Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 07-04-2015, 16:20
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart Allah birdir söylemi!

Allah Müslümanlara gore zaman ve mekan isnad edilemeyendir.

Peki "Allah birdir!" söylemi Allah in sanki sayilabilen bir şey olduğunu gösterip de onun bir tane olduğunu belirtmiyor mu?Bu yanlış birşey değil mi?

Aslında "Allah birdir!" sözü putperestlere karşı tepkisel bir soz,putperestlerin de insan gibi tanrıları vardı,İslam yine insan gibi bir Tanrı tasavvurunu öne suruyordu ama o Tanrı diğer Tanrılar arasında birdi.

Öte yandan yani Allah birdir sözünün bir olan Allah birdir sozunden bir farkı yok bence.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 09-04-2015, 10:58
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Ayni hata Allahu Ekber veya yaraticilarin en guzeli diyerek de yapilmistir kitapta, hem esi benzeri yoktur denir, sonra mukayyese edilecek bir benzeri olmadigi halde bu sozler mevcuttur.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 09-04-2015, 12:04
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Bu forumda mrdragon müstearlı bir arkadaş, Mekke'nin 'ulu' Rab'bi için "Dil Tanrısı" derdi.
Yeri gelmişken, kendisini de saygı ile yâd edelim.
Sn. mrdragon'un böyle bir betimleme yapmasının sebebi de anladığım kadarıyla şudur:

Kur'an'ı okuyanlar bilir. Allah, kitabın başından sonuna kendi kendini övüp durur. Eğer Allah'tan gayrı Kâdir-i Mutlak hiç bir varlık yoksa, Kâbe'nin 'ulu' Rab'bi ne için ve kime karşı övünmektedir; o da ayrı bir ironi. İsra: 59 da, "Öncekiler yalanladığı için artık mûcize yok" der. Ama; eskiden gerçekleştiği iddia edilen mûcizelerin lâfını ederek ne kadar güçlü-kahhar olduğunu anlatmaya çabalar.

'Mantık'a bakar mısınız ?

'Öncekiler' yalanladığı için mûcize göndermiyor ama; başkalarının yalanladığı mûcize hikâyelerinden kendisi için iman devşirmeye uğraşıyor.
Kureyş, Muhammed'e bir mûcize gösterebildiği takdirde kendisinin peygamber olduğunu kabul edeceklerini bildiriyor.
Hattâ bu hususda en büyük yemini ediyorlar.

"Müşrikler, kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka iman edeceklerine dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: «Mucizeler ancak Allah katındadır». Onlara mucizeler geldiğinde de iman etmeyeceklerini siz nerden bileceksiniz?" (En'âm: 109)

Burada "En büyük yemin"i eden kim ?
'Müşrik'ler.
Peki kim bu 'müşrik'ler; Allah'a inanırlar mı ?
Cevâbı bizzat Kur'andan alalım.

"Andolsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: «Allah» derler. O halde nasıl çevrilirler." (Zuhruf: 87)

Demek ki neymiş ?
Kur'an'ın 'Müşrik' diye nitelediği insanlar da Allah'a inanmaktaymış.
En büyük yemini de Allah üzerine yapıyorlarmış.
Bu yemini ederken de Allah'ı ve "elçilik" iddiasındaki Muhammed'i muhatap alıyorlarmış.

Peki bu meydan okumaya "cevap" veren Allah'ın kim(ler)i muhatap alması gerekir ?
'müşrik'leri.
E, Cevap ne ?

Muhammed'e hitâben;"Sen nereden bileceksin"

Bu öyle 'ulu' bir İlah ki; övünürken envâi çeşit "misâl"ler veriyor da meydan okuyan 'müşrik'lere "cevap" verirken bahaneler üretip duruyor. Ama tehdit ederken, korkuturken, Cennet rüşveti dağıtırken Muhammed'in diline muhtaç.

mrdragon'u nasıl anmayalım şimdi ?

Mevzûya bu şekilde girmemin sebebi de şu:

Bu "dil tanrısı" tasviri şimdiki müslüman yorumlarına da pek güzel uyar. Derler ki "Allah bir değil, tek'tir" Yâni akılları sıra Allah'ı rakam prangasından kurtarmış olurken, gene kelime ve kavramların arkasında "tam siper" olmuş bir İlah'a kulluk etmektedirler.

Şimdi de Tanrı'nın varlığı üzerinden hipotez oluşturup, bu hipotez'in kendi iç mantığını irdeleyelim.

Eğer bir Kâdir-i Mutlak Tanrı var ise, bu "Tanrı dışında mümkün olmama" sonucunu ortaya koyar. Çünki "Kâdir-i Mutlak"lık bunu gerektirir. Bu durumda o mutlak kudret her şeyi kendisiyle sınırlar. Sınırsız kudret sahibi Tanrı ol(a)maz. Sınırsız bir güç, kendi kendini kontrol edemez. Başka bir deyişle kudret; Tanrı'nın kendisi de dahil her şeyin ölçüsüdür. Hiç bir şey o "Kudret"e rağmen gerçekleşemez. Meğer ki istisnai bir müsaade verilmiş olmaya.

Bu durumda; Tanrı 'tek'tir, 'bir'dir gibi izahlar, inaç ve imanın ne olduğundan bihaber; taklid-i ibâdet ile Cennet'te köşk satın almaya çabalayanların anlaması noktasında uydurulmuş hezeyenlardan başka bir şey değildir. Eğer Tanrı'nın eşi ve benzeri olmadığına inanmışsak; O'nu yeratılmış hiç bir şeyle anlamamız mümkün değildir. Ancak; varlık ve kudretine dair evrende işleyip duran prensiplere bakarak bir "fikir" edinebilmek mümkündür. Ben de âcizâne bu prensipleri "Ruh" olarak tanımlamaktayım.

Konu Vefik Sami tarafından (09-04-2015 Saat 12:17 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 09-04-2015, 12:23
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu forumda mrdragon müstearlı bir arkadaş, Mekke'nin 'ulu' Rab'bi için "Dil Tanrısı" derdi.
Yeri gelmişken, kendisini de saygı ile yâd edelim.
Sn. mrdragon'un böyle bir betimleme yapmasının sebebi de anladığım kadarıyla şudur:

Kur'an'ı okuyanlar bilir. Allah, kitabın başından sonuna kendi kendini övüp durur. Eğer Allah'tan gayrı Kâdir-i Mutlak hiç bir varlık yoksa, Kâbe'nin 'ulu' Rab'bi ne için ve kime karşı övünmektedir; o da ayrı bir ironi. İsra: 59 da, "Öncekiler yalanladığı için artık mûcize yok" der. Ama; eskiden gerçekleştiği iddia edilen mûcizelerin lâfını ederek ne kadar güçlü-kahhar olduğunu anlatmaya çabalar.

'Mantık'a bakar mısınız ?

'Öncekiler' yalanladığı için mûcize göndermiyor ama; başkalarının yalanladığı mûcize hikâyelerinden kendisi için iman devşirmeye uğraşıyor.
Kureyş, Muhammed'e bir mûcize gösterebildiği takdirde kendisinin peygamber olduğunu kabul edeceklerini bildiriyor.
Hattâ bu hususda en büyük yemini ediyorlar.

"Müşrikler, kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka iman edeceklerine dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: «Mucizeler ancak Allah katındadır». Onlara mucizeler geldiğinde de iman etmeyeceklerini siz nerden bileceksiniz?" (En'âm: 109)

Burada "En büyük yemin"i eden kim ?
'Müşrik'ler.
Peki kim bu 'müşrik'ler; Allah'a inanırlar mı ?
Cevâbı bizzat Kur'andan alalım.

"Andolsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: «Allah» derler. O halde nasıl çevrilirler." (Zuhruf: 87)

Demek ki neymiş ?
Kur'an'ın 'Müşrik' diye nitelediği insanlar da Allah'a inanmaktaymış.
En büyük yemini de Allah üzerine yapıyorlarmış.
Bu yemini ederken de Allah'ı ve "elçilik" iddiasındaki Muhammed'i muhatap alıyorlarmış.

Peki bu meydan okumaya "cevap" veren Allah'ın kim(ler)i muhatap alması gerekir ?
'müşrik'leri.
E, Cevap ne ?

Muhammed'e hitâben;"Sen nereden bileceksin"

Bu öyle 'ulu' bir İlah ki; övünürken envâi çeşit "misâl"ler veriyor da meydan okuyan 'müşrik'lere "cevap" verirken bahaneler üretip duruyor. Ama tehdit ederken, korkuturken, Cennet rüşveti dağıtırken Muhammed'in diline muhtaç.

mrdragon'u nasıl anmayalım şimdi ?

Mevzûya bu şekilde girmemin sebebi de şu:

Bu "dil tanrısı" tasviri şimdiki müslüman yorumlarına da pek güzel uyar. Derler ki "Allah bir değil, tek'tir" Yâni akılları sıra Allah'ı rakam prangasından kurtarmış olurken, gene kelime ve kavramların arkasında "tam siper" olmuş bir İlah'a kulluk etmektedirler.

Şimdi de Tanrı'nın varlığı üzerinden hipotez oluşturup, bu hipotez'in kendi iç mantığını irdeleyelim.

Eğer bir Kâdir-i Mutlak Tanrı var ise, bu "Tanrı dışında mümkün olmama" sonucunu ortaya koyar. Çünki "Kâdir-i Mutlak"lık bunu gerektirir. Bu durumda o mutlak kudret her şeyi kendisiyle sınırlar. Sınırsız kudret sahibi Tanrı ol(a)maz. Sınırsız bir güç, kendi kendini kontrol edemez. Başka bir deyişle kudret; Tanrı'nın kendisi de dahil her şeyin ölçüsüdür. Hiç bir şey o "Kudret"e rağmen gerçekleşemez. Meğer ki istisnai bir müsaade verilmiş olmaya.

Bu durumda; Tanrı 'tek'tir, 'bir'dir gibi izahlar, inaç ve imanın ne olduğundan bihaber; taklid-i ibâdet ile Cennet'te köşk satın almaya çabalayanların anlaması noktasında uydurulmuş hezeyenlardan başka bir şey değildir. Eğer Tanrı'nın eşi ve benzeri olmadığına inanmışsak; O'nu yeratılmış hiç bir şeyle anlamamız mümkün değildir. Ancak; varlık ve kudretine dair evrende işleyip duran prensiplere bakarak bir "fikir" edinebilmek mümkündür. Ben de âcizâne bu prensipleri "Ruh" olarak tanımlamaktayım.
http://www.turandursun.com/forumlar/...ad.php?t=36881

Bu konuyu okumanizi isterim,sayın Vefik Sami.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 09-04-2015, 12:42
Bedevi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bedevi Bedevi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Jan 2013
Bulunduğu yer: Belgrad
Mesajlar: 589
Standart

Deep´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah Müslümanlara gore zaman ve mekan isnad edilemeyendir.
Biraz konunun dışına çıkmakla birlikte bir konuya değinmenin özellikle faydalı ve gerekli olacağını düşünüyorum.

Öncelikle İslam inancı akıl dini değil, vahiy ve bu vahiylere sorgusuz teslimiyet inancıdır. Kuran ve hadis metinlerini incelediğimizde Allahın iddia edildiği gibi zamandan ve mekandan münezzeh olduğuna dair bir ifade bulunmamaktadır. Bilakis pek çok ayette Allah arşa arz etti gibi ifadeler bulunduğu gibi Buhari'de geçen bir hadistede Allahın semada olduğunu söyleyen bir esir kadını Muhammed'in sükud ederek onayladığını sörüyoruz.

Allah zamandan ve mekandan münezzehtir inancı sonradan İslama sirayet eden felsefi akımların sonucunda ortaya atılmış bir düşüncedir ve İslamın köklerinde bulunmayan bir inançtır. Bu inanç vahye değil, akli çıkarımlara dayanmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 09-04-2015, 13:03
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Deep´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
http://www.turandursun.com/forumlar/...ad.php?t=36881

Bu konuyu okumanizi isterim,sayın Vefik Sami.
Bir makâle içinde soyut kavramlar üzerine bina edilmiş ağır ve anlaşılması güç izâhlar bulunuyorsa; bu soyut kavramlar, soyut cümle ve anlatımlarla daha da soyut ve anlaşılamaz hâle getirilmişlerse, ben burada kişinin merâmını yâhut kendisini anlatması noktasında bir samimiyet görmem.

Bilgiyi silah olarak kullanan, bilginin (b)sini anlamamıştır henüz. Kelime ve kavram kargaşaları ile mugâlâta etmek de, birileri için egosunu tatmin eden oyuncaktan başka bir şey değildir.

Aktardığınız sayfaya bir göz attım. Benim okuyup anlayabileceğim türden bir üslûp yok. Makâledeki her kelime ve kavramın anlamlarını biliyorum tabii ki. Ancak; o kelime ve kavramların yan yana getirilmesiyle kuruluan cümlelerdeki içerik ve anlamı çözebilmem mümkün görünmüyor. Adı geçen şahsın ilgili kelime ve kavramlara bilinenin dışında hangi metafizk ve kültürel anlamları da ekleyerek bu sonuçlara vardığını o yazıdan çıkarabilmem zor. Eğer bu makâleyi siz anlayabildiyseniz; bütün içtenliğimle sizi tebrik ederim.

Tanrı, insanlarla "iletişim" kurarken elbette 'dil'i, o dilde anlam bulan kelime ve kavramları kullanacak. Burada bir sıkıntı yok. Sıkıntı; Allah'ın sâdece Muhammed'in dilinden kendisini anlatmaya mahkûm bulunmasıdır. Allah, Kur'an denen kitapta ortaya bir ilke koy(a)maz. Aksine Muhammed'in her lâfını meşrûlaştırma adına şunu der:

"Allah dilediğini siler, dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır." (Rad: 39)

Bir başka vesileyle forumdaki müslüman arkadaşlardan şu sorunun cevabını istemiştim.
Henüz iltifat eden olmadı.

"Eğer Allah sınırsız biçimde her dilediğini yap(a)biliyor ise, bir noktadan sonra kendisiyle çelişmeye başlamaz mı ?"

Yukarıda alıntıladığım Rad: 39 bana bu soruyu sordurmakta.
Kur'an Tanrısal kaynaklı ilkeler manzûmesi değildir.
Muhammed'in 23 yıllık süreçte ürettiği strateji ve taktikleri bünyesinde bulunduran, "Müslüman" bir kitle oluştuktan sonra da o kitleyi zapt-u rapt altında tutmayı sağlayacak 'kurallar'dan oluşan bir kitaptır. Bu sebeple de "nâzil'(!) olduğu dönem kültürünün hâkimiyeti dışına taşamaz; ilkesellik/evrensellik özelliği barındırmaz.

Felsefe ile makyajlanıp, ağdalı bir dil ile farklı bir görüntü verilmeye çalışılan hiç bir anlatım, benim ulaştığım bu gerçeği değiştiremez. Çünki; İlahi olduğu iddia edilen kitaplar ne kadar farklı mevzûlardan söz ederse etsinler, kendilerinin varlık kaynağı olan ilkesellik anlamında bir farklılık/kaypaklık göstermemeliler. Kendi içlerinde mantıksal bir anlam bütünlüğü bulunmalı. Eğer karşımıza çıkan her müşkilde hareket noktaları - Pergel'in sâbit ayağı - da değişiyor ise, orada Tanrısallık değil, üçkâğıtçılık vardır.

Başka türlü yalan söylemek mümkün değildir zâten.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 09-04-2015, 13:19
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir makâle içinde soyut kavramlar üzerine bina edilmiş ağır ve anlaşılması güç izâhlar bulunuyorsa; bu soyut kavramlar, soyut cümle ve anlatımlarla daha da soyut ve anlaşılamaz hâle getirilmişlerse, ben burada kişinin merâmını yâhut kendisini anlatması noktasında bir samimiyet görmem.

Bilgiyi silah olarak kullanan, bilginin (b)sini anlamamıştır henüz. Kelime ve kavram kargaşaları ile mugâlâta etmek de, birileri için egosunu tatmin eden oyuncaktan başka bir şey değildir.

Aktardığınız sayfaya bir göz attım. Benim okuyup anlayabileceğim türden bir üslûp yok. Makâledeki her kelime ve kavramın anlamlarını biliyorum tabii ki. Ancak; o kelime ve kavramların yan yana getirilmesiyle kuruluan cümlelerdeki içerik ve anlamı çözebilmem mümkün görünmüyor. Adı geçen şahsın ilgili kelime ve kavramlara bilinenin dışında hangi metafizk ve kültürel anlamları da ekleyerek bu sonuçlara vardığını o yazıdan çıkarabilmem zor. Eğer bu makâleyi siz anlayabildiyseniz; bütün içtenliğimle sizi tebrik ederim.

Tanrı, insanlarla "iletişim" kurarken elbette 'dil'i, o dilde anlam bulan kelime ve kavramları kullanacak. Burada bir sıkıntı yok. Sıkıntı; Allah'ın sâdece Muhammed'in dilinden kendisini anlatmaya mahkûm bulunmasıdır. Allah, Kur'an denen kitapta ortaya bir ilke koy(a)maz. Aksine Muhammed'in her lâfını meşrûlaştırma adına şunu der:

"Allah dilediğini siler, dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır." (Rad: 39)

Bir başka vesileyle forumdaki müslüman arkadaşlardan şu sorunun cevabını istemiştim.
Henüz iltifat eden olmadı.

"Eğer Allah sınırsız biçimde her dilediğini yap(a)biliyor ise, bir noktadan sonra kendisiyle çelişmeye başlamaz mı ?"

Yukarıda alıntıladığım Rad: 39 bana bu soruyu sordurmakta.
Kur'an Tanrısal kaynaklı ilkeler manzûmesi değildir.
Muhammed'in 23 yıllık süreçte ürettiği strateji ve taktikleri bünyesinde bulunduran, "Müslüman" bir kitle oluştuktan sonra da o kitleyi zapt-u rapt altında tutmayı sağlayacak 'kurallar'dan oluşan bir kitaptır. Bu sebeple de "nâzil'(!) olduğu dönem kültürünün hâkimiyeti dışına taşamaz; ilkesellik/evrensellik özelliği barındırmaz.

Felsefe ile makyajlanıp, ağdalı bir dil ile farklı bir görüntü verilmeye çalışılan hiç bir anlatım, benim ulaştığım bu gerçeği değiştiremez. Çünki; İlahi olduğu iddia edilen kitaplar ne kadar farklı mevzûlardan söz ederse etsinler, kendilerinin varlık kaynağı olan ilkesellik anlamında bir farklılık/kaypaklık göstermemeliler. Kendi içlerinde mantıksal bir anlam bütünlüğü bulunmalı. Eğer karşımıza çıkan her müşkilde hareket noktaları - Pergel'in sâbit ayağı - da değişiyor ise, orada Tanrısallık değil, üçkâğıtçılık vardır.

Başka türlü yalan söylemek mümkün değildir zâten.
Ordaki düşünür zaten Müslüman,ama o sizin dediklerinizi de savunuyor bir yandan.Kuran kolektif bir üründür de diyor.Bu anlayış resmi İslam soylemini de reddedip İslam i evrensel bir din haline getirmede yardımcı olacak.Resmi İslam bundan 1400 yıl önce ne uygulanmissa Allah in emri diyor.Peygamber zaten o kültürün çıkardığı bir varlık olduğundan başka birseyi uygulama şansı yok diye düşünüyor.Resmi İslam onu robot gibi algilamis,onu içinden çıktığı kültürden bağımsız anlamaliyiz diyor.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 09-04-2015, 13:27
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Deep´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ordaki düşünür zaten Müslüman,ama o sizin dediklerinizi de savunuyor bir yandan.Kuran kolektif bir üründür de diyor.Bu anlayış resmi İslam soylemini de reddedip İslam i evrensel bir din haline getirmede yardımcı olacak.Resmi İslam bundan 1400 yıl önce ne uygulanmissa Allah in emri diyor.Peygamber zaten o kültürün çıkardığı bir varlık olduğundan başka birseyi uygulama şansı yok diye düşünüyor.
Kusura bakmayın.
Belki çok basite indirgemiş olacağım ama; şu fıkrayı anlatmam lâzım.

Bektaşi'nin birisi sünni komşusunun ısrarlarına dayanamayıp, Cuma namazı kılmak için Câmi'ye gider.
İmam efendi hutbede;

"Allah ne yerdedir, ne göktedir vs."

diye sıralamaya başlayınca Bektâşi, yanında oturan sünni komşusunun kulağına eğilip;

"Yok diyecek de dili varmıyor."

der.

Şimdi bu "düşünür" de İslâm denen dinin Muhammed'in yaşadığı dönemde ortaya çıkan insan kaynaklı yaptırımlar manzumesi olduğunu söylüyor da, müslümanları 'incitmeden' söylemeye çalışıyor; anladığım kadarıyla.

Ama yine de o makâlayi tam anlayabildiğimi söyleyemiyeceğim.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 09-04-2015, 19:08
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
"Allah dilediğini siler, dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır." (Rad: 39)

Bir başka vesileyle forumdaki müslüman arkadaşlardan şu sorunun cevabını istemiştim.
Henüz iltifat eden olmadı.

"Eğer Allah sınırsız biçimde her dilediğini yap(a)biliyor ise, bir noktadan sonra kendisiyle çelişmeye başlamaz mı ?"
Buna müslümanların cevap verebilmesi zor tabi, Allah dilediğini siliyorsa dilediğini yazıyorsa, örn. Şeytanın secde etmemesini silseydi, ama silemedi neticede kadere taalluk eden bir meseleyi silemeyeceğini Şeytanda biliyordu.
İsa'ya beni ve annemi iki ilah edin diye sen mi dediğinde, İsa'da benim ne işleyip işlemediğimi hatta nefsimde olanı olmayanı bilirsin, lakin ben senin nefsinde olanı bilmem vs. dedi.
Madem böyle iki ilahlık bir durum vardı bunu sileydi ama bunuda silemedi.
Muhammed, Zeyneb'e vurulupta o sevdayı içinde büyüttüğünde, Allah orada da kızıyordu, Bende değilde insanlardan korkuyordun diye, ayetler bir platonik aşkı ortaya çıkartıyor ve bir peygamberi resmen azarlanıyordu.
Bunuda silebilirdi mesela ama silemiyor, hatta bir peygamber Tanrısal işleri bırakıyor ve bir kadına aşık oluyor, böyle bir şey olamaz ama oluyor.

Özetle Tanrı bir şeyleri silerim, yaparım filan desede gerçekte ne silebilir nede yapabilir, o bile kaderi hükümlere bağlıdır.
Tanrının burada yapığı aslında kaderi ört-bas etmektir ve kişilere sözle irade yükleyip, kaderi unutturmaktır, niye yaptın, neden yaptın, sen mi dedin? vs.
Bu yüzden kader varken sınırsız bir Tanrı yoktur.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 02-08-2015, 11:50
Asinus Orientalis - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Asinus Orientalis Asinus Orientalis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2015
Bulunduğu yer: Antik bir Yunan tapınağının merdivenlerindeyim.
Mesajlar: 779
Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
...

Bu yüzden kader varken sınırsız bir Tanrı yoktur.

Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. M. Kemal ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Allah birdir desem yetmez mi andora İslam 13 30-08-2015 18:00
"Dusmanimin Dusmani, Dostumdur" Soylemi/Mantigi evrensel-insan Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim 0 25-02-2014 21:51
İslamın Nefret Söylemi Jolly Jocker İslam 0 01-03-2012 17:27
George Marovitch: "Allah birdir, Muhammed peygamberdir& korelmis İslam 10 03-02-2007 00:05
allah birdir dedikten sonra niye tektir denir(bir tek değil? İslam 5 23-11-2005 10:04

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:06 .