Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Sanat > Edebiyat

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 03-03-2017, 22:15
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart Şamanik - Şiirsel

Bu bir şaman şiiri…
Kam, ‘kem' gözlerde kaygılı başladı kutsal sözlerine ve bir ağacın köklerinden en yüksekteki, göğün ‘yedincisine', en ongun olana değinceye değin ruhu devam edecek aldırış etmeden size. Şöyle diyecek ağacın ruhuna: "Eğer buraya kök salmamış olsaydın nasıl erişebilirdin gökten düşecek o yüce damlaya? Bir tek damla, bir tek dalındaki bir tek yaprağı tomurcuklandırabilirdi ancak ve damla düştü!"
…Damlayla beraber gökten düşen bir düştü şamanın ozanlığı ancak ki o, hiçbir zaman şair demedi kendisine. Etrafında toplanan insanlar, korkarak sözlerindeki bilgelikten; "…Bu olsa olsa bir ozandır, göğe yakın durandır…" dediler şaman için.
"Bizden değildir şüphesiz! Hiç aldırış etmez bizim kaygılarımıza ve hiç özenmez görünür yaşamlarımıza, dahası ne yer ne içer; onun besini sözleridir ki o sözlerden beslenen kimdir bilinmez!"…

Bu bir şaman şiiri…
Ayin gün geceye döndüğünde başlar her daim. Gün, güneşe eştir insancıklara sorsan oysa şaman bilir, güneşin isim babasının ‘gün' olduğunu ve bunun nasıl bir döngüde hüküm sürdüğünü. Gece, karanlıktır olsa olsa onlar için oysa şaman gecenin, sözleri için ‘geç'(e) olmadığını sezer derinden. İnsancıklar, gölgelerini kovalamaktan yorulmuştur gün(eş) boyunca ve ‘geç oldu', deyip uy(u)kuya dalarlar, gölgeleri onları kovalasın biraz da diye.
Gölgelerin adam astığı o geç(e) saatler(in)de uy(u)anıktır şaman ve sözlerini sessizce tekrarlar kendi kendisine, hiç durmadan:
"Eğer buraya kök salmamış olsaydım nasıl erişebilirdim kendime? Bir tek damla süzülür müydü gözlerimden, tanımasaydım eğer kendimi?"…

Bu bir şaman şiiridir…
Kam âyini… Gece başlar, hep ‘geç' olan zamanlarda ve gün(eş) doğmadan bitmek bilmez ki şaman sorsun: "Zaman nedir?" Karanlık bir yakarış, sessiz bir boşluk içimde duran. Bu bir şamanın işidir, bin yıllar öncesinden ve beni yaratan bir damla düşer, toprağın oyuğuna, yüzyıllar boyu süzülür.
Tek bir damla, bir tek dalındaki tek bir yaprağı tomurcuklandırabilirdi ancak. Susmak zamanı gelince, insancıklar sorar kendilerine: "Zaman nedir?" Şaman bilir; söylemez!
Kaynak

----- 0 -----


Şaman Şiir

çekip gideceksin buralardan, tek başına
imbat rüzgarlarının karayele karıştığı bozkırlara
çakırdikenler kanatacak pörsümüş baldırlarını
mecalsiz adımlarla uzaklaşacaksın yenik düştüğün savaştan
sessizliğin dökülecek damla damla, savdıramadığın yaralarından
onurunun suskusunu örtünerek, asılmaya mahküm it vakarıyla
vedalaşmadan, dalaşmadan, ağlamadan, arkana bakmadan
çekip gideceksin buralardan, tek başına

kaya çatlağından süzülen dağın gözyaşlarıyla ağzını çalkalayacaksın
külrengi yosunlar avuçlayacaksın sevdiğinin saçları niyetine
paçalarında kekik kokusu, damağında zakkum acısı
bastığın yeri düşünmeden,
dalların suratına indirdiği şamarlarla ayılmadan
pişmanlık duymadan, yalvarmadan, acınmadan, soluklanmadan
bir yardan, ormanlık, makilik, kayalık yüksekçe bir yerden
salıvereceksin bedenini
dağılacak içinde ne varsa dört bir yana
pişmanlık duymadan, yalvarmadan, acınmadan, soluklanmadan
salıvereceksin bedenini

eller eller, eller uzanıyor, ne istiyor eller
olmak için karın doyurulur, bilemiyor eller
servet ne ki, ne kadar seversen o kadar olursun
çırpınarak zaman harcıyor mal-mülk yeğleyenler

kuzgunlar dizeceksin boynuna, alnında sevdiğinin ak perçemi
kanatlarının ucunda güneş, göğsünü okşayan ege meltemi
süzülürken- bulutlardan hafif-, hoyrat sonsuzluğunda ölümünün
seyredeceksin sığamadığın, bağdaşamadığın dünya alemi
İbrahim Durmuş - Kaynak

----- 0 -----

Nette bazen böyle konusu Şamanik şiirlere/şiirsel anlatımlara denk geliyorum, o yüzden ekleyeyim dedim, artık başka denk geldikçe de eklerim, katkı olursada ayrıca iyi olur tabi.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 24-11-2017, 14:42
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

KAM DANSI

Buz mavisi Altay Dağları,
ilk beyaz yaz beni bekliyor.
Alnımdaki koruyucu üçgen sarı
doğum lekesi mi-zümrüt yeşili ışık
içsel ve derin bir dalınç içindeyim firari.
Kam Amca-ben hangi düşün düşkünüyüm?
Düşümde-beni keşfeden "ben" neyin nesi?
Ben uyurken atalarım gözlerini nerede açtı,
Şambala-Belovodya-Altaylar-Beluka Zirvesi?

Yağız yılkı atlar ve şifalı otlar sevinin yüzü,
kutsal üçgenin ve çemberin içindeki yazı,
başka unutulmuş zamanın tanıdık kızı.
Yumuşak bir şarkı alevi yalap yalap,
başlayan anlamlı bir ateş dansı,
ateş ve şarkının içindeyim,
ateş ve şarkı benim içimde.
Farkındalık-içsel varlık ruhum-etim,
iki dünya arasında danstayım-gel gitim.

Sevda masalı ışıklı canlı büyücü nefesi,
ateşli beyaz su düşlerim-kayıp dağ sesi,
sonsuz zamansız-bilge ve güzellik ülkesi.
Yanıyor ülkem, alevler canlandı-göksel ışık,
buzlu kayaların bedeninde düşistan ak-ılık,
gizemli Belovodya Ülkesi-kapın kilitsiz açık,
gücün ve sevgin sebil-eşiğinden girsem içeri.
Tut elimden ateşkadın-bedeni dolduran enerji
zevkin acı doruğu-kehribar piramid-dar ve dik,
ay, ayı postu-ceylan dostu-tek yoldaşım sessizlik..

Bir çocuğa akıyor içimdeki şimşek-kokulu çiçek
dev çam ağaçlarının güneşi kıskandığı mavi gölde
yavru geyik-bahar kuşu-büyücü-avcı ve deli tüfek
av mı avcı mı-mışıl mışıl uyuyan düşümdeki bebek.

Erişilmez dağlardaki yabanıl otlar dünyanın saçı sakalı ,
ak saçlı dağlar mavi göle boyun eğer-sevi dansı başladı.
Gökyüzünün buzu kırılıyor-davul ağlıyor-atlar al tokalı,
alevler üst dünyaya erişiyor-düş gerçeğe dönüşüyor.
Üçgenin dışında-çemberin içindeki ben-mavi yakalı,
davulun göğsüne siper olan son ceylan bendim,
şaman başlı deli tokmak beni dövüyordu,
tatlı bir sızıyla titredim-kendime geldim...


23 nisan 2004
Dursun Özden
1950 -

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 24-11-2017, 14:44
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Üçkâğıtçı Şaman

Ben içimden bakıp sesleniyorken ona hatta seslenirken onunla
yazdığım her sözcük efsun ve tütsü bıraktı bana
bir armağan diye inleyişten – her inleyiş bir armağandır ya-
dağılsın diye dağa vurulan kalp gibi bir yurttan
ayrı düştüm ben sözün büyüsüyle efsunlanmışken
yaklaştığım da oldu inkâr edemem mağarasında yatıp kalktığım
ateş yaktığım kemik attığım geleceği açtığım o dağın
evet o dağın uçurumuna kuş saldığım kurduna ağladığım
kartal uçtu kurt öldü kartaldır uçar gerçi ama kurt
neden ölsün hem de neden ölsün yalnızlıktı tek bildiği
yerinde kaldı hepsi yazıklanmalı mıyım hayıflanmalı mıyım

Kim kimde ne bıraktığını nerden bilebilir
ve kişi kendisinden ne kaldığını ve dahi ne kalacağını
yoklar belki hatırlamasa da kimden aldığını
ağrılarını iç sızılarını yıkılışın şerhettiği mânâyı
elbette ah elbette çiçek toplamayı
ömür bahçesinden uçmaya kararlı
bir güvercinin boynunu koparmayı düşünürken
Güvercin Gerdanlığı’nı ah evet belki bunu için sevdim ben

İp attım kemend oldu şeytanım boynuma
dolanmıştı nasılsa çocukluğumda ayağıma
sen sallayacaksın ipi diyen kimdi mutlaka vardı biri
kimdi beni bir ipin dişlerine ve kuyruğuna bırakan
kandır akan izle ve çık yarana yosun sarmayan ormandan

Öyleyse ormanlar kahrolsun kahrolsun çocukluğum
tarlalar da biçilmiş ekinler de bir yere götüren yollar da

Ah nasıl bir yerler çekti de beni ah nasıl yollarda yoruldum ben
dağlara da baktım içime eğilirken ama çöllere düştüm erken
hep erken ama ne diyorum hep erken düştüm çöllere ben
akrebi gördüm dişisini de gördüm erkeği oldum öldüm
erkek oldukça hep öldüm hep öldüm
ne kılıç kullanmak korudu beni ne kalkan tutmak
yani dünyanın zulmüne ortak olmak baba olmak

Ağıtlar dinledim kimin kimde gömüldüğünü anlamak için
inanmak için herkesin birbirini aldattığı oyunlar izledim
ah ne acı herkesin herkes için herkese soyunduğunda
derinine daldığı denizinde adamın kadının kızıyla boğulduğunda
boğulduğunda her kuyunun bir uğultuya yurt olduğunda
ama inanmak için
dümdüz inanmak için yaşandığını öğrendim sonunda

Salladım ipi şeytanım içinde atlasın atlayabilirse
coğrafya dersinde kimse ama kimse kalmayınca yanımda
anladım şeytanın vâkidir ayna olduğu da – çoğalma yakın olma-
yakın olma diyorum sana ama yine de yine de inandım ona
inandığım gibi cürüme ve cezaya ve adama ve kadına

Hayır atları değil adamları da vururlar belki başında belki sonunda
kaba bir şehvetle ya kurşunla olur yahut küfürle
geçerler üstünden daima evet daima haklı bir mazeretle
sevişmenin mazereti vardır olduğu gibi ayrılmanın
acımanın kan dökmenin lâkin dalgalanmanın ve durulmanın
denize iyi geldiğini kim söyleyebilir dahası kim kime ne söyleyebilir
hangi söz kimin elinden tutar ve kimi sözün söz olduğuna ikna edebilir

Biri bana kalbi sökülmüşleri hatırlatmasın dağlardan ot toplamaya gidenleri
gidip de şarkılarıyla geri dönmeyenleri dönemeyenleri
hayaları burulan atları cübbelere inat merhem yapmayı
hatırlatmasın inat etmeyi iman etmeyi
aklımın boğulduğum düğümünü çözüp kırbaç oluyor yoksa yılan
aktıkça kırbaç aktıkça kan cennet ile cehennemi birleştiriyor arada kalan
yazık cennetini silahında taşıyana yazık cehennemin eksik olan silahına
hem de nasıl yazık kendini cennet ile cehennemin birliğinde tanımlayana
varlığında cenneti ve cehennemi taşıdığı için vurulmayı o hak eder ilkin
Yasını mı tutayım hayır yarasından mı alnından mı öpeyim hayır
kokmasın çürümesin iğrenilmesin diye mezarını mı kazayım hayır
ama kışkırtılmış her hayırın bir evet olduğunu nasıl anlatayım
hayır hayır hayır hayır

Mehmet Can Doğan

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 27-03-2019, 03:09
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Şaman

Acı çekildiğinde hatırlanan
Acı çekildiğinde önemsenen biriyim
Doktorum ben
İsa'dan çok yıllar önce
Doğa üstü güçler vardı
Hastalık yapan
O zamanlar şamandı benim adım
Antik dönemde
Kos adasında
Çınar ağacı gölgesinde
Hippokrat
Şamanı doktor yaptı
Binlerce yıl geçti aradan
Dönüp geriye baktım
Çok yol almışız
Daha sağlıklı
Daha uzun
Yaşamak için
Farkında olmadan belki
Ölümsüzlüğü aramışız

Gaffar Karadoğan
Kayıt Tarihi : 25.10.2003


---

Şaman Kız

Tatmaktı dudaklarında kırmızı
Ürkek kısrak bakışların arasında
Gönlüm sap kayalıklardan alırken yol
Ruhum seni bekler dişi kurdum rüyasında
Hangi Baksı,ruhundan alev gönderdi
Gökyüzü kaplamış gamze ateşi
Ben ak kurbanlar kestim senin için
Çekik gözlerinden yıldırım aşkı
Ey Aşina soylu Şaman Kızı
Gece gündüz
Baltayla yıldızlar doğradın
Ümitlerimi uçurtma Şaman Kız
Neşeli göklerde saçların
Hangi kozmik düzenden geçtik
İlkel aşk değil bizimki
Şaman davulun ritminde
Semaya durur tenimiz

Mitat Çıbuk
Kayıt Tarihi : 14.4.2009

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
şaman, şamanik, şiir, şiirsel


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:08 .