş Büyükelçiliği, Hamdullah Suphi,
Gagauzlar, Hıristiyan Türkler


http://www.yesevi.edu.tr/files/article/43.pdf
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 22-11-2008, 20:22
sheyhzade - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sheyhzade sheyhzade isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Sep 2008
Mesajlar: 170
Standart

sevgili arkadaslar

gagauz turkleri ,turkiye turklerini kesinlikle sevmezler.
bizlere kin ve nefret ile bakarlar!!
turkiye turklerine ''yuruyen dolar'' olarak bakarlar.
polisleri gordukleri yerde durdurur;akliniza gelen her sorunu yapar,
rusvetini almadanda birakmazlar,hirpalar ve doverler.
cumhurbaskani vardir,fakat herhangi bir yetkisi yoktur.
dilleri benzer fakat anlamak icin kulak dolgunlugu gerekir.

or/nasi yapmaa bre beah.(ne yapiyorsun)
kace birakcesin sen onu beya(o bana kaca olur)
patsan ba buri (dostum bakar misin)

hristiyanlar fakat bizim modern muslumanlar gibi ( ! )
yilda bir kez kliseye giderler oda nisan 6 da kucuk paskalyalari icin;
sarap icmeye,isa ya yumurta birakmaya ve eglenmeye.

gagauz erkeklerinin %80 ninin sag elinin uzerinde ucgen seklinde
nokta dovmeler vardir.nedeni bende bilmiyorum.

fakat goruntu olarak,gercektende bize cok benzerler,zaten ayirt edemessinizde.
baskntleri komrattir ve guzel bir sehirdir
ama en yeni binasi 14 yilliktir.
besalma koyunde turk-osmanli muzeleri vardir.

en basit ve kisa ozetleri bence bunlar

(4 yil komrat sehrinde yasadim,gecen agustos ayindada 3 hafta kaldim)

sevgilerimle
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:52 .