
01-08-2007, 16:19
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 03 Feb 2007
Mesajlar: 147
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
sana söz, ben okuyacağım.
bekliyorum...
"Aptalların sorup akılı insanların cevap veremediği pek çok soru vardır."
Polya, George (1887, 1985)
|

01-08-2007, 16:27
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
envar sallıyorsun, envar sallıyorsun. ''bi boktan'' anlamamak bir deyimdir. senin söylediğin ise hakarettir.
sen saidi anlaman için arapça farsça türkçe birde bunlardan terkib osmanlıca bilmen lazım. sen daha türkçe kapsamlı metin yazacak kapasiten yok. bide saidi tercüme edeceksin .atma envar din kardeşi değiliz YEMEM
yok tercüme edecekmişinde okumamızmışlarmış ben tercüme ettim okuyan ,okur okumayan okumaz pazarlıkmı yapacağım? abiler benim yazımı ne olur okuyun diye.
|

01-08-2007, 16:29
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 26 Jul 2006
Mesajlar: 187
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
Envar ve Alimünyum: insanlik tarihi Aydinlarla gericilerin savasi tarihidir.Yüzyillardir yeni olan ,aydinlik olan ,bilimden ve özgürlükten yana ne varsa sizin zihniyet karsi cikmadi mi?Galile yi daragacina gönderen,Buronu yu ateslere atan,Kurana hakaret ediyorlar diye 37 aydini Madimak Otelde cayir cayir yakan sizin zihniyet degil mi? Afrikada,Asyada veya Avrupada hic farketmedi,gerici zihniyet tarih boyunca *insanliga faydali ne varsa karsi cikti.Cocuklugumda hatirliyorum,bizim köyde bir kadin Televizyon Gavur icadi diye hic bakmazdi.Herkes televizyon seyrederken ,o kadin televizyona arkasini döner anlamadigi garip arapca kelimeleri tekrarlar dururdu.Sizler o kadinin okumus halisiniz.Dünyada o kadar degerli bilimadamlari varken hala Muhammed ile Saidi Nursi ile beyninizi doldurup tek kitapliliga devam ediyorsunuz.
Gecenlerde Türkiyedeki bir üniversitede Docent bir arkadasimla MSN de sohbet ederken söyle konustuk:Türkiyede deprem olsa ,ay tutulsa,günes tutulsa,zina olsa,bir inek iki basli dogum yapsa vs.vs hep din adamlarini televizyonlara cikartip onlari konusturuyorlar.Türkiyede bilimadamlari olarak maas aliyorsunuz, siz neden halki aydinlatmiyorsunuz dedigimde,bana su yaniti verdi.
*Tamam arkadas güzel konusuyorsun da,halk bizi degil din adamlarini anliyor dedi.Türkiye su anda terikatlarin kiskaci altinda müthis bir bicimde örgütleniyor.Bilimden,fenden ve akilciliktan uzak.Sonrada aglasiyoruz,Amerika Filistinli kardeslerimizi,Irakli kardeslerimizi öldürüyor diye.Sen bilim yerine Arap in yalellisini calip söylersen olacagi bu.Bilimden uzak kafa yapilarinizin topluma ne kadar zarar verdiginin bilincinde olmaniz ve aydinlanmaniz dilegimle.................
|

01-08-2007, 17:58
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
Türkiye su anda terikatlarin kiskaci altinda müthis bir bicimde örgütleniyor (ziggurat)
bunun sebeplerinde değinmek istiyorum ziggurat.Anadolunun kırsal kesiminde yaşayan aileleer *çocuğunu okutmak için şehir merkezlerindeki okullara kayıt ettiriyorlar ve çocuğun kalacak yer problemiyle bu sorun başlıyor.önlerine iki seçenek çıkıyor;bunlardan biri 12 kişilik yatakhaneli,su içinde kabukları tam soyulmamış patateslerin yüzdüğü yemekleri olan,sert yöneticileri,ağzı bozuk ve seviyesiz personeli olan devlet yurtları.burda amacım devlet yurtlarını küçümsemek diil devletin kendi insanını cemaatlerin kollarına nasıl attığını göstermek.diğer seçenk ise 4 kişilik temiz odaları güler yüzlü ablaları abiler ki bunlar derslerine de yardımcı olcak tertemiz ev yemekleri sıcacık yatakhaneleri ile cemaat yurtları.cemaat yurdu dışında kalanların yoldan çıktığı hikayelerini de göz önünde bulundurursak aile tabiki çocuğunu bu yurtlara veriyor.şehre belki de ilk defa gelmiş olan çocuk gözü açılmasın diye her tülü korku ve psikolojik baskı ile yurtlarda yetiştiriliyor ve ileride bunları bir vefa borcu bilerek cemaatin askeri konumuna geliyor.şimdi bunları niye anlattım? bunları hepimiz az çok biliyoruz zaten bunlar bilinen kısımlar.cemaatin içindeki çarpıklıklara girmeyeceğim bile.
sizlerinde bildiği bu konuyu yazmaktaki amacım burdan bir sonuç çıkarmak;bu cemaatleşmenin her yeri sarmasının sebeplerinden birini göstermek.yani bu duruma devletin dolaylı olarakta olsa katkısı var.keşke devlet yurtlarının YİBO'ların lise pansiyonlarının kalitesi daha yüksek olsada insanlara çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabilse.uyanık cemaatler bu açığı yakalamış olmalı ki kene gibi ülkenin her yerine yapışmışlar.
|

01-08-2007, 18:03
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
ha bu arada cemaatçi arkadaşlara şunu sormak istiyorum.eğitim hayatımın büyük bir bölümünü cemaat yurtlarında ve evlerinde geçirmiş olarak bu uzun süre boyunca Atatürk hakkında herhangi bir yorum duymadım.çay saatlerinde olsun beş dakikalık bir övgüyü hak etmiyor mu? yoksa siz de bu ülkeyi sevmemek için Atatürkü sevmeye gerek olmadığını mı düşünüyorsunuz?
|

01-08-2007, 18:12
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
VERDİĞİM SÖZE BİNAEN AKTARDIĞIM YAZININ YARISINI AZ BUÇUK SADELEŞTİREBİLDİM.ÇOK VAKTİMİ ALDIĞI İÇİN YARISINI YAPABİLDİM.EĞER OKUR VE DEVAMINI TALEP EDERSİNİZ YARIN DEVAM EDERİM…
Osmanlı coğrafyasında Kürdistan tabir edilen bölgede dünyaya gelen Bediüzzaman Hazretlerinin Osmanlı payitahtına gelmesinin bir sebebi de, o havalinin yani Kürdistan olarak adlandırılan bölgenin *maddi manevi kalkınması içindi. Oralara *dikkati çekebilmek için ünvanını “Kürdî” olarak ilan etmişti. 1908’in başında İstanbul’da Sultan Abdülhamid’e müracaat etti. Doğunun ve orada çoklukla yaşayan Kürdlerin ihtiyaçlarını dile getirdi.
Sultan Reşad dahil bütün hükümet üyelerine *mektuplar yazdı. Sadece onları haberdar etmekle kalmayıp bilfiil kendisi gitti, tahsisat çıkarttı. Gitti Van Gölü kenarında İslam Üniversitesinin temelini attı. Ne çare ki, harbler, inkilaplar o muhteşem fen bilim ve İslam derslerinin verileceği üniversite hayalini gerçekleştirmesine müsaade etmedi.
Fakat bunları gerçekleştirmeyi hiçbir zaman ve zeminde merkezi hükümetten ayrı yerde ve zeminde düşünmedi. Merkezi hükümette bir problem varsa, sadece Kürtlere yönelik bir mesele değil, bu herkesin meselesidir diye düşündü.
İşte Bediüzzaman Hazretleri ünvanını Kürdî olarak kullandığı 1908 den 1923’e kadar Doğunun ilrlemesi, hususan bilinçlenmesi için çok gayret etmiştir.
Vakta ki devir değişti, devran değişti manevi musibetler sadece Doğuyu değil bütün memleketi kapladı. Bediüzzaman Hazretleri de asrın manevi vazifedarı olarak “Kürdî” ünvanını bıraktı. Artık o bir “Bediüzzaman Said Nursî” unvanıyla neşriyat yapmaktadır ve bütün Ümmetin imdadına yetişen Müceddid-i Dindir. Türk’ün, Kürd’ün, Arab’ın elhasıl bütün Müslümanların dertlerinin dermanıdır.Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin eski eserleri, yani Osmanlı devrinde yayınlanan eserleri olsun, daha sonra Risale-i Nur Külliyatı ismiyle yayınlanan eserlerinde olsun Kürdlerin gelecekteki halleriyle alakalı araştırmalarımızla meseleyi ortaya koyuyoruz ki, hakikat anlaşılsın..
Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a ilk geldiği 1908’in başlarında Sultan Abdülhamid’e iletilmek üzere kendisine verdiği, “Kürd’ler Neye Muhtaçtır?” başlıklı yazıda hükümetten isteklerini sıralar. Endişelerini beyan eder. Hatta “ihtiyaçları hükümet tarafından karşılanmak üzere eğitmenler lazım ” diyerek eğitim meselesine hükümetin el atmasını ister. Neticede ora ahalisinin büyük desteğinin “cisimleşmiş kuvvetin (yani halk hükümete bu konuda yardım edecek) hükûmetin eline ver¬mekle” ifadesiyle ortak büyük güce dikkat çeker. Bu makalede beraberlik var.. (Bkz. Asar-ı Bediiyye Makale-1)
II. Meşrutiyetten sonra “Şûra-yı Ümmet Gazetesi”nde yayınlanan “Hamidiye Alaylarına Dair Beyan-ı Hakikat” adlı makalesinde de askeri düzenlemelere dikkat çeker. “güç ve cesaret sahibi *Kürdleri hükümete Kardeşce bağlayan “Hamidiye Alayları”dır” diyerek merkezi hükümetin oralarda düzeni sağlamak hususunda gösterdiği maddi gayreti nazara verir. (Bkz. Asar-ı Bediiyye Makale-2)
Meşhur 31 Mart 1909 vakıasında verildiği mahkemedeki kendince suç (!) telakki ettiği müdafaalarının birinci maddesi ki:
“BİRİNCİ CİNAYET: Geçen sene hürriyetin ilanında *elli-altmış telgraf umum kürd aşiretlerine *çektim. Meali şu idi:
“Meşrutiyet ve kanun-u esasî işittiğiniz emir, hakikî adalet ve istişare ederek ortak karar vermekten *ibarettir. Güzl karşılayınız. Muhafazasına çalışınız!.. Zîrâ, dünyevî saadetimiz meşrutiyettedir. Baskıcılıktan herkesten zi¬yade biz zarardayız”
Her yerden bu telgrafların cevabı, güzel surette *geldi. Demek Kürdleri tenbih ettim, gafil bırakmadım. Tâ ki yeni bir baskıcı rejim onların gafletinden istifade etmesin. Neme lâzım demediğimden cinayet et¬tim.”
Kürtleri meşrutiyete sahip çıkmaları için ikaz eder.Düşünün şeriat yerine meşrutiyet gelmiş halk aklanıyor Üstad onları sakinleştirmek için uğraşıyor. Yine devamla mevzuumuzla alakalı kısımları alıyoruz.
ÜÇÜNCÜ CİNAYET: İstanbul’da yirmi bine yakın Kürdler, -hamal ve gafil ve safdil olduklarından- dayatmacıların *onları kötüye kullanmaları *ile Kürd kav¬mini lekedar etmelerinden korktum. Kürdlerin umum yerlerini ve kahvele¬rini gezdim; Geçen sene anlayacakları bir yol ile meşrutiyeti on¬lara anlattım. Şu mealde: “İstibdad yani baskı dayatma *zulüm ve tahakkümdür. Meşruti¬yet, ada¬let ve şeriattır. Padişah ne vakit Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygam¬bere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar.
Bizim düşmanı¬mız cehalet ve zarûret ve ihtilaftır ayrımcılıktır. Bu üç düşmana karşı cihad edeceğiz. San’at, mârifet ilim , ittifak birleşme *silâhıyla!.. Ama komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkiye sevkeden Ermenilerle memnuniyetle dost olup hakikî kardeşlerimiz olan Türklerle el ele vereceğiz. Zîrâ düşmanıkta *fenalık var, husumete vaktimiz yoktur. Hükûmetin işine karışmayacağız. Zîrâ, hik¬met-i hükûmeti bilmiyoruz...”Bu müdafaa maddesinde de Kürdleri hükümete itaate davet eder. Türk milletiyle kardeşliği vurgular ve Müslüman olmayanlarla *dostane geçinmeyi tavsiye eder..
Yedinci maddenin sonunda der ki:
“Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun islamın kardeşliği fikrini kabul ettim. Zîrâ o Kürd’leri ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Kürd’ler, o zamandaki Kürd’lerdir.
Bu mes’elede seleflerim, Şeyh Cemaleddin-i Efganî, allâmelerden Mı¬sır müftüsü merhum Muhammed Abdüh, müfrit âlimlerden Ali Suavi, Hoca Tahsin Efendilerle Namık Kemâl Bey ve Sultan Selim’dir. *
“Kıta”
İhtilaf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz
İttihad etmezse millet, dağıdar eyler beni...
Sultan Selim
İslam milletlerini geniş bir birlik etrafında toplayan Yavuz Sultan Selim Han’a Kürdlerin bağlandığına dikkat çeker ve aynı gaye etrafında birleşme ile yine bu birliğin gerçekleştirebileceğini hatırlatır.
İşte Hazreti Üstadın Doğuda gördüğü problem ve gösterdiği çareler:
“ONBİRİNCİ CİNAYET: Ben Kürdistanda Kürdlerin perişan halini *görüyordum. Anladım ki: Dünyevî saadetimiz, bir cihetle mdeni ilimlerin öğrenilmesi ile olacaktır. O fen bilimleride *kokuşmamış *bir mekanı Ulema ve bir yeride medreseler olmak lâzımdır. Tâ din alimi fen bilimine yakınlık göstersin.
Zira, Kürdlerin daha çok din ilmini tercih ediyor. O belgeler *ile dayatmacı ve baskıcı devirde İstanbula *geldim. Saadet tevehhümüyle?! …O vakitte şimdi bölünen ve şiddetlenmiş olan baskılar, umumen Sultan-aı dayandırıldığı halde; onun Zabtiye Nâzırı ile bana verdiği maaş ve ihsan denilen rüşvet ve hakk-ı sükûtu kabul etmedim, reddettim(BURADA ÜSTAD TIMARHANEDEN ÇIKARTILDIKTAN SONRA ONA BOLCA PARA VE MAAŞ TEKLİF EDİLMİŞTİR.BU ONUN SUSMASI İÇİN BİR RÜŞVET OLARAK NURLARA GEÇMEKTEDİR.). Milletimin namını lekedâr etmedim. Aklımı feda ettim, hürriyetimi terk et¬medim. O şefkatli sultana boyun eğmedim. Başka sivrisinekler (*) beni ZORLA değil, muhabbetle kendilerine ARKADAŞ edebilirler. Bir bu¬çuk senedir burada Kürdistanda İLİM NEŞRETMEK için çalışıyorum. Ekser İstanbul bunu bilir. (*) *(İttihadçılara bakıyor. –Müellif–)
Ben ki bir hammalın oğluyum. Bu kadar dünya bana HİZMETKAR iken kendi nefsimi hammal oğulluğundan ve FAKİR HALİMDEN *çıkarmadım. Ve dünya ile gönülleşemediğim halde; ve en sevdiğim mevki olan Kürdistanın yüksek dağlarını terketmekle millet için tımarhaneye, tevkifha¬neye ve meşrutiyet zamanında işkenceli hapishaneye düştüğüme sebebiyet veren öyle İŞLERE teşebbüs etmekle büyük bir cinayet eyle¬dim ki; bu dehşetli mahkemeye girdim!..”(BAKIN TIMARHANEYE NİYE ATILMIŞ ÖĞRENİN)
Divan-ı Harbi Örfi kitabının son kısmında yayınlanan “hatime” kısmında da çok güzel hakikatleri dile getirir ve der ki:
“Kardeşlerime *de burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis YARIM kalır. Ey Asurîler ve Kiyanîlerin cihangirlik zamanındaÖNCÜ, kahraman askerleri olan arslan Kürdler!
Beşyüz senedir yattınız yeter, artık uyanınız, sabahdır.. Yoksa BU ÇÖLDEKİ vahşet ve gaflet sizi YAĞMALAYACAKTIR.
ALLAH IN HİKMETİ *denilen DÜNYA MAKİNESİNİN *DÜZENİ *ve telgraf hattı gibi umum âleme UZAYAN *ve KOLLARA AYRILAN *ALLAH IN NURLU KANUNUNUN *KURUCUSU *olan İLAHİ HİKMET GEÇMİŞİ OLMAYAN BİR UFUKTAN *size emredi¬yor ki: AYRILIK ARIMCILIK *ile DAMLA DAMLA AYRILIMIŞ PARÇALANMIŞ SU GİBİ *zayi’ olan GÜÇ ve kuvvetinizi MİLLİYET FİKRİ İLE *BİRLİK *ederek; Kürd gibi bir BÜYÜK BİR KÜTLEYİ küre gibi ÇEVİREREK EYBETLİ İSLAMİYET GÜNEŞİ ve Osmaniyenin SAMANYOLUNDA bir NURLU BİR YILDIZ *gibi cazibesine YANİ OSMANLYA BAĞLILIK ’ ile DÜZENİ *ve UMUMİ AHENGİ *muhafaza edi¬niz.” (Asar-ı Bediiyye sh: 399-433)Üstad Bediüzzaman Hazretleri Kürd kavminin geçmiş asırlardaki kahramanlıklarını sayar ve teşvik makamında “arslan Kürdler” der. Ve sonunda Kürd gibi büyük bir kitlenin, Osmanlının temsil ettiği İslam güneşi etrafından kopmamalarını ve tabi olmalarını ve dengeyi sağlamalarını ister.
1911 yılında neşredilen bu meşhur ve muhteşem müdafaa ve bu vesile ile dile getirilen tarihi hakikatler, İslam kavmi olan Kürdlerin ve Osmanlı Devlet-i İslamiyesinin rehber reçetelerinden bir demettir.
1909 da Divan-ı Harb Mahkemesinde yargılanıp beraat ettikten sonra doğuya Kürdlere Meşrutiyeti anlatmaya giden Bediüzzaman Hazretleri, aşiretlerle yaptığı konuşmaları Münazarat kitabında toplamıştır. Bu kitaptaki mevzuumuzla alakalı konular şöyledir:
“Şu eserlerden herbirisi Kürd olduğu gibi; aynı halde Türk, aynı vakitte Arabdır.
Güya herbir eser Arab ELBİSESİ GİYİNMİŞ *ve Türk pantolonu giymiş kü¬lâhlı bir Kürddür. Böyle ACAİP ŞEKİL bir te’lif, te’lif kanununa TERS HAREKETLE *SORGULANMAMASI AZARLANMAMASI *gerektir...”
Üstadın eserlerinde üç mühim milletin beraberliğini çok nükteli bir şekilde nazara verildiğini görüyoruz.
Yine aynı manada der: “Ben Kürdçe düşünürüm, Türkçe ve Arabça yazıyorum.”
Kürdlerin Osmanlılardan farklı düşünmediğini ifade eden beyanatı da şöyledir:
“Size BTÜN KUVVETİMLE *yalnız Kürdistana değil, belki âleme işittirecek tarzda bağırarak müjde veriyorum ki; umum İslâmın ÖZELLİKLE , Osmanlıların, bâhusus KÜRDLERİN *saadetinin GERÇEK FECRİNİN YANİ DOĞUŞUNUN *geldiğini hatta Bâşid(BİR YERLEŞM YERİ) başında görüyorum.”
Doğuda kurulacak üniversitenin eğitim dilinin de Arapça, Kürdçe ve Türkçe olarak 3 olarak 3 dilde olması gerektiğini bildirir ve der ki:
“Fünun-u cedideyi YENİ FEN BİLİMLERİ , ulûm-u medaris MEDRESE İLİMLERİ *ile mezc ve derc.BİRLEŞTİREREK . ve li¬san-ı Arabî vâcib,ŞART KOŞMALI Kürdî caiz SERBEST , Türkî lâzım kılmak.” (Asar-ı Bediiyye 287-357)
Meşhur Şam Emeviye Camiinde *verdiği muhteşem Nutukta da meseleyi şöyle ifade eder:
“Kürd gibi küçük taifelerin menfaatı ve saa¬det-i dünyeviyeleri ve uhreviyeleri, sizin gibi büyük ve muazzam taife olan Arab ve Türk gibi hâkim üstadlarla bağlıdır. Sizin tenbelliğiniz ve füturunuz ile biz bîçare küçük kardeşleriniz olan İslâm taifeleri zarar gö¬rüyoruz. Hususan ey muazzam ve büyük ve tam intibaha gelmiş veya gelecek olan Arablar! En evvel bu sözler ile sizinle konuşuyorum. Çünki bizim ve bütün İslâm taifelerinin üstadlarımız ve imamlarımız ve İslâmi¬yet’in mücahidleri sizlerdiniz. Sonra muazzam Türk Milleti o kudsî vazi¬fenize tam yardım ettiler.” (Asar-ı Bediiyye sh: 378)
Araya giren Cihan Harbi yılları ve mütareke yıllarından sonra Osmanlının mağlubiyeti ve Osmanlı üzerine pazarlıkların yapıldığı devrede 1920 yılında İngiliz Dışişleri Bakanlığının marifetiyle güya Kürd ve Ermeni temsilcilerini Paris’te bir araya getirdi.
Görüşmelere Kürtleri temsilen Şerif Paşa, Ermenileri temsilen de Bogos Nubar Paşa katıldı. Müzakereler 20 Kasım 1919’da anlaşmayla sonuçlandı. Taraflar imzaladıkları metni aynı gün *Paris Barış Konferansı’na sundular. Anlaşmanın maddeleri şunlardı:
1- Kürtler ve Ermeniler ortak istek ve çıkarlara sahiptirler,
2- İki kesim de Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık talep etmektedirler,
3- Mandater bir devletin –taraflar bu devletin İngiltere olmasını istemekteydiler- yönetimi altında birleşik bağımsız bir Ermenistan ve Kürdistan meydana getirilecektir,
4- İki devletin sınırlarının Konferans tarafından belirlenmesi ilke olarak benimsenmiştir,
5-Taraflar her iki devletin sınırları içerisinde kalan azınlıkların haklarını teminat altına almayı kabul etmektedirler.
Kürtler adına hareket ettiğini iddia eden Şerif Paşa anlaşmayla bir yandan Ermeni isteklerini kabul ederken, diğer yandan da Kürd Devleti’nin Osmanlı Devleti’nden ayrılmasını ve İngiltere’nin idaresi altına girmesini kabul etmekteydi. Böylelikle İngiliz Hükümeti’nin eline hem bölgenin, hem de Osmanlı Devleti’nin geleceğini dilediği gibi şekillendirebilmesi için önemli bir koz verilmiş, hatta hediye edilmiş oluyordu.
İşte tam bu haberin İstanbul’da duyulması üzerine Bediüzzaman Hazretleri Kürdler tarafından muteber iki zatla beraber gazetelere ve UMUM FİKİR SAHİPLERİNE *şu açıklamayı yapar:
İkdam gazetesi, Üstad Bediüzzaman ve iki arkadaşının Şerif Paşa’yı müştereken protesto eden yazılarının başına uzunca bir tarif koymuştur. Biz sadece Üstadın ve arkadaşlarının müşterek protesto yazısını veriyoruz.:
“KÜRDLER VE OSMANLILIK
İkdam GazetesiMart 1920 Sayı: 8273
|

01-08-2007, 18:18
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
ziggurat";p="´isimli üyeden Alıntı
Envar ve Alimünyum: insanlik tarihi Aydinlarla gericilerin savasi tarihidir.Yüzyillardir yeni olan ,aydinlik olan ,bilimden ve özgürlükten yana ne varsa sizin zihniyet karsi cikmadi mi?Galile yi daragacina gönderen,Buronu yu ateslere atan,Kurana hakaret ediyorlar diye 37 aydini Madimak Otelde cayir cayir yakan sizin zihniyet degil mi? Afrikada,Asyada veya Avrupada hic farketmedi,gerici zihniyet tarih boyunca *insanliga faydali ne varsa karsi cikti.Cocuklugumda hatirliyorum,bizim köyde bir kadin Televizyon Gavur icadi diye hic bakmazdi.Herkes televizyon seyrederken ,o kadin televizyona arkasini döner anlamadigi garip arapca kelimeleri tekrarlar dururdu.Sizler o kadinin okumus halisiniz.Dünyada o kadar degerli bilimadamlari varken hala Muhammed ile Saidi Nursi ile beyninizi doldurup tek kitapliliga devam ediyorsunuz.
Gecenlerde Türkiyedeki bir üniversitede Docent bir arkadasimla MSN de sohbet ederken söyle konustuk:Türkiyede deprem olsa ,ay tutulsa,günes tutulsa,zina olsa,bir inek iki basli dogum yapsa vs.vs hep din adamlarini televizyonlara cikartip onlari konusturuyorlar.Türkiyede bilimadamlari olarak maas aliyorsunuz, siz neden halki aydinlatmiyorsunuz dedigimde,bana su yaniti verdi.
*Tamam arkadas güzel konusuyorsun da,halk bizi degil din adamlarini anliyor dedi.Türkiye su anda terikatlarin kiskaci altinda müthis bir bicimde örgütleniyor.Bilimden,fenden ve akilciliktan uzak.Sonrada aglasiyoruz,Amerika Filistinli kardeslerimizi,Irakli kardeslerimizi öldürüyor diye.Sen bilim yerine Arap in yalellisini calip söylersen olacagi bu.Bilimden uzak kafa yapilarinizin topluma ne kadar zarar verdiginin bilincinde olmaniz ve aydinlanmaniz dilegimle.................
|
sadece sadeleştirdiğim yer bile sana yeterli bir cevap aslında....
|

01-08-2007, 18:25
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
envar sen alemi kör mü sanırsın. ikdam gazetesinden *copy yapmışsın neyi sadeleştirdin kahveyimi  *  *  *  *:arrow: *  *  *:x *:P
|

01-08-2007, 18:31
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
O yazının devamında ikdam gazetesindeki yazının başlığı. onu kesmeyi unutmuşum.Sahi sen ne mezunusun?
|

01-08-2007, 18:45
|
|
Re: (İFTİRALARA CEVAPLAR) Bediüzzaman ve Milli Mücadele
Bu ne perhiz *:?:
" VERDİĞİM SÖZE BİNAEN AKTARDIĞIM YAZININ YARISINI AZ BUÇUK SADELEŞTİREBİLDİM.ÇOK VAKTİMİ ALDIĞI İÇİN YARISINI YAPABİLDİM.EĞER OKUR VE DEVAMINI TALEP EDERSİNİZ YARIN DEVAM EDERİM…"
Bu ne lahana turşusu *:?:
Ayıp yahu ayıp hani "Doğru sözlü olunuz"
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ VE KÜRD MES’ELESİ
İttihad Araştırma Heyeti
Osmanlı coğrafyasında Kürdistan tabir edilen bölgede dünyaya gelen Bediüzzaman Hazretlerinin Osmanlı payitahtına gelmesinin bir sebebi de, o havalinin maddi manevi kalkınması içindi. Oralara nazar-ı dikkati çekebilmek için ünvanını “Kürdî” olarak ilan etmişti. 1908’in başında İstanbul’da Sultan Abdülhamid’e müracaat etti. Doğunun ve orada çoklukla yaşayan Kürdlerin ihtiyaçlarını dile getirdi.
http://nurahasret.com/modules.php?na...topic&p=113791
|
Başlık Düzenleme Araçları |
|
Stil |
Normal
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:32 .
|