Sevgili CROSSWISE
Alevi kökenli birisi olarak Yazılarını okudum, neredeyse Yarım Bin yıllık Osmanlı baskısını dışta tuttuğumda, anlattıklarınızın yobaz Osmanlı-İslam alevi tanımları yanında çok daha değerlidir.
MÖ 2000 li yıllarda Anadoluda Hititler diye bir uygarlık yok, aslında Hatti, Luwi, Hurri'ler(Güney bölgesi) var.
Hattiler hakkında fazla bilgi yok, sanırım aynı kader Luwiler içinde geçerli. Ancak dini açıdan Güneş ön plandadır. Babil'in büyük tanrısı Ba'al Boğa figürlü iken Hattilerinde büyük Tanrısı Taru*
boğa biçiminde ifade edilmiş.
Sümer kültürünün mirası Babildir. *
Bu tesadüf olabilir mi?
Taru, Fırtına Tanrısı, göklerin ve fırtına tanrısı, Sümer'in Enlil'i ise aynı özellikte, tufanlar Tanrısıdır, Babil'in Ba'al'i, Fenikeliler'in El-İlah'ı aynı tanrılar.
Biraz kaynak..
http://www.tebe.org/tr/dosyalar/hitit_dini/index.htm
Kaldı ki
Luwilerde ışık çok önemli, Antalya Valiliğinin resmi sitesinde Olbia şehri için şunlar söylenmektedir;
"Kentin adının kökekinin Luwi dilinde "ALLUVA" olduğu ve bunun "IŞIK/GÜNEŞ YERİ" anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Burada Luwi döneminde ışık tanrıçası adına bir tapınak bulunduğu sanılmaktadır."
http://www.antalya.gov.tr/index.php?Sayfa=oren_yerleri
Burada kentin adının ALLUVA olması, Ayrıca Likya'nın(Lykia) Işık Ülkesi olduğu ifadeleri, yine aynı yerleşim bölgesindeki benzerliği gösteriyor.
Lu kelimesinin ışık olduğu ve Luwiler kelimesinin Işık İnsanı olduğu, Likya ismindeki li'ninde Lu kökene ait olduğu düşünüdüğünde Likyalılarında ışık ülkeliler olduğu ortaya çıkar. Avrupa Hind Dil ailesinde Li, köken açısından ışık demektir, "Light" gibi.
Tanrının görüngüsü ile ışık bir tutuluyor,
burada ateş değil öne çıkan ışıktır. Alev kelimesi ile değil ışık kelimesi ile bağ kurulmalı.
Enel-Hak, Tanrının insanın kendisinde, özünde olması inancı ile Tanrının yansımasının ışık olması arasında bağ kurulabilir mi?
Mantık açısından buraya kadar bir tutarsızlık göremiyorum.
Sümerlerle olan ve sizin örnek verdiğiniz 12 rakamı, abartılmamalıdır, ancak
Babil kültürünün Mezopotamya ve Anadoluya neler taşımış olacağıda gözden ırak tutulmamalıdır. 12 Rakamının Sümerlerce kutsal sayılması doğaldır, 1 yılın 12 aya taksimi, haftanın 7 güne taksimi ayrıca 7 ve 12 ninde kutsallığı, bir günün gece 12 gündüz 12 saate taksim, Tanrıların işaretlerinden(burçlardan) yıldızlardan gelmektedir, en azından ben böyle mantık yürütüyorum.
Sümerlerde ayrıca bildiğim kutsal rakamlarda 40 Rakamıda Kutsaldır, bir yerlerde okumuştum, ancak şu anda hatırlayamıyorum, Tanrı Enki'nin rakamı olarak biliyorum. 40 lar, 12 ler... tabirler var. Araştırmanızda bir yararı olacaksa bunuda araştırmak gerekiyor, en azından Kırklar Cemi için..
Nuh Tufanı'da 40 gün?
"3 Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.
Yaratılış 7:17"
Tevrat'da, İncil'de ise 12 ler geçer yine, Kur'an'da da geçer 12 ler.
Tevrat
"20. İsmail`e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım."
Yaratılış 17:20
"19. İsrail halkına her oymak önderi için bir tane olmak üzere on iki değnek getirmesini söyle. Her önderin adını kendi değneğinin üzerine yaz.
Çölde Sayım 17:2"
"10. On iki taş olacak. Üzerlerine mühür oyar gibi İsrailoğulları`nın adları bir bir oyulacak. Bu taşlar İsrail`in on iki oymağını simgeleyecek.
Mısır'dan Çıkış 28:21"
İsa'nın 12 havarisi. İncil, Matta
"8 Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu.
Matta 26:20"
"BAKARA SÛRESİ
(60) Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan
on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti...."
"A'RÂF SÛRESİ
(160) Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık..."
Peki ya buna ne demeli?
"TEVBE SÛRESİ
(36) Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir."
Oniki önder, onikiler, oniki kavim, oniki havari, oniki imam... Sadece Aleviliğin değil Allah'ında katında 12 ay var. 12 rakamıda, 40 Rakamıda yine kutsal rakamlardan. Sorun şuki, 12 rakamı *Sümerler içinde kutsaldır, 12 Burcu simgeler...
Üzerinde karar kılınmış olan genel bir kanı var, Alevilik bir yaşam biçimidir, merkezi İran Horasan'dır, böyle der geçeriz çoğunlukla. Aleviliği Ali'ye, Muhammed'e ve Muhammed soyuna dayandırma çabaları, tahrifat temellidir.
Muhtemel İslami baskı burada çok büyük rol oynuyor. Alevilik şamanizmden, Zerdüştün iyi ile kötünün savaşında iyiyi temsilden, baskı ile yayılma döneminde İslam'dan(haksıza karşı haklının iyinin yanında olma) çok şey almıştır. Bana göre Ali'nin öne çıkmasının en önemli sebebi, İslami baskının zora dayalı olması ve bir alternatif seçim şansından kaynaklı. Bir yerde İslamı kabul edebilmenin ama onu tümden almak yerine hali hazır öğretilerinide sürdürebileceği bir şekilde, Tanrının insanda olması, Ali'nin kendi cenazesini taşıması vs... bağdaştırma çabası olarak görüyorum.
Yalnız bir şeyi gözden kaçırmamak gerekir, İslamın yayılma döneminde yaşam tarzı yerleşikmiydi yoksa göçermiydi.
Bu gerçekten çok önemli, eğer yerleşik bir yaşam ise, mülkiyet kültürü gelişmiştir ve mülke dayalı Tanrı anlayışının kabulü daha kolaydır, eğer göçer ise Tanrı doğa ile özdeşleştirilmiş bir yapıya sahiptir.
İran'dan Anadoluya geçiş, vazgeçilemeyen yayla kültürü, Bedreddinin kazanı, komün benzeri yaşamı, bazı ipuçları veriyor, mülkiyet kültürü değilde, sanki birlikte paylaşım, göçer kültürü daha baskın. Çünkü göçer kültürde mülkiyet olmaz, bu göçerliğin mantığına temelden terstir. Mülkiyetin insan yaşamına girmesi insan hümanizmasınıda alıp götürmüştür, buna rağmen Aleviliğin bir yaşam biçimi öngörüsü ve içerisindeki baskın insan sevgisi bence yine doneler sunmaktadır. Göçer, doğa insanı, mal ile mülk ile, menfaat, çıkar egemenlik(tanrıyı kullanmakda dahil) ile kirlenmemiş insan kültürünün bir başkaldırısınında adıdır alevilik. Dini yaşamı düzenleyen ve hatta toplumların yönetiminde, idaresinde ve biatında öne çıkartan anlayış mülkiyet kültürü, yerleşik yaşamdır. İslam'ın tanrısı göçerlerin değil, şehirli beylerin mallarının ve mülklerinin bir teminatı ayrıca sevk ve idaresi-iktidar noktasına öne çıkarken, yaratıcının doğa olması, Tanrının her şeyde ve insanın özünde, insan sevgisinde olması yerleşik yaşam kültürü ile çelişir...
Tarihden bir başka gerçeği daha öğreniyoruz, üretim araçlarına egemen olanlar iktidarada sahip oluyorlar. Bu günde öyledir, tarihe baktığımızda üretim araçlarının sahipliğinin ön planda olmadığı toplumlar göçer toplumlardır. Toprak doğa ile bir bütündür ve topraka n a nın sahibi yoktur. Toprakda bir üretim aracıdır. Böylelikle göçerler mevsime göre göç ettikleri verimli toprakların, mülki bir egemenlik ile çevrilmemesinden dolayı "ekmeği yiyor suyu içiyor"* Kısaca birileri toprağı çevirir ise siz nasıl oraya göçüp o topraklardan istifade edebilirsiniz? İşte bu mümkün değildir ve mülkiyetçi islam öngörüsü ile, doğaya ve tamamen doğal inanca sahip aleviliğinde, burada dahi çatıştığını görürüz.
"Bozuk Düzende sağlam çark olmaz"
"Ekmeği yiyecek suyuda içeceksiniz" (çözülen ilk Hitit cümlesi.)
[quote:c5e5354982="CROSSWISE"]Ben bir Alevi olarak , cennete / cehenneme inanan bir Aleviye rastlamadım ki öğretinin aslını içinde barındıran nefeslerde cennet veya cehennem inancını direkt olarak yansıtan anlamlar asla mevcut değildir.[/quote:c5e5354982]
Evet, öyledir ancak bilhassa Tokat, Amasya ve Çorum bölgesinde Alevi kesim bu gün 2 kola ayrılır. 12 İmam, İslam ve Ehli Beyt konusunda daha ısrarlı olan(aşiretler-Hubiyar) ile, bunda ısrarlı olmayan (Bektaşiler-benimde köken) vardır. Aşiretlere sıraç denir, bu onları kızdırır onlarda döner bizlere ala bağarsuk(bağısak) derler. Bu ayrışma Hubiyar'a dayalı olsa gerek ama bu günki yansımada, aradaki mesafe dahada artmıştır.
Aşiretler 12 imam kültüne daha bağlı bu gün. Diğerleri ise Dedeleri de kovmuştur, çoğunluğu Allah için özel bir şey yüklemezler. Hatta İslami tanımdakine inanmazlarda. Cennet ve Cehennem konusunda ise hepsi bu dünyadır derler. Bayram namazlarını kılmazlar, aşiretler bayram namazı kılar, Muharrem orucunu tutarlar, diğerleri ise oruç da tutmaz namazda kılmaz.
Son zamanlarda Cem Vakfı gibi kuruluşlar Osmanlı'nın Alevilere biçtiği misyona üretim araçlarına sahip olanların yönetimede sahip olduğu gerçeğigöz ardı edilmeden bilinçli bir şekilde sarılmış görülüyor, bilhassa kitle iletişim araçları sonrasında yeniden İslama dönüş etkileri görülmektedir.
Semah konusu ise bence yine Gökyüzü ile alakalı. Ben Semah dönüşünün 12 kişi ile olması gerektiğini düşünürdüm hep. Bir zamanların anlayışı gereği, evrenin merkezi Dünyadır ve yıldızlar bu merkez etrafında dönerler(gezegenlerde yıldız olarak buna dahil). 3 kutsal şey, yer, Gök, Tanrı. 12 Kutsal şey, dönen yıldızlar. Bu tür ayinlerin salt Anadolu değil, asya ve Amerikadada olduğu görülür. Bunlara ayin dedim, folklörük özelliğinden çok bana göre temeli dini ayindir. Neyse daha fazla uzatmayayım...