aliyarasfal´isimli üyeden Alıntı
Sevgili upuat, ilginç bir nokta. aslen t-e-ala değil, ala ve "t" harfi alla-t 'ın "t" si diyorsunuz ve doğrusu oldukçada uygun yazım olarak.
Şimdilik saygımla gittim...
|
Şimdi bu mesajımda senin soruna tam yanıt vereceğim.
Arkadaşlar, bildiğiniz gibi "
Allah’ın isimleri (Esma-i Hüsna)" Arapça'da artikellerle birlikte yazılır.
İslamiyet Öncesi Tanrı İsimleri
Örneğin, bu kaynaktan ilk üçünü ele alırsak,
1-
Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.
2-
Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.
3-
Er-Rahîm:Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.
şeklinde yazılmış olduklarını görürsünüz.
İyi ama, bunlar İslamiyet öncesinde de mevcut idi. Eğer ilkini artikeline göre yazarsam,
"Al-Lah"
şeklinde yazılır ama bunu Türkçe okunuşa göre yazarsam (El-Melik, El-Kuddüs, El-Mü'min vb. olduğu gibi),
"El-Lah"
şeklinde okumamız gerekir. O sitedeki kişi bunun farkında değil. Çünkü
"Allah" kelimesi bize Arapça'dan olduğu gibi geçmiştir ve bunu artikeline göre okumak ve yazmak Müslümanlar'ın işine gelmez. Çünkü bu durumda yaldızı kazıdığınız zaman İslamiyet öncesindeki
"Al-Lat" adındaki Tanrı gerçeği karşınıza çıkar.
Bir Zamanlar Güney Arabistan
Bilindiği gibi eski Arapça'da şimdiki gibi noktalama işaretleri yoktu ve örneğin kelimelerin sonundaki
"h" harfinin neye göre okunduğu o zamanki oral (sözlü) geleneğe bağlı idi. Örneğin, M.Ö. 1000 yılında Güney Arabistan'da yaşayan bir Arabı gözönüne alalım. Bu adama neye tapındığını sorsanız, o, size baş Tanrı olarak
"Al-Lat" adını verecektir. Bu Tanrı adını bir yere yazmasını isteseniz, o, size Arapça olarak bunu yazarken ismin sonundaki
"t" harfini noktasız olarak yazacak ve diyelim ki siz de bunu bir başkasına gösterdiğinizde, bu ismin
"Al-Lat" mı yoksa
"Al-Lah" mı şeklinde okunduğunu anlamasına imkan yoktu. Bu isim kargaşası ancak bu ismin bulunduğu metin neyden bahsediyorsa, metin çözülerek öyle doğru bir şekilde anlaşılabiliniyordu. Yoksa, tek başına bu ismin yazımından doğrusunu anlamanız mümkün değildi.
Ama, ama... M.Ö. 1000 yılında
"Allah" adının Güney Arabistan'da bir anlam ifade etmediğini gözönüne alırsanız, o zamanki Arapların
"Al-Lat"tan bahsedildiğini anlaması pek zor olmasa gerek. Araplar, M.Ö. 1000 yılında bunun
"Al-Lat" olduğunu iyi bilirlerdi!
Fakat şimdiki torunları kafalarını İslamiyet denilen bir dinle bozmuşlar ve atalarının bu durumunu bir türlü kabul edemiyorlar. Kabul etmek ne kelime, sanki cüzzamlıymış gibi görüyorlar atalarını. Merak etmesinler; gerçekleri kabul etmekle kabus görmezler!
Ben ise, onları hiç tanımadığım halde (ki hiç tanımamak anlamında değil. Arkeolojik eserlerden bir yere kadar Arap atalarını takip edebiliyorum), şimdilerine göre onları daima daha önde tutarım. Çünkü ne de olsa onlarda yalan diye bir şey yok. Varsa da ben duymadım. Tarihin derinliklerinde kaybolup gitmişler, ama arkeolojik eserlerden onları tanımaya çalışıyorum.
Bilirsiniz,
Nebatiler (
Arapça الأنباط,
El-Enbāṭ)
Josephus zamanında
Fırat ırmağından
Kızıldeniz'e kadar uzanan ve
Suriye ile
Arabistan arasındaki sınır bölgesindeki vahalardaki yerleşimleri kapsayan ve
"Nebate" ismi verilen alanda yaşayan kadim
semitik, güney
Ürdün'lü,
Kenan'lı ve kuzey Arabistan'lı Araplar idi.
İşte İsrailli şarkıcı
Dana International, geçmişe duyduğu büyük bir özlemle Nebatiler'e başkentlik yapmış olan Petra'dan şöyle söz ediyor:
Videodaki resimde bir Arap Petra Tapınağı'nın üzerinde oturuyor. Herhalde o da geçmişe büyük bir özlem duyuyor ve atalarını anıyordu, kim bilir!
Devam edeceğim ama bu kadarı bile beni koparttı!