Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Sanat > Edebiyat > Kitapkurdu

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 01-04-2020, 18:52
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart Sosyalizm B*K Gibi

soss.jpg
İki büyük ekonomi profesörü hem sosyalist ülkeleri dolaştı hem de sosyalizmin inanılmaz saçmalığını anlattı.
Haydi gelin bu sosyalizm gezi treninde onlara katılalım.

“Kollektivist tarikatın hakimiyeti altına girdiğinde demokrasi kaçınılmaz olarak kendisini yok edecektir.”
Friedrich Hayek

Ekonomiye dair bir yanlış anlama ve bir sosyalist ekonomik sistemi benimsemenin politik sonuçları geçmiş yüzyılda yüz milyonlarca insanı mahvetti ve günümüzdeki benzeri yanlış anlamalar ortadan kaldırılmazsa yüz milyonlarca insanın hayatı daha mahvolabilir. Ayrıca dünya üzerindeki fakirliğin ve eşitsizliğin sebebini yanlış yerde aramak, çözümün gecikmesine yol açmakta, diktatörlerin halkları üzerinde terör estirmesine çanak tutmakta.
Bu kitap, sosyalizmin ekonomik, politik ve insani sonuçları hakkında anlayışı daha iyi yaymak için bizim ufak bir katkımız.
“Sosyalizme giren her ülke daha da sefil oluyor; ondan kaçan her ülke zenginleşiyor. İşte bu şu ana kadarki dünya tarihinin bir özeti. Robert Lawson ve Benjamin Powell’ın bu tasasız kitabı bu mesajı ferahlatıcı biçimde okunabilir bir yolla gözler önüne seriyor. Venezüella’nın sefilleşmesinden Gürcistan’ın özgürleşmesine, yazarlar her sosyalist, eski sosyalist, yarı sosyalist ve sosyalist deneyler oldukları sanılan ülkeyi bira bira tadıyor.”
Matt Ridley,
Her Şeyin Evrimi kitabının yazarı

“Saçma sapan bir fikir adına çekilen kitle acılarının trajik bir hikayesi bu; sempati, anlayış ve hiç de az olmayan kara mizahla anlatılmış. Okuyun ve üzülün; okuyun ve gülün; okuyun ve öğrenin.”
Steven Landsburg
Rochester Üniversitesi ekonomi profesörü,
ve Koltuk Ekonomisti kitabının yazarı

YAZARLAR HAKKINDA

Robert Lawson Ekonomik Özgürlük Jerome M. Fullinwider Yüzüncü Yıl Kürsüsü başkanı ve Güney Metodist Üniversitesi Cox İşletme Fakültesi’nde William J. O’Neil Global Piyasalar ve Özgürlük Merkezi yöneticisidir. Dr. Lawson yıllık raporlar dizisi olan Dünyanın Ekonomik Özgürlüğü’nün (Fraser Enstitüsü) eş yazarıdır. Bu yayın 160’tan fazla ülkenin ekonomik özgürlük endeksini sunar ve The Economist gibi uluslararası yayınlarda sıklıkla alıntılanır. Dr. Lawson ayrıca iki kitap ve doksandan fazla bilimsel makale yayınlamıştır.

Benjamin Powell Özgür Piyasa Enstitüsünün yöneticisi ve Texas Teknoloji Üniversitesindeki Rawls İş İdaresi Fakültesinde ekonomi profesörüdür. Beş kitabın yazarlığını veya editörlüğünü yapmış, 75’ten fazla bilimsel makale ve politika araştırması yayınlamıştır. Araştırma bulguları aralarında The Wall Street Journal ve The New York Times gibi yayınların da olduğu 100’den fazla popüler yayında alıntılanmıştır. Yine aralarında CNN, MSNBC, Showtime, CNBC gibi televizyonların olduğu birçok haber kanalında programlara çıkmıştır ve Fox Bussinnes Network’un düzenli bir konuğudur.


“‘Sosyalizm’ nedir? Ve ona kendini fazlasıyla vermiş ülkeler bir içki sersemliğiyle mi uyanırlar? Emin olabilirsiniz ki öyledirler. Robert Lawson ve Benjamin Powell size akşamdan kalmışlığın ilacını veriyorlar. Size bir doz politik ekonomi bilgisi ve bir doz ekonomik özgürlüğün faydaları anlayışı verip yanına güçlü bir mizah hamlesi ekliyor ve üstünü de soğuk bir birayla tamamlıyorlar. Bir tane Robert & Benjamin Göz Açma şurubundan alın ve kendinizi bomba gibi hissedin (ve kapitalist özgürlüklerinizin tadını çıkarın).”

— P. J. O’ROURKE,
#1 New York Times bestseller olan Hayat Kadınlarının Parlamentosu ve
Cehennemde Tatiller kitaplarının yazarı
Sayfa Sayısı
216
Yayın Tarihi
2020
https://www.kitabinabak.com/kitap/so...-9786059909624
Forumda da bu konular aktif olarak tartışılıyorken,bu kitap karşıma çıktı..Yeni bir kitap..İlginç bir adı var..!
Şimdi okuyayamam da,belki ileride alır okurum..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 01-04-2020, 19:11
antkanser antkanser isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Sep 2019
Mesajlar: 203
Standart

kendi yedikleri herzeleri başkalarının yemesi neden zoruna gider bu malların anlamak güç. edepten habsedenler kitabın kapağına herze resmi koyup başka bir sistemi karalamaya kalkarlar . sonra da can yücel den küfür etmemesini isterler.
bok heriflerin tespiti.dünyayı kasıp kavuran hiç bir şekilde ayrıcalık bile tanımadan can alarak sistem revize etmeye çalışan dangalak kapitalistlerin üst akıl oyunları işte .

tabi burada ağacın sitemi geçerli . ne yapalım saplar bizden.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 01-04-2020, 20:04
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Okumadım ama okusam eminim neo-liberalizmin H.Yahysı veya C.taslaman mantığı çıkar altından.

Ciddi, sözde özgürlükçü bir siteyi hatırlıyorum. Orada yazan şöyle yazıyordu;

İnsanların eşitliğini istemek? Bu mümkün olabilir mi? Kimse kimse ile aynı olamaz!


Bu saçma ve safsata mantığını anlatmaktan iflahım kesildi, ama 2 kesim sıkça kullanır. Dinci gericilik ve neo-liberal statükoculuk.

Afganistanı, Suriyeyi hatta Türkiyeyi gezsek eminim kapitalizm hakkında ihtisas yaparız, aynı mantıkla oluyorsa.

Eşitlik meselesini, kişileri aynı görmek olarak işlemek. Mesela kadın erkek eşitliği, seçme, seçilme eşitliği, hukuk önünde eşitlik, liberal anlayışlarca sürekli çarpıtılır. Kişileri kıyaslamak gibi görürler. Örneğin kadin ile erkek eşit olamaz çünkü kişiler bireydir ve farklıdır! Bireyler eşit olmaz çünkü Ahmet=Ayşe olamaz!
Eşitlikten anladıkları bu, bu gerizekalıların.

tabi tepedekilerin bilerek çarpıttıkları açık.

Eşitlik demek, kişilerin birbiriyle aynileşmesidemek değildir, bu kavram ancak neye görelikle anlamlı olur.

Örneğin hukuk alanında eşitlik nasıl alınmalı? Yasalar açısından eşitlik! Kimseye özel ayrıcalık tanınmaması!

Peki liberalizmin kriteri nedir? Bireydir, örneğin bir davada, bir tarafın politik, ekonomik gücü varsa, bu gücünü kullanarak hukuka etkimesi, liberal açısından gayet normaldir, çünkü, bu güce sahip olanla, olmayan EŞİT olamaz, çünü AYNI KİŞİ olamaz(hönk!)! Yine eşitlik kavramı gerizekalıca çarpıtılmıştır, bu kişilerin birbirine eşit olması değil oradaki mesele, yasa karşısında eşit olmaları (oysa!). Günümüz liberalizmi, H.Yahya dan çok daha geridedir ve şu forumda vakit harcasam dramatik-komedi bile olamazlar. Vakit harcamaya değmeyecek kadar saçmalıklarla, safsatalarla, gerizekalılıkla dolu ya da zaten vakit bulma şansı yok, çünkü dümen onların, düdük onların, zaman bulmak, milyonlarca yalan, yanlış lafızlara, her gün ürettikleri kire, yalana yetişmek, maddi-manevi imkan, araç bulmak çok zor.

Bu sorunun ortadan kalkması için, hukukun toplumsal, kamusal bir karakter taşıması zorunludur. İşte bu kamusal zorunluluk liberal anlayışla bağdaşmaz, çünkü bu anlayışa göre, esas olan ve baz alınacak olan salt bireydir.

Örneğin bir koşu bandı ve yarışmasını düşünelim. Start çizgisi nerede olmalı? Sıfır noktasında, öyleyse her bir sporcu, sıfır noktasında başlamalı. Buradaki eşitlik, sporcuların birbiryle aynı olmaalrı veya birey-kişi olarak birbirine eşit olmaları demek değildir.
Bu halde organizasyon kolektif olmalı ve her bir birey kolektif olarak buna uymalıdır. Bu koşulda eşitlik sağlanır - hangi eşitlik? Kişilerin eşitliği değil, müsabaka da eşitlik!

Bok gibi kitaplar, bok gibi kafalar, bok gibi mantıklar(safsatalar), bok gibi adamlar, daha yaptığın alıntı da dahi, alıntıladığın ifadelerde gerizekalılık fışkırıyor.

Bir sistemin esası alt-yapı, üretim ilişkileri ve üst-yapıyla ele alınabilir. Görünen zenginlik veya yoksulluk esas baz değildir.

Örneğin Türkiye de yoksulluk sınırı altında yaşayan insan sayısı kaçtır? Amerika'da? Afganistan nasıldır?

Sosyalizm 20.yüzyılda bir deneyim olarak var oldu, aynen kapitalizm 17-18. yüzyılda deneyimleri gibi. Örneğin ilk deneyimlerde Avrupa en kötü sosyalist deneyimden dahi 100 kat daha kötü bir durumdadır. Ama yapısı ve geçiş kolaylığı, feodalitenin ömrünü tüketmesi, sanayi alanındaki gelişmeler vb, kapitalizmin yaşadığı zorlukları hafifletti ve deneyimler yenilgiyle sonuçlanmadı.

"Kollektivist tarikatın hakimiyeti altına girdiğinde demokrasi kaçınılmaz olarak kendisini yok edecektir."
Friedrich Hayek

Bu söz, sahtekarlık kokuyor. demokrasi ancak kolektif olarak mümkün bir yapıya sahiptir. Ama elbette yanına "tarikat" deyimini koyarsak işler değişir.

Sosyalizm deneyimleri, kapitalizme rağmen yaşandı ve bu deneyimler alt-yapıdan çok, savaş ekonomisi olarak şekillenmek zorunda kaldı.

Örneğin Suriye'de egemen sistem kapitalizmdir, o halde demek ki liberalizm bok gibi bir şey. Zira bırakın açlığı, insanlar yollarda ölüyor.

Örneğin SSCB daha ilk kurulmaya çalışıldığı gün 14 Kapitalist devletin kimisinin lojistik, kimisinin fiili katılımıyla işgal edildi. Kaç yıl sürdü?

Sosyalizm deneyimleri, daima bir kuşatma, işgal psikolojisi altında ve savaş ekonomisi altında yaşandı.

KOLEKTİVİZM konusu ise libeeralizmin, neo-liberalizmin en rezil safsatalarıyla çarpıtılıyor, bu konuyu doğru-düzgün bilen insan sayısı çok azdır. Gerisi dincilerin evrim konusunda oluşturduğu saplantılar biçimiinde bilir. Yanlış bilir.
Kolektiflik, bireyin karşıtı falan değildir! bireyciliğe karşıyız, bireye değiliz, ikisinin de yeri farklı, ikisininde gereksinimi farklı, ikisi de birlikte anlamlı, ama bireyle anlamlı, bireycilikle değil, bireycilik psikolojik bir hastalıktır-istisnai eylem anlarıyla karıştırılmamalı! Hatta aptallıktır zira bireyci, bireyci olabilmek için diğer bireylere muhtaçtır ve birey de birey olabilmek için yine diğer bireylere ihtiyaç duyar. BAĞLI OLMAK İLE BAĞIMLI OLMAK ARASINDAKİ FARK gibi. Bir çocuğun büyürken annesine bağlı olması normaldir, ama devamıyla bağımlı olması psikolojik bir rahatsızlıktır. Bir insanın iradi özgürlüğü ve birey hakkı doğaldır, zaten insan iradesi, eylemle anlam kazanır ve kimsenin, diğerlerinin iradesini yok saymaya hakkı yoktur, ama bu bile işte sistem, toplumsal karaktere sahip, ama bir insanın başka iradeleri yok sayan ve olumsuz etkileyen bireyciliği ve davranışları psikolojik sorun veya sorunlara yol açar. kapitalizm, yanlış bilinenin aksine, birey iradesini yok saymanın sistemidir, bunu yaparken feodalite gibi kılıçla değil, aldatarak yapar. Liberaller bilinçli olarak çarpıtmaktadır. Kolektif irade, insanların sosyal, birlikte hareket edebileceği ve dahi buna zorunlu kaldıkları doğa koşulları, alanlarla ilgilidir, en temel alan iseüretimdir. BEN'LİK AÇISINDAN DEĞİL, eylem açısından anlam kazanır. İrade, EYLEM ESASLI ANLAM KAZANIR, liberalizmin irade diye sizlere sunmaya çalıştığı irade değil, hastalıktır, alakası yoktur, mitolojiktir. Eylem yoksa, irade yok, eylem yoksa kolektif hareket de yok, hangi iradenin ne zaman, nerede gereksinim olacağını koşullar ve ihtiyaçlar belirler. örneğin evini taşımak için bir insan karar verebilir, ama bir buz dolabını taşırken gereksinim duyduğu arkadaşının yardımı kolektiftir, bu kolektif iradedir ve bu arkadaşının varlığı, yardımı, bu kişinin ben'liğine karşı değildir, bu boktan liberalistlerin çarpıtmalarına kulak asılmamalı.
örneğin sosyalizmde konseyler vardır ve kapitalizm gibi değildir, HER BİREY FİKRİNİ SUNABİLİR, özgürce seçimlere katıabilir ve seçimler KONGRE usülü yapılır, yani toplumun her ferdi katılabilir, kapitalizmde olduğu gibi parası olan ben vekilim, beni seçin diyemez, kimin seçileceğine, bizzat kendiniz karar verebilirsiniz, o sürecin parçası olabilirsiniz. Hangisi daha özgür gerçekten, hangisi birey haklarına sahip ve sadık!
kapitalizmin seçim sistemi dahi bu boktan adamların-neo liberallerin-, ne kadar bok olduklarını anlamaya yeter de artar bile. Ne özgürlüğü ne bireyi, kapitalizmin seçim sistemi, bireyi yok saymak esası üzerine kurulu! öyle değil mi ama?! feodalizmde serveti olanın iradesi, kapitalizmde sermayesi olanın iradesi, yine ortada ne ben var, ne de biz! sahtekar liberaller, bireyin özgürlüğü mücadelesini kaybettiler, feodalizme yenildiler, ama işlerine gelmiyor, neden? Çünkü, modern liberaller feodal aristokrasinin yerine kapitalist aristokrasiyi temsil ediyor, feodal aristokrasi, lordlar, yalakalar nasıl o sistemle mutlu ise, bunlar da bu sistemle o kadar mutlu ve statükocu. yani liberalizmin feodalizme karşı verdiği mücadeleyi tekrar vermek de yine komünistlere kaldı, birey kapitalizmle özgür olamaz. Kapitalizm bireyin, iradenin düşmanıdır kapitalizmde birey, METADIR, ticaret malıdır alınıp, satılan eşya gibidir, hem sağılacak inek, hem de pazardır.

Kolektivzm'i, organizasyonu-organik-, liberalizm bilinçli olarak çarpıtmakta ve çarpıttığı haliyle pompalamaktadır, o kadar bariz gerizekalı kitle oluştururlar ki, eşitlik meselesini dahi ilk paragrafta dile getirdiğim gibi çarpıtırlar.

Daima söylerim, inanç siyaseti-sürü psikolojisi üzerinden- din siyasetidir ve kapitalizme karşı mücadelede de bu aşılacaktır. Aşılacaktır çünkü hali, hazır egemen ideolojiler, siyaseti, inanç, tarafgirlik siyaseti olarak empoze ettiği veya hali-hazır olarak toplumlar başka türlüsünü bilmediği için, bu sorunlar yaşanacak!

Bu sorunalrın yaşanması kapitalizmin iyi sosyalizmin kötü olduğu anlamına gelmez, sistemler bu tarz bilimden uzak kriterlerle ele alınamaz.

Irak'a Amerikan ambargosu uygulandığında, 2.000.000 insanın açlık ve sağlık sorunları sebbeiyle öldüğü bilinmektedir. Bunların çoğunluğunu çocuklar temsil ediyor. Örneğin daha sıkı bir ambargo ise yüzyıldır Küba'ya uygulanıyor. Eğer Küba bu boktan neo-liberallerin ülkesi olsaydı, kapitalist bir ülke olsaydı, liberallerin bireyciliği-bencilliği, gerizekalı mantığı egemen olsaydı, 1 ay yaşamazdı ve geride pek bir şey kalmazdı.
Küba'yı, yani içinde olunan ambargoyu, veya geçmiş deneyimleri nereyle kıyaslayabiliriz? Günümüzde Suriye ile!

Eğer eşitlik, birliktelik, sosyal örgütlülük, demokrasi! bu boktan liberallerin sandığı gibi kişileri aynı görmek olsaydı, bu sebeple yanlış olsaydı(?) neden kendileri çalışmıyor da, insan emeğinin kolektif gücüne muhtaç oluyorlar? hani özgürlükten yanaydılar? Neden fabrikalarda binlerce işçi çalışıyor? Alçak beyinsizler!

Mesele kolektivizmin ve eşitliğin liberallerce çarpıtıldığı gibi değil, aksine kapitalizmin kolektivizmi ters yüz ederek, ayrıcalıklı sınıflar yararına köleleştirmesi meselesidir. Gerçek özgürlük ve bireyin özgürlüğü ancak kapitalizmden kurtulduğunda mümkün, bu boktan adamlar bunu çok iyi biliyor.

Ne diyor sokakta ki zengin, iyyyyk, bu fakir benimle eşit olabilir mi! Midesi bulanıyor, ve bu boktan baylara göre esas almaları gereken ölçüt bu! Bunlar insan, bunlara göre geri kalan mal. Eşitlik kavramını dahi, AYNILIKmış gibi pompalıyorlar.

Kolektivizm, insanlığın -tekrar ve bu sefer bilinçli- ulaşabileceği en üst kültürlerden, en büyük devrim, en üst özgürlüklerden birisi! Ama tanımın, bu boktan adamların safsatalarla çarpıtmasıyla zerre alakası yok. Empoze ettikleri tam tersi.

Sosyalizm deneyiminin eleştirisini ise tonlarca yaptık ve mesele uygulamalarda, işgal, ambargo ve savaş ekonomisi dahilinde bir yığın hatalarla kendisini gösteriyor.

Sosyalizmi ise -ki sosyalizm esasında amaç değil, araçtır, geçici bir duraktır- bilimsel olarak, teorik olarak, objektif olarak ters-yüz edemiyorlar. Bütün sorunları bu, nasıl ki H.Yahya Evrim teorisini bilimsel olarak ters yüz edemiyor ama buna rağmen bir dolu yargı sağlıyor, bir dolu safsata, çarpıtma, yüzeysellik oluşturabiliyorsa.

Bu boktan adamlara göre gidersek;

Ben bu forumda tüm yetkilere sahip miyim? Sahibim.
Öyleyse yetkilerimi sınırsızca kullanabilirim, dilediğimi atmalı, dilediğimi ayrıcalıklı tutmalı, herkesi kapsayan kurallar olmamalı, herkesin yazabildiği forum konularında kimse eşit haklara sahip olmamalı, "cevapla" butonu yalnız bana ve benim izin verdiklerime açık olmalı, eşitlik asla olmamalıdır. Çünkü kimse "ben" olamaz ben de ancak böyle, diğerlerine dilediğim gibi davranarak ve onların iradesini yok sayarak! özgür olabilirim! öyle mi!? bu yanlış ve özgürlük böyle bir kavram da değildir. İşte bu boktan adamlar bu şekilde kullandıkları sözde özgürlüklerinden, otokratik iradelerinden mahrum olmaktan korkuyorlar.

Kimse ben olmayacağına ve tek geçerli kural benim özgürlüğüm olduğuna göre -onlara göre- ben bir birey olduğuma ve birey olarak istediğimi yapmaya özgür olduğuma ve buna hiç bir şeyin engel olmaması gerektiğine göre!

Doğrusu şu;
Liberalizm BEN diyebilmenin mücadelesini verdi, ve bu doğruydu! ne zaman? feodalizmde, çünkü feodalizmde irade yok sayılırdı, kişilerin iradesi, lordlar tarafından temsil edilirdi. Buraya kadar tamam mı?

Yani kişilerin seçme şansları yoktu. Orada bireysel özgürlük sorunu vardı. peki sebebi neydi? TABİ Kİ toplumsal sistem ve karakteri.

Şimdi ise kapitalizmle "BEN" diyebilme sorunu çözüldü, ancak kapitalizmin koşulalrı da insan iradesini yetisiz bıraktı! Yani BEN diyebilmek için ayrıcalıklı olmak zorunda kaldık. Liberalizm "ben" diyebilmenin önünü açarken, kapitalizm ben diyebilmenin koşullarını ancak ayrıcalıklı olanlara tanıdı. Ve feodalite ben diyebilmenin koşulu servet iken kapitalizmde sermaye oldu. Tamam mı?

Şimdi ise şu gerçeği anladık, bireyin özgürlüğü, toplumsal özgürlükten geçiyor, toplumsal özgürlük ise alt-yapıdan, üretim ilişkilerinden. Biz bu sorunu çözmediğimiz sürece birey aslaözgür olamayacak, ayrıcalıklı, istisnalar hariç.

Anlatmama gerek yok, zaten yaşıyor ve görüyorsunuz.

Kapitalizmde özgürlük mümkün değildir, özgürlük kavramı da doğru bilinmiyor, kapitalizm ve liberalizm bunları da hiç etti. Neyse yazı uzamasın, her konu da ayrı, ayrı başlık altında yazabilirim.

Liberal özgürlük yalanı neden sahte ve aldatıcıdır, eodalizmde ben diyebilme meselesinin çözümünün, yine "biz" diyebilme meselesiyle nasıl da ayrılamaz olduğunu anlatabilirim. Günümüz liberalizminin, aynen sözde-bilim gibi, yaratılışçıların safsataları ve mantığı gibi, temelde aynı argümanlara yaslandığını anlatabilirim.

Bireyciliğin, özgürlüğün entemel düşmanlarından birisi olduğunu, kapitalizmin narsizminin ve fetişzminin, kapitalizmin ve liberalizmin doğası olduğunu, bu doğanın toplumsal psikolojik bir hastalığa dönüştüğünü anlatabilirim.

Hiç bir kapitalist ülkenin ambargo uygulamadığı, işgal etmediği, alavare, dalavere yapmadığı koşullarda yaşanacak deneyimin, milyon kez daha farklı olacağını anlatabilirim ve elbette geçici süreçler ve durumların mutlak alınamayacağını ifade edebilirim.

Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin geçim standardının ve yaşam kalitesinin ancak aylık 10.000 TL olduğunu, buna rağmen asgari ücretin bunun çeyreği olduğunu söyleyebilirim. 1 Liberal Türkiye'ye gelse gideceği yer 3-5 zengin mekan, 5. yıldızlı otel, 5 yıldızlı restorandır. Bunlar varsa Türkiye tamamdır! Türkiye ambargo altında değil, işgal altında değil, olsa ne olurdu? Eğer kapitalizm böyle bir durumda, görüntüyle değerlendirelecekse, bu bokçu neo liberalleri nereye koymak gerekir? Feodalizmde lordlar ve yalakaları nerede iseler, kapitalizmde oradalar, bunlar artık stotükoyu temsil ediyor ve hem sahtekarlıkları, hem safsataları hem de konumları gereği gericidirler.

Son söz, KAPİTALİZM otokratik MONARŞİDİR. Bunu daha önce yazdım ve defalarca kez somut olarak ispatlayabilirim! Kölenin bilinlenmesi, yönetmeyi öğrenmesi, demokrasinin kurumsallaşması ise hem pratik süreçlerle mümkün olabilecek, hem zaman alacak hem de alavare, dalaveresi olmayacağı için, her şey olduğu gibi görünecektir, hataları da, doruları da meydanda olacaktır, günahıyla, sevabıyla uhreviyatta değil, bu dünya da çıplak yaşanacak. Olgunlaşana kadar da, çok sular akacak, birey olarak iradelerimizde değil ne yazık ki... yani ben sabah kalkayım yatağımda 1 çuval altın olsun diyebilirim, ama demiş olmam bunu gerçek kılmıyor veya benim irademe bağlı kılmıyor. çünkü biz insanlar gündelik hayatımızda, doğada iradelerimizden bağımsız ilişkilere gireriz ve girmek zorunda kalırız, her şey irademizde değildir, irademizde olan, kendi eylemlerimizle ilgili, irade de zaten EYLEMLE ilgilidir! İrade, öznenin, içinde olduğu ortam ve koşullarda, nasıl hareket edeceği ve hareket alanındaki seçenekleri değerlendirmeyle ilgilidir. özgürlük de, içinde olunan koşullarda seçeneklerle ilgilidir! Bunlar temel gereksinimler, kavramın detayı değil. İrade ancak özgürlükle mümkündür ve insan iradesi kendi halinde, fonksiyoner olarak özgürdür! Yani özgürlük canının her istediğini yapmak değil, içinde olunan ortam, koşulda, hiç bir zorlayıcı irade altında olmadan, seçenekleri seçebilmektir, öyleyse demek ki bir de seçeneklerin varlığı sorunu var işte bir bütün olarak bu özgürlük kavramına denk düşer. kapitalizmde para varsa, özgürlük ancak parayla satın alınabilir bir şeye dönüşür, parayı kazanmak için ise, baikasına köleliliği zorunlu hale getirir ve özgürlüğün milyonda birini satın alabilirseniz ne ala! özgürlüğün bedeli, kölelik olamaz. bu özgürlük kavramıyla da, irade kavramıyla da bağdaşmaz! Bunlar yok, ama liberaller bireyden, yok bireyin özgürlüğünden dem vuruyor, birey özgür değil, çünkü koşulları tüketilmiş, ama bunlar bok gibi beyinler.

Özgür irade yoktur vs boktan ve SAFSATA esaslı propagandalar yayıyorlar, bunların hiç birisi geçerli ve doğru değil.

Seçme şansınız varsa -objektif koşullar ama, hayali değil- ve başka bir irade tarafından silah zoruyla veya koşullar eliyle köleliğe mahkum edilmiyorsanız, özgür iradeniz var demektir. İradenin espirisi bu kadar basittir. Öyle her aklıma geleni yapayım, böyle bir dünya yok, bu dinsel aldatmacadır, mitolojik uhreviyattır ve fiziğin kurallarınca irade anlam kazanabilir. İradeye engel sandığınız, nesnel ne varsa, aksine "madde ve fiziğin-kimyanın-biyolojinin yapısıdır" sizi irade sahibi yapan. engel değil aksine iradeyi anlamlı kılandır ve diyalektik bir yapıya sahiptir, özgür kılan neyse engel kılan da odur. sınırsız istenç dünyası sadece mitolojilerin öldükten sonrası için propaganda ettiği cennettir, öyle bir dünya yok ve öyle bir dünya da yaşamıyorsunuz, sizin gerçekliğiniz bu dünyadır. Bu sahte cennet de özgürlük de yoktur, irade de, çünkü anlam taşımazlar, ilgili hikaye mantık olarak da saçmadır. Bir yere 3 yol var ve en kısa yolu seçmişseniz, bu özgürlüktür! En kısa olduğu için seçmek zorundaydım gibi lakırtılar gerizekalılıktır. İrade zaten bunun için var, o seçimi yapabilmek için. Özgürlük de o 3 yolun varlığı ve başka bir iradece sizin adınıza seçim yapılmaması ve bunun dayatılmamasıyla ilgilidir. Peki hiç yol yok ise! İrade işlevsiz kalır, anlamını kaybeder, demek ki özgürlük de, kısaca koşullar çok önemli. Gerizekalı liberallere, "özgürlük her istediğinizi yapmaktır(bu bir yalan), zaten yapamazsınız, boş verin köle kalın bakın zaten özgürlük, özgür irade diye bir şey yok, duruma boyun bükün" vaazlarına fazla kulak asmayın, onların altı kuru, keyfi yerinde, tek korkuları insanlığın bilinçlenmesi, cehaletten kurtulması.

Liberaller, bugün hiç bir konuda doğru söylemiyor...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (01-04-2020 Saat 21:31 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 02-04-2020, 01:52
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Özgür irade yoktur vs boktan ve SAFSATA esaslı propagandalar yayıyorlar, bunların hiç birisi geçerli ve doğru değil.

Seçme şansınız varsa -objektif koşullar ama, hayali değil- ..
Bu alttaki yazını özgür iradem ilemi okudum.?
https://turandursun.com/forumlar/sho...03&postcount=3



Spartaküs
Özgür iradeye bakış açın felsefi ve siyasi yönden galiba
Birileride özgür iradeye ruh diyor.

Bilim açısından bakılınca şans ! Seçme şansmı?

Sağlıklı ve değişmemiş bir bedende, beyin bir karar verirken bir çok hesaptan sonra YAP yada YAPMA komutu yolluyor. Bedende elverişli olduğu kadar araç oluyor..

Diyelimki sağlıklı ve değişmemiş bir bedendeki beyin saldır komutu verdi. Beyinde her şeyi hesaplayıp bedeni saldırtı ( bu insan her zaman saldırgan olan bir insan tipi )

Yada aynı saldırgan kişi
Sağlıklı ama tam o anda kafasına yani beynin saldırgan olmasını sağlayan bölümün oldugu yere bir darbe aldı ve oldu sana mulayım bir tip. Saldırmak ne ? Saldırana bunun kötü olduğunum kursunu vermeye hazır birisi oldu. ( bu durumlar oluyor)

Bu ikisi arasında özgür iradeyi ne ile açıklayacağız. O beyindeki kimyasallarla oynayınca , her karar tam tersine dönüyor.

Beyinin bölgelerine dışaradan gelen her etken her tip değişikliğe yol acarken verilen kararın irade ( ben) dediğimizle şanslada bilinçli olarakta pek ilgisi görünmüyor.

Beyine dokundukça irade!! değişiyor. Özgürlüğüde muallak. Hatta yok.

Biraz karışık yazdım ama en son cümlem anlatmak istedigimdir.

şu beynimizi ortaya çıkaran doğa ve bu doğada bildiğimiz evrene dahil ise , bu evren bu beyin gibi çalışıyor.

Evren ancak kendisi gibi bir şeyi ( beyni) oluşturur.

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 02-04-2020, 10:25
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu alttaki yazını özgür iradem ilemi okudum.?
https://turandursun.com/forumlar/sho...03&postcount=3



Spartaküs
Özgür iradeye bakış açın felsefi ve siyasi yönden galiba
Birileride özgür iradeye ruh diyor.

Bilim açısından bakılınca şans ! Seçme şansmı?

Sağlıklı ve değişmemiş bir bedende, beyin bir karar verirken bir çok hesaptan sonra YAP yada YAPMA komutu yolluyor. Bedende elverişli olduğu kadar araç oluyor..

Diyelimki sağlıklı ve değişmemiş bir bedendeki beyin saldır komutu verdi. Beyinde her şeyi hesaplayıp bedeni saldırtı ( bu insan her zaman saldırgan olan bir insan tipi )

Yada aynı saldırgan kişi
Sağlıklı ama tam o anda kafasına yani beynin saldırgan olmasını sağlayan bölümün oldugu yere bir darbe aldı ve oldu sana mulayım bir tip. Saldırmak ne ? Saldırana bunun kötü olduğunum kursunu vermeye hazır birisi oldu. ( bu durumlar oluyor)

Bu ikisi arasında özgür iradeyi ne ile açıklayacağız. O beyindeki kimyasallarla oynayınca , her karar tam tersine dönüyor.

Beyinin bölgelerine dışaradan gelen her etken her tip değişikliğe yol acarken verilen kararın irade ( ben) dediğimizle şanslada bilinçli olarakta pek ilgisi görünmüyor.

Beyine dokundukça irade!! değişiyor. Özgürlüğüde muallak. Hatta yok.

Biraz karışık yazdım ama en son cümlem anlatmak istedigimdir.

şu beynimizi ortaya çıkaran doğa ve bu doğada bildiğimiz evrene dahil ise , bu evren bu beyin gibi çalışıyor.

Evren ancak kendisi gibi bir şeyi ( beyni) oluşturur.

Evren ancak kendisi gibi birşeyi oluşturur ifaden geçersiz, ama üzerinde durmayacağım zira evren, şahsına münhasır bir şey değildir, bir kendisi sıfatı da taşımaz. maddedir, ama şey'ler dediğimiz ise form-yapılardır, ilişkili, hareketli, etkileşimli, maddi...

İlahimasal, iradeyi yanlış biliyor/tanımlıyorsunuz.

iyi veya kötü bir şey yapmak, olumlu veya olumsuz bunların önemi yok. O yap, yapma komutu gönderiyor diyorsun ya, işte o komutun temsili iradedir! yap yapma diyen irade!

İkincisi beyin ayrı irade ayrı değildir, irade eylemle ilgilidir. Her karar bir seçimdir değil mi? Şu oldu, bu oldu yan yattı, çamura battı bunların anlamı yok konu bahsinde. yani iradenin tanımıyla ilgili değiller, bunlar ancak koşullarla ilgili, bu koşul hem içinde olduğun nesnel koşul hem de senin öznel koşulların. işte bu yüzden özgürlük orada şart olur.

Özgürlük koşullarda aranması gereken bir kavramdır, önce bunu kavramak gerekir.

Yaşamak için nefes alma gereğin, özgürlüğün yokluğu anlamına gelmediği gibi, bu zaruriyet iradedin de olmadığı veya özgür olmadığı anlamına gelmez. yaşamak için nefes alman gerekiyorsa, irade bunu gerçekleştiryorsa, sanılanın aksine ya da sözde çarpıtılanın aksnine, irade nefes alma, böylece hayatta kalabilme özgürlüğünü kullanıyor demektir. Ne zaman ki birisi ağzınızı, burnunuzu tıkar, sizi boğmaktadır, işte irade orada çaresiz kalır. Neo liberaller çarpıtmayı çok sever, nefes almaya mecbursam özgürlük yok demeyi sever, oysa aksine orada, nefes alabilme koşuludur özgürlüğü anlamlı kılan, tersyüz edip lafazanlık ettiklerinde insanlar anında cazibeye kapılıyor. çünkü insan, doğası gereği korktuğu yerden bakmaya meyillidir ve nefes almayı zoraki bir dayatımmış gibi görürken, bunun hayatın, özgürlüğün koşulu olduğunu anlayamaz. ne zaman anlar hanyayı, konyayı? bu kişiyi götürüp Venüse attığınızda, o zaman nefes alma özgürlüğünün ne olduğunu kavrar...

özgürlük koşullar ve seçeneklere ilgilidir, irade ise seçebilmekle, eylemle ilgili(her karar da, bir eylemdir özünde). özgür irade var mıdır, yok mudur tartışması biyolojik olarak saçmadır! Bu iki kavram, o zeminde yanyana gelecek kavramlar değil.

Biz irade dediğimizde, bir bütün olarak insandan söz ederiz, gönderi bu yöndedir. beyin-beden, irade ayrımı sözkonusu değildir orada. Seçim yaparken hiç bir iradenin dayatımına maruz kalmamak ifadesi, hiç bir kişinin dayatımına maruz kalmamak demektir, burada irade kelimesi kişiyi işaret etmek maksadıyla kullanılır, biyolojik yapının fonksiyonu olarak değil!

Etki varsa, irade mümkündür, etki varsa bilgi mümkündür, o halde irade, kendisine etkiyen kuvvetlere maruz kalmakla anlam kazanır, böylece bu etkiler kıyaslanarak seçim yapılabilir. irade ancak böyle anlam kazanır, etkilere maruz kalmışlık, seçime olan zaruriyet ve bilinci özgürlüğü anlamlı kılar. yani iddiaların aksine, iradeyi anlamlı kılan zorunluluğun bilincidir, özgürlüğü de.

özgürlük ise, koşul olarak seçeneklere sahip olabilmektir. beynimin işine bu geldi, bu etkiler cazip geldi de şunu seçti, iradem de mecburen o seçimi yerine getirdi ifadeler zırvadır, irade zaten ancak böyle anlam kazanır, işlemin hayat kazandığı organ beyindir, irade ayrı değildir! Burada mesele seçilebilirliğin imkanıdır, özgürlük burada anlam kazanır.

İlk paragrafta söylediğin "ruh" anlayışının benim ifadelerim değil, aksinei tam da tersine liberal ilizyonların temeli olduğunu görebiliyor olmalısın.

Beyin ve irade ayrı değiler ve irade kendi başına bir organ da değildir, o bir fonksiyon olarak anlam kazanır? nerede, neyin? beyin işlevlerinin.

bakkala gittin, ekmek alacaksın, dolabı açtın, sadece ama sadece 1 ekmek varsa, iradeye gereksinimin, o 1 ekmeği alıp, almamakla ilgilidir ve bu da bir seçimdir. Burada özgürlük eğer ekmek seçmek olarak ele alınıyorsa, orada, bu konuda özgür olamazsın-çünkü başka ekmek yoktur, aralarında seçim şansın yok-, bu irade özgür mü değil mi safsatasıyla ilgili değil, bu koşulda işlev kazanabildi mi, kazanamadı mı, kazanamadıysa sebebi nedir, nasıl kazanır konusuyla ilgilidir(basit en az 2 ekmek olmalıydı!). Bu halde, eğer sadece 1 ekmeğin olduğu bir dolaptan, ekmek seçmek ise mesele, orada irade, alıp-almamak seçimi dışında anlamsızdır. Alırsa da irade göstermiştir, almazsa da, neo-liberal anlayış ise, alsaydı mecbur olduğu için aldı özgür irade yok, almasaydı, mecbur kaldığı için almadı, özgür irade yoktur diyecekti, daima nalına ve mıhına.

yani özgür irade yoktur demek, irade yoktur demekle eş anlamlıdır, öyleyse olmayan bir iradenin, özgür olup, olmaması tartışması da saçmadır! hnagi irade, kimin iradesi, hangi koşula göre...

İrade ne özgürdür, ne de değildir, işlev olarak diyorum, kişi olarak değil. özgürlük koşullarda aranır ve eğer iradenden söz edebiliyorsak, demek ki, öznelerin, koşul dahilinde seçme şansı mümkün olmuş ki, böylesi bir fonksiyon anlam kazanabilmiş, hem biyolojik hem de fiziksel olarak.

Zaruriyet özgürlüğü yok saymaz, aksine zaruriyet özgürlüğü anlamlı kılar. Gerçek, anlatılan masalların tam tersidir.

Su içeye mecbur olmamız, özgürlüğün olmadığı anlamına gelmez, burada özgürlük suya erişime sahip olup, olmamızla ilgilidir! dolayısıyla iradenin varlığı ve işlev kazanması da buna bağlıdır. Su yoksa, insan arar, iradesi özgür olup-olmadığı için yapmaz bunu, suya ihtiyacı olduğu için yapar. Burada özgürlük, bu noktada özgürlük, kişinin, su arama gereksinimine engel olunup, olunmamasıyla, su'yunyeryüzünde bulunup, bulunmamasıyla, koşulların engel çıkartıp, çıkartmamasıyla, seçme şansının olup, olmamasıyla ilgilidir, özgürlüğün tanımı kişiye göre değil, koşula göredir.

özgür irade yok dendiği an, bunu diyen kişinin iradeyle hiç bir eylemi yerine getiremiyor olması gerekir. mesela ben bu yazıyı yazarken, susadım, yazıyı bitirip mi içeyim, yoksa ara mı verip içeyim diye düşündüm ve bitirip içmeye karar verdim. Bu birseçimdi ve eğer suya ihtiyacım çok daha can alıcı olsaydı, o zaman seçimimi, yazıyı bırakıp su içmekten yana kullanırdım. Bu her iki durumda da ihtiyaç ve koşulla ilgilidir, ben bu seçimi yapabildiysem, ve verdiğim kararı, herhangi bir kişinin zoraki bir engeliyle karşılaşmadan yerine getirebildiysem, özgürlük ve irade koşul ve işlevini tamamlamıştır.

İrade zaten bunun için.

Özgürlük insanın dilediğini yapması veya dileklerinin hiç bir geçerli sebebe bağlı olmaması demek değildir. Bitkisel hayat yaşayan bir insanın, özgür olduğu iddia edilebilir mi? orada bir iradeden söz edilebilir mi? o halde demek ki irade, zaruriyetlerin yerine getirilebilirliğiyle işlev kazanmıştır, bunu yapabildiği oranda anlamlıdır. temelde zaruriyetin olması, iradenin kendisinin(!) özgür olup, olmadığı yönünde söylemlerde bulunmak saçmadır. İrade, işle olarak yani salt anlamıyla, özgürlük kelimesiyle yanyana anılabilir bir kelime değildir, yani iradenin kendisinin özgür olup, olmadığı tartışması saçmadır, anlamsızdır, safsatadır. hani deriz ya, sap ile samanı karıştırmak!

Özgürlük zorunluluğun bilincidir! Ve özgürlük tek başına anlam ifade etmez, özgürlük "hak" kavramıyla da hayat kazanır. yani bu halde hak ve özgürlük birlikte ele alınır. yani seçim var, seçme hakkınız yoksa veya seçmiyor ama başkalarınca seçilmiş, atanmışlar arasından seçim yapmak zorunda kalıyorsanız, bu durumda yine özgürlük anlam taşımaz, burada iki biçimde hak gaspı yapılabilir. Birincisi silah zoruyla, kincisi koşulsal dayatımla. Zorunluluğun bilinci ayrı bir şeydir, bir insanın hakkınının gasp edilmesi ayrı.

örneğin kapitalizm de, madem seçimden söz ettim, hiç bir seçim özgür değildir. özgürlüğün koşulu, sermaye eksenli ayrıcalıkla gasp edilmiştir. bizler seçmeyiz, kendisini atayanlar arasından, basit göz boyamalarla birine oy atarız, o kişileri biz seçmedik, onlar zaten seçilmişti, bir yarışa girmişlerdir ve biz ganyan oynarız... Kapitalizmin dünyası, büyük insanlık için yalandan ibarettir ve bu salt aldatılmış ekseninde değil, yalan ve örtülmüş, sahte haber, bilgi eksenindedir de.

neyse özetle;

özgür irade vardır, yoktur tartışması, boştur. organik olarak ele alındığında.

İrade eğer kişi ,insan birey olarak ele alınıyorsa, bu konu da görecelidir, her iki durumda, koşula, olaya, yere göre mümkündür ve bu konu hak ve özgürlükler esasıyla ele alınır, yani bu konu biyolojik olarak değil, sosyo-politik, sosyolojik olarak ele alınır...

İlgili yazımı özgür irademle mi okudum diye sormuştun!

İradenle okudun! sadece 5 harf, irade. Eğer ben kafana silah dayayıp okutsaydım, o zaman yine iradenle okurdun, ancak buna mecbur bırakılmış olurdun ve seni mecbur eden başkasının iradesi olurdu, böylece özgürlük sorunu anlam kazanır ve gündemin olurdu...

Yine seçim yapardın, okusam mı, okumasam mı? Her iki durum açından da irade işlevini yapmaktadır, öyleyse demek ki, buradan biz zorunluluğun koşullarını ve özgürlüğü anlamaya başlarız.

benim yazımı okuyup-okumaman konusunda, herhangi başka bir kişinin baskısına maruz kaldın mı? Kim okudu sen mi okudun yoksa sana zorla okuttular mı? ben okumak istedim, şu sebeple kendimi okumaya mecbur hissettim vs bunlar cevap değil, irade senden ayrı, bağımsız bir parça değil... özgür irade yok dediğiniz an, hiç bir seçenek, seçme şansı yok demeniz lazım bu durumda da irade diye bir şey yok demeniz lazım, irade yok dediğiniz de, özgür irade yoktur demek abes olur, olmayan şeyin, özgürlüğü anlam taşımaz. Ayrıca dediğim gibi, biyolojik olarak ele alındığın da, iradenin, özgürlük kavramıyla ek edilebilir bir yanı yoktur.

ben özgür irade demiyorum, "kişinin kendi iradesi" söylemini kullanırım, bu ayrıca hukuk açısından da böyle olmalıdır. Kıstas budur, "kendi iradesiyle mi" derken, kastedilen, başkasının azletmesi mi, zorlaması mı, dayatması mı koşulu aranır vs...

Sana dayatan oldu mu?

Bu konuda, asıl meselemiz, "özgür insan" meselesidir, "özgür irade yoktur" lafızlarıyla çarpıtılıp, insanlara "bu tanrının düzeni, bıyun eğin" demekle eş değer bir propagandayla, kabullenişi empoze edenlerin aksine, üstü örtülen gerçek budur.

irade senle bir bütün, ayırdığınız an tam aksine "ruh" hezeyanlarına kendiniz düşmüş olursunuz kendiniz dedim ya, irade o kendinizliğinizin önemli bir sağlayanı, ayrı değil...

O kadar çarpıtırlar ki, iş nöronlara kadar indirilir, oysa 1 nöron, ilkel bir canlı formudur, bizim irademiz ve bilincimiz milyarlarca ilkel formun, kolektif! iletişiminden açığa çıkar. Fonksiyoner olarak, elle tutulacak ayrı, maddi bir valık değildir ve hiç bir fonksiyon, herhangi bir nörona indirgenemez(idealist indirgeme safsatası uygulanmamalı). Fonskiyondur ve o fonksiyon o bütünde milyarlarca etkileşimle anlam kazanır. Bizim BEN dediğimiz işte budur, milyarlarca ilkel formun, etkileşiminden, örgüsünden(örgütlülüğünden=ORGAN!), ilişkisel AĞ'dan açığa çıkandır.

Konu yerindeyken, kapitalizm işte o örgütlü ağı, BİLİNÇ-körleme ekseninde salt bireye indirgeyerek yalnızlaştırmaktadır ve bu konuda olduğu gibi; çarpıtarak, boktan gerekçeler, gariplikler üreterek sözde meşrulaştırmaya çalışılır. Eğer biz insan beynindeki her bir sinir hücresini, birbirinden yalıtsaydık, sonuç ne olurdu? kapitalizm bunu sağlarken, ilişki ağını koparmaz, bu ilişki ağını kendi çıkarlarınca merkezileştirerek, üretim alanı merkezli yönetir. bireyleri birbirinden, olabildiğince sosyal-siyasal, kendi gerçekliğinden yalıtılırken, onları üretim-tüketim alanlarında kendi(kapitalist) çıkarları ekseninde birleştirir, insanı piyasalaştırır ve bireyleri sömürürken, bireylerin bu eyleminin "kendi - sömürülen" çıkarları namına olduğu inancını empoze eder. Zaten sistemin şartları ve koşulalrı kişiyi köleliğe zorlar ve kabul sağlar. Sonrada denir ki, "özgür irade yoktur", yani istesenizde özgürolamazsınız, hiç bir seçeneğiniz yok inancı aşılanır. seçenek yoksa, e tabi özgürlükte yok demektir! Ne demiştik, özgürlük esasında zorunluluklar ve seçeneklere ilgilidir... örneğin bir köle, özgür olmak istencini, zaruriyete dönüştüğünde kavrar. "kurtulmak için özgür olmak zorundayım" dediği an özgürlüğün bilincine ulaşır, öyleyse ne yapmalıyım dediği an bilinçlenmeye yol alır. o an şartlar elvermiyor olabilir, ama bu bilince edilmiş özgürlüğü artık alı koyamaz, özgürlük bilince edilmişir ve artık irade ve bilinç, koşulların elverdiği ölçüde hareket etmek için işlev kazanacaktır. bir yere kadar bu insana "özgür irade yoktur" masalı anlatılabilir. yani köleliği sen seçmedin, özgürlüğü de seçemezsin vs aşılanır. neyse özgürlük ve irade seçim ve seçenekle ilgilidir, özgürlük dendiği an seçim yapabilirliğin koşulalrı ele alınmalıdır. Özgürlüğün koşulu olmasaydı, yani canlılar, nasıl davranacığı konusunda bilinçli hareket edemeseydi, bu bilinci de seçeneklerle elde edemeseydi, irade asla var olamazdı!

Yer çekimi sizi çekerken, vücudunuzun direnişi, imkan ölçüsündedir, bu bir seçenek ise orada özgürlüklerden söz edebiliriz, bu özgürlük elbette fizik esaslıdır. İşte bu etki-tepki ortamı, iradeyi ve özgürlüğü anlamlı kılar. özgürlük superman gibi umak değildir orada, burada özgürlük, yer çekimine rağmen karşı koyabilme seçeneğine sahip olup, olmamakla ilgilidir... Buna sahip miyiz?

Kısaca genel anlamda, salt lafız olarak irade, özgürlük muğlak kalır, neye göre özgürlük, hangi konu, koşulda özgürlük, hak, hukuk, koşulu var mı, koşulu ne?... ben hiç ölmek istemiyorum, efendim ne dielrsem gerçek olsun vs bunalr özgürlüğün konusu değil, ne zaman özgürlüğün konusu olur, böyle bir seçim yapabilme imkanı varsa!

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 02-04-2020, 13:08
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Yazar sadece saçmalamış Sosyalizm e bakacağına kapitalizm e baksın sermaya birikimi ve hırsızlığı yüzünden insanları çektiği acıları düşünsün yapılan katliamları latin Amerikada afrikada insan mezarlarını altın gümüş ve bazı madenlar için insanlık dışı vahşeti hatırlasın Ki ondan sonra sosyalizm hakkında adam gibi eleştirileri yapabilsin Önce insan olsun sonra insanlar konusnda hüküm versin.

Forumda da bu konular aktif olarak tartışılıyorken,bu kitap karşıma çıktı..Yeni bir kitap..İlginç bir adı var..!
Şimdi okuyayamam da,belki ileride alır okurum.


Oku Anti Komünizm konusunda sana rehber olabilir
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 02-04-2020, 22:40
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Evren ancak kendisi gibi birşeyi oluşturur ifaden geçersiz, ama üzerinde durmayacağım zira evren, şahsına münhasır bir şey değildir, bir kendisi sıfatı da taşımaz. maddedir, ama şey'ler dediğimiz ise form-yapılardır, ilişkili, hareketli, etkileşimli, maddi...

İlahimasal, iradeyi yanlış biliyor/tanımlıyorsunuz.

iyi veya kötü bir şey yapmak, olumlu veya olumsuz bunların önemi yok. O yap, yapma komutu gönderiyor diyorsun ya, işte o komutun temsili iradedir! yap yapma diyen irade!!
Spartaküs

Yazînın tamamını okudum
Yazı çok uzun görünmesin diye bir kısmını alıntıladım.
https://turandursun.com/forumlar/sho...14&postcount=5

Evren maddedir demissin ya , evet bencede maddedir tamamda
Evrenin içindeki biz , evreni sonladık mı ? Evren içindeki neyi biliyoruz. Madde olarak bize yansıyanı biliyoruz ve daha ötesinde ne olduguna dair tamamını deneyimlememize rağmen maddedir diyoruz. Deneyimledigimiz her şey madde ise sonrasıda maddedir demek biraz inanca kaçmıyor mu hatta teori bile oluyor bence , her şeyin teorisi olmak zorundamı!!! Deneyimlemedik ki.

Ben beynimiz organize bir yapı oldugu için evrende bir organizasyon demek istedim sadece . Bu organizasyonda kendisi gibi bir şey üretirdi vede üretmiş dedim. Kendimce teori diyim.
Bizde ki irade gibi evrende bir irade var demedim. Zaten irade diye kendinden bir şey yok.

İrade
Beynin ve kendisine dışardan yada içerden bağlantılı her şeyin etkisi ile ortaya çıkardıgı bir durumun izahının ismi o kadar.
Bu irade dedigimizde ise insanda kişilik kimlik dedigimiz insan özelligini ortaya çıkarıyor. Bir bütünün içindeki ( evren) kimlik kişilik evrende var diyemem demedimde Evrende bilinç var demedim diyemem zaten . Ama beynin organize fonksiyonları , evrende de olabilir diye bir düşünceye sahibim dedim.

Beyinin bir fonksiyonu olan irade dediğimiz dışardan ve içeriden gelen etkilerle karar veriyor. Bizde bunu kimlik yapıp BEN yaptım diyoruz. Ortada ben falan yok. Ben dedigim ortaya çıkan kimlik dedigimiz ve o kimlikte sürekli degişiyor.
Alkolde alsak degişiyor , alkol almasakta
değişiyor.
Beyne darbe alsakta değişiyor almasakta değişiyor.
Okusakta değişiyor okumasakta değişiyor.

Aynı evreni bilmediğimiz gibi İnsanı bile halen bildiğimiz falan yok. Iradesi var derken bile halen bilinç ( anlamak) dediğimiz ile anlamış gibi davranıyoruz. Anladığımız falan yok. Ne kadar ön yargılarımız varsa onunla hem evreni hem insan denen bilinmezi kimlik vererek anca teori üretiyoruz.

Irade diye anladığımız , bir kimlik kişilik.
Irade yok diyemem ama özgürlüğü yok.
Kimliğimiz denilen sürekli dış etkilerden değişen bir durumu òzgür diye yada degil diye senin dedigin gibi tartışmak saçmalık oluyor.

Sevgili spartaküs yazdıklarımı tartışma karşı duruş gibi algılama ama evren ve maddeye dair yazdıgım şeyler benim düşüncem.
Yazılarınıda zorla degil ama zorlanarak okuyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 02-04-2020, 22:59
xcan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
xcan xcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 18 Apr 2011
Mesajlar: 3.011
Standart

Ahlaksız
Bu sitede bir daha yazmıyacaktım ama
Senin açmış olduğun bu başlık iğrenç olmuş. Oysa senin iyi bir aydın olacağına umudum vardı.ne kullanıyorsun
Kafanmı güzel.
İnsanlığın tek kurtuluşuna saldırıyorsun.
Utanmalısın.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 03-04-2020, 00:42
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Spartaküs

Yazînın tamamını okudum
Yazı çok uzun görünmesin diye bir kısmını alıntıladım.
https://turandursun.com/forumlar/sho...14&postcount=5

Evren maddedir demissin ya , evet bencede maddedir tamamda
Evrenin içindeki biz , evreni sonladık mı ? Evren içindeki neyi biliyoruz. Madde olarak bize yansıyanı biliyoruz ve daha ötesinde ne olduguna dair tamamını deneyimlememize rağmen maddedir diyoruz. Deneyimledigimiz her şey madde ise sonrasıda maddedir demek biraz inanca kaçmıyor mu hatta teori bile oluyor bence , her şeyin teorisi olmak zorundamı!!! Deneyimlemedik ki.
İlahimasal, deneyimlediğin etki-tepkidir. Bilinç etki-tepkiden elde edilir, bundan ötesi bilinç dışıdır ve sormanın anlamı yok. Hiç birzaman "maddeden sonra" demedim, demem de!. aksine sürekli açıklıyorum, maddenin, öncesi, sonrası anlamsızdır diye. Maddenin teroisi olmaz, uzayın teorisi olmaz, bunlara teori, sebep aranamaz, sebepler de defalarca dile getirdiğim gibi, form-yapı alanına ve ilişki ağına hastır, dolayısıyla yine etki-tepki.

Ayrıca bu kavramlar, defalarca dile getirdiğim gibi "bütün" kavramlardır, indirgenemez, şu ya da bu formun şahsına indirgenemez, şu ya da bu'na saltıklaştırılamaz. Kişiden bahseder gibi maddeden, evrenden bahsedilemez. Tüm tanımlarınız ve bilince ettikleriniz, form-yapıca ilişkiler etkileşimler ve yorumuyla ilgilidir.

her tanım bir sınırlamadır veya her sınır, tanımı anlamlı kılar. Sınrıları tayin eden, anlamlı kılan ise FORM-YAPIDIR ve aralarında ilişkidir.

Her şeyin teorisi demek, ben bir aptalım demektir, zira her şeyin teorisi, hiç bir şeyin teorisi demektir. Her şey, bir şey olamaz ve her şeyin teorisi olmaz, bu lafız bilimsel kaidelere de hakaret gibidir...
ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben beynimiz organize bir yapı oldugu için evrende bir organizasyon demek istedim sadece . Bu organizasyonda kendisi gibi bir şey üretirdi vede üretmiş dedim. Kendimce teori diyim.
Bizde ki irade gibi evrende bir irade var demedim. Zaten irade diye kendinden bir şey yok.
Anladım, ama Evren bir organizasyon değil, organizasyon YAPI sorunsalıyla ilgilidir. Ve bu ŞEY'LER alanını kapsar. Şey'lerin ilişkisi ve ağını ve bu beher lokalde, bölgede farklılık arzeder, görecelidir, nedir göreceli olan? Form-yapı ve şey'lerin ilişki ağı, birbirlerine, bölgelere göre, koşula, o an'a göre değişir.
ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ama beynin organize fonksiyonları , evrende de olabilir diye bir düşünceye sahibim dedim.
Anladım, ama dediğim gibi Evren şahsına münhasır bir form değildir, olası tüm fiziksel yapıları içerir. canlı, etkileşimlerin organize(örgütlü!) biçimde tepkimeye dönüştüğü maddelere deriz(bilinçli davranışa sahip, organize her yapı, canlıdır, canlı tanımının espirisi bu kadar basittir! Organize olmuş madde, canlı hale gelir). Organizasyon ise, ilişkiler ağının bilinç faktörünü de içerdiği yapılar içindir. Örneğin herhangi bir taş organizasyon değildir, ama bir bakteri organizasyondur. Organizasyon dediğimiz örgütlü ilişkidir.
ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Aynı evreni bilmediğimiz gibi İnsanı bile halen bildiğimiz falan yok. Iradesi var derken bile halen bilinç ( anlamak) dediğimiz ile anlamış gibi davranıyoruz. Anladığımız falan yok. Ne kadar ön yargılarımız varsa onunla hem evreni hem insan denen bilinmezi kimlik vererek anca teori üretiyoruz.
Bildiklerimiz, "özgür irade yoktur" lafzının safsata olduğunu açıklamaya yeterli.
ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Irade diye anladığımız , bir kimlik kişilik.
Irade yok diyemem ama özgürlüğü yok.
Kimliğimiz denilen sürekli dış etkilerden değişen bir durumu òzgür diye yada degil diye senin dedigin gibi tartışmak saçmalık oluyor.
özgürlük kavramını yanlış tanımlıyorsunuz. mesele orada. İradenin özgürlüğü tek başına, var, yok denemez, bunlar tek başına anlam ifade etmez. iradenin özgürlüğü hem var hem yok, yani birlikte "varyok"! O zaman neye göre var, neye göre yok, hangi konuda var, hangi konuda yok, ayrıca ilgili konular her ne ise, özgürlüğün konusu olabiliyor mu?

Bakınız ben bu cevabı, "cevapa" butonuna basarak yazdım, o buton olmasaydı, derdim ki, yazmaya hakkım yok, bu ne demek olurdu? yazma özgürlüğüm yok! Ama yazdım işte, kavramları "e-göreliklerinden" yalıtmadan ve gerçekten, o kavramları anlamlı kılan koşulları esasa alarak yaklaşılması gerekir.

özgürlük seçimsizlik demek değildir, özgürlük hiç bir şeye ve koşula bağlı olmamak değildir, irade de öyle, aksine bu ilki kavramda koşulalrla anlam kazanır ve çevre önemlidir.

Sonuç olarak net ifade;
Özgürlük yoksa, irade yoktur. İrade özgür olmaz, iradenin tanısı özgürlük değildir, İRADE özgürlüğü kullanır!

irade KULLANANDIR, özgürlük bir yerlerde saklanan antika değildir, o'da bu bahisle KULLANILANDIR. Bütün mesele koşullarla ilgili. irade özgürğün koşullarını kullanandır, kendisinin(biyolojik olarak!) özgür, olup, olmaması gibi bir tartışma anlam taşımaz.

ısınmak için ateş yakıyorsanız, siz orada malzemeyi kullanıyorsunuz demektir, sırf odun kullandınız diye, çıkıp "insan odun mudur, değil midir" diye tartışmanın anlamı yok. İrade özgür müdür, değil midir tartışması da buna benziyor. Bu tür konularda, kavramları doğru analamak ve soyutlamaları mantıklıca ve bilinçle çözmek elzemdir.

Hakkında milyonlarca satır yazılmış konular, o kadar basit, genelleme, safsata yargılarda kullanılıyor ki, açılımı ortaya komak kolay olmuyor.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 03-04-2020, 11:19
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

xcan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ahlaksız
Bu sitede bir daha yazmıyacaktım ama
Senin açmış olduğun bu başlık iğrenç olmuş. Oysa senin iyi bir aydın olacağına umudum vardı.ne kullanıyorsun
Kafanmı güzel.
İnsanlığın tek kurtuluşuna saldırıyorsun.
Utanmalısın.
Sevgili xcan;hoşgeldiniz tekrar..
Yeni çıkan kitaplara bakarken,bu kitabı gördüm ve paylaştım..Bir şey dediğim yok yani..
Aydınlıkla filan da alakam yok..Sıradan birisiyim..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:38 .