Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 27-01-2013, 21:21
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart Kuran ve Mısır Tanrıçaları (Hathor, Wadjet, Nekhbet)

Rahman Suresi: (Diyanet Çevirisi)

5. Güneş ve ay bir hesaba göredir.
6. Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.
7. Göğü Allah yükseltti ve mîzanı O koydu.


Rahman Suresi’nin 6. ayetinde geçen “bitkiler” ve “ağaçlar” yeryüzündeki bildiğimiz bitki ve ağaçlar değil. Bunlar çoktanrılı inançlarda birer Tanrı iken tek tanrılı inançlarda meleklere dönüşmüş olan ve gökte yaşadıklarına inanılan başka varlıklar. Önceki ve sonraki ayetlere bakacak olursak zaten “göklerle” ilgili konuşulduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Ayrıca Diyanetin yukarıda “bitkiler” olarak çevirdiği Arapça“necmu” kelimesinin asıl anlamı “yıldızlar”dır. Bazı mealciler bu ayeti Arapça aslına daha fazla bağlı kalarak “yıldızlar ve ağaçlar” şeklinde çevirmişlerdir. Diyanet ve onunla aynı çeviriyi benimseyenlerse “ağaç” ve “yıldız” arasındaki bağlantıyı kuramadıklarından olsa gerek “necmu” kelimesini bitki veya çimenlerle ilişkilendirerek çevirmişlerdir.

Başta da belirttiğim gibi yukarıdaki ayette geçen ve “yıldızlarla” birlikte anılan “ağaç (eş şeceri)” bildiğimiz topraktan biten bir ağaç değil “göklerin ağacı” anlamında kutsal ve sembolik bir ağaçtır.

Ayette geçen “yıldız” ve “ağaç” ifadeleri Mısır’ın gökyüzü Tanrıçası Hathor’u bize işaret eder. Ayette bahsi geçen “ağaç” Mısır Tanrıçası Hathor’un sembolüdür. Tanrıça Hathor duvar kabartmalarında “ağaç” şeklinde resmedilmiştir. Ayrıca Tanrıça Hathor Sirus yıldızıyla bağlantılı olarak “Yıldızların Kadını” olarak da bilinmektedir.



“She was a sky goddess, known as "Lady of Stars" and "Sovereign of Stars" and linked to Sirius. Her birthday was celebrated on the day that Sirius first rose in the sky (heralding the coming innundation). By the Ptolemaic period, she was known as the goddess of Hethara, the third month of the Egyptian calendar.”

“Hathor (Mısır dilinde Horus’un evi anlamında) samanyolu galaksisinin kişileştirilmesini temsil eder. Galaksimiz dünyadan ışıklı bir spiral şeklinde göründüğü için eski Yunan ve Latin dillerinde olduğu gibi İngilizce’de de “Süt gibi Yol” anlamına gelen Milky Way olarak adlandırılmıştır”.


Geçmişten günümüze çeşitli inanışlardaki “ağaç” simgesi son derece tutarlı ve zengin bir anlam taşımaktadır. Ağaç, yerden bitip göklere doğru uzandığı, kendini sayısız kez yenilediği, "ölüp" tekrar "dirildiği” için kutsal güçlerle doludur ve dinsel değerler ifade eder.

Hathor, Mısır mitolojisinde en önemli ve en eski tanrılardan biridir. Tanrıça Hathor, Kenanlarda Aşera, Asurlarda İştar, Sümerde İnanna olarak geçen meşhur tanrıçadır. Bu ulu tanrıça ile ağaç arasındaki ortaklık günümüze kadar kalan bazı duvar resimlerinde oldukça belirgin bir şekilde gözükmektedir. Bu resimlerden birinde Hathor bir gök ağacının içinden bir ölünün ruhuna yiyecek ve içecek sunmaktadır.

Yukarıdaki Rahman Suresi’nin 6. ayetine benzer güneş ve ay bağlantılı bir “secde etme” bahsi Rad Suresi’nde de geçmektedir:

12. O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.

13. Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.

14. El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.

15. Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.

16. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." O halde de ki: "O'nu bırakıp da kendilerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz?" De ki: "Körle gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur mu?" Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyi yaratandır. Ve O, birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.

17. O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile bâtıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.


Rad Suresi’nde anlatılanlar Tanrıça Hathor hakkında verilen temel bilgilerle uyumlu gözükmektedir. 14. ayete dikkat ederseniz “el açıp yalvarma, ağzına su gelsin diye iki avcunu açma” ifadeleri adeta Tanrıça Hathor’un yukarıdaki resimlerindeki insanları anlatmaktadır.

17. ayette gökten indirilen su’dan ve oluşan sellerden bahsedilmektedir. Tanrıça Hathor da Nil’in taşıp sel baskınlarına yol açmasından sorumlu tutulmuştur:

“ Hathor’un çok sayıda ismi vardır. Ancak 3000 yıldan beri en çok kullanılan isimlerinden biri Mehturt’dur (aynı zamanda Mehurt, Mehet-Weret, ve Mehet-uret biçiminde de söylenir) ve “büyük tufan” ya da “büyük sel baskını” anlamına gelir ki bu da “süt gibi yol”a direk bir referans içermektedir. Samanyolu gökyüzündeki bir suyolu gibi görülürdü, bu “göklerdeki Nil nehri”nde güneş tanrısı ve Mısır’a önderlik eden kral yelken açıp giderlerdi. Bundan dolayı, mehturt adı Hathor’un her yıl Nil’in taşıp sel baskınlarına yol açmasından sorumlu olduğu anlamına gelir.”

Güneş Tanrısı Ra’nın kızı sayılan Tanrıça Hathor genellikle başında boynuz içinde güneş diski ve bir kobra yılanı (uraeus) ile kanatları bulunan bir kadın şeklinde resmedilmiştir.



Mısır Mitolojisi’nde çok eski tarihli bir Tanrıça olan Hathor ile yakından ilişkilendiren iki Tanrıça daha bulunmaktadır. Bunlar antik Mısır metinlerinde “İki Kadın (Two Ladies)” olarak geçen ; Tanrıça Wadjet ve Tanrıça Nekhbet’tir. Tanrıça Hathor’un resimlerinde yer alan kobra yılanı Tanrıça Wadjet’in kuş (akbaba) kanatları ise Tanrıça Nekhbet’in en belirgin sembolleri olmuştur. İki tanrıça önceleri birisi Aşağı Mısır’ın diğeri Yukarı Mısır’ın ve firavunlarının koruyucusu ikin daha sonraları birlikte anılarak tüm Mısır’ın koruyucu tanrıçaları olmuşlardır.



http://en.wikipedia.org/wiki/Two_Ladies

(Musa’nın firavuna gösterdiği iki büyük mucize aslında bu iki tanrıçanın birer yardımıdır, bunlardan birisi asanın (ağaç dalının) yılana dönüşmesi (Wadjet) diğeri ise Musa’nın “kanatlarının” beyaza (Nekhbet) dönüşmesidir.)

Bu iki Tanrıça inancının tek tanrılı bir Aten dininin kurucusu olan Akhenaten (IV. Amenhotep) zamanında dahi varlığını sürdürebilmiş olması oldukça ilginçtir. Aslında bu durum Kuran’da bir yanda tek bir tanrıdan bahsederken neden bu tanrıçalardan da söz edilmekte olduğunu bize açıklamaktadır.

“The use of the image of the patron goddesses on the uraeus was retained even during the rule of Akhenaten, who suppressed the worship of all deities except his own personally chosen favorite, Aten. His Hebty, or Nebty name was derived from a root with the two ladies as well, as seen in the hierographic image of Akhenaten's Hebty name, Wernesytemakhetaten, displayed in the information box at his article and should be translated as, He of the Two Ladies, Great of kingship in Akhetaten.”

Akhenaten’in kurduğu tek tanrılı dini kaldıran firavun Tutankhamun’un ünlü altın maskesinin başında bu iki Tanrıça’nın sembolünün (akbaba ve yılan) olması da gözden kaçırılmaması gereken bir diğer ayrıntıdır.( Akhenaten ve Tutankhamun konusuna ayrı bir başlıkta değinip Kuran’daki “kıyamet” senaryolarının kaynağı olarak gördüğüm Musa ile firavun hesaplaşmasının bu firavunların dönemine ilişkin olabileceğinden daha önce bahsetmiştim.)



Bir başka dikkat çekici bilgi ise Tanrıça Hathor’la bağlantılı bu iki Tanrıçadan Tanrıça Wadjet’in Güneş Tanrısı Ra’nın koruyucusu olarak kobra yılanının düşmanının gözüne zehrini tükürmesi gibi düşmanların üzerine ateş gönderdiğine inanılmış olmasıdır. Bu bağlamda Tanrıça Wadjet “Alevin Kızı” olarak da anılmıştır.

“When identified as the protector of Ra, who was also a sun deity associated with heat and fire, she was sometimes said to be able to send fire onto those who might attack, just as the cobra spits poison into the eyes of its enemies. In this role she was called the Lady of Flame.”

Bu durum Kuran’da “ağaç (şecer)” kelimesinin geçtiği ayetlerde neden sürekli “ateş”ten bahsedilmekte olduğunu da açıklar gibidir. Bununla ilgili ayetlere bakalım:

Hac Suresi 18:

“Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar (eş şecer), hayvanlar (ed devabbu) ve insanların birçoğu Allah’a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine azap hak olmuştur. Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.”

Ayette geçen ve “hayvanlar” olarak çevrilen “devabbu” aslında Neml Suresi 82. ayetinde geçen “Dabbetül Arz” dır. Güneş, Ay ve Yıldızlarla birlikte sayılan bu iki varlık “eş şecer” ve “ed devabbu” insanların üzerinde onlara gelecek olan azabın sağlayıcılarıdır. Bu ayetin devamı da yaşatılacak olan ateşli bu azabı anlatmaktadır:

“Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir! Bir de onlar için demir kamçılar vardır! Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı azabı!" (denilir).” (Hac Suresi 19-22)

Nur Suresi 35:

“Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.”

Allah’ın nurunu, daha doğrusu ateşini (“nur” ve “nar” aynı kökten geliyor) anlatan bu ayetteki “yıldız, ağaç, ateş” ifadeleri tesadüfen bir araya gelmiş olan kelimeler değil. Ayette “Fanus içinde kristal lamba” şeklinde yapılan çevirinin ne kadar zorlama ve tuhaf olduğu ortadadır. “fanus” veya “lamba” şeklinde çevrilen kelime “mısbâhun” kelimesidir. Bu kelime ile aynı kökten gelen ve Kuran’da geçen kelime sayısı 45’tir. Bu kelimeler “lamba”, “sabah”, “olmak” gibi anlamlarda çevrilmiş olsa da geçtikleri ayetlerin hemen hepsinde Allah’tan gelecek olan azaptan bahsedilir. Bunu bir tesadüf olarak göremeyiz. Bu yüzden yukarıdaki ayette Allah’ın “nuru” benzetmesi ile “nur” gibi temiz ve saf olan bir kutsallık değil “ateş” anlamında Allah’ın vereceği azap anlatılmaktadır. (Ayrı bir başlıkta bu konuya daha ayrıntılı olarak değinmeyi düşünüyorum.)

Yasin Suresi 80:

Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.”

Anlam vermekte güçlük çekilen ayetlerden birisi. Tanrıça Wadjet’in adında yer alan “wadj” ifadesi yeşil anlamına gelmektedir.

Ayrıca Eski Mısır’da “yeşil” yeniden dirilişi temsil eden renk olmuştur.

“Wadjet was attached to the royal crown as protectress of the king or pharaoh and in the end became the "eye of Re." As the "green one," the serpent Wadjet embodied the forces of growth and health. (Significantly, green was the color that symbolized resurrection in ancient Egypt.)”

Bu ayetin bir önceki ve sonraki ayetlerinde de yeniden diriltmekten bahsedilir.

“De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı g
ayet iyi bilir.. (Yasin -79).

“81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.” (Yasin -81)


Vakia Suresi 71-76:

“Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.
Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et.
Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.”


Bu ayetlerde de yine karşımıza “yıldız, ağaç, ateş” üçlemesi çıkıyor. 73. Ayette geçen “çölden gelip geçenler” ifadesi ayetlerde bahsedilen “ateş”in sıradan bildiğimiz ateşmiş gibi anlaşılmasına yol açıyor. “Çöl yolcuları” olarak çevrilen Arapça kelime “ mukvîne”. Bu kelime ile aynı kökden gelen ve Kuran’da geçen 42 kelime bulunuyor. Bunlardan 41 tanesi “güç, kuvvet” anlamında kullanılırken sadece 1 tanesi bu ayette “çöl yolcuları” anlamında verilmiştir. Bu kelimenin “güç, kuvvet” anlamında kullanıldığı ayetlerin tamamına yakınında ise yine Allah’ın vereceği azaptan bahsedilmektedir. Durum bu iken buradaki ateşin de normal bir ateşmiş gibi gösterilmeye çalışılması koca bir yalandan başka birşey değildir.

Kasas 29-32:

“Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm, dedi. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım. “Ve "Asânı at!" (denildi). Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyuruldu). "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kanatlarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır" (diye seslenildi).”

Musa ilkin ateş görüyor, ateşin olduğu yere gittiğinde ise Allah bir “ağaç”tan sesleniyor. “ateş ve ağaç” sembolleri karşımıza yine birlikte çıkıyor. Ayetlerin devamında Musa’ya gösterilen mucizeler ise aslında Firavunların koruyucusu Tanrıça Wadjet’in sembolü “yılan” ve beyaz Akbaba sembollü Tanrıça Nekhment’in “beyaz kanatları”nın ortaya çıkmasından başka birşey değildir. Korkup duran Musa'nın artık korkmasına gerek yoktur, firavunun karşısına çıkabilir, çünkü onu artık bu iki tanrıça koruyacaktır.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 27-01-2013, 21:55
ALKA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ALKA ALKA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990

Başarı Ödülü 

Standart

cenkvarol´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayrıca Diyanetin yukarıda “bitkiler” olarak çevirdiği Arapça“necmu” kelimesinin asıl anlamı “yıldızlar”dır. Bazı mealciler bu ayeti Arapça aslına daha fazla bağlı kalarak “yıldızlar ve ağaçlar” şeklinde çevirmişlerdir. Diyanet ve onunla aynı çeviriyi benimseyenlerse “ağaç” ve “yıldız” arasındaki bağlantıyı kuramadıklarından olsa gerek “necmu” kelimesini bitki veya çimenlerle ilişkilendirerek çevirmişlerdir.
Merak edip acaba bu sadece Türkçe meallerde mi böyle diyerek bir de karşılaştırmalı Almanca Kuran meallerine baktım.

Almanca dilinde bilinen en önemli 4 meal vardır. Bunlar:

Ahmadeyya meali, Rudi Paret meali, M. A. Rassoul meali ve Azhar meali.

Ahmadeyya meali çimenler ve ağaçlar olarak çevirmiş (Gräser und Bäume).

Buna karşın Rudi Paret meali yıldızlar ve ağaçlar olarak çevirmiş (Sterne und Bäume).

Aynı şekilde M.A. Rassoul da yıldızlar ve ağaçlar şeklinde çevirmiş (Sterne und Bäume).

Azhar ise bitkiler ve ağaçlar şeklinde çevirmiş (Die Pflanzen und die Bäume)

Aşağıdaki linkte Almanca karşılaştımalı olarak bu ayetleri görebilirsiniz.

http://www.koransuren.de/koran/suren...ch/sure55.html

İngilizce dilindeki meallerde de durum benzer. 5 tane İngilizce meal var: Bunlar:

Khalifa, Pickthall, Shakir, Sherali ve Yusufali mealleri..

Khalifa = The stars and the trees (yıldızlar ve ağaçlar)
Pickthall = The stars and the trees (yıldızlar ve ağaçlar)
Shakir = the herbs and the trees (şifalı otlar ve ağaçlar)
Sherali = the stemless plants and the trees (sapsız/gövdesiz bitkiler ve ağaçlar)
Yusufali = the herbs and the trees (şifalı otlar ve ağaçlar)

diye çevirmişler..

http://www.quranbrowser.org/quranbrowse.php

(Musa’nın firavuna gösterdiği iki büyük mucize aslında bu iki tanrıçanın birer yardımıdır, bunlardan birisi asanın (ağaç dalının) yılana dönüşmesi (Wadjet) diğeri ise Musa’nın “kanatlarının” beyaza (Nekhbet) dönüşmesidir.)
Bakınız ne kadar açıklayıcı bir bilgi. Tebrikler. Mısır mitolojisinin evrilip Musevi inancına geçmesi ve oradan da İslam'a dahil edilmesini çok net ve iyi açıklamışsınız. Bunlar tesadüf olamaz. Musa figürünün elindeki kuru bir ağaç dalının (baston) neden başka bir şeye değil de yılana dönüşmesini ancak Mısır mitolojilerindeki bu anlamları bilmekle açıklanabilir.

Konu ALKA tarafından (27-01-2013 Saat 22:04 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 27-01-2013, 22:46
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

Sn. Alka;

daha önce açmış olduğum İki ayet arasındaki benzerlik! (Araf 152 - Ahkaf 15) adlı başlıkta Ahkaf Suresi 15. ayetinde anlatılanların (30 ve 40 tamamlama) aslında Araf 152. ayetinde Musa ile ilgili anlatılanlar olduğunu göstermeye çalışmıştım.

Yalnız Ahkaf Suresi 15. ayetinde bu benzerliklerin yanı sıra "valide, anne ve doğum" mevzularından da bahsedilmekteydi. Bunun kaynağını araştırırken karşıma firavunların koruyucusu ve ilahi annesi olan "Annelerin Annesi" veya "Babaların Babası" olarak adlandırılan Tanrıça Nekhbet çıktı.

"As patron of the pharaoh, she was sometimes seen to be the mother of the divine aspect of the pharaoh, and it was in this capacity that she was Mother of Mothers, and the Great White Cow of Nekheb.

The vulture hieroglyph was the uniliteral sign used for the glottal sound (3) including words such as mother, prosperous, grandmother, and ruler. In some late texts of the Book of the Dead, Nekhbet is referred to as Father of Fathers, Mother of Mothers, who hath existed from the Beginning, and is Creatrix of this World.

When pairing began to occur in the Egyptian pantheon, giving most of the goddesses a husband, Nekhbet was said to become the wife of Hapy, a deity of the inundation of the Nile. Given the early and constant association of Nekhbet with being a good mother, in later myths she was said to have adopted children."

Kısacası ayette anlatılanların sıradan bir kadının yapacağı doğumla alakası bulunmuyordu. Anlatılanlar büyük bir ihtimalle "kafirlere" yani firavun ve adamlarına tanınan sürenin dolması ve anne Tanrıça Nekhbet’in kanatları altına aldığı Musa’ya yardımcı olmasıyla alakalıydı.

Daha sonra internette “Musa’nın Kanatları” başlıklı bir yazıya denk geldim. Ayetlerde Musa’nın “kanatlarından” bahsedilmesi ve bu durumun Tanrıçalar Wadjet ve Nekhbet ile ilişkili olabileceği benim fark ettiğim bir şey değildi. Ben sadece biraz daha farklı bir yoldan giderek aynı kapıya çıkmış oldum.

Bahsettiğim yazının linki;

http://www.akevler.org/#Makaleler/1/3/10153/574/0


Ne ilginçtir ki yazıyı kaleme alan kişi karşı taraftan, inanmış mü’MİN birisi. Tabi bu tanrıçalara ilişkin “annelerin annesi, babaların babası” gibi terimlerden bahsetmiş olsa da bu ifadelerin de Musa ile bağlantılı olarak söylenmiş olduğunu bilmediği için resmin sadece bir parçasını görebilmiş durumda.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 28-01-2013, 17:05
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

"Musa'nın Kanatları" konusunda biraz daha açıklamalarda bulunmak istiyorum.

Kasas Suresi 32. ayetinde Musa’nın “beyazlaşan” “kanatlarından” bahsedildiğini ve bu sembollerin firavunların koruyucusu “ana” Tanrıça Nekhmet’in işaretleri olarak Musa'ya Allah'ın yapacağı yardıma ilişkin olduğunu daha önce belirtmiştim. Bu ayette “kanat” olarak geçen kelimenin Arapçası “cenah”. Bu kelimenin aynı şekilde "kanat" manasında çevrildiği Kuran'daki diğer 5 ayete bakmakta fayda var:

Enam Suresi:

37. O'na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.

38. Yeryüzünde yürüyen hayvan (dabbetun) ve iki kanadıyla uçan kuş ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.

39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir.

40. De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!


Hicr Suresi:

85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat, mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.

86. Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan pek iyi bilendir.

87. Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur'an'ı verdik.

88. Onlardan bir kısmına çifter çifter met'a olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme. Onlar için mahzun olma. Mü'minlere kanatlarını indir.

89. De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.

90. Nitekim biz, kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.


Şuara Suresi:

213. O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
214. (Önce) en yakın akrabanı uyar.
215. Sana uyan müminlere kanadını indir.
216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
217. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218. O ki, kalktığın zaman seni görüyor.
219. Secde edenler arasında dolaşmanı da.
220. Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
221. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.


Fatır Suresi:

1. Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.

2. Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra gönderecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.

3. Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz!

4. Eğer seni yalanlıyorlarsa ; senden önceki peygamberler de yalanlanmıştır. Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülecektir.

5. Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı da Allah hakkında sizi kandırmasın!

6. Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.

7. İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.


Bu ayetlerde görüldüğü gibi “kanat” kelimesi gökten inecek mucize ve Allah’tan gelecek olan azabı anlatırken kullanılmaktadır. Yukardaki Enam Suresi 38. ayetinde geçen “kuş” bizim bildiğimiz gökteki uçan kuşlar değildir. Aynı şekilde hayvanlar şeklinde çevrilmiş olan “dabbetun” de bildiğimiz hayanlar değil, Neml Suresi 32. ayetinde bahsi geçen “dabbet-ül arz” dır.

Bu ayetlerin dışında “kanat” kelimesinin geçtiği son ayet ise İsra Suresi:

İsra Suresi :

22. Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın.

23. Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza (vâlideyni) da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

24. Onlara merhamet ederek alçaltarak üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara rahmet et!" diyerek dua et.

25. Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.


İsra Suresi'ndeki bu anlatımı biraz daha açmak gerekiyor. Ayetlerdeki anlatım Ana Tanrıça Nekhment’in “Anaların Anası” veya “Babaların Babası” olarak bilinmesinden kaynaklanmaktadır. Ayetlerde "yaşlılık" olarak çevrilen kelime “kibere” kelimesidir. Bu kelime “ekber (daha büyük)” kelimesi ile aynı kökten geliyor. "ekber" ile aynı kökten gelen kelimelere daha önce açmış olduğum "Allahu Ekber --- Güneş Ekber!" adlı başlıkta değinmiştim. O başlığımda bir ayette açıkça Güneş için ifade edilmiş olan "ekber" sözcüğünün diğer ayetlerde neden sürekli olarak “azap” ve “ateş” bahsi ile birlikte geçmiş olduğuna dikkat çekmiştim.

Yukardaki ayetlerde geçen “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine “of” bile deme” cümlesi zorlama yapılmış olan bir çeviridir. “Off” diye çevrilen kelimenin Arapçası “uffin”dir. Bu kelime Kuranda iki ayette daha geçiyor. Enbiya Suresi 67. ayetinde İbrahim tarafından Allah’ın dışında tapılan ilahlar için "yuh olsun!" anlamında sarf edilir.

66. İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?

67. Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?

68. Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.

69. "Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik.


Dikkat ederseniz bu ayetlerdeki “Allah’tan başka ilah edinme” mevzusu yukarıdaki İsra Suresi’nin ayetlerinde de geçmektedir. İsra Suresi’nin 23. ayetinde “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana babanıza iyi davranmanızı emrediyor.” cümlesinde Rabbin dışında “anne ve baba (valideyn)” olarak ifade edilenler firavunların "anası", "anaların anası", "babaların babası" olan ana tanrıçalardır.

“uffin” kelimesinin geçtiği diğer ayet Ahkaf Suresi’nin 17. ayetidir:

17. Ana ve babasına (valideyn): Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der.

18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.


17. ayette geçen; “beni mi tekrar diriltmekle tehdit ediyorsunuz?” itirazı bir evladın anne ve babasına karşı söylediği bir sözü değil azabı getirecek olan Ana Tanrıçalara karşı yapılmış olan bir itirazı aslında ifade etmektedir.

(Burada şu notu da düşmüş olalım; Ayetlerde “anne ve baba” şeklinde çevrilmiş olan kelime “valideyn”. “Valide” kelimesi “anne”, “doğuran” anlamlarına geliyor. “Valideyn” kelimesinin anne ve babayı da içermesinin sebebi yapılan Arapça “Tağlip” sanatına bağlanmaktadır. Tağlip sanatına göre birbiriyle ilişkili iki şeyden diğerine göre daha revaçta ve üstün görülen kelime kullanılmaktadır. Örneğin; Kamerayn: Ay ve Güneş anlamına gelir ve “Kamer” kelimesi “Şems” kelimesine tağlip edilmiştir.)

“Kanat” kelimesinin geçtiği 5 ayetteki durum bu şekildedir. Anlatılanlar gökten meleklerin (tanrıçaların) aracılığıyla gelecek olan Allahın azabı ve müminlere yapılacak olan yardımla ilgildir.

"Kanat" kelimesi ile aynı kökten gelen ve Kuran’da geçen 27 kelime daha bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi “yanaşmak, meyletmek” anlamında çevrilmiş olup Enfal Suresi 61. ayetinde geçiyor.

61. Eğer onlar teslime yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a güven, çünkü O işitendir, bilendir.

62. Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.


Bu ayetlerde Allah’ın müminlere yapacağı "yardımdan" bahsediyor olması öylesine tesadüfen söylenmiş bir söz değildir. Çünkü bu yardımı sağlayacak olan “gökten inecek olan melekler” bir başka deyişle Mısır’ın koruyucu ana tanrıçalardır.

“Kanat” kelimesiyle aynı kökten gelen diğer 26 kelime ise “vebal, günah” anlamlarında çevrilmiş olarak farklı ayetlerde bulunmakatdır. “kanat” ve “vebal, günah”, her ne kadar bu iki kelime arasında bir bağlantı yokmuş gibi gözükse de bu kelimelerin her ikisi de aynı kökten gelmektedir. “vebal, günah” anlamında çevrilmiş olan ayetlere baktığınızda bir şey dikkatinizi çekecektir. Bu kelimenin geçtiği ayetlerde nedense hep “anne, kadın” mevzusu söz konusudur. Bu durumda da şu soruyu sormamız gerekiyor “kanat” kelimesinin “günah, vebal” şeklinde geçtiği bu ayetlerde “anne, kadın” anlatımı neden sürekli var?

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
ateş, ağaç, nekhbet, wadjet, yıldız

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kuran'da Mısır Firavunu Amenhotep'in İşareti! cenkvarol İslam 5 03-09-2017 08:32
Mısır'da Hristiyanlara karşı vahşet westergaard Politika 19 13-05-2011 01:39
Mısır'ın Dışında:Şeytanın Doğuşu Dark_Prince Multimedya 4 10-04-2011 01:26
Mısır Ve sümer masallar... Yakın gerçek İslam 7 14-07-2008 22:32
Mısır Tanrıları.. Natan Dünya Dinleri 0 04-09-2007 13:30

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:31 .