Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 17-02-2010, 20:12
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart Bir Nurcu bin Peygamberden üstündür! Hazreti Nursi

Arkadaşlar ,Bir nurcu evine (dersane-dergah) gitmiştim. Oradan sorumlu genç bir "abi" denilen hocalarıyla kısa bir tartımaya girmiştim. Bana nurculuğu anlatmaya başlayan sözde hoca (onlar ev abisi diyorlar) gerçek bir "nur talebesinin" peygamberlerden daha üstün "olduğunu ve "Üstad hazretlerinin de bunu söylediğini" idda etti.

Zekasından şüphe etiğim , bi hoca ,ne yazıkki kafayı Risale Nurlarla bozmuş, Üstad dediği Said Nursinin hazreti peygamberden ( bu sözde peygamber Muhammed) sonra gelen ve dini kurtaran bir üstad olduğu iddasında.

Konu bu değil ama şu kaçık şeyi de eklemek istiyorum. Güya üstad hazretleri Said nursi efendi , öyle bir feylozof(!) muş ki, ona çok uçuk kaçık sorular sorarlar , hepsini yanıtlarmış.

Mesela bir tanesi dünyanın kuruluşunda beri yeryüzüne düşen yağmur miktarını bile sormuş ve üstad da buna yanıt vermiş, ve dünyanın dört bir yanından sorularıyla onu sıkıştırmaya gelen filozoflar cevap veremez olmuşlar !!!!!!!!!!

Ben sordum peki ne kadar yağmur düşmüş ,Nursi nasıl cvp vermiş diye, ama ne yazıki kendisi bunu bilmiyor-muş .

Burada hazreti said nursinin talebesi varsa ,çıksın karşıma da anlatıversin nasıl üstün olduklarını!
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 17-02-2010, 22:28
katre_07 katre_07 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 29 Aug 2008
Bulunduğu yer: ANTALYA ya da KONYA
Mesajlar: 590
katre_07 - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

bemim üstadım değil..ama fikirlerinden çok istifade ettim..eğer ateist değilsem onun kitaplarıyla zamanında haşır neşir olduğumdandır..

evt her sohbette söylenir böyle şeyler..her soruya cvp vermiştir diye..ben de şüpheyle yaklaşıyorum..mesela üstad edinmememin nedeni kendinden çok emin olması..ve eserlerinde kendimce gördüğüm çelişkiler..bazen de çok fazla övünmesi..

cvp verdiği sorulara gelince..-tabii yağmurun ne kadar yağdığını bilmez..bilemez..cvp verdiğini de sanmıyorum.. o evin abisinin saçmalığı bunlar..-mektubat ına bakabilirsin..bir çok soru var orada talebelerinin sorduğu..bu sitede müslümanları köşeye sıkıştırmak için sorulan soruların öğrencilerinin daha önce kendisine sormuş olması şaşırtıcı..

saygılar
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 17-02-2010, 23:07
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart

Hayır ,bu cümleyi ERZURUMUN ruhani önderi ( tanım tam doğru olmayabilir ama ) KIRKINCI HOCA ve türkiyedeki ünlü Nurcu hoca ÇANTACI NECMİ abi de söylüyor. Bu kişiler de otoritedir. Erzurumun önde gelen en büyük hocası KIRKINCI HOCA diyorum size. Bu idda her nurcu tarafından teyit edilir.

sizin üstadınız değil ,olabilir ancak konuyla ilgili olduğunuz için söyleyeyim ,bahsettiğiniz kitabı ve başka kitapları okudum . Ancak üstad nedn yalan söylüyor onu anlamadım. Yoksa böyle bir huyu mu var ?

Mustafa Kemale açıkça "deccal " yakıştırmasını yapıyor Emirdağ Lahikasında,Şualar da. özellikle 5.şualarda.

Neden şualar kitabı 1,2, diye giderken 5 i atlıyor ve koca kalın kitabın en sonuna koyuyor bu bölümü ? Neyden korkuluyor ??

Ben atatürkçü değilim ,ancak Saygı duyarım Atatürk'e ,O'nu savunmak için de demiyorum . Ancak ortada bir YALAN var . O da said nursinin şu yalanı : Hem deccal diyor hem de mahkemelerinden müdafalrında bu iddayı redediyor! bu da yazılıdır.Söylediği şeyin arkasında durmuyor !

5.nci şualarda Atatürkü kastederek Deccal tanımı yapmıyor mu ?

Bu tüm nurcular tarafından da kabul edilmiyor mu ? ediliyor,ee,

Ayrıca bir soru daha Said 48 ve 58 bilinmeyenli denklemi çözmüş müdür ?
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 17-02-2010, 23:34
katre_07 katre_07 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 29 Aug 2008
Bulunduğu yer: ANTALYA ya da KONYA
Mesajlar: 590
katre_07 - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Atatürk ile ilgili düşüncelerinin olumsuz olduğunu biliyorum..söylemiştim..ben de nurcu değilim..denklem filan onları çözdüğünü de bilmiyorum..çözmemiştir herhal..böyle konular ihtiyacım olan şeyler olmadığı için fazla üzerinde durmadım...dini sorulara verdiği cvplara olumlu bakıyorum..ve bir insanın ateist olmadan önce mutlaka eserlerini okumasını tavsiye ediyorum.sonra ne olursa olsun..

saygılar..

İnSAN AŞILMASı GeREKeN BiR ŞeYdİR..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 17-02-2010, 23:59
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart

İlgin için teşekkür ederim katre . Okuman güzl ancak ne okuduğumuza dikkat etmeliyiz,ulaşabileceğimiz o kadar çok eser var ki seçici davranmalıyız. Söz konusu Risaleler ise ,içinde çelişkiler de mevcut. Çarpıtmalar da. Özellikle hrıstıyanlıkla ilgili birçok yanlış var .Ateistleri pek etkileyeceğine inanmıyorum.

Birgün said mapustan bir okula bakıyormuş. Bahçede bulunan kızlar takılmış gözüne. Sonra ilahi bir görüm görmüş, O kızlaın yaşlı halleri vs. görünmüş. Güya görümlerle Allah ona birşeyler göstermiş. İşe bak sen ! Bir yanda said'in kızlara hiç bakmadığı söylenir,hatta bir nurcu ev abisi tanıyorum ki öz kızkardeşine bile pek bakmıyormuş evde ! NE VAHİM ! dimi
Yani yanlış anlaşılmasın,normal olarak senin kardeşin, bir parçan , canın ,Hangi dünyada yaşıyorsun ki bu olaya haram gözüyle bakıyorsun.

Sonra Said neden bakıyor kızlara ,ne işi var kızlarda ! ?


Said ve Külliyatı hakkında
Çok sevgili Özgür beyinin açtığı ve birçok paylaşımların olduğu başlığa bakılabilir :


http://www.turandursun.com/forumlar/...ighlight=nursi

sevgiler
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 18-02-2010, 01:25
TurkceRap TurkceRap isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Jan 2010
Mesajlar: 892
Standart

sen benim öz kardeşlerime, akvam-ı vahşi, yecüc-mecüc diyeceksin, benim kanıma milletime hakaret edeceksin, benim hür bir bayrak altında yaşamama zemin hazırlayan o Uluğ gaziye, son başbuğa deccal diyeceksin.

binbir hakareti reva gördüğün, ................. dilini bile adam gibi öğrenemediğin bir milletin askerinin beklediği topraklarda yaşayıp öleceksin.

nerde bu bolluk be.

bizim milletde okuduğunu anlamadığı şeylere inanma hastalığı var herhalde, Kuranı kendi dillerinde bile okumaz, Arabcasını okuyup artı puan peşine düşerler, ....................... değeri olmayan ........................ bi halt anlamaz, çok mühim şeyler yazdığı zannıyla okurlar.

Bir insan hangi dinden olursa olsun, isterse başını secdeden kaldırmasın, camiden, kiliseden, sinagogdan çıkmasın benim için başkasına zararı olmadığı sürece zerre sorun yok.

ama madem inandığınız kitabın indirildiğine inanıyorsunuz, o zaman o kitapla imanedin be kardeşim, illa birileri tarafından koyun gibi güdülmeye bu kadar mı meraklısınız?

Konu güneşinzaptıyakın tarafından (18-02-2010 Saat 01:40 ) değiştirilmiştir. Sebep: üslup nedeniyle...
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 18-02-2010, 03:12
Wand - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Wand Wand isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Oct 2009
Bulunduğu yer: from the source.
Mesajlar: 128
Standart

kardeşim meclisteki milletvekili başbakana 2.peygamber diyor.onlar demiş abestmi olur..bu tarikatlar milleti bu hale getirdi..herşeyden tiksinir oldum.

Tanrı biliyor..Tanrıdan değil yarattıklarından nefret ettim.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 18-02-2010, 19:34
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart

Hani bir söz var ya, neye taparsan tap, istersen taşa tap! ama O TAŞI BANA ATMA !


sevgiler
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 18-02-2010, 21:21
ozgur_beyin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ozgur_beyin ozgur_beyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
Standart

katre_07´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Atatürk ile ilgili düşüncelerinin olumsuz olduğunu biliyorum..söylemiştim..ben de nurcu değilim..denklem filan onları çözdüğünü de bilmiyorum..çözmemiştir herhal..böyle konular ihtiyacım olan şeyler olmadığı için fazla üzerinde durmadım...dini sorulara verdiği cvplara olumlu bakıyorum..ve bir insanın ateist olmadan önce mutlaka eserlerini okumasını tavsiye ediyorum.sonra ne olursa olsun..

saygılar..

sevgili katre ''eser'' dediğin o paçavraladan kendi bilginle bir cümleyi anlayabiliyormusun?anlıyorum diyorsan yalan söylüyorsun demektir. anlamıyorsan bunun nersi eser . sadece saçmalıklar manzumesi. adam kurana gönderme yapıyor yazdıkları için. ayrıca yazdıklarının bir tür vahiy(sunuhat) olduğunu söylüyor. senin gibi safdil müslümanlar hala bu adamın saçmalıklarını tevil ederek savunup duruyorsunuz ve minel garaib.
birde şuraya bak bunlarda müslüman insanlar ve islami site bizim gibi ateist değil.

http://www.islam-tr.net/tevhid/11604...-sirkidir.html

sorun cahil olman değil , kendini alim sanman

Konu ozgur_beyin tarafından (18-02-2010 Saat 21:29 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 19-02-2010, 00:20
ozgur_beyin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ozgur_beyin ozgur_beyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
Standart

EBCED VE CİFİR, YAHUDİ KABALASININ ŞİRKİDİR


EBCED VE CİFİRİ SAVUNAN SAİD NURSİYE REDDİYE






Ebced sisteminin İbranice ve Aramice'nin etkisiyle Nabatice'den Arabca'ya geçtiği bilinmektedir. Arap alfabesindeki harflerin sayısal karşılığının İbranice ve Aramice'nin harfleriyle aynı değerde olması, bu bilgiyi güçlendirmektedir.
(Mustafa Uzun, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, "ebced" maddesi, c: 10, s. 70)

Cifr, ansiklopedilerde, "gelecekte vuku bulacak olayları değişik metotlarla öğrettiğine inanılan ilmin adı" olarak tanımlanır.
(Metin Yurdagür, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, "cefr" maddesi, c: 7, s. 215)

Said Nursi; Yahudilerin bilhassa büyücü ve sihirbazların (Hurafecilerin) kullandığı ve hiçbir doğruluğu olmayan, hayal mahsulü ve yalan olan gaybdan ve gaybii haber vermeye dayanan ebced-cifir hesaplarını kullanarak, Kuran’ın 33 ayetini (kendisini ve kitaplarını kutsallaştırmak için) saptırmış ve tahrif etmişdir.



“Kimi Yahudiler kelimeleri yerlerinden tahrif ederler (yerleşik anlamlarından kaydırırlar). …… Bunu dillerini bükerek ve dine saldırarak yaparlar. ….” (Nisa 46)


“Yazık o kimselere ki kendi elleriyle Kitap yazarlar; sonra « Bu, Allah katındandır.» derler ki, karşılığında az bir bedel alsınlar. Yazık o, kendi elleriyle yazdıklarından dolayı onlara! Yazık onunla kazandıklarına! (Bakara 79)



‘Yahudi yapınca suç, Müslüman (veya Said Nursi ) yapınca tefsir’ mantığı yanlıştır.


Reşid Rıza, Ebced-Cifir hakkında şunları söyler:

“Cifir; hak ve gerçek olsaydı, o yolla verilen her haberin doğru çıkması gerekirdi. Bunlar hükümdarları, valileri ve bu çapta başka kişileri aldatarak mallarını çarpmak, yanlarında iyi görünmek için vaz edilmiştir. Tesadüf neticesinde doğru çıkan birkaç haber cahilleri aldatıyor da, söylenen şeylerin hepsini doğru zannediyorlar.”



Katip Çelebi ise der ki;

“Cefr ilmi, Emevî ve Abbasî halifeleri devrinde baskı gören Ali taraftarlarının baskıdan kurtulmak için ortaya attıkları ve yaydıkları bir inanıştır. Daha sonra bu iş, gelecekten haber veren ve kehanette bulunan bir yöntem hâline gelmiştir.”

İşin ilginç bir tarafı da şudur:
Bu adamlar, bu işi çeşitli kehanetlerde bulunmak için yapmışlardır. Yani, bu gaybî anahtarı (!) "gelecek" kapısının kilidine sokmuşlardır.
Edebiyatçılar, ebced hesabını meşru bir tarzda kullanmışlar, sanat eserleri ortaya koymuşlar, belki de geçimlerini bu yolla temin etmişlerdir. Oysa Said Nursî beyhude yere, aynı anahtarı zaten açık olan "geçmiş" kapısının kilidine sokup durmaktadır. Said Nursî bu hesabı, gayrimeşru kullanmıştır çünkü Ebcet hesabını Kur’an ayetlerine ve hadislere, hatta Hz. Ali’ye isnat edilen uydurma kasidelere tatbik ederek, bundan kendine, risalelerine ve tebaasına pay çıkarmaya çalışmaktır.
Ediplerin ebced hesabını kullanmaları Said Nursî’nin bu hesapla yapıp ettiklerine delil teşkil edemez. Tıpkı mubah bir şeyin mubah bir şekilde mubah bir gaye için kullanılmasının, aynı mubah şeyin mubah olmayan bir biçimde mubah olmayan bir maksat ile kullanılmasına delil teşkil etmeyeceği gibi.


Tefsirci Cerrahoğlu bu konuda şöyle der;
"Çeşitli fırka mensupları, Bâtınîler, aşırı sufiler, şiiler ve felsefeciler aynı usûl ve metotları kullanarak, Kur’an’ın asıl maksadını ve manasını ya yok etmeye veya onu gizleyip, asıl kendi maksatlarını ortaya koymaya çalışmışlardır. Bütün bunlar asırlar boyunca remiz, işaret ve bâtın adı altında Müslümanlar arasında kullanıla gelmiştir. İslâm’ın ilk asrının ortalarından itibaren başlayan bu cereyanlar, meşruiyetlerini ispat edebilmek için delillerini Kur’an-ı Kerim’de aramışlar, aradıklarını tam olarak orada bulamayınca da lâfızların hakikî manalarından sapma yoluna yönelip keyfî manalar çıkarmaya teşebbüs etmişlerdir. ”

Remil

Bir takim çizgi ve noktalarla gaybe dair haberler verme sanatı-şirki.
Kelime olarak remil, kum demektir. Bu ad, eskiden kağıt bulunmadığı için bu şekillerin kum üzerine çizilmesinden almıştır. Remil işlemini yapan kimseye "remmâl" denir.

Remil'in esası noktalar ve on altı şekilden oluşur. Her iki nokta bir hat kabul edilir ve bunların burçlarla bağlantılı olduğuna inanılır. Çizilen bu şekillerin anasır-i Erbaa (4 Tabiata göre) (toprak, su, hava, ateş) ve burçlarla olan nisbetleri hesap edilerek incelenir, sonuçlar çıkartılır ve niyet edilen şey hakkında bilgi verilir!


Şimdi Said-i Nursi’nin Ebced-Cifir hesabıyla Kur’an ayetlerini nasıl tahrif, te’vil ettiğini kendi yazdığı (pardon habersiz ve iradesiz yazdırılan!) Risale-i Nur’dan misallerle görelim :

(…) “Acaba Risale-i Nur’u, Kur’an kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?” denildi. O acib sual karşısında bulundum. Ben de, Kur’an’dan istimdat eyledim. Birden otuzüç âyetin sarîhinin teferruatı nev’indeki tabakattan “mâna-yı işârî” tabakasından ve mâna-yı işârî külliyetinde dahil bir ferdi, Risale-i Nur olduğunu ve duhulüne ve medar-ı imtiyazına birer kuvvetli karîne bulunmasını bir saat zarfında hissettim; ve bir kısmını mücmelen gördüm. Kanaatımda hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı; ve ben de, ehl-i îmanın îmanını Risale-i Nur ile takviye etmek niyetiyle o kat’î kanaatımı yazdım ve has kardeşlerime mahrem tutulmak şartiyle verdim. (…)” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 67-68



“(…) Seyranîdir. Bu zat, Husrev gibi Nur’a müştak ve dirayetli bir talebemdi. Esrâr-ı Kur’aniyenin bir anahtarı ve ilm-i cifrin mühim bir miftahı olan tevâfukata dair Isparta’daki talebelerin fikirlerini istimzac ettim. Ondan başkaları, kemal-i şevk ile iştirak ettiler. O zat başka bir fikirde ve başka bir merakta bulunduğu için, iştirak etmemekle beraber, beni de kat’î bildiğim hakikattan vaz geçirmek istedi. Cidden bana dokunmuş bir mektup yazdı. “Eyvah! dedim, bu talebemi kaybettim!” Çendan fikrini tenvir etmek istedim. Başka bir mana daha karıştı. Bir şefkat tokadını yedi. Bir seneye karib bir halvethânede (yani hapiste) bekledi.” Lem’alar, Onuncu Lem’a

( Seyranî denen bu zatın hapiste yatmasının hikmetini tevafuka, ilm-i cifre karşı olmasında ve Said Nursî’yi bunlardan vazgeçirmek istemesinde bulan bu zihniyete şu soruyu sormadan edemeyeceğiz: Siz bu adamcağızdan daha uzun süre hapislerde yattınız. Birisi de çıkıp size derse ki: “Sen bunca hapsi, kendi hevana ve hevesine göre Kur’an-ı Kerim’i tefsir edip, o yüce Kitabı emellerine alet ettiğin için yattın. Kaç defa bu tokadı yedin, hâlâ akıllanmıyorsun!” Ne cevap vereceksiniz?..)



“(… su da bulamadıysanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin.” (Maide/6) ayetinde geçen “toprak” (ﺪﻳﻌﺻ )ın Said Nursî olduğu iddia edilmiş, aynen şöyle denilmiştir:

(…) Sad ve sin, birbirine tam kardeş olması ve bir kelimede birbirinin yerine geçmesi münasebetiyle bu âyetteki “sa‘îden” kelimesindeki sad, sin okunsa Risale-i Nur’un tercümanını göstermesi” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 112 ve Birinci Şua 31.ayette


Ayet; açıkça abdestten, gusülden, teyemmümden bahsetmekte iken Nur Risaleleri’ne göre; ayetteki “eğer hasta iseniz” anlamına gelen “ve in küntüm merzâ” cümlesi çarpıtılarak “dalâlet ehli tarafından artırılan manevî hastalıkların büyük bir kısmı, Nur Risaleleri’nin Kur’anî ilaçlarıyla giderilebilir” anlamı verilmiş “Bir sapık fırka, üzüntü ile beraber, -şayet dünyanın iki yüz sene daha ömrü varsa- faaliyetlerine devam edecektir” diye de tahrif sürdürülmüştür.

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun bir örneği, içinde ışık bulunan bir kandil yuvası gibidir. Işık bir cam içindedir; cam ise, doğuya da batıya da ait olmayan mübarek, ateş değmese bile yağı neredeyse ışık verecek olan bir zeytin ağacından yakılan, sanki inci bir yıldız gibidir. Nur üzerine nurdur. …” (Nûr,35)

“Hem işaret eder ki; Resâil-in-Nur müellifi dahi ateşsiz yanar, tahsil için külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine nurlanır, âlim olur. Evet bu cümlenin bu mu’cizane üç işarâtı elektrik ve Resâil-in-Nur hakkında hak olduğu gibi, müellif hakkında dahi ayn-ı hakikattır. … Hem, nasılki bu cümlenin mânevî münasebet cihetinde kuvvetli ve letâfetli işareti var; öyle de cifrî ve ebcedî tevafukiyle hem elektriğin zaman-ı zuhurunun kurbiyetini, hem Resâil-in-Nur’un meydana çıkması, hem de müellifinin velâdetini remzen haber veriyor.” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 74-78’de Nur suresi 35.ayet

Said Nursî, hiç utanıp sıkılmadan bu hezeyan, kuruntu ve zırvalarının, bir de hakikatin ta kendisi olduğunu söylüyor. Bu ve buna benzer yorumların ayetin siyakıyla uygun olup olmadıkları bir yana, görüldüğü gibi, Kur’anî ifadeler, içinde geçtikleri siyaklarından kopartılmaları durumunda çok çeşitli ve bazen de çok tehlikeli hatalar ortaya çıkabilmektedir.

“Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur’an)den şüphe içindeyseniz, haydi onun (surelerinden biri) gibi bir sure getirin; (bunun için) Allah’tan başka şahitlerinizi de (yardıma) çağırın; eğer doğru kimseler iseniz.” (Bakara,23) ayetinin ebcedî tefsiri

“Fe’tû bisûratin min mislihi” (ebced hesabı ile) 1880′dir. Son asırların tağut dalâletinin doğumu olup, onun temsil ettiği ruh-u dalâlete hazret-i Kur’ân’ın ve ondan nebean eden Risale-i Nur meydan okumasını gösterir.” Tılsımlar Mecmûası, 193

Nur Risaleleri’ndeki ebced hesabına göre “tağut” Mustafa Kemal kabul edilirken aynı yolun (Ebced-Cifr metodunun) farklı yolcularınca Mustafa Kemal’in “Mehdî” ilân edildiğini görüyoruz.

Bu da bizlere; uygulanmasıyla aynı kişinin hem yerin dibine batırıldığı hem de göklere çıkarıldığı bir yöntemin ne kadar geçersiz olduğunu ve bu yöntemle Kur’ana yaklaşmanın ne kadar sapıklık olduğunu gösterir.



SAİD NURSİ KENDİNİ KURANIN İÇİNE SOKUYOR !!!!

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 72


Elhasıl: Bu âyet, müteaddit ve çok tabakalarından, bir işârî tabakadan hem Risaletü’n-Nur’a, hem müellifine (KENDİNE), hem bu on dördüncü asrın iptidasına, hem iptidasındaki Risaletü’n-Nur’un mebde’ine remzen, belki işareten, belki delâleten bakar.
¨
âyetinin tetimmesi

*
EN'AM 122 AYET
âyetinin kuvvetli işaretini hem teyid, hem letafetlendiren üç münasebet birden Ramazan’da kalbime geldi. Kat’î bir kanaat verdi ki, kelimesine tam münasip Said’dir. Bu âyet Risale-i Nur tercümanı olan Said’i unvanıyla göstermesinin bir hikmeti budur ki:
Mevtin muammasını ve tılsımını Risale-i Nur ile o açmış, o dehşetli yüzün altında ehl-i imana çok ünsiyetli, sürurlu, nurlu bir hakikat keşfedip ispat etmiş. Ve mevt-âlûd hayat-ı fâniyede boğulan ehl-i ilhada karşı, bâkiyâne, hayat-âlûd, muvakkat bir mevt-i zâhirî ile galibâne mukabele eder.

http://www.risaleinurenstitusu.org/i...iGaybi&Page=72


Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 73

Üçüncüsü: Bu âyet, cifir ve ebced hesabıyla, her tarafta Said’e hücum eden üç çeşit mevtin temas zamanını ve tarihini aynen gösterip tevafuk eder. Demek, âyetteki kelimesinin efradından medar-ı nazar bir ferdi ve cifirce onun ismi adedine tam tevâfukla hususi işarete mazhar bir mâsadak Saidü’n-Nursî’dir.

Sabri’nin sadâkatinin bir kerametidir.
Ben namazdan sonra bu tetimmeyi yazarken Sıddık Süleyman’ın halefi Emin, Sabri’nin âyetine dair parçayı aldığını ve Ramazan’ın feyzinden onun izahı gibi nurlar istediğini gördüm. Ne yazdığımı Emin’e gösterdim. Hayretle dedi: "Bu hem Sabri’nin, hem Risale-i Nur’un bir kerametidir."

http://www.risaleinurenstitusu.org/i...iGaybi&Page=73







Şimdi de Said Nursi'nin ebcet yoluyla tahrif ettiği bazı ayetlerden sonra şimdi de tahrif ettiği hadislerden bazılarına bakalım:


“Ve vasfuke’s-Sa‘îdu fi’l-Kitâbi’l-Mecîd. Ente mevsûfun yâ Sa‘îde’n-Nâsi min Rasûlillâhi (…) Yani: (Ey Said Nursî!) Senin Kitab-ı Mecid’de vasfın “es-Said”dir. Sen, Resulullah tarafından vasfedilmişsin, ey insanların saidi! Bu cümleye “Hâşiye” düşülür ve orada denir ki: ﻦﺘﻓﻠﺍﺏﻧﺠﻦﻤﻠﺪﻴﻌﺳﻠﺍﻥﺇ cümle-i celilesi hadiste üç def’a tekrar edilerek, nazar-ı dikkati bu ism-i pâkin sahibine şiddetle tevcih etmekte olduğu gibi, o zâtın icra-yı faaliyette bulunacağı tarihleri ve ilminin hükümranlığı tarihlerini aynen göstermektedir. (…)“ Tılsımlar Mecmûası, 186



“Mes’ut kimse, fitnelerden uzaklaştırılmış kimsedir. (…)” mealindeki bu hadiste geçen “es-Sa‘îd” sözcüğünden kastedilenin “Said Nursî” olduğunu iddia etmek kadar komik ve çarpık bir başka anlayış var mıdır acaba?



“Binâenaleyh bu Zât (Said Nursî), cismaniyet noktasında mir’at-ı Peygamberî’dir.” Tılsımlar Mecmuası, 205

diyerek kendisini Hz. Muhammed’in aynası olarak göstermektedir. Hâşâ ve kellâ… Said Nursî, ne cismaniyet ne de ruhaniyet noktasında Hz. Muhammed’in aynası olabilir. Bu ancak Peygamberi suistimal etmektir. Aynı yazının devamında ebced hesabına dayanılarak şu terbiyesizlik yapılır:

“Üstelik ancak iki Muhammed, bir Bediüzzaman ediyor. Şöyleki; Muhammed (92) Âyine karşısına koyarak Muhammed (92); Bedîüzzaman (184)’dır. (Ebcede göre Muhammed adının sayı değeri 92’dir, Bedîüzzaman adının sayı değeri 184’dür. Yani 92+92=184)

Peki, sizin bu ahmakça çıkarsamanızı esaslı bir şey zanneden muzırın biri çıksa da dese ki:

” Kur’an’da Tebbet suresinde adı geçen Ebu Leheb’in cifri değeri 46’dır. Ebu Leheb’in sağına, soluna, önüne, arkasına ayna koysak ( Yani 46 x 4= 184) kim görünür acaba?”

Bu münasebetsize ne cevap vereceksiniz? Hadi biz verelim cevabı: Bediüzzaman (!) Said Nursî görünür. Çünkü: Ebu Leheb (46) x 4 = Bediüzzaman (184) eder.

Bir diğeri ise çıkıp Ebced ile şöyle bir yorum yapsa;
“Bakara 220’. ayette “(…) Allah, müfsidi muslihten ayırt etmesini bilir. (…)” buyurulmaktadır. “Müfsid” (Ara bozucu, karıştırıcı) kelimesinin “Bediüzzaman”a tam tamına tevafuk etmesi cihetiyle (Çünkü Müfsid’in cifri değeri 184 iken Bediüzzaman’ın cifri değeri de 184’tür.) ayet, Bediüzzaman’ın fesâd-ü ifsadına ima, belki remz ediyor. Hatta bunu delâlet, belki sarahat derecesine çıkarıyor. Nitekim, Said-i Nursi’nin cümleleri de bunu hem lâfzen hem de mealen tasdik edercesine diyor ki: " Hiçbir müfsid ben müfsidim demez, daima suret-i haktan görünür. Yahud bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız…” dese ne yaparsınız?


Ramazan-ı Şerif’te onuncu günün ikinci saatinde birden bu Hadîs-i Şerif (“Ümmetinden birtakım insanlar, kendilerine Allah’ın emri (kıyamet) gelinceye kadar galip gelmekte devam edeceklerdir. (Allah’ın emri) onlar galip olduğu hâlde (gelecektir).” hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şâkirdlerinin tâifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi:

….. Ve’l-ilmu indallahi lâ ya’lemu’l-gaybe illallâhu. Hattâ ye’tiyallahu bu emrihi (şedde sayılır) fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi bin beşyüz kırkbeş (1545) olup kâfirlerin başında kıyamet kopmasına îmâ eder. Cây-ı dikkat ve hayrettir ki; üç fıkra bil’ittifak bin beşyüz (1500) tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette bin beşyüz altıdan (1506) ta kırkbeşe (1545) kadar üç inkılâb-ı azîmin ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu îmalar gerçi yalnız bir tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalar ile bir nevi kanaat bir gâlip ihtimal gelebilir. (…)
Tılsımlar Mecmuası, 205

Said Nursî, hadiste belirtilen topluluğunun Risale-i Nur şakirtleri olduğundan (?) öylesine emindir ki, artık çıkarımlarını Nurculuğun ne kadar devam edeceği üzerine yoğunlaştırmıştır. E, Said Nursî’nin muhtırası durur mu, hemen ihtar eder hadisi…

Said Nursî’nin, hesap aralarına “Allah’tan başka, hiç kimse gaybı bilmez” anlamına gelen “lâ ya‘lemu’l-gaybe illallâhu” cümlesini koymasının da üzerinde durmak gerekmektedir. Hem bu cümle konulacak, hem de hâlâ kıyamet gibi en gizli gayba muttali olunmaya çalışılacak… Bu, fasıkların büyük günahları bile bile işlerlerken “tövbe, tövbe” demelerini andırmaktadır.

Şatibi derki;
“Şu hâlde, Kuran’dan elde edildiği öne sürülen ve fakat Arap dili üzere carî olmayan hiçbir mananın Kur’an ilimleri ile ilgisi yoktur, ne kaynak ne de metot olabilir. Kim böyle bir iddiada bulunursa, onun bu iddiası batıldır. Nasipsizin birinin kendisinin Kur’an’da zikredildiğini iddia etmesi bu konunun örneklerinden birini teşkil eder.”
Said Nursî’nin ve onun bu saçma sapan sözlerine inananların hak ettiği kelâmı, İmam Şatıbî yüzyıllar önce, aynı yolun yolcuları için etmiş.
Bizde Risale-i Nur talebelerine şunu hatırlatalım:
“Aklı zayıf olanlar, hakkı adam ile tanırlar, adamı hak ile değil. Akıl sahibi olan kimseler için Hz. Ali buyurmuş ki: “Hakkı adamla bilemezsin. Önce hakkı tanı, böylece ehlini de tanırsın. Akıllı adam, esasen hakkı tanır. Bir söz işittiği vakit ona bakar, hak ise kabul eder. Söyleyen, ister bozuk fikirli olsun, ister doğru düşünceli. Hatta çok kere sapık kimselerin sözlerinden hakikati çıkarmaya çalışır.
Bir âlimin en aşağı derecesi, koyu cahil halktan farklı olmaktır. Bir sözü, halkın büyük tanıdığı bir adama isnat etsen, batıl dahi olsa, cahiller hemen kabul ederler. Fena, değersiz bildikleri bir kimseye isnat etsen, doğru da olsa reddederler. Daima hakkı adamla ölçerler. Adamı haktan tanımazlar. Bu, çok büyük bir dalâlettir.”

Esasen Nur Risaleleri’nde yapılan ebced ve cifir hesaplarında asla kural tutarlılığı yoktur. Bu hesaplarda şeddeler, tenvinler bazen sayılmış, bazen de sayılmamıştır. Bu hesaplar yapılırken eldeki sayıya ulaşılabilmek için, ayetlerdeki harfler bile çeşitli gerekçelerle değiştirilmiştir. Bu hesaplarda dikkati çeken diğer bir unsur, hem Said Nursî’nin hem de Nur Risaleleri’nin birden fazla ismi olmasıdır: Said-i Nursî, Said-ün-Nursî, Said-i Kürdî, Molla Said… Risale-i Nur, Resail-in-Nur, Risalet-ün-Nur, Risale-in-Nur, Risalet-ün-Nuriyye, Bediüzzaman…

İsimlerdeki bu çeşitliliğin, hesaplarda kolaylık sağlayacağı aşikârdır. Bu hesaplamalarda öylesine keyfî davranılmıştır ki, aynı isim ya da isim tamlaması için farklı yerlerde farklı sayı değerleri verilmiştir. İstenilen rakamı elde edebilmek için keyfî davranılmıştır; ayetlerdeki cümleler anlamını yitirecek şekilde bölünmüştür. Ebced hesaplamalarından çıkan sayı, bazen hicrî, bazen rumî ve bazen de milâdî tarihin senesi sayılmıştır ki, bu da tamamen indî bir uygulamadır.

Eğer ebced hesabı, Said Nursî’nin ileri sürdüğü gibi gaybî bir anahtar ise, yüce Allah’ın kendisine edilmesini istediği “hamd”, “köpek”le tevafuk etmiştir. Böyle bir anahtar, gaybın kapıları bir yana adî bir kapıyı bile açamaz.

Nurcular Risalelerdeki bütün bu çarpıklıklarını örtmek için Said-i Nursi’nin İşari tefsir yaptığını iddia ederler. Hâlbuki âlimlere göre; İşarî (Bâtınî) tefsirlerin makbul olabilmesi için, şu dört şarttan hâlî olmaması gerekir:

1. Bâtın mananın, Kur’an lâfzının zahir manasına aykırı olmaması,
2. Başka bir yerde bu mananın doğruluğunu teyit eden şer’î bir şahidin bulunması,
3. Verilen bu manaya, şer’î veya aklî bir muarızın bulunmaması,
4. Verilen bâtın mananın tek mana olduğunun ileri sürülmemesi.


İşarî tefsir için ortaya konan şartları, Said Nursî ve talebelerinin ebced ve cifre dayanarak yaptıkları tefsirlere uyguladığımızda; son şart hariç hiç birinin olmadığı görülmektedir.

Son şartta da Nur Risaleleri’nde şüpheli anlatımlar vardır. Dolayısıyla Nur Risaleleri’ndeki ebced ve cifre dayalı tefsirlerin, işarî tefsirden kabul edilmesi mümkün değildir.

Bâtınîler; lâfzı, zanlarına göre lâfzın çağrıştırdığı manalar ile yorumlamışlardır. Yani, manayı esas almışlardır ki, batıl da olsa kendilerine göre bir metotları vardır. Oysa Nur Risaleleri’nde, ayetteki lâfızların, ebced ve cifir hesabına göre aldığı sayı değeri, Said Nursî ve Nur Risaleleri ile alâkadar bir sayıyla çakıştığında, bu, o ayetin bunlara işaret, ima… ettiğinin delili kabul edilmiş, bunu tekit edecek bir-iki masal uydurmaktan da geri kalınmamıştır. Velhâsıl, Nur Risaleleri’nde ebced ve cifir hesaplarıyla yapılan bu tefsirler, lâfzın manasına bakmadığından, işarî değil ancak Hurufî tefsirdir.

Nesefî akaid risalesinde Said-i Nursi gibilerine şöyle der:
“Nasslar, zahirleri üzerine hamledilir. Bunun aksine yönelmek, bâtın ehlinin iddia ettiği manalara sapmak, ilhattır ve küfürdür.”

Gazalî, Said-i Nursi gibilerine şöyle der:
“Bazıları tevil yaptıklarına inanarak mütevatir bir nassa muhalefet ederler. Bunların yaptıkları tevillerin lisan kaideleri ile yakından ve uzaktan bir ilgisi bulunmazsa; bu, küfürdür. Tevilci olduğunu iddia etse de tekzipçidir."

Muhsin Abdulhamid, Said-i Nursi gibi hurafeciler için şöyle der;
“Evet, bu işle uğraşan kişi Kur’an ayetlerine gelince, bunları mevzusuyla asla ilgisi olmayan, delilsiz ve burhansız görüşlerle keyfince tevil eder; canının istediği, hayalinin düşündürdüğü gibi yazar. Kendi yüksek keyfi için coşup yürüyen herkes serbest bırakılsa da Kur’an-ı Kerim ayetlerine hücum etse, onlara kabul edemeyeceği manaları yüklese, acayip Bâtınî tefsirlerle, alçak şeytanî fikirlerle bunları anlasa, bu mevzuda batıl görüşler, bozuk teviller, terk edilmiş manalar ortaya koysa; bu takdirde binlerce insan peygamberlik ve velilik iddia ederlerdi, birçokları da kötü niyetlerini, sapık prensiplerini teyit ederlerdi.”

Ne yazık ki Said-i Nursi, ayetlerde anlatılan Yahudiler gibi Allah’ın ayetlerini tahrif, tağyir ve te’vil etmiştir. İşin daha kötü tarafı ise müridleri de Said’e kanıp Risalelere iman ederek İslam adına yeni dinlerini körü körüne savunur olmuşlardır.

Said-i Nursi bu güne kadar hiçbir akıllı insanın yapamayacağı bir metod olan Kur’an-ı Kerim tefsirinde Kur’an-ı Kerim’i delme metodunu uygulamış mıdır?

Allah (c.c) Ali İmran,7’de;
“Sana Kitabı indiren O’dur. O’ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.” buyuruyor.

Yani Allah’ın bizlere açıkca bildirmediği, yoruma açık ayetler konusunda biz Müslümanların “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır” demesi gerekirken; kalbinde fitne olan bozuk insanların ise bu kapalı ayetleri dillerine dolayıp olmadık yorumlarda bulunmaları vurgulanıyor. Herhalde Said-i Nursi’nin bu ayetten haberi olmamış ki(!) bakın Mektubat, Ondokuzuncu Mektub’da şöyle bir tefsire yelteniyor;

“yalnız gözü bulunan kulaksız, kalbsiz, ilimsiz tabakasına karşı da, Kur’an’ın bir nevi alamet-i i’câzı vardır. Şöyle ki:

Hâfız Osman hattiyle ve basmasiyle olan Kur’an-ı Mu’ciz-ül-Beyan’ın yazılan kelimeleri birbirine bakıyor. Meselâ: Sure-i Kehf’de: “ve sâminuhum kelbuhum” kelimesi, altında yapraklar delinse: Sure-i Fâtır’daki “kıtmîr” kelimesi, az bir inhirafla görünecek ve o kelbin ismi de anlaşılacak.” Mektubat, Ondokuzuncu Mektub

Kehf suresinin bu ayeti, Kur’an’ın 295. sayfasında yer alırken, köpeğin ismi (müteşabihtir) olduğu iddia edilen “kıtmîr” (el-Kıtmîr: çekirdeğin üzerindeki ince kabuk, çekirdek zarı; darbımesel olarak kıymetsiz, adî, ehemmiyetsiz manasında kullanılır) kelimesinin geçtiği ayet 435. sayfadadır.
Kaynak: islami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler http://www.islam-tr.net/tevhid/11604...ost115026.html

“Ve sâminuhum kelbuhum” ifadesinin altındaki yapraklar delinse (!) bile, “kıtmîr” kelimesi açılan deliğe denk gelmemektedir. Çünkü bu ibare Hafız Osman hattıyla yazılmış Mushafta 295. sayfanın 6. satırının sol tarafında iken; “kıtmîr” kelimesi 435. sayfanın 7. satırının sağ tarafındadır. Kaldı ki, denk gelse dahi bu, o köpeğin isminin “Kıtmîr” olduğunu ve bunu Kur’an’ın şifreli bir şekilde belirttiğini göstermez.

Kur’an’ın icazını bu şekilde gösteren zihniyete, aşağıdaki soruların cevaplarını bulmamız için Kur’an’ın hangi sayfasının neresini, nereye kadar delmemiz (!) gerektiğini sormaya herhâlde hakkımız vardır; çünkü bunlara da yanıt vermeleri yöntemlerinin tutarlı olmasının bir gereğidir.

1. Ashab-ı kehfin isimleri ne idi?
Her hâlde Kur’an’ın, bu yiğitlerin isimlerini belirtmesi, köpeğin ismini belirtmesinden daha anlamlı olsa gerektir.

2. Yiyecek almaya giden hangisiydi?

3. Şehirden alınan erzakın cinsi ne idi ve miktarı ne kadardı?

4. Köpek hangisinindi?

5. Köpeğin cinsi ve rengi ne idi?

Doğrusu, ümmetten İsrailiyat ile uğraşan, yukarıdaki soruların cevaplarını arayan birçok kişi olmuştur; fakat herhâlde Mushaf delme metodunu (!) bulan ve kullanan ilk kişi Said Nursî’dir.

Ashab-ı kehf kıssasını ve Kur’an’daki diğer kıssaları anlamak, düşünüp ibret almak yerine; böyle işlerle uğraşmak hastalıklı ruhların, fitnecilerin işidir. Hele bunları Kur’an’ın icazı diye takdim etmenin asla tutarlı bir yanı yoktur.


Bir de cifir ve ebced hesabları, değil yalnız Muhyiddin-i Arabî gibi dahi muhakkiklerin, belki ekser edibler ve ulemâların hususan ehl-i keşfin mabeyninde câri bir medar-ı istihrac ve esrardır. Kur'an-ı Azimüşşan’ın sureleri başındaki mukattaat-ı hurufun bu hesabla münasebeti bulunduğunu, bu Hadis-i Şerif isbat ediyor:






.

sorun cahil olman değil , kendini alim sanman
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Saidi-nursi, din ve yalan! ozgur_beyin İslam 271 04-09-2013 08:36
İSLAM ÜSTÜNDÜR İslam 8 19-02-2010 19:14
İslam, Nurculuk ve Said Nursi pante İslam 61 22-04-2009 22:00
Sağ daima sola üstündür kuvvaci İslam 7 04-10-2006 14:30
İslam Üstündür! EEbubekir Dünya Dinleri 9 04-09-2005 13:06

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:47 .