Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 02-01-2017, 03:09
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart TAHRİF Meselesi

Evvela bu konuda bahsedeceklerimin Ateist veya diğer dinlerden özgür olan arkadaşlarla doğrudan bir alakası olmadığını belirtmek isterim, konu 3 semavi din inananlarıyla ilgilidir.

Tahrif ne demek ona bakalım, anlam belli zaten ama Google'a "tahrif" diye aradığımızda karşımıza bu geliyor, Kelime de Arapça.
1. (yazıda) metin üzerinde kalem oynatma, aslını değiştirme.
2. (anlatımda) olayı, bilerek yanlış aktarma, değiştirme, bozma.
3. (metin) üzerinde kalemle oynanarak aslı değiştirilmek.
4. (olay) anlatılırken yanlış aktarılmak, bile bile değiştirilmek.
Şimdi de Kuranda arayalım, tahrif nerelerde var, Arapçası "yuharrifûne"
(yuharrifûnel kelime) يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ
4 ayet çıktı, ayetleri kısa kısa verdim tamamını isteyen kendi inceleyebilir, hepsinde diyanetin tercümeleridir, parantezleri de yoktur.
BAKARA-75: Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.
NİSÂ-46: Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler
MÂİDE-13: Kelimeleri yerlerinden kaydırarak değiştiriyorlar.
MÂİDE-41: Kelimelerin yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler.
Tevrat ve İncil diye bir şey çıkmadı! ilginç değil mi? Çıka çıka "Kelime ve Kelam" çıktı.
Oysa Tahrif edilmiş denilen kitapların, Kuran da ayetleri var deniyordu, nerede peki onlar? niye çıkmadı? yoksa yok mu?

Tahrif olan meğerse "Kelime" imiş, "Kelime" de Türkçe de "Sözcük/Söz" olarak karşımıza çıkıyor. Kelam da çok farklı değil, "Söz/Söyleme biçimi/Söyleyiş" Yani bu da işitilen veya konuşulan bir şey oluyor en nihayetinde değiştirdikleri, tahrif olan şey "Kelime", o da esasında ağızları ile konuştukları bir şey, yani söylemler.
Bu yüzden "dillerini eğerek, bükerek" zaten dil/ağız ile ilgili vurgulardır. Oturup kitapların yazılarını değiştirmişler, dolayısıyla bu kitaplar değişmiş demek değil.
Örn.
Eğer Tevrat'ta YAZI değişmiş olsa, Kuran direk TEVRAT değişti derdi, onun yerine "kelimeleri yerlerinden değiştirirler" denir mi?
Bu deniyorsa değişen YAZI değil, SÖYLEM/SÖZ 'dür olay bu.

Bu da okuduklarından çıkardıkları ANLAM, ya da işittiklerinden çıkarttıkları ANLAM 'dır + bu da konuşmalarıdır, TAHRİF edilen şey bu.
KELİMELER adı üstünde kelimeler, bu da Tevrat değil, İncil değil!

Burada Tevrat ve İncil'in tamamına bir gönderme yok, gönderme okuyana ve dinleyenedir! yani İNSANA, tabi bundan HEPSİ böyle yapıyor anlamı da çıkmaz, iyiler de her zaman vardır, zaten var da deniyor Kuran da.
Ayrıca direk kitaplara gönderme olsaydı bilakis "Tevrat ve İncil" tahrif edildi diye, Kuran da bu açıktan da denirdi-ki böyle bir şey de yok.

Özetle Kuran, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş DEMİYOR, (Burayı iyi anlayın) ya ne diyor, bazıları "kelimeleri" tahrif etmeye çalıştılar diyor, bunu da sözle yapmaya çalıştılar diyor ki bunun aksini diyenler-Kuranı okuduk deyipte-aslında Kuranı OKUMAYANLARIN yanlış bir çıkarımıdır.
Bir insan OKU 'duğunu anlamayınca, onu okumuş sayılmaz!
Birileri kelimeleri alıp kafalarına göre anlam verirse, bu "tahrif" demektir, DOĞRUDUR, Kuran'ın dediği de bu, ama Kuran, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş demiyor ki... Bilakis nurdur, hidayettir diyor.
İyi anlayın!!...

Bir yaşıma daha girdim.

Kelimelerin tahrif olayı 3 kitap içinde geçerlidir, ayrıca Kuranı yanlış yorumlayan da onu tahrif etmiş olur. Tevrat ve İncil 'in Kuran da tahrif edildiğini iddia eden, buna iman eden, kendisi de kuranı (bilerek ya da bilmeyerek) tahrif etmiş olur!
Yani inkar ettiği şeye iman etmiş olur, ya da iman ettiği şeyi inkar etmiş olur. Bu derece tuhaftır bu tahrif meselesi.

Tasavvufi açıdan bu, yargıladığını yapmaktır, inandığına inanmamaktır, sevdiğini sevmemektir. vb.

BİLEREK ya da BİLMEDEN biri İMANA ters düşüyorsa, Nisa 136 ya göre İMAN düzeltmesi yapacak, yoksa mu'minlikte, iman da gitmiş oluyor.
Hatta ta baştan böyle bir iman ettiyse, gidende bir şey olmuyor, hiç yok ya da çok az varmış demek oluyor.

Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. (Nisa 136)

Bu 2. bir iman değil, imanı tazelemek değil, imanın üstüne bir iman hiç değil, ya nedir? imanını YENİLE isteğidir. Eski kusurlu, hatalı imanı terk edip, YENİDEN, YENİ, bir iman demektir.
Kuranın demediği bir şeye (bilerek ya da bilmeyerek) iman etmek ne demektir! hele de kitaplar meselesinde, iman gitmiş demektir bu.

Devam edelim...
2. et tevrâte: Tevrat
3. fî- hâ huden ve nûrun: içinde hidayet ve nur vardır

7. ve âteynâ-hu el incîle: ve ona İncil'i verdik
8. fî hi huden ve nûrun: onun içinde bir hidayet ve bir nur vardır
Maide (44/46)
Hidayet ve nur vardır diyor ki bu 2 kitapta hidayete erdirir deniyor, yani sadece Kuran değil, Tevrat ve İncil 'in de hidayet özelliği var deniyor !!...

Tahrif edilen bir kitap hidayet eder mi (?) içinde nur olur mu (?)

Onunla Yahudilere hüküm veren Nebiler, Kendilerini Rabb'e adamış kimseler, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, göz yaşı dökenler, Şahitler vs.ler de vardır diyor Kuran, zaten "Ehli Kitap" derken bile, ortada geçmişle bağını koparıp atmayan bir Kuran var.

Kuran geçmişine bağlı!

Lakin etraf söz birliği etmişsesine, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş diyenlerden geçilmiyor. Bunların yaptığı Kuranın geçmişle BAĞINI kopartıp atmaktır. (çözümü de gene Nisa 136 dır)

Tahrif neye göre deniyor merak ediyorum, bu 2 kitabın orijinali mi gördüler? yoksa ortada gizli bir Kuran mı var?
Mesele nedir yani?
Kuranda ki delil ne?

Elde ki Kuran da bu mesele açık, mesela,
"Yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken, nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar? ..."(Maide 43)

Maide 43 le başlayan ayetler serisinin gelmesi de ilginç tabi.
Bir Yahudi ileri geleni suç işliyor, cezasıda ölüm.
Uyanık Yahudi papazları da Muhammed'e gidelim, o da Allahın bir peygamberi olduğunu iddia ediyor, eğer dediği işimize gelirse ona uyarız diyorlar.
Yani ellerinde ki yasayı delmenin bir yolunu arıyorlar.
Yasa TEVRAT tabi ki.


Muhammed de geldiklerinde ayette başlıyor, yanlarında Tevrat olduğu halde sana mı geliyorlar !...
Açık ve net; Onlar Tevrat'larına uysunlar demektir bu !!...

Zaten devamın da Tevrat ve İncil 'in de bir nur ve hidayet olduğu uzunca bahsedilir ki tahrif edilmiş kitaplar olsa, böyle der mi Kuran!

Kuranın dediği şey bu noktada da çok açık ve net.
Yahudiler ve Hıristiyanlar, yani Ehli Kitap, kitaplarına Tevrat'a ve İncil'e uyacaklar, bitti...

Aksini kelam eden, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş derken, farkında olmadan Kuranı da kendi tahrif etmiş olur ki kelimeler de ki anlamlar bozuklaşır!

Oysa Kuran gene aynı kalır, Tevrat ve İncil de aynı kalır, bozulan nedir peki? kelimelerin altında ki anlamlardır!

Burada ki Tahrif değiştirmekten ziyade, adeta anlam bozukluğu demektir.
Mesela, Tevrat bir kelime, bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
İncil de bir kelime, bu da bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
Kuran da bir kelime, bu da bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
İnananlar! isimleri duyar duymaz, bazıları bozuklaştı mı?
Bozuklaştıysa, bu aslında bozuk bir inanç dünyasının çıkarımıdır.

Bozulan ne Tevrat! ne İncil! ne Kuran!
Bozulan sadece hayali bir inanç algısı, hepsi bu!

Bunun sebebi ne peki?
Gayet açık!

İnsanın okuduğunu an-la-ma-ma-sı !!...

İlk emir ne, Oku!
Diğerlerinde de okumak önemli olsa gerek.

İyi Oku!
Güzel Oku!
Yavaş Oku!

40 kere Oku!
50 kere Oku!
100 kere Oku!

Ki okuduğunu iyi ANLA !...
İyi ÖZÜMSE, acele ETME !...
ACELE eden, ZARAR eder !..
Kararını EN sonra VER !...

Anla!
Oku! 'nun anlamıdır.
Anla!

BİN düşün! gel BİR daha düşün!
Sözü BİR söyle, onuda PİR söyle!
Söz ağızdan, BİR çıkmaya görsün!
BİR daha asla, oraya geri girmez!

Söz senden çıksa da, sözün sözdür.
Sözün seni bağlayacak, özün özdür.
Görmem diyemezsin, gözün gözdür.
Dumanın hep tütecek, közün közdür.
------ o -----

Sonuç itibariyle Tevrat, İncil, Kuran tahrif edilmiş demek, 3 semavi dinin, İNANANLARI arasın da ki saçma bir sürtüşmeden ötesi değildir.
Diğer kitapları pek bilmesem de, Kuran onların bozulmadığını söylüyorsa, peygamber daha hayattayken, onlar kitabına uysun diyorsa, Kuranda da bu varsa, Müslümanım diyen insan için olay bitmiştir zaten.
Böyle bir sonuçta, Kuranın hiç okun(a)madığı anlamına gelir ki ilginçtir. Tabi gürül gürül okunması bir şey değiştirmez ama bozuklaşma anlamları bir kere bozmaya görsün, bu farkı bile fark ettirmez insana.
Edememişler de zaten.

Neden "bozuklaşma" gibi garip bir kelime kullandığıma gelince, burada bozulmanın da ötesinde bir durum var ki bozulma bunu ifade etmeye yeterli gelmezdi, bu bozulmanın da bozulmasıdır!

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 02-01-2017, 10:52
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Sn.Felâsife;

Muhtemelen epey bir zaman ayırıp bu çalışmayı yaptınız. Bir günlük çaba ile olacak şey gibi görünmüyor. Eğer gerçekten kısa bir zamanda hazırladıysanız, sizi tebrik etmek gerek. Ben ancak 5-6 günde toprlayabilirdim. Verilen emeğe saygı duymak gerek.

Gelelim sadede.

Müfessirler genellikle bu "Tahrif" mevzûsunda farklı düşünürler. İslâm âleminde müstesnâ bir yere sâhip müfessir Fahreddin er Râzi Bakara: 75'te kasdedilen Yahudilerin, Musa dönemi Yahudileri olmadığını, İslâm Peygamberini dinledikten sonra, işittiklerini diğer Yahudilere çok farklı biçimde aktaran Yahudilerin kasdedildiğini belirtmektedir. Esâsen; Kur'an, Tevrat'taki bir 'tahrif'ten bahsediyor ise Tevrat'ı "Yanlarındaki-ellerindeki" kitap diyerek övüp, tasdik eden diğer âyetlerin anlaşılması imkânsızlaşır.

Eğer bazı müfessirlerin iddia ettiği gibi Bakara: 75'ten "Mûsâ'nın yanında bulunanlar, her türlü mûcizeye tanık oldukları halde inkar etmişlerken, siz bunların inanacaklarını mı sanıyorsunuz ?" gibi bir anlam çıkartılacak olursa o zaman, peygamberin Yahudi toplumuna tebliğinin bir anlamı kalmaz.

Diyânet işleri eski reisi Süleyman Ateş, bu tahrifat iddiasını kabul etmez ve şu ilginç tesbitte bulunur.

" Yahudiler kendi içlerinden, kendi kardeşleri arasından, kendi kültürlerinden, kendi dillerini konuşan sayısız peygambere rağmen nankörlük etmiş ve haddi aşmışlarsa kendi kültürlerinden olmayan, kendi dillerini konuşmayan Arap bir peygamber ile nasıl irşad olacaklar ?"

Müslüman; "önceki" kitapları hem kabul eder hem etmez. (Muharref geyiği)
Yahudi, İsa ve Muhammed'i kabul etmez.
Hristiyan ise sâdece Muhammed'i

Bunca kargaşa dan sonra insanın Allah'a şunu sorası geliyor.

Ey Allah !.. İnsanların kâmil mü'minler olmaları için gönderdiğin kitaplar, esenlik getirmek bir tarafa, onlar arasındaki kargaşayı daha da artırmış görünüyor. Farklı dinlerden olan insanlar, senin emrine uydukları gerekçesiyle birbirlerini katlediyor. Aynı din içerinde oluşan farklı mezhepteki insanlar bile birbirini öldürmekteler. Bu durumda, kitap göndermenin hikmeti, kullarının çoğunu bir taraftan Cehennem'e postalarken, diğer taraftan 'Ben sizi uyarmıştım' demek midir ?
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 02-01-2017, 12:24
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sn.Felâsife;

Muhtemelen epey bir zaman ayırıp bu çalışmayı yaptınız. Bir günlük çaba ile olacak şey gibi görünmüyor. Eğer gerçekten kısa bir zamanda hazırladıysanız, sizi tebrik etmek gerek. Ben ancak 5-6 günde toprlayabilirdim. Verilen emeğe saygı duymak gerek.
Teşekkür ederim sevgili Vefik Sami, aynen 5-6 gün sürmüştür, zira fazla düşünmek gerekiyor bu tip şeylerde, acele etmek iyi olmaz,teknik olarakta uğraştım ama bu arada bir de Lilith yazımı çıkartmıştım ki o beni daha fazla meşgul etti aslında.


Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Fahreddin er Râzi Bakara: 75'te kasdedilen Yahudilerin, Musa dönemi Yahudileri olmadığını, İslâm Peygamberini dinledikten sonra, işittiklerini diğer Yahudilere çok farklı biçimde aktaran Yahudilerin kasdedildiğini belirtmektedir.
Böylede olabilir elbet ama hepsi kast edilip komple bir tahrif anlamı genede çıkmaz, zira Yahudilerin hepsi tahrif etsede, Kuran ellerinde ki Tevrat'a nur, hidayet demişse, o doğrudur, yanlış değildir.
Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Esâsen; Kur'an, Tevrat'taki bir 'tahrif'ten bahsediyor ise Tevrat'ı "Yanlarındaki-ellerindeki" kitap diyerek övüp, tasdik eden diğer âyetlerin anlaşılması imkânsızlaşır.
Zaten bu kısmı anlamadıkları için, komple tahrif edilmiş diye davul çalışıyorlar, oysa mesele açık ama kafada başka bir hayal olunca, mesele imkansız kalmış.
Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Eğer bazı müfessirlerin iddia ettiği gibi Bakara: 75'ten "Mûsâ'nın yanında bulunanlar, her türlü mûcizeye tanık oldukları halde inkar etmişlerken, siz bunların inanacaklarını mı sanıyorsunuz ?" gibi bir anlam çıkartılacak olursa o zaman, peygamberin Yahudi toplumuna tebliğinin bir anlamı kalmaz.
Yani kimse kimseyi dininden etme yetkisine sahip değil ki, kuran bir nevi diğer dinlerinde garantisini verirken, gerisi hakikaten hırstır, ihtirastır.
Dinlere göre bunlar yasaktır ama işte başka bir şekilde patlak vermiş bu duygular.

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
" Yahudiler kendi içlerinden, kendi kardeşleri arasından, kendi kültürlerinden, kendi dillerini konuşan sayısız peygambere rağmen nankörlük etmiş ve haddi aşmışlarsa kendi kültürlerinden olmayan, kendi dillerini konuşmayan Arap bir peygamber ile nasıl irşad olacaklar ?"
Ateşte anlamamış bu işi, neticede kimse bu yetkiye sahip değil, bir peygamber kendinden gelenin, hukukunu şeriatini çiğnemez, illaki kendi yoluna gider ama önceyi çiğnemez. Ateş'in dediği olsa, kuran bizzat Tevrat İncil yanlış deseydi, Ateş haklı olurdu ama Kuran onuda demiyor ki Ateş adeta etrafından dolaşmış meselenin.

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Müslüman; "önceki" kitapları hem kabul eder hem etmez. (Muharref geyiği)
Yahudi, İsa ve Muhammed'i kabul etmez.
Hristiyan ise sâdece Muhammed'i
Bu zaten müthiş bir şey.
Herkesin bir birini suçladığı bir ortamda, herkes haklı nasıl olur?
Asla olamaz!

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ey Allah !.. İnsanların kâmil mü'minler olmaları için gönderdiğin kitaplar, esenlik getirmek bir tarafa, onlar arasındaki kargaşayı daha da artırmış görünüyor. Farklı dinlerden olan insanlar, senin emrine uydukları gerekçesiyle birbirlerini katlediyor. Aynı din içerinde oluşan farklı mezhepteki insanlar bile birbirini öldürmekteler. Bu durumda, kitap göndermenin hikmeti, kullarının çoğunu bir taraftan Cehennem'e postalarken, diğer taraftan 'Ben sizi uyarmıştım' demek midir ?
Valla orasını bilemem
Bir şeyi anlamamak, helede anladım deyip rüyalarda yaşamaktan daha büyük bir ceza olmasa gerek.
Aslında bu olay bir KAOS ama aynı zamanda bir fırsatta sunar, bunu iyi değerlendirmek gerekir.
Yoksa ezbere göre hareket etmek demek, kaosa hizmet etmek olur.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 02-01-2017, 21:19
Nuru irfan Nuru irfan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Sep 2016
Mesajlar: 339
Standart

Bozulmayan Tahrif Görmeyen Tevrat ve İncil Ancak Kur'an-ı Kerimde beyan edilen Tevrat ve İncil-i şeriftir. Yoksa Yahudilerin ve Hırsitiyanların ellerinde bulunan Kitaplar değildir. Zaten bunlar isimleri de tutmaz
Tevrat=Tora demek değildir.
İncil de= Evangel demek değildir.


İncil=arapça "Oğul" demektir Evangel : "Müjde" demektir.
Kur'an "Oğul" adında Kitabın bozulmadığı içinde nur olduğunu söyler "Müjde" isimli kitabın değil.

Allah Maide 47 ayetinde "İncil üleması İncil ile hükmetsin" dedikten sonra
Maide 48 ayetin de "Ey Resülüm sana da Kur'an-ı hak ile onların ellerinideki Kitabın bazı yerlerini tasdik edici ve Onu (tasdikl edilen yerleri) Koruyucu (tahrif ve tağyirine beyan eder bir şekilde) İndirdik. o halde sende onların arasında hükmet der."

Maide 48 "Min el kitabi" demek. Ehli kitabın elindeki Kitabın hepsini değil "bazı yerlerini tasdik etmek" demektir
Çünkü Min: arapçada Kısmiyet ifade eder bütünü ifade etmez.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 02-01-2017, 21:24
Nuru irfan Nuru irfan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Sep 2016
Mesajlar: 339
Standart

"min el kitabi" lafzınde şu anlaşılıyor : Min kelimesi kısmiyet ifade etdiği için :
Ehli kitabın elindeki kitab "incil" değildir. Bazı yerleri incildir. Keza Yahudlerin ellerindeki kitap Tevrat değildir. Bazı yerleri Tevrattır.
Kur'an yahudilerin "Tevratı perakende kağıtlara koyarlar bir kısmınıda gizlerler" der. Bugünde öyledir. Enam 91
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 02-01-2017, 21:31
world world isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 21 May 2010
Mesajlar: 3.123
Standart

Nuru irfan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bozulmayan Tahrif Görmeyen Tevrat ve İncil Ancak Kur'an-ı Kerimde beyan edilen Tevrat ve İncil-i şeriftir. Yoksa Yahudilerin ve Hırsitiyanların ellerinde bulunan Kitaplar değildir. Zaten bunlar isimleri de tutmaz
Tevrat=Tora demek değildir.
İncil de= Evangel demek değildir.


İncil=arapça "Oğul" demektir Evangel : "Müjde" demektir.
Kur'an "Oğul" adında Kitabın bozulmadığı içinde nur olduğunu söyler "Müjde" isimli kitabın değil.

Allah Maide 47 ayetinde "İncil üleması İncil ile hükmetsin" dedikten sonra
Maide 48 ayetin de "Ey Resülüm sana da Kur'an-ı hak ile onların ellerinideki Kitabın bazı yerlerini tasdik edici ve Onu (tasdikl edilen yerleri) Koruyucu (tahrif ve tağyirine beyan eder bir şekilde) İndirdik. o halde sende onların arasında hükmet der."

Maide 48 "Min el kitabi" demek. Ehli kitabın elindeki Kitabın hepsini değil "bazı yerlerini tasdik etmek" demektir
Çünkü Min: arapçada Kısmiyet ifade eder bütünü ifade etmez.
Ya sen ne laftan anlamaz ne şaklaban bir herifsin ya. Deli ediyorsun insanı ben bu adama rtık diyecek bir şey bulamıyorum okumuyor yazdıklarımızı poposundan uydurduğu şeyleri yazıyor hala.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 02-01-2017, 21:59
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

Ebiyonitler ve Samaritler,Tanah'ın değiştirilmiş olduğunu söylerler..Müslümanların tahrif iddialarının kaynağı burada aranmalıdır..
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 02-01-2017, 22:04
world world isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 21 May 2010
Mesajlar: 3.123
Standart

Ahlaksız´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ebiyonitler ve Samaritler,Tanah'ın değiştirilmiş olduğunu söylerler..Müslümanların tahrif iddialarının kaynağı burada aranmalıdır..
Evet Samiriler Yahudiler'in kullanıldığı Masoretik metnin kendi metinlerinden daha az yetkin olduğunu ve bazı bölümlerin eksiltildiğini söyler ama Kuran bu konuda Samirileri övmüyor aksine altın buzağının buzağının yapımını Samiri adlı birine mal ediyor.(Anakronizm) Muhammed(!) Samiriler'in bir noktada yanında mıydı bilemeyiz ama onların inançlarından bir şeyler alması muhtemel.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 02-01-2017, 22:11
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Nuru irfan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah Maide 47 ayetinde "İncil üleması İncil ile hükmetsin" dedikten sonra
Maide 48 ayetin de "Ey Resülüm sana da Kur'an-ı hak ile onların ellerinideki Kitabın bazı yerlerini tasdik edici ve Onu (tasdikl edilen yerleri) Koruyucu (tahrif ve tağyirine beyan eder bir şekilde) İndirdik. o halde sende onların arasında hükmet der."

Maide 48 "Min el kitabi" demek. Ehli kitabın elindeki Kitabın hepsini değil "bazı yerlerini tasdik etmek" demektir
Çünkü Min: arapçada Kısmiyet ifade eder bütünü ifade etmez.
Yahu muhterem;

Ya sende bir dengesizlik var; kayışı sıyırmış vaziyettesin.
Ya da burada seni ciddiye alıp muhatap olan üyeleri "enâyi" yerine koymaktasın.
Her iki ihtimâl de sıkıntı verici.
"Elinizdeki kitabın bir kısmını tasdik ediyorum" diye muğlâk hüküm bildiren âyet olur mu ya hu ?
Artık iyice zıvanadan çıkıp Allah'a "konuşma" öğretmeye başladın.
Çok büyük bir cesâret ile Kur'anda olmayan şeyleri "var" gibi yazıyorsun.
Kitap'a eklemeler yaparken hiç sıkıntı duymuyorsun.

Eğer sen müslüman isen, ben de Napolyon'um.
Ya az ciddi ol.
Ya da de get işine.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 02-01-2017, 22:27
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Nuru irfan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bozulmayan Tahrif Görmeyen Tevrat ve İncil Ancak Kur'an-ı Kerimde beyan edilen Tevrat ve İncil-i şeriftir.
Şerif mi?
Bak bu güzel gelişme var, nihayetinde bunu demek bile bir şeydir.
O, bu, şu, detayına girmeyeceğim, ilk yazıda meseleyi anlattım tekrar etmeye gerekte yok.
Sadece şunu söyleyebilirim, bugün müslümanların iman konusunda, KİTAPLARA iman meselesinin ucu Nisa 136 ya gidiyor, onda CİDDİ sıkıntıları var.
Gerçi kaderde de çok sıkıntı var ama ona hiç girmeyeceğim, o da ap-ayrı bir konu.

Kuranda elde olan Tevrat ve İncil bahsediliyor, gizli saklısı olsa "yanlarında ki Tevrata uysunlar" denir mi?

Nuru irfan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yoksa Yahudilerin ve Hırsitiyanların ellerinde bulunan Kitaplar değildir. Zaten bunlar isimleri de tutmaz
Tevrat=Tora demek değildir.
İncil de= Evangel demek değildir.


Nuru irfan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
"min el kitabi" lafzınde şu anlaşılıyor : Min kelimesi kısmiyet ifade etdiği için :
Ehli kitabın elindeki kitab "incil" değildir. Bazı yerleri incildir. Keza Yahudlerin ellerindeki kitap Tevrat değildir. Bazı yerleri Tevrattır.
Kur'an yahudilerin "Tevratı perakende kağıtlara koyarlar bir kısmınıda gizlerler" der. Bugünde öyledir. Enam 91
Ona kalırsa Kuran da kendinin aslının Levhi Muhfuz da gizlidir der, o yüzden Diyanet kuranı inceleme değilde "Mushafları inceleme kurulu" vardır. Mushaf değil, mushaflar (?)
Bir sürü mushaf var diyor diyanet, yani bunu kim bir sürü kuran var diye anlamaz?
Hatta eskilerde Mushaf derler eldeki kitaba. Ekmek musaf çarpsın çok yaygındır.

Şimdi onlarda bu kelime karışıklığına aynısı demezler mi, bu kuran mı, mushaf mı? nedir demezler mi?
Gerçi onlar pek diyemez çünkü onların kitabında en azından Kuran geçmez ama sende geçmesi onları İNKAR etmeye vesile mi olmalı?
Kuran bilakis kendine inananlara YÜK YÜKLÜYOR!
Biliyorum diyenler bu meseleyi yanlış anlamışlar.

Kuranı kerim elde ki kitabın süslü ismi, aslı sayfalardan oluşan bilgilerdir ve TAB edilmiştir, o yüzden diyanet bile mushafları inceleme kurulu der.
Öte yandan Kuranı kerim okunan kerametli bir şey demek, rastladın mı böyle bir okumaya ve keramete?
Her ketebe yazan yer kitap olmadığı gibi, eldeki sayfaların toplamı da kuran değildir, doğrusu mushaftır o yanlış kullanım sonucu bizde Kuran diyoruz o ayrı.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
incil, kuran, tahrif, tevrat

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:28 .