Şeytan aynı firavun gibi, Kuranda bir sürü örneği verilmiş olanlar gibi "kibiri" temsil eder.. Aslında şeytan cinlerin en çok bilginlerindendir..Ama kibir onun teslim olmasına engel olmuştur (arapçada müslüman kelimesi "teslim olan" anlamındadır)..
soğuk ısının olmadığı yerdir... karanlık ise ışığın olmadığı yerdir.. Şeytan Allah'ın olmadığı yerdir..
Hidayete varmak insanın Allah'a ulaşmasıdır..İnsan hidayete (Allah!a varmak) varamadığı ölçüde karanlıkta kalır..
melekler ise aynı taşın yere düşmesi gibi, eksinin artıyı çekmesi gibi yorumsuzca görevini yapanlardır.. taş ben niye düşüyorum diye soramaz..melekler de soramaz.. melekler bir nevi bilimdir.. programdır.. örneğin bir program yazdığınızı düşünün kullanıcıdan bir sayı girmesini isteyin, kullanıcının girdiği sayı negatifse goto 30 olsun mesela (programda 30.satırdan işlem devam etsin), 0 ise go to 40, pozitif bir sayı ise go to 50.. diyelim bu yazdığınız programın adı "israfil olsun" israfil programı yorum yapmaz programcı nasıl yazdı ise eksiksizce onu uygular sayıya bakar negatifse 30 a , sıfırsa 40 a, pozitifse 50 ye atar..ama niye 60 değil diye hiçbirzaman yorum yapamaz.. başka programlar da vardır..cebrail..mikail.. bunlar programlandıkları görevi harfiyen yerine getirirler ve tüm yaratılanlar Allahı anar..
Adem ise sorar..niye 60 değil diye..ona bu imkan verilmiştir.. o 20 yi de (hıdayet) 60 ı da seçebilir (yeryüzünde bozgunculuk yapmak mesela) ..ama o seçim hakkı olduğundan daha üstündür bu özelliği ile meleklere göre.. ama adem seçimlerinden sorumludur.. ya ışığa yönelecek ; yönelmediği müddetçe (hıdayete Allah'a ulaşamadığı sürece) karanlıkta (şeytanın elinde) kalacaktır.. Ne kadar az ışık o kadar fazla şeytan (karanlık)..peygamberler insanları bu ışığa çağıranlar olmuşlardır.. yoksa karanlığa (şeytana) kalacaklardır..
bir daha okursak:
“Hani Rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!’ Demişti. Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.”(1)
“Allah (c.c) buyurdu ki: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? Dedi. İblis; Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. Balçıktan, işlenebilir kara topraktan yarattığın insana secde edemem.” diye cevap verdi. Allah şöyle buyurdu: Öyle ise çık oradan! Sen artık kovulmuş birisin! Muhakkak ki hesap gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!”(2)
İblis: ‘Ey Rabbim! Bana hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver’ dedi. Allah (c.c); ‘Sen bilinen gün gelinceye kadar mühlet verilenlerdensin.’ Buyurdu. ‘Ey Rabbim! Beni saptırdığın için, yemin olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim, halis kıldığın kulların hariç, onların hepsini saptıracağım.”(3)
Yemin ederim ki, senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım, sonra önlerinden, artlarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulacağım. Çoğunu sana şükredenlerden bulmayacaksın.”(7:16-17)
“Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Hem de tam bir ceza! Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaat etmez. Şurası muhakkak ki, benim (hâlis) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.”(17:63-65)
“Ey Adem! Doğrusu bu (İblis), senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın, dedik.” (20:117-119)
“Şeytan ona vesvese verip, ‘Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı haber vereyim mi?’ dedi.” (20:120)
“Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: ‘Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir. Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim’ diye ikisine de yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeye koyuldular.(4) Rableri onlara: ‘Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?’ dedi. Her ikisi, ‘Ey Rabbimiz! Kendimize yazık ettik. Eğer, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz’ dediler.”(7:22-23.)
“Şeytan, oradan ikisinin de ayağını kaydırdı, onları bulundukları yerden çıkardı.”( 2:36.)
Allah (c.c.), “Onlara: ‘Birbirinize düşman olarak inin; siz, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz. Orada yaşar, orada ölür ve oradan dirilip çıkarılırsınız’ dedi.(5