BELKİ DENİLMİŞ !
MÜNASEBET ALDI !
BİR ŞEY OKUMUŞTUM SİZE GETİREYİM SİZDE OKUYUN !
YAZININ SAHİBİ : HAZRETİ MUHAMMED ŞEMSEDİİN YEŞİL
Cenab-ı Hak; Kainat Fir’avun kesilse, Mü’minlerin azimleri gevşememesini ve terbiyelerinin bozulmamasını emrediyor.
Ey Hakikat Yolcusu!
Her zaman genç ve dinç olan şu Kur’an-ı Mübin ne kadar çok incelikler, ne büyük ibretler, ne geniş derslerle doludur.
Ehli imana ye’si (Ümitsizliği) layık görmeyen bu büyük kitabın “Ta” suresindeki şu iki ufacık cümle-i İlahiye Canab-ı Hüdaya insaf ile kulağımızı açarsak “ne kuvvetli azim ne yüksek terbiye talim ediyor.
“İZHEBA İLA FİR’AVNE İNNEHU TAĞA. FEKULA LEHU KAVLEN LEYYİNEN LEALLEHU YETEZEKKERU. EV YAHŞA”
Meal-i alisi:
Musa ile Haruna emrediyor:
“Fir’avna gidiniz, çünkü o pek azdı. Benim ile azamet yarışına kalkıştı, zumü ayyuka çıktı, rububiyet davasına kalkıştı. Siz hemen gidiniz. Hidayete davet edici resullerin şanına yakışır bir eda ile yumuşak söz söyleyiniz. Rıfk ile muamele ediniz (
BELKİ inat damarları yumuşar, aklını başına alır) yahut sizin davetiniz içine korku getirir.”
Ey Hakikat Yolcusu!
Acaba Canab-ı Hak Fir’avnın azgınlığından vaz geçmeyeceğini, aklını başına almıyacağını, hidayete yaklaşmayacağını
BİLMİYORMUYDU Elbetde biliyordu.
O halde
“BELKİ..” diye niye ümit veriyordu?
Hakikati arayan iman sahiplerin de kuvvetli bir azim,
güzel bir itmi’nanı kalb ile vazifelerini yapmalarına
işaret ediyor.
Küfür ile kararmış olan bir saha, zulüm ile çökmüş olan bir köşe görülünce;
ye’se (Ümitsizliğe) düşüp,
artık ne faidesi var,
kime hakikatı anlatacağım diye
meskenete düşmemeyi beyan ediyor. Sen vazifeni yap diyordu.
Hulasa:
Hakiki mü’minler kainat fir’avun gelse, hiç fütur getirmiyerek vazifelerine devam etmelerine, hakikatın peşinden koşmalarına ve hakikatı yapmaya azm etmelerine işaret ediyordu.
Dikkat!
Canab-ı Hak bu kuvvetli
AZM yanına
güzel bir terbiyeyi de ilave ediyor.
Fir’avn gibi, zülmün, şekavetin canlı bir timsali olan,
hatta rububiyet davasına kalkışan bir kimseyi yola getirmek için
Musa ve Harun gibi iki büyük Peygambere; yumuşak konuşunuz rıfk ile muamelede bulununuz diye ferman buyuruYor.
Biz değil Fir’avn gibi bir adama karşı yumuşak konuşmak
rıfk ile muamele etmek
camiye sol ayakla gireni bile alemin içinde yüzünü kızartacak kadar tekdir ederiz. Fikrimize uzak bir itiraz yapılsa, en sert en acı hakaretlerle bile hırsımızı alamayız.
Hülasa:
Hakiki bir Muhammedi kuvvetli bir azme, temiz bir terbiyeye sahip olması şarttır.
Canab-ı Hak Kitab-ı Celilinde kötülüğü iyilikle yıkın diye emrediyor. İslam terbiyesi hakkında canlı bir misal ile sözümüzü keselim.
Resul-ü Erkemin omzunda gezen kıymetli torunları,
Hz. Fatime’nin ciğerpare yavruları
İmam-ı Ali’nin kıymetli çocukları
hakiki mü’minlerin gözlerinin nurları olan İmam-ı Hasen ve İmam-ı Hüseyin Efendilerimiz henüz pek küçükler iken bir ihtiyarın abdest alışını görürler.
İhtiyarın abdestinde birçok yanlışlıklar olduğunu seyrederler.
İki kardeş birbirlerine sorarlar. Biz bu ihtiyarın yanlışını nasıl tashih edelim.
Utandırmış olacağız,
düzeltmesek dini bir meseledir.
Ne yapalım diye düşünürler iken İmam-ı Hasan Efendimiz, İmam-ı Hüseyin Efendimize; “kardeşim biz bu zatın yanına gidelim,
ikiler arasında iddia var diyelim.
Efendi peder, ben buna diyorum ki; ben senden daha iyi abdest alıyorum.
Lütfen size ricamız var.
Şurada biz ikimizde abdest alalım, sizi hakem yapalım, hangimiz daha iyi alıyorsak siz lütfen söyleyiniz.
İhtiyar kemal-i memnuniyetle peki evlatlarım der
Resul-ü Zişan’ın torunları abdest almaya başlarlar, ihtiyar her ikisine dikkat eder,
kendi hatasını tashih eder.(düzeltir)
Gözleri sürur yaşiyle dolar. Yavrularım; Siz benim hatamı tashih etmek için yaptığınız şu nezaketli muameleniz beni şüpheye düşürdü.
Siz Habibullah’ın, O Rabbisi tarafından terbiye edilen Resul-ü Erkem’in yavruları olmıyasınız diyince
Hazret-i İmamların yüzleri kızararak evet derler.
Canab-ı Hak ahlaklarından hissedar ve şefaatlerına nail eyleye.
Ey Hakikat Yolcusu!
Resul-ü Ekrem; Bana Nisbeti Olan Kimse:
“Sözünün güzelliğiyle,
dilinin tatlılığiyle,
ince nezaketiyle,
geniş irfaniyle,
temiz ahlakiyle,
yüksek bilgisiyle,
Hakka olan kemal-i teslimiyetiyle,
bütün mahlukata karşı rağbet ile çarpan kalbiyle
büyük çalışmasiyle, kuvvetli ve azim tevekkülü ile
ismi sorulmadan
işte bu adam Müslüman dedirtmelidir” buyurmuşlar. http://www.facebook.com/pages/Semsed...il/42992827030