Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Diğer Bilimler

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 28-04-2021, 07:20
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart Sahte Bilimin Bazi Ozellikleri Nelerdir?

Bildiginiz gibi bilim çağında yaşıyoruz, ancak sosyal yasam ve iliskilerimizde rastladigimiz gibi çoğumuz bilim dışı ve sözde bilimsel inançlara sahibiz. Buna ‘pseudoscience' diyoruz. Sahte bilim yada bilim hurafeciligi, yeterli bilimsel kanit ve olgulara sahip olmadigi halde, bilimsel gorunmeleri icin sunulan iddialara atifta bulunmak icin kullanilir.

Iddialarin bilimsel bir karsiligi olmamasina ragmen, iddia sahipleri bu tezlerin bilimsel oldugu izlenimini yaratmaya calisir. Bazilari bunu junk science yada voodoo science olarak da tanimliyor. J. W. Grove, bu tanimlama icerisine "bilime alternatif aciklama sunma iddiasinda olan veya bilimin aciklayamayacagi seyleri acikladigini iddia edenleri" de dahil ediyor.

Isin gercegi, sözde bilim, bir bilimmiş gibi görünen ancak bilimin katılığından yoksun bir çabadır. Sahte bilimin sunmus oldugu veriler, dikkatlice kontrol edilen çalışmaların aksine, tipik olarak anekdot niteliğindeki kanıtlar olup, kişisel tanıklıklar gibi control edilemeyen subjektif verilerden çıkarılır. Kisacasi, destekleyici kanit ve inandiriciliktan uzak olmalarina ragmen, sanki bilimsel bir olguymus gibi sunulmasidir.

Bilimin çoğu alanına karşılık gelen bir sahte bilim ornegine rastlamak mumkundur. Psikoloji ve parapsikoloji gibi. Bununla birlikte daha somut bir ornek uzerinden gidilecekse, bazıları antik astronot arastirmalarini arkeolojik gerceklik olarak görebilir, kisitli imkan ve metaryellerle yapilan olcumler dayanak gosterilerek dunyanin seklinin tepsi gibi duz oldugunu soyleyen fanatikler oldugu gibi, tum bilimsel kanit ve olgularin aksine, dunyanin yasinin 10.000 yil oldugunu, insan, ve insan olmayan hayvan turlerinin 7.000 yil once ‘tanri' tarafindan yaratildigini iddia edenler de vardir. Fakat bilim disi olan hersey sahte bilim olarak adlandirilamaz. Ornegin, Mahner, sahte bilim kategorisine girmeyen metafizik, dinsel bilgi ve cesitli bilimsel olmayan sistematik bilgi turleri icin "parascience" terimini onermistir.

Sahte bilimlerde öne sürülen iddiaların birkaç ortak özelliği vardır. İlk olarak, iddialarin tartışmalı olmasidir. Cunku, belirli bir fenomeni desteklemek icin one surulen kanitlarin supheli olma olasiligi yuksek olup, birbirinden bagimsiz arastirmacilarin test etme olanaklari bulunmamaktadir. İkincisi, fenomen hakkindaki iddia, genellikle bilim otoriteleri tarafindan fiziksel olgularla desteklenen, mevcut gecerli bilimsel ilkelere aykırıdir. Örnek olarak, havaya yükselme durumunu düşünün. Havaya yükseldiğini iddia eden ve bunu resim yada video ile kanitlamaya calisan insanlar var diyelim. Bazı fotoğraflar, görünüşe göre havada süzülen insanları gösteriyor. Iddia sahipleri bu sozde kanıtlara işaret edip, iddiasinin gecerliligini temellendirmeye calisabilir.

Ancak kuskucu bir zihinle yaklasildiginda, one surulen kanitlarin kalitesinin oldukca dusuk oldugu fark edilecektir. Ozellikle iddianın ne kadar olağanüstü olduğunu düşünürsek. Dikkat edilmesi gereken husus, kişisel referanslarin yanlış olabilmesi ve fotoğraflar üzerinde oynanabilmesidir.

Ucuncu olarak, her ne kadar elestirilmesi gereken methodlara sahip olsa da(daha derin bir anlayisa sahip olmak icin kesinlikle kuhn and feyerabend da okunmalidir), Popper'ın bilim ile sahte bilim arasında tanımladığı en büyük fark, tutumdaki bir farklılık oldugu uzerinedir. Popper, iddialarını destekleyen kanıtlar arama telasinda olma ugrasini sahte bilim olarak nitelerken, iddiaların dogrulugunu test etmek icin, yanlış olup olmadigini kanıtlayabilecek kanıtlar arama ugrasini bilimsel yontemin bir prensibi oldugunu ve bu sayede bilim ile sahte bilimin farkliliginin anlasilabilecegini söylüyor.

Başka bir deyişle, sahte bilim onaylar ararken, bilim dedigimiz olgu, tahrifler ve zayifliklarini arar. Check eder, onu her yonden sinar. Ayrica Popper, bu farkin farkedilebilmesi icin, yanlislanabilirlik prensibinin yararli olacagini one surmustur. Ne olsaydi da, mevcut gozlem ve diger kanitlarla desteklenen gorus yanlislanabilirdi noktasini vurgularken, sahte bilimin, test edilip, yanlislanamayacagini soylemektedir. Burada bilimin ilkesi olan yanlislamadan kasit, SINAMAKtir; cunku bilimin amaci fenomen hakkinda bilgi edinmektir. gozlem ve deney ile elde edilmis bilginin sinanmasi, control edilmesi, check edilmesi hipotezi destekleyen kanitlarin degerlendirilmesi yani bilginin test edilmesi uzerine insaa edilmesidir. Bilimin ilerlemesi de bu sekilde olur. Bu durumu daha iyi anlamak icin, su ornek uzerinde dusunmenizi rica ediyorum. Daha onceleri atomun parcalanamaz en kucuk maddesel birim oldugu ifade edilirken, atomun parcalanabildigi gosterilince, atomla ilgili gorus de degismis oldu. Yani, atomun parcalanamaz oldugu gorusu yanlislandi. Bu durum, tam da bilimin hareket tarzi olup, olgunun yanlis degerlendirildigi fark edildiginde, o degerlendirmeden vaz gecilmesi en makul davranis olacaktir. Bilimdeki sinamak tam da budur. Sinamak, test etmektir. Yanlis oldugu ortaay koyuldugunda yani yanlislandiginda, o gorusten vazgecmektir. Diger turlusu, bilimi dogmalastirir. Bilim bu sebeple YANLISLANABILEN olgularla ugrasir. YANLISLANAMAYAN seyler bilimin konusu dahilinde degildir.

Peki bilim hurafeciligine neden inaniyoruz?

Muhtemelen asıl sebep şu olmali: Onlara inanmak istiyoruz. Ünlü gökbilimci Carl Sagan'ın gözlemlediği gibi, sahte bilim ve diğer garip inançlar genellikle duygusal ihtiyaçlarımızı karşılar. Carl Sagan, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı adli muhtesem otesi kitabinda sunlari soylemektedir:

Carl Sagan Diyor ki
"

Doğal olarak, insanlar kendileri için en rahatlatıcı olanı bulana değin çeşitli inanç sistemleri denerler. Umutsuzluk dozumuz yüksekse, ağır yük olarak algıladığımız bir ölçütten, kuşkuculuktan vazgeçmeye can atar hale gelebiliriz. Sahte bilim, bilimin genellikle doyumsuz bıraktığı güçlü duygusal gereksinimlere hitap ediyor. Yoksun olduğumuz ve özlemini çektiğimiz (bugün çizgi roman kahramanlarına, önceleri de tanrılara atfedilen) kişisel güçlerle ilgili fantezilerimiz, sahte bilimin özel ilgi alanını oluşturuyor. İnsanlar ruhsal açlıklarına ve hastalıklarına çare, ölümden sonra yaşam vaatleriyle avuntu bulabilecekleri bir dünya edinmiş oluyorlar kendilerine. Sahte bilim, evrenin merkezi ve her şeyin nedeni olduğumuzu telkin ederek bize rahat bir soluk aldırıyor. Evrenin ayrılmaz parçası olduğumuz konusunda güvence veriyor. Sahte bilim, eski din ile yeni bilim arasında, ama ikisinin de güvenini kazanamamış bir uğrak yeri adeta. Sahte bilimin (kuşkusuz Eskiçağ ve Yeniçağ dinlerinin de) özünde, "dileyelim ve öyle olsun" yaklaşımı yatıyor. Halk masalları ve çocuk öykülerinde olduğu gibi, gönlümüzün çektiğini dilesek ve gerçekleşse ne iyi olurdu.
"
Sagan'in da vurguladigi gibi, onlar bizi iyi hissettirir; Rahatlatıcılar. Kendimizi daha kontrollü hissettirebilirler. Hatta bize hastalıklarımızın iyileşeceğine dair umut bile verebilirler. Bununla birlikte, batıl inançlara, kadere, doğaüstü ve diğer sözde bilimsel inançlara olan inanç genellikle yaşamdaki olaylara basit açıklamalar sağlar. Ayrica, birçoğumuz sahte bilim konularını ilginç ve ilgi çekici buluyoruz. Sonucta hepimiz eğlenmek istiyoruz. Piramitleri antic astronotlarin insaa ettigini veya birinin diğer insanların zihnini okuma gücüne sahip olduğunu düşünmek büyüleyici geliyor olabilir. Son olarak, sözde bilim popüler kültürümüzün her yerinde bulunurken, şüpheci yaklasimlari bulmak daha zordur.

Yüzlerce kitap ve sayısız TV showlari Kayıp Atlantis kitasinin gercek oldugunu soylemelerine ragmen, levha tektoniğinin on bin yıl önce Avrupa ile Amerika arasında ektra bir kıta olamayacağına işaret ettiği belirtmiyorlar. Islerine geliyor cunku.

Bilim Hurafeciliginin bazi temel dusunce yonelimlerini kisaca belirtmekte fayda var.

1) Neye inanılacağına dair önyargılı fikir.

(2) Önyargla kabullendigi inancı desteklemek için kanıt aramalari.

(3) Bir iddia veya inancı curutebilecek bilimsel kanıtları görmezden gelmeleri.

(4) Bir fenomen için alternatif açıklamaları göz ardı etmeleri.

(5) Olağanüstü inançlara sahip olmalari.

(6) Olağanüstü bir iddiayı desteklemek için dayanıksız kanıtları kabul etmeleri.

(7) Büyük ölçüde anekdot niteliğindeki kanıtlara güvenmeleri.

(8) Bir iddiayı test etmek için kontrollu bir ortamda ciddi deneylerin gerceklestirilememesi.

(9) Olabildigince az bir supheci bir zihinle hareket etmeleri.

Sahte bilim savunuculari yanlış inançlarına nasıl ulaşırlar sorusunun yanitini, sözde bilimsel düşüncenin bazi yonelimsel hatalarini iceren yukaridaki tabloda gorebilirsiniz. Genel olarak, sözde bilim taraftarlari inanmak istediklerine dair önyargılı bir fikre sahiptirler. Bu, inancı destekleyen kanıtları aramak için güçlü bir motivasyon yaratır ve iddiayı curuten kanıtı yoksayar. Sözde bilim inanirlari tipik olarak bir fenomen için yalnızca bir açıklamaya odaklanır ve alternatif açıklamaları dikkate almazlar. Ve inançlarını desteklemek icin çoğu zaman anekdot niteliğinde olan kanıtları kabul etmeye isteklidirler.


Evet, konuya katkiniz olursa, bilginizi, birikiminizi, deneyiminizi, fikrinizi paylasabilirsiniz.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 28-04-2021, 11:15
LEVH - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
LEVH LEVH isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Jul 2011
Bulunduğu yer: Ying Evreninin Tek Yang Bilgini
Mesajlar: 659
Standart

Bilim ve sahte bilimin ne olduğuyla ilgili tarihin değişik dönemlerinde değişik kişi ve gruplar tarafından bir çok çalışma ve denemeler yapılmıştır. Bu çalışma ve denemelerin tamamına yakını subjektiftir.

Temelde bilimin ve sahte bilimin ne olduğu tanımlanırken kişiler ya da gruplar kendi konumlarını bilim, ve onun karşısında olan her şeyin sahte bilim olduğunu ifade etme telaşındadırlar. Bu görüşlerini desteklemek için de kendi görüşlerini destekleyen subjektif örnekler verecekler, bu subjektif örneklerin yadsınamaz bilimsel gerçekler olduğunu iddia edeceklerdir.

Herhangi bir dini metni açın, Tanrı bir çok yerde "görmezler mi, düşünmezler mi, akıl sahipleri mutlaka bunu anlayacaktır" gibi ifadeler vardır. Tanrı bile bilimsel olduğu iddiasındadır.

Harry Frankfurt bu konuda "Doğruyu bildiğini düşünmeyen bir insan için yalan söylemek imkansızdır" der. Bunu tersinden ele alırsak, "bildiği şeyin yanlış olduğunun farkında olmayan bir kişiye doğruyu anlatmak imkansız" olacaktır. Burada temel mesele neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu bilmek, ve bir şeyin bilimsel veya sahte bilim olduğuna hangi kurum ya da kişilerin hangi kriterle karar verdiğini ortaya koyabilmektir.

Bilimi temsil ettiğine inandığımız kurumlar üniversitelerse, bu taktirde neyin bilimsel ve neyin bilim dışı olduğuna akademik oluşumlar karar vermekte, kriterleri onlar belirlemektedir. Bu bir bakıma kendine not veren sistemi kendisinin kurması gibi bir şey. Buna rağmen, bilimi temsil ettiğine inandığımız kesim bilimin özelliklerini şöyle anlatırlar:

- Bilimsel yöntemler uygulanır.
- Kuşkucu ve eleştirel bir bakışı açısı sergiler.
- Sorunlar, tanımlar, hipotezler ve veriler belirlenir ve uygun bir araştırma modeliyle bilimsel araştırma yapılır.
- Olmayan, gözlemlenmeyen verilerle ilgilenmez.
- Bilim, bilgiyi sınama-yanılgıyı ayıklama sürecini sağlamlaştırır.

Liste uzayıp gidiyor. Burada bilimsel yöntemlerin ne olduğu tanımlanmamış olmasını bir yana bırakıyorum. Çünkü zaten esas mesele bilimsel yöntemin ne olduğudur. Burada "kuşkucu ve eleştirel bir bakış açısı sergilenmesi", "olmayan, gözlemlenmeyen verilerle ilgilenilmemesi", "sınama-yanılma-ayıklama" sürecinin ya hiç uygulanmaması ya da doğru şekilde uygulanmadığını görüyoruz.

Burada, yazının başında belirttiğimiz gibi "hegemonal sözde bilim", bilimselliğin tanımını ve koşullarını kendisi ortaya koyduğu için gerçek manada olması gereken bilimsellik kriterlerini göz ardı ediyor.

Bakın şun ilave edelim:

"Bir bilimsel teori, herkes tarafından tekrar edilebilir, uygun koşullar altında gözlemlenebilir" olmalıdır. Bu aslında (sözde) bilimin ortaya koyduğu "Olmayan, gözlemlenmeyen verilerle ilgilenmez" koşutuyla örtüşmektedir. Olmayan, gözlemlenmeyen verilerle ilgilenmeyen bilim, o halde yalnızca "gözlemlenebilen" verilerle ilgilenmek zorundadır. Bu gözlemin de bir tek kişini gözlemi olmaması gerektiği, tekrarlanabilir olması gerektiği ortadadır.

Örnek vermek gerekirse;

Dünyanın yuvarlak ve düz olduğu hakkındaki tüm çalışmalar ortaya somut bir kanıt getirmemesine rağmen saki bilim dünyanın yuvarlak olduğunu söylüyormuş gibi düşünmek, bir grup (sözde) bilim adamının bu konudaki açıklamalarına inanmak ve bunun dışındakileri sahte bilim olarak adlandırmak, bağnazlıktan başka ne olarak değerlendirilebilir ki?

Hiç bir zaman, asla gözlemlenmemiş "gravitasyonel parçacıklar" sanki varmış gibi davranıp, kendi tanımı olan "gözlemlenebilir olmak" ilkesiyle açıkça çelişen bu çağ dışı bilimsel tanımlamayı sanki bilimsel bir tanımlama gibi gösterme çabaları ne tür bir ilkelliğin ürünü olabilir?

Ben bu konuyu kendim test ettim, küreselcilerin hazırladığı bir videoda patlamış olan yüksek seviye balonunun kaç saniyede kaç metre düştüğünü not edip hesapladım, yüksekten düşme formülünün doğru olmadığını ve hızın bir yerde sabitlendiğini kendim,gözlemsel olarak gördüm. Ayrıca yüksekten bırakılan taşlar da yer çekimi formülüyle örtüşmüyor. Bu denemeleri kendiniz yaparsanız, sahte bilimin size sunduğu hazır formülleri din gibi kabul etmezseniz, gerçeği kendiniz de görebileceksiniz.

Atomun parçalandığının sanki bilimsel bir sonuç gibi zannetmek de yine, bilimsel olmak şeklinde tanımlanabilir mi? Bugün artık madde denilen şeyin madde olmadığı, her şeyin titreşen manyetik alanlardan ibaret olduğunu ortaya koyan yüzlerce çalışma var. Yani bir bardağı elinizde tuttuğunuzda aslında ona dokunmuyorsunuz, bardağı itiyorsunuz. Dokunma eylemi gerçek bir eylem değil. Çünkü hiç bir zaman elektronlar birbiriyle çarpışmıyorlar. Bu ancak Cern gibi ortamlarda deney mahiyetinde çalışılıyor. Doğada böyle bir durum oluşmuyor. Şimdi bu konu böylesine ispattan uzak bir konu olduğu halde atomun parçalandığına inanmak ve buna inanmayanları bilim dışı davranmakla itham etmeyi bağnazlık olarak tanımlamak yanlış olur mu?

Bugün dünya dönmüyor derseniz hemen taşa tutuluyorsunuz. ve bunu yapanlar "bilimsel davrandığını" iddia eden kişiler oluyor genelde. Peki siz bunu gözlemlediniz mi? "Bilimsel davranmak gözlemlenemeyen şeylerden uzak durmayı gerektirir" ya o bakımdan. Bu durumda da size "video görüntüleri" gösteriyorlar. Siz kendiniz görebiliyor musunuz? Ben görebiliyor muyum, etkisini görebiliyor muyum. Bakın size bir basit örnek vereyim:

Ben 1 metreden dikey olarak dökülen suyun, eğer dünya dönüyor olsaydı ne kadar sapma yapması gerektiğini hesapladım. Şimdi bu hesap nerdeydi aklımda değil ama itiraz gelirse gösterebilirim. Ancak 1 metreden dikey olarak dökülmesi için bir delikten akan su tam olarak dikey olarak dökülmektedir. Açıkça bu, gözlemlenebilir bir deneydir. Fakat dönmeye "iman etmiş olanlar", karşıt görüş olarak dünyanın dönmediğine inanmanın bilim dışı olmak olduğunu iddia ediyorlar, ve ellerinde -hazırlanması ve fake olması çok kolay olan- videodan başka bir kanıt olmadığı halde.

Özetlemek gerekirse,

Bir şeyin bilimsel olup olmadığının kararını herkes kendi subjektif dünyasında vermekte, bilimi temsil ettiğini iddia eden kuru kalabalık ise bilimsel olmaya en uzak kitle gibi davranıp kendi en basit kurallarına bile uymamaktadır. Buna karşılık bilimsel davrandığını iddia eden, sözüm ona eleştiriye gayet açık, tüm çalışmalarını tekrarlanabilir ve inkar edilemez yapan bu grup en küçük eleştiriye karşı koro halinde doğrudan saldırıya geçebilmektedir.

Aksini kanıtlayan "sözde" bilim insanı pek görmedim şimdiye kadar. Çünkü zaten bağnaz olmasalar, eleştiriye açık olsalar, gözlemlenebilir verilere dayansalar, kendilerini o konuma getiren bilgilerin tamamına yakınını inkar etmeleri gerekecek. Bu (sözde) bilimsel verileri inkar ettileri anda da inkarcı olacaklar, dinden çıkacaklar, ve hatta bilimden aforoz edileceklerdir. Taşlanmaları da cabası.

Bilimsel davrandığını iddia eden ve bu söylediklerimin aksini iddia edebilecek var mı? Bilimsel (!) bağnazlık ve hurafeler dışında.

Ayık kafayla da forumda yazılmaz ki.

Yasal Uyarı: İçki zararlıdır.

Günde beş sefer hakarete uğruyorum, hiç kimseye hakaret davası açmıyorum.

Hay yaa len salak,
Hay yaa len veled.

Susuyorsak adamlığımızdan.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
bilim, carl sagan, popper, sahte bilim, yanlislanabilirlik

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:58 .