RollingStones´isimli üyeden Alıntı
Fizik bize maddenin kendiliğinde oluştuğunu söylemez. Tam tersi yoktan var edilemez der.
1.yasa, evrendeki enerjinin kendiliğinden var olamayacağını ve var olanın da yok edilemeyeceğini söyler.
2.yasa, Entropi, bu, Evrenin bir başlangıcı olduğunu, yani sonsuz evren olamayacağını söyler.
İşte bu iki kanun bize başlangıçta bir yaratıcı olabilme olasılığı gösterir.
|
Sevgili Rolling
2 nolu maddeyi yanlış yorumlamışsın. Evren(biçime dairdir ve değişir) ile madde'yi(madden yapı taşı) karıştırmamak gerekir.
Örneğin su ile un karışırsa hamura dönüşür, bu anlamda, hem un, hem de su bileşiği
form-yapıca değişmiş olur, nesnel zeminde yaratım kelimesi hiç bir anlam ifade etmez, zira yaratmak fiili, özneldir. Konu nesnel zeminlerde ise yaratım ve var etmek kelimeleri anlamsızdır.
Bu bağlamda, yasaları belirleyici değil, belirlenici olarak düşünmek gerekir. Yani bu yasalar maddenin şu ya da bu ilişkilerinden, etkileşimlerden soyutlanıyor, etkileşen ne? Değişen, dönüşen ne?
Hasılı ilişki, hareket, etkime, tepkimeler, bileşim, ayrışımlarla form-yapılar oluşuyor ve bunlar mutlak değil, dönüşümler gerçekleşiyor. Bizim evren dediğimiz aslında dönüşen tüm formlar açısından bir
bütünü temsil ediyor. Yani evren, özel'de bir nesnenin tanımı değil, biçimi ne olursa olsun tüm nesnelerin bütününe dair ifade ediliyor.
Evren bu anlamda
dinamiktir, bir başlangıcı, bir sonundan söz etmek, farklı, lokal tanımlarla ilgilidir ki, bu ifadeler ve yaklaşımlar bana göre geçerli değil, sap ile samanı ayırt etmek gerekir.
Evren ile kastedilenin ne olduğu net olarak ortaya konmalı. Eğer ayrımları biz insanlar yapacaksa neye göre yapacak? Eğer bu ayrımın temeli, uzaklıklar, mesafeler ise, neyle kıyaslanacak? Örneğin Samanyolu ile Andromedayı ayrı değerlendirebiliyoruz, ve bunların oluşumlarıda, aynı zamana ait değildir. Olması da gerekmiyor. Bu halde biz bunlara ada diyoruz, evren bütününde adalar, adacıklar... Bu galaksiler yoktan var olmuyor, aksine tamda o yasaları soyutladığımız temelde, maddenin dönüşümleriyle anlam kazanıyor yine maddenin dönüşümleriyle değişiyor, dönüşüyor ve bizim nazarımızda farklı bir isim, anlam kazanıyor.
Evren herhangi bir şeye has, ona özel bir form, biçim tanımı değilse -ki değil- o halde evreni özneleştirmekte mümkün değildir. Yani aslında evren dediğimiz, formlar hangi biçimlerde olursa olsun, hangi biçimi alırsa alsın evrendir, başlangıcı ve sonu yoktur.
Yani
bu bağlamda evrenin bir başlangıcı anlamsız, ancak form-yapıların değişimi söz konusu. Bu durumda biz form-yapıya nazaran isim veriyoruz. Böylece bizim evren dediğimiz DİNAMİK bir yapıya dair. Dolayısıyla bir bütün halinde form-yapıların değişimlerini, dönüşümlerini kapsar(geneldir).
Dinamik olanın tanımı neye göre değişir? Evren'i neye göre değiştiriyorsunuz, yani neye göre şu biçimde iken evrendir de, bu biçimde iken değildir diyorsunuz? Neye göre kıstas ediyor, neye göre sınırlıyorsunuz? Günümüzün en temel, antik çağ anlayışını aşamamaış safsata çıkmazlarıdır bunlar.
Resmi evren yaklaşımı biçime dayalı, biçim değişince evren de değimiş oluyor ve bu anlayış, değişimler arasındaki farkları başlangıç-bitiş olarak yorumluyor. Bu yaklaşımın geçerli olması için evrenin dinamik olmaması gerekirdi.
Eğer bu hatalı yaklaşımla özneleştirilmiş sözde evrenden başka bir evren tespit edilirse, o zaman biz dahili bulunduğumuz yapıya farklı bir isim vermek zorunda kalırız, galaksi gibi. Bir nevi "ada" yaklaşımında bulunmamız gerekir.
Madde ortada ve hareket, ilişki çeşitli dönüşümlere(form-yapıca) yol açıyorsa, madden bir yaratımdan söz etmek anlamsızdır.
yaratım kelimesi, esasında öznel bir kelimedir, ve insan iradesiyle ilgilidir. İnsan çeşitli maddelere etkiyerek, aralarında ilişki, ayrışma, birleşme, etkime, tepkime oluşturarak, yeni tipte form-yapılar oluşturuyor, buna da
yaratmak deniyor. Yaratım kelimesinde temeli-kökü, esasında değişim, dönüşümle ilgilidir, madde'yi(yapı-taşını) var etmez, ancak maddece belirlenir.
Yani yaratımın kökündeki yokluk, varlık, form-yapı, biçim esaslıdır.
Örneğin bugün kullandığımız petrol açısından, bir yoktan(!) yaratıma gereksinim var mı?
Yani entropi, petrolün evveliyatının olmadığını ifade etmez, aksine canlı organizmaların, şu ya da bu koşulda petrole dönüşümü, entropiyi de, soyutlamamızı sağlar.
Yani bizim yasa dediklerimiz, maddenin hareket, ilişki(etki-tepki, tepkime), dönüşümlerinden soyutlanıyor.
Yani yasalar maddeyi belirlemiyor, tam tersine maddece ve maddi ilişkilerce belirleniyor.
Kısaca madde, mevcut, ancak dönüşüyor ve bizim dönüşüm ile kastımız da form-yapıya dair.
Biz nesneleri form-yapıca isimlendiriyoruz, bu yapı değiştikçe, bizim verdiğimiz isimlerde değişiyor, yani bu isimler de birer soyutlama. Bizim yasa dediklerimizde, yine aynı biçimde, işte bu değişim dönüşümlere neden olan maddi ilişkiler ve buradan açığa çıkan etkileşimlere dair.
Evreni, özel bir nesne, bir şahsına münhasır tanım olarak almak geçerli bir yaklaşım değil. Evren nerede?