Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika > Tarih

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 06-05-2006, 00:17
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Muhammed'in Soyu Nasıl Katledildi? KERBELA Olayı

Sitemiz bir alevi sitesi değil. Ancak İslam tarihindeki olaylar ve farklı yaklaşımlar bizi ilgilendiriyor. Birçok kişi Kerbela olayını duymuştur. Ancak olayın detaylarını bilmeyenler ve okumak isteyenler olabilir düşüncesiyle buraya aktarmak istedim. Cemal Şener'in kitabı Alevilik Olayı'nı kaynak olarak kullandım. (yanlışlıkla Baki Öz yazmışım düzelttim) *Ancak birçok Alevi kaynakta olay bu şekilde aktarılmakta. Olaya sünni bakış açısını da yazan olursa sevinirim.

HZ. HÜSEYİN VE DÖNEMİ

(KERBELA OLAYI)


İmam Hüseyin, Hicret’in üçüncü, bir rivayete göre ise dördüncü yılı Şaban ayının 3. günü Medine’de doğdu. Gene rivayete göre altı aylık doğmasına rağmen yaşamıştır. İslam inancına göre Hz. Hüseyin’in dışında altı aylık doğupta yaşayan tek insan Meryem oğlu İsa peygamberdir.

İmam Hüseyin’in altı erkek, iki kız çocuğu olmuş ve soyu Zeynel Abidin Ali’den yürümüştür.

İmam Hüseyin, kardeşi İmam Hasan’ın Muaviye’ye biatına v eonunla uzlaşmasına baştan beri karşı çıktı. Kardeşi Hasan’a bu davranışının nedenini sorduğunda ise; O’ndan, “Babamız Ali’nin uzlaşmasına sebep olan şeyler bana da sebep olu” cevabını almıştır. Bir başka deyişle Hasan, kendi yüzünden kan dökülmesini istemediği için böyle davrandığını söylemiştir.

İmam Hasan’ın öldürülmesinden sonra Irak’lılar Hüseyin’e biat etmek istediyse de Hüseyin, Hasan’la Muaviye arasındaki uzlaşmanın ancak Muaviye’nin ölümü ile biteceğini söyleyerek bunu kabul etmedi.

Muaviye, Hicret’in altmışıncı yılı Recep ayının 15. günü öldü. Yerine ölmeden önce oğlu Yezid halife olarak bıraktı. Böylece İslamiyette, saray-saltanat ilişkisi kurulmuş oldu.

Muaviye, zevk ve eğlenceye aşırı düşkün, içkici ve kumarcı bir insandı. Halk üzerinde o kadar ağır bir baskı kurmuştu ki, cuma günleri kılınan cuma namazını çarşamba gününe aldırdığı halde halktan kimsenin sesi çıkmadı. Bu tür davranışlar onun için bir güç gösterme aracıydı.

İslamiyet artık sarayı, saltanatı, debdebesiyle; vezirleri, hadımları, ordusu, kumandanları, zindanları ve cellatlarıyla; zulmü, kahrı ve keyfi idaresiyle tarih sahnesindeydi. Sahnenin arka planında ise, bir yandan har vurup harman savrulan bir hazine, bir yandan da yoksulluk içindeki halk yığınları vardı.

Gölpınarlı bu durumu Roma İmparatorluğu’na benzeterek şöyle yazıyor:

“Roma İmparatorluğu ayrı bir dil ile, hükümlerin ebaş eğilmeyen bir din ile, fakat İslam kisvesine bürünerek tarih sahnesine çıkmıştı artık.”

Ünlü tarihçi, Muaviye’nin yerine geçen oğlu Yezid’i de bize şöyle tanıtıyor:

“Kendisine böyle bir saltanat devreden babası ölürken bile başucunda bulunmak lüzumunu duymayan, avlanmakla gönül eğleyen Yezid, gününü-gecesini, çalgı-çağanak dinlemekle, köçek-çengi oynatmakla, içip kendinden geçmekle sürdürmeyi adet edinmiş bir kişiydi.”

Zevk ve eğlenceye düşkün olan Yezid, İslamiyette içki, şarap vs.nin yasak olmasına karşın, şairliğini şu ifadelerle gösteriyordu:“Bu şarap Muhammed’in *dininde haram ise, sen de onu Meryem oğlu İsa’nın dinince al, iç.”

Yezid, testiden kadehe dökülen şarabın çıkardığı sesi ise, Hatim’le Zemzem arasında koşuşan hacıların ayak seslerine benzetiyordu.

Yezid, babası Muaviye’nin ölümünden sonra kendisini halife etti. Medine Valisi Utbe oğlu Velid’i de İmam Hüseyin’e göndererek kendisine biat etmesini istedi. Yezid, hiç bir gecikmeye meydan verilmemesini ve gerekirse Hüseyin’in hapsedilmesini istemeyi de unutmamıştı.

Medine Valisi Velid de Hüseyin’i makamına çağırarak, Muaviye’nin öldüğünü, *yerine oğlu Yezid’in geçtiğini ve kendisine Hüseyin’in biatın ıalmakla görevlendirdiğini söyledi.

Hüseyin bu isteğe şiddetle karşı çıktı. Kendisinin babasına (Muaviye) bile biat etmediğini, Hasan ile Muaviye’nin aralarında bir anlaşma yaptığını hatırlattıktan sonra hilafet’in saltanat gibi babadan oğula geçmemesi gerektiğini anlattı. Hüseyin, şöyle devam etti:

“Şu dünyanın gidişatına bak ya Velid, haksızlık da ağaçlar gibi büyüyüp dal budak salar oldu. Muaviye zaten halifeliği binbir hile ile ele geçirmişti. Bu da yetmezmiş gibi şimdi de oğlu halifeyim diye ortaya çıkıp hak iddia ediyor.”

Hüseyin, bu sözlerinden sonra, kendisinin zalim soyuna biat edenlerden olmayacağını haykırdı. Babasının hilafet adına hançerlendiğini, ağabeyinin hilafet adına zehirletildiğin ihatırlattıktan sonra da vali konağını terk edip gitti.

İmam Hüseyin bu meydan okumadan sonra Mekke’den Medine’ye göçü düşünürken Kûfe’ye gitmeye karar verdi. Hatta Kûfe’lilerin biatını almak için önceden amcası oğlu Müslim’i gönderdi. Müslim burada 30.000 biat aldı. bunu duyan ve çılgına dönen Yezid ilk tedbir olarak İbni Ziyad’ı Basra valiliğniden Kûfe valiliğine atadı. Çünkü Kûfe valisi Numan da Hüseyin’e biat edenler arasındaydı.

Hz. Hüseyin Mekke’den, İbni Ziyad Basra’dan Kûfe’ye doğru yola çıktılar. Kûfe’ye daha önce gelen İbni Ziyad, vali konağına gittikten sonra şehirde korkunç bir terör estirmeye başladı. *Yüzlerce kesilmiş insan başı sokakları doldurdu. bu ilk saldırıdan sonra, biatlarını geriye almazlarsa tümünü kılıçtan geçireceği tehdidini savurarak, halkı sindirdi.

Müslim, Kûfe’deki yeni gelişmeleri İmam Hüseyin’e bildiremeden öldürüldü. Ölüsü Kûfe sokaklarında dolaştırıldıktan başka, İbni Ziyad koparılan başı Yezid’e gönderdi.

Hz. Hüseyin’i Kûfe dışında halk yerine İbni Ziyad’ın ordusu ve komutanı Hür İbni Riyad karşıladı. Son acı durumu Hüseyin Hür’den öğrendi. Daha acısının ilk şokunu üzerinden atamamıştı ki, kumandan Hür, kendisinden de Yezid’e biat istedi.

Kumandan hür, “Emir böyle” deyince, Hüseyin buna cevap olarak, “Yezid soyunun *kardeşimi öldürdüğünü yedi cihan bilir. Sen *binlerce mazlumun kanını üstüne sıçratmış bir katilin söylediklerini emir sayıyorsun, öyle mi?” diye sordu.

Bir yandan Hüseyin’e zarar vermek istemeyen, bir yandan da İbni Ziyad’ın emirlerine karşı çıkamayan kumandan Hür, İbni Ziyad’dan gelen son emri Hüseyin’e şöyle bildirdi: “Ya teslim olup Kûfe’ye *götürüleceksin, ya da hepiniz susuz bir yerde konaklayacaksınız.”

Hz. Hüseyin bu son emirle çok zor bir durumda kalmıştı. Çünkü karşısında güçlü bir ordu, yanında ise kendisiyle yola çıkıp buraya kadar gelmiş çoluklu çocuklu 70-80 kişi vardı.

Sonunda onlara döndü ve şöyle dedi: “Beraberliğimiz buraya kadar olacak. Ben Yezid’e biat etmem. Ama benim yüzümden size zarar gelmesini de istemiyorum. Ben arkamı size döndüğümde siz dağılın. Yalnız kalmaktan başka sizden bir isteğim yoktur. Ama Yezid’in başımı kopardığını duyarsanız biliniz ki o baş biatsızdır.”

Bu konuşmaya rağmen yanındakilerin Hz. Hüseyin’den ayrılmamaları üzerine Yezid’in komutanı Hür, onları susuz bir yere yürüttü. Burası, tarihe Kerbela adıyla geçecek yerdi.

Susuzluğun ne demek olduğunu ve susuzlukla yapılan işkencenin korkunçluğunu bu bir avuç insandan daha iyi bilenin olamayacağını büün tarih *kalın *harflerle yazdı.

Kerbela’da çöl ortasında aç ve susuz kalmış bir avuç insanın üstüne Yezid tarafınan ordu üstüne ordu gönderildi. *Takviye edilen yeni ordunun komutanı ise, Hüseyin’i Kûfe’ye çağıranlardan Ömer İbni Saad idi. O da Hüseyin’i *“Ya biat, ya savaş” tercihiyle karşı karşıya bırakmıştı.

Savaş başlamadan önce, bir yanda sayıları binlerle ifade edilen Yezid’in ordusu, bir yanda da susuz, yorgun, uğradıkları haksızlıkların acısı içinde bekleşen 70-80 kişi vardı:Hz. Ali’nin oğulları, İmam Hasan’ın oğulları ve diğerleri... Yani Hz. Muhammed’in soyu, ehlibeyti.

Hz. Hüseyin, Yezid’in ordularının karşısına başında Hz. Muhammed’in sarığı, boynunda kılıcı, elinde ise babası Hz. Ali’den devraldığı sancakla çıktı.

Hz. Hüseyin, Yezid’in ordusuna, bir insanın iktidarı ne kadar güçlü olursa olsun, inanmış insanların bu gücü kırabileceğini göstermek istiyordu.

İmam Hüseyin, tek tek bütün komutanları yenince bütün ordu üstüne saldırdı. Yüzlerce asker saldırıya geçti. Kumandan Ömer uzaktan bağırıyordu:

“Başını kesin... Başını kesin.”

Simr adlı bir asker kanlar içinde kıvranmakta *olan Hüseyin’in başını gövdesinden ayırdı ve koşarak komutan Ömer’e götürdü. Ömer bu kesik başı eline alıp, “İşte Yezid’in önünde eğilmeyen Hüseyin’in başı. Allaha şükürler olsun ki görevimizi yerine getirdik. Allah bunu bizlere nasip etmiştir” dedikten sonra, Hüseyin’in kesik başı ile birlikte Yezid’in sarayına doğru yola çıktı.( 8)

Hz. Hüseyin, Hicret’in 61. yılı Muharrem ayının onuncu günü, ikindi vakti Kerbela’da işte böyle katledildi. Öldüğünde 56 yaşındaydı.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 06-05-2006, 01:12
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Muhammed'in Soyu Nasıl Katledildi? KERBELA Olayı

Şu İslam'ın önemli şahsiyetleri nasıl öldüler acaba. Şu listeyi bir inceleyin ve "barış ve huzur dini" olan İslam'da ölümden daha ucuz birşey var mı acaba bana söyleyin..

Başlıyoruz.

Ömer
Ömer’in halifeliği 10 yıl 16 ay 4 gün sürdü. Hicri 20 (yirmi zilhicce) ve Miladi 644 tarihinde Mugayre Bin Şeben’in kölesi Firuz ebu Lülu tarafından camide namaz kılarken hançerlenerek öldürüldü.

Osman
On iki yıl hilafette kalan Osman, Ebubekir’in küçük oğlu Mehmet’in de içinde bulunduğu bir grubun saldırısına uğrayarak feci bir şekilde öldürüldü. Cesedi iki gün evde kaldı ve cenaze namazına ancak 17 kişi katıldı.

Ali
Hz. Ali’yi öldürme görevini, üzerine alan *Abdurrahman b. Mülcem’il Muradi, Kûfe’ye giderek Kuttame adlı bir kadının evinde saklandı. Bir yandan kılıcını zehirleyip bilerken, bir yandan da Verdan ve Çahap *adlı iki yardımcı edindi.

Mülcem, Hz. Ali’ye Hicret’in kırkıncı yılı, Mah-ı Mübarek-i Ramazan’ının 19. günü zehirli kılıcı ile saldırdı. Çok ağır bir biçimde yaralanan Hz. Ali iki gün sonra 63 yaşında Ramazan ayının 21. günü vefat etti.

Hasan
Muaviye Hz. Hasan’ın karısı Cude’yi, oğlu Yezid’le evlilik vaadiyle aldatarak, kiralık adamı Mervan’ın suç ortaklığıyla Hz. Hasan’ı zehirletti

Hüseyin
Hicret’in 61. yılı Muharrem ayının onuncu günü, ikindi vakti Kerbela’da katledildi. Öldüğünde 56 yaşındaydı.

Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin
Kerbela'da Hüseyin ve bütün soyu öldürüldükten sonra Ehlibeytten (Muhammedin ev halkından) geriye o sırada hasta olduğundan orda olmayan Zeynel Abidin kaldı. Nihayet Hicri 96’nın Muharrem 12. günü Ümeyye oğullarından Abdülmelik oğlu Velid’in saltanatı zamanında, Hişam b. Abdül Melik’in eliyle zehirletilerek öldürüldü. Öldüğünde 58 yaşındaydı.

Zeynel Abidin'in oğlu Muhammed Bakır ve oğlu
Muhammed Bakır'ın oğlu Zeyd, Emevi yönetimine karşı isyan etti. Fakat Emevi yönetimi isyanı bastırdığı gibi Zeyd’in yarı çıplak cesedini de halka ibret olsun diye tam beş ay darağacında asılı bıraktı.

Beşinci İmam olan İmam Bakır
ise 60 yaşında Ümeyyeoğulları tarafından zehirletilerek öldürüldü.

Altıncı İmam olan *İmam Cafer-i Sadık;
O da diğerleri gibi zehirletip öldürüldü

İmam Musa-i Kazım
Ömür boyu gözaltında yaşadı. Çünkü Abbasi zulmü, Emevi zulmünden daha katmerliydi.

İmam Musa-i Kazım, Bağdat’ta üç yıl yaşadı. Bu üç yılın çoğunu da hapiste geçirdi. Sonunda Sindi adlı biri Harun Reşid’in emriyle Musa-i Kazım’ı zehirli hurma yedirerek öldürdü. Halka da yalan söyleyerek yedinci imamın eceliyle öldüğü açıklandı.

Diğer imamların akıbetleri de öncekilerden farklı olmadı. *İslamiyeti Hz. Muhammed ve Hz. Ali geleneğine göre yürütmeye çalıştıkları için İslam halifelerince öldürülmeleri gerekli görüldü.

8. imam olan İmam Rıza
Harun Reşit'in oğlu Memun *İmam Rıza'yı önce veliaht yaptı, ardından da zehirletti.

11. imam Hasan-ül Askeri
Abbasi halifesi Mu’temid on birinci İmam Hasan-ül Askeri’yi zehirleterek öldürdükten sonra Ali soyunu yok etmek için ailede hiçbir erkek çocuk bırakmamaya karar verdi ve bütün erkekleri öldüttü. Bu katliamdan hamile kadınlar bile kurtulamadı. Bu durumu Gölpınarlı’dan dinleyelim:

“Halifenin emriyle evdeki eşya *toplanıp mühürlendi; odalar arandı; gönderilen ebeler, kadınları muayene ettiler; gebe sanılar bir cariye, hanımlarıyla beraber bir müddet hapsedildi; sonunda cariye’nin *gebe olmadığı anlaşıldı ve oğulları Sahip’ül Emr *bulunamadı.”(12)

İslam halifelerinin katliamcılığı sadece Ehlibeyt soyuna dönük değil Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam da Abbasi halifesi tarafından öldürülür.

İmam-ı Azam, Hanefi mezhebinin kurucusudur. Kûfe’de miladi 690 tarihinde doğmuştur. *Yezid, İmam-ı Azam’a Kûfe kadılığını teklif ederse de imam bunu kabul etmez. Yezid, bu davranışının cezası olarak başına yüz kamçı vurdurur.

Abbasilerden Halife Mansur da kendisin ekadılık vermek ister. *Ancak İmam-ı Azam onu da kabul etmez. Mansur İmamı *zindana atarak kamçılatır. Hanefi mezhebinin kurucusu, bu zindan hapsine dayanamaz ve Miladi 767 tarihinde ölür.

Ben yazmaktan yoruldum, bu adamlar öldürmekten yorulmamışlar. Ne gözü dönmüş bir saltanat düşükünlüğüdür bu.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-05-2006, 11:36
deli_cevat deli_cevat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jan 2006
Mesajlar: 808
Standart Re: Muhammed'in Soyu Nasıl Katledildi? KERBELA Olayı

polisiye dizi gibi yaw

Gelenek ve Gelecek 'Ne Yapmalı'cılarındır
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 06-05-2006, 14:31
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.673

Onur Üyeliği 

Standart Re: Muhammed'in Soyu Nasıl Katledildi? KERBELA Olayı

İslamiyet artık sarayı, saltanatı, debdebesiyle; vezirleri, hadımları, ordusu, kumandanları, zindanları ve cellatlarıyla; zulmü, kahrı ve keyfi idaresiyle tarih sahnesindeydi. Sahnenin arka planında ise, bir yandan har vurup harman savrulan bir hazine, bir yandan da yoksulluk içindeki halk yığınları vardı.

Din gereksinimini, saltanatların, toplumları yönetmenin keskin kılıcı olarak yerini almış, milyonlar kaygısızca güce biat ettirilmiş, misyon yerine getirilmiş. Bu sadece islamiyet için değil, hümanizma üzerine kurulu bir kaç dinin dışında tümünde böyle olduğunu görürüz. Bilhassa toplumsal muhalefetin en çok yükseldiği ortaçağda.

Kerbala'da Yezid'in komutanlarından olan ve onunla Hüseyin tarafına geçen bir kaç kişinin de olduğunu okumuştum. kaynağı şu anda anımsamıyorum. Tekerli ve karşılıklı olan orta meydan savaşında, bu komutanlardan bir tanesi Yezid ordusunda tek tek meydana çıkanları yendiğinde, Yezid ordusundan, o meydanda bir başkası ile savaşırken, *ok attırılmak usulüyle, bu komutanın öldürüldüğünü okumuştum. Sadece güç değil, hile, sahtekarlığın kendi savaş kurallarını dahi hiçe saydırabilecek kadar iliklere işlediği halde, Yezid'in ordusundaki binlerden ses çıkmamış. Birileri bir şehire geliyor, rakibi gördüğü kişiye biat etme kararı aldılar diye, insanları kılıçtan geçiriyor, ortalık kan gölü-dehşet, bu gücü nereden alıyor, silah olarak değil, toplumsal bağlılık olarak bu gücü duruduramayan şey nedir? İşte sorgulanması gereken burası. Tamda açılan konunun baştan aşağı okunmasında ortya çıkan gerçek.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 26-10-2008, 20:52
okinono
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

Güncelleme.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 26-10-2008, 21:31
pervane - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pervane pervane isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jun 2007
Mesajlar: 2.723
Standart

Güzel bir konu sevgili okinono iyi ki güncellemişsiniz.

“Başını kesin... Başını kesin.”

Bu kesik baş hadisesi Alevi çocuklarına top özellikle de futbol oynama yasağı getirmiş geçmiş zamanlarda çünkü Hüseyinin başının ayaklar altında oynandığına ve top oyununun bu tarihi olaydan sonra ortaya çıktığına inanıyorlar.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 26-10-2008, 22:48
ozgur_beyin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ozgur_beyin ozgur_beyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
Standart

sevgili pervane bu açıdan bakarsak futbolu araplar keşfetmiş demekki

sorun cahil olman değil , kendini alim sanman
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 26-10-2008, 23:16
pervane - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pervane pervane isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jun 2007
Mesajlar: 2.723
Standart

Fulbol ile hiç ilgili olmadığım için tarihini de bilmiyorum sevgili Şeyhim ama bu yasak benim çocukluğumun geçtiği tarihlerde hala ciddi bir şekilde çocuklara vaaz ediliyordu dedeler tarafından. Günümüzde ise bir kaç yaşlının dışında dile getirenine rastlamadım.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 27-10-2008, 01:06
K.C. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
K.C. K.C. isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
Standart

Bu kesik baş hadisesi Alevi çocuklarına top özellikle de futbol oynama yasağı getirmiş geçmiş zamanlarda çünkü Hüseyinin başının ayaklar altında oynandığına ve top oyununun bu tarihi olaydan sonra ortaya çıktığına inanıyorlar.

İnsanlık nerelerden nerelere gelmiş diyecektim ama, geldiği yer konusunda emin olamadım.

YILDIZLAR ATEŞ BÖCEĞİ SANILMAKTAN KORKMAZLAR

http://kadinislamadalet.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 07-01-2009, 20:56
frodo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
frodo frodo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Aug 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 5.877

Onur Üyeliği 

Standart

K.C.´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

İnsanlık nerelerden nerelere gelmiş diyecektim ama, geldiği yer konusunda emin olamadım.
Gelmemiş zaten sevgili KC. Hala "orda" kalmış...


İnsani olan her şey kabûlüm.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:57 .