Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Sanat > Edebiyat

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 01-05-2010, 19:52
insan_olmak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
insan_olmak insan_olmak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Mar 2010
Mesajlar: 1.055
Standart Neyzen Tevfik (bir acayip adam)

Neyzen Tevfik



Tevfik, 24 Mart 1879 pazartesi günü Muğla'nın Bodrum ilçesinde dünyaya gelmiş. Babası Hasan Fehmi bey aslen Samsun-Bafra ilçesine bağlı Kolay Beldesindendir. Kolaylı soyadı da buradan gelir. Babası Soyadı kanunu çıkınca memleketinin ismini soyisim olarak almıştır.Babasının Kolaylı olmadığı Kolay'da görev yaptığı gibi yanlış bilgiler ortada dolaşmaktadır. Aksine Neyzen Tevfik'in babası Bafra Kolay'lıdır, Neyzen doğduğu esnada Bodrum'da Rüştiye ( Ortaokul ayarında) öğretmenliği yapmaktadır.
Hasan Fehmi Bey, aydın düşünceli, kültürlü, müzikten anlayan, sanatsever ve nükteci bir insan. Anlayışlı, hoşgörülü ve hepsinden önemlisi de sevgisini açığa vurmaktan kaçınmayan bir baba. Annesi Emine Hanım'ın kişiliğine, öğrenim durumuna ilişkin hiçbir şey bilmiyoruz. Ama Neyzen'in "anamın ve babamın güzel yüzlerindeki riyasız, mâsum insanlık ifadesi" sözlerinden onun da anlayışlı, sevecen ve hoşgörülü bir kişi olduğu söylenebilir. Bütün bunlardan dengeli bir aile ortamında büyüdüğü anlaşılıyor.





Neyzen yedi yaşında iken, Muğlalı Kel Mülâzım Hüseyin Ağa müfrezesinin kent çarşısında, eşkıyaların kesik başlarını halka gösterirken Neyzen Tevfik'de orada bulunur. Bu görüntü onun hayalinden silinmez ve Urla'da başlayacak olan Sara nöbetlerinin tetikleyicisidir.



Neyzen Tevfik ile babasının uğrak yeri Tepecik cami yakınındaki kahvedir. Tevfik, o kahveye gelen dervişlerin üflediği neye vurulur, ney üflemek ister. Ancak babası Hasan Fehmi Bey, yedi yaşındaki oğlunun öğrenim hayatını olumsuz etkiler düşüncesi ile buna izin vermez.



Onüçündeyken, 1892'de, babasının "Urla Rüştiyesi"ne atanması üzerine, ailesiyle birlikte Urla'ya gider. Bir yıl sonra, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanışır ve ondan ney dersleri almaya başlar. 1893 de, ilk sar'a nöbetini geçirir. Aile büyükleri, bunu neyin etkileyici sesine bağlayarak onu bu tutkusundan vazgeçirmeye çalışırlar, bu arada okulu bırakmak zorunda kalır. Annesi ile İstanbul'a gider ve altı ay sonunda Pepo adlı bir doktor hastalığını kontrol altına almayı başarır. Gerekli ilaçları verir ve "Neyzen'in üzerine gidilmemesini ve en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesini" tavsiye eder. Ve öyle de olur. Öğrenimine ara verir, gönlünce gezip tozmaya ve neyi ile ilgilenmeye başlar.

Biraz düzelen Tevfik'i babası, bir yıl sonra ve son bir umutla, yatılı olarak "İzmir İdadisi"ne ( lise) verir. Ancak sar'a nöbetleri yeniden başlar ve böylece okulu bırakır. Neyzen Tevfik, neyini koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi İzmir Mevlevihanesi'nin yolunu tutar.
O yılların İzmir'i sürgün yeridir. İstibdat (despotluk) yönetimi rahatsızlık duyduğu aydınları oraya gönderir. İzmir Mevlevihanesi de onların uğrak, dahası toplanma yeri gibidir. Neyzen Tevfik burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanışır. Onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri alır. Şair Eşref yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açacaktır. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de Muktebes dergisinde yayımlanır.



Ondokuzundayken, 1898'de, babası medrese öğrenimi için, İstanbul'a gönderir onu. Fethiye Medresesi'ne yerleştirir. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçirir. Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanışır. Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağlar. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrılır.Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'na yerleşir. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul eder.
Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanışır.
Dönemin önde gelen ailelerince köşk, yalı ve konaklarına çağrılan, dahası saray çevresine bile sokulan bir neyzendir artık.
Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkeci'deki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlar. Güneş Kıraathanesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturur; tüm düşüncelerini öğrenir. Ardından da ihbar eder. Gözaltına alınır ve sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirilir. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrenir. On beş gün sonra da salınır. Ama artık mimlenmiştir ve hafiyeler peşindedir. Zarar veririm endişesi ile arkadaşlarından uzak durur. Kendini Beyoğlu meyhanelerine atar. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip alır. Siyasi baskı iyice artmıştır. O da pek çok Abdülhamit karşıtı gibi yurt dışına gitmeye karar verir. Kendi anlatımı ile "1319 (miladi 1902) senesi kânunusânisinin (Ocak) 13'üncü Perşembe günü Mesajeri vapurunun güvertesine postu sererek" Mısır'a doğru yola çıkar. En yakın arkadaşlarından Şair Eşref'te oradadır.
Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletir. Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurur. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" dediği için altı ay hapse mahkûm edilir. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşur. Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşar. II. Abdülhamit için yazdığı "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istenir. Çevrenin işe karışması ile kurtulur. "Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verilir. Kurtulmak için "Kaygusuz Sultan" adlı bektaşi tekkesine sığınır...
II. Meşrutiyet'in ilânıyla da Mısır'dan ayrılır, İzmir'e döner. Ardından da İstanbul'un yolunu tutar. Kendi anlatımı ile 'Devr-i dilâra-yı meşrutiyet'in ilânından tam 28 gün sonra, 8 Ağustos 1324'te (1908) Sirkeci rıhtımına ayak basar.
Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik'in "ilân edilen hürriyet"le karşılaşması pek de parlak olmaz. Seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen "Sabah-ı Hürriyet" adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklanır. Kısa bir süre sonra serbest bırakılır.



Neyzen Tevfik 1910 yılında "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlenir. Bir kızı olur. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son bulur.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yapar. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik'in askerliği de kendincedir. Herhangi bir meseleden Muhtar Paşa ile kavga eder ve çıkar gider. İstanbul Merkez Komutanı Albay Cevat Bey, sık sık yinelenen bu kavgalarda araya girer ve Muhtar Paşa ile Neyzen'i barıştırır.
Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki kuvvetlerinin komutanının ilgisini çeker. Bazı kaynaklara göre onun çağrılısı olarak Romanya'ya gider. Romanya'da piyano eşliğinde konser verir.
1919 yılında, ilk kitabı Hiç'i yayınlanır.
1923'de Ankara'ya gider ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kalır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazar. Cumhuriyet devrimlerine bağlı, onları savunan bir şairdir artık. Geçmişe, geçmişin kalıntılarına karşı acımasız bir savaşıma girişir.
1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını Azâb-ı Mukaddes adı altında forma forma yayımlamaya kalkışır. Ancak girişim başarılı olmaz. İki formadan sonra noktalanır.
1926 yılında Atatürk'le tanışır.
1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başlar.
1928 yılında Dresden Opera Müdürü Kurt Schtringler ile tanışır. Ney çalışına hayran kalan Opera Müdürü Neyzen Tevfik'i yücelten sözler söyler. Aynı yıl, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gider. Bir yıla yakın bir süre yanında kalır.
30 lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirilir. 40 lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrılır. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar gider. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; "Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932 de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."
9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde çalar. Yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüler. Konser öncesi neyini merak edenler, konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirirler.
1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırır.
1951 yılında Onu Affettim* adlı bir filmde önemli bir rolde gözükür. Ağlayan Şarkı adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynar.
1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesi yapılır.
1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmaz. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'te son bulur. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılınır. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurur. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurlarlar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe..


http://www.neyzentevfik.org/neyzen_tevfik_hayati.html


Eserleri:

Hiç
Azab-ı Mukaddes
Nihavent Saz Semaisi
Şehnazbuselik Saz Semaisi
Taksimler
Taş plak

Taksimleri:

Saba Taksim



Nihavend Taksim



Bestenigar Taksim



Hüseyni Taksim



Rast Taksim



Şiirleri:

Dörtlükleri

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...

Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.

Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.

Felsefemdir kitab-ı imânım,
Taparım kendi rûhumun sesine.
Secde eyler hâkikatim her ân,
Kalbimin âteş-i mukaddesine.

Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet'i at pazarı sandım ben.

Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim.


Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürsî-i liyakat pezevenk, **** olanandır!

Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.


devamı için


http://www.neyzentevfik.org/siirleri.html

saygılar
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 06-05-2010, 10:28
ferzan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ferzan ferzan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Feb 2007
Mesajlar: 36
Standart

Bu başlığı görünce aklıma bir Neyzen Tevfik hikayesi geldi. O zamanlar İstanbul valisi Fahrettin Kerim adıyla anılan rakı ile alakalı





1950'lerin başında bir gece Beyoğlu meyhanelerinin birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan ,25-30 yaşlarında , iyi giyimli bir genç girer. Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra , boş bulduğu bir masaya ilişip, havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır,

-Şişşşşt, bakar mısın buraya.

Garson seyirtir hemen masaya doğru;

-Buyrun beyim?

-Bir Fahrettin Kerim bana. Biraz buz,az da badem.
(Fahrettin Kerim, o zaman İst. valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi)

-Baş üstüne beyim.

Sipariş gelmeden daha, mekanın sahibi gelir masaya;

-Delikanlı bakar mısınız?

Delikanlı afili bir bakış atar;

-Buyrun?

-O masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi.

-Ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde.

-Üstadın masasıdır bu, buraya gelen herkes bilir , kimse oturmaz!

-Ne üstadı imiş bu?

Patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder;

-Üstad Neyzen Tevfik, tanıyor olmalısınız.

-Ben benden başka üstad tanımam, benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli...

Patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru. Tam o sırada,az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan Neyzen Tevfik el eder patrona bırak kalsın anlamında. Ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi. Yavaşça ilişir arkadaki boş masaya Bir Fahrettin Kerim de o söyler az da badem. Delikanlı ikinci şişeyi bitirdikten sonra, neyi çıkartır muhafazasından , dudaklarına götürür. Patron artık dayanamaz acele seyirtir masaya;

-Delikanlı ayıptır yahu, üstadın yanında...Her şeyin bir edebi, usulü var yahu!

Arka masadan kısık bir ses duyulur;

-Şişşşşt bırak efendi, tamamdır.

Patron üstada hürmetten, geri geri çekilir karanlığa doğru, delikanlı başlar bir taksim üflemeye. Herkes bırakır çatalı, bıçağı, kadehi; kulak kesilir. Ustadır delikanlı hakikatten. Ustadır da çok tizden girmişltir, hem caka satma merakı ,hemde içkinin tesiri ile. Tıkanır kalır...Tam fısıltılar başlamışken, ilahi bir ney sesi duyulur üstadın masasından, delikanlının çıkarmadığı perdeden almış devam etmektedir. Şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak, hem de alıcı gözle baktığı halde ,ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar.

Arkasını döner,bakar. Gördüğü yeter ona. Alelacele , kıpkırmızı bir suratla , çeker gider.

Üstadın elinde ney değil, boş bir Fahrettin Kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-05-2010, 17:35
ozgur_beyin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ozgur_beyin ozgur_beyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
Standart

neyzeni ansiklöpedik bilgiler tanıtamaz kanaatiindeyim.
meraklısı için hilmi yücebaşın neyzenle ilgili kapsamlı bit kitabı var. ona bakılması daha uygun olur. mehmed aki'fle, ibrahim çallı'yla, fahrettin kerim gökay'la ve mazhar osman'la derin dostlukları olan bir adamdır. tam bir kalender derviştir.
örneğin aşağıdaki dörtlük devletin ona bağladığı maaşı kestiren milletvekili için yazmıştır


Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...

sorun cahil olman değil , kendini alim sanman
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 06-05-2010, 17:39
insan_olmak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
insan_olmak insan_olmak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Mar 2010
Mesajlar: 1.055
Standart

ozgur_beyin´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
neyzeni ansiklöpedik bilgiler tanıtamaz kanaatiindeyim.
meraklısı için hilmi yücebaşın neyzenle ilgili kapsamlı bit kitabı var. ona bakılması daha uygun olur. mehmed aki'fle, ibrahim çallı'yla, fahrettin kerim gökay'la ve mazhar osman'la derin dostlukları olan bir adamdır. tam bir kalender derviştir.
Tabiki haklısızın sayın ozgur_beyin ben sadace en azından biraz bilgi olsun ve sanatı bilinsin diye açmıştım.

Çok sevdiğim bir insandır.Neyzan Tevfik fıkralarıda ayrı bir güzeldir

saygılar
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 06-08-2010, 10:48
marki marki isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Aug 2010
Mesajlar: 14
Standart

Neyzen Tevfik in sivri diline sahip kim var bu zamanda?
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 18-08-2010, 16:52
faydasızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
faydasızım faydasızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Aug 2008
Bulunduğu yer: ankara
Mesajlar: 323
Standart

neyzeni deli diye tabir ediyorum muhteşem bi insan her şeye ragmen cesareti özgünlügü..
ve eleştirse de mehmet akif le çok yakın dost olması ansiklopedik bilgilerden öte insana ve topluma özellikle içinde bulundugu toplumabiraz argoda olsa çok yerinde yaklaşımlarıyla kendine ahayran bırakn bir şair..
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 04-02-2011, 00:16
Termo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Termo Termo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jan 2011
Bulunduğu yer: Greenland
Mesajlar: 632
Standart

Argoyu eleştirel yaklaşımlarında kullanan bir insan.Mehmet Akif'le sıkı arkadaş olduklarını okumuştum bir çok kaynakta.Hatta Mehmet Akif'e az laf sokmamış kendisi . Yalnız kimi söz ve hikayeleri Necip Fazıl'a maal edilir.

Ben, kendisini Diyojen'in türk versiyonu olarak görmüşümdür hep
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 13-07-2011, 19:08
larathian larathian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 13 Jul 2011
Mesajlar: 32
Standart

büyük usta denince akla...

Ne işin var Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Baş açığa niye türban sorarsın.

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararım içerim,
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem, sarhoşken de geçerim.

Sakal, şalvar, gümüş, sarık iş değil
İbadetin reklamına sığınma
İnanç varsa inandığına eğil
Her tayinde bir camiye sığınma.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatma şerefsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

Riyakarsın sakal gizlemez seni
Haram ile doldurmuşsun keseni
Dokunulmaz sanırsın sana amma,
Dokunursa bu millet ……… seni.

bu efsane şiir gelir..

Seneca(MS.65 ö) ''Din sıradan insanlar için gerçek , aydınlar için yalan , iktidarlar içinse kullanışlıdır''
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 13-07-2011, 22:29
the supernova - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
the supernova the supernova isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 29 Apr 2011
Mesajlar: 140
Standart

Bu şiirin Neyzen Tevfik'e ait olmadığı söyleniyor.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 07-01-2013, 15:16
Ni Dieu Ni Maitre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ni Dieu Ni Maitre Ni Dieu Ni Maitre isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jan 2013
Mesajlar: 12
Standart

larathian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
büyük usta denince akla...

Ne işin var Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Baş açığa niye türban sorarsın.

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararım içerim,
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem, sarhoşken de geçerim.

Sakal, şalvar, gümüş, sarık iş değil
İbadetin reklamına sığınma
İnanç varsa inandığına eğil
Her tayinde bir camiye sığınma.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma şerefsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

Riyakarsın sakal gizlemez seni
Haram ile doldurmuşsun keseni
Dokunulmaz sanırsın sana amma,
Dokunursa bu millet ……… seni.

bu efsane şiir gelir..
Yaklaşık iki yıl gecikmişim ama üzgünüm, şiir Neyzen Tevfik'e ait değil Zaten Neyzen Tevfik aruz ölçüsü kullanır ve bu kadar ucuz bir propaganda şiirini ona aitlemek kendisine hakarettir diye düşünüyorum
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Neyzen Demişki... nogada Edebiyat 6 04-11-2012 02:14
Acayip bir cesaret...İşte keşif ruhu AerA Konu-dışı 2 12-12-2009 13:40
Mucize Adam Said ozgur_beyin İslam 18 15-06-2008 12:26
acayip istatislik dolfen Konu-dışı 3 12-04-2007 23:02

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:07 .