Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı
Bilim, evrenin başlangıcına ve canlılığın başlangıcına gelince tıkanıp kalıyor. En önemli iki meseleyi netleştirmediği sürece bilim aslında hiçbir şeyi açıklamış olmuyor.
Açıklanmamış bu iki mesele konusunda herkes farklı inançlara sahip. Kimisi çoklu evrenler inancına sahip, kimisi tanrı inancına, kimisi rastgelelik inancına sahip ama herkes bir inanca sahip.
Fakat canlıların dönüşümünü açıklayan doğal seçilim bize tanrının gereksiz olduğunu göstermek için yeterli bir sebep. Tanrıyı tamamen devre dışı bırakıyor.
Doğal seçilimi kim yarattı (veya neden var) sorusu anlamsızdır. Aynı şekilde evrenin başlangıcında belirsizlik ilkesi geçerliyse, bu ilke neden var veya kim yarattı sorusu da anlamsızdır. Belirsizlik ilkesi de doğal seçilim gibi, ayrı bir açıklamaya ihtiyaç duymayan mantıksal bir sonuç olabilir. Çünkü herhangi bir nedene sahip olmadığı düşünülüyor ve gözlemleniyor.
Keepbelieverthough; süpersimetri kırılmasını tesadüfi olarak değerlendirmeyin. Hiçliğin kararsız olduğunu düşünürsek bu hiçlik pozitif ve negatif şeklinde ikiye ayrılmaya her an müsaittir. Evrenin toplam enerjisi de yaklaşık sıfır ölçülmüştür zaten.
L.Krauss yazdığı kitap dolayısıyla Alexander Vilenkin gibi bazı önemli bilimcilerden eleştiri almıştır. Daha sonra Krauss bile yazdığı kitap hakkında, sadece tahmin ve varsayım olduğunu söylemiş. Kanıtlanmış yüzdeyüz gerçekler değil.
Ben insan türünün evreni çözme konusunda fazla iddiali olmaması gerektiğini düşünüyorum. Mesela ahtapotlar evrenin ne kadarını çözebilmiş? Biz de onların az gelişmiş hâli olarak evreni çözmeyi beklemeyelim. Çözmeye çalışalım ama türümüzün o kadar da zeki ve mantıklı olmadığını bilelim.
|
Yalnız çoklu evrenler bilimsel bir iddaadır inanç değildir. Tanrı fikri ise inanç olup hiçbir şeyi açıklama gayesi gütmemektedir.Aksine Tanrı gibi koskoca bir fikir ileri sürerek işin daha da karmaşıklaşmasına neden olup bilimdeki her ilkeye terstir.