Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Turan Dursun > İlhan Arsel & Arif Tekin Makaleleri

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 17-06-2013, 00:17
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Hz. Muhammed ve İçki 1

Önce Kur’an’da içki konusunda nasıl bir seyir takip edilmiş, buna bakalım, ondan sonra detaylara geçelim.

- “Hurma ve üzümden hem içki hem de güzel gıdalar temin ediyorsunuz. İşte bunda aklını kullanan kimseler için büyük ibret vardır” deniliyor Kur’an’da. Dikkat edilirse bu ayette içki aleyhinde herhangi bir işaret yok. (1)

- “Senden şarap ve kumar hakkında sorarlar/bilgi edinmek isterler. De ki; her ikisinde hem büyük günah, hem de insanlar için yararlar vardır. Ancak günahları yararlarından daha büyüktür.”(2) Bu ayette de içkinin kâr ve zararından söz edilir; ikisi arasında bir karşılaştırma söz konusudur. Ancak günah daha çoktur deniliyor.

- “Ey iman edenler, sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayınız.”(3) Bu ayette de özel bir durumdan söz edilir. Sarhoşluğun namaz için sorun olduğu belirtilir. Bu ayete göre namaz dışındaki zamanla ilgili içki içmekte sorun yok demektir. Ayet gayet açıktır.

- “Ey iman edenler! İçki-şarap, kumar, tapınmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun; ola ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki-şarap ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçer misiniz? İnanıp erdemli işler yapanlara… tattıklarından ötürü bir günah yoktur. Allah iyi davrananları sever.” Dikkat edilirse burada yine haram terimi kullanılmamaktadır. (4)

- İslamiyet’e göre yaşayanlara vaat edilen cennetin durumu şöyledir: “İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren hamrdan (içki-şaraptan) ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır” deniliyor Kur’an’da. (5)

İçkiyle ilgili Kur’an’da var olan ayetler bunlar.
İçki-şarap ayetlerinden çıkan sonuç

Yukarıda içki ile ilgili sunulan ayetlerden, bir kere Kur’an’da içki hakkında haram mefhumu söz konusu değildir; ancak bazı hadislerde haram ifadesi kullanılmıştır; yeri gelince onları anlatacağım. Hatta kimi İslam düşünürleri, sakınması gereken sadece üzümden imal edilenidir; bunun dışında neden yapılırsa yapılsın içilebilir; yalnız üzüm dışındaki maddelerden imal edileni içildiğinde kişide sarhoşluk başladığı an o da haram sayılır demişlerdir. Bu konuda, Hz. Nuh tufandan sonra gemiden çıkınca ve Hz. İsa da göklere çıktığı gece içki içmişlerdir denilmektedir. Nuh’un keyfi içtiği hem Tevrat’ta anlatılır, hem de Sünni kaynaklarda. Önceki meşhur peygamberlerden çoğu şarap içmiştir. (6)

İçki konusu Kur’an’da öyle işlenmiştir ki, bir Müslüman Kur’an içinde kalarak bir sonuca varmak isterse ve hele eğer içme taraftarıysa şunu rahatlıkla söyleyebilir: Madem ki Kur’an’a göre içkinin faydası değil de; çoğul olarak faydaları vardır deniliyor, o zaman ben faydalarını neden kaçırayım, içerim diyebilir. Yine mademki sarhoş olarak namaza yaklaşmayın deniliyor, o zaman ben uygun bir saatte içerim ki namaza da engel olmasın. Bir de içki Kur’an’da cennetin bir nimeti olarak takdim edilmiştir: “Cennette Hamr (içki-şarap) ırmağı vardır” diye ayet var ve hatta bir iki yerde cennet içkisinin rengi bile belirtilerek, “İçenlere lezzet verir, beyazdır-berraktır, onunla ne sersemleşirler, ne de sarhoş olurlar” denilmektedir. Durum bu iken, içme taraftarı olan Müslümanlar, biz içeriz demekte haklılar. (7) Yine Müslüman kişi içmek taraftarıysa şu ayeti kanıt olarak gösterebilir: “Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü ‘Şu helaldir, şu haramdır’ demeyin, sonra Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise iflah olmazlar” denilir. (8)

Bu ayete göre, içki haramdır diyenler iftiracı sayılır. Zira ortada kesin kanıt yoksa eşyada asıl olan temiz ve helal olmasıdır (İslam’a göre).
Hz. Yusuf’un hikâyesi Kur’an’da anlatılırken, iki cezaevi arkadaşının kendisine anlattıkları ve yorum istedikleri ayrı ayrı rüya hikâyeleri var. Malum İslam’a göre Hz. Yusuf rüya tabirlerinde uzman biriymiş. Onlardan biri, ben rüyamda hamr/içki-şarap sıktığımı gördüm; diğeri de, ben başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm diyorlar. Hz. Yusuf şarap görene, sen daha önce nasıl efendine şarap yaptıysan hapisten çıkınca aynı işe devam edeceksin; diğer adama da, sen asılacaksın, senin beynin de kuşlara yem olacak diye tabir ediyor. İşte madem Kur’an’a göre rüyasında şarap gören kârlı çıkmış, o halde bir Müslüman da ben içerim diyebilir. (9)

Hele şu ayet daha ilginç: “De ki (ey Muhammed), bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka haram kılınmış bir şey (yiyecek ve içecek olarak) bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yemek zorunda kalırsa yiyebilir.”(10)

Durum böyle olunca kim diyebilir ki içki-şarap Kur’an’da haramdır! Kimse böyle bir iddiada bulunamaz. Çünkü tanrı haram olanları saydıktan sonra Hz. Muhammed’e, “Bu sayılanlar dışında yiyecek ve içecek konusunda Kur’an’da başka haram bulamıyorum” diyerek net bir şekilde talimat veriyor. İçki haram olsaydı onu da yukarıdaki listeye eklerdi.

Yine en başta Fahrettin Razi, İmam-ı A’zam’a atıfta bulunarak sarhoşluk içeren madde, sarhoş etmeyene kadar içilebilir/helaldir dediğini ve kanıt olarak da Nahl suresi 67. ayeti gösterdiğini belirtiyor. Madem ayette, hurma ve üzümden içki ve güzel rızık edinirsiniz demekle, Allah insanlara karşı iyiliğini dile getirmiş, o halde helal olmalı ki Allah bunu kullarına karşı bir lütuf olarak saymış olsun. Ayetten tam anlaşılabilmesi için ondan önce geçen ilk iki ayeti de bilmekte yarar var. Konu şöyle başlıyor: “Allah gökten su indirmek suretiyle ölü olan yeryüzünü canlandırdı. Bunda kulak verecekler için ayet/ibret vardır. Ayrıca sağmal hayvanlarda da ibret vardır. Sizin için onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından halis süt yarattık. Bir de hurma ve üzümden sarhoş eden madde (içki-şarap) temin ediyorsunuz, yanı sıra bu iki maddeden güzel rızık da (kuru üzüm, pekmez, kuru hurma ve başka yiyecekler) sağlıyorsunuz. Aklını kullananlar için şüphesiz bunda ayet/ibret vardır” deniliyor. (11)

Kısacası; içmek isteyenler, madem içkiyle ilgili Kur’an’da var olan bilgiler insanları iştahlandırıyor o zaman biz de içeriz, Kur’an’da buna bir engel yoktur diyebilirler.

Bilindiği gibi Müslüman bir kişi cennet ve nimetlerini kazanmak için malıyla, canıyla ve her şeyiyle çaba içindedir; hatta bunun için savaşır, şehit olur, gazi olur. Hele bir de cennetin bir nimetini bu dünyada ele geçirme fırsatına sahipse (içkiyi kastediyorum) ve onu içmiyorsa, o zaman onun aklından şüphe etmek lazım! En önemlisi de mademki inanıp yararlı işler yapanlar, iyilik yaptıkları sürece tattıklarından/ yiyip içtiklerinden kendilerine bir günah da yoktur diye içki ayetinden hemen sonra gelen ayetle ifade ediliyor, o halde ben hem evrensel bazda iyilik yaparım, hem dini vecibelerimi yerine getiririm ve hem de içki içerim diyebilir.

Bir diğer önemli nokta, Kur’an’da cennet içkisiyle ilgili, insan içerken ne başı döner, ne de aklı karışır diye ayet vardır. Kur’an’da, cennete girmeyi hak edenlere hizmet eden, servis yapan ve içki dağıtanlarla ilgili bilgi verirken, “Cennetliklerin çevresinde gencecik uşaklar dolanır. Sürekli hizmete adanmışlardır. Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde. Ondan (cennet içkisinden) ne başları döner ne de akılları karışır” denilir. Bunu Yaşar Nuri’nin Kur’an mealinden sundum. (12)
Daha bitmedi; bunları takviye eden başka ayetler de var. Bu sefer de Diyanet Vakfı’nın Kur’an mealinden verelim. Cennette, “Bağlar, bahçeler, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar ve içki dolu kâseler vardır” deniliyor. (13)

En önemlisi de bir Müslüman, madem Kur’an’da net bir şekilde içki haramdır ifadesi yer almıyor, o zaman ben içerim diyebilir (Haram konusunda bazı hadisler var. Onlar da sağlam mı değil mi yeri gelince anlatacağım). Çünkü Kur’an’a göre hüküm sahibi/bir şeyi helal veya haram kılma yetkisine sahip ancak Allah’tır; Hz. Muhammed’e böylesine bir yetki verilmemiştir. Yine Kur’an’da, “Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in (Yakup’un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrail oğullarına helâl idi” deniliyor ve Yakup’un bu tutumu eleştiriliyor: Bir peygamber haram kılma yetkisine sahip değildir demek isteniyor. (14)

Kaldı ki Hz. Muhammed’in bir şeye helal veya haram deme yetkisinin olmaması konusu Kur’an’da net bir şekilde geçiyor. Kur’an’a göre Hz. Muhammed ancak tebligatçıdır/postacıdır (din mantığına göre). Mesela Kur’an’da birkaç yerde, “Ey Muhammed senin görevin ancak duyurmaktır” şeklinde ayetler var. Yine “Gerçek şu ki, sen (ey Muhammed), sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah dilediğini hidayete erdirir” denilir. Başka bir yerde, “Hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder” denilir.

Ayetlerin durumu bu! Ancak ortalıkta bazı hadisler var. Kabul etsek ki o hadisler sağlamdır; o zaman da az önceki ayetlere göre Hz. Muhammed bir şey konusunda helaldir-haramdır deme yetkisine sahip olmadığı için, var olan hadislerin ayete karşı bir değeri kalmaz.

Bir de Maide suresinde içki ayetinin sonunda, emir kipiyle ondan sakınınız ifadesi söz konusu. Bu gibi emirler Kur’an’da çoktur ve eğer açık olarak haram terimi yoksa bunlar genelde tavsiye niteliğindedir; bunlara uymak zorunluluğu yoktur. Mesela Kur’an’da, emir şeklinde, istediğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder getirin deniliyor. Kelime emir şeklinde olduğu halde, burada kastedilen ruhsattır/cevazdır. Şayet emir kipi asıl anlamında kullanılsa, o zaman tüm Müslüman erkekler dört kadın almak zorunda olacaktı. Yine Kur’an’da, eşine karşı gelen bir kadın hakkında erkeklere hitaben, onları dövün deniliyor. Burada da kullanılan terim emir şeklindedir deyip de tüm erkeklerin, kendilerine karşı gelen eşlerini dövmek zorunda oldukları sonucunu çıkarmak mümkün mü? Benzer örnekler çoğaltılabilir.
Bir de içme taraftarı olmayan bir Müslüman, Kur’an’da kesin haramdır hükmü olmamakla beraber, o ki namaz için engeldir, zararı kârından daha fazladır ve şeytan işidir deniliyor, ben de içmeyeceğim diyebilir.

Ayetin sebep-sonuç ilişkisi arasında şu gerçek de var: O zamanlar halk aşırı derecede içiyordu. Maide suresindeki bu ayetler inince, bazı sahabeler alay edercesine, “Yazık! Kimi Müslümanlar Uhud savaşının sabahı bile içki içip öylesine savaşa katıldılar ve vurulurken (en başta Hz. Muhammed’in amcası Hamza’yı kastederek) midelerindeki o içkiyle gömüldüler” diyorlardı. Bu sözler Hz. Muhammed’in damarına dokunmuş olsa gerek ki, o sırada Maide suresi 93. ayetinin geldiğini duyurur. Ayetin özetini de verelim; inanan ve iyi işler yapanlara tattıklarından dolayı (sözde burada yasaktan önce içki içenler kastedilmiştir) günah yoktur deniliyor. Bu cümle, içki şeytan işidir, ondan uzak durun ayeti inmeden önce içenlere bir müjdedir şeklinde yorumlanmıştır. Yani yasak öncesi dönemde içilen içki suç sayılmaz; ancak sonraki dönemleri kapsar demek isteniyor. Bu, inandırıcılığı olmayan bir yorum! Çünkü namaz farz kılınmadan önce kimse namaz da kılmıyordu. Oruç, hac, zekât da aynı... Bu durumda da tanrı ayet göndermeliydi ki, sakın daha önce bu ibadetleri yapmayanlar endişelenmesinler, onlar eski hallerinden sorumlu değiller diye müjde vermeliydi. Neden sadece içki için özel durum uygulansın ki? Görüldüğü gibi benzer yorumların hiçbir inandırıcılığı yok. (15)

Bu ayetin içki yasaklanmadan önceki dönemde içenler için indiğine dair hadisler Buhari ve Müslim’de geçmektedir. (16)

Bir de Kur’an’da içki şeytan işi pisliktir denilirken, devamında bunun gerekçesi de açıklanıyor: Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister, bir de sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister deniliyor. Gerekçeler arasında “İçki sağlığınıza zararlıdır” açıklaması yok. Bir nedeni kin-düşmanlık, diğeri de Allah ve namazdan uzak durmak şeklinde belirtiliyor. Hatta en başta Müslim’de ve diğer birçok müsnedde geçen şu hadis de var: Hz. Muhammed Muaz ve Ebu Musa’yı Yemen’e gönderirken içki konusunda onlara, “Sizi sarhoş edip namaza engel olan her madde haramdır” açıklamasında bulunmuş ve burada haram için namazı ölçü olarak göstermiştir. (17)

Hatırlanacağı gibi, yine içkiyle ilgili bir ayette, içkiliyken namaza yaklaşmayınız cümlesi vardı; bu daha önce sunuldu. Demek ki namaz tanrı için o kadar önemli olmalı ki, her fırsatta içkiyle birlikte gündeme getirmiş. Hadislerde de kim içki içip tövbe etmezse, kırk güne kadar namazı kabul olunmaz. Yani sakın ha! İçki yüzünden namaza bir şey olmasın diye hep insanlar bu konuda uyarılmıştır: İçkinin bir numaralı zararı, namazın elden gitmesi. Bu gibi hadislerde şu da var: İnsan içip pişman olursa, bir daha içip pişman olursa ve pişmanlığını her defasında ihlal ediyorsa artık dördüncü seferden sonra tövbe etse de fayda vermez. Her kim tek bir sefer sarhoş olarak namaz kılarsa sanki tüm dünya onun malıymış da ondan alınmış gibi büyük kayıplara uğrar. Kim dört sefer sarhoş olarak namazını kılarsa artık Allah’ın onu cehennemin pisliğinden içirmesi gerekir gibi hadisler var. Bu gibi abartılı rivayetlere girmem. Gayem, ayet ve hadislerde içkinin zararından söz edilirken hep namazla birlikte dile getirilmiş olması. Bu dikkat edici bir nokta!(18)

Kur’an’da leş, domuz eti, kan, Allah dışında putlar adına kesilen hayvan et, faiz, zina-fuhuş, adam öldürmek (tabii ki Kur’an’a göre kısas var; bu ayrı bir şey), anne, baba gibi yakın akrabayla evlilik hakkında kesin haram ifadesi kullanılmıştır; içki bu sınıftan olsaydı onunla ilgili de haram terimi kullanılmalıydı. (19)

Kur’an’a göre haramdır diyenlerin kanıtı, Maide suresinde içkinin anlatıldığı ayetin sonunda, “Uzak durun/kaçının ki kurtuluşa eresiniz” şeklinde bir emir kipi söz konusu. Bu kelime kalıbı Kur’an’da başka şeyler için de kullanılmıştır. Mesela yalan sözden, zannın çoğundan (kişiler hakkında olumsuz düşünmekten) sakının denilmiştir. Dediğim gibi terimler aynı. Burada maksat nasihattir, öğüttür... Herkesin hayatında yalan konuşması, başkaları hakkında kötü niyetli olması illaki vardır. Kur’an’da içkiyle ilgili anlatılanların tümünden “Sigara sağlığa zararlıdır” mesajı kadar bir sonuç ortaya çıkabilir. Yani ayete göre kişi özgürdür, takdir onundur. Şayet içerse onun için ne herhangi bir ceza ne de haram söz konusu değildir. Ayetlere göre içkinin helal veya haram olma durum böyle. (20)

DİPNOTLAR
1) Nahl suresi 67.
2) Bakara suresi 219. ayet.
3) Nisa suresi 43.
4) Maide 90-93.
5) Muhammed suresi 15. ayet.
6) İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid, cilt 8/72. Tevrat, Tekvin bölümü, bab 9/20-25 ve bab 19/30-38.
7) Muhammed suresi 15 ve Saffat 45-47.
8) Nahl suresi 116.
9) Yusuf suresi, 36-41.
10) En’am suresi ayet 145.
11) Nahl suresi, 65-67.
12) Vakia 17-19.
13) Nebe suresi, 32-34.
14) Maide suresi, 93.
15) Maide, 93.
16) Buhari, Mezalim bab 21, no: 2464 ve Müslim Eşribe bölümü no: 1980.
17) Müslim, Eşribe bölümü, no: 1733.
18) a) İbni Mace, Eşribe, bab 4, no: 3377.
b) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe 8/138, no: 24511-24550.
c) Tirmizi, Eşribe, bab 1, no: 1862.
d) Heysemi Beğiyyet-ü Raid, cilt 5/107, no: 8181.
19) Bakara 173 ve 275, Nisa, 23, Maide 3, A’raf 33, Nahl 115,. Bütün bunlarda net olarak haramdır denilir.
20) Hac suresi 30 ve Hucurat 12. ayetler.

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 17-06-2013, 00:19
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart

Hz. Muhammed ve içki-şarap
İslami kaynaklarda Hz. Muham-med’in içtiği “Nebiz” olarak geçiyor. Bağımsız bir başlık altında nebizin içki-şarap sayılıp sayılmadığını ayrıca izah edeceğim. Ancak bazı somut örnekler var ki, bugün bildiğimiz şaraptan içtiği de olmuştur. Bunları da anlatacağım. Hz. Muhammed zaten nebiz içiyordu. Hele hele onunla abdest alıp namaz bile kıldığı ve hatta Veda haccında (son hac) Kâbe’yi tavaf ederken o durumda bile içtiği, güvenilir İslami kaynaklarda anlatılmaktadır. Bunlar üzerinde duracağım. Şarap içtiğine dair somut bazı kanıtlar var; hemen sunmaya geçelim.

Adamın biri (çoğu kaynakta Temimüddaraî olarak geçiyor) her yıl Hz. Muhammed’e bir tulum hamr/yani içki-şarap getirip hediye ediyormuş. Bir ara yine getirince, bu kez Hz. Muhammed kabul etmiyor ve artık içki yasaklanmıştır diyor. Kimi rivayetlerde bu son getirdiği dönem Mekke’nin fethinden sonraymış. Bu durumda demek ki nerdeyse ölümüne kısa bir süre kalana kadar onun evine bu hediye gelmiştir. Evet; hadiste Hz. Muhammed’e her yıl tulumlar dolusu ikram edilen o madde, Kur’an’da adı geçen ve şeytan işi pisliktendir denilen “Hamr (içki-şarap)” kelimesiyle geçiyor; nebiz falan değil; bu önemli bir saptamadır. Kaldı ki bu örnek birçok kaynağa da konu olmuştur; birkaçını ekliyorum. (21)

Burada deniliyor ki, her yıl bu içkiyi Hz. Muhammed’e hediye eden kişi Temimüddaraî’ymiş. Halbuki bu adam Hz. Muhammed’in ölümüne 1-2 yıl kala Müslüman olmuş. Dolayısıyla onun birkaç yıl öncesine kadar Hz. Muhammed’e hediye getirme koşulları yokmuş… gibi yorumlar öne sürülerek olay hakkında bir güvensizlik yaratanlar olabilir. Bir kere bazı kaynaklarda isim belirtilmeden adamın biri her yıl hediye ederdi şeklinde geçiyor. Yani bunu yapan başka biri de olabilir. (22)

Bir de Temimüddaraî’nin ne zaman Müslüman olduğu pek belli değildir. Üstelik hediye veren kişinin ille de Müslüman olması şartı da yok. Onların dostluğu Hatice döneminden beri sürmüş olabilir. Malum Hatice zengin bir kadındı, o coğrafyada dostları çoktu. Bu da onlardan biri olabilir.

Burada farklı bir örnek verelim: Hatice Hz. Muhammed’e istenirken onun velileri buna karşı çıkıp Hz. Muhammed bize göre değildir, kızımızı ona vermiyoruz diyorlardı. Hatice kendi velisine içki içiriyor ve adam bayılıyor. O sırada kendisine bir gömlek giydiriyor. Velisi ayılıp bu nedir diye sorunca Hatice, “Sen beni Hz. Muhammed’e verdin bu da onun sana hediye ettiği ve giydirdiği gömleğidir” diyor. (23)

O zamanlar bir insan kızını birine verdiğinde karşı taraf kızın velisine bir şeyler giydiriyordu, bu bir gelenekti. Peki, peygamberlik iddiasında bulunmadan önce böylesine özel bir gününde hazırlanan içkiyi kendisi içmiyor muydu? Yineliyorum: Hz. Muhammed’in ölümüne yaklaşık üç yıl kalana kadar geçen süre zarfında her yıl kendisine hediye olarak sunulan bu içki tulumlarına ne oluyordu, kim içiyordu? Bu kenardan bir bilgi değil. Bunu, mezhep lideri Ahmet b. Hanbel Müsned’inde, Suyuti ve İbni Kesir kendi tefsirlerinde, İbni Hacer Askalani Buhari’nin şerhi Fethü-l Bari’de; Taberani, İbni Abdilber, Zerkani, Heysemi, Takiyyüddin ve daha sayamadığım birçok ünlüdüşünürün eserinde görmek mümkün. (24)

Üstelik Temimüddaraî içki getirirken Hz. Muhammed gülerek ona, haberin var mı, senden sonra içki haram kılınmıştır ifadesini kullanıyor. Ne demek haberin var mı, senden sonra haram kılındı ve nedir bu gülmek!(25)

Malum Hz. Muhammed 13 yıl Mekke’de peygamberlik yapmış. Bu süre zarfında Bakara, Nisa ve Maide surelerindeki ayetler henüz inmemişti. Medine’ye gelince kimi rivayetlere göre hicri üçüncü yılından sonra, kimilerine göre Mekke’nin fethinden sonra ayet gelir ki, içki şeytan işidir, ondan uzak durun diye. Burada şunu sormak lazım: Peki, bu ayetlerden önce de Hz. Muhammed en az 16 yıllık peygamberdi ve her yıl ona içki tulumları geliyordu. Ayrıca önemli sahabeler de içiyordu. Bu durumda geçen 16 yıl zarfında kim içmişse ayete göre şeytan işini yapmış olmuyor muydu?

Temimüddaraî dışında farklı bir kişiden başka bir içki örneği: Keysan b. Abdullah adında biri Hz. Muhammed zamanında içki ticareti yapıyordu; uzak yerlere gidip çeşitlerini satın alır, Medine’ye getirip satardı. Bir ara Şam tarafından içki getirip Medine’de satmak isterken Hz. Muhammed’e, “Sana güzel, yeni bir içki getirdim” diyor. Tanıtımını yapıyor ki Hz. Muhammed satın alsın. Çünkü o beğenip alsaydı parası olan da ona bakarak alırdı. Adamın bu konuşmasına karşı Hz. Muhammed, “Ey Keysan! Senden sonra içki yasaklandı” diyor. Burada kullanılan “Senden sonra yasaklandı” ifadesi dikkat çekicidir. Demek ki bu adam daha önce defalarca getirmiş, Hz. Muhammed’e vermiş ki, kendisi adama senden sonra yasaklandı diyor. Bir de eğer Hz. Muhammed daha önce ondan almamış olsaydı adam ona, “Ey Hz. Muhammed sana Şam’dan yepyeni bir içki getirdim, mal güzeldir” diyebilir miydi? Asla diyemezdi.

Yineliyorum: Bu olayda iki nokta dikkate değerdir. Biri, içki satan kişinin Hz. Muhammed’e, sana Şam’dan yeni bir şarap getirdim demesi. Bir diğeri de Hz. Muhammed’in ona, senden sonra haram kılınmıştır demiş olması. Keysan adındaki içki tüccarının bu olayını mezhep lideri Ahmet b. Hanbel, İmam Buhari, İbni Kesir (tefsirinde), Taberani, tarihçi İbni Asakir (defalarca), İbni Hacer Askalani, İbni Esir, İbni Ebi Asım, Ebu Naim Asbahani, Zeylai, İbni Beşkeval, Heysemi, İbni Kani, İbni Ebi Hayseme ve daha sayamadığım birçok İslam düşünürü işlemişlerdir. Kaldı ki, olay sadece bunlardan ibaret değildir. Verdiğim bu örneklerde açık olarak “hamr (içki-şarap)” kelimesi geçiyor. Ancak başka birçok örnekte anlatılıyor ki kendisi ölene kadar nebiz içmiştir. Somut örneklere geçelim26)

Hz. Muhammed ölene dek “nebiz” içiyordu
İbni Mesut anlatıyor: Cin gecesinde (sözde Hz. Muhammed bir gece cinlerle konuşmuş; bu konuda zaten Kur’an’da bir bölüm de var; adı Cin suresi.) Hz. Muhammed bana, “Sende temiz su var mı?” diye sordu. Ben, hayır; ancak kabımda biraz nebiz var dedim. Kendisi “Ver bana. Nasıl olsa hammaddesi su ile hurmadır ve ikisi de temizdir” dedi. Ben de verdim. O hem içti, hem de onunla abdest aldı. (27) Aşağıdaki örnek Buhari’de altı yerde, birkaç kez de Müslim’de anlatılmaktadır. Aktaran ise Sehl b. Sad’dır.

Ebu Üseyd Saidi’nin düğünüydü; kendisi Hz. Muhammed’i de davet etmişti. Çünkü her şeyden önce onun nişanlısı Hz. Muhammed’e hizmet edenlerden biriydi. Damat olan kişi o gece gördüğü önemli bir olayı arkadaşlarına anlatırken, “Düğünümde Hz. Muhammed’e ne ikram ettiğimizi biliyor musunuz? Eşim ona hurmaları suya batırdı, yemekten sonra Hz. Muhammed’e ikram etti, o da içti” diyor. Hadiste, Hz. Muhammed’e ikram edilen o içecek aynı gecede yapılmış deniliyor. Burada vurgulanmak istenen, sanki Hz. Muhammed bir nevi hurma şerbeti içmiş gibi bir hava yaratılmaya çalışılmış. Ancak hadiste dikkatleri çeken bir ifade var ki, içilenin normal bir meşrubat olmadığını gösteriyor. Cümle şu: “Biliyor musunuz düğünümde Hz. Muhammed’e ne içirdik?” Ben bu hadiseyle ilgili Buhari ve Müslim’in olayı gerçek olarak yazmadıklarına, cümleyi istedikleri biçimde ayarladıklarına inanıyorum. Çünkü adamın heyecanla arkadaşlarına, “Biliyor musunuz düğünümde Hz. Muhammed’e ne içirdik?” demesi farklı bir içeceğin ikram edildiğini çağrıştırıyor; yoksa normal hurma şerbeti olsa bunda hayret edilecek bir şey yok ki adam böyle konuşsun.

İlerde değineceğim gibi, sözde nebiz denen madde 1-2 günlükse insan içebilirmiş. İşte kadın yeni yapmış denilmesinin nedeni de bu. Kabul edelim ki Hz. Muhammed’in o düğünde içtiği nebiz taze olsun. Peki, bu durumda İslami kurallara göre içilebilir mi? Bunun detaylarını nebiz kısmında göreceğiz. Kısacası, konu hakkında sadece bu olay olsaydı kapatılabilirdi. Ama böyle değil. Yukarıda Keysan ve Temimüddaraî örnekleri geçti; ayrıca daha anlatılacaklar da var. (28)

Bekr b. Abdullah anlatıyor: Biz Kâbe’nin yanındaydık. O sırada bir köylü gelip İbni Abbas’ın yanına geçti ve onunla konuşmaya başladı: Bakıyorum amcaoğulların bal ve süt içiyorlar; ancak siz “nebiz” içiyorsunuz. Acaba bu bir ihtiyaçtan mı kaynaklıdır? İbni Abbas, hayır; herhangi bir mazeret falan yok. Bir gün Hz. Muhammed devesine binmiş, arkasına da Üsame’yi almıştı. Bir ara su isteyince kendisine içinde nebiz bulunan bir kap verdiler, o da içti ve kalanını da Üsame’ye verdi. Hz. Muhammed onu içince de, “İyi yapmışsınız, çok güzel, işte böyle yapın!” dedi. İbni Abbas soru sorana, durum bu iken bizim içmemizde dini herhangi bir sakınca yoktur diyor; adeta helaldir ve içiyoruz demeye getiriyor. (29)

Cabir b. Abdullah: Biz Hz. Muhammed’le birlikte bir yerdeydik; kendisi su istedi. Adamın biri, “Nebiz içer misin?” diye sordu. Hz. Muhammed, “Evet içerim” dedi. Bunun üzerine adam nebiz getirdi. Hz. Muhammed bu arada, “Bir çöple de olsa üstünü kapatsaydın bari” dedi ve içti diyor. (30)

Bu çöp olayı kimi hadislerde kendisine sunulan süt için de kullanılmış. İbni Ömer anlatıyor: Hz. Muhammed’in içinde bulunduğu meclise bir adam geldi ve onun yanında oturdu. Hz. Muhammed ondan sert bir koku aldı ve “Ne içmişsin” diye sordu. Adam, nebiz içtim dedi. Hz. Muhammed, hele içtiğinden getir bir bakalım dedi. Adam getirince Hz. Muhammed içine su döküp içti ve “Eğer içtiğiniz böyle sertse o zaman benim gibi içine su katıp ondan sonra için” dedi. Dikkat edilirse o kadar koku vermiş ki Hz. Muhammed onu fark etmiş, adamı sorgulamış ve buna rağmen kendisi ondan içmiş. (31)

Mücahit: Bir defasında Hz. Muhammed nebiz içerken çok sert olduğunu anladı. O yüzden içine su katıp içti. Buna rağmen yine sertliği gitmedi. Bir daha su kattı; ancak tadına bakınca sertliği hâlâ vardı. Üçüncü kez su kattı, ondan sonra içti diyor. (32)

İbni Ömer: Hz. Muhammed’e bir içecek ikram edildi, burnuna yaklaştırınca kokusu ona ağır geldi. O yüzden içmeden geri çevirdi. Bazı arkadaşlar, niye böyle yaptın; acaba haram mı deyince, o tekrardan geri aldı ve içine su kattıktan sonra içti; bir de bize, size ağır geldiği zaman içine su katıp öylesine için dedi. (33)

Hz. Muhammed’in Kâbe’de, tavaf esnasında içtiği neydi?
Hz. Muhammed tavaf sırasında su isteyince, o sırada kendisine nebiz ikram edilir. Ağzına yanaştırınca sert olduğunu anlar ve içine zemzem suyu katıp öylesine içer. Oradakiler, haram mı diye sorunca, haram değildir karşılığını verir. Bunu Ebu Mesut Ensari, İbni Abbas ve Abdulmuttalip anlatıyorlar. Beyhakı bu olayla ilgili birçok örnek sunmuştur. Elbette ki Beyhakı bunu kaldıramadığı için bazı İslam düşünürleri gibi olayı aktaran kişilerin sicillerinin sağlam olmayan yanları üzerinde durmuş: Olayı anlatanlar arasında güvensiz kişiler var diye. Burada kısa bir yol var: Madem kişilerin sicili bozuk, neden onlardan bu gibi hadisleri kaynaklarınızda işleyip sonra “kusura bakmayın; bunlar dürüst insanlar değil” demek zorunda kalıyorsunuz! O zaman bunları baştan işlemeseydiniz. (34)

Verdiğim örnek tavaf esnasında meydana gelir. Bir de Hz. Muhammed son haccında Mekke’ye dönünce yolda nebiz içmiştir.

Bu konuda İbni Abbas’ın anlattığı uzunca bir hadiste özetle şunlar var: Hz. Muhammed son haccında bir yerde dinleniyordu ve o sırada içecek bir şey istedi. Abbas (Hz. Muhammed’in amcası), sana evlerimizde yaptığımızdan verelim mi dedi. Hz. Muhammed, herkesin içtiğinden bana verin dedi. Sonunda Abbas ona bir bardak nebiz verdi. Hz. Muhammed onu koklayınca çok sert buldu ve geri çevirdi. Abbas, sen Mekkelilerin içeceğini bozuk mu buldun deyince, Hz. Muhammed bir daha bardağı geri istedi ve ona zemzem suyundan kattıktan sonra (hafifletmek için) içti, sonunda da “Siz de içerken ağır geldiğinde onun sertliğini su ile giderin, ondan sonra için” dedi. Hadiste geçen “Evlerimizde yaptığımızdan sana verelim mi?” cümlesiyle, Hz. Muhammed’in vermiş olduğu cevap dikkat çekici. Bundan hem evlerde farklı şeyler yapıldığı, hem de Hz. Muhammed’in bundan haberdar olduğu net olarak anlaşılıyor. Bilmeseydi bana normal bir su verin demezdi. Ayrıca bundan farklı olarak Hz. Ayşe’nin, Hz. Muhammed’in içtiği nebiz sertleşince ben içine kuru üzüm bırakır bu şekilde hafifletirdim ondan sonra içerdi rivayeti de var. Peki, böyle olunca dinen sakıncası yok mu? Bunun yanıtını nebiz kısmında göreceğiz. (35)

Ebu Hureyre anlatıyor: Ben Hz. Muhammed’e iftarlık hazırlarken yanına kabak içine doldurduğum nebiz de bıraktım. Çok sertleşmiş ve köpüğü üste çıkmıştı. Hz. Muhammed bana, bunu duvara vur; bu, Allah’a ve ahirete inanmayanların içeceğidir dedi diye aktarıyor. Burada iki neden göstermek mümkün: Biri, Hz. Muhammed’in karşı olduğu kap olayıdır: Onun Ebu Hureyre’nin hazırlamış olduğu içecek için gösterdiği reaksiyon, aslında kabak içindir; işin gerçeği budur. Çünkü Hz. Muhammed kabağı kap olarak kullanmayın demiştir. İkinci bir neden de o nebizin bozulmuş olma ihtimalidir. Dolayısıyla hem kabak, hem de bozulduğu için Hz. Muhammed içmemiştir demek en doğrusudur. (36)

Enes bin Malik Hz. Muhammed’in ölümünden sonra bir gün bir bardak göstererek, “Bundan Hz. Muhammed’e hem süt, su, nebiz ve hem de bal içirdim” diyor. (37)

İslami eserlerde Hz. Muhammed’e hazırlanan nebizin kaç günde tüketildiği bile yazılıdır. Kimi hadislerde Hz. Muhammed’e pazartesi akşamı hazırlanan nebizi kendisi salı akşamına kadar tüketirdi, sıcağı sıcağına içerdi. Kimilerine göre de pazartesi hazırlanan nebizden çarşamba gününe kadar içerdi; ondan sonra kalanını ya döker, ya da hizmetçilerine verir, onlar kullanırdı şeklinde bilgiler var. Peki, her şeyden önce ya kokmuş ya da sarhoş edecek hale gelmiş, artık kendisine yaramayan o içeceği, inanan başka insanlara verip siz için demesi nasıl açıklanabilir? Ayrıca üç günlük iken helaldir; ondan sonra sertleşir haram sayılır hükmünü çıkarmak yanlıştır. Çünkü eskimiş olanı haram sayılsaydı o zaman kendi hizmetlilerine içirmemesi gerekiyordu. Öz olarak, kendisine hazırlanan nebizi iki-üç gün içinde kullanıyordu; bir kere bunda ihtilaf yok. Burada Hz. Muhammed’in neler içtiğini tespit etmeğe çalışıyorum. Yalnız şu unutulmamalı ki, yukarıda verdiğim bazı örneklerde kendisine direkt hamr hediye edilmişti bilgisi vardı.
Hz. Muhammed’in nebizle abdest alıp namaz kıldığı doğru mu?
Yukarıda İbni Mesut hadisinde, Hz. Muhammed’in cin gecesinde nebizle abdest aldığı belirtildi; bunu biraz açmak yarar var. Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, Darekutni gibileri nebizle abdest alma adı altında özel bir başlık bile açmışlar. Tabii ki Hz. Muhammed bunu yapmışsa eleştiri gelir düşüncesiyle, “Bu hadisi aktaranlar arasında Ebu Zeyd, İbni Lehia gibi isimler var; bunların kim oldukları belirsizdir” diyerek hadis üzerine gölge düşürmeye çalışmışlardır. Bazıları da, madem Abdullah b. Mesut bu olay cin gecesinde meydana gelmiş diyor, o halde hadis doğru değildir. Çünkü Abdullah o gece Hz. Muhammed’le beraber değilmiş diyerek, konuyu sanki nebizden abdest almadığı noktasına getirmeye çalışmışlar ve hadisi gerçek bulmamışlar. Cin olayı, Hz. Muhammed Taif seferinde geceleyin namaz kılarken sözde yedi ya da dokuz kişilik bir cin grubu Allah’ın emriyle gelip onu dinlemiş ve memleketlerine dönünce insanlara, bu Hz. Muhammed hak peygamberdir tebligatında bulunmuşlar. Bu, Kur’an’da hem cin suresinde, hem de Ahkaf suresinde anlatılmaktadır.

Ahkaf’tan numune olarak bir ayet verelim: “Bir zamanlar, cinlerden bir topluluğu Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Geldiklerinde -birbirlerine- ‘Susun/dinleyin’ dediler. Senin okuman bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler” deniliyor. (38)

Kimileri, hayır, Abdullah o gece Hz. Muhammed’le berabermiş; ancak anlatılanlar doğru değil yorumunda bulunmuşlardır. Evet; bu hadiste adı geçen kişilere ilişkin güvensizlik konusunu biraz açmak istiyorum ki senaryo iyi anlaşılsın.

Mezhep lideri Ahmet b. Hanbel, Hz. Muhammed’in nebizle abdest aldığına ilişkin İbni Mesut’a dayanan raviler zincirinde İbni Lehia’dan hadis aktarmış ve hiçbir itirazda da bulunmamıştır. Üstelik kendi kaynağında bununla ilgili iki farklı ravi listesiyle iki hadis aktarmıştır. Kendisi hem mezhep lideri, hem de eski âlimlerden (h.241.ö). Ancak ondan sonra gelen bazı yazarlar -örneğin Darekutni (h.385.ö)- efendim bilmem falancaların sicilleri bozuktur diyerek hadis hakkında şüphe oluşturmaya çalışmışlardır.

Değişik ravi listesiyle kaynaklara konu olan bu hadis hakkında basit bir örnek verelim.
Bazı listelerde İbni Lehia’ya itiraz edilmiş, bazılarında Ali b. Zeyd, bazılarında Hüseyin b. Abdullah, kimisinde Hasan b. Kuteybe, farklı bir listeden Muhammed b. İsa, bir başka listeden İbni Gaylan, ayrı bir ravi listesinden Ebu Zeyd hakkında güvensizdir demişlerdir. Hesaplarına gelmeyen bir hadisi inkâr etmek için bu kadar insana rastgele olumsuz yaklaşabiliyorlar. Görüldüğü gibi her listeden ille de birini kıstırmışlar. Sanki onları iyi tanıyorlar, göbeklerini kesmişler. Yukarıda isimlerini verdiğim hadis âlimleri kaynaklarında nebizle abdest alma bölümünü bile açmışlardır. Demek ki Hz. Muhammed bununla abdest almış ki bunlar bu adla bağımsız bölüm açmışlar; yoksa niye ayranla, üzüm şırasıyla abdest alınır gibi başka bir bölüm değil de nebiz adında bir başlık açmış olsunlar. Başlık böyle; ama hadis zayıftır demeye getiriyorlar. Bu çağdaş dünyada, var olan imkânlara rağmen bir savcı bile bir insan hakkında doğru dürüst bir sicil tutamıyor; ama İslam âlimleri yıllar önce yaşamış, kim olduklarını bilmedikleri insanlar hakkında iyi veya kötü demekle sicillerini belirleyebiliyorlar! Sıkıştıkları zaman ille de bir bahane bulmaya çalışırlar, bunu hep yaparlar. Bu inandırıcı bir yöntem değildir. (39)

Aynı Abdullah b. Mesut’a ait şöyle bir hadis de var: Kendisinden soruyorlar, cin gecesi Hz. Muhammed’in yanında kimse var mıydı? O, hayır, yalnız Hz. Muhammed o gece belli bir süre bizden kayboldu yanıtını veriyor. (40)

Kimi rivayetlerde de Hz. Muhammed su istedi ben de (İbni Mesut) nebiz verdim, kendisi onunla abdest aldı diye geçiyor. Yani bazı rivayetlerde cin-min falan geçmiyor. Bir de o gece onunla beraberdim demek, olayın başından beri onunla birlikte olmasını gerektirmiyor. Olabilir ki Hz. Muhammed böyle bir cin olayını tasarladıktan belli bir süre onlardan uzaklaşmış ve daha sonra gelip başından geçenleri anlatmış ve Abdullah da o gece olayı Hz. Muhammed’den duyanlardan biri olarak hazırmış. Bu gibi çelişik durumlarda İslami kesim arasında çok garip şeyler oluyor. Mesela İbni Hazm gibi bir İslam düşünürü benzer durumlarda genelde çözümü ravileri zan altında bırakarak onların yalancı, benzer hadisleri uydurdukları yöntemini öne sürerek, Hz. Muhammed’in nebiz içtiğine dair var olan tüm hadisleri sağlam olarak kabul etmemeye çalışmıştır. İbni Kuteybe ise, çoğu sarhoş eden bir maddenin azı da haramdır hadisini sağlam hadis olarak kabul ediyor; ancak Hz. Muhammed veda haccında sert nebiz içtiği için bu hadis mensuh olmuştur (yürürlükten kaldırılmıştır) diyor. İslam âlimleri arasında bu gibi zıt görüşler çok. (41)

Sözün özü, bu başlık altında anlatılanlardan şu ortaya çıkıyor ki, Hz. Muhammed hem nebiz içmiş, hem onunla abdest almış, hatta Kâbe’yi tavaf ederken ve son haccında Mekke’ye dönerken yolda bile içmiştir. Ayrıca içtiği nebiz taze, bazen iki günde, bazen de üç günde kullandığı; ondan sonra kalan kısmını ya döktüğü, ya da hizmetlilerine verdiği konusunda İslami kaynaklardan bilgiler sunuldu. Şimdilik bu tespitimiz burada dursun. Az sonra nebiz bölümünde Hz. Muhammed’in içtiğinin ne olduğunu yine İslami kaynaklara dayanarak anlatmaya çalışacağım.

DİPNOTLAR
21) a) Suyuti, Dürrü-l Mensur adlı tefsiri, Maide suresi 90-93. ayetler açıklamasında, cilt 5/470.
b) İbni Kesir kendi tefsirinde Maide 90-93 ayetleri açıklamasında.
c) Heysemi Beğiyyet-ü Raid, Büyu’, no: 6402, cilt 4/157. Burada dipnotta İmam Ahmet b. Hanbel’in de bunu işlediğini belirtiyor..
d) Zerkani, Şerh-ü Zerkani ala-l Muvatta, Eşribe bölümü, cilt 4/29. Burada İmam Ahmet ve Ebu Ya’li’den alıntı yaptığını ifade ediyor.
e) İbni Hacer Askalani bunu Buhari’nin şerh-i Fethü-l Bari, tefsir bölümü Maide suresi 93. ayettte ele almış.
f) Taberani, Mucem-i Kebir cilt 2/57, no: 1275’te işlemiş.
g) Hindi Kenzü-l Ummal, Büyu kısmı, no: 9986’da ele almıştır.
h) İbni Abdilber, İstizkar, cilt 24/318, no: 36541
g) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müsned-ü Şamiyyin, Abdurrahman b. Ganem kısmında, no: 18158
22) a) Muhammed Rıza, Tefsirü-l Menar, Maide suresi 90. ayet.
b) Zerkani Şerh-ü Zerkani ala-l Muvatta, Eşribe bölümü, bab-ü camii tahrimi-l hamr, cilt 4/29’da İbni Abbas’tan rivayetle adamın biri şeklinde geçer.
c) Yine Zeylai, adamın biri her yıl getiriyordu şeklinde aktarıyor ve ravinin de İbni Abbas olduğunu belirtiyor. Nesab-ü Raye, Bey’ kısmında, içki ve domuzun alış-verişi başlığı altında, c. 4/54, no: 6442. Ancak Zeylai ‘her yıl getiriyordu’ demiyor. Öyle anlaşılıyor ki onun anlattığı farklı bir olaydır. Çünkü Temimüddari olayını ayrıca işliyor.
23) a) Arif Tekin, Kur’an’da Kadın ve Hz. Muhammed’in Hanımları, s. 132. Burada birçok kaynak eklemişim.
b) İmam Ahmet b. Hanbel, Müsned, İbn-i Abbas hadisleri bölümünde, no: 2851, cilt 1/259.
c) Heysemi, Mecme-ü Zevaid, cilt 9/354, no: 15264.
24) a) Suyuti, Dürrü-l Mensur adlı tefsiri, Maide suresi 90-93. ayetler açıklamasında, cilt 5/470.
b) İbni Kesir kendi tefsirinde Maide 90-93 ayetlerin açıklamasında.
c) Heysemi Beğiyyet-ü Raid, Büyu’, no: 6402, cilt 4/157. Burada dipnotta İmam Ahmet b. Hanbel’in de bunu işlediğini belirtiyor..
d) Zerkani ala-l Muvatta, Eşribe bölümü, cilt 4/29. Burada İmam Ahmet ve Ebu Ya’li’den alıntı yaptığını ifade ediyor.
e) İbni Hacer Askalani bunu Buhari’nin şerh-i Fethü-l Bari, tefsir bölümü Maide suresi 93. ayettte ele almış.
f) Taberani, Mucem-i Kebir cilt 2/57, no: 1275’te işlemiş.
g) Hindi Kenzü-l Ummal, Büyu kısmı, no: 9986’da ele almıştır.
h) İbni Abdilber, İstizkar, cilt 24/318, no: 36541.
g) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müsned-ü Şamiyyin, Abdurrahman b. Ganem kısmında, no: 18158
i) Zeylai, Nasb-ü Raye, c. 4/54, no: 6445.
25) a) İbni Kesir, Tefsir, Maide 90-93, c. 3/181.
b) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müsned-ü Şamiyyin, Abdurrahman b. Ganem kısmında, no: 18158.
26) a) Buhari, Tarih’i Kebir, Keysan b. Abdullah md. No: 1001.
b) Taberani, 1) Mucem-i Evsat, c. 3/273, no: 3125 ve 2) Mucem’i Kebir, 19/ 195, Keysan bölümü no: 439.
c) İbni Kesir kendi tefsirinde Maide 90-93. ayetler açıklamasında c. 3/182.
d) İbnil Esir, Üsdü-l Gabe, no: 4514, c. 4/ 477, Keysan b. Abd başlığı altında.
e) Heysemi, a) Beğiyyet’ü Raid, c. 4/157, no: 6401. b) Gayetü-l Maksad fi Zevaidi-l müsned 2/151, no: 1911.
f) Zeylai, Nasb-ü Raye, Büyu’, c. 4/54, hadis no: 6445.
g) İbni Asakir, Tarih-ü Medinet-i Dımaşk, c. 50/276-78, no: 5839. Keysan b. Muhammed kısmında dört rivayet veriyor. Yine aynı eser Nafi b. Keysan bölümü, cilt 61/413, no: 7826’da iki rivayet sunuyor.
h) Suyuti, el-İsabe, Keysan b. Muhammed bölümünde, c. 9/319, no: 7505.
ı) İbni Ebi Asım, ‘el-ahad ve’l Mesani’ c. 5/98, no: 2641, isim numarası 877, Keysan Ebu Nafii kısmında.
i) Ebu Naim Asbahani, Marifet-ü Sahabe, Keysan valid-ü Nafii, kısmı, isim no: 2537, hadis no: 5876, c. 5/2401. Hindi, Kenzü-l Ummal no: 9986, Revyani ‘Müsned’, c. 1/451, no: 681.
j) İbni Beşkeval, el-Gavamid’ü ve’l Mübhemat, c. 1/105, no: 45.
k) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müsnedü-l Kufiyyin, Keysan hadisleri kısmında, no: 19168.
27) a) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Taharat 1/49, no: 264.
b) Ebu Davud, Taharet, bab 42, no:84.
c) Tirmizi, Taharet, 1/32, no: 88.
d) İbni Mace, Taharet, bab 37, no: 384.
e) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müsned-i Müksirin Abdullah b. Mesut hadisleri kısmında c,2/532, no: 3855.
f) İbni Hazm, Muhalla, Eşribe,7/483.
28) 1) Buhari, a) Nikah bab 71, no: 5176 ve bab 77, no: 5182.bab 78, no: 5183. b) Eşribe, bab 7, no: 5591, bab 9, no: 5597. c) Eyman, bab 21, no: 6685. Müslim, Eşribe, no: 2006.
29) Müslim, Hac no: 1316.
30) a) Müslim, Eşribe, no: 2011,
b) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe bölümü, no: 24322, cilt 8/102.
c) Ebu Davud, Eşribe bölüm, bab 21, no: 3734.
31) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, no: 24344, cilt 8/107.
32) Hindi, Kenzü-l Ummal, Hudut kısmı, no: 13855.
33) a) Zeylai, Nasb-ü Raye, Taharet, 1/137.
b) Tehavi, Şerh-ü Meani-l Asar, 4/219, no: 6468.
c) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, Eşribe, no: 24323,8/102.
34) a) Beyhakı, Sünen, Eşribe bölümü, 8/527, no: 17436-42.
b) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, 8/102, no: 24324.
c) Darekutni, Sünen, 3/517, no: 4609-4610, 4613.
35) a) Fahrettin Er-Razi, Tefsiri-i Kebir, Bakara suresi 219. ayet açıklaması.
b) Beyhakı, Sünen-i Kübra, hadis no: 17424, 8/522.
c) İbni Ebi Şeybe, Musannaf, 8/102, no: 24322.
36) a) Beyhakı, Sünen-I Kübra, 8/526, no: 17433. Burada dipnotta bunu Ebu Davud ve Darekutni’de geçtiği yazılı.
b) A. Rezzak, Musannaf, Eşribe bölümü, no: 16926-27.
37) Müslim, Eşribe, no:2004-2005 ve 2008.
38) Ahkaf suresi, 29. ayet.
39) a) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müksirun bölümü, Abdullah b. Mesut hadisleri, no: 3781 ve 4353.
b) Darekutni, Sünen, abdest bölümü, 25. bab cilt 1/199, no: 230-248 arası. Burada çok hadisler var.
c) Ebu Davud, Taharet, bab 42, no: 84.
d) İbni Mace, Taharet, bab 38, no: 384.
e) Tirmizi, Taharet, bab 65, no: 88.
40) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Müksirun, Abdullah b. Mesut hadisleri, no: 4149.
41) İbni Kuteybe, Eşribe, s. 64.

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hristiyanlıkta İçki Lusin Hristiyanlık 62 16-03-2017 20:15
İçki içen AKP liler sedatsert Politika 27 07-04-2016 21:42
İçki ve Seks Kötü müdür İyi mi? yucemanitu İslam 150 29-07-2013 14:52
Ankara'da İçki Referandumu sinner Konu-dışı 1 16-09-2009 20:24
İçki İyi midir, Kötü müdür? imhotep Konu-dışı 59 19-04-2009 22:53

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:00 .