Son derece isabetli bir başlık, teşekkür ederim.
Demokrasiden başlamak lazım gelir söze.Çünkü demokrasiyi, diğer tüm yönetim şekillerinden tam ve net ayıran bir durum vardır.
Başka hiç bir rejim, kendi sonunu getirecek oluşumlara izin vermez!
Demokrasi kendi sonunu getirecek oluşumlara izin verir...Ve hatta bazen demokrasinin sonunu getirecek faliyet demokrasi adına desteklenir.
R.T. Erdoğan bu nuansı iyi görmüş olacak ki;
"Demokrasi bizim için belirli bir durakta inilecek trendir" beyanatını vermişti."
Yine aynı çizgideki Adnan Menderes;
"Siz isterseniz, " diye başlayan bir cümle kurmuştu...Bunun sonuna saltanat, hilafet ve hatta şeriat bile getirilebilir.
Peki ya demokrasi çoğunluğun dediğinin olması mıdır?Yoksa, azınlığın haklarının savunulması mıdır?
Benim bu konuda şahsi bir son noktam yok...İki söylem de doğru gibi...
İşte şu an ülkece içinde bulunduğumuz açmaz, demokrasinin bu zaafından kaynaklanıyor.
Dünyadaki tüm demokrasi ile yönetilen ülkelerde, aslında demokrasi yoktur.Çoğunda krallık, asil meclisi vesaire gibi, politika üstü kurumlar olup, yoldan çıkmalara engel olurlar.
Oysa ülkemiz, fransız tipi demokrasiyi uygulamaya çalışmış, saltanat ile demokrasi arasında çok keskin bir geçiş yapmıştır.Tam da bu sebepten, halkımız; bırakın başbakanları, futbol takımı hocaları ve şarkıcılara bile imparator diye seslenmekten geri durmamıştır.
Cemaatler özellikle 80 askeri darbesinden sonra inanılmaz bir gelişim göstermektedir.Biat ve kulluk kavramlarının demokrasi ile taban tabana zıt olduğu göz önüne alınırsa, cemaatlerin, hele ki siyaset ile iç içe geçmiş şekilde demokrasilerde yeri yoktur diyebiliriz.
Özünde bireyselleşme olması gereken demokrasi, ülkemizde tarikat, cemaat, aşiret üçgenine sıkışmış haldedir ve çatırdamaktadır.
Hepimizin bildiği gibi, x vilayetinin 25 köyü bir aşirete bağlı olmakta, ve bu köylerin hepsinden tek tip oy çıkabilmektedir!
Aynı olay cemaatler için de geçerlidir.Menderesin koluna takıp gezdirdiği sahte peygamber said bunun en net örneğidir.Yine anayasa referandumu sırasında fettullah gülen'in telkinleri, demokrasi tarihimize kara leke olarak düşmüştür!
Tüm bu olup bitene bir de liberal desteği eklenmiştir ki, nedenleri önemlidir.
1-Dinler karlıdır, kitle yönetmek bir liberal için kaçınılmaz bir istektir.
2-Aşiret ile şirket arasında, özünde çok büyük farklar yoktur.Çağımız da işçiyi belki somut bir şekilde zincire vuramazsınız.Lakin her ay belli bir borcun altına sokup, bu borcun devamlılığını da sağlarsanız, söz konusu işçinin itiraz hakkını elinden almak bir yana biat bile ettirirsiniz!
Şimdi bunların ışığında "teizm" in samimiyetine gelelim.
Teistler bana göre kabaca 3 sınıfta ayrılır.
1-Çok küçük yaşlardan beri inanmıştır.Artık şüphesi yoktur.Ancak kara cahil de olmayıp okumuştur.Çelişkileri görmezden gelir.
Çağa uyumsuzlukları önemsemez.Zaten aklına yatmayanı yapmaz, lakin reddetmez de...
Bu tip dini inancı asla hayatının merkezine oturtmaz.Bu sebepten fanatik değildir.Her hangi bir cemaate ne kin ne de sempati besler.Ancak emaatin yaptığı işler temiz dinini kötüler boyuta gelirse rahatsız olur.Genellikle inancı konusunda aracı istemez...
Çoğunlukla ibadeti eksiktir ve yaptığı kadarını da bireysel yapmak eyilimindedir. İnancını tartışmayı sevmez!Tartışmaları kati hükümlerle bitirerek bu sinyali verir.
2-Son derece radikadir, öyleki sıklıkla çağa uymayı reddeder.Bir yandan böylesine tutucuyken, diğer yandan ona inancını açıklayaak yaşayan bir önder kişilik arayışındadır.İbadetine dikkat eder ve toplu yapmaya gayret gösterir.Dini konularda tartışmayı sever.Ancak karşıt görüşün tatlı sert donelerine bile şiddetle karşılık verir.
İnancını hayatının merkezine oturtmakla kalmayıp, yakınlarının hayatı ile de doğrudan ilişiklendirmiştir.
Bu ilk iki gurup arasında geçiş yumuşak olup, her ikisinin ortalaması gibi davrananlar da vardır.
Ayrıca ölüm, boşanma, aldatılma gibi gündelik hayatın travmaları kişiyi 1. guruptan 2.ye terfi ettirebilmektedir.Ve sıklıkla geçiş bu yöndedir.
Diğer yönlü geçiş ancak kuşaklarla ya da ciddi eğitimlerle sağlanır.Çoğu ateistin ebeveynleri 1.guruptan olabilir.
3-Bu gurup en enteresanıdır ve benim de son zamanlar sıkça rastladığım bir guruptur.
Aslında inancı yoktur ya da eser miktardadır.Her hangi bir kazanımı için "mış" gibi görünür.
Ülkemizde muhafazakar yönetim geldiğinden beri bu cenah anormal şekilde sayısını artırmıştır.
Bir ihale kapmak, tayin, terfii, makam, mevkii...
Amaçlar çok başka olabiliyor.Sevdiği kızı koparabilmek için camiiye giden, kızın babasıyla şadırvanda muhabbet kuran tanıdığım oldu...
Bu guruplar arasında en tehlikelisi 2. gurup olup, katiyen non-teizme tahammülleri yoktur.Bunun sonucu ortadadır.
Güç ellerine geçtiğinde, demokrasinin sonu olabilir.Sözcük olarak demokrasinin devam etmesi önemli değildir.Önemli olanı anlam olarak devam edip etmediği ve hatta gelişip, gelişmediğidir!
Böyle bir karşı atakta, 3.gurubun tamamına yakını ve 1.gurubun da önemli bir kısmından destek bulacaklardır.
Ve şu günlerde, fettullah gülen cemaati yanında AK partisi demokrasinin içini boşaltmak anlamında ilerlemektedirler.Yetmez ama evetçiler sayesinde hukuka da el atmış olup, adalet sistemini de ciddi oranda siyasallaştırmışlardır.
AK partisinin geneli itibarı ile(yöneticileri) yukarıdaki teist sınıflardan hangisine girdiği ortadadır ve yazmaya luzum yoktur.
Burada asıl önemlisi FG cemaatidir.
Yumuşak bir söylemle ortadadırlar.Kamu oyunda ciddi tepki çekecek eylemleri yoktur.(Silahlı vesaire)
Ama herkesin bildiği bir gerçek vardır ki;
(En azından cemaat üyesi yakını olan, bir dönem okullarında öğrenim görmüş olan)
FG cemaati oldukça örgütlüdür.Bir müftü emeklisi için ancak rüyada görülebilecek düzeyde para, eğitim kurumu, taşınmaza sahiptirler.Oldukça güçlenene kadar renk vermemeleri konusunda ısrarla uyarılırlar.
Buna rağmen rusya tehlikeyi görmüş ve ülkesinde faliyet gösteren gülen okullarına çeşitli yaptırım ve kapatmalar getirmiştir.
Bunun üzerine FG okulları kuzey afrikaya doğru atak yapmıştır..Eylem ve söylemleri popilisttir.
(Genişletilmiş orta doğu ve kuzey afrika projesi.-bak şindi, ne fesatım, nereden geldi aklıma-)
Örneğin türkçe olimpiyatlarında şarkı söylenmesi olayı enteresandır.Tek kelime türkçe bilmeyen çocuklara türkçe şarkı ezberletilip söyletmek, ulvi bir görev, vatani hizmet gibi lanse edilmektedir.
Cemaat kendi içindeki çatlak ses ve eleştirilere oldukça tahammülsüzdür.Ancak cezalandırmaları ustaca yapmaktadır.ÖR:Hanefi AVCI.
Cemaate katılmak için ateist olmadığın ve fetullah hocaya bağlı olduğun ifadesi yeterlidir.Cemaat içi statün, söyleminin samimiyeti ve zamana bağlıdır.Koministim desen, CHP liyim desen sorun olmaz.(Şu anda)
Cemaat, muhafazakarları zaten kurtarılmışlar olarak görüyor ve son 3 yıldır özellikle karşıt görüştenleri saflarına katmayı büyük kazanım ilan ediyor.Zira halkın %42 si önemli bir karşıt duruştur.Hele ki bu %42 nin büyük çoğunluğunun, üst düzey eğitim almış, okuyan, yazan, üreten, vergi verenlerden oluştuğu göz önüne alınır ise!
%58 vergi vermiyor mu?Çalışmıyor mu? Diye atlayacak sazanlara karşı;(mutlaka %58 de de çok önemli insanlar var lakin oranlar çok abuk)
Araştırmada, oy dağılımı hane geliri ve eğitim seviyesine göre değerlendirildiğinde gelir seviyesi ve eğitim düzeyi yükseldikçe AKP’nin oy oranı düşerken, gelir seviyesi ve eğitim düzeyi yükseldikçe CHP’nin oy oranının yükseldiği belirlendi. CHP’nin oyu diplomasızlar içinde yüzde 6.5 iken üniversite mezunları arasında yüzde 23.1’e çıkarken, AKP’nin oyu diplomasızlar içinde yüzde 45.2 iken, üniversite mezunları arasında yüzde 22.7 olarak gerçekleşti. Araştırmaya göre MHP, en yüksek oyu ilk ve orta öğretim mezunlarından alırken, yarın bir seçim olduğu takdirde ev hanımlarının yüzde 42.5’i AKP’ye, işsizlerin yüzde 25.5’i CHP’ye, emeklilerin ise yüzde 6.3’ü DYP’ye oyunu vereceğini söyledi.
|
ANKA
Şimdi aslolan bu %42 nin en azından yarısının tavlanmasıdır.Çünkü bu ülkede gerçek anlamda 1 kişi çalışıp 4 kişi yemektedir.
%42 den gerekli hisseyi almak adına, en mülayim, en ilerici numaraları yapacaktırlar ki bu doğal.
En mazlumu oynayacaklardır.(Ağlamak uzmanlık alanı)
Bu göz yaşları şartlar olgunlaştığı anda değişebilir ki, zaman zaman tayyip'in bunun sinyallerini verdiği olmuştur.
"Taraf olmayan, bertaraf olur!"
İnananlar bir toplumda mutlaka olacaktır ve olmalıdır.Burada demokrat bir toplum için aslolan, inançların bireysel hak ve özgürlük anlamında değerlendirilmesidir.
Cemaat, tarikat, dergah gibi kavramlar demokrasi ile bağdaşmaması bir yana, uzun dönemde demokrasi için en büyük risktir.