Turan Dursun Sitesi Forumları
  #1  
Alt 17-06-2013, 00:28
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Hz. Muhammed ve İçki 2

Nebiz, normalde bugünkü halk tabiriyle bilinen şarap demektir. Ancak en başta Hz. Muhammed ve yakın mesai arkadaşları bunu kullandıkları için İslam uleması buna karşı kurtuluşu bazı farklı tanımlarda bulmuşlardır. Burada önemli gördüğüm tüm bilgileri aktaracağım. Bakalım nebiz içki-şarap mı yoksa başka bir şey mi göreceğiz.

Bir kere Hz. Muhammed döneminde günümüzdeki gibi böyle modern bir içki-şarap türü yoktu. İnsanlar hurma, üzüm, kuru üzüm, pirinç, arpa, bal gibi maddelerden şarap-içki imal edip içerlerdi. Hz. Muhammed’in açıklamalarında şu gıdadan şu şekilde içki-şarap sağlanır diye herhangi bir bilgi yok. Mesela İbni Abbas, insan bir maddeden dokuz bardak içtiğinde sarhoş olmazsa helaldir, şayet onuncuda sarhoş olursa o zaman haram başlar tanımını yapmıştır. Burada bir kısa anımı eklemek isterim. Bir gün Arap ülkelerinden biriyle konuşurken (kendisi tahsil görmüş diş doktoruydu), ondan sordum: Sizde veya herhangi bir Arap ülkesinde biri “nebiz” dediği zaman ne anlaşılır? O, nebiz demek içki/alkol demektir dedi. Tabii ki bunu niçin sorduğumu bilmiyordu. O sırada yanımda kitap yoktu ki Hz. Muhammed’in nebiz içtiğini ona göstereyim. Ben hemen internet açıp ilgili kaynaklardan birini açtım ve bak sağlam İslami kaynaklarda Hz. Muhammed’in nebiz içtiği anlatılıyor; buna ne dersin, dedim. O zaman bunun üzerinde düşünmek lazım dedi ve olabilir ki o vakit onların örf-âdetlerinde nebiz normal bir meşrubatın adıymış şeklinde hemen yorum yapmaya başladı. Bunu anlatmakla, nebizin ne olduğunu bir Araptan öğreniyorum demek istemiyorum ve benim bu konularda onlara ihtiyacım da yok. Bununla, İslami kesimin darda kaldı mı ne gibi çarelere başvurduğunu belirtmek isterim.

Nebiz kelimesi orijinal anlamından uzaklaştırılınca doğal olarak yazarlar arasında anlam birliği oluşmamış, tanımı konusunda her kafadan bir ses çıkmıştır. (42)

İslam literatüründe nebizin tanımı
Önce Arapçada nebiz ne anlama gelir bundan başlayalım.
Nebiz, Mucem-i Vesit, Müncid’ü Tullab, Lisanü’l Arap, Mucem’ü Lügati-l Arabiye, Mucemü-l Gani ve birçok Arap sözlüğünde, “üzüm, hurma ve başka maddelerden yapılan sarhoş edici içecek” olarak tanımlanmıştır. (43)
Çok eskilerde A’rabinin/bedevinin birinden “Nebiz içer misin?” diye sormuşlar. O, “Aklımı yiyeni ben nasıl içeyim?” yanıtını vermiştir. Burada o zamanlardaki bir köylü Arabın sözünü kanıt olarak göstermiyorum. Maksadım, o dönemlerde ve şimdi de halk nezdinde nebizin şarap olduğunu belirtmek isterim. Kaldı ki eskilerden kalma çoğu şiirlerde hamr yerine nebiz işlenmiş ve zararları anlatılmıştır. Bir bakıma hamr ile nebiz eşanlamlı iki kelimedir demek daha uygun olur. (44)

Burada sözlük anlamına takılıp da bir sonuç çıkarmak elbette ki doğru değildir. Ancak sözlük anlamı da bir o kadar önemlidir. Kaldı ki kaynaklarda ciddi kanıtlar vardır ki, nebiz o zamanki içki ve şarabın ta kendisidir. Ama Hz. Muhammed içtiği için İslami yazarlar mecbur kalıp nebizin başka şeyler olduğunu öne sürmüşlerdir. Kanıtlar öylesine güçlü ki ne kadar zoraki savunmalar yapılırsa yapılsın gerçek gizlenemez.

Nebiz hakkında yapılan açıklamalardan bazıları şöyledir:
Fahrettin er-Razi: Nebiz, hurma, üzüm veya kuru üzümün üçte ikisi kayboluncaya (uçuncaya) kadar kaynatılıp sonra da ekşimesi için bırakılması haline denir şeklinde tanımlamıştır. (45)

İbni Kuteybe: Nebizin ne olduğu konusunda ihtilaflar çoktur diye başladıktan sonra birkaç farklı tanım getirmiş ve bir yerinde de, bazı fasıklar hamr (içki-şarap) haram değildir iddiasında bulunmuşlar. Bunların görüşü, tanrı ancak tavsiyede bulunmuş; değil ki yasaklamıştır şeklindedir dedikten sonra, hamr (şarap), yalnız üzüm şırasından yapılır ve o da ateş dokunmamak kaydıyla demiş; diğer maddelerden sağlanan ise, Kur’an’da adı geçen hamr sayılmaz, bu, ancak sarhoş bırakırsa haramdır demiş. (46)
İbni Kuteybe içeceklerle ilgili yazdığı özel kitabında nebizi şu şekilde tanımlamıştır: Kuru üzüm ile hurma suyundan yapılır ve ateşten uzak bir şekilde bir kaba bırakılır. Çok sertleşirse şarap olur, hafif ise nebizdir şeklinde tanımlamıştır. Dikkat edilirse Fahrettin Razi ile İbni Kuteybe’nin tanımları birbirlerine zıt: Biri ateşte kaynatılır diyor, diğeri ateşsiz diyor.
İbni Kuteybe nebiz aleyhinde şairlerden örnekler vermekle birlikte meşhur sahabe İbni Mesut’un nebiz içtiğini ve nebiz, ister kuru üzümden, ister hurmadan yapılsın, çok içilirse sarhoş edici bir madde olduğunu da belirtmiştir. (47)

İbni Abdirabbih: Nebiz, kabak ve ziftli kapta hazırlanıp sertleşen ve fazla içilince sarhoş eden maddeye denir. Sertleşmediği sürece zaten nebiz sayılmaz diyor. Ona göre nebiz sarhoşluk niteliğini taşıyan bir maddedir; aksi takdirde o maddeye nebiz denmez. Burada bir benzetme de yapıyor; nasıl üzüm şırası şaraba dönüşmediği sürece ona şarap denilmiyorsa, nebiz de sarhoşluk vasfını almıyorsa bir kere ona nebiz denmez diyor. Bu benzetmeden sonra eski şairlerden de örnekler vererek, “Nebiz öyle bir şeydir ki, bir sinek bile onun bulunduğu kabın yanından geçse kokusundan bayılıp yere yığılır, ölür” diyor. İbni Abdirabbih, hamr ile nebiz hakkında tartışmalar var dedikten sonra, “Benim yanımda her ikisi aynıdır, haramdır” diyor. Fesevi, Talha haramdır diyordu ve içmiyordu; ancak Zübeyir helaldir deyip içiyordu (bilindiği gibi Talha ile Zübeyir Hz. Muhammed tarafından cennetle müjdelenen on seçme sahabeden ikisi). Üstelik bunlar arasında herhangi bir kırgınlık da olmuyordu, samimi iki arkadaş gibi yaşıyorlardı diyor. (48)

Tahavi’nin yorumları daha ­farklı: Hamrın üzüm ve hurmadan yapıldığına ilişkin var olan hadisi yorumlarken, aslında hamr yalnız üzümden yapılır, hurmadan yapılan ise nebizdir; ancak sarhoş ederse ona da hurmadan yapılan hamr adı verilir diyor ve birkaç yorum getiriyor. (49)

Kurtubi kendi tefsirinde daha farklı bir şey anlatıyor. Nebiz de dahil sarhoş eden her madde haramdır diyor ve devam ediyor: Ancak bakıyoruz İbrahim Nehai gibi bazı âlimler hem helaldir demiş, hem de içmişler. Bunu iki şekilde yorumlamak mümkündür. Ya nebiz helaldir deyip içenler dinde bir fetva/kanıt bulmuşlar, ya da kul günahsız olmaz misali, bunlar da içip tövbe etmişlerdir diyor. Kısacası, Kurtubi her sarhoş eden haramdır fikrini benimsiyor ve nebizi de bunlardan sayıyor. Unutmayalım ki bundan önceki bölümde birçok örnekle ispatlandı ki Hz. Muhammed nebiz içiyordu. Peki, bu açıklamalara göre ne diyeceğiz!(50)

İbni Abdilber’in bazı değerlendirmeleri var. Kendisi mezheplerin görüşlerini ekliyor. Ondan birkaç örnek vermek isterim. İmam Malik’in, bir insan sarhoş olsun olmasın; sarhoş eden bir madde içerse içki içmiş sayılır ve ona had cezası uygulanır dediğini belirtiyor ve bunu İmam Evzai’nin de söylediğini ekliyor. İmam Şafii ise, sarhoş eden bir maddeden ister az olsun, ister çok fark etmez; kullanan kişiye had cezası uygulanır dediğini yazıyor. İmam Süfyani Sevri’nin farklı bir görüşe sahip olduğunu, ona göre hamr (içki-şarap) ancak hurma ve üzümden yapılır; bunun dışındaki maddelerden yapılanı hamr sayılmaz diyor ve kanıtını da Nahl suresi 67. ayetine uygun olan (ki burada yalnız üzüm ve hurma isimleri geçiyor) “İçki ancak üzüm ve hurmadan temin edilir” hadisinden gösteriyor. Ayrıca Sevri’den, “Su içer gibi nebiz içebilirsin” cümlesini de ekliyor. İbni Abdilber bu konuda detaylı bilgiler sunuyor. (51)

Şeyh-ül İslam İbni Teymiyye, Medine âlimleri (tabii ki o zamanın âlimlerini kastediyor), sarhoş eden her madde haramdır fikrini savunuyorlardı; Kûfe âlimleri ise yalnız üzümden imal edilen içki-şarap haramdır; bunun dışında her madde helaldir; ancak sarhoşluk verdiği an haram sayılır demişlerdir diyor. Bir de Kûfe âlimleri, ancak yırtıcı kuşlar (kartal gibi) haramdır; Medine âlimleri ise uçan tüm kuşlar (kartal vs. dahil) helaldir demişlerdir diye aktarıyor. Görüldüğü gibi nebizle ilgili yapılan tanımlarda her kafadan bir ses çıkıyor. (52)

Mezhep lideri İmam Ahmet b. Hambel’den soruyorlar, nebiz hakkında bildiğin bir hadis var mı? Kendisi yemin içerek yanıt veriyor ve benim bildiğim tüm hadisler nebizin haram olduğunu gösteriyor diyor. (53)
İbni Hazm’ın açıklamaları daha farklı. Bölümün başında şöyle bir giriş yapıyor: Her ne madde olursa olsun, şayet çok içildiği zaman tek bir kişiyi sarhoş bırakırsa, artık tek bir damlası bile hamr (içki-şarap) sayılır ve bu, aynı zamanda çoğunluğun görüşüdür diyor. Burada içki ve nebiz konusunda birçok farklı görüşlere yer veriyor. İbni Abbas’tan şu rivayeti aktarıyor: Taze hurmadan yapılan nebiz de içki-şarap gibi haramdır diyor ve sonuçta, içkinin azı da çoğu da haramdır; ancak diğer içecekler insanı sarhoş bıraktığı an haram sayılır şeklinde görüş belirtiyor. (54)

Aslında Hz. Muhammed döneminde nebizle hamrın eşanlamlı iki kelime olduğu bazı hadislerden de anlaşılıyor. Mesela, Ebu Bürde bu konuda açık bir hadis aktarıyor. Bit’ı, baldan yapılan nebiz; Mizr de arpadan yapılan nebizdir diyor. Ancak Hz. Muhammed bu ikisi hakkında sorulan soruya karşı, bir rivayete göre haramdır yanıtını vermiştir. Dikkat edilirse, burada geçen her iki içecek için nebiz terimi kullanılıyor, bunlar Buhari’de geçiyor ve Hz. Muhammed de bunlar için haramdır ifadesini kullanıyor. (55)

Bilgi olsun, konuyu ne kadar muğlak bir hale getirdikleri bilinsin diye değişik kesimlerden farklı tanımlar sundum. Yoksa benim için mezhepler, yorumlar bağlayıcı değildir. Ben, İslam’ın anayasaları durumundaki Kur’an ve sağlam kabul edilmiş hadislere bakıyorum, konuyu bu açıdan değerlendiriyorum.

İnsan nebizle ilgili yapılan tanımlara bakınca hayretler içinde kalıyor ve anlıyor ki tüm bu farklı açıklamalar Hz. Muhammed ve önemli sahabeler içtikleri için durum bu kadar karmaşık hale gelmiş.

Sıffın harbinde adamın biri Hz. Ali’nin nebizinden içip sarhoş olunca, Hz. Ali ona seksen kırbaç had cezası veriyor. Burada adamın içtiğinin nebiz olduğu açık belirtiliyor; bunu özellikle vurgulamak isterim. (56)

Zaten Hz. Ali’nin, ister hamr (içki-şarap), ister sert nebiz içmiş olsun, bana getirilen herkese had cezası uygulardım diye açıklaması var. (57)

Ben kaplar üzerinde durmak istemiyorum; ancak kaynaklarda bu konuda da hadisler çok. Mesela nebiz yaparken şu şu kaplar kullanılmasın diye bilgi var. Yalnız Hz. Muhammed’in bu sözünde de sabit kalmadığını görüyoruz: Zaman ­içinde bakıyor ki yasakladığı kapları millet kullanmazsa başka kapları yok; bu nedenle istediğiniz kaptan için; ancak sarhoş olmamaya dikkat edin şeklinde bir düzeltme yapıyor. Kaplarla ilgili gerçekten kabarık bilgiler var kaynaklarda. Buna somut bir örnek verip asıl konuya devam edelim. Abdullah b. Mugaffel, ben Hz. Muhammed’in testiden nebiz içmeyin yasağına da, daha sonra bundan vazgeçip milleti serbest bıraktığına da şahit oldum diyor. (58)

Uzun bir hadis var; onu da özetle ekleyelim. Enes b. Malik anlatıyor: Hz. Muhammed daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştı. Hacda kesilen kurban etlerinin üç günde tüketilmesini, bazı kapların da kullanılmaması gerektiğini söylemişti. Daha sonra bunların yan etkilerini görünce her üçünü de serbest bıraktı diyor. (59)

Kurban etinin üç günde tüketilmesi konusunda, belki uzaklardan bir akrabanız, dostunuz gelir, o yüzden üç günden sonrasına da bırakılabilir diyor. Kabir ziyareti için de, gidip ziyaret ederseniz size faydası olur, ibret alırsınız şeklinde gerekçelendiriyor. Kaplar için de millet fakir, başka imkânı olmadığından tekrar izin veriyor. (60)

Asıl konuya devam. Tarihe bakıyoruz, içmek isteyenler farklı bir değerlendirmede bulunmuşlar, istemeyenler ise daha farklı. Örneğin; Malik b. Dinar’dan (h.131.ö) “Nebiz hakkında ne dersin” diye sormuşlar. O, hurmaya bakın ona göre konuşun. Yani hurma temizdir, dolayısıyla nebiz de temiz bir yiyecekten sağlandığına göre helaldir demiştir, oysa bu mantık yanlış. (61)

İbrahim Nehai zamanında Kûfe-liler nebizi çok içerdi. Bu konuda İbni Şübreme şunları söylüyor: Kûfelilerin müftüsü İbrahim Nehai olsa -ki hep için diyordu-, doktoru da Abdülmelik b. Ebcer olsa -o da hep nebizde fayda var diyordu- o zaman zaten kimse vazgeçmez diyor. (62)

Kur’an yorumcusu Şevkani nebiz hakkında şunları yazmış: İmam Ebu Hanife, Süfyani Sevri, İbni Ebi Leyla, İbni Şebreme/İkrime ve Kûfe âlimlerinden bazıları (daha önce de aynı bilgileri başka kaynaklardan ekledim), “Üzümden yapılan içki-şarap ancak haramdır; bunlar dışında ne varsa içilebilir/helaldir; ancak sarhoşluk başlarsa o zaman haram sayılır” demişlerdir. Demek ki bunlara kalırsa en tehlikeli olanı üzümden yapılan şarap ve içkidir. Hatta şu ilginç örnek de Hatib-i Bağdadi’nin kitabında var: İbni Haşrem, Veki’ adındaki kişiye, “Ebu Aliyye (h.110-193) nebiz içerken öylesine sarhoş olurdu ki, onu eşeğe bindirip evine bırakırlardı” diyor (demek istediği, nebiz o kadar sarsıcıymış). Veki’ şu karşılığı veriyor: Kûfelilerden biri içerken görsen ayıplama! Ancak Basralılar içerse ayıplamaya hakkın var diyor. Adam soruyor, bu da ne demek? Veki’ yanıt veriyor: Bu konuda İslam’da kesinlik yoktur. Basralıya göre haramdır, Kûfeliye göre ise helaldir ve ikisi de Müslümandır. O yüzden haram olduğuna inanan Basralılar içerse eleştir diyorum. Çünkü onların itikadında haramdır. Kûfeliler de din içinde kalarak içiyorlar, onların da helal olması yönünde argümanları vardır diyor. Aslında bu örnek olayı tam da şekillendiriyor: Ayet ve hadislerde bir netlik olmadığı için her gelen hesabına göre bir yorum yapmıştır. (63)

Hadisler var ki halife Ömer, nebiz içip sarhoş olanlara seksen kırbaç had uygulamış. Yani şu kesindir ki, o günlerde fazla içilen nebiz insanı sarhoş ederdi, içinde alkol vardı. Ayrıca Hz. Muhammed’in, nebiz içip sarhoş olanlara ceza uyguladığına ilişkin somut örnekler de var. (64) Nüayman adında biri içip sarhoş olunca Hz. Muhammed’e getiriyorlar, kendisi ona had (ceza) uyguluyor. İşte Buhari’de kaç yerde anlatılan bu olay kısmında, sarhoş olduğu için ceza uygulandı veya içmişti o yüzden had cezası verildi deniliyor. Yani hamr mı içmişti, yoksa nebiz mi; bu konuda açıklık yok. Demek ki o zaman önemli olan sarhoş olmaktı. Sanki bugünkü gibi modern içki-rakı, şarap mı vardı o zamanlar.

Hz. Muhammed’in şöyle bir açıklaması da var ve en başta Buhari’de bir-iki yerde geçiyor ki, helal bellidir, haram da bellidir. Ancak ikisi arasında şüpheli şeyler vardır. Siz bu şüpheler etrafında dolaşmayın, bunlardan uzak durun diyor. (65) Durum bu ise, peki kendisi neden bu şüpheli maddelerden (nebizden) uzak durmamış, niye kendisi içiyordu!

Şimdi nasıl İspanya şarabı, Fransa, İtalya şarabı diye söyleniyorsa, ilkel olmakla beraber o zaman da her memleketin şarabı hem ayrı ayrı isimler alırdı, hem de imal edildikleri maddeleri farklıydı. Mesela Medineliler yaş ve kuru hurmadan, İranlılar üzümden, Yemenliler bal ve arpadan, Habeşliler pirinçten imal ederlerdi. Daha bitmedi; İslami yazarların nebizi sanki normal bir içecekmiş gibi göstermeleri ve Hz. Muhammed’in sarhoş edici madde kullanmadığına ilişkin gösterdikleri zoraki çaba yeterli mi acaba; eminim ki sunacağım bilgiler bizi bu konuda bir sonuca doğru götürür.

Hadislerde Enes b. Malik’in, ben bu bardaktan Hz. Muhammed’e bal şerbeti, süt, su, nebiz gibi birçok içecek içirirdim anlamında açıklaması var. Bunu daha önce ekledim. Ancak bakıyorum Buhari burada da bir şeyler kesmiş, hadisi tam vermemiş. Buhari, Enes’ten aktararak, ben bu bardaktan Hz. Muhammed’e şundan ve bundan çok içirdim şeklinde işaret zamirleriyle geçiştirmiştir. İşte bu kadar bilgiler varken, artık Buhari gibilerin benzer sansürleri fayda vermiyor. (66)

Ebu Sait-el Hudri, adamın biri testi içinde nebiz içmişti, Hz. Muhammed’e getirildi. Adam, ben hurma ve kuru üzümden imal edip kabak içine doldurduğum nebiz içtim, hamr/şarap falan içmedim dediği halde, Hz. Muhammed onu elle tekmeledi, terlikle dövdü, yani ona had cezası verdi. Hz. Muhammed’in bu uygulamasını gördüğüm için o günden bu yana artık hayatımda nebiz içmem diyor. (67)

Buna yakın bir olayı başka bir sahabeden aktaralım. Anlatan İbni Ömer’dir. Sarhoş birini Hz. Muhammed’e getirdiler. Adam, ey peygamber ben içki içmedim; ancak kuru üzüm ve hurma suyu karışımından içtim dedi. Hz. Muhammed buna had cezası verdi ve bunların suyunu karıştırıp içmeyin dedi şeklinde bilgi veriyor. (68)

İbni Ömer farklı bir açıklamasında içilenin ne olduğunu net olarak belirterek şunu söylüyor: Nebiz içen birini Hz. Muhammed’e getirdiler; adam bundan sarhoş olmuştu. Hz. Muhammed ona had cezasını verdi diyor. (69)
İbni Ömer’den soruyorlar, “Biz sabahleyin hurma ve üzümden nebiz yapıp akşam içeriz, akşam yapıp sabah içeriz ne dersin?” İbni Ömer, bu içkidir, sakın bundan uzak durun diyor ve bunu iki-üç sefer tekrarlıyor. Hatırlanacağı üzere Hz. Muhammed ise, kendisine hazırlanan nebizi üç güne kadar kullanırdı, ondan sonra kalsaydı ya dökerdi, ya da hizmetlilerine verirdi. (70)

Adamın biri Abdullah b. Ö-mer’den soruyor: Biz akşam nebiz yapar, sabah içeriz ne dersin? İbni Ömer, çoğu sarhoş edenin azı da haramdır karşılığını veriyor ve kabul etmiyor. (71)

Talha (cennet müjdesini alan on kişiden biri) Kûfe’de halka, sakın nebiz içmeyin diyordu. Talha’dan soruyorlar, millete nebiz içirmez misin? O, ben evimde bir Müslümanın sarhoş olmasını istemiyorum, karşılığını veriyor. Demek ki nebiz sarhoş eden bir madde. (72)

Meşhur sahabe Übey b. Ka’b’den soruyorlar: Nebiz içersek ne dersin? (helal olup olmadığını öğrenmek istiyorlar) Übey, su için, süt için, bal kullanın karşılığını veriyor. Nebizle ilgili soru tekrarlanınca Übey, “Benden içki fetvasını mı almak istiyorsunuz?” diyor ve bunu iki kez tekrarlıyor. (73)
İbni Abbas, taze hurmadan yapılan nebiz haramdır diyor. (74)

İbni Ebi Şeybe Amir’den aktararak, düğünlerde sarhoş olmamak kaydıyla nebiz içebilirsiniz diye bir bilgi aktarıyor ve Bedir harbine katılan sahabelerin düğünlerde nebiz içtikleri bilgisini veriyor. (75)

Daha önce de ifade edildi ki, içmek isteyen ve İslami kaynaklarda içtikleri söylenen ashap hep lehte hadisler aktarmış; içmeyip yasaklanmasını isteyenler ise aleyhte hadisler işlemişlerdir... Mesela İbni Mesut, “Hz. Muhammed tarafından yasaklandığı zaman hepimiz hazırdık; ancak yasak kalktığı vakit ben vardım, siz yoktunuz” şeklinde hadis aktarıyor. Niye böyle? Çünkü İbni Mesut nebiz içiyordu. Çoğu hadisler bunun gibi benzer ihtiyaçlardan oluşmuştur. Mesela Hz. Muhammed’in, “Kim her sabah yedi hurma yese, o kim­seye o gün ne zehir zarar verir, ne de sihir” hadisi Buhari’de birkaç yerde ve Müslim’de geçiyor. (76)

Hadisi aktaran, Sad b. Ebi Vak-kas’ın oğlu Amr. Bu adam hicri 104. yılında vefat etmiş. Yani Hz. Muhammed’i görmemiş; ancak onun arkadaşlarını görmüş (buna tabiin denir). Kim bilir bu anlatan kişinin (Amr’ın) kaç tane hurma bahçesi varmış, hurmalar satılsın diye adamın böyle uydurma bir hadise ihtiyacı olabilmiş ve bunu uydurmuş olabilir. Kim bilir belki de Hz. Muhammed bunu söylemiş. Kısacası, olayların sebep-sonuç ilişkileri hem ayetlerin oluşması konusunda, hem de hadislerin ortaya çıkması konusunda önemli bir faktördür. Bunlar bilinmeden ortalıkta dolaşan bir metnin gerçek anlamı anlaşılamaz. (77)

Benzer bir örneği Ebu Hürey-re’den verelim. Bir hadise göre Hz. Muhammed bazı durumlarda insan köpek besleyebilir demiş ve şunlar şunlardır diye sıralamış. Ebu Hüreyre, Hz. Muhammed’in “Bir ziraatçı da köpek besleyebilir” ifadesini de ekler. Diğer sahabeler bunu duyunca, “Tabii ki Ebu Hüreyre ziraatçıdır, onun için böyle bir hadis lazımdır” diyerek onunla alay ederler. (78)

Tıpkı nebiz/şarapla ilgili hadislerde olduğu gibi, içmek isteyen hep lehte kılıfını uydurmuş, istemeyen de aleyhte hadisler uydurmuştur. Elbette ki böyle demekle Hz. Muhammed konu hakkında iyi değerlendirmelerde bulunmuştur da ondan sonra durum değişmiştir demek istemiyorum. Kendisi de işin içinden çıkamamış ve alkol, narkotik gibi konularda makul bir çözüm yolunu gösterememiştir; hatta içki-şarap nedir, nelerden temin edilirse sarhoş edici madde sayılır; bunu bilememiştir. Ancak insanlar sarhoş olunca ona getirilmiş ve kendisi ceza vermiştir. Diyelim ki dilsiz-sağır biri normal bir yemek veya içecek kullanıp midesine dokunup baygınlık geçirmiş olsaydı, sarhoş oldu diye Hz. Muhammed ona da had cezası verecekti; bu kesin. Çünkü o zaman tek kriter ve kanıt sarhoşluktu.

Nebizle ilgili Hz. Ayşe’den rivayet edilen ve en başta Buhari’de geçen şöyle bir hadis var: Hz. Muhammed’den, baldan yapılan, Yemenlilerin imal ettikleri ve adı “Bit’ı” olan nebizin helal olup olmadığı soruldu. O, sarhoş eden her şey haramdır yanıtını verdi diyor. Dikkat edilirse, Hz. Muhammed’den sorulan, baldan yapılan nebizdir; ancak buna karşı sarhoş eden madde haramdır yanıtını veriyor. (79)

Zehebi, Veki’ b. Cerrah Kufi’ (h.197.ö) hakkında bilgi verirken, çok âlim, hafızası güçlü biri diye anlatır ve kaynağında ona otuz sayfalık yer ayırır. Sürekli Kur’an okuduğunu, senenin bayram günleri dışında da oruç tuttuğunu belirtiyor. İmam Ahmet b. Hanbel’in kendisi için, “Onun kadar ilim sahibi ve güçlü hafızaya sahip birini görmedim” dediğini aktarıyor. Kimileri, İmam Evzai kadar önemli bir âlimdir belirlemesinde bulunmuşlardır diyerek hakkında uzun uzadıya övgüler yağdırıyor. Ancak şunu da eklemekten geri kalmıyor: Kendisi nebiz içerdi. Keşke bunu da yapmasaydı diyor. Adı geçen kişi normal bir insan! Zehebi onun için, “Keşke nebiz içmeseydi” diyor. Zehebi gibi İslam âlimleri, normal bir insan olan Veki’ için keşke içmeseydi temennilerinde bulunuyorlar; ancak Hz. Muhammed içtiği halde ona çıt diyen yok. Burada bir örnek de Hz. Muhammed’in eşlerinden Sevde binti Zem’a’dan, ki aynı zamanda Buhari’de geçiyor. Sevde şöyle anlatıyor: Bir koyun/keçimiz ölmüştü, kesilmemiş murdar olmuştu. Biz onun derisini tabakladık ve yırtılana kadar hep içine nebiz bıraktık/nebiz kabı olarak kullandık diyor. Örnek bilgiler çoğaltılabilir. (80)

Burada şu söylenebilir: Hz. Muhammed içki konusunda bir taraftan hassas davranmış, içmek taraftarı olmamış; ama diğer taraftan kendisi nebiz de olsa içmiştir. Peki, bu durumda insanlar nasıl ona inanmışlar? İyi bir soru. Bir kere cahil olanlar zaten anlamazdı, Allah’ın peygamberidir, özeldir, bildiği bir şey vardır gibi düşüncelerle ikna olurdu. Bu hâlâ da geçerlidir, çoğu İslam ulemasının savunmaları zaten böyledir. Kimileri inanmadığı için hep onunla savaşırdı (Bedir, Uhud, Hendek vs.), bir kısmı da korkudan inanmak, susmak zorundaydı. İşin içinde bir de çıkar vardı (ganimet, talan, cariye vs). O yüzden bazı bireysel çıkışlar dışında kimse ses çıkaramıyordu. Günümüzdeki inananlar sanki daha mı farklı! İnanmak isteyen zaten bir şeyler uyduruyor.

Kur’an’da içki-şarap “Hamr” terimiyle geçiyor. Bu kelime Arapçada aklı perdeleyen, örten anlamına gelir. Dolayısıyla bu tanıma giren her madde haramdır şeklinde geniş bir mantık yürütülüyor. Bu tamamen uydurmadır, sahte bir yorumdur.. Çünkü bu isim öteden beri, henüz Kur’an ortada yokken Araplar tarafından takılmıştır; yeni icat değildir ki bundan mucizeler çıkarılsın. (81)

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 17-06-2013, 00:28
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Asr-ı Saadet’ten pratik bazı örnekler
Daha önce İbni Ömer’den birkaç örnek verildi; farklı bir rivayet daha verelim. Bir adam hurmadan yapılan nebizden içip sarhoş olmuştu, Hz. Muhammed’e getirdiler. Kendisi adama ceza (had) verdi diyor. Hadiste açık bir şekilde nebiz içmişti cümlesi geçiyor; hamr kelimesi geçmiyor. (82)
İbni Abbas, kim haramı haram olarak kabul ediyorsa nebizi haram bilsin demiş. (83) İbni İdris, nebiz insanı sarhoş eder, gevşetir, aşağılık yapar, kötü şeyler söyletir (içen kendini kaybeder) şeklinde tanımlamış. Talha Yemani (h.112.ö) nebiz fitnedir demiş. Ubeyde b. Amr (h.70.ö), nebizde çok ihtilaflar olduğu için ben süt, bal ve su içerim; nebiz içmem demiş. (84)
Halife Ömer iki kırmızıdan sakının, bunlar et ile nebizdir demiştir. Ancak Ömer bahsinde görüleceği gibi, kendisi hiç de bunlardan uzak kalmamıştır. (85)

Ma’kıl b. Yesar’e (önemli bir sahabe) yaşlı bir bayanın durumu anlatılmış, nebizden başka bir şey yiyip içemiyor ne dersin? Ma’kıl buna izin vermemiştir. Bunu, İmam Ahmet b. Hanbel, Heysemi, İmam Taberani ve Buseyri gibileri işlemişlerdir. Zaten böyle bir örneği de Hz. Muhammed’in eşlerinden verdim. Ki hasta bir kadına tedavi için nebiz hazırlamış; ancak Hz. Muhammed bunu kabul etmemiştir. (86)

Yine adamın biri İkrime’den (sahabedir) sormuş: Ben taze hurmadan nebiz yapıp içsem ne dersin? İkrime, bu şerdir/kötülüktür yanıtını vermiştir. (87)
Halife Ömer’in oğlu Abdullah’tan ilginç bir örnek: Mevsim hac zamanı... Kays adında bir kişi kendisinden soruyor, bir insan kırk kez hac ve umre yapsa ve evine döndüğünde görse ki ailesi ona öyle bir nebiz hazırlamış ki, insan içtiğinde onu sarhoş ediyorsa buna ne dersin? İbni Ömer o kişiye, bana yaklaş diyor. Adam yaklaşınca göğsüne öyle bir yumruk vuruyor ki adam sırt üstü yere yığılıyor ve o sırada ona, sen busun işte, senden keramet çıkmaz diyor. (88)

Daha enteresanı, Mezhep lideri Süfyani Sevri (h.161.ö) öylesine sert nebiz içerdi ki, o sırada yüzü kıpkırmızı olurdu. Bazı kaynaklarda, sarhoş eden maddeyi ilk helal kılan İbrahim Nehai’dir diye bilgiler de var. Kurtubi kendi tefsirinde İmam Süfyan-i Sevri’nin bazı meslektaşlarıyla birlikte nebiz içtiğini yazıyor. (89)

Hz. Muhammed’in sözde vahiy kâtiplerinden ve aynı zamanda kayını ve Ebu Süfyan’ın oğlu Yezit o kadar içiyordu ki, millet ona sarhoş, şarapçı-ayyaş Yezit lakabını takmıştı. Korkudan kimse onu dönemin halifesine şikâyet de edemiyordu. Bir gün Yezit, Misver b. Mahreme’nin kendisi hakkında “Yezit içki içiyor” dediğini duyunca, Medine’deki memuruna, bu adama had cezası ver diye talimat veriyor, adam da gerekeni yapıyor. Yani içki içen Yezit, ceza çeken başkası! İşte bu Yezit’i Hz. Muhammed kendine vahiy kâtibi seçmişti. İbni Abdirabbih ayrıca, içki Hz. Muhammed zamanında yasaklandıktan sonra içmeye devam eden sahabilerden uzunca bir liste sunuyor. (90) Bu listede halife Ömer’in üç oğlu da var. Ebu Mihcen Sakefi zaten nerdeyse içkiden dolayı her gün yeni bir had cezası alırdı. Hatta öyle içki şarap müptelasıydı ki, ölürsem beni üzüm bağları arasında defnedin, ola ki kemiklerim o bağların kökünden içki-şarap kokusunu alır. Sakın beni bir çölde gömmeyin. Çünkü o zaman zevkten uzak kalırım diyordu. Mervan’ın oğlu A. Melik’e millet, “Cami güvercini” diyordu. Yani o kadar namaza önem veren biriydi. Halife olunca o da içmeye başlar. Hatta Sait b. Müseyyeb, sen halife olunca içmeye başladın deyince o, gülerek haklısın yanıtını verir.
Ömer yaralanıp artık ölmek üzereyken doktor gelip soruyor, hangi içeceği seviyorsun? O nebiz diyor. Bunun üzerine ona nebiz getiriyorlar. Yani Ömer son nefesinde “Benim içeceklerden favorim nebizdir” diyordu. Onun kısmında daha geniş bilgi sunacağım. (91)

Halife Ömer’in, içtiğimiz nebizden olmazsa yediğimiz deve eti içimizde nasıl eritilir sözü meşhurdur. (92)

Alkame b. Kays, bir gün İbni Mesut’la birlikte etli bir yemek yedik, yemek esnasında sert nebiz vardı, onu da içtik diyor. Zaten İbni Mesut’un içtiği öylesine sertmiş ki, insan içti mi sarhoş olurdu diye bilgiler de var. İbni Kuteybe, İbni Mesut’un nebiz düşkünü olduğu meşhurdur, zaten Kûfe âlimleri helaldir derken, en güçlü kanıtları İbni Mesut’un bu durumudur diyor. (93)

Bir örnek de Hz. Muhammed’in on yıllık hizmetlisi Enes b. Malik’ten: Bir ihtiyaç için adamın biri İsa adındaki oğlunu Enes’e gönderir. Giden adam, ben Enes’in yanında öyle bir şarap gördüm ki, insan onu içti mi sarhoş olurdu şeklinde açıklama yapıyor. (94)

Burada bir şey daha var: Kaynaklarda İmam Buhari’nin hocalarından Ebubekir b. Ebi Şeybe’nin de içtiği anlatılıyor. Hâlbuki İbni Ebi Şeybe en az kırk hadis getiriyor ki şarap-içki haramdır diye. Olayı şöyle: Yahya bin Eksem adında biri, ben Hafs b. Gayas’a misafir oldum, bize bir içecek ikram etti. Ondan İbni Ebi Şeybe de içti; ancak ben sordum, peki insan bundan fazla içerse sarhoş olacak mı? Ev sahibi, insan bundan az da içse sarhoş olur dedi. Bunu, İmam Zehebi, Hatib-i Bağdadi ve İmam Müzi yazmışlardır. Bir taraftan kırk hadis getir içki haramdır de, diğer taraftan içmeye devam et! Demek ki toplumu zapturapt altına almak için bir nevi kanun gibi ele almışlar; bilenler bunu bir tanrı buyruğu olarak değerlendirmemişlerdir. O yüzden içmek isteyenler fırsat buldukça kullanmaktan geri kalmamışlardır. Ama görüldüğü gibi zaman zaman yakayı da ele vermişlerdir. (95)
Hz. Ali’nin, ister içki olsun ister nebiz; bunları içen birini bana getirdiklerinde ona had cezası uygularım sözünü daha önce yazdım. (96)
İbni Abbas’ın, “Kim haramdan uzak durmak istiyorsa Nebiz’den uzak dursun” açıklaması var. Farklı bir versiyonla, kim haram olan bir şeyi haram olarak kabul ediyorsa, nebizi haram olarak bilsin demiştir. (97)

Aynı İbni Abbas’a ait, az öncekiyle çelişen şöyle bir rivayeti de vardır: Bir ara Kâbe’nin yanında iken adamın biri gelip ne oluyor da bakıyorum amcaoğulların bal ve süt içiyorlar, sen “Nebiz” içiyorsun! Acaba herhangi bir mazeretin mi var; yoksa keyfi mi içiyorsun diye soruyor. İbni Abbas, herhangi bir mazeret yok, keyfi içiyoruz, çünkü Hz. Muhammed’in nebiz içtiğini gördüm. O yüzden ben de içerim diyor. Bunu bir vesileyle daha önce de anlattım, buradaki çelişki nedeni şu olabilir: İbni Abbas ilk önce nebiz içkidir diye kullanmamış; ancak Hz. Muhammed’in içtiğini görünce o da içmeye başlamış. Dolayısıyla bir sözü öncesine ait, diğeri ise sonraki dönemle ilgilidir demek en doğrusudur. Durum böyle olunca çelişki ortadan kalkmış olur. (98)

Hz. Muhammed’in hanımlarından Ümmü Seleme bir gün nebiz hazırlarken Hz. Muhammed eve geliyor ve görüyor. Bu nedir diye soruyor. Kadın, nebizdir falanca kadının sağlık sorunu varmış, ona vereceğim diyor. Hz. Muhammed ayağıyla dokunup onu döküyor, haramda şifa olamaz diyor. O zaman madem haramsa ve nebiz içip sarhoş olanlara had cezası uygulamışsa (99) kendisi niye içiyordu diye sormaya herkesin hakkı vardır. (100)

Bazı ünlülerin görüşleri
İbni Esir, hamr (içki-şarap) denilen maddeye nebiz denildiği gibi, nebize de hamr denilir diyor: Adeta eşanlamlı iki kelime gibi değerlendiriyor. Tuhfetü-l Ahvezi ve Avnu-l Mabud’da hem sözlükte, hem örfen, hem de şer’an hamr ile nebiz aynı şeylerdir şeklinde bilgi veriliyor. (101)

Adiy b. Hatem’den (Meşhur Hatem Taî’nin oğludur. Medine döneminin sonlarına doğru Müslüman olmuş, İslam literatüründe saygınlığı olan bir sahabedir) sormuşlar; neden hamr (şarap) içmiyorsun? Adiy, aklımı gidereni nasıl içeyim yanıtını vermiş. Peki, neden nebiz içmiyorsun? Adiy, Allah korusun! Ben ailemin en saygını iken neden kendimi maskara yapayım karşılığını vermiştir. Aynı fikirleri Abbas b. Mirdas da şiirlerinde işlemiştir (Abbas İslam’dan önce içkiyi-şarabı yasaklayan kişilerden ve tabii ki sahabedir aynı zamanda). (102)

Muhammed b. Ubeydullah (h.228.ö), nebizin kötülüklerini şiirlerinde işlemiştir. (103)

Ubeyde Ebu Amri-l Kûfi (h.70.ö), nebiz hakkındaki açıklamalara bakınca, sanki her şeyde sarhoşluk veren madde var düşüncesiyle ben sadece su, bal ve süt içerim açıklamasında bulunmuştur. (104)

Kûfe âlimlerinden Talhat’ü-l Yami Kûfelilere, nebiz büyük küçük demeden herkes için fitnedir şeklinde anlatmış ve yasaklamıştır. (105)
İbni İdris, Nebiz ilkin insanı sarhoş eder, sonra aklını alır, sersemleştirir şeklinde tanımlamıştır. (106)

Kadi Abdullah b. Şübrüme, nebizi fitne olarak değerlendirmiştir.
Ebu İshak’a nebiz hakkında ne dersin diye sorulunca; o, “Size nasıl yanıt vereyim! Bir gün gördüm ki adam nebiz içip sarhoş olmuş, bir deli de onun yanında kendisine yardım ediyordu” diyor. Yani nebiz içen öyle bir hal almıştı ki, deliye bile muhtaç olmuştu demek istiyor. (107)

Maliki mezhebinin ünlülerinden ve aynı zamanda İmam Malik’in kitabı üzerine şerh yazan Kadı Şehabettin Karafi, yine İmam Malik’in kitabı üzerine şerh yazan Ebu Bekir İbni-l Arabi, nebiz helaldir demem için boğazıma kılıç dayasalar bile ben yine helal diyemem. Yine haram demem için kılıçla beni tehdit etseler haramdır da diyemem. Çünkü hem ashap, hem de Hz. Muhammed içmişlerdir. Ayrıca içki ayeti indiğinde Medine’de ancak hurmadan yapılan nebiz vardı diyor. (108)

İslam’da taze nebiz içmek
Kaynaklarda Hz. Muhammed’in içtiği nebiz iki-üç günlükmüş, tazeymiş, sarhoş edecek kerteye varmamış gibi savunmalar vardı, onları daha önce özetledim. Bu tazelik konusunda bakalım ne gibi bilgiler var.
Muhammed b. Sirin anlatıyor: Adamın biri İbni Ömer’in yanına gelip “Biz bazen akşam nebiz hazırlar sabah içeriz, bazen de sabah hazırlar akşam içeriz (yani günlük tüketiriz)” dedi. Buna karşılık İbni Ömer, seni uyarıyorum, sakın sarhoş edenin hem azından, hem de çoğundan uzak dur dedi ve sonunda Allah şahit olsun ki ben seni uyardım/görevimi yerine getirdim cümlesini iki sefer tekrarladı diyor. (109)

Bütün bu anlatılanlara karşılık hâlâ Hz. Muhammed’in sarhoş edici madde kullanmadığını savunmak, olsa olsa kuru bir inattan başka bir şey değildir. Mademki İslam’da çoğu sarhoş edenin azı da haramdır diye meşhur bir söz vardır ve mademki nebiz hakkında bu kadar örnek verildi ki birçok kişi içip sarhoş olduğu için had cezası almış; bir de mademki helal de haram da bellidir; ikisi ortasında şüpheli olan şeyler vardır, siz o şüphelilerden uzak durun diye Hz. Muhammed’in ayrıca kendi açıklaması da var. Peki, bütün bunlara karşın Hz. Muhammed neden nebiz içmekten uzak durmamış? Yoksa kendi koyduğu kurallarından kendisi sorumlu değil miydi?

DİPNOTLAR
42) Maverdi, Havi-l Kebir, Eşribe bölümü, cilt 13/390.
43) a) İbni Manzur, Lisanü-l arap, (nbz) maddesi.
b) Lüveys Maluf, Müncid’ü Tullab, (nbz) maddesi.
c) Ahmet Muhtar, Mucem’ü lügati-l arabiye, (nbz) maddesi.
d) Gani Ebü-l Azm, Mucem-’l Gani, (nbz) md.
e) Mucemü’l Vasit, Mısır devlet sözlüğü, (nbz) maddesi.
44) İbni Kuteybe, Eşribe kitabı, s.39.
45) Fahrettin er-Razi, Tefsiri, Kebir, Nahl suresi 67. ayet.
46) İbni Kuteybe, Eşribe kitabı, s. 27-31. İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid, cilt 8/68.
47) İbni Küteybe, Eşribe, s.29-35.
48) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid, cilt 8/66.
49) Tahavi, Şerh-ü Maani-l Asar, cilt 4/212, no: 6421.
50) Kurtubi tefsiri, Nahl suresi 67. ayet açıklamasında, cilt 12/364.
51) İbni Abdilber, İstizkar, cilt 24/303-311.
52) İbni Teymiyye, Mecmuu-l Fetava 37/7.
53) İbnil Cevzi, A’lamü-l Muvakkiin 4/166. Ebu Hasan Mahmut b. Kadi, El-Mesail-ü leti halefe aleyha Ahmet b. Hanbel mes’ele, 8. İbni Teymiyye, Mecmuu-l Fetava, Taharet bölümünde, cilt 37/8.
54) İbni Hazm, Muhalla, Eşribe kısmında 7/479.
55) Buhari, Megazi, bab 60, no: 4343, İbni Hacer, Tağlik-u Talik, 5/153, Megazi kısmında.
56) Zeylai, Nasb-u Raye, 3/350. Aynısı İbni Ebi Şeybe’nın Musannaf’ında da geçiyor.
57) İmam Şafii, Müsned, no: 1409, cilt 3, Eşribe bölümü.
58) Heysemi, Meğiyyet-u Raid… 5/94, no: 8142.
59) Heysemi age. 5/100, no: 8157.
60) Heysemi, age 5/99-101.
61) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid 8/81.
62) İbni Kuteybe, Eşribe kitabı s.112.
63) a) Şevkani, Fethu-l Kedir tefsiri, Bakara suresi 219. ayet açıklamasında cilt 1/387.
b) Hatib-i Bağdadi, Tarih-i Bağdat, cilt 7/207, no: 3230, İsmail b. İbrahim b. Miksem (Ebu Aliyye) kısmında.
64) Buhari, Megazi, bab 60, no: 4343, İbni Hacer Askalani, Tağlik-u Talik,c. 5/153, Megazi kısmında.
65) Buhari, İman bab 39, no: 52 ve Büyu’, bab 2, no: 2501.
66) Buhari, Eşribe, bab 30/5638.
67) a) Hakim, Müstedrek, Hudut kısmı, 4/529, no: 8210.
b) Beyhakı, Sünen-i Kübra 8/550, no: 17523.
68) Beyhakı, Sünen-i Kübra, 8/551, no: 17524.
69) Sünen-i Darekutni, 3/520, no: 4616-17. Cürcani, el-Ebatil ve-l Menakir 2/285, no: 628.
70) a) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe, no: 24214, cilt 8/82-85.
b) Sünen-i Nesai, Eşribe bölümü, bab 21/5581.
c) İbni Esir el-Cezeri, Camiul usul fi Ehadis-i Resul, 5/120, no:3155.
d) Sa’lebi, el-keşf ve’l beyan Bakara suresi ayet 219, c. 2/149.
71) a) Sünen-i Nesai, Eşribe bölümü, bab 21/5581.
b) İbnil Esir el-Cezeri, Camiu’l Usul fi Ehadisi Resul, 5/120, no:3155.
72) a) İbnil Esir el-Cezeri, Camiu’l Usul fi Ehadisi Resul 5/120, no: 3154.
b) Nesai, Sünen, Eşribe bölümü, bab 58/5757.
73) a) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe bölümü, no:24214 24222, cilt 8/82-83.
b) Sünen-i Nesai, Eşribe cilt 5/129, no: 5245 ve Sakıncalı içecekler kısmı, cilt 6/295, no:6826.
c) Ahmet b. Hanbeli Kitabü-l Eşribe, no: 171, s. 73 ve no 216.
74) Nesai, Eşribe bölümü, bab 48/5690.
75) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe bölümü, no: 24341-42,cilt 8/106.
76) a) Buhari, Et’ima, bab 43, no: 4545, Tıp, bab 52, no: 5768 ve 5769, yine Tıp, bab 56, no: 5779.
b) Müslim, Eşribe, no: 2047.
77) a) Hindi, Kenzü-l Ummal, Hudut, no: 13838 İbni Cerir’den aktarıyor.
b) Maverdi, Havi-l Kebir, cilt 13/389.
78) İbni Asakir, Tarih-ü Dımaşk, 67/348.
79) Buhari, Eşribe bab 4/5586.
80) Buhari, Eyman bab 21/6686. Zehebi, Siyer-i A’lam-i Nübela, 9/141-168
81) İbni Kuteybe, Eşribe kitabı, s.76.
82) a) Darekutni, Sünen, Eşribe bölümü, no: 4616- 4617, cilt 3/520-21.
b) Zeylai, Nasb-ü Raye, Hudut bahsinde cilt 3/350, hadis no:5601-5602.
c) Cürkani, el-Ebatil ve’l Menakir, Hudud bölümü, cilt 2/235, no: 628.
d) Hindi, Kenzü-l Ummal, Hudud kısmı, no: 13834.
e) İbni Ebi Şeybe, Hudut, 9/289-90, no: 28974 ve 28977.
f) İbni Himam, Fethü-l Kedir 5/293,Hudud (şürbü-l hamr başlığı altında.
83) Sünen’i Nesai, Eşribe bab 48/5688.
84) İbni Ebi Dünya, Zemmü’l Müskir, no: 34,37 ve 39.
85) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s. 54, no: 40.
86) a) Ahmet b. Hanbel, “Müsned” adlı eseri, Evvel-ü Müsnedi-l Besriyyin Makel b. Yesar bölümünde, no: 20565. İmam Ahmet b. Hanbel bunu ayrıca Kitabu-l Eşribe adlı yapıtında da islemiştir. No:135, s.64-68.
b) Heysemi bunu hem Beğiyyetü-ü Raid 5/85, no: 8111, hem de Gayetü-l Maksad adlı eseri 4/120, no: 4061’de işlemiştir. Burada İmam Taberani’den aktardığını belirtiyor.
c) Buseyri, İthafü-l Hiyereti-l Mehre cilt 5/427, no: 5097’de almıştır.
87) Ahmet b. Hanbel, Kitabü-l Eşribe, s. 49, no: 61.
88) Abdurrezzak, Musannaf, Eşribe no: 16998, cilt 9/220.
89) İbni Abdilber, İstizkar, 24/ 260, no: 36293- 24/307, no: 36505 Eşribe bölümü. Kurtubi tefsiri, Nahl suresi 67. ayet açıklamasında. İbni Küteybe, el-eşribe, s.70.
90) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid 8/61-63.
91) Nuhas, Nasih-Mensuh, s.48, Hindi, Kenzü-l Ummal, cilt 12/679, no:36044.
92) Beyhakı, Sünne-i Kübra, 8/519, no:17416. hudut bölümünde.
93) a) Nahhas, Nasih-mensuh, s 42, Bakara suresi 18. ayet örneği.
b) Tahavi, Şerh-ü Meani-l Asar, 4/220, no: 6472-74.
c) İbni Kuteybe, Kitabü-l Eşribe, s.65.
94) Tahavi, Şerh-ü Meani-l Asar 4/214, no: 6431, Eşribe bölümünde.
95) a) Zehebi, Siret-i A’lam-i Nübela, 12/7.
b) Müzi, Tehzib-i Kemal, cilt 31/217, no: 6788, Yahya bin Eksem kısmında.
c) Hatib-i Bağdadi, Tarih-ü Baidadt, cilt 16/284, no: 7441. Yahya b. Eksem Mervezi kısmında.
96) a) İmam Şafii, Müsned, no: 1409, cilt 3 Eşribe bölümü.
b) Beyhakı, Sünen,i Kübra, Eşribe bölümü, cilt 8/543, no: 17499.
c) Zeyla-I Nasb-ü Raye, cilt 3/350.
d) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Hudud, cilt 9/290, no: 28979.
97) a) İbni-l Esir el-Cezeri, Camiu-l Usul fi Ehadis-i Resul, 5/119, no: 3151.
b) Ahmet b. Hanbel, Müsned, halife Ömer hadisleri, no: 185 ve Müsned-i Beni Haşim kısmı, Abdullah b. Abbas hadisleri, no: 2028.
c) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s.32.
98) Müslim, Hac no: 1316.
99) Darekutni, Sünen 3/520, no: 4616-17.
100) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s. 38. Burada dipnotta ayrıca birkaç kaynak da veriliyor.
101) a) İbni Esir, en-Nihaye fi Garibi-l Hadis, 5/7.
b) Mucemü-l Vesit (Arapça sözlük) nebiz md.
c) İbni Ebi Dünya kaynağında hamr yerine hep nebiz terimini kullanmış ve büyüklerin nebiz hakkındaki sözlerine yer vermiştir. Zemmü-l Müskir, s.71-76.
d) Avnu-l Mabud, Taharet 84. hadis şerhinde.
e) Tuhfetü-l Ahvezi Taharet 88. hadis açıklamasında.
102) a) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid, 8/52-66.
b) Fahrettin Razi, Tefsiri-i Kebir, Nahl suresi 67. ayet tefsirinde.
c) İbni Küteybe, Eşribe, s.37.
d) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s.9.
103) İbni Kuteybe, Eşribe, s.49.
104) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s.53, no: 37.
105) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l Müskir, s.54, no: 39.
106) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l müskir, s.51.
107) İbni Ebi Dünya, Zemmü-l müskir, s.54, no: 39 ve s. 65, no: 54.
108) Kadı karafi, “ez-Zahire’ cilt 4/114.
109) a) İbni Esir el-Cezeri, Camiu-l Usul, 5/120, no: 3155.
b) Nesai, Sünne, Eşribe no: 5071, cilt 5/74.

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 17-06-2013, 00:31
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

HALİFE ÖMER VE İÇKİ

Halife Ömer’in içki ayetleri inmeden önceki durumu
İlkin ayetlerden önceki dönemde Ömer’in içkiyle arası nasıldı buradan başlayalım, daha sonra içki ayetleri inince Ömer’de bir değişikliğin olup olmadığı konusunda var olan bilgilere geçelim.

İlk örneğimiz Ömer’in oğlu Abdullah’tan. Babam Ömer’le birlikte Hac-Umre yolculuğundaydık. O sırada bir süvari bize doğru geliyordu. Ömer, bu adamın bir derdi-sıkıntısı var gibime geliyor dedi. Adam bize varınca ağlamaya başladı. Ömer, ne gibi bir derdin-sıkıntın varsa söyle sana yardımcı olayım dedi. Adam, içki içtiğim için, Ebu Musa bana had cezası uyguladı ve başımı tıraş edip yüzümü kararttı (manevi ceza olarak yüzüne boya gibi siyah bir şeyler sürdüğünü kastediyor)... Ayrıca insanlara, bu adamla kalkıp oturmayın, onunla yemek yemeyin dedi. Ben de kendi kendime, “Ya Ebu Musa’yı öldüreceğim, ya Ömer’e gider söylerim beni Şam’a-bilinmeyen bir memlekete göndersin, ya da kendim bir düşman memleketine gider oralarda yaşarım” diye karar verdim. Sonuçta sana gelmeyi tercih ettim dedi. Adam bunları anlatınca Ömer üzüldü, kendi geçmişini hatırlayıp ağlamaya başladı ve “İçki ayetleri inmeden önce ben de çok içerdim” diyerek eski halini anlattı. Bir de Ebu Musa’ya haber yollayıp “Toplum içinde bu adamın itibarını geri ver; yoksa aynı cezayı sana uygularım” dedi ve onu bu şekilde memnun ettikten sonra memleketine geri gönderdi. (110)

Halife Ömer içmekte özgürdü, başkası içti mi ceza verirdi
İlkin Hanefi mezhebinin ünlülerinden İmam Yusuf, İmam Serahsî ve eski hadis âlimlerinden İbni Ebi Şeybe, Darekutnî, A. Rezzak ve Zeylaî gibi yazarların ortak olarak işledikleri bir örnekle başlayayım. Adamın biri Ömer’le yolculuk yapıyor ve oruçlu. Akşamleyin iftarını açıyor. O arada adam Ömer’in matarasından / su kabından nebiz alıp içiyor ve sarhoş oluyor. Bundan dolayı Ömer o adama had cezası veriyor. O sırada adam Ömer’e, “Ben senin su kabından alıp içtim nedir bu ceza?” diyor. Ömer, “İçtiğin için değil; sarhoş olduğun için ceza veriyorum” diyor. Olay anlatılırken, adam niyetliydi diye geçiyor. Bu da büyük ihtimalle Ramazan orucuymuş. Başka ne orucu olabilir ki! Bu durumda demek ki Ömer Ramazan ayında da bu tür meşrubatları üzerinde bulundurmuştur. İsimlerini verdiğim yazarlar arasında Hz. Muhammed’e zaman olarak en yakın olanı İmam Ebu Hanife’nin arkadaşı Kadı Ebu Yusuf’tur (h.182.ö). Yine ondan sonra en eski hadis âlimi olan İbni Ebi Şeybe (h.235.ö) bunu anlatırken herhangi bir savunma yapmamışlardır: Vay efendim Ömer niye bu sarhoş edici maddeyi üzerinde bulundurmuş gibi yorumlar yok. Düz olarak anlatıp konuya devam etmişler. (111)

Burada İmam-ı A’zam’ın her iki arkadaşı (Ebu Yusuf ve İmam Muhammed) İmam-ı A’zam’dan ilginç bir olayı anlatıyorlar. Bir gün sarhoş birini halife Ömer’e getiriyorlar. Kendisi, onu nezarete alın, aklı başına gelsin sonra ceza verin diyor. O arada adamın içip de sarhoş olduğu meşrubatı matarasından alıp tadına bakınca, “Oy demek ki adamı bu hale getiren buymuş” diyor ve üzerine su döküp hem kendisi içiyor hem de arkadaşlarına ikram ediyor ve siz de böyle sert bulursanız su ile sertliğini giderip ondan sonra için diyor. Hani çoğu sarhoş edenin azı da haramdı! Peki, nerde kaldı bu iş? Adam sarhoş oluyor, ceza alıyor, aynı içeceğe Ömer su katıp arkadaşlarıyla beraber içiyor. (112)

Farklı kişiler farklı zamanlarda Ömer’in içtiği içecekten (nebiz) ve hatta Ömer’in kullandığı kaptan içip sarhoş olunca, Ömer hepsine had cezası uyguluyor ve içtiğiniz için değil; sarhoş olduğunuz için ceza veriyorum diyor. Bu konuda örnekler çoktur, birkaçını sunacağım. (113)

Daha önce nebiz kısmında, İslam âlimleri sözde nebiz başka, hamr başkaymış gibi değerlendirme yapıp Hz. Muhammed ve arkadaşlarının içtikleri sanki normal bir meyve suyuymuş noktasına getirmişlerdir diye bilgi verilmişti. Ama bazen bakıyoruz net bir şekilde hamr (içki-şarap) kelimesi de geçiyor. Demek ki yazarlar farkında olmadan bazen bu sakıncalı ifadeleri de eklemişler. Örneğin; Şa’bi, Sait bin Zi La’ve’den şunu aktarıyor: Ben halife Ömer’in hamr (içki-şarap) içtiğini gördüm diyor (tabii ki İslamiyet’ten sonradır bu). Burada nebiz terimi falan yok; direkt içki adı geçiyor. Herhalde sonradan farkına varmış olmalılar ki, bu sefer de bunu anlatan kişiye karşı ağza alınmayacak sözler sarf etmişler. Seni gidi, Ömer içki içmiş diyorsun. Hâlbuki Ömer hutbesinde içki aleyhinde vaaz veren biri gibi laflarla savunma yapmışlar. Mesela İbni Hiban böyle bir savunma yapıyor. Bu kadar malumatın hangisini savunabilirler ki: Adam kemali afiyetle içmiştir. (114)

Şa’bi ile Sait adındaki şahıslar Alkame’den aktarıyorlar: Arabinin/köylünün biri halife Ömer’in içtiği nebizden içip sarhoş oluyor. Olay Ömer’e bildirilince, kendisi adama had cezası (seksen kırbaç) uyguluyor. Az önceki örnekte geçtiği gibi, adam ben senin içtiğinden içtim diyor; ama Ömer dinlemiyor ve cezayı uyguluyor: Niye sarhoş oldun, neden insan gibi içmedin diyor. (115)

Ömer böyleydi: Kendisi içince serbest, başkasından kokusunu bile alınca had cezasını verirdi. Hatta bazen ortalıkta şahit falan da yokken; sadece senden içki kokusu geliyor deyip ceza verdiği örnekler de vardır.

Saib b. Yezit anlatıyor: Bir gün baktım ki Ömer birine içki cezası veriyor. Kanıt da Ömer’in ondan aldığı koku! Üstelik ona tam ceza uyguladı diyor. Kimi rivayetlerde sözde adam içtiğini itiraf etmiş. Malum Ömer adamı böyle bir suçla suçlamışsa ona ancak itiraf etmek düşer. Çünkü itiraz etmiş olsaydı Ömer onu sağ bırakmazdı. Bu tür örnekler İmam Malik, Nesai, Beyhakı, A. Rezzak, İbni Abdilber, İbni Ebi Şeybe gibilerin kaynaklarında çoktur. Sadece Ömer koku yüzünden ceza vermiyordu; elinde yetki olan her Müslüman idareci, gerektiğinde bunu uyguluyordu. Bir gün Suriye’nin Humus kentinde adamın biri İbni Mesut’la bir konuda tartışır ve İbni Mesut zorda kalır. Ondan öcünü almak için onu içki içmekle suçlar, senden içki kokusu gelir der ve adama had cezası verir. (116)

Susamış biri Ömer’in ambar memurundan içecek bir şey ister. Memur ona, hep Ömer’in ondan içtiği/Ömer’e özel bir kap uzatır. Adam onun içindekinden içince sarhoş olur. Sonuçta Ömer bunun haberini alır ve ona da had cezası uygular. Diğerleri gibi adam, “Ben senin içtiğin kapta ne varsa onu içtim” dediği halde fayda vermez. Tabi ki Ömer bu olayda da “İçtiğin için değil; sarhoş olduğun için seni cezalandırdım” açıklamasında bulunur. (117)

Hemam bin Haris anlatıyor. Bir kapta Taif imalatı bir nebiz çeşidi halife Ömer’e ikram edildi ve içti. Çok sert olduğu için Ömer kaşlarını çatıp yüzünü ekşitti ve “Taif nebizi zaten beyazla kırmızı karışımı çok serttir” dedi, sonra içine su katıp içti. Utbe b. Ferkad aktarıyor: Ömer’e bir kapta nebiz sunuldu. Bana iç dedi; ben aldım ancak içmeye cesaret edemedim (Sarhoş eder diye, çünkü sarhoş olsaydı Ömer, insan gibi içmediğin için ceza veririm diyecekti). Ömer elimden alıp içti diyor. (118)
Halife Ömer Sakiflilerden (bir kabiledir) içecek bir şey isteyince onlar nebiz ikram ediyorlar. Ancak çok sert olduğu için içine su katarak içiyor ve dönüp onlara, bunu içerken -sizi sarhoş eder diye- endişeniz varsa o zaman içine su katın, ondan sonra için diyor. (119)

Hanefi mezhebinin âlimlerinden olan Serahsi’den bir örnek verelim. Sarhoş birini Ömer’e getiriyorlar. Adam sakinleşinceye kadar Ömer ona karışmıyor; daha sonra adam iyileşince ona had cezası uyguluyor. Sonra hele getirin o adamın kabına bir bakalım ne var içinde diyor. Tadına bakınca, “Abooo! Meğer adamı o hale getiren buymuş” diyor ve Ömer’in kendisi kalanın içine su katıp arkadaşlarıyla beraber içiyor. Bunu daha önce de ekledim. (120)

Utbe b. Ferkad, halife Ömer’le birlikte Şam’daydık (uzunca bir hadis). Nebiz istedi, ona getirdiler. Ağzına yanaştırınca çok sert olduğunu gördü. O yüzden içine su döktü; sertliği yine gitmedi. Bunu üç sefer tekrarladıktan sonra ancak içebildi diyor. (121)
Medine yolunda halife Ömer’e hazırlanmış nebizden bir adam içince sarhoş olur. Ömer, içenin aklı başına gelene kadar bir şey yapmaz; durumu normalleşince ona had uygular; bu arada Ömer adamın içtiği meşrubatın kalanına su katıp kendisi içer. Bu hadiste şu bilgi de var: Mekke defterdarı Nafi’ b. A. Haris Ömer’e nebiz hazırlar; ancak Ömer gecikir. Daha sonra gelip içmeye başlayınca çok sertleştiğini görür. O yüzden içine su katarak içer, kalanını da arkadaşlarına ikram eder. (122)

Dikkat edilirse Ömer’e bütün yolculuklarda hep nebiz ikram edilmiş: Mekke, Medine, Şam, Sakif, Taif örnekleri yukarıda anlatıldı. Hatta örnekler vardı ki açık bir şekilde hamr (içki-şarap) içti diye ifade edildi. Ama başkası içince hep sert davranmıştır. İçenin şahsına ceza verdiği gibi, evini yaktığı, hatta içinde içki satılan köyü bile yaktığı bilgisi var.

Halife Ömer nebiz içerken “kusura bakmayın mazeretim var” diyordu
Halife Ömer’in şu mazereti ilginç: “Benim sağlık sorunum var. Buğday veya arpa unundan yapılan çorba/veya kavrulmuş un, süt bana iyi gelmiyor; ancak nebiz içersem iyi geliyor” diyordu. Şu da var ki, bunlar olup biterken Ömer artık halife. Ömer için mazeret geçerli; ancak başkası içince ceza gerekiyor. (123) Mesela adamın biri İbni Ömer’e gelip şunu anlatıyor: Benim öyle bir rahatsızlığım var ki, yediğim yemeği hazmedemiyorum. Bu yüzden aileme testide/kapta nebiz yapın diyorum, onlar da yapıyorlar. Ben içince yemeğimi sindiriyor, beni rahatlatıyor diyor. Buna karşı İbni Ömer, sakın sarhoş edenin azını da çoğunu da içme/bundan uzak dur diyor ve Allah şahit olsun ki ben duyuru görevimi yaptım diyor ve bu sözü üç sefer tekrarlıyor. Ama Ömer’e gelince onun mazereti varmış, o yüzden ona mubahmış. (124)

Ömer’in şu açıklaması da ilginç: “Nebiz için ki, hem içinizdeki deve eti sindirilsin, hem de beliniz kuvvetlensin” diyordu. Tabii ki Ömer’e göre sarhoş olmamak kaydıyla. Hatta adam bu açıklamayı anlatırken, Ömer kendi içtiğinden bana da verdi, çok sert olduğu için ben içemedim diyor. Ömer burada özel bir açıklama da yaparak, her gün yediğimiz o yağlı deve etini ancak bu nebizle sindirebiliriz diyor.
Utbe b. Ferkad, halife Ömer’in içtiği nebiz zaten çok sertti diyor. (125)

Ömer’le ilgili en başta İmam Şafii, İmam Malik, Buhari üzerinde şerh yazan İbni Hacer Askalani, Beyhakı ve Hindi’nin de işledikleri bir olay var, onu da aktaralım. Halife Ömer Şam’a gidince oradaki Müslümanlar bir istekte bulunuyorlar: Biz şu maddeyi içmezsek iklim bize iyi gelmiyor; ne dersin? Ömer, onun yerine bal kullanın diyor. Onlar, hayır; denedik ancak bu kullandığımız meşrubat bize iyi geliyor diyorlar ve istersen getirelim sen de bak. Kaldı ki bizi sarhoş etmiyor diyorlar. Getirip hazırlıyorlar, Ömer tadına bakıyor ve içebilirsiniz diyor. (Laboratuar, tahlil merkezi demek ki Ömer’miş.) O sırada meşhur sahabe Ubade b. Samıt Ömer’e, “Allah’a kasem ederim ki sen haramı da helal kıldın” diyor. Ömer, haşa ben ne helali haram ne de haramı helal kılabilirim diyor. Zehebi bunu işlerken hadisin sahih/gerçek olduğunu vurguluyor. (126)

Halife Ömer’in durumu gerçekten ilginç! Bir grup içince Ömer hepsine had cezası uyguluyor. Ceza alanlardan biri üstelik de niyetli/oruçlu, içmemiş. Ömer buna had uygularken, onların yanında ne işin var diyor, bundan dolayı ona da ceza veriyor. Bunu anlatan, mezhep lideri Ahmet b. Hanbel. (127)

Ömer’in azatlı kölesi Eslem anlatıyor: Mekke yolu üzerinde Abdullah b. Ayyaş Mahzumi vardı, ona uğradık. Bir çeşit nebiz yapmışlardı. Ben, Ömer bu nebizi çok sever dedim. Bunun üzerine adam gidip bir kap dolusu Ömer’e getirdi. Ömer ağzına yanaştırınca başını kaldırıp Abdullah’a baktı ve “Güzel bir içecek” dedi ve içti. Daha sonra sağ tarafındaki kişiye de ikram etti, o da içti. Sonra Ömer ev sahibini çağırdı ve ona, “Sen mi Mekke şehri Medine’den daha hayırlıdır demişsin?” diye sordu. Adam, “Ben derim ki Mekke’de Harem-i Şerif var. Dolayısıyla manen daha üstündür” karşılığını verdi. Ömer bir daha aynı soruyu yöneltti ve adam da aynı yanıtı tekrarladı. Sonunda konu kapandı şeklinde devam ediyor. Bu olay en başta mezhep lideri İmam Malik’in kaynağında anlatılıyor.

Burada şunu vurgulamak isterim ki, normalde Ömer de biliyordu Mekke kutsal mekândır ve tabii ki ayrıcalığı vardır. Ancak Ömer bu adamın evinde o maddeyi içince dengesini kaybediyor ve rastgele konuşmaya başlıyor. Bu açıklama Ömer’in sarhoş olup dengesiz konuştuğunun somut bir kanıtıdır. (128)

Burada Zehebi’den anlamlı bir olay eklemek isterim. Hasan b. Ali Cüveynî’nin yazısı kadar güzel bir yazı yokmuş onun zamanında. Bu adam bir eliyle Kur’an yazarken (o zaman matbaa olmadığı için Kur’an elle yazılıyordu ve bu adam bir bakıma Kur’an’ın canlı matbaasıydı, baskılarını yapar gibi), diğer elinde de içki dururdu diye yazmış. İlginç bir örnek olduğu için ekledim; yoksa hep vurgu yaptığım gibi benim için Hz. Muhammed’in açıklamaları önemli: İçki konusunu nasıl işlemiş, kendisi ve yakın mesai arkadaşları içer miydi bu benim için önemli. (129)

Halife Ömer yaralandığı sırada, ölüm döşeğindeyken doktor gelip ondan, “Ne yiyip içmek istersin?” diye soruyor. Ömer, nebiz severim diyor ve son nefeste bile nebiz içiyor; ancak ağır yaralı olduğu için içtiği hemen dışarı atılıyor.
Görüldüğü gibi sunulan örneklerde Ömer’in içtiğinden bazıları içince sarhoş olmuşlar ve kendisi onlara had cezası uygulamış; ancak o içince sarhoş olmuyormuş. Bundan şu ortaya çıkıyor: Demek ki kendisi içe içe artık vücudunda alışkanlık meydana gelmiş.

DİPNOTLAR
110) Hindi, Kenzü-l Ummal, Hudut, 5/505, no: 13746.
111) a) İmam Yusuf, Kütabü-l Haraç s.165.
b) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Hudut bölümü, cilt 9/289, no: 28973.
c) Darekutni, Sünen, 3/514, no: 4599-4603.
d) Serahsi, Mebsut, cilt 24/11.
e) A. Rezzak, Musannaf, Eşribe bölümü, no: 17015, cilt 9/224.
f) Zeylai, Nasb-ü Raye, Hudut bçlümü, 3/350, no: 5598.
g) Ali el-Kari, Şerh-ü Müsned-I Ebi Hanife, s.521.
h) Beyhakı (h.458.ö), Marifet-ü Sünne, 13/24, no: 17338.
112) İmam Ebu Yusuf, Kitabü-l Asar, s. 226, no: 998. Buranın dipnotunda İmam Muhammed’in aynı olayı aldığı belirtiliyor.
113) a) A. Rezzak (h.211.ö), Musannaf, 9/224, no: 17015.
b) İbni Ebi Şeybe (h235.ö), Musannaf, Hudut, 9/289, no: 28973.
c) Tahavi, (h.321.ö),”Şerh-ü Meani-l Asar, 4/218, no: 6462 ve 6463.
d) Cessas (h370.ö), Ahkamü-l Kur’an adlı fesiri, Maide suresi 90-93. ayetler kısmında.
e) Darekutni (h.385.ö),’Sünen’, Eşribe bölümü, 3/515, no: 4602.
f) Beyhakı (h.458.ö), Marifet-ü Sünne, 13/24, no: 17338.
g) Zeylai (h.762.ö) “Nas’b-ü Raye” cilt 3/350.
114) Cürkani, el-ebatil ve’l menakir, hudud, c. 2/232, no: 624. İbni Hiban, el-Mecruhin, c. 1/396, no: 379.
115) a) Cessas, Ahkamü-l Kur’an, Tahrim-i Hamr bölümü, cilt 4/126.
b) Ali el-Kari, Şerh-ü Müsnedi-i Ebi Hanife 1/521.
116) a) İmam Malik, Muvatta 2/842, Eşribe bölümü.
b) İmam Şafii, Müsned, Eşribe bölümü, no:1405.
c) Beyhakı, Sünen-i Kübra, Eşribe bölümü, no: 17513, cilt 8/547.
d) İbni Kesir, el-Bidaye ve Nihaye 9/641, hicri 14. yılı olayları kısmında.
e) İbni Esir, el-Kamil, hicri 14. yılı olayları kısmında, cilt 2/336. Aynı konuda Taberi de tarihinde işlemiş
f) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe 8/81,hadis no: 24210-24211.
g) Nesai, Eşribe bölümü, 5/116, no: 5193.
h) Beyhakı, Marifet-ü Sünne, 13/21, no: 17327.
ı) İbni Abdilber, İstizkar, Hudud, cilt 24/260-62, no: 36297-36303.
j) Abdurrezzak, Musannaf, Eşribe bölümü, no: 17028-29, cilt 9/228.
117) a) Tahavi, (h.321.ö),”Şerh-ü Meani-l Asar, 4/218, no: 6462 ve 6463.
118) a) Nuhas, “Nasih ve Mensuh” S.48-49.
b) Tehavi, Şerh-ü Meani-l Asar, 4/218, 6459.
c) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe, 8/104, no: 24333.
119) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe, no:24357, cilt 8/109.
120) Serahsi, Mebsut, Eşribe bölümü, 24/11.
121) Hindi, Kenz, no: 35943 Fedail-i Ömer kısmında.
122) a) A. Rezzak, Musannaf, 9/224, no: 17015.
b) Hindi, Kenz, no: 13779.
c) İbni Ebi Şeybe, Musannaf 8/104, no: 24332-38.
d) Tehavi, Şerh-ü Meani-l Asar 4/ 218, no:6459.
123) a) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe kısmı, no: 24335, cilt 8/105.
b) Hindi Kenz, no:13773, Hudut bölümünde.
124) A. Rezzak, Musannaf, 9/221, no: 17003, hudut bölümünde.
125) a) İbni-i Abdilber, İstizkar, Eşribe bölümü, 24/260, no:36293.
b) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid, cilt 8/82.
126) a) İmam Şafii, Müsned, cilt 3/208, no: 1545.
b) İmam Malik, Muvatta, Eşribe bölümü, bab 14, cilt 2/847.
c) Zehebi, Siyer-i A’lam, cilt 11/88. 13. tabaka Yahya b. Muin kısmında.
d) Beyhakı, Marifet-ü Sünne, 13/21, no: 17327.
e) İbni Hacer Askalani, Fethü-l Bari, Eşribe bölümü, bab 10, hadis no: 5598.
f) Hindi, Kenzü-l Ummal, Hudut bölümü, no: 13776.
127) Ahmet b. Hanbel, Eşribe kitabı, s. 41, no: 29.
128) a) İmam Malik, Muvatta, Kitabü-l Cami’ bölümü 2/894, hadis no: 21.
129) Zehebi, Siyer-i A’lam, cilt 21/233, Cüveynî ismi, no: 21.
KAYNAKLAR
1) Abdülfettah Ebu Gudde (h.1417.ö), ‘Kıymet’ü-z- Zemeni İnde’l Ulema’, tek cilt. Mektebü-l Metbuati-l İslamiye, Riyad/1408.
2) Abdulkadir b. Ömer Bağdadi (h.1093.ö), ‘Hazanetü-l Edep ve Lübbü Lübab-i Lisani-l Arap’, 12 cilt + fihrist. Tahkik eden Abdusselam Muhammed Harun. Matbaat-ü Hancı, Kahire/1997.
3) A. Rezzak Ebubekir San’anî (h.211.ö), ‘Musannaf’ 12 cilt. Tahkik eden Habibürrahman A’zami, Meclis’ül İlmiyye/Pakistan/1983.
4) Acluni İsmail b. Muhammed (1162.h.ö), ‘Keşfü-l Hafa’ 2 cilt. Mektebetü-l Küdsi/Kahire/ 1351 hicri.
5) Amirî Ahmet b. Abdulkerim (h.1143.ö), ‘el-Ceddü-l Hasis fi beyan-i ma leyse bi hadis’ tek cilt. Dar’ü Raye matbaası, Riyad/1991.
6) Ahmet b. Hanbel (ö.241.ö).
a) ‘Müsned’, Beytu-l Efkar-i Devliye/1998/Riyad.
b) ‘Fedail-i Sahabe’, 2 cilt. Tahkik eden Vasiyullah b. Muhammed Abbas, Dar-ü İbni-l Cevzi/1999/ Riyad.
c) ‘el-İlel ve Marifet-ü Rical’, 4 cilt. Tahkik eden Dr. Vasiyullah Muhammed b. Abbas, Darü-l Hani matbaası /Riyad/2001.
d) Kitabü-l Eşribe, tek cilt. Tahkik eden Suphi Casim, Mektebetü-l Âni, Bağdad, 1396 hicri.
7) Ahmet Gumarî (h.1380.ö), ‘Beyan’ü Telbisil müfteri/ Muhammed Zahit el-Kevseri’ tek cilt. Tahkik Ali b. Hasan, Dar’ü Sumey’i matbaası 1996 /Beyrut.
8) Alaettin Ali b. Belban (h.739.ö), ‘Sahih-i İbni Hibban bi tertib-i İbni Belban’ 18 cilt. Tahkik eden Şuayıp Arnavut. Risale matbaası, Beyrut, tarihsiz.
9) Ali el-Kari (h.1014.ö).
a) ‘Mirkatü-l Mefatih Şerh-ü Mişkati-l Mesabih’ 12 cilt. Tahkik eden Cemal Aytani, Darü-l Kütübi-l İlmiy/Beyrut/2001.
b) ‘Şerh-ü Müsned-i Ebi Hanife’, tek cilt 619 sayfa. Darü-l Kütübi-l ilmiyye/Beyrut/1985.
c) ‘El-Esrarü-l Merfua fil’l Ahbari-l Mevdua’, tek cilt, tahkik eden Muhammed b. Lutfi Sabbağ, Mektebetü-l İslami/1986/Beyrut.
10) Ali Nemazi (1402.h), ‘Müstedrekat-ü İlm-i Ricali-l Hadis’ 8 cilt. Heyderi matbaası. Tahran/1415 hicri.
11) Alusi Şehabettin Mahmud Bağdadî (h.1270.ö), ‘Ruhu’l Meani’ 30 cilt. İhya’ü Türasi’l Arabi, Beyrut/tarihsiz.
12) Amr b. Ebi Asım (h.287.ö).
a) ‘es-Sünne’ 2 cilt. Tahkik eden Dr Basım b. Faysal, Dar’ü Sumayi matbaası Riyad/1998.
b) ‘el-Ahad’ü ve’l Mesani’ 6 cilt. Tahkik eden Basım Faysal, Dar’ü Raye matbaası/Riyad/1991.
13) Bağdadî Ebubekir Ahmet b. Ali (h.463.ö), ‘Tarih-ü Medinet-i Selame’ 21 cilt. Tahkik eden Beşşar Avvad Maruf, Darü-l Garbi-l İslami matbaası/Beyrut/2001.
14) Begavi Hüseyin b. Mesut (h.516.ö), ‘Mealim’ü Tenzil’ 8 cilt. Tahkik komisyon. Dar’u Tayyibe matbaası/ Riyad/1989.
15) Belazuri, Ebü-l Abbas Ahmet b. Yahya b. Cabir (h.279.ö), ‘Fütuhu’l Büldan’, 2 cilt. Tahkik Abdullah Enis Tabba’ ve Ömer Enis Tabba’, Maarif matbaası Beyrut/1987.
16) Beyhakî Ebubekir Ahmet b. Hüseyin (h.458.ö).
a) ‘Marifet-ü Sünne’ (Sünen-i Vusta da denilir). 15 cilt. Tahkik eden A. Muti’ Emin Kal’acı. Darü-l Va’y, Kahire/1991.
b) ‘Sünen-i Kübra’. 11 cilt. Tahkik eden Muhammed A. Kadir Ata. Darü-l Kütübil İlmiyye Beyrut/ 2003.
b) ‘Sünen-i Suğra’, 4 cilt, tahkik eden Dr Abdülmuti, Karaçi/Pakistan, İslami bilimler yayınları/1979.
c) ‘el-Cami’u li Şuabi-l İman’, 14 cilt. Tahkik eden Dr. Abdulali, Mektebet-ü Rüşt matbaası, 2003/Riyad.
17) Bezar Ebubekir Ahmet b. Amr (h.292.ö), ‘el-Bahr-u Zihar’ 15 cilt. Tahkik eden Mahfuzurrahman, Müesseset-ü ulumi-l Kur’an, Beyrut/1988.
18) Buhari Ebu Abdillah İsmail b. İbrahim (h.256.ö).
a) Sahih-i Buhari, 4 cilt. İbni Kesir matbaası, Beyrut/2002.
b) ‘Tarih-i Kebir’ 12 cilt. Tahkik eden Muhammed Ezher, Darü-l kütübi-l İlmiyye, Beyrut 1986.
c) ‘Edebü-l Müfred’ tek cilt. Tahkik eden Fuad Abdulbaki, Matbaat’ü Selefiyye/Kahire/h.1375.
19) Buseyri Ahmet b. Ebibekir b. İsmail (h.840.ö) ‘İthafü-l Hiyreti-l Mehre’ 11 cilt. Tahkik eden komisyon. Rüşd matbaası, Riyad/1998.
20) Cahız Ebu Osman Ömer b. Bahr (h.255.ö), ‘el-Beyan ve’t- Tebyin’, 4 cilt. Tahkik eden A. Selam Mahmut Harun. Hancı matbaası/Kahire/ 1998.
21) Cessas Ebu bekir Ahmet b. Ali (h.370.ö), ‘Ahkamü-l Kur’an’ 5 cilt. Tahkik eden Muhammed Sadık. Dar-ü İhyai Türasi-l Arabi/Beyru/1992.
22) Cürkani Ebu Abdillah b. Hüseyin b. İbrahim (h.542.ö), ‘el-Ebatil ve-l Menakir’, 2 cilt. Tahkik eden Dr. Abdurrahman, Dar-ü Sünayi’ matbaası/Riyad/2002.
23) Darekutni Ali b. Ömer (h.385.ö).
a) ‘Sünen-i Darekutni’, 3 cilt. Darü’l Marife matbaası/Beyrut/2001.
b) ‘el-İlelü-l Varidet-ü fi’l Ehadisi Nebeviyye’, 11 cilt. Tahkik eden Mahfuz Rahman, Dar-u Tayyibe matbaası/Riyad/1414 hicri.
24) Devseri Casım b. Süleyman Füheydi, ‘Revdü-l Besam bi Tertib-i ve Tahric-i Fevaid-i Temmam’, 5 cilt, Darül Beşairi-l İslamiye/Beyrut/1987 (Bu kitap, 411 hicri yılında vefat eden Temmam b. Muhammed tarafından yazılan ‘Fevaid’ adlı eserin şerhidir).
25) Dımaşkî Şemsettin b. Muhammed b. Abdillah Keysî (h.842.ö), ‘Tevdihü-l Müştebih’ 10 cilt. Tahkik eden Muhammed Naim. Risale matbaası, Beyrut/ tarihsiz.
26) D. bekiri, Hüseyin b. Mahmut (990.h), ‘Tarih’ül Hamis’, 2 cilt. Müesseset’ü Şaban, Beyrut, tarihsiz.
27) Ebu Berekat Abdullah b. Ahmet b. Mahmut Nesefî (h.710.ö), ‘el-Bahr’ü Raik Şerh’ü Kenzil Dekaik’ 9 cilt. Tahkik eden Zekeriya Umeyrat, Darü-l Kütübi-l İlmiye/Beyrut/1997.
28) Ebu Davud Süleyman b. Eş’as Sicistani (275.h), ‘Sünen-i Ebi Davud’ Beytül Efkâr-ı Devliyye/ Ürdün/ tarihsiz.
29) Ebu’l Fadl Abdullah Muhammed Sıddık Gumari (ö.1993.m), ‘Bid’u’t-Tefasir’ tek cilt, Dar’ü Reşadi’l Hedise, Fas/1986.
30) Ebu Hasan Muhammed b. Kadi Ebu Ya’li (ö.526.ö), ‘el-Mesail-ü leti halefe aleyha Ahmet b. Hanbel’ tek cilt. Tahkik eden Mahmut b. Muhammed Ebu Abdillah. Asime matbaası Riyad, hicri 1407.
31) Ebu Naim Esbehani Ahmet b. Abdillah (h.430.ö).
a) ‘Ahbar’ü Esbehan’ 2 cilt. Dar’ü kitabil İslami/Kahire/tarihsiz.
b) ‘Marifet’ü Sahabe’, 7 cilt. Dar’ül vatan matbaası/1998/ Riyad.
32) Ebu Leys Nasr b. Muhammed Semerkandî (h.375.ö), ‘Bahrü-l Ulum’, 3 ciltlik bir tefsir. Tahkik eden komisyon. Dar-ü kütübi-l ilmiye matbaası/Beyrut/1993.
33) Ebu Ya’li el-Mevsıli Ahmet b. Ali Temimi (ö.307.h), ‘Müsned’ 14 cilt. Tahkik eden Hüseyin Selim Esed, Darü-l Me’mun li-l Türas matbaası/Beyrut/1987.
34) Ebu Yusuf Yakup b. İbrahim (h.182.ö), ‘Kitabü-l Haraç’, tek cilt. Darü-l Marife matbaası, Beyrut/1979.
35) Endülüsi Ebu Rabi’ Süleyman b. Musa Kelaî (h.634.ö), ‘el-İktif-u bima tedemmenehu min megazi Resulillah’ 2 cilt. Tahkik eden Dr Muhammed Kemalettin, Alemü-l kütüp matbaası, 1997/Beyrut.
36) Hakim Ebu Abdillah Nisaburî (h.403.ö), ‘Müstedek ale-l sahihayn’ 5 cilt, tahkik eden Mustafa Abdulkadir Ata, Darü-l kütübi-l İlmiyye/Beyrut/tarihsiz.
37) Haşim Maruf el-Hüseynî. ‘Derasat’ün fi’l Hadisi ve’l Mühaddisin’ tek cilt, 368 shf. Tearuf matbaası/Beyrut/tarihsiz.
38) Hatib-i Bağdadi Ebubekir Ahmet b. Ali (h463.ö).
a) ‘Tarih-i Bağdadt’ 21 cilt. Tahkik eden Dr. Beşşar Avvad Maruf, Darü-l Garbi-l İslami matbaası, Beyrut/2001.
b) ‘Şeref’ü Ashabi-l Hadis’, tek cilt. Mekteb-ü Arif Hikmet/ Medine/ tarihsiz.
39) Heysemî Nuretin Ebü-l Hasan Ali b. Ebibekir (h.807.ö).
a) ‘Gayetü-l Maksad fi Zevaidi-l Müsned’ 4 cilt. Tahkik eden Halef Mahmut A. Samet, Darü-l Kütübi-l İlmiyye/Beyrut/2001.
b) ‘Beğiyyet-ü Raid fi tahkik-i Mecmai-z-Zevaid ve Menbai-l Fevaid’, 10 cilt. Tahkik eden Abdullah Muhammed Derviş, Darü-l Fikir matbaası,1994/Beyrut.
40) Hindi Alaüddin Ali el-Mittekî (h.975.ö), ‘Kenzü-l Ummal fi sünne-il Ekval-i ve-l Ef’al’ 18 cilt. Tahkik eden Bekri Hayyan ve Safve Saka. Risale matbaası/Beyrut/1985.
41) Humeydî Muhammed b. Futuh (h.488.ö), ‘el-Cem’u beyne Sahiheyn’ 4 cilt. Tahkik eden

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 28-03-2015, 23:54
AvniSinanoglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AvniSinanoglu AvniSinanoglu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Sep 2010
Bulunduğu yer: Almanya
Mesajlar: 429
Standart

Eski Arab inanislarinda Ramazan'da orucu tutarken yeme icme (yani nebiz icme) yasagi varmis vs.
Islam la reform yapilip Ramazan'da oruc devam ederken iftarda yeme icme (yani nebiz icme) serbest birakilmis.
Icki yasagiyle tamamen Ramazan da nebiz yasagi gelmisse de, Ramazan boyunca iftara kadar su icmenin yasak olup olmadigini hic bir yerde izah edilmeyip. Icme Icki nebiz sözclükleri icinde bogulan bir Islam anlayisi yüzünden müslümanlar 1400 senedir Ramazan da susuz oruc tutarak sususlugun getirdigi hastaliklara maruz kalmaktadir.
Bakara 187 ayeti icki ayetlerinden eskimidir? evet!

Analiz icki ile icmek arasindaki mana:
شرب back translations:
içmek
Transliteration
sẖrb
Pronunciation
ʃa'riba,
Declension
شَرِبَ (shariba), يشرب (yashrabu)

Arabca tercümeler Shariba yaziyor yani sarab..icki!

Islam ulemalarinin oruc tutarken su icmegi yasak dedigi ni Allah ayetlerinde icki icmegin dedigi ortaya cikmaktadir.


Icki üzere Ayetler :
Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar “İhtiyaç fazlasını” de Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz
(Bakara 2/219)

Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?
(Maide, 5/90,91)


Oruç Ayetleri
Bakara / 183-185. Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.

Tevbe / 112. (Bu alış verişi yapanlar), tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!

Bakara / 187 Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın


Ahzab / 35 oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

Düşünülen her şey yapılabilir.
"Bağnaz ateist" gördüğüm anda, sorduğum ilk soru nedir biliyor musunuz?"
"gönül nedir, gönül ne demek?"


Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 29-03-2015, 00:00
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.233
Standart

3 yoruma 7700 görüntüleme nasıl olmuş ya
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 29-03-2015, 13:22
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Arama motorları sağ olsun, insanlar bir kelime ararlar o da burayı linkler, onlarda tıklar gelir.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 24-12-2023, 21:18
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

Geza Vermes ''Muhtemelen Kumranlıların(Esseniler) içtiği 'şarap', mayalanmamış üzüm suyuydu.'' demiş.

Kuran, Nahl 67, Abdulbaki Gölpınarlı Meali ''üzümlerden de şarap yaparsınız.''
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hristiyanlıkta İçki Lusin Hristiyanlık 62 16-03-2017 20:15
İçki içen AKP liler sedatsert Politika 27 07-04-2016 21:42
Hz. Muhammed ve İçki 1 dilaver İlhan Arsel & Arif Tekin Makaleleri 1 17-06-2013 00:19
İçki'nin aşamalı olarak kaldırılması..... egmont İslam 32 19-12-2009 22:52
Ankara'da İçki Referandumu sinner Konu-dışı 1 16-09-2009 20:24

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:04 .