Neva´isimli üyeden Alıntı
Ben buradaki arkadaslara birsey sormak istiyorum.
Islam disi Alevilik icinde, dini anlamdaki manasinda degil de, kulturel manada bir anlayis olarak algiliyor musunuz Kirklar Meclisi kavramini?
Yani bu olusumun sizler icin kesinlikle din disi, fakat anlam yuklediginiz(kulturel acidan) bir onemi, manasi dahasi felsefesi vs. var mi?
|
Neva kardeş;
İslam dışı Alevilik tanımlaması bir zorunluluk nedeniyle ortaya çıkmıştır...
Aslına bakarsak İslam içi Alevilik diye bir şey kesinlikle mümkün olmamasına rağmen,
sırf Aleviliği İslama monte etmek ve onun içinde eritmek isteyen çevrelerce böyle bir söylem ve iddia ortaya atıldığı için, benim gibi Aleviliği İslam-ın dışında görenler de gerçeği belirtmek adına meceburen buna karşı ve tam tersini belirten bir iddia ortaya atılmıştır ve bunun tanım da İslam dışı Alevilik olmuştur...
Yani aslında ne böyle bir yalan iddia ortaya atılmalıydı ve ne de bizler bunu yalanlama çabası içinde olmalıydık...
Şimdi gelelim soruna...
Yukarıdaki açıklamamı gerçek kabul edecek olursak,
yani eğer Alevilik İslam dışı ise ki bu iddiayı çürütmek asla mümkün değildir,
o zaman Kırklar meslisi denen oluşumun gerçek olması da kesinlikle mümkün olmayacaktır...
Gerçek tam da bu iken yine de biz meseleyi kestirip atmak yerine,
var olan durumu kendi mantığı içinde açıklamak zorundayız...
Yani demek istiyorum ki biz burada bir matematik veya başka bir bilimsel konuyu değil,
inanç meselesini konuştuğumuza göre ve ben Aleviliği bir din, veya inanç olarak gördüğüme göre ve tamamiyle Müslüman kimliklerden oluşmuş Kırklar meclisi oluşumunun nasıl olduğunu ve ne anlama geldiğini anlatmak zorundayım...
Herhangi bir akademik araştırmaya veya bilgiye dayanmayan ve fakat tamamiyle düşüncelerim ve ufak çaplı araştırmalarım sonucunda Kırklar meclisi hakkında şöyle bir görüşe sahip oldum...
Bana göre Kırklar meclisi hikayesi tamamiyle tepkisel bir hikayedir...
Bu hikaye üretenler, köyünde, ovasında, ormanda veya dağ başlarında yaşayan medrese kitap görmemiş Kızılbaşlar değil, şehirlerde yaşayan, tüm imkanlardan yararlanan ve aynı zamanda İslami kökenden gelen sufi Bektaşilerdir ...
Peki ne olmuştur da böyle bir hikaye yaratılmak zorunda kalınmıştır...
Bence olan şudur...
Yukarıda da değinfiğim gibi,
Kızılbaş Aleviler kendi mekanlarında öz inançlarını yaşarlarken ve İslam ile ilişkileri yokken,
bizim sufiler-Bektaşiler içlerinde yaşadıkları İslam dininin ağır şartları karşısında kaçacak delik aramaktadırlar...
İçkinin, müziğin, kadın erkek dayanışmasının ve daha bir çok güzelliğin yasak olduğu, ve yanı sıra İslamın şartlarını yerine getirmeyenlere birbirinden ağır cezaların verildiği,
ve bir de öte dünyada cehennem denen sonsuz cezaya çarptırılmanın olduğu bir yaptırımlar silsilesinden kurtulmak için kaçıp sığınacak bir liman aramıştır ve en yakınındaki sığınak olan Kızılbaş-Aleviliğe sığınmıştır...
Tabi bu sığınma öyle bi hamlede kolayca olmamıştır...
Hatta olması da mümkün değildir inançsal açıdan...
Çünkü
genellikle Alevilik sonradan olunan değil,
içinde doğulan bir inanç biçimidir...
İşte bu engeli aşmak ve aynı zamanda diğer tarafla da bağları tam anlamıyla koparmamak için kendi çözümünü üretmesini bilmiştir...
Kendi çözümünü üretmede faydalandığı ana kaynak sufilik, Şah İsmail düşüncesi ve Şiilik olmuştur...
Peki hangi İslami söyleme veya kurala karşı bizim Kırklar meclisini üretmiştir???
Kırklar meclisi hikayesinin ana kaynağı İslamcıların ürettiği ve aynı zamanda Kur-an da karşılığı olan Miraç olayına dayanmaktadır...
Bilindiği gibi İslam Miracına göre Muhammed peygamber çeşitli safhalardan geçerek tanrısı Allahın karşısına çıkar ve bu kutsal buluşmanın meyvesi olarak Müslümanlara en güzel hediyeyi yani beş vakit namazı getirir...
İslami açıdan durum tam da bu iken,
ne var ki bizim sufi Bektaşiler açısından durum hiçte böyle değildir...
Normalde her Müslüman günde beş vakit namaz kılması gerekirken ve bu emrin kaynağı olarak ta miraçı gösterirken,
bizim sufi-Bektaşiler diğerlerinde olduğu gibi bu eylemi yerine getirmemek için de ellerinden geleni yapmaktadırlar ve kendilerince gerekçeler üretmektedirler...
Hani bu günlerde Türk-İslamcılarla birlikte bizim Alevi İslamcıların Kur-an-da şu yok bu yok dedikleri şeyler varya, işte bu yoklar listesinin oluşma zamanı- da o zamanlara denk gelmektedir...
Kırklar meclisi hikayesininh oluşun sürecine bakmaya devam edersek...
Yukarıda da kısaca bahsettiğim gibi İslami miraçlama olayının boşa çıkarılması ve bi anlamda da " ÖYLE OLMAZ BÖYLE OLUR " dercesine ve adeta intikam almak istercesine kendi miraç hikayesini yaratmıştır...
İki niracı karşılaştırdığımızda bu söylediklerimin ne kadar gerçek olduğu gayet net anlaşılmaktadır...
İslam miracında Peygamber tanrı katına gidip Allah ile görüşmüştür ve yolda da diğer peygamberlerle karşılaşmıştır...
Alevi miraçlamasında ise Peygamber Muhammed arşın kapısında arslan ile karşılaşmaktadır...Tanrının yanına girebilmesi için hatemini yani peygamberlik mühürü olan yüzüğünü arslanın ağzına atmak zorunda bırakılmaktadır...
Tanrısıyla görüşüp döndüğü sırada yolunun üzerinde ışıklar içinde bir yapıya denk gelmiştir...Bu mekana girebilmek için kapıyı çaldığında kim olduğu sorulur ve peygamber oldyğunu söylediği için girmesine izin verilmez, bunun üzerine kendisi Cebrail tarafından uyarılarak peygamberliğinden vazgeçmesi sayesinde ve üçüncü denemesinde içeri girebilmiştir...
Muhammedin başına gelenler bununlada sınırlı değildir...
İçeri girdiğinde kimseyi tanımamaktadır...
Oysa oradakilerin tamamı en yakınındaki kişilerdir...
Hikayeyi kısa kesmek için ana hatlarıyla geçelim...
Muhammed peygamberliğini kaybettikten sonra şunu da öğrenir ki yanına gittiği tanrısı meğerse ALİ-nin ta kendisiymiş...
Ve en sonunda şunu da anlıyoruz ki bu güne kadar Alevilere ezberletilenin aksine aslında Muhammed Kırklar meclisini oluşturanların içinde de değilmiş...
İşte hal böyle olunca ve bu günün dikkat ve mantığıyla Kırklar meslisi olayına baktığımızda aslında bu hikayenin tamamiyle tepkisel bir üretim olduğunu anlıyoruz...
Kızılbaş-Aleviliğe sonradan monte edilmeye çalışılmış olan,
yüz yıllar boyunca da hiç dorgulanmaya,
bu günlerde ise fazlasıyla sırıtan ne varsa dışarı çıkarıldığında geriye sadece DOĞAL BİR DOĞA İNANCI KALACAKTIR...
Bütün olanlara rağmen Aleviliğin önemli parçası haline gelmiş??? olan Kırklar meclisi söylencesinin??? yaşamdaki karşılığı eşitlik sembölü olmasıdır derim...
Burada geçen isimlerin Müslümanlar arasındaki gerçek kişilerle hiç bir bağları ve aynı zamanda yaşandığı söylenen olayların hiç bir gerçekliği yoktur...
Tamamiyle hayal ürünüdür...
Fakat gerçekler her ne kadar böyle olsa da, bu bir inançtır deyip saygı göstermekten başka yapacak bir şey de yok...
Bizler İSLAM DIŞI ALEVİLİĞİ ANLATIRKEN HİÇ BİR ZAMAN ALİ-Yİ ATALIM DEMİYORUZ...
ALİ bu haliyle bizimdir...
FAKAT BU ALİ-Yİ HAZRETLEŞTİRMEYE KALTIĞIZDA İŞTE O ZAMAN OLMUYOR...
Zaten Hz.Ali gelse bir tane bile Kızılbaş-Alevi bırakmaz hepsinin kellesini vururdu...