Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Fizik

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #31  
Alt 22-02-2021, 14:13
Khaos Khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jun 2009
Mesajlar: 5.552
Standart

Bay ahlaklı
Tutarsızlıklarınızın sonu yok gibi.
İnsan virüstür diyorsunuz, sonra bu virüsün başka gezegenlere bulaşmsına güzelleme yapıyor
Bunu da bilimsel bilgi yerine kapitalist üretim biçiminin başarısı olarak sunuyorsunuz.

Cehaletiniz de sınır tanımıyor.
Tarım toplumu ile sanayi toplumu kavramlarını komünizme ait zannediyor,antikomünistlik adına inkar etmeye kalkıyorsunuz.

Pesimist taklidi yapan hayalkırıklığı içindeki bi humanist gibisin.
Dilinde aynı klişe.
Siz inançlısınız siz dogmatiksiniz falan filan.
Birilerine misyon yakıştırıp sonra yakıştırdığı misyon üzerinden çapsız eleştiri getirmek için bu derece çırpınman çok komik.
Absrd yazıyosun
Temeli yok çerçevesi yok içeriği yok
700 yıl önce yaşayanların devrim hakkı yokmuydu diye sormuşsun
Hiç bi anlamı olmayan zırva bi cümle

"Siz gidemediniz onlar gitti "

Sen covid atlatmadığına emin misin.
Aklın başında mı.
Bu kadar saçmalarsanız freudyan analizler yapmak zorunda kalıcam.

Ne üretince diye sorulmaz
Nasıl üretince diye sorulur sanayi toplumunu anlamak için.
O nedenle marks kapital'e meta analiziyle başlar
Alıntı ile Cevapla
  #32  
Alt 22-02-2021, 20:27
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.233
Standart

Ahlaksızla benim konumum farklı.

Ahlaksız sömürü ve sınıfın tarih boyunca hep var olduğunu ve bu nedenle komünist fikrin bir hayal olduğunu söylüyor.
Bu konuda haklı. Çünkü ilk canlılıktan beri 4 milyar yıldır sömürü ve sınıf farklı biçimlerde hep var olmuş, hala var ve muhtemelen var olmaya devam edecek.

Bense komünist sistemde yaşamayı tercih etmeyeceğimi vurguluyorum. Sınıfsız bir sistemi ben kendi egoma, hayata bakışıma vs. uygun bulmuyorum.
Bu bir tercih olduğu için cahillikle veya yanlışlıkla suçlanamaz.
Mavi rengi sevmek cahillik midir, ya da yanlış mıdır. Hayır değil, komünizm karşısındaki tercihim de bunun gibi.
Alıntı ile Cevapla
  #33  
Alt 22-02-2021, 21:20
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ahlaksız sömürü ve sınıfın tarih boyunca hep var olduğunu ve bu nedenle komünist fikrin bir hayal olduğunu söylüyor.
Aynen öyle sevgili yıldıztozu.

İnsan var olduğu müddetçe sömürü olacaktır. Bunun önüne geçilemez.
Alıntı ile Cevapla
  #34  
Alt 22-02-2021, 23:04
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.575
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #35  
Alt 23-02-2021, 04:59
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Aynen öyle sevgili yıldıztozu.

İnsan var olduğu müddetçe sömürü olacaktır. Bunun önüne geçilemez.
Sevgili Ahlaksız, önüne geçilebilir ancak seninde dahil olduğun insan motifiyle olmaz, anlayamaz da, kavrayamaz da, ama sizlerin kavramaması, ölçüt ve esas alınamaz.

Bir kaç şey daha, kapitalizm dendiğinde, madem bir miladdan söz edilecek, manifaktürü de anlamak gerekir, yani toprak dışı üretimi, o ilk atölyeleri. Böylece sanayi anlam kazandı, bu bir süreçtir. Hatta zanaat ile sanat arasındaki farkı bile sırf kavramların tanımı bakımından değil, hangi maksatla, temelde üretildiğiyle de anlamak gerekir (:, örneğin bir ayakabı üreten birisine, diğeri, şahane olmuş tam bir sanat eseri der, oradan birisi çıkar der ki, sanat değil zanaat (ürünü) der, bir başkası sanatsal tasarım olarak ortaya koyar, ama bu ortaya konanı, bir başkası alıp, ticaret malına çevirip, seri üretimle pazara sürüyorsa, o artık sanat eseri değil, metadır, burada dahi yabancılaşma sözkonusu olur(tabi bir de diğer yönüyle, her sanatçıyım diyeni sanatçı sanmaya da başlarız, neyse)...

Siz mevcut durum ve koşula bakıp, geçmişe doğru da aynı çerçeveden bakıyorsunuz, bu öznelliğin oluşturduğu bir dezavantaj diğer yandan da zaaftır. Hal böyle olunca, 10.000 yıl önce kapitalizmin var olduğunu, insanın aynı karakterde olduğunu vs düşünüyorsunuz, insanı da, anadan doğma hazır bir paketle doğmuş gibi düşünüyorsunuz -ki bu bilime de, insan biyolojisine de aykırı, bir çok edininiz, hatta seni bu biçimde konuşturan anlayışında dahil, sana ait değil, koşul-çevre eliyle edindiğin şeylerdir..

Sistem, sömürünün sistematik, yapısal olması farklı bir şeydir, kişilerin bireysel davranışları farklı. örneğin İran'da deistlerde dahil dinsizlerin oranının %40-50 lere dayandığından söz ediyorsun ama aynı zamanda da, iran'ın ve toplumun ve insanlarının da asla değişmayeceğini söylüyorsun, bunu direk yapmıyorsun elbette, anlayışın bu biçimde, yani muhafazakar bir edinime sahipsin ve ben bunu da normal buluyorumi neden normal görüyorum çünkü sistem bu, toplum belli, malzeme, çevre-koşullar belli...

Hiç bir toplum ve hiç bir insan toplumu bir anda değişmez, değişim yüzyılları bulabilir, dolayısıyla bir yüzyıldaki genel kanı, anlayış(zihniyet), koşul ve mecburiyetler üzerinden olan ve olası olan tüm yüzyıllara dair mutlak ve sabit yargılar oluşturulamaz. Söylediklerin şu an için, şu ve bu koşullarda geçerlidir. Değişimin temel, koşullardır. Koşul değişirse, canlı, cansız şeyler de değişir...

Yanlış anlama, ama ekonomi-politik, bilimsel, akademik zeminlerde, temellerde yazışmaz şansımız yok.

Yıllarca AKP'ye oy vermiş birisini düşünüyorum, bir dönem sonra ise ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim diyebiliyor, peki dğeişen ne? İşte bu sorgulanır, değişen ne?... Yoksa 10 yıl önce o kişiye ellerin kırılsın, oy verme demenin o kişinin o anki yargılarına göre, o kişiyi baz aldığımızda anlamı yoktur, ama söylenmesinin anlamı vardır. O kişi o zamanlar mutlak yargıya sahiptir ve kendisinden emindir, asla başka türlüsünü düşünmeyeceğini zaten başka türlüsünün olamayacağını da söyleyebilir... Kısaca şnsanalrın çoğu, sistemin de aşıladığı haliyle, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışını içselleştirmiştir, başına geldiğinde anlıyor ve doğrusu değişimi de başına gelenler sağlayacak, başına hal gelmeyenler önem arzetmiyor, arzetmiyor çünkü hareket, eylem, tepki, kısaca motor gücü temsil etmiyor, bu kişilere bakarak da, sisteme dair bir kanıya varılamaz. derler ya, altın kuru diye, altına edene kadardır, bir de altı daima ıslak olanlar vardır, ucu, ucuna getirip de tutamayanlar ve sömürü sistemlerinde altı kuru olanların oranı çok düşük olmaktadır...

Örneğin AKP iktidarı, dünya böyle olsaydı, sen bu halde başka türlü olmaycağını çünkü insan var olduğu müddetçe sömürü (soygun) olacaktır. Bunun önüne geçilemez diyecektin, oysa her ülke böyle değil... Türkiye toplumu ve AKP kleptokrasisi insan ise, diğer ülkelerdeki ne, o ülkelerdekiler insan ise buradakiler ne? Çok çeşitli faktörlerle, çok çeşitli kıyaslar yapabilirsin ve bu çeşitlilik de, saltıklaştırıp, mutlaklaştırdığın anlayışına terstir ve sandığın gibi, dünyaya henüz bebek olarak ve boş bir bilinçle gelmiş insanaın, önceden yazılmış bir kadere, gökten inmiş bir ayete tabi değildir ve ne hali varsa, bu halinin mutlak ve bebeklikten edindiği anlayışın ve genelleyişin geçerli değildir, o çeşitliliğin temelin de yatan tek, tek kişilerin düşüncesi de değildir, koşullardır(çevre, yaşam biçimi=koşullar)...

Senin mantığınla dahi kapitalizm uzun yaşamaz, insan var olduğu sürece sömürü olacaktır diyorsun, sömürülenler de insan olduğuna göre, sömürenlere göre 60.000 kat daha fazla olduklarına göre, 60.000 kat fazla olanın farkındalık oranını düşünmek gerekir, kapitalizm kendi sonunu getirecek olan sınıfı kendisi yaratır, her sömürü sistemi açısından bu böyledir... neyse böyle başlar, sonra sorgulanır ve sonra çözüm aranır, kapitalizm egemen sistem olarak yeni bir sistemdir, daha baharında sorgulanmaya başlanmış bir sistemdir ve 3. dünya ülkelerinin durumu hem ekonomik ama hem de kültürel olarak içler acısı ise de, ölçüt değildirler(elbette toplumsal tepkiler daha yüksektir, canı yanan çok daha fazladır, ama hedef tayini sorunludur), asıl patlama, zengin kapitalist ülkelerin, kaynağının tükenmesiyle patlak verecek, bu salt doğa olarak değil, diğer ülke toplumlarındaki değişimler de, büyük kapitalistler için ciddi tehdit oluşturmaktadır. yani kısaca bu ülkele toplumalrının bilinçlenmesi istenmemektedir, her türlü kurum ve kuruluşuyla sistem buna çalışsa da, tam anlamıyla engel olma ve gelişimi durdurma imkanlarına sahip değildir.

Mars, Venüs vs derken, sizlere bol, bol gezegen masalları da anlatmaktadırlar, ancak aradıkları değerli kaynakların sömürüsünün, çıkarlarına hizmet edebilmesinin bedeli ağır olmaktadır. Astarı yüzünden pahalı. Bununla birlikte, altın, gümüş, elmas gibi madenler yiyecek değiller, astarı yüzünden ucuza gelse bile bu seferde ilgili madenlerde ciddi piyasa-değer kaybı yaşanacak,sistem böyle işliyor kapitalizm çelişkiler yumağı... başka bir yönden de, ekmek bol olursa ucuzlar, işsizlik oranı tutulabildiği oranda ne kadar yüksek tutulursa, kapitalsitin çıakrı o kadar artar vs. ama insanlığın(toplumların) zararınadır... neyse dediğim gibi, ekonomi-politik, akademik, bilimsel derinlik sağlayamadığımz daha metaya dair dahi konuşamadığımız için, olabildiğince kaba ve yüzeysel yansımalardan söz edebiliyoruz...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #36  
Alt 23-02-2021, 12:25
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

Gerçekçi değilsiniz, insanlara umut pompalıyorsunuz sevgili spartacus.
İstediğiniz devrimi yapın, mevcut primat beynimizi değiştiremezsiniz.!
Sürüngen beynimizin üzerine memeli beyni, memeli beyni üzerine primat beyni gelebildiğine göre, primat beynimizin üzerine bencillik yanlısı olmayan, hoşgörülü/rasyonel bir beyin gelebilir mi? Gelebilir. Gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Primat beynimizin böyle bir değişim geçirmesi için gereken süre çok uzun olacaktır ama yapay zeka bu olasılığı bertaraf ediyor. Yani değişimi beklemeye zamanımız yok.
Yani sizin değişim ya da çeşitli toplumlar gibi klişe sözlerinizin bir anlamı yok.
Kapitalizmin yapay zekayı ortaya çıkarması, komünizmi ilga etmiştir. Çünkü yapay zekanın hızına, geçmişin dogmalarını savunarak yetişemezsiniz.

Bu söylediğim şeyi, şöyle de düşünün. Bugünün Türkiye'sinde geçmişte kalan Atatürk'ün her söylediği tekrarlanarak çağa ayak uyduramazsınız ya da bugünün Türkiye'sinde geçmişin Muhammed isimli peygamberine sarılarak çağa ayak uyduramazsınız.
Çağa ayak uydurmak için, çağa uyum sağlamak zorundasınız ve bunun yapılması için Marks'a başvurmamızın abukluğunu anlamanızı da beklemiyorum açıkcası. Çünkü inanç zihne bir perde çeker/çekiyor.
Alıntı ile Cevapla
  #37  
Alt 23-02-2021, 13:23
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekçi değilsiniz, insanlara umut pompalıyorsunuz sevgili spartacus.
İstediğiniz devrimi yapın, mevcut primat beynimizi değiştiremezsiniz.!
Sürüngen beynimizin üzerine memeli beyni, memeli beyni üzerine primat beyni gelebildiğine göre, primat beynimizin üzerine bencillik yanlısı olmayan, hoşgörülü/rasyonel bir beyin gelebilir mi? Gelebilir. Gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Primat beynimizin böyle bir değişim geçirmesi için gereken süre çok uzun olacaktır ama yapay zeka bu olasılığı bertaraf ediyor. Yani değişimi beklemeye zamanımız yok.
Yani sizin değişim ya da çeşitli toplumlar gibi klişe sözlerinizin bir anlamı yok.
Kapitalizmin yapay zekayı ortaya çıkarması, komünizmi ilga etmiştir. Çünkü yapay zekanın hızına, geçmişin dogmalarını savunarak yetişemezsiniz.
Beyin dediğin, bilgi, edinimler, önceden bilinen ve şartlanılmış davranışlar bakımından boş bir balondur(bu bakımdan tecrübeyle, çevre, koşullar ve ilişkilerle sonradan edinilir), bilim dışı argümanlara yaslanıyorsun.
Gelecekte ne olduğunu bilemeyiz diyen de, asla değişmez, sömürü mutlaktır diyen de sensin, neredeyse her argümanınla çelişiyorsun.
Hoşgörü demişsin, davranışlar EDİNİMDİR, açlık, susuzluk, tuvalet vb gibi temel ihtiyaç dediğimiz ihtiyaçlar gibi düşünülemez. Hasılı sen bunların verili koşullarda NASIL KARŞILANDIĞINA bakıp, ona göre kaide oluşturuyorsun, işte dogmatik yaklaşım aksine buna denir.. edinim = edinmekten gelir, böylece edinimin nereden, hangi çevre ve ortamlarda, kısaca hangi koşullarda ve nasıl sağlandığı önemli hale gelir(işte bilimsel yaklaşım buradan sağlanabilir, ama sen daima, kişi şöyledir, kişi böyledir temelinde, üstelik davranışlara dair ve subjektif yaklaşıyorsun). Davranmak, neye göredir? özünde davranışlar, davranmak fiil kökünden gelir, neye göre, nasıl oluşur ve kanıksanırlar? neye göre ise, verili tutum da değişimi de, ona göredir...

Anladığım kadarıyla sömürüyü de bir hoşgörü meselesi olarak görüyorsun, bir türlü bilimsel zemine giremiyorsun...

İHTİYAÇLARIN NASIL KARŞILANDIĞINI İNSANIN beyini değil, esasında KOŞULLAR belirler, , koşullar hangi yönde ise, koşullar neyi, nasıl dayatıyorsa(! davranışlar konusunda en önemli faktörlerden birisidir), nasıl edinirse, nasıl öğrenirse, nasıl yönlendirilirse öyle davranır. İşte bu nasılların muhatabı koşullardır ve bizlerin tahlilleri de KOŞULLARA DAİRDİR(nasıl itiraz edebilirsin? inançla mı, keyfiyetle mi? Yoksa, olgulara dayalı, nesnel, bilimsel tahlillerle mi?). tamamen farazi, subjektif bir biçimde, bilim dışı bir yol izleyerek yargılar oluşturuyorsun ve böylece dayatmaktan başka bir argüman geliştiremiyorsun.
Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu söylediğim şeyi, şöyle de düşünün. Bugünün Türkiye'sinde geçmişte kalan Atatürk'ün her söylediği tekrarlanarak çağa ayak uyduramazsınız ya da bugünün Türkiye'sinde geçmişin Muhammed isimli peygamberine sarılarak çağa ayak uyduramazsınız.
Çağa ayak uydurmak için, çağa uyum sağlamak zorundasınız ve bunun yapılması için Marks'a başvurmamızın abukluğunu anlamanızı da beklemiyorum açıkcası. Çünkü inanç zihne bir perde çeker/çekiyor.
Kafan almıyor, MARX'A değil, içinde yaşadığmız mevcut koşula göre analiz ediyoruz, bu zaten kendiliğinden yani zaten doğal olandır, değil insan, bir solucan dahi her an ortamla ilişki halindedir -öyle değil mi? (oysa sen, bir solucan kadar dahi duyarlı olamamaktan yanasın, işte ne yazık ki, senin inancın peygamberlere muhtaçtır, senin adına düşünecek, senin adına karar verecek(ki senin adına sistem ve kurumları -din kurumu da içinde ve din sadece tanrı ile ilgili bir konu değildir-) ve sen bu sorunu aşamadığın için, herkesi kendin gibi sanıyorsun, haliyle kıyasların da bu biçimde oluyor, başka türlüsünü düşünemiyorsun). Konu başlığına olan yaklaşımınız dahi esasen yanlış, ama bimiyorsunuz... Kafan almıyor, evrim teorisinden söz edilirse, Darwin'e başvurulmasının -başvurulmasa dahi- abukluğundan söz ediyorsun. Atatürk söylemin ise tamamen alakasız, o yoldan geçen, bunu iliklerine, bilinçaltına kazıyan kendinsin, aşamamak gibi bir sorun yaşıyorsun, o sebeple aşırı dar bir çerçeveye sahipsin. Galileo, dünyanın döndüğünü söylemiş, sen diyorsun ki ben dünya dönüyor diyemem, dersem çağdışı olur, çünkü Galileo demiş, ne yazık ki bilinçaltına işlemiş olan bilim dışı, subjektif düşünme model ve klişelerini aşamıyorsun, oysa dünya döndükçe, dünyanın döndüğünün söyleminin kişi, çağlarla ilgisi olmadığı gibi, asıl önemli olan dünyanın dönüp, dönmediğidir(asıl önemli olan burasıdır, sosyal bilimler açısından da, ekonomi-politik açısından da durum böyledir, örneğin kapitalizm çelişkiler yumağı bir sistemdir, gerçek anlamda sürdürlebilirliği mümkün olmayan bir sistemdir-ki aslında süregiderliğin esasen sağlanamadığı, sömürüye de(çatışma temeldir) dayalı bir sistemdir, bu bir söylem olmaktan öte, nesnel hal, durum, koşul=>olgu olması, öyle olmasıyla ilgilidir, sen buradan peygamberlik, Muhammed gibi edebiyat yapıyorsan, bu senin cehaletinden ileri gelir ve evrim karştıları da Darwin'i peygamber ilan eder, senin adına şaşırmıyorum, zira meseleyi nasıl okuduğun da, konudan ne kadar uzak ve vasıf olmadığın da, ne kadar bilinçsiz olduğun da açıkca ortada, ama insaf OLGU'dan söz ediliyor, bir tülü aşamadığın ve ayetsiz düşünme becerisi gösteremediğin anlayışınla, ayetlerden değil. Kaldı ki sömürüden söz ederken insanı baz alıyorsun, ama sadece sömüren tarafıyla yaklaşıyorsun, sömürülenin de insan olduğu ve farkındalık oluşturabileceğini, çözüm arayabileceğini kabul etmiyorsun, bu durum bilimsel perspektiften yoksun bıraktığı gibi, dar bir perspektifle tutarsız bir tutum sergilemene de neden oluyor.

Bilimin güncel evrim çalışmaları, nasıl ki, Darwin'in yaşadığı yüzyıl öne sürülerek, çağa ayak uydurmamak olarak adlandırılamaz ise, kapitalizm koşulları, yaşam koşulları için de bu geçerlidir. Kaldı ki, evrim bir olgudur, yani bu olgu kişilerin iradesinden de bağımsızdır, yani evrim, darwin var dediği için var olan, yok denirse yok olacak olan bir şey değildir. Kapitalizm de Marx şöyle ya da böyle söylediği için değil, sistem nasılsa Marx öyle söylemektedir(zaten çeşitli karşıt görüşlerin temel sorunu budur, o yüzden seninde yaptığın gibi, manipülatif, bilim dışı argümanlar üretmek zorunda kalırlar), daha sen bugüne kadar bir şeyin nasıl-ne olduğu ile, söylemin ne olduğu arasındaki farkı kavrayamadın, yani atıyorum dünyanın dönmesi ile döndüğünün söylenmesi arasındaki farkı anlayamıyorsun, öyle söylendiği için dönmüyor, döndüğü için öyle söylenmeli ve sen döndüğü için, dönüyor söylemini dogma olarak görüyor bir de ilk olarak kim söyşemiş, hangi tarihte yaşamış ona göre belirlemeye çalışıyorsun(her yazışmamızda görüyor ve tekrar ediyorum)...

Sen 21. Yüzyılda çevreni, dünyayı, yaşamını, yaşam biçimini analiz edemiyorsan, bu senin sorunun ve bu, senin en önemli sorunun.

Kısaca mesele Marx değil, Darwin değil, mesele senin bu insanlardan çok daha geride olman, sadece gerilik değil, tüm algılarının kapalı olması, yorumlama yetilerini, görme edinimlerini tamamen yitirmiş olmandır da. Aymaz bir biçimde çağdan söz edebiliyorsun... Bu durumu, herhangi bir evrim karşıtının Darwin'i öne sürüp, evrimi ret etmesi ve ardından da sana nilimden, çağdaşlıktan söz etmesi gibi düşünebilirsin..

Hiç bir yazımda Marx şöyle demiş demiyorum, çıkacaksın, verili koşulda, MEVCUT, GÜNCEL OLARAK, öyle olmuyor, böyle oluyor diyeceksin, yapamıyorsun, sana kalan evrim karşıtlarının yaptığı gibi, çarpıtmak, safsata ve manipülasyon, bu ifadelerimi de doğru anlamıyorsun, ben sana evrim akrıtısın demiyorum, onlardansınd emiyorum, aynısın demiyorum, mesele ekonomi-politik, sosyal bilimlere geldiğinde onlar gibi davranıyorsun diyorum, anormal bir durum olarak da görmüyorum, aşılandığın çerçeve bu. hani yandaş medya zam haberi verir, zam demez, düzenlemeye gidildi der, neden yapar bunu?

Mantığın da şu; diyorsun ki, insan toplumunun %70'i evrime karşı, anlamıyor, haliyle bilime de, bilim kurumlarına da, teorilere de gerek yok, zaten Darwin'de, evrim de(!) 19. yüzyılda kaldı, artık çağdaş olmalı, bilimi bırakmalı. Mantığın bu biçimde işliyor, işlemiyorsa bile onları aşan argüman koyamıyorsun ortaya, bir kere evrimi kabul etmiyorsun(bir an öyle düşün).

İşte son cevabında dahi, dikkat edersen bin yıl sonra mı olur, 100 yıl sonra mı olur yönünde kıstas oluşturmaktasın, o halde, bilim yapılabilmesi için, bilim için, tüm insanalrın evrimi kabule tmesi mi beklenmeli? Bu tür kıyasların anlamsız, konuyla da ilgisi yok, kızıyorsun biliyorum, ama gerçekten de ahmakça. Bilinç, düşünce, görüş üzerine konuşuyorsun, çıkıp görüş ve düşünce olamayacağını iddia etmiş oluyorsun, bırak bunu, görüşler açısından kafa-kelle sayısı da önemli değildir, bugün düşük bir oranda olur, yarın yüksek bir oranla ifade edilir, bu bir süreçtir...

Şimdi sen bir yerde dinlere dair yazıyorsun, dinlerin bilimle bağdaşmadığını, insan uydurması olduğunu vs söylüyorsun, seninle şu konuda gösterdiğin kafaya sahip diğeri çıkıp diyor ki, senin bu söylediklerin dogma, çünkü insanların çoğu bir tanrıya inanıyor ve çeşitli dinlere mensup... Bu yaklaşım safsata değil mi? Neresinden tutsan akıl-mantık yoksunu, yaptığın bu...

Sonra yine koşullardan, egemen ideolojiden aldığın açık ve net olan MANİPÜLE etme davranışı sergiliyorsun, şöyle ki; iradelerden, kişi iradesinden bağımsız olgulara dair paylaşılan tahlillerde, ilgili tahlili, objektif olarak ele almak yerine, insanlar şöyle inanır, böyle biliyorlar, şöyle yaparlar vs diye dönüyorsun -bu safsatadır. Bunları dogmatik olmayan argümanlara, bilimsel argümanlara karşı bir çeşit sindirim, hazım sorunu olarak, manipüleci anlayışınla yapıyorsun...

Bak bu cevabında dahi, zamanımız yok, geleceği bilemeyiz gibi argümanların safsatadır, cevap verdiğin konu açısından safsata. Zamanının olup, olmaması, evrim teorisini çürütmez, dogma da yapmaz, geleceği bilip, bilememen, veya şu ya da bu düşünürün şu ya da bu zamanda yaşamış olması, senin verili koşulda yapacağın tahlillere ve çözümlemelere engel değildir. Ben buradan(durduğum noktadan) sana baktığımda ne görüyorum? Evrim karşıtlarının açısı, yöntemlerini görüyorum. Bu ifademi kişisel alıyorsun, benim ise izah edebilmek ve anlayış oluşturmanı sağlamak için kullanmak zorunda kaldığım bir ifadedir. Kendinle, evrim karşıtlarını veya herhangi bir dindarı(dinci değil) kıyaslaman lazım, ben sana evrim karşıtısın ve onlardansın demiyorum, bu kıyası yapabilmen için done sunuyorum...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (23-02-2021 Saat 17:14 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #38  
Alt 23-02-2021, 18:55
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.233
Standart

Mars'a bu aracı gönderebilmek için işçilerin fazla çalıştırılması gerekmişse bunda bir sorun yok. İnsanlık için uygun olanı bu.
Milyon dolarlık son model bir araba için işçilerin çalıştırılması ve hatta zaman zaman aç kalması gerekmişse bunda da bir sorun yok.

İnsanlık dediğimiz zaman azınlığa çoğunluğa bakılmaz. Bir bütün olarak neye sahip olduğuna bakılır. Son model lüks bir araç insanlığa ait bir tablodur, onu kullanan 3-5 kişiye değil.

İnsanlık değerlendirilirken dış dünyadan bakmak gerekir. Bir uzaylı dünyamıza ziyarete gelecek olsa, kapitalist dünyadan daha fazla etkilenirdi. Geldiğinde lüks araçlar, son model teknolojiler vs görerek ''İnsanlık neler yapmış böyle'' diye etkilenecektir.

Kapitalizm insanlığa hitap ederken komünizm bencilce-sencilce bir yaklaşım sergiler.

İşçiler lüks araçlar karşısında gurur duymalıdır. Kendileri sahip olamasalar bile o aracı insanlık adına değerlendirmelidir.
İşte bu duyguya ulaşabilmek üst seviyedir, komünist fikirden daha üst boyuttadır.
Komünizm yerine insanlık vurgusuna odaklanılmalı.
Alıntı ile Cevapla
  #39  
Alt 24-02-2021, 04:14
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.575
Standart

Sevgili Yıldıztozu,
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Son 5 yılın intihar vakalarında komünist Tunceli birinci çıkmış.
Sözde kapitalizm fakirlerin intiharına sebep oluyordu. Görünen o ki en mutsuz şehir Tunceli ve komünizm.!
Bütün hücrelerine dek anti-komünist yapılanmış, tekçi, ırkçı, dinci bir devletin demir mengeneyle sıktığı bir coğrafyadır Dersim. Şehrin-ilçelerin girişinde-çıkışında bariyerli karakolların içinden girip çıkarsınız, tepenizde drone'lar uçar, askerler-polisler sürekli devriye atar. Şehirde fink atan ajanların haddi hesabı yoktur.

Munzur Üniversitesi dinci baskı mekanizmasının, tarikatların üssü olarak işlev görür. Üniversitede okurken İÜ'nde polis-ajan öğrenciler vardı, kimliği açığa çıkmış birine "zaten polis miydin, öğrenci olduktan sonra mı ajan oldun" diye sormuştum, zaten polismiş. Bu durumun Türkçe'si şu; devlet canı isterse ajanlarını ÖSS'ye sokup kazanmış gibi kayıt düzenleyip kimlik veriyor, istediği yere sokuyor. İÜ'nde uyuşturucu satanlar vardı, en az biri polisti. Türkiye'de sırtını devlete yaslayan meşhur 'vatansever' mafyaların sicilini okuyun, mutlaka uyuşturucu satmışlıkları vardır. Munzur Üniversitesi şu an böyle bir yer, bir dejenerasyon-asimilasyon üssü. Orada da uyuşturucu satan 'vatansever' mafyalar var.

Daha sayayım mı, dayak var, işkence var, gözaltı var, gözaltında kaybetmeler var, bunlar çok olanlar.

Dersim'de insanlarla epey sohbet ettik, özellikle gençlerle. 70'li yaşlarda bir abi anlattı, bir ara oraya giren çıkan malların faturalarını, gramajlarını didik didik kontrol ediyormuş devlet. Bu abi TIR şoförüymüş, çuvalla un getiriyormuş. Çuvallardan biri 150 gram fazla geldi diye bir TIR gıda malzemesini şehre sokmayıp geri göndermişler.

Dersim'li çocuklar bu baskı nedeniyle yurtdışına gitmek istiyor. 3 günlük ziyarette bile fark edilebilen bir durum bu. Çocukların intihar etmelerinin sebebi komünizm değil, kapitalizmin-->faşizmin tükettiği umutlar.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #40  
Alt 24-02-2021, 09:11
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Mars'a bu aracı gönderebilmek için işçilerin fazla çalıştırılması gerekmişse bunda bir sorun yok. İnsanlık için uygun olanı bu.
Milyon dolarlık son model bir araba için işçilerin çalıştırılması ve hatta zaman zaman aç kalması gerekmişse bunda da bir sorun yok.

İnsanlık dediğimiz zaman azınlığa çoğunluğa bakılmaz. Bir bütün olarak neye sahip olduğuna bakılır. Son model lüks bir araç insanlığa ait bir tablodur, onu kullanan 3-5 kişiye değil.

İnsanlık değerlendirilirken dış dünyadan bakmak gerekir. Bir uzaylı dünyamıza ziyarete gelecek olsa, kapitalist dünyadan daha fazla etkilenirdi. Geldiğinde lüks araçlar, son model teknolojiler vs görerek ''İnsanlık neler yapmış böyle'' diye etkilenecektir.

Kapitalizm insanlığa hitap ederken komünizm bencilce-sencilce bir yaklaşım sergiler.

İşçiler lüks araçlar karşısında gurur duymalıdır. Kendileri sahip olamasalar bile o aracı insanlık adına değerlendirmelidir.
İşte bu duyguya ulaşabilmek üst seviyedir, komünist fikirden daha üst boyuttadır.
Komünizm yerine insanlık vurgusuna odaklanılmalı.
Yarar-zarar meselesine bir bütün olarak bakılabilir, deli saçması pragmatizm üzerinden değil. Elbette pragmatizm fiili anlamda anlam arz edebilir ama felsefi, düşünsel zeminde kullanımı deli saçmasıdır.

Ortaçağ da insanlığın yararınadır, nasıl hangi açı ve çerçevede baktığınız önemli...
Örneğin AKP iktidarının 3'e mal olacak bir işletmeyi veya bir yolu, 100'e yapması, gibi, meseleye sadece yol olarak bakarsanız yararınadır, hüloculuğun nevi şahsına münhasır mutlak bir belirleyeni yoktur.

Ortaçağ olmasaydı insanlık 1.000 yıl aha ileride, sömürü ve kölelik sistemleri olmasaydı insanlık 3-5.000 yıl ileride olabilirdi. Kapitalizmin yararı-zararı konusunda çok yönlü düşünmek gerekir. Kapitalizm yandaşlığından öteye geçemeyen ve genelde kendi çıkarıyla düşünenler sanıyor ki, kapitalistin kar hırsı, sömürü hırsı insanlığın kazanımlarında motive edici tek ve temel unsur olmaktadır. Oysa bu konuya da bir bütün olarak bakılmalı, kapitalizmin karakteri, insanlığın ilerlemesini, bilimi, teknolojiyi, emeği, ihtiyaç ve talepleri manipüle edici rol oynar, esas olarak temelde oynadığı rol budur. Ve bu rolüyle, yarar-zarar hanesinde, zararları ağır basar. Birde kapitalizm koşullarında emek gücünün, manipüle edilmesi söz konusudur.

Ortaçağda soyluların nasıl yaşadığı, nasılda lüks içinde yaşadığı öne sürülerek, ortaçağın insanlığın yararına olduğunu, insanlıktan kastedilenin de, sadece soylu sınıfı olduğunu, insan olarak da sadece soyluların görülüyor olması, buradan hareketle insanlıktan söz etmek, ahmakçadır, değilse iki yüzlü bir propagandadır.

Dünya nüfusunun toplam beyin gücü 100 birim ediyorsa, kapitalizmde bu %1 oranında kullanılabilir(piyasaya beyin gücü %4 bile olsa, %3'ü belirli bir çıkara şartlandırıldığı ve şartlanmış olduğu için manipülatiftir(örneğin soyguncu küçük bir azınlık olan iktidar ve onların olanaklarından yararlanmak isteyen çevreden, Hürriyet, Sabah, Zürriyet yazarlarından yola çıkarak, potansiyelin nasıl manipüle hale geldiğini kolayca anlayabilirsiniz elbette bu basit bir örnektir, toplumsal manipülasyon çok daha ielri ve etkili düzeydedir), kalır %1). Neden? Çünkü modern köleler için düşünmek lüks haline gelir. Bunun bir çok sebebi vardır, sömürü ve mahrumiyet koşullarında yetişirler, hayatları çok dar alana sıkışır, süreğen geçim kaygısıyla, gelecek ve gün kaygısıyla geçer, beyinler süreğen çaresizlikle, mahrumiyetle meşguldür, en önemli faktörlerden birisi ise, OLANAK sorunudur, kapitalizm olanak tanımaz(%1 ve ondan geçinenler istisnadır tabi) ve kapitalizmin doğası gereği sömürü deposu olarak görülürler, aynen çok çeşitli kitlelerin AKP için oy deposu olarak görülmesi ve bu kitlelerin süreğen manipülasyonu, geri bırakılması, süreğen aldatılması gibi(işte sen bu kesimdensin, bizden önce buzdolabı yoktu, hülooooooğ kesimi)...

İnsan ihtiyaçlarını, gereksinimlerini bilen bir canlıdır. Örneğin uçmak fikri kapitalizme ait değildr, aslında hiç bir fikir kapitalizme ait değildir, insana aittir, dolayısıyla, fikirlerin, ihtiyaçların, gereksinimlerin toplam insan gücüyle karşılanması ile, küçük bir azınlığın çıkarına geliyor ve işine yarıyorsa ancak gündem edilmesi arasında muazzam bir fark vardır... Yanlış bilinen diğer bir gerçek ise kapitalistlerin sözde bulduğu buluşlar parmakla sayılır, o kadar azdır yani. Ancak nasıl ki AKP iktidarın gücüyle buzdolabı yoktu diyebiliyorsa, kapitalistler de sermaye gücünden dolayı, insanlığın yararına olan ne varsa, ne buluş varsa, onu kendi çıkarları için kullanmaya başlarlar, böylece insanlığın yararına olan şey, fiili olarak zararına da dönüşür ve kapitalistler çıkarları esas olduğu için seçicidir de, yani muazzam biçimde insanlığın yararına ama kapitaliste çıkar sağlamıyorsa tercih edilmez, zamanla tüm tercihler kapitalistlerin çıkarına göre dizayn edilir hale gelir ve bütün mesele meta'nın, kapitalistin çıkarları tarafında dönmeye ve esasında insanlık bunların çıkar laboravutarına döner... Kapitalist pazarlama ve toplumsal psikolojik yöntemleri, insanlığın başına gelen en büyük bahtsızlıklardan bir diğeridir, tarifi buraya sığmaz, ama gerçekten sosyal, psikolojik olarak, dizayn olarak da tüketici(!), çaresizleştirici, mahrum edicidir.

Kapitalizm çok ciddi anlamda insanlığın ilerlemesini manipüle eden bir sistemdir de.

Ancak aptal bir insan yarar-zarar meselesini, mevcut lokalite üzerinden yapar, yani örneğin AKP'nin bu ülkeye yararı yok mudur? vardır, yol yaptı, köprüler yaptı, inşaat yaptı, hastane yaptı.... Mantığı görebiliyor muyuz? Ne için yaptı, soygun için yapı, soyulan kim? Ama sonuç olarak o yollar kullanılacak, hastaneler kullanılacak, aha yararlı! Oysa AKP olmasaydı, sistem kapitalizm olmasaydı, o hastaneler yine yapılacaktı, o soygunlar olmasaydı, sömürü olmasaydı, 10 kat fazla sayıda yapılabilirdi...

Neden antik Yunan felsefesinden bu kadar çok söz edilir? Çünkü ilgili dönemde, soylular için olmak üzere bir çeşit demokrasi, bir çeşitli örgütlü yapı sağlanmıştı, böylece hem fikrisel hem de edinimsel kurumsallaşmanın önündeki çok çeşitli engeller kalkmış oldu. Örgütlü yapı sayesinde, akademik kurumsallaşma, toplu fikir alışverişi, sosyal düşünme eylemleri hayat bulmuştu. Elbette bu yapı, tüm insanlığın düşünsel ve sosyal eyleminin yok edilmesi veya saf dışı bırakılması sayesinde idi. Yani demek ki, eğer sadece %1'in enerjisiyle değil, ama %100ün de dahil olabileceği bir enerjiyle, toplam betin gücü ve OLANAK-İMKANLARIYLA geriye kalanlar da mahrum edilmemiş olsa idi, yaklaşık 100 kat olmadı %50 ama her halükarda çok daha yüksek bir oranla daha fazla ilerleme sağlanabilirdi.

%1 ne düşünür? Meşguliyeti nedir? İnsanlığın yararına düşünemezler, kapitalistler açısından insanlığın yararı diye bir ölçüt yoktur, kapitalistliğin doğasında yoktur-kişisel bir durum değildir ve sadece kapitalistin çıkarı vardır. hasılı kapitalistin çıkarına olan insanlığın ararına işlev görür, yararı ise günübirlik, gelip geçici ve yüzeyseldir, aldatıcıdır.

Örneğin dünyadaki toplam beyin potansiyeli, 7.500.000.000, bunun içerisinde sistemden dolayı bu potansyeli kullanabilme oranı ise %2'dir ve bu %2'nin de %99 potansiyeli insanlığın yararına düşünmekle geçmez, 1 paraya ne yaparsa, nasıl kata külle oluşturursa 1 para daha ekler anlayışının strateji, taktik ve politik yol yöntemiyle geçer. Eğer 1 paraya, 1 para daha katma istemi, beraberinde şansa bir ilerleme sağlarsa, edinim ve yetileri yok edilmiş olan, imkan ve olanakları tüketilmiş veya ellerinden alınmış olan 7.5000.000.000 beyin için de bir ilerleme sağlar ancak bu durumda yerleşik olarak kapitalistin sağladığı yarar, verdiği arar yanında devede kulaktır.

neyse uzatmayacağım ancak aptallar ya da bu işten çıkarı olduğu için salağa yatanlar AKP nin varlığının Türkiye'ye muazzam yarar sağladığını, bu varlığın soygun, talan anlayışının, bu toplumu ilerlettiğini, ilerletmesinin sebebinin de, soygun arzusuyla giriştiği işler olduğunu söyler veya buna inanır..

Örneğin AKP iktidarı yerine sosyal, bilimsel ve toplumsal katılımı sağlayan, bununla birlikte kapitalizmin mahrumiyetlerin olabildiğince bertaraf edilebildiği koşullarda bir iktidar olsaydı, toplum daha mı az yarar sağlamış olurdu?
Yıldıztozu ya tam bir yandaşsın -ki olmadığı orada- ya da herkesi aptal sanıyor olmalısın, bu zekayla daha ileri gidemiyorsun.

1.000 beyin mi, 2.000.000.000 beyin mi? Potansiyel nerede?

İnsanlık kapitalizm yüzünden, ilerleme potansiyelini %2 gibi kullanabiliyor ve bu %2 potansiyelin sağladığı ilerlemeyi insanlığın yararına olarak görüyorsun, DOĞRU! %2 lik ilerleme de bir ilerlemedir, ama bu %2'nin varlığı, potansiyelin %1 oranında kullanılmasına sebep oluyorsa -ki öyle zira çıkarları uğruna manipülasyon da var, bu da demektir ki %99 potansiyelle de zarar veriyor. Elbette kapitalizmi bir de feodal, köleci sisteme göre düşünmek gerekir, o zaman da yarar oranı hayli yükselir, ama neye göre, feodal siteme göre, demek ki, bilimsel düşünemeyi başarmamız gerekiyor. ben kapitalizmi fedoalizme göre düşünürsem, muazzam bir ilerlemedir, insalığa göre düşünürsem de, muazzam bir frenlemedir. E-göreliğinizden olursanız, beyinleriniz işlevsiz kalır, zira akıl-mantık devre dışı hale gelir ve ilgili yazıda görüldüğü gibi saçmalamaya da başlarsınız

Bazı liberaller de, buluşlar üzerinden yapar bu propagandayı, sonra oturur bir bakarız, neredeyse buluşların tümü de, kapitalistlere rağmen, kapitalist olmayan ve üstelik de kapitalist bir çıkar gözetilmeden yapılan çalışmaların ürünü olduğu ortaya çıkar. Sonra anlaşılır ki, kapitalistlere ait sanılmasının ve kapitalist sebeplerle ortaya çıktıklarının düşünülmesinin sebebi, güçlü olmaları, sermaye gücüyle iktidar olmaları, dolayısıyla da olanaklarını, kendi çıkarları namına ama tabloya bir bütün olarak baktığımızda insanlığın zararına kullanabilme güçleri olduğu için öyle sanılmaktadır. İlerleme onbinlerce yıllık birikimle ve ihtyaç-gereksinimleriyle insanlığındır, kapitalizm ise bunun, küçük bir azınlığın çıkarı namına istismar edilebilmesi üzerine kurulu bir sistemdir. İhtiyaçlar da, emek de, karşılama istenci de toplumsaldır, bu kafa, kol emeği olarak da böyledir. Beyini veren kapitalizm değildir, her insan bir beyinle gelir dünyaya ve kapitalizm beyini veren değil, işlevsizleştirip sizden, sizi, sizden alandır ve eğer o beyin kapitalistin işine geliyorsa, çıkarına uygun ise, bu biçimde sınırlayıp kullanandır da...

Nerede görülmüştür asalağın, sırf yarar sağladığı? Elbette yarar sağladığı da olur, ancak verdiği zarar ile ve hiç olmasaydı ne olurdu diye düşünmek gerekir. Kısaca asalak olmasaydı, ağaç yine olurdu ve asalağın seçkin, manipüle edilmiş ve çerçevesi darlaşan, at gözlüğü misali çıkarı uğruna çalışmak(potansiyelin de muhafakarlaşmasına, ilerlemek yerine mevcut olanın getirdiği kar üzerinden de stakükolaşma, saplanıp-şartlanıp kalma, darlaşmaya-körleşmeye- dönüşür ve ayrıca kapitalist çıkar sağlamıyorsa üzerine düşünmeme ve çalışmamayı da getirir) 10 birim potansiyel ve ilerleme sağlıyorsa, asalaksız çalışmak 100 birim sağlar... Sadece 1 kişinin çıkarına olan şeylerin, tüm diğerlerinin çıkarına, sadece asalağın çıkarına olan şeylerin tümüyle ağacın yararına olduğu propagandası, inancı, akıl tutulmasıdır. Ağacın çıkarları daha geniş bir potansiyeldir, dolaysıyla terazinin ağır kefesi bakımından ağacın çıkarları esastır ve üstelik asalaksız yaşam da, ağacın bir diğer çıkarı olduğu gerçeğini görmek gerekir. demek ki asalaksız yaşam da, ayrıca ve temel önemde insanlığn yararınadır

Kapitalizm, bu konu açısından da insan potansiyelin %1'e indirilmesidir, bir de bunun üzerine kapitalist çıkarların manipüle edici, seçici ve dizayn edici ağırlığı eklenince bu potansiyel, %0,1 gibi rakamlara tekabül etmeye başlar, akıl vurguncuları da, %98'i manipüle etmesi sayesinde varlık gösteren %1'lik oranın kazanımlarını mal bulmuş mağribi gibi propaganda ederken, herkesi aptal sanır veya kendisi de propagandaların kurbanıdır... İşte bir de bu türden soytarıların akıl sağlığına verdiği zararlar vardır, yani kapitalizm salt asalak değil, bir nevi virüs sitemidir de...

Herhangi bir insana, %1 potansiyel mi, %90 potansiyel mi, hangisi diye sorsanız, %90 der... AKP iktidarını düşünün, saray soytarılıklarını, öne çıkan done olarak, basını, medyasını, o küçük azınlığın çıkarları için yok edilen potansiyeli, düşünün, kapitalizmi de böyle düşünün(kapitalizm budur, bölgelere, toplumların bilinç seviyesine göre, soygun, sömürü, talan açısından yöntemler oranlar değişebilir), cilalı olanı, olmayanı arasında elbette fark vardır ancak bütün açısından oluşturdukları fark esası değitirmez. Asalağın, 3 yerine 2 oranla sömürüsü, elbette toplum ve toplam beyin potansiyeli, yaşam biçimi açısından 1 oranlık bir kazanç sağlar, ancak hiç olmamasının getireceği yararı sağlamış olmaz, birazcık akıl, birazcık zeka, birazcık omurga yeterli.

AKP Türkiye toplumu açısından insanlığın yararına mıdır? Bu soruya evet diye cevap vermek mümkün, öyle değil mi? Sorun AKP li vatandaşa(Yıldıztozu gibi düşünürler) size hayır diyecek mi, hemen yararlarını sıralayacaktır, yaptık, ettik vs, sıralamasa dahi, hiç bir iktidar %100 zararlı olamaz, hem mevcut açısından hem de OLMASAYDI ne olurdu sorusunu sorarak düşünmek gerekir.
Ben tekrar ediyorum sömürü sistemleri, elit, soylu asalak azınlıkların egemenliği ve mesele sırf bunları mutlu etmek meselesi olmasaydı, insanlık 5.000 yıl daha ileride olurdu, verili halde insanlık açısından(bir bütün olarak) verdikleri yarar kulak iken, zararları ise devedir, muazzamdır. Kapitalistin kafasının nasıl ve neye çalıştığı, nasıl propaganda yaptığının örneğini görüyoruz, ya insanları aptal yerine koyarlar ya da gerçekten de bu kişiler, aptallaştırıcı politikalar ve propagandaların kurbanı olabilirler.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:28 .