Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 11-12-2014, 13:52
RollingStones - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
RollingStones RollingStones isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Aug 2014
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 1.036
Standart

Bu başlığa verilecek daha anlamlı yorumlar olması bakımından,

Aşağıda bu konu ile ilgili bir makaleden alıntı var.


Tüm sorun yöntem sorunudur.

Kur’an-ı Kerim öncelikle sözlü bir metindir. İfadelerinde konuşma dilinin özelliklerine ağırlık vermektedir;
çünkü karşısında, hayatlarını değiştirmeyi amaçladığı muhatapları bulunmaktadır. Bu muhataplar da, Kur’an’ı kendilerine bildiren Peygambere karşılık vermektedirler.

Bu muhataplar bazen kendi aralarında da konuşmaktadırlar. Muhatapların kendi aralarında konuşmaları, Kur’an bağlamında, Arap dili dışında diller bakımından farklılık arz etmektedir.

Muhatapların, kendi aralarındaki konuşmaları, genelde bütün dillerde, “biz”li olarak yapıldığı halde, Kur’an’da “siz”li olarak yapılmaktadır..

Bu özellik, Kur’an’ın inmiş olduğu dönemin bir özelliğidir; çünkü kişilerin kendi aralarındaki konuşmalar, bu günkü Arapça’da da “biz”li olarak ifade edilmektedir.

Birazdan vereceğimiz örneklerde göreceğimiz üzere Kur’an bunu “siz”li emir kipinde gerçekleştirmektedir:

Birkaç istisna dışında hemen bütün dünya dillerinde bu ayet-i kerimeler, ayetlerin metnine sadık kalınarak şu şekilde çevrilmektedirler:


[(Kardeşleri) demişlerdi: “Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz.
Babamız, açık bir yanlışlık içindedir!” “Yusuf’u öldürün ya da onu bir yere bırakın da babanızın yüzü size kalsın.
Ondan sonra iyi bir topluluk olursunuz!” İçlerinden bir sözcü: “Yusuf’u öldürmeyin, onu kuyunun dibine atın, kervanlardan biri onu görüp alsın; eğer yapacaksanız (böyle yapın)” dedi.]

[12Yusuf: 8-10, S. Ateş]


Ayet-i kerimeleri, dikkatle okuyacak olursak, Yusuf’un kardeşlerinin, kendi aralarında Yusuf ve küçük kardeşi Bünyamin hakkında konuştuklarını hemen anlarız.

İşte bu tür bağlamlarda, Kur’an’da geçen fiilleri “dediler” yada “dedi” şeklinde çevirmek yerine, duruma göre “birbirlerine, biri diğerine, birileri diğerlerine vs…dediler.”
şeklinde daha uygun olacaktır.

Şimdi söz konusu ayetleri, biz İşlevselci yaklaşıma göre, yani Kur’an okurunun kolayca anlayabileceği şekilde çevirelim:

[Hani bir gün kardeşleri (aralarında konuşurlarken birbirlerine): “Yusuf ile kardeşi, bizler daha çok olduğumuz halde, babamızın nazarında bizden daha değerlidirler ve önemlidirler.
Gerçek şudur ki, babamız, (onlara bu kadar değer ve önem vermekle) açık bir yanılgı içinde bulunmaktadır.
O halde, (gelin) onu ya öldürelim ya da (uzak) bir yere atalım ki, (bundan böyle) babamız sadece bizimle ilgilensin ve ondan sonra da biz yine iyi insanlar olalım!” demişlerdi.
Bunun üzerine içlerinden biri diğerlerine: “Hayır Yusuf’u öldürmeyelim; ama onunla ilgili olarak illa da bir şey yapacak isek, o taktirde, onu, bir kuyunun dibine atalım ki, (oradan geçen) kervanlardan biri onu oradan alabilsin!” diyerek karşılık vermişti.]



Çevirmenlerin ayetleri bizim yaptığımız şekilde çevirmemelerinin temelinde kaynak dile olan sadakat duygusu yatmaktadır. Bu duyguyu, ayetlerin anlamını çarpıtmamak koşuluyla, saygıyla karşılarız.

Burada hemen akla şöyle bir soru gelebilir:

Kaynak dile sadık kalmak niçin ayetlerin anlamını çarpıtsın ki?.

Şimdi vereceğimiz örnek, kaynak dile sadık kalmanın ayetlerin anlamını çarpıtabileceğini açıkça gözler önüne serecektir:

Söz konusu ayetlerin çevirisini D.İ.B’ lığının 2001 yılının sonlarına doğru Türk okuruna sunduğu en son çeviriden vermek istiyoruz:

“Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler.
Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını , daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım.
O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” “Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik.
(Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik. “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Kuşkusuz biz doğru söyleyenlerdeniz.”
[12 Yusuf: 80-82]

Söz konusu ettiğimiz anlam çarpıklıklarını görebilmek için, bizim yaptığımız çeviriyi sunuyoruz:

“Onlar ondan umutlarını kesince, aralarında görüşmek üzere bir kenara çekilmişlerdi. İçlerinden büyük olanı (diğerlerine):
“Babamızın bizden Allah adına söz aldığını ve daha önceleri de Yusuf konusunda da hatalı davrandığımızı bilmiyor musunuz?
Bu yüzden ben, babam bana izin verene ya da Allah benimle ilgili bir karar verene dek ben asla ülkeden ayrılmayacağım;
gerçekten de O, karar verenlerin en hayırlısıdır. (Size gelince); siz babamıza dönün ve (ona): “Ey babamız! Oğlun hırsızlık yaptı.
Biz ancak bildiklerimizi anlatıyoruz. (Her ne kadar biz sana onu koruyacağımız konusunda söz vermiş isek de), onu bizim bilmediğimiz tehlikelere karşı koruyamazdık.
İstersen bulunduğumuz kentin halkına ve birlikte yolculuk yaptığımız kervandaki insanlara sor; çünkü biz gerçekten de doğruyu söylüyoruz” demişti.”


Yukarıdaki ayetleri, D.İ.B.’ ığının çevirisine göre okuyan biri, içlerinden en büyük olanın, Yakubun oğlu olmadığı,
babaları Yakub’a söz vermediği ve Yusuf konusunda hatalı davranmadığı sonucuna ulaşabilir. Oysa durum tamamen farklıdır.

Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 11-12-2014, 14:27
RollingStones - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
RollingStones RollingStones isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Aug 2014
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 1.036
Standart

Aynı makaleden;

Diyanet meali.

Ali-Imran 71-73

"Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın" (dediler).
De ki: "Şüphesiz hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?"
De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."
O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.


Şimdi söz konusu ayetleri, üslup özelliğini göz önünde bulundurarak Türkçeleştiriyoruz:

"Kitap ehlinden bir gurup diğer bir guruba: "İnananlara indirilene, günün başında inanalım, sonunda da inkar edelim ki, onlar da inançlarından dönsünler " derlerken, diğer bir gurup da onlara:
" Dinimize uyanlardan başkasına asla inanmayalım; aksi halde onlar bu tür davranışlarımızı Allah nezdinde halk arasında aleyhimize delil olarak kullanırlar " demektedirler.
De ki: " Doğru yol, Allah'ın belirlemiş olduğu doğru yol, size verilmiş olanın aynen bir başkasına da verilmesidir.
Yine de ki: "Kuşkusuz, lütuf Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah lütufu çok geniş olan, çok bilendir. O, sevgi ve rahmetini dilediğine ayırır. Allah çok büyük lütuf sahibidir."



Bold yapılan yerdeki cümleyi diyanet mealinde Allah söylerken, diğerinde Kitap Ehli söylüyor.
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 11-12-2014, 14:37
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

haliluo´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Niye bir meal diğer bir meali tutmaz? Olmayan kelimeler varmış gibi, ya da olanlar yokmuş gibi yazılmak zorunda kalır? Anlamı tutturmak için yapılan herşey aslında çevrilmek istenen metinden hep birşeyler alır götürür.

Sizin fikriniz nedir?
Buyuk olcude, ceviren kisinin objektif olamayisidir neden, dogaldir bu tabi.
Ikinci neden, tum cevirilerin hadislerle uyumlu olmasina dikkat edilir, ancak bu yapilirken genelde ise gelen hadisler baz alinir.
Kitap sadece Arapca'dan mutesekkil degildir, birden cok sayida dil (buna eski tip Turkce de dahil)barindirir, anlasilmadigi yerde usturuplu sekilde ortbas edilmek zorundadir. (haliyle parantezlenmek zorunda kalir cumleler) Hani tanri anlatamamis da, mealciler onu duzeltmis halini alir.
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 11-12-2014, 15:22
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

Bir başka konuda islam tanrıdan diyenlerce, bence, dikkat etmediği konu;

Tevrat ve incili sahiplenip tanrı katından derlerken, yazım dilleri hakkında düşünmedikleri ve farketmedikleridir içeriklerini.

Çünkü her iki kitapta kutsalık iddiası taşır ancak hiç biri tanrıdan aynen gelmiştir ve öyle yazılmıştır iddiasıyla kendini bağlamamıştır.

Şöyleki anlatıcıların yada hikayeyi anlatanın ağzından anlatılır ve tamamen insanlarca yazılıp kaleme alındığı bilinir ve asla tanrının ağzından veya meleklerin ağzından seslenir iddiası yoktur.

Tanık olan(kurgulayan) insanoğlu aynen kendince anlatandır.

Kuran ise bunu farketmediğinden yazılanlarca tamamen kutsallar ağzından elde edilmiş ve aynen kaleme alınmış iddiasıyla hiç örtüşmez diğerleriyle.

Onlar değişmiştir hikayeside işe yaramayacaktır çünkü hepsi değişmiş demekle eşdeğerdir, yani biri oturup Tanah ve İncili kendi insanağzıyla anlatır şekline dönüştürerek yazmıştır demek tamamen gerçeklere gözünü kapatmaktır.

Aynı zamanda kuranada aykırıdır. Bunun önemi nedir? Bunun önemi şudur, kuran buralardan aldığı hikayeleri o kitaplara ait anlatımla okuyanlar, tanrı ağzıyla ,yada kutsal ağızla anlatma derdine düştüğünde yukardaki örnekte görülen tuhaflıklarada ,anlam yitmelerinede sebep olunduğundan mecburen "çeşitli açıklamalar" ile durum açıklanmaya çalışılır.

Yani apaçık kitapta tanrı arapçada anlatamamış derdini başka dilde ne yapsın.Ya bu karmaşıklığı kavrayacak ölçüde objektif değilseniz ne olacak? olan ortada, onları inkar et, orda bir hikmet var der, yanlış anlıyorlar ve asıl benim dediğim doğru aynı anlıyoruzda yorum farkı, her okuyan farklı şeyler anlıyor, işte mucize bu, her zihne, bilince hitap ediyor, muhteşem gibi mezheplerin çıkış nedenlerini dahi kendilerince artı değere çevirerek düşünmek ve kabul etmek zorunda kalıyorlar.

Yada noluyor a kişisi hükmü yok sayarken b kişisi kelime köküne sarılmaya çalışıyor, c kişisi neyse odur , d kişisi mantıklı bir açıklama peşine düşüyor, e kişisi kafirlerin çarpıtmaları ,islam düşmanları meali yanlış veriyor diyor, f kişisi farkı farkedecek seviyede değil huşu içinde dinleyip allah razı olsun diyor, g kişisi benden başkası tam anlayamaz, h kişisi mecazdır mecaz, ı kişisi mucize bir çok anlamı var, i kişisi tanrım kafa mı yapıyon vesaire.

Sorun kimde dersiniz? Dilde mi? Dil ile meramını anlatamayanda mı? Dili anlamayanda mı(sözde)? yoksa bir çağa kutsal diye çakılıp kalındığını ve bunu farketmesinler diye insanları kullanan uyanıklarda mı?Safça inanıp sorgulamayanlarda, yada sorgulayıp çıkış yolu bulmaya çalışanlarda mı? Bunları fark edip tümden red eden ve millete anlatmaya çalışanlarda mı?


Yine düştü çenem.

Şimdilik saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 11-12-2014, 16:52
patasana patasana isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Nov 2014
Mesajlar: 208
Standart

Neva´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Buyuk olcude, ceviren kisinin objektif olamayisidir neden, dogaldir bu tabi.
Ikinci neden, tum cevirilerin hadislerle uyumlu olmasina dikkat edilir, ancak bu yapilirken genelde ise gelen hadisler baz alinir.
Kitap sadece Arapca'dan mutesekkil degildir, birden cok sayida dil (buna eski tip Turkce de dahil)barindirir, anlasilmadigi yerde usturuplu sekilde ortbas edilmek zorundadir. (haliyle parantezlenmek zorunda kalir cumleler) Hani tanri anlatamamis da, mealciler onu duzeltmis halini alir.

Benzer bir örnek verecek olursak Sayın Neva'nın söylediğine.


BM'de bir toplantı var ve bir lider çıkmış konuşma yapıyor.O sırada diğerlerine bu konuşma tercüme edilirken, tercüman anladığını mı tercüme eder yoksa birebir duyduğunu mu?Yani tercümanın "bence böyle söyledi" deme hakkı var mıdır?


Sayın Rollingstones'un paylaşmış olduğu makalede;

Kur’an-ı Kerim öncelikle sözlü bir metindir. İfadelerinde konuşma dilinin özelliklerine ağırlık vermektedir;
çünkü karşısında, hayatlarını değiştirmeyi amaçladığı muhatapları bulunmaktadır. Bu muhataplar da, Kur’an’ı kendilerine bildiren Peygambere karşılık vermektedirler.

Bu muhataplar bazen kendi aralarında da konuşmaktadırlar. Muhatapların kendi aralarında konuşmaları, Kur’an bağlamında, Arap dili dışında diller bakımından farklılık arz etmektedir.

Muhatapların, kendi aralarındaki konuşmaları, genelde bütün dillerde, “biz”li olarak yapıldığı halde, Kur’an’da “siz”li olarak yapılmaktadır..

Bu özellik, Kur’an’ın inmiş olduğu dönemin bir özelliğidir; çünkü kişilerin kendi aralarındaki konuşmalar, bu günkü Arapça’da da “biz”li olarak ifade edilmektedir.



denilmekte.


Sözlü bir metin olması Araplar için mecburi bir durumdur.Şiirsel anlatım tarzı ile akılda kalıcılığı arttırmak ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir.Başka bir alternatif yok.Kağıt kalem bolluğu olsaydı ya da kemiklere, derilere falan yazmak zorunda kalınan ilkel bir çağda olmasalardı herhalde bunları düzyazı şeklinde daha anlaşılır biçimde yazarlardı.Tabi bu bir tercih değil kültürün ve zamanın getirdiği bir zorunluluktu.


Anlattığımız gibi zaman geçtikçe kelimelerin değiştiği ve yeni anlamlar kazandığı gibi anlatım tarzları da değişmekte.Tabi ki anlatım tarzı anlatılan şeyin ruhunu oluşturur ve ruhu kaybolan metinlerin anlaşılması çok daha zorlaşır.


aliyarasfal kardeşim;


alfabedeki tüm harfleri saysanız bitiremezsiniz o farklılıkları.O farklılıklar zenginlik olsaydı hala mezhep savaşlarını yaşayan avrupanın orta çağ da kapatmış olduğu konuları tartışan bir islam coğrafyası ortaya çıkmazdı diye düşünüyorum.



Bunları konuşurken aklıma Thomas Paine'nin başka cümleleri geldi.Tam hatırlayamasam da sanırım şöyleydi.


Gerçek din doğa ve evrendir.Gerçek din olduğunu iddia eden dinler ise doğa ve evrenin kendine göre yorumlarıdır.İnsanlar gerçek dini değil; din olduğunu düşündüğü şeyleri tartışıp durmaktadır.


Ve bence bir din ve bir ahlaktan söz edeceksek bu insanın karakterinden başkası olamaz.
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 03-04-2015, 12:36
Cyberpunk Cyberpunk isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 27 Mar 2015
Mesajlar: 48
Standart

Kurani anlamak icin klasik arapca ogrenmek sart
Orhan encakar hocanin derslerinden baslayin okunus kurallarini sonra tercume kurallarini ogrenin.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
AKP-CHP Arasindaki Benzerlikler/Farklar evrensel-insan Politika 61 14-12-2014 01:04
Orjinal Kur´an n4n0_s3c0nD İslam 4 03-08-2010 01:18
allah ne kadar orjinal ? niveru İslam 8 13-06-2009 12:54
Ehli Kuran ile Ehli Sünnet Arasındaki Farklar zeitgeist İslam 3 30-08-2008 22:23
DEMEKKI MANTIKEN INANANLAR ILE ARAMIZDA BAZI FARKLAR VAR !! İslam 1 12-02-2005 17:40

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:06 .