Bu da benim hikayem.
bende yeniden yazmaktansa dergiden aktardım
TD: Kendini nasıl ifade ediyorsun?
Özgür_beyin: Kendimi Müslüman Mahallesi’nde ‘salyangoz’ satmaya çalısan biri olarak görüyor ve öyle ifade ediyorum..
“Bunun için çok sey fark etti!”
Jonathan Livingston’un ‘Martı’ adlı kitabında bir öykü var. Öykü kısaca söyle:
Atlas Okyanusu’nun kıyısında evi olan bir adam sabah bahçeye çıktıgında sahilde, sürekli egilip kalkan bir adam görür. Önce umursamaz ama bu ritüel uzun sürünce merak edip yanına gider. Bakar ki adam aksamki fırtınada kıyıya vurmus deniz yıldızlarını teker teker alıp denize atmaktadır. Sorar: “Burada belki yüz binlerce kıyıya vurmus deniz yıldızı var. Ne fark eder ki?” Adam eline bir tane daha denizyıldızı alıp fırlattıktan sonra “Bunun için çok sey fark etti!” der.
Ben de dinlerin kıskacında bogulan bir ‘deniz yıldızı’nı bile kurtarmamın hem benim hem de O’nun için çok fark edecegini düsünüyorum.
TD: Hayata nasıl basladın; aile çevrenin inançsal nitelikleri ve bu konudaki tutumları nelerdi?
Özgür_beyin: Hayata dindar bir ailenin çocugu olarak basladım. Babam dürüst ve samimi bir Müslüman’dı. Beni ‘dinini-diyanetini’ bilen biri olarak yetistirmeye gayret etti. ‘Sürü’ (ailesi) den dinen sorumlu bir çoban oldugunu düsünüyordu. Çünkü böyle etkilemislerdi onu.
“Orayı bitirip ölü yıkayıcısı mı olacaksın?”
Babam ilkokulu bitirdigimde Süleymancı, yatılı bir ‘tekke’ye yazdırdı beni. Gaye Kuran’ı ‘pisirmem’ idi. Ama yatılı Kuran kursu hayatı beni bogdu. Bir hafta sonra kaçtım. Annemin destegiyle babamın ‘yatılı’ dayatmasını kırdım ve bir sene boyunca her gün okula gider gibi devam ettim. Sonraki sene IHL’ne basladım. Babamdan asırı bir dini baskı gördügümü söyleyemem; ama bir komsumuz Imam-Hatip’te okudugum için “Orayı bitirip ölü yıkayıcısı mı olacaksın?” diyordu. (O zamanlar ölüleri cami imamları yıkıyordu) Komsumuz beni ‘zeki bir çocuk’ olarak gördügü için böyle bir okulda ziyan olmamı istemiyordu. Babamdan dini baskı görmememe ragmen -yine babama göre- o okula gitmek zorundaydım.
"Onlarda tarif etmenin mümkün olmadıgı bir durus, bir çekingenlik vardır"
Aileler benim zamanımda Istanbul’da çocuklarına karsı asırı bir dini baskı uygulamıyordu. Ayrıca Istanbul bugünkü kadar lümpenlesmemisti. Imam- Hatipli çocukların yüzde doksanı (belki de daha fazlası) aile zoruyla bu okullara gelirler. Şimdikileri belki tanıyamam ama benim zamanımın Imam-Hatiplileri’ni yüz çocugun içine karıssa tanırım. Onlarda tarif etmenin mümkün olmadıgı bir durus, bir çekingenlik vardır. Bir de kendilerine has giyim tarzı… Bu çocukların çogu köy çocugudur. Şehirde büyümelerine karsın simdikiler de ‘köy çocugudur’ aslında. Çogu köylülükten kurtulamadan büyür. Ne hazindir ve ne yazıktır ki yasama sevinci ‘yasak elma’ gibi içlerinde gizli kalır; dısarıya belli etmemeye çalısırlar. Islam’ın yasakları yasamlarını tamamen köreltmese de hep ‘engelleyici amil’ olarak beyinlerinin bir kösesinde sürekli nöbet tutar.
“Bana Şair Nedim’i, Nazım’ı, Tevfik Fikret’i, Aziz Nesin’i Imam-Hatip sevdirdi.”
Nedim’in bir siirindeki bir mısra beni çok cezbeder: “ Gülelim, eglenelim; kâm alalım dünyadan!” Bu çocuklar dünyadan ‘KÂM’ almama üzerine sartlandırmaya çalısırlar kendilerini. Yasamları boyunca insanlara karsı sanal tiyatronun tek aktörü olarak ‘rolleri’ni oynarlar. Ama içlerindeki volkanları kimse bilmez… Onlar kendilerine uyarlanmıs ‘sablon’un içinde kalmaya mahkumdurlar.
“Bana Şair Nedim’i, Nazım’ı, Tevfik Fikret’i, Aziz Nesin’i Imam-Hatip sevdirdi.” Desem sanırım inanmazsınız. Hem de farkında olmadan... Çünkü bu isimler hakkında sürekli olumsuz referans verilirdi bize.. Tabii ki meslek dersleri hocaları tarafından…
Nedim’in hamamda oglanlarla isret ederken zabıta baskınından kurtulmak için çıktıgı damda ayagının kayıp düserek öldügü; Tevfik Fikret'in oglunun papaz oldugu; Aziz Nesin'in subayken ‘asker tayı’nı çaldıgı, Nazım’ın sülâlesinin gâvur oldugu anlatılırdı.
Din ile ilgili dersler veren bu hocaların olumsuz propagandası bende tam ters etki yaptı. Bu yüzden bu isimleri genç yasta tanıma fırsatı buldum. Bu olumsuz propaganda olmasaydı belki tanıyacaktım ama çok daha geç olacaktı…
TD: ‘Özgürlük’ kararını nasıl verdin? Tahsilinin ve Kuran'ı ögrenmenin etkisi var mı? Sonrasında baskı yasadın mı (yasıyor musun)?
"Parayı denklestirdikten sonra sahaflara gidip mealli bir Kuran aldım"
Özgür_beyin: ‘Özgürlük’ kararını bana Kuran verdirdi. Imam-Hatip’te okurken Fatih’teki Devlet Kütüphanesi’ne üye olmustum. Sanırım haftada üç veya dört kitap alıp okuyordum.Bu kitaplar benim bakıs açımı zenginlestirdi ve her söylenene inanmama refleksi gelistirmeme sebep oldu. Bu yüzden olsa gerek Imam-Hatip’teki ‘din dersleri’ bana çok zayıf ve basit geliyordu. Imam Hatip 4’te (o zamanlar okul 7 seneydi) bende “Çocuk oldugumuz için bize ‘din’i yüzeysel anlatıyorlar” düsüncesi olustu. Bu fikir beni Türkçe Mealli bir kuran almaya zorladı. Para biriktirip almaya karar verdim. Çünkü evimizde iki-üç tane Kuran vardı ama mealli olanı yoktu. Meallisine babam da ihtiyaç duymamıstı herhalde… Parayı denklestirdikten sonra sahaflara gidip mealli bir Kuran aldım. Içimde anlatılmaz bir heyecan vardı. Çünkü Allah’ın bizimle ne konustugunu tamamen anlayacak, basit dinden kurtulacaktım. Kuran’ı aldım; otobüse bindim. Otobüste okumaya çalıstım ama kalabalıktan ve ısıgın yetersizliginden okuyamadım. Yine aynı heyecanla eve geldim ve hemen okumaya basladım. Ama okudukça heyecanımın yerini hayal kırıklıkları aldı. Olumsuz bir sok yasıyordum. Kuran’da anlatılanlarla bize okutulan arasında fark yoktu ve kopus basladı...Akan zaman içinde tam bir Ateist oldum.
Bence hiç bir din insan dogasına uygun degildir. Çünkü din insanı insan yapan bütün duygulara karsıdır. Bütün dinler yasama ve bilime karsıdır ve insanları akıntıya kürek çektirir. Iste bu kürek çekenler veya çektirilenler artık gelisen dünyada çaresiz kalmaya baslayınca dinlerini tevil ve tefsir yoluyla güne uydurmaya çalısmakta. Yandaslarını da buna iknaya zorlarlar. Ve ne yazık ki egitimsiz insanlar üzerinde basarılı olurlar.
TD: Bir Ateist olarak dinlere bakıs seklin nedir; niçin böyledir? Inanırlar hakkında ne düsünüyorsun; onları nasıl degerlendiriyorsun?
Özgür_beyin: Dinlere ‘sosyolojik bir olgu’ olarak bakıyorum. Bazı insanlar Ateizmi tasıyamaz. Dinsizlik çok kuvvetli bir psikolojik yapı gerektirir. Yakın yüzyıllarda da dinlerin yok olacagını sanmıyorum ve dinsizlerin çogalacagına da kesin gözüyle bakıyorum.
"Bugün Islam’ın 'tahrif edilmis' diye suçladıgı Tevrat 750 yılda yazılmıstır"
Dinlerin en hoslanmadıgım yönü mütedeyyin insanların propaganda yoluyla kandırılıp birer canavar haline getirilmelerine vesile olmasıdır. Şu bir gerçek ki her din kurucusu ve ardılları kendi dünya görüslerini ‘din’ diye insanlara yutturmaktadır.
Bugün Islam’ın “tahrif edilmis” diye suçladıgı Tevrat 750 yılda yazılmıstır.Anlatıldıgı gibi tahrif de edilmemistir. Insanlar kutsalını koruma taraftarıdır ve bu içgüdüseldir. Tevrat incelenirse farklı kisiler tarafından yazıldıgı üslup farklılıgından dolayı göze çarpar. Insan putunu yapmaya meyyaldir. Bu gözle bakarsak Elvis Presley ve benzerleri de bir puttur ve bu tür imalatlar devam edecektir.
Aile çevremde herkes dinsiz oldugumu bilir. Yaklasık 10 yıldır benden ümitlerini kestiler. Artık kimse beni ‘dogru yol’a ulastırmak için ugrasmıyor.Hatta aile çevremdeki gençlerden bazılarının bakıslarının derinliklerinde bana hak verip tasdik ettiklerini bile görüyorum. Ama çemberin içinden çıkmaya cesaretleri yok!
.
Ben “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen insan kadar “Elhamdülillah ben de Ateist’im” deme hakkım oldugunu düsündügüm için kimseye ‘eyvallah’ etmiyorum!
TD: TD Sitesi ile nasıl tanıstın, neler yasadın ve nasıl yönetici oldun?
Özgür_beyin: Ben bilgisayarı hep bilgi almak ve isim için kullanırdım. Böyle sitelerden haberim bile yoktu. Ben siteleri gençlerin “manita” bulmak için bir basamak olarak kullandıklarını düsünürdüm.
"Baba bak; senin adamının sitesi var"
Turan Dursun'u ölmeden önce tanırdım (kitaplarından). Bir aksam kızım “Baba bak; senin adamının (Turan Dursun) sitesi var..” deyince ilgimi çekti. Bir kaç gün bakınca sitelerle ilgili fikrim tamamen degisti. Basitlik ve bayagılık yoktu. Kızımın yardımıyla üye oldum ve hala buradayım.
Her insan bir sekilde kendini ifade etmek ister. Iste ben bu sitede kendimi
ifade ettigimi düsünüyorum.
TD: Hayalinde nasıl bir dünya ve insanlık gelecegi var?
Özgür_beyin: Hayalim ‘Havra’ya gidenin ‘Cami’ye gidene karısmaması; namaz kılanın kılmayana karısmaması ve kimsenin kimseye kendi sübjektif dogmalarını kabul ettirmeye çalısmamasıdır. Allah’ı kullanarak din üzerinden insan kanı akıtılmamasıdır.
“Bir lokma, bir hırka”
Ama ne yazık ki dinler sıfır sermayeyle çok para kazanılan bir sektör oldugu için kullanılmaya devam edecektir. Ayrıca bu sektörün ne stopaj ne kira ne de vergi derdi var. Yeter ki sen kendine bir çevre edin, agzın iyi lâf yapsın... Bol “Allah”lı metinlerle konus; gerisi kolay… Ondan sonra da yetistirdigin kazları yolmaya devam et.
Din satanlar ‘Allah rızası için’ Mercedes’e binsin; sen de Allah rızası için “Bir lokma, bir hırka” zavallılıgıyla bir yerlerde sürün!...
TD: Tesekkürler…
sorun cahil olman değil , kendini alim sanman
Konu frodo tarafından (04-01-2010 Saat 19:21 ) değiştirilmiştir.
|