Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 31-08-2013, 03:18
irsArtvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
irsArtvin irsArtvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Dec 2009
Bulunduğu yer: Hiçbir yerden…
Mesajlar: 327
Standart Dinci, gerici zihniyetin siyaset sahnesindeki ikiyüzlü ve sahtekâr tutumu

Bu yazıyı dinci, gerici zihniyetin Mısır'da yaşanan darbe neticesinde tam anlamıyla ortaya çıkan ikiyüzlü ve sahtekâr tutumunu aşikâr etmek maksadıyla yazdığımı ifade etmek isterim.

Evvela şunu belirtmeliyim ki, Mısır'da yaşananlar, içerisinde birazcık da olsa vicdan barındıran hiçbir insan evladı tarafından kabul edilemez veya normal bir şeymiş gibi gösterilemez. Ancak yaşanan bu olayla birlikte dincilerin, beyinlerinin içindeki örümcek ağlarıyla örülü asıl düşünceyi kendileri tarafından istemeden de olsa ifşa etmelerinin neticesinde ortaya çıkmış olan bir sahtekârlığı ve riyakârlığı vurgulamak da boynumun borcudur:

Gezi parkı protestolarında eyleme iştirak edenleri ve eyleme muhtelif yöntemlerle destek verenleri antidemokratik olmakla, darbeci olmakla, "yasal" seçimle iktidara gelmiş hükümete oy vermiş olanlara karşı saygısızlık etmiş olmakla itham eden sözde demokrasi savunucuları olan Türkiye'deki gerici ve yobazların, Mursi'ye karşı yapılmış olan bu darbeyi "demokrasi istemiyoruz" diyerek protesto etmeleri oldukça gülünç olmakla birlikte nasıl bir paradokstur anlayabilmiş değilim!

Mısır'da demokrasi istemeyen, demokrasiyi "şeytan icadı" olarak gören bu dinci, yobaz zihniyet Türkiye'de kendi ideolojisine haiz bir hükümetin iktidar ve her alanda, özellikle de toplumsal alanda muktedir olması hasebiyle hükümete karşı gelebilecek olan her türlü halk kitle hareketini ve saldırıyı gayrimeşru ve illegal kılmak maksadıyla, kendi zihniyetinin öncüllerinin de yüzyıllardır yaptığı gibi ikiyüzlülüğe ve sahtekâr söylemlere başvurarak hükümeti savunmak için her türlü müdafaa ve muhafaza yöntemini meşru görüyor ve modern toplumların geliştirmiş olduğu demokrasi, insan hakları, hümanizm, hak/hukuk ve eşitlik gibi kendilerinin inançlarına ve siyasal fikirlerine kati surette ters düşen siyasal ve toplumsal kavramları ve söylemleri bile büyük bir riyakârlıkla dillerine pelesenk ediyor ve de bu söylemleri ağızlarına almaktan hiç utanmıyorlar!

Atatürk tarafından burjuva demokratik devrimin yapılması ve cumhuriyetin ilanıyla birlikte insanların tebaa olmaktan kurtulması ve biraz da olsa görece özgür bir birey olma fırsatını eline alması; her daim egemen güçle, iktidarla bir olup halkın emeğini, ekmeğini sömüren ve insanların inançlarını istismar edip, manevi dünyalarındaki zaaftan faydalanarak mazlum halkın kanını emen dinci, gerici kesimin büyük ölçüde tepkisini toplamış ve de eski feodal toplumsal ve siyasal düzene dönebilmek için ellerinden gelen her türlü siyasi ve silahlı mücadeleyi vermiştirler. Ancak Atatürk'ün sağlığında, siyasi görüşü fark etmeksizin bütün muhaliflerin susturulması nedeniyle emellerine ulaşamayan bu dinci, gerici tayfa, toprak ağalarının ve de feodal artıkların kurmuş olduğu DP'nin iktidara gelmesiyle birlikte gerek toplumsal gerekse de siyaset sahnesindeki yerini almış ve de insanların feodal toplumsal yaşam biçimindeki ilkel inanış ve alışkanlıklarının halen daha aynı şekilde sürüyor olması hasebiyle halk nezdindeki karşılığını bulmuş ve de her türlü gerici faaliyetlerine devam etmiştir.

DP'nin iktidara gelmesinden sonra, yani 1950'li yıllardan günümüze gelene dek iktidara gelen neredeyse tüm siyasal partiler tarafından hem maddi hem de kendilerine siyasal zemin yaratmak maksadıyla anayasal çerçevede her anlamda finanse ve sübvanse edilen dinci, gerici tarikatlar ve gruplar, toplumun sosyo-ekonomik olarak düşük bir seviyede olmasından da ötürü, yani yine bir zaaftan faydalanmak vasıtasıyla toplumun her kesiminde çok rahat bir şekilde faaliyetlerine devam etmiştir. Dinci, gerici tarikatların ve grupların halk nezdinde oldukça fazla karşılık bulmalarının en mühim amillerinden birisi, daha doğrusu başat amili demek daha doğru olacaktır, halkın ekonomik gelir seviyesinin oldukça düşük olmasına istinaden devlet tarafından her anlamda sübvanse edilen dinci, gerici tarikatların halkın bu yoksulluğu ve yoksunluğundan faydalanarak, insanları daha rahat kandırabilmesi ve inandırabilmesi imkânını elinde bulundurması olmuştur. Dinci, gerici tarikatların hedef kitlesi, özellikle de eğitimi nedeniyle şehir dışına çıkmak zorunda kalan ailesinin ekonomik gelir seviyesi düşük küçük yaştaki çocuklar olmuştur.

Şehir dışına gittiklerinde bir insanın hayatta kalması için zaruri olan asgari yaşam şartlarını temin edemeyen bu çocuklar, devletin de bu şartları bilinçli bir şekilde karşılamaması nedeniyle mecburi olarak dinci, gerici tarikatların eline mahkûm edilmiş ve bu yolla ülkenin geleceğini inşa edecek olan genç nüfusun; özgürlük ve insan hakları gibi evrensel değer ve kavramlardan bihaber, demokrasi düşmanı, gerici, yobaz zihniyete haiz birer mürit olarak yetişmesinin önü açılmıştır. DP iktidarıyla beraber toplumsal ve siyasal zeminde oldukça radikal bir değişime uğrayan Türkiye'de iktidara gelen bütün siyasi partiler; dinci, gerici tarikat ve gruplarla sürekli işbirliği içerisinde olarak bu tarikat ve grupların toplumsal alandaki ağırlığını arttırması için onlara yasal zeminde her türlü kolaylığı sağlamış, bunun karşılığında da bu tarikat ve grupların tahakkümü altında bulundurduğu müritlerinin oylarını kendi partilerine kanalize ettirmek vasıtasıyla kendi iktidarlarının zeminini kuvvetlendirmiştirler. Yani dinci, gerici tarikatlar ve gruplar kullanılarak muhtelif yöntemlerle ülkenin toplumsal ve siyasal manada tebdil edilmesi devletin bizzat "resmi" iktidarları tarafından planlanmış ve gerçekleştirilmiştir.

Dönemin Başbakan'ı Süleyman Demirel'in 1968 yılında sarf ettiği "İmam hatip okulları taassuba karşı açılmış aydınlık pencerelerdir" sözü ve ardından niyetini daha iyi bir şekilde ifade eden "İmam hatip okullarının gayesi, sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dinini bilen Türk vatandaşı doktor, mühendis, hâkim olsa daha iyi değil mi? Bugün orta öğretime giden 3 milyona yakın öğrencimizin 240-250 bini klasik eğitime ilaveten din eğitimi veren bu okullara gidiyor. Bu okulların önü üniversiteye açıktır. Onu biz yaptık… Şayet Kuran kursları veya din eğitimi, bu kanuna (Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na) ters düşüyorsa yanlış olan, din eğitimi değildir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'dur… İslam birliği konusunda asıl mesele, her ülkenin İslam'ı doğru algılayıp tatbik ederek Kuran'ın getirdiği nizamı yaşamaya çalışmasıdır. O zaman İslam dünyası gerçek manada güçlenmiş olur" sözleri bu gerçeği aşikâr eden en mühim örneklerden biridir. Ancak bu örnek, bu kadarla da sınırlı değildir. Yine aynı dönemde Milli Eğitim Bakanı olan İlhami Ertem'in "Hükümetimizin amacı her ilde bir imam hatip okulu açmaktır" sözü ve de dönemin Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay'ın "Bugünkü okullar birer anarşi yuvası haline geldi. Bu okullardan mezun olan gençlere Devlet idaresi teslim edilemez. On yıl sonra bunların hepsi işbaşına geçecekler. Onlara nasıl güvenebiliriz? Hem biz laik okullara karşı imam hatip okullarını bir ‘alternatif' olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz" sözleri, devletin yönetim merciinde olan politikacıların dinci, gerici tarikatların ve grupların toplumsal ve siyasal alanda daha güçlü hale gelmesi için izlemiş olduğu siyaseti tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren en büyük delillerden bir tanesidir.

Türkiye'de vuku bulmuş tıpkı bütün darbelerde olduğu gibi yine ABD'nin bilgisi dahilinde ve O'ndan icazet alınarak yapılmış olan 12 Eylül 1980 darbesi, muhtevası ve maksadı bakımından diğerlerinden oldukça farklılık teşkil ediyordu. Yapılan bu darbenin esas amacı, hem devletin savunma organlarının "tehdit" olarak gördüğü seviyede kitleselleşmiş olan solun tecezzi edilip yok edilmesi ve ardından da devletin ve ülkenin ekonomisinin daha da fazla liberalleştirilmesi hem de ABD'nin bütün Ortadoğu ve Arap coğrafyasında uyguladığı gibi "yeşil kuşak" ve "ılımlı İslam" projelerini Türkiye üzerinde de uygulayarak Türkiye'yi, ABD'nin bu bölgede hayata geçirmek istediği politikalarında kendi çıkarları doğrultusunda revize etmek istemesiydi. Yani 80 darbesiyle birlikte mütedeyyin, mutaassıp ve de devlet eliyle depolitize edilerek tümüyle apolitikleşmiş olan biatçı yeni bir nesilden müteşekkil bir ülke yaratmak maksadıyla Türkiye'nin İslamizasyonu amaçlanmaktaydı. Başarıyla gerçekleştirilen 80 darbesinin ardından sol hareketin tasfiye edilip tabiri caizse, yok edilmesiyle birlikte dinci, gerici tarikatlar ve gruplar toplumdaki etkinliğini biraz daha arttırdı, ülke siyasetinde daha da fazla tesirli olmaya başladı ve de Türkiye'nin tamamıyla İslami bir hüviyet kazanması yolunda girmiş olduğu tekâmül süreci de tam anlamıyla başlamış oldu.

Gerek Türkiye'de gerekse de dünyanın diğer ülkelerinde faaliyette bulunan okullarıyla ve ülkede edindiği geniş taraftar kitlesiyle Ilımlı İslam projesinin en büyük örneği olan Gülen cemaatinin ruhani lideri ve siyasi aklı Fethullah Gülen'in darbeden sonra din derslerini zorunlu hale getirmesi hasebiyle darbenin başkahramanı olan Kenan Evren'i "cennetlik" olarak nitelemesi, darbeye ve de darbecilere methiyeler düzen yazılar yazması, 80 darbesinin ülkeyi gelecek yıllarda ne şekilde tağyir edeceğinin en büyük sübutlarından ve de göstergelerinden birisiydi. Buna en güzel örnek, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik etütler (ATASE) Başkanı Tümgeneral Mahmut Boğuşlu'nun 1981 yılında dile getirdiği ve adeta gelecek yıllardaki Türkiye'nin nasıl şekilleneceğine dair bize bilgi veren "Din adamı tipinde değişikliğe gidilmeli, her türlü meslekten; hâkimden, savcıdan, avukattan, lise öğretmeninden, doktordan gemi kaptanından yeni bir tür din adamı yetiştirilmelidir. Bu arada sayıları son yıllarda artan imam hatip okulları reorganize edilmeli, bu okullara endüstriyel, ticari, turistik vs. hüviyetler de kazandırılmalıdır" sözleri olmuştur. 80 darbesi amacına ulaşmış, Türkiye'nin İslami bir kimliğe büründürülmesi için ifa edilen tüm politikalar layıkıyla uygulanmış ve bunun neticesinde de yalnızca 1984 – 1989 yılları arasında tam tamına 90 tane imam hatip lisesi açılmıştır. İmam hatiplerin üzerinde bu kadar durmanın en önemli sebebi, bu okulların Türkiye siyasetindeki oynamış olduğu büyük rolü göstermek istemem nedeniyledir. Bu gerçeğin en güzel örneği de Necmettin Erbakan'ın "İmam hatipler bizim arka bahçemizdir" sözüdür.

Nihayetinde 80 darbesinden sonra dinci, gerici tarikatlar ve gruplar için iktidarı tam anlamıyla ele almanın önünde hiçbir engel kalmamış ve de ülkenin tüm resmi kurum ve organlarının, buna Ordu da dahil olmak kaydıyla birebir ele geçirilmesi için bütün şartlar ve altyapı hazır hale gelmişti. Buna istinaden dinci, gerici tarikatların ve grupların siyasal arenada o zamanki resmi mümessili olan Refah Partisi'nin 1995 yılı genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkması neticesinde Doğru Yol Partisi ile birlikte koalisyona giderek 20. Dönem 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurması; dinci, gerici tarikatlar ve gruplara artık yönetim kademesinde dolaylı yoldan söz bulmak yerine iktidarı birebir ele alarak ülkedeki birinci erk olma şansını ve fırsatını vermişti. Ancak bu iktidar dönemi, Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla neticelenen 28 Şubat süreciyle birlikte belli bir dönem için kesintiye uğrayarak fazla sürmese de kapatılan Refah Partisi'nin ardılı olan Fazilet Partisi içerisinden çıkan "Yenilikçiler" adı altındaki bir grubun kurduğu AKP'nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle birlikte dinci, gerici tarikatlar ve gruplar tekrardan iktidara gelmiş ve de ülkenin yönetim kademesini bir kez daha ele geçirmişlerdi. Ve bugün, kendi iktidarına ve ideolojisine karşı tehdit olarak addettiği tüm devlet kurum ve organlarındaki muhalifleri, çeşitli suçlar isnat ederek muhtelif yöntemlerle ve davalarla susturan ve de dinci, gerici tarikat ve grupların siyasal arenada günümüzdeki en mühim ve en büyük mümessili olan AKP zihniyeti, ülke siyasetinde ve ülkenin bütün kurum ve organlarında istediği politikayı istediği şekilde, kimseye sormadan uygulayabilme gücüne maliktir.

En nihayetinde görüldüğü üzere, DP'nin iktidara geldiği yıllar olan 1950'li yıllardan günümüze gelene kadar, yani yaklaşık olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinin 2/3'sine tekabül eden bir zaman diliminde dinci, gerici tarikat ve gruplar Türkiye'de toplumsal, sosyal ve siyasal alanda her daim etkin rol oynamış ve de bu alanlarda büyük ölçüde muktedir olmuşlardır. Fakat buna rağmen dinci, gerici tayfa aynı şekilde büyük bir sahtekârlık, ikiyüzlülük ve riyakârlıkla her daim ezilen, istihkakı elinden alınan ve hor görülen kesim olduğunu iddia etmiş ve de sürekli mağdur edebiyatı yapmıştır. Durum bundan ibaretken utanmadan, sıkılmadan, büyük bir arsızlıkla halen daha aynı şeyi yapmaya yılmaz bir kararlılıkla devam etmektedir.

Demokrasiyi batının çıkarmış olduğu bir "şeytan icadı" olarak gören; egemenliğin kayıtsız, şartsız milletin değil "Allah'ın" olması gerektiğini savunan; demokrasiyi bir amaç değil şeriatın tesis edilmesi maksadıyla hedefe giden yolda kullanılacak olan bir "araç" olarak gören ve de modern toplumların geliştirmiş olduğu insan hakları ve özgürlükler gibi evrensel değerleri içerisinde ihtiva eden demokrasiyle tamamıyla taban tabana zıt bir toplumsal ve siyasal düzen olan şeriatı arzulayan bir zihniyetin, ifa ettiği tüm politikaları demokrasi ve özgürlüklerin artması için geliştirdiğini söylemesi ve de izlediği siyasal yol neticesinde ülkeye "ileri demokrasi"nin geldiğini iddia etmesi nasıl bir ikiyüzlülük ve sahtekârlıktır şaşırmamak elde değil doğrusu! Ve ayriyeten de "minareleri süngü, kubbeleri miğfer camileri kışla, müminleri asker" olarak gören ve "Bizim referansımız demokrasi değil, İslam'dır" diyen yine aynı zihniyetin, kendisine muhalif olan herkesi anti demokrat, darbeci, vesayetçi ve "asker sevici" olmakla itham etmesi nasıl bir akıl tutulması ve de nasıl bir paradokstur anlam vermek gerçekten çok güç!

Yazımın başında da belirttiğim gibi Mısır'da savunmasız masum insanların öldürülmesiyle yaşanan büyük insanlık dramı tam anlamıyla bir vahşet ve de katliamdır. Bu katliam karşısında, biraz da olsa insanlıktan nasibini almış ve içinde azıcık da olsa vicdan taşıyan bir insan için sessiz, tepkisiz kalmak neredeyse imkânsızdır ve de durumun toplumda büyük bir kargaşa ve infial yaratacak nitelikteki vahametini vurgulamak elzemdir. Dolayısıyla topluma karşı kendisini mütemadiyen müstakim, mümeyyiz ve müberra bir insan olarak aks ettirmeye gayret gösteren Başbakan Erdoğan'ın gittiği her yerde, katıldığı her toplantıda, her konuşmasında ve her söyleminde Mısır'daki katliama vurguda bulunması oldukça normal ve de anlaşılır bir durumdur. Ancak aynı Başbakan'ın, anti Müslüman olan emperyalist ABD'nin sırf o bölgedeki başta petrol olmak kaydıyla tüm yeraltı ve yerüstü enerji kaynaklarını ele geçirmek ve bölgenin siyasi haritasını yeniden şekillendirmek maksadıyla Irak'ı işgal etmesini "ABD'nin Irak'ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız" sözleriyle desteklemesi ve de neticesinde %70'nin sivil olmak kaydıyla yaklaşık 2 milyon insanın hayatını kaybettiği, binlerce insanın evsiz ve yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kaldığı, binlerce kadının tecavüze uğradığı ve dul kaldığı, binlerce insanın işkencelerden geçtiği, binlerce çocuğun yetim kaldığı bu işgale, işgal sırasında ABD ordusunun Türkiye topraklarını kullanabilmesi için meclise sunmuş olduğu 1 Mart tezkeresi örneğinde de olduğu gibi muhtelif yöntemlerle Türkiye'nin destek vermesi için olağanüstü bir çaba sarf etmesi oldukça anormal ve de kesinlikle kabul edilemez nitelikte olan anlaşılması güç bir durumdur.

Keza bu durum; dinci, gerici tayfa için de aynı şekilde geçerlidir. Mısır'da yaşananları sokaklarda eylem yaparak, nümayişler düzenleyerek, sloganlar atarak oldukça sert bir tutumla protesto eden dinci, gerici tayfanın; katliamların, işkencelerin ve tecavüzlerin yaşanması neticesinde Mısır'daki katliamdan katbekat daha fazla insanlık suçu işlenmiş olan Irak işgaline karşı herhangi bir tepki göstermemesi ne kadar garip değil mi? Referansı İslam olan bir zihniyetin; ölen bir insanın dini hüviyetine bakıp ölüm karşısında ona göre tavır takınmasını güç de olsa, elbette ki normal olmamak kaydıyla, bir şekilde anlayabilir ve de bu durumu buna göre yargılayabiliriz. Ancak Irak'ta hayatını kaybeden insanların neredeyse hepsinin Müslüman olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz. Peki, bu durumda dinci, gerici tayfanın ABD'nin Irak'ı işgalini protesto etmesinin önünde engel olan şey neydi? Belki dinci, gerici tayfa kendisine her türlü desteği veren, kendisini iktidara taşıyan ABD'ye olan bağlılığından, duyduğu saygısından ve minnetten ötürü ABD aleyhine olan bir icraatta bulunmak istemedi! Belki de protesto etmemesinin sebebi ölen insanların İhvan-ı Müslimin üyesi veya sempatizanı olmaması nedeniyledir!

Elbette şu açık bir gerçek ki; dinci, gerici tayfa için üzücü olan şey, Mısır'da masum insanların öldürülmesi, katledilmesi ya da yapılan darbenin demokrasi aleyhine yapılmış olan anti demokrat bir eylem olması değildir. Onları üzen ve bu denli sinirlendiren tek şey, Mısır'da yapılan darbenin kendisiyle aynı ideolojiye haiz olan bir siyasal harekete karşı yapılmış olması ve bunun neticesinde de iktidarı kaybetmiş olmasıdır. Eğer Mısır'da yapılan katliam karşısında dinci, gerici tayfanın takındığı tavır ve sergilemiş olduğu tutum biraz da olsa samimi ve de ciddi olsaydı; dinci, gerici tayfa; ABD'nin başta Irak olmak kaydıyla Libya'da, Suriye'de, Filistin'de, Afganistan'da yani bütün Ortadoğu ve Arap coğrafyasında ifa ettiği tüm insanlık dışı, sömürgeci ve de anti Müslüman politikalarını, aynı zamanda da emperyalist ABD'nin kendisini tenkit eder ve de tüm dünya üzerindeki emperyalist politikaların bir an evvel bitmesi için bütün mecralarda herhangi bir icraatta bulunurdu. Fakat şöyle de bir gerçek var ki; 1969'da İstanbul'a gelen ABD emperyalizminin simgesi durumundaki Amerikan 6. Filo'suna "Yaşasın tam bağımsız Türkiye!… Kahrolsun Amerika!.." nidalarıyla karşı gelen yurtsever, bağımsızlıkçı ve antiemperyalist insanlara "vatan haini, kızıl Komünist" söylemleriyle 6. Filo'ya ait bir gemiyi "kıble" yapıp namaz kılarak tepki gösteren bir zihniyetin elbette ki, kendisini iktidara getiren ABD'ye karşı menfi bir söylemde bulunması ve de ABD aleyhinde bir eylem gerçekleştirmesi beklenemez!

Sonuç olarak; her daim insanlıktan, adaletten, doğruluktan dem vuran dinci, gerici tarikat ve grupların tıpkı Mısır'da yaşanan katliama karşıymışçasına sergilemiş oldukları tutumun riyakârca oluşu gibi cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse bütün siyasi ve toplumsal olaylarda da sürekli aynı riyakâr ve sahtekâr tavrı takınmışlar ve de her daim dış güçlerle işbirliği içerisinde siyaset üretmiştirler. Onun içindir ki, dinci, gerici zihniyetin Türkiye siyaset sahnesindeki en düzgün ve doğru kesimin kendilerinin olduğunu iddia etmesi tamamıyla laf-ı güzaftır ve de sürekli doğruluktan, iyilikten, güzellikten bahsetmesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette; bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.

Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur.


Karl Marx
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 05-09-2013, 00:52
irsArtvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
irsArtvin irsArtvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Dec 2009
Bulunduğu yer: Hiçbir yerden…
Mesajlar: 327
Standart

Dinci, gerici zihniyetin Türkiye'deki en büyük örneği ve en büyük mümessili olan ve de ABD'ye tıpkı beynelmilel ölçekte faaliyette bulunan "Yeşil Kuşak" projesinin dünyadaki bütün örneklerinde olduğu gibi aynı şekilde intisap eden Fethullah Gülen cemaatinin ABD tarafından her manada nasıl sübvanse edildiğini ve de nasıl bir mefkûre dahilinde hangi misyonun tahmil edildiğini anlatan güzel bir yazı:

CIA'nın Yeşil Kuşak Projesi: Fethullah Gülen, Opus Dei ve Moon Tarikatı

Opus Dei Tarikatı, Moon Tarikatı ve Gülen Cemaati arasındaki şaşırtıcı benzerlikler ve ilişkiler yumağını aşağıda özetlemeye çalışacağız.

OPUS DEI TARİKATI: Kurucusu Madrid'li bir Katolik papazı Josemaia Escriy de Balagar. Opus Dei kelime anlamı "Tanrı'nın İşleri"

MOON TARİKATI: Kurucusu önceleri Budist, sonradan papaz olan Sun Myung Moon. Moon, 1954 yılında K.Kore'den kaçarak, G.Kore'ye yerleşti ve tarikatını da burada kurdu. Moon Tarikatı'nın resmi adı "Birleştirme Kilisesi"dir. 1951 ABD müdahalesinin hemen ardından kurulmuştur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık %40'ını Budistlikten Hristiyanlığa devşirmiştir.

GÜLEN TARİKATI: 1966 yılında İzmir Kestanepazarı'nda kuruldu. Bu bölgenin bir diğer özelliği Sebatayistlerin merkezi olmasıdır.

Her üç Siyonist Masonik tarikatların ortak özellikleri çok ilginçtir. Gelelim bu üç tarikatın ortak özelliklerine..

Opus Dei'nin kurucusu Papaz Ecsriya'nın aslı Hristiyan değildir. Yahudi engizisyonu yapıldığı dönemde Hristiyanlığa geçmiş aslen gizli Yahudi olan bir aile kökeninden geliyor. Çalışma bölgesi Hristiyan alemidir.

Moon Tarikatı kurucusu Moon'un da aslı Budisttir. Çalışma alanı Budist inancın yaygın olduğu Asya ve Pasifiktir.

Gülen'in de anne tarafının İspanya'dan gelen Safarad Yahudilerine dayandığı söylenir. Çalışma alanı İslam coğrafyasıdır.

Her üç tarikatın koordine edildiği merkez Amerika, hizmet ettikleri merkez de dünya Siyonizm'idir. Koordine eden kuruluş ise CIA'dir. CIA bu üç tarikat vasıtasıyla hem Budist âlemi, hem Hristiyan âlemi hem de İslam âlemi üzerinde hegemonya kurmayı amaçlamaktadır.

Bir başka benzerlik de üçünün de ABD'de ikamet etmeye başlamalarıdır. Moon, 1959 yılında ABD'ye yerleşmiştir. Gülen, 1999 yılında ABD'ye yerleşmişken, Opus Dei kurucusu Papaz Escriya ise sürekli ABD'de bulunmuştur.

İspanya'da Papaz Escriva, Franco diktatörlüğünün sağ koluydu. Opus Dei Tarikatı'nın lideri Escriva, Franco'nun 35 yıllık diktatörlüğü ile işbirliği içinde olmuştur.

Moon tarikatının ortağı ise CIA'nın kurduğu Kore'deki CIA'nın temsilcisi Albay Bo Hi Pak'da dır. Bo Hi Pak da, Moon Tarikatının en güçlü üyesidir. O'nun aracılığıyla Güney Kore askeri vesayete alınmıştır.

Üç tarikatın ortak bir marifetide Yeşil Kuşak Projesine hizmet etmeleridir.
Gülen ise 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat askeri darbelerinin baş destekçisi oldu. Komünizme Karşı Mücaddele Derneklerinin Erzurum ile İzmir şubelerini ilk kuran zattır. Kenan Evren için "Kenan Evren Cennetliktir. Kucaklayan ve kutsal kurtarıcı bir melektir"demiştir.

12 Eylül faşizmini şu sözleriyle meşrulaştırmaya çalışır. "Asker tam zamanında yetişmese bütün millet olarak inkisar içinde ağlamaktan başka çaremiz kalmayacaktı". Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz". (Sızıntı, Ekim 1980, sayı:21)

Devmı...

Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette; bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.

Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur.


Karl Marx
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 07-09-2013, 02:27
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Bu baslik altindaki Odtu ile ilgili haberler, mevcut konunun islendigi ilgili basliga tasinmistir.

http://www.turandursun.com/forumlar/...t=32109&page=3
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 07-09-2013, 15:38
Bayrak Bayrak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 05 Sep 2012
Mesajlar: 327
Standart

Dinci gerici zihniyetin tarihi gelişimini anlatan yazınız için çok teşekkürler hemen arşivime alıyorum..

Saygılar
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 08-09-2013, 22:41
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Diktatorun, barolar birligi ile attigi "turban" yalanini, yine barolar birligi kendi ifadesi ile yalanladi.

Yapilan aciklama da "turbanli avukatlara kimlik ve ruhsatnama verilmedigi" yalanlandi. Barolar birliginin hukuki olarak hak ve ozgurluklerden yana oldugu belirtildi.

Ayrica dun istiklal Caddesi'ndeki polis terorunde, polis camiyi basti ve gozaltilar gerceklestirdi.

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 13-09-2013, 22:16
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart Andımız kaldırılsın,zalimler için yaşasın cehennem

DİYARBAKIR'da 57 sivil toplum örgütü 'Özgürlüklerin önü açılsın' sloganıyla, okullarda okutulan 'andımız'ın kaldırılmasını istedi. Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş, "1930'lu yılların totaliter ve faşizan uygulamaların ürünü olan bu ucube uygulamaya bir önce son verilmedir" dedi.

Merkez Yenişehir İlçesi Sümer Camisi'nde kılınan cuma namazının ardından aralarında Özgür-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen'in de bulunduğu İslami 57 sivil toplum örgütü üyesi yaklaşık 300 kişi, 500 metre mesafedeki İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yürürüp, 'Andımız kaldırılsın, 'Zalimler için yaşasın cehennem' sloganları attı.

Milli Eğitim Müdürlüğü bahçesinde toplanan protesotcular adına konuşan Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş, İslam inancında Müslüman evlatlarının varlığını, yüce Allah'ın dışında başkalarının varlığına kurban etme anlayışının 'şirk' olduğunu söyledi. Memiş şöyle konuştu:

"Müslüman çocuklara her sabah gün doğumu ile adeta ibadet bilinciyle bu saçma ve şirk kokan sözleri söyletmek gaflet ve ihanet ile özdeştir. 1930'lu yılların totaliter ve faşizan uygulamaların ürünü olan bu ucube uygulamaya bir önce son verilmedir."

Grup açıklamanın ardından dağıldı.

http://haber.gazetevatan.com/andimiz...68810/1/gundem

E bunca sene kosulan sirkleri, bu arkadaslarin iman ettigi Allah affedecek mi ki acaba?
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 14-09-2013, 03:32
irsArtvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
irsArtvin irsArtvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Dec 2009
Bulunduğu yer: Hiçbir yerden…
Mesajlar: 327
Standart

Daha önce "Dinci, gerici zihniyetin siyaset sahnesindeki ikiyüzlü ve sahtekâr tutumu" adlı başlık altında da detaylı bir şekilde belirttiğim gibi dinci ve gerici tayfa tarih boyunca her daim takiye yapmayı çok iyi başarmış ve devamlı riyakâr politikalar ifa ederek siyaset sahnesinde ve de sosyal yaşam içerisinde toplumsal tesirini arttırarak varlığını sürekli muhafaza etmiştir.

İş hayatı içerisinde yer almayı reddederek ekonomik gelirini kendi ellerine almayan, yani başka bir deyişle özgürlüğünü kendi elleriyle başkalarının ellerine teslim eden, erkeğin her alanda egemenliğini kabullenip erkeğin arkasında tali planda olmada herhangi bir beis görmeyen ve kendisini erkeğin "malı" olarak gören ve bunların neticesinde de toplumsal ve sosyal yaşamda hiçbir varlığı olmayan, esamesi dahi okunmayan bir zihniyetin 'Özgürlüklerin önü açılsın' tarzında söylemlerle özgürlükçü taleplerde bulunması ne kadar gülünç bir durum ve de ne kadar büyük bir paradokstur!

"1930'lu yılların totaliter ve faşizan uygulamaların ürünü olan bu ucube uygulama"nın kalkması için yoğun bir çaba sarf eden totalitarizmin ve faşizmin sözde düşmanı aynı zihniyetin, 'Zalimler için yaşasın cehennem' naraları atması ne kadar da özgürlük ve demokrasi düşkünü, aynı zamanda da ne kadar hoşgörülü ve saygılı olduğunu gösterdi bize!

Gözlerimiz yaşardı doğrusu!..

Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette; bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.

Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur.


Karl Marx
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 14-09-2013, 03:42
irsArtvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
irsArtvin irsArtvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Dec 2009
Bulunduğu yer: Hiçbir yerden…
Mesajlar: 327
Standart

Eyleme iştirak eden dinci, gerici tayfadan görüntüler:









Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere eylemi tertip eden grup özgürlüklerine oldukça düşkün!

Neyse arkadaşlar, biz bu grubu sırf erkekler tahrik olur diye saçlarının görünme özgürlüğünü ellerinden alan Tanrı'larıyla baş başa bırakalım da özgürlüklerinin tadını çıkarsınlar!..

Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette; bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.

Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur.


Karl Marx

Konu irsArtvin tarafından (14-09-2013 Saat 03:51 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 14-09-2013, 03:46
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Siyasi sahtekarlik dizboyu dediginiz gibi..

Bunca yildir bu and okundu, cocuklari sirke bulasti kendi deyimleriyle, sen kalk kulluk sozlesmesine aykiri davran onca sene, simdi kalk zalimler cehenneme...

Ne ozgurluk ama!
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 14-09-2013, 22:38
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Bugun haberi duydum ama, alinti yapacak bir kaynak bulamadim.

Bir cami de, imam diktator lehinde propaganda ve savas icerikli politik konusma yapmaya baslayinca, camidekilerden sesler yukselmis ve cogu camiyi namaz kilmadan, terk etmis.

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Egemen Bağış'tan 'ikiyüzlü' Mısır yorumu xcan Politika 10 04-07-2013 09:54
Kuran'in Allah'ina göre Muhammed de Sahtekar'dir Natürelist İslam 32 04-12-2012 22:31
Ümmetci zihniyetin Dalgaları Emir Custurica Düşmanlığı... emperrordiablo İslam 3 12-10-2010 14:34
Gerici zihniyetten inciler... irsArtvin Politika 11 20-02-2010 19:58
Bir Zihniyetin Anatomisi ozgur_beyin Konu-dışı 13 24-04-2007 19:50

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:22 .